Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 12:04:40
9- Þaþkýnlýk
4767 numarada kaydettiðimiz Huzeyfe hadisinden çýkaracaðýmýz bir diðer hüküm, fitne zamanýnda insanlarýn hakký batýldan ayýrma hususunda geçirecekleri þaþkýnlýktýr. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) tarafýndan fitnenin kör ve saðýr olarak tavsifi, alimlerin, birkýsým fitne esnasýnda insanlarýn þaþkýnlýk içerisinde kalarak saðduyularý ile hareket edemeyecekleri yorumuna varmalarýna sebep olmuþtur. Hatta Huzeyfe´ den Üsdü´l-Gâbe´de gelen bir baþka rivayette, Huzeyfe´nin sözkonusu durumu "fitnenin en dehþetlisi" olarak tavsif ettiðini görürüz: "Bir adam Huzeyfe´ye "hangi fitne daha fenadýr?" diye sorunca þu cevabý verdi: "Sen hayýr ve þer her ikisine birlikte maruz kaldýðýn zaman hangisini tercih edeceðini bilememendir."
Aslýnda insanlar mükerremdir, fýtratý icabý hakký, doðruyu arar. Üstelik Müslümanlarýn ferasetleriyle, imanýn verdiði saðduyu ve sezgi hakký ile temyizde zorluk çekmeyecekleri Hz. Peygamber tarafýndan müjdelenmiþtir: "Mü´minlerin ferasetinden kaçýnýn. Zîra onlar, Allah´ýn nuru ile görür." Bu hadisin, bir ayeti (Hicr 75) tefsir sadedinde irad edildiði de gözönüne alýnýnca, insanlardaki saðduyunun ehemmiyeti anlaþýlýr. Bütün bunlara raðmen, fitnenin vasýflarýndan biri olarak hakla batýlý tefrik ettirmeyecek umumî bir þaþkýnlýða dikkat çekilmesi, o sýrada yaþanacak þartlarýn aðýrlýðýný vurgulamayý gaye edinmiþ olmalýdýr. Söylediðimiz gibi bu þaþkýnlýk, bu mefluciyata fitnenin, insanýn iradesini elinden alan bir baský ve korku gücüne sahip disiplinli bir teþkilat eliyle yürütülmesinden midir, yoksa büyük güce sahip propaganda merkezlerinin efkâr-ý umumiyeyi iðfal etmesinden midir kesin bir þey söylenemez. Zamandan zamana mekandan mekana bunlardan biri veya bir baþkasý veya hepsinin birden rol oynayabileceði açýktýr.[131]
10- Din-Sultan Ayrýlýðý:
Ýslam dini, dünya iþleriyle ahiret iþlerini birbirinden ayrý mütalaa etmez. Mü´minin beþerî hayatýný ilgilendiren her þey, ayný zamanda dini de ilgilendirir. Bu sebeple þu ameller dinî, þu ameller gayr-ý dinî denemez. Fýkýh kitaplarý mü´minin amellerini dinî ameller dünyevî ameller diye ayýrmaz; ibadat, muamelat vs. þeklinde ayýrýr ve muamelât zýmnýnda zikrettiði ticaret, ziraat, nikah gibi meseleleri de, ibadat zýmnýnda zikrettiði namaz, oruç gibi meselelerle ayný deðerde dinî kabul eder. Zîra hepsi hususunda Ýlahî emirler, Ýlahî ölçüler gelmiþtir.Sözgelimi, sathî bir nazarla, namaz ve oruca nisbetle gayr-ý dinî olduðu söylenebilecek bir nevi vergi olan zekat ile namazý Kur´an-ý Kerim, çoðu kere yan yana ve beraber zikreder: "Namaz kýlýn, zekat verin" der.[132]
Hz. Pegyamber daha da ileri giderek, farzlara riayet eden bir Müslümanýn, haram olmayan her çeþit günlük muamelâtýnýn, uyumak, yemek yemek ve hatta zevcî muamelede bulunmak nevinden olsun, hepsinin ibadet olacaðýný söylemiþtir.
Bu dünya-ahiret ayrýlmazlýðýnýn sonucu olarak Ýslam´da devlet reisliði müessesesi ayný zamanda dinî reisliði de temsil eder. Devlet reislerinin dinin tatbikatýna müteallik vazife ve mesuliyetlerden kendilerini uzak tutmalarý din açýsýndan bir fitne olarak deðerlendirilmiþtir. Nitekim Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bir hadiste þöyle buyurur: "Ýhsan ihsanlýk vasfýný korudukça kabul edin. Fakat bu, dine karþý rüþvet mahiyetini alýnca reddedin, almayýn. (Maalesef) bunu terketmeyeceksiniz. Dine karþý rüþveti terketmekten sizi alýkoyan þey korku ve fakirliktir. Haberiniz olsun, iman çarký (ilelebed) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah´ýn kitabýna uygun olarak dönderin. Haberiniz olsun sultan ve kitap birbirinden ayrýlacaktýr. Sakýn sakýn siz Kitap´tan ayrýlmayýn. Haberiniz olsun baþýnýza öyleleri reis (emîr) olarak geçecek ki, (kendileri için hükmettiklerini sizin için hükmetmeyecekler), onlara itaat etseniz sizi dalalet ve sapýklýða atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz, sizi öldürürler." Cemaatten bazýlarý sordu. "Ey Allah´ýn Resûlü! Pekâla ne yapalým?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hz. Ýsa´nýn ümmeti gibi yapýn. Onlar, ateþe atýldýlar, testerelerle biçildiler (fakat dinlerinden dönmediler). Allah´ýn taati uðruna ölmek Allah´a isyan içinde yaþamaktan daha hayýrlýdýr."
Bu ihbarlar, Ýslam tarihinde, deðiþik beldelerde, farklý zamanlarda kerratla vaki olmuþtur. Ahirzamanda çýkýp dinden kopacak umerayý (idarecileri) tanýtma maksadýyla irad buyrulan bir diðer hadiste þöyle buyurulur: "(Benden sonra) birkýsým umera gelecek. Onlarýn batýl sözlerine itiraz edilemez. Bunlar kendilerini þapýr þapýr ateþe atarlar. Dalalet ve ateþe gitmede birbirlerini takip ederler." Hadisi rivayet eden Hz.Muaviye (radýyallahu anh), halkýn itiraz etmesi gereken gayr-i adil bir hükmü, ayný camide ayný cemaate üç cuma üst üste hutbede tekrar eder. Üçüncü seferinde bir itiraz yükselince, kendisinin o zümreden olmadýðýna hükmederek sevinir ve itiraz eden kimseye iltifatta bulunur.[133]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:16:16
10- Din-Sultan Ayrýlýðý:
Ýslam dini, dünya iþleriyle ahiret iþlerini birbirinden ayrý mütalaa etmez. Mü´minin beþerî hayatýný ilgilendiren her þey, ayný zamanda dini de ilgilendirir. Bu sebeple þu ameller dinî, þu ameller gayr-ý dinî denemez. Fýkýh kitaplarý mü´minin amellerini dinî ameller dünyevî ameller diye ayýrmaz; ibadat, muamelat vs. þeklinde ayýrýr ve muamelât zýmnýnda zikrettiði ticaret, ziraat, nikah gibi meseleleri de, ibadat zýmnýnda zikrettiði namaz, oruç gibi meselelerle ayný deðerde dinî kabul eder. Zîra hepsi hususunda Ýlahî emirler, Ýlahî ölçüler gelmiþtir.Sözgelimi, sathî bir nazarla, namaz ve oruca nisbetle gayr-ý dinî olduðu söylenebilecek bir nevi vergi olan zekat ile namazý Kur´an-ý Kerim, çoðu kere yan yana ve beraber zikreder: "Namaz kýlýn, zekat verin" der.[132]
Hz. Pegyamber daha da ileri giderek, farzlara riayet eden bir Müslümanýn, haram olmayan her çeþit günlük muamelâtýnýn, uyumak, yemek yemek ve hatta zevcî muamelede bulunmak nevinden olsun, hepsinin ibadet olacaðýný söylemiþtir.
Bu dünya-ahiret ayrýlmazlýðýnýn sonucu olarak Ýslam´da devlet reisliði müessesesi ayný zamanda dinî reisliði de temsil eder. Devlet reislerinin dinin tatbikatýna müteallik vazife ve mesuliyetlerden kendilerini uzak tutmalarý din açýsýndan bir fitne olarak deðerlendirilmiþtir. Nitekim Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bir hadiste þöyle buyurur: "Ýhsan ihsanlýk vasfýný korudukça kabul edin. Fakat bu, dine karþý rüþvet mahiyetini alýnca reddedin, almayýn. (Maalesef) bunu terketmeyeceksiniz. Dine karþý rüþveti terketmekten sizi alýkoyan þey korku ve fakirliktir. Haberiniz olsun, iman çarký (ilelebed) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah´ýn kitabýna uygun olarak dönderin. Haberiniz olsun sultan ve kitap birbirinden ayrýlacaktýr. Sakýn sakýn siz Kitap´tan ayrýlmayýn. Haberiniz olsun baþýnýza öyleleri reis (emîr) olarak geçecek ki, (kendileri için hükmettiklerini sizin için hükmetmeyecekler), onlara itaat etseniz sizi dalalet ve sapýklýða atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz, sizi öldürürler." Cemaatten bazýlarý sordu. "Ey Allah´ýn Resûlü! Pekâla ne yapalým?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hz. Ýsa´nýn ümmeti gibi yapýn. Onlar, ateþe atýldýlar, testerelerle biçildiler (fakat dinlerinden dönmediler). Allah´ýn taati uðruna ölmek Allah´a isyan içinde yaþamaktan daha hayýrlýdýr."
Bu ihbarlar, Ýslam tarihinde, deðiþik beldelerde, farklý zamanlarda kerratla vaki olmuþtur. Ahirzamanda çýkýp dinden kopacak umerayý (idarecileri) tanýtma maksadýyla irad buyrulan bir diðer hadiste þöyle buyurulur: "(Benden sonra) birkýsým umera gelecek. Onlarýn batýl sözlerine itiraz edilemez. Bunlar kendilerini þapýr þapýr ateþe atarlar. Dalalet ve ateþe gitmede birbirlerini takip ederler." Hadisi rivayet eden Hz.Muaviye (radýyallahu anh), halkýn itiraz etmesi gereken gayr-i adil bir hükmü, ayný camide ayný cemaate üç cuma üst üste hutbede tekrar eder. Üçüncü seferinde bir itiraz yükselince, kendisinin o zümreden olmadýðýna hükmederek sevinir ve itiraz eden kimseye iltifatta bulunur.[133]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:17:35
11- Din Lafta Kalýr
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in haber verdiði fitne devri gelince din bir isim, resim ve þekilden ibaret kalacaktýr. Bir kýsým rivayetlerden anlaþýlan budur. Dinî emirlerin talim, tatbik ve icralarýnýn gerçekleþmesi için gerekli olan vazifelerin ihmali ve hazýrlanmasý icabeden þartlarýn terki halinde lüzumlu olan müeyyide ortadan kalkýnca dinin þekilden ve laftan ibaret kalacaðý açýktýr ve tabiî bir sonuçtur.
Nitekim hadisler birkýsým fitneleri çýkaranlarýn talim ve terbiye gibi her çeþit dinî formasyondan mahrum gençlerden oluþacaðýný haber verir. Bunlardan, Hz. Ali´nin rivayet ettiði mühim bir tanesinde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), þöyle haber verir: "Ahirzamanda öyle bir zümre zuhur edecek ki, bunlar yaþça genç, akýlca kýttýrlar. Bunlar konuþtuklarý zaman mahlukatýn en hayýrlý sözünden (yani Kur´an-ý Kerim´den ve hadis-i þeriften) bahsederler. Kur´an-ý Kerim´in kendi lehlerine olduðunu zannederler. Halbuki kendilerinin aleyhinedir. Ancak imanlarý gýrtlaklarýndan öte geçmez. Okun hedefi delip geçmesi gibi, dine girip çýkarlar."
Yani bugünün tabiratýna dökecek olursak, hadisin haber verdiði güruh, sistemli ve köklü bilgilerden mahrum, bir kýsým sloganlar ezberletilmiþ, akýldan çok his ve heyecana tabi, düþüncesi kýt gençlerdir. Bunlar kendilerine telkin edilip ezberletilen sloganlarla heyecana gelip, tahrik edilirler. Sloganlar ise, en dindar kimselerin bile hoþuna gidecek güzel sözlerdir. Kur´andan bir ayet, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den bir hadistir. Ancak, bu sloganlarýn yaþayýþlarýna tesiri yoktur. Þarihlerin belirttiði üzere, bunlar lafta inandýklarýný söylerler, kalpleriyle inanmazlar. Zahiren güzel sözler söylerler, hakikat-ý halde söylediklerine muhalif hareket ederler.
Þu hadiste ise bunlarýn asýl maksatlarýnýn dünyalýk (mal, mevki, þöhret, iktidar vs.) olduðu, dini ise, bu maksatla istismar için aðýzlarýna aldýklarý daha sarih olarak ifade edilmektedir: "Ahirzamanda bir grup insan türeyecek ki, bunlar dinle dünyayý talep edecekler. Ýnsanlara karþý yumuþak (dindar, dünyayý terketmiþ) görünmek için koyun postuna bürünürler. Dilleri þekerden tatlýdýr. Kalpleri ise, canavarlarýn kalbi gibidir. Allah onlara þöyle der: "Bana karþý laubalilikte mi bulunuyorsunuz! Þanýma ve azametime kasem olsun ki, ben onlara, kendilerinden (çýkaracaðým) öyle bir fitne göndereceðim ki, (deðil fiilen fenalýklarý iþleyenler) içlerindeki iyiler bile þaþkýna dönecekler (ne def edebilecekler, ne de ondan paçalarýný kurtarabilecekler)."[134]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:18:19
12- Dinin Tatbikatý Zorlaþýr
Ahirzaman fitnesinin, hadislerde ifade edilen en bariz ve en mühim vasýflarýndan biri, dine karþý olmasýdýr. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn geleceðe ve bilhassa Deccal fitnesine ait ihbarlarda kullandýðý teþbihli üslup ve ifadelerden þöyle bir mâna çýkarmak mümkündür: Ahirzamanda ortaya çýkacak birkýsým beþerî (hümanist) görüþler ve deðerler, dinin yerini almaya çalýþacaktýr. Kendisine resmen din demese bile ortaya atacaðý sistemi, kurmaya çalýþacaðý nizamýyla akide nokta-i nazarýndan aynen bir din hüviyetini alacaktýr. Öyle bir din ki, kendi dýþýnda kalanlara hayat hakký tanýmayan, diðer dinlerde mevcut olan kendini hak baþkalarýný batýl ilan eden kýskançlýk ve taassuba fazlasýyla sahip yeni bir din. Bu yeni din beþer üstünde mevcut her çeþit Ýlâhî sultayý kaldýrmak amacýyla inkar-ý uluhiyeti akidesine temel yapar. Her çeþit dinî deðerin yerine beþerî bir put (heva) dikmeye çalýþýr. Temel ma´budu madde ve insan olan ladinî bir dindir. Nitekim, komünizmin bu mahiyette olduðu birçok müellifce vurgulanmýþtýr.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu beþerî, bu ârýzî ve materyalist sistemin, beþerin hevayý nefsini putlaþtýrýp ilahlaþtýrmakla kalmayýp, Ýlahî dinle, Ýslamiyet ile de mücadele edip, ortadan kaldýrmaya çalýþacaðýný mü´min ile Müslüman olanlarý, çeþitli hakaretlere maruz býrakacaðýný ifade ediyor ki, bunlarýn geçmiþ zamanlarda ve hatta günümüzde aynen çýktýðýný söyleyebiliriz. Komünizmin girdiði yerlerde baþta Müslümanlar olmak üzere bütün klasik dinlere inananlarýn çektikleri cümlenin malumudur.
Ýþte Hz. Peygamber, dinini tatbik edebilmek için hakim durumdaki düþman güçlerle mücadele gibi fevkalade, fevkalbeþer þartlara maruz bu "çetin þartlar devri Müslümaný"ný takviye ve teþvik etmeye tebliðatýnda hususi bir yer vermiþtir. "Ýnsanlar öyle bir devir yaþayacaklar ki, o devirde dini üzerine sabretmek, elinde ateþ tutmak gibi zordur. Çünkü o devirde mü´min (öyle hakaretlere maruz kalýr ki) davarýndan daha zelil, (daha haysiyetsiz) bir duruma düþer. Bu hakaret ve baskýya birçok insan dayanamaz. Zayýf olanlar, fire vererek, beþ paralýk menfaat için din ve mukaddesatýndan rüþvet verme durumuna düþer. Gündüz ve gecelerin akmasý öyle devir getirecektir ki, o zaman biri kalkýp alenen: "Bir avuç menfati için bize din (ve mukaddesatýný) kim satacak?" diye sorar. Bu soruþ boþa deðildir de: "Birçoklarý dinlerini çok az bir dünya malý karþýlýðýnda satar."
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu zor þartlar alýnda dini tatbikatýn diðer zamanlardakine nazaran çok daha deðerli olduðunu ifade eder: "Herc, fitne ve insanlarýn ahvalindeki ihtilat ve karýþýklýklar zamanýnda ibadet týpký bana hicret etmek gibi büyük sevaba vesiledir." Bir baþka rivayette Hz. Peygamber, fitne devrindeki þartlarýn aðýrlýðýný ifade için Ashabýna þu hitapta bulunur: "Siz öyle bir zamanda yaþýyorsunuz ki, sizden biri emredilenlerin onda birini terketse helak olur. Fakat arkadan öyle bir devir gelecek ki, her kim, emredilenlerin onda birini yapsa kurtuluþa erecek."
4758 numarada kaydedilen hadiste, zor fitne þartlarýnda dinî salabetini muhafaza edebilenlere normal þartlarda yapýlan ibadetin sevapça elli misli vaadedilir: Hz. Peygamber: "Siz kendi nefislerinizi (ýslah etmeye) bakýn" ayetiyle alâkalý bir soru üzerine Ebu Sa´lebe´ye yaptýðý açýklama sýrasýnda sözlerini þöyle bitirir: "...Zira, önünüzde "sabýr günleri" var. O zaman sabýr, elde ateþ tutmak gibidir. O vakit, dini tatbik eden bir kimsenin (amilin) ücreti, onun gibi çalýþan elli kiþinin ücretine denktir..."" "Bu onlardan elli kiþinin ücreti mi?" diye bir kiþi sorunca, Hz. Peygamber: "Bizden elli kiþinin ücreti" diye tasrih eder.[135]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:18:49
13- Ýrtidat Artar
Dinin ta´lim, tedris ve tatbiki resmî himaye ve müeyyideden mahrum kalmaktan öte dindarlar baský ve hakaretlere de maruz kalýnca bunun tabii bir sonucu olarak din hususunda bilgisizlik ve sathîlik ortaya çýkacaktýr. Þüphesiz, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in haber verdiði bu durumlar tesadüfi, arizî durumlar deðildir. Dine karþý yürütülen bütün bu menfi durumlar, þuurlu, sistemli ve planlýdýr. Öyle ise, dine karþý cehaletle birlikte, dini insanlar nazarýnda düþürmek maksadýyla dine karþý aleyhte propaganda da yapýlacaktýr.
Þu halde gerçek din bilgisinden mahrumiyete, dinle alâkalý kasýtlý yanlýþ bilgiler, aleyhte propaganda ve dindarlara baský ve istihkar da eklenince insanlarýn dinle olan baðý son derece zayýflayacak demektir. O kadar ki, bazan ferdî, bazan da kitle halinde irtidatlar, dinden çýkma vakalarý olacaktýr. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in fitne ile alâkalý bir kýsým beyanlarý bu söylediklerimizi tasvir eder. Hz. Cabir (radýyallahu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in: "Ýnsanlar bu dine kitleler halinde girdiler ve kitleler halinde de çýkacaklar" dediðini aðlayarak anlatýr. Hz. Aiþe´nin Müslim´de gelen bir rivayetinde de Hz. Peygamber: "Gece ve gündüzün akýþý Lat ve Uzza´ya ibadeti getirecektir" der. Müslim´in diðer bir rivayetinde Devslilerin "Zülhalasa" adýndaki cahiliye putlarýný ihya edecekleri belirtilir. Lat, Uzza, Zülhalasa adlarýndaki meþhur cahiliye putlarýnýn Resulullah devrinde param parça edildiði gözönüne alýnýrsa, bu hadisle, insanlarýn elleriyle yapýp diktikleri putlara, perestiþ, ibadet mânasýný taþýyan ta´zim ve hürmet göstereceklerinin ifade edildiði anlaþýlýr. Bu mânayý teyid eden bir baþka hadiste: "Putlar tekrar dikilmedikçe kýyamet kopmaz. Bunu ilk yapacak olan da Tihâme´den bir kal´a ehlidir" denilir.
Þu rivayet, kýyamete yakýn çýkacak bu dinî gerilemeleri cehle baðlar: "Öyle fitneler olacak ki, o zamanda birkimse, mü´min olarak sabahladýðý halde, kafir olarak akþamlar. Allah´ýn ilim (vermek sureti) ile ihya edip hayatlandýrdýklarý müstesna (onlar imanlarýný kolay kolay kaybetmezler)." Hadiste geçen "Allah´ýn ilim ile ihya ettikleri müstesna" tabiri, bu irtidatlarýn asýl sebebinin cehalet olduðuna dair yukarýda söylemiþ bulunduðumuz hususu te´yid eder.
Keza, þu müteakip rivayette zikredilen: "Dini fiilen tatbik etmede acele davranýn.." kaydý da fitnenin çýkýþ sebebinin dindeki gevþeklik olduðu, fiilen, ciddî þekilde tatbik eden fertlere fitnenin zarar vermeyeceðini ifade etmektedir. "Zifiri gece karanlýðý gibi çökecek fitneler gelmeden dini fiilen tatbik etmede acele davranýn. (Fitne gelince) kiþi mü´min olarak sabahlar da kâfir olarak akþamlar, mü´min olarak akþamlar da kafir olarak sabahlar. Bir kýsmý, çok az bir dünya menfaati mukabilinde dinini satar."
Akþamdan sabaha veya sabahtan akþama insanlarda meydana gelen bu süratli deðiþmelerin sadece dinî temel nasslarda, akidelerde kalmayýp beþerî vicdanlarda bulunmasý gereken her çeþit deðerlere sirayet ettiðini muhtelif rivayetler te´yid eder. Bunlardan birinde: "...Kiþi kardeþinin kanýný, ýrzýný ve malýný haram bilerek sabahlar da, kardeþinin kanýný, ýrzýný ve malýný helal addederek akþamlar" buyrulur.[136]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:19:27
14- Zenginlik Artar
Bazý hadislerden kýyamete yakýn bütün insanlara þamil fevkalade bir zenginliðin geleceði ifade edilir. Ancak bu zenginlik kýyamet alâmeti olmasý sebebiyle bir fitnedir, en azýndan bir fitnenin sebebidir. Belki de daha önce zikri geçen "refah fitnesi"dir.
Her halukarda mükerrer hadislerde kýyamete yakýn, zekat kabul edecek bir kimse bulunmayacak derecede umumi bir bolluk mevzubahistir: "Ahirzamanda ümmetim içerisinde bir halife zuhur edecek. Bu halife malý öyle daðýtacak ki, hesabýný bile tutmayacak." Buharî´nin bir rivayetinde malý hesapsýzca daðýtacak olan kimse Hz. Ýsa´dýr: "Hz. Ýsa çýkýnca malý cömertçe daðýtýr, ama kimse bunu kabul etmez."
Bir diðer rivayette de "Sizden birinin sadaka vermek üzere çýkýp, kabul edecek kimseyi bulamayacaðý gün gelmezden önce kýyamet kopmaz" denir. [137]
15- Cimrilik Artar:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), insanoðlunun madde karþýsýnda hususi bir zaafý olduðuna fazlaca dikkat çeker. Yaratýlýþýndan gelen bir hýrsla, ölünceye kadar bu tamahkârlýðýn devam edeceðini belirtir: "Ýnsanoðlu ne kadar yaþlansa da ondaki iki arzu genç kalýr. Yaþamak arzusu ve madde arzusu." "Ýnsana iki vadi dolusu altýn verilse bir üçüncüyü ister, onun iç boþluðunu ancak toprak doyurur."
Ondaki bu zaaf þer´î ölçülerle disiplin altýna alýnmaz, terbiyeden geçirilmezse birkýsým içtimâî bozukluklara sebep olur. Bu mal hýrsýnýn marazî tezahürlerinden biri cimriliktir. Cimrilik ve mal düþkünlüðüne, bazý fertlere has münferid vak´alar olarak her devirde her cemiyette rastlanýr ise de, bunun bir cemiyette umumi ve yaygýn bir hal almasý normal deðildir. Böyle bir durumun bir cemiyette zuhuru, bir kýsým içtimâî bozukluklarýn had safhaya ulaþtýðýnýn delili ve alâmeti olmalýdýr. Hatta Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), cimriliðin yaygýnlaþma halini, emr-i bi´lmarufun fayda yerine zarar vereceði ve bu sebeple onu da terk etmeyi gerektiren bir mi´yar olarak deðerlendirir: "..Ýrþad iþini býrakmayýn. Aksine ma´rufa uyun, münkeri nehyedin. Ancak, ne zaman mucibiyle amel edilen bir cimrilik peþinden gidilen hevesat görür, inanlarýn (mal, mevki gibi menfaatlere aldanarak) dünyayý ahirete tercih ettiklerine, rey sahiplerinin (Kur´an, hadis ve icmayý bir tarafa iterek) kendi rey ve düþüncelerini beðendiklerine þahit olursan sen o zaman, kendi baþýnýn çaresine bak, baþkasýyla uðraþmaktan vazgeç." 4758 numarada geçen bu hadisten, daha önce temas ettiðimiz sebeplerden ileri gelen içtimâî bozukluklarla birlikte cimriliðin de yaygýnlaþacaðýný anlamaktayýz.[138]
16- Asiller Öldürülür, Meydan Adilere Kalýr
Bir kýsým hadisler, fitnede rol oynayacak kimselerin, birinci derecede gençler olduðunu ifade ederken, diðer bir kýsým hadisler dahi asaletli, emin, dindar kiþilerin helak olacaðýný bunlarýn yerini gayr-ý mûtemed, hain, çapulcu ve sefih kimselerin alacaðýný vurgular. Dinsultan ayrýlýðý, dinin devlet himayesinin dýþýnda býrakýlmasý, dindarlýðýn elde ateþ tutmak kadar zorlaþmasý gibi birbirini tamamlayan ve takip eden vakalarýn geliþmesinin tabii bir sonucu olarak cemiyette ortaya çýkacak olan bu durum, 5036 numarada kaydedeceðimiz bir Tirmizî rivayetinde þöyle ifade edilir: "Dünyada insanlarýn en bahtiyarlarýný (malca en zengin, yaþayýþça en müreffeh, makamca en üstün, nüfuzca en kavi) en adi kimseler teþkil etmedikçe kýyamet kopmaz."
Hadiste mevzubahs edilen adiliðin neseb ve haseb yönünden olduðu, kullanýlan kelimenin nesebi bilinmeyen ahlakî kemâli duyulmayan kimse mânasýný da ifade ettiði þarihlerce belirtilir.
Taberânî´nin bir tahricinde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurmuþtur: "Fuhuþ ve cimrilik ortalýðý sarmadýkça, emin ve güvenilir kimseler aþaðýlanýp, hainlere itimat edilmedikçe, "vuûl" olanlar helak olup, "tuhût" olanlar zuhur etmedikçe kýyamet kopmaz." Dinleyenler sorar: "Ey Allah´ýn Resûlü, "vuûl" ve "tuhût" da ne demek?" Cevaben: "Vuûl, insanlarýn ileri gelenleridir, eþrafýdýr. Tuhût ise, insanlarýn en düþük olanlarýdýr, ayak altýnda bulunan (adý saný duyulmamýþ) bilinmeyen kimselerdir" der. Hadisin bir baþka veçhinde tuhut, adi, düþük ailelerden gelen kimseler olarak açýklanýr.
Müslim´de kýyamete yakýn vukua gelecek hâdiseleri tasvir eden bir rivayette, þu açýklamaya da rastlarýz: "Geriye insanlarýn þerirleri kalýr. Bunlar (þerlere ve þehvani hedeflere koþmada) kuþlara, (birbirlerine zulüm ve düþmanlýkta) vahþi hayvanlara benzerler."
Hadis kitaplarýnda "Cibril hadisi" olarak þöhret kazanan meþhur rivayette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine kýyamet alametlerini soran Cebrail aleyhisselam´a, diðer bazý alametler meyanýnda þunu da zikreder: "..Yalýn ayak baþý kabak (halktan gelme, asaletsiz) kimselerin insanlara baþ olmalarý kýyamet alâmetlerindendir."
Daha önce fitnenin çeþitlerinden bahsederken kaydettiðimiz bir hadiste, refahtan hasýl olan fitneden sonra insanlarýn, ilmi ve fikri nakýs olduðu için gayr-ý ehil, kararsýz bir kimsenin etrafýnda toplanarak, sulha kavuþacaklarýnýn beyan edildiðini görmüþtük. Bu rivayet de fitneden sonra ehliyetsizlerin, zorla, hile ile baþa geçeceklerini ifade eder.
Rivayetlerin hepsini zikretmeye gerek yok. Kaydedilenler bize gösteriyor ki, ahirzamanda çeþitli içtimâî bozukluklarýn neticesi olarak insanlar umumiyetle bozulacak ve kendilerine uygun olarak, bozuk kimseler baþlarýna geçecektir; "Her bir kabileyi (milleti) o kabilenin münafýklarý sevk ve idare etmedikçe kýyamet kopmaz."[139]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:20:19
17- Fitnede Gençler Rol Oynar
Yukarýda kaydedilen bir hadiste, en azýndan bir kýsým mühim fitnelerde, tecrübesiz ve kýt düþünceli gençlerin birinci derecede rol oynayacaðý, bunlarýn herkesçe makbul ve müsellem olan güzel sözler, ayet ve hadisten alýnma parlak düsturlarla ortaya çýkacaklarý, ancak sözleriyle amellerinin bir ilgisinin olmayacaðý belirtilmiþtir.
Daha baþka hadislerde de, içtimâî ve siyasî hayatta gençlerin birinci planda yer aldýklarý devirlerde fitne ve fesadýn, emr-i bi´lmaruf gibi þartlara göre farz-ý ayn sayýlacak kadar deðer kazanmýþ, son derece mühim bir vazifenin "terkini gerektirecek", defalarca yasaklanmýþ olan "ölümü isteme"yi meþru kýlacak kadar ileri ölçülere varacaðý ifade edilmekte, "umera çocuklardan olduðu müddetçe yeryüzünden lanetin kalkmayacaðý" belirtilmektedir. Bu mânayý te´yid eden þu hadis de ziyadesiyle manidardýr: "Kýyamet alametlerinden biri de ilmin gençler nezdinde aranmasýdýr." Þu rivayet de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´ in bu mevzudaki mühim uyarý ve tenbihlerinden biri olmalýdýr: "Hz. Peygamber bir defasýnda "Çocuklarýn emîrliðinden Allah´a sýðýnýrým" der. Yanýndakiler: "Çocuklarýn emîrliði de nedir?" diye sorarlar. Þu cevabý verir: "Onlara itaat etseniz (dininizde) helak olursunuz? Þayet isyan etseniz sizi(n dünyanýzý) helak ederler; ya malýnýzý, ya canýnýzý ya da her ikisini almak suretiyle."
Bizzat Buhârî´de gelen bir rivayette, ümmet-i Muhammed´in helakýnýn Kureyþ kabilesinden emîrliðe geçecek çocuklar (gençler) yüzünden geleceði belirtilmiþtir. Þarihler aynýyla vaki olduðunu misallerle te´yid ederler.[140]
18- Katl (Öldürme) Vakalarý Artar
Bidayette de belirttiðimiz üzere, fitnede artacaðý belirtilen "herç" ölüm demektir. Þu halde fitnelerin en bariz vasýflarýndan biri öldürme vakalarýnýn artmasýdýr. Fitne sýrasýnda kardeþ kardeþi öldürecek demektir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Müslümanlarýn bu davranýþlara düþmemeleri için, fitnenin bilhasa bu yönüne fazlaca dikkat çekmiþtir. Pek çok hadiste görüldüðü üzere, fitneye karýþmamayý ýsrarla tavsiye ediþten maksad, haksýz yere kan dökme amellerinden korumayý saðlamaktýr. "...Zîra kiþi Müslüman cephesinde olduðu halde, kardeþinin malýný yer, kanýný döker ve Rabbine isyan eder, hâlýkýný inkâr eder ve kendisine cehennem þart olur."
Fitnede, haksýz yere katl vakalarýnýn, kardeþin kardeþi öldürme hâdiselerinin çokca artacaðýný ifade eden hadisler çoktur. Burada daha önce 4760 numarada zikrettiðimiz hadisin bir parçasýný hatýrlamakla yetiniyoruz: "Ey Ebu Zerr, haberin ola. Ölüm insanlara öylesine çok gelecek ki, kabirler hizmetçi ve köleler tarafýndan inþa edilecek." Bir Sahiheyn hadisinde "herc artmadýkça kýyamet kopmaz" buyuran Resulullah, "Herc nedir?" sorusuna, "Öldürme, öldürme (katl)!" diye cevap verir.[141]
19- Teþkilatlar Adýna Öldürme
Fitneyi tasvir zýmnýnda ifade edilen en enteresan hadislerden biri 4780 numarada kaydedilen hadistir: "Nefsimi kudret elinde tutan Allah´a kasem ederim ki, insanlar öyle bir devir yaþayacaklar ki, katil niçin öldürdüðünü, maktul niçin öldürüldüðünü bilmeyecek." "Bu nasýl olacak?" diye sorulduðu zaman Hz. Peygamber þu açýklamayý yapar: "Ýþte bu herçtir. (Buna bulaþtýktan sonra) ölen de öldüren de ateþtedir."
Biz bu hadisi, fitne üzerine söylenen enteresan hadislerden biri olarak tavsif ettik. Çünkü, bilhassa memleketimizin yaþamýþ bulunduðu durumu tasvir etmektedir. Birtakým gizli teþkilatlar tarafýndan yürütülen anarþik hadiselerde kullanýlan þahýslar, kendilerine verilen vazifeyi yapmak zorundadýr, sebebini, niçinini soramaz. Mesela halký yýldýrmayý hedef alan bir çok vakada, geliþigüzel kalabalýk üzerine, otobüs duraðýnda bekleyenlere yaylým ateþi açýlmaktan çekinilmemiþtir.
Teþkilatlar adýna iþlenen ve para mukabili adam öldüren klasik tipteki kiralýk katillerden daha gayesiz katiller tarafýndan sahneye konan bu cinayetleri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Öldüren niçin öldürdüðünü, ölen niçin öldüðünü bilemez" þeklinde ifade etmiþtir.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in bu hadiste, hassaten teþkilatlarca tertiplenen anarþist cinayetleri tasvir ettiðini te´yid etmek için bu çeþit cinayetleri tahlil eden bir Batýlýnýn þu satýrlarýna göz atalým: "Anarþist cinayet, siyasî cinayetlerden farklýdýr. Kurbanýn katil nazarýnda gerçekten suçlu olmasý mühim deðildir. Hatta kurban suçsuz olduðu nisbette anarþik cinayetin daha mükemmel olduðu söylenebilir. Nitekim bu cinayetlerde mühim olan, tedhiþ vasýtasýyla halk üzerinde yýlgýnlýk hasýl etmektir. Kurban edilen kimsenin mevki-i içtimâîsi yüksek olduðu nisbette bu gayeye daha iyi ulaþýlýr. Zaten tedhiþçiler, içtimâî bünyede gedik açabilmek için baþa vurmak gereðine inanýrlar."[142]
20- Emniyet Ve Güven Kalmaz:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in mükerrer hadislerinde, fitne, anarþi devrinde emniyetin kalkacaðý, kimsenin kimseye itimat edemeyeceði, emin kimselerle hain kimselerin tefrik edilemeyeceði vs. belirtilir. Bu hususla alakalý olarak Abdullah Ýbnu Amr´dan gelen bir rivayette, fitnenin çýkacaðý devre, "(Ýnsanlar arasýnda emin ve güvenilir kimselerle hain kimseler, salihlerle facirler birbirinden tefrik edilemeyecek kadar) insanlarýn ahde vefalarý bozulduðu, itimadýn kalktýðý zaman.." olarak tasvir edilir.
Bir baþka rivayette, fitneden haber veren Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a Ýbnu Mes´ud sorar: "Ey Allah´ýn Resulü, bu fitne ne zaman gelecek?"
"Bu herc (insanlarýn birbirini kýrdýðý) devirdir."
"Bu kýrým devri ne zaman gelir?"
"Bu, kiþinin arkadaþýna bile itimad edemediði zamandýr."
Ýbnu Mes´ud, bu hadisi Vabýsa´ya anlatýrken, Vabýsa da Ýbnu Mes´ud´a eyyâmu´lhercin (kýrým zamanýnýn) ne vakit geleceðini sorar. O da mualliminden aldýðýný belirttiði cevabý tekrar eder: "Kiþinin arkadaþlarýna bile itimad edemeyeceði zaman."
Bir baþka rivayette, cemiyet fertlerinin maruz kaldýklarý içtimâî bozukluklar sonunda, dinin "ahidlerinizi tutun" (Nahl 91, Ýsra 34), "verdiðiniz sözlerde durun", "yalan söylemeyin" gibi emirlerini unutarak itimat edilmez davranýþlara düþecekleri belirtilir: "Sen, ahidlerini bozan, güvenirliklerini kaybeden mübtezel (ayak takýmý) insanlarýn arasýnda kaldýðýn zaman ne yapacaksýn? O insanlar düzenleri bozulmuþ (biri diðerine benzemeyen) her biri her an deðiþen, ahidlerini bozan, itimad ve emniyetleri suistimal eden kimselerdir." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu açýklamadan sonra parmaklarýný birbirine geçirerek: "Ýþte böylesine karýþýk" der.[143]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:21:46
21- Ölüm Aranýr:
Büyük fitnenin hususiyetlerinden biri ölümü aratmasýdýr. Yukarýda söylediðimiz gibi fitne; içtimâî hastalýklarýn artmasý sonucu kargaþanýn fiile geçmesidir. Her çeþit dinî ahlakýn, aklî ve vicdanî prensiplerin maðlup ve makhur edilip hissiyatýn, içgüdülerin, beþeriyetin kemali için daima baský altýnda tutulmasý gereken hevayý nefsin hakim olmasýdýr. Mal ve can emniyetini kaldýrýp, katl, hýrsýzlýk ve soygunlarý artýrmaya müncer olan iktisâdî ve içtimâî bozukluklarýn böylesine artmasý, hayatýn da mânasýný kaybettirecektir. Böyle bir ortamda ölenlere gýpta edilmesi mucib-i hayret olmalýdýr. Buhari ve diðer kaynaklarýn kaydettikleri bir rivayette Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu durumu þöyle ifade eder: "Bir insan, ölmüþ bir kimsenin kabrine uðrayýnca: "Bunun yerinde keþke ben olsaydým" diye temenni etmedikçe kýyamet kopmaz."
Müslim ve Ýbnu Mace´de gelen bir rivayette bu temenninin dindarlýk sebebiyle olmayýp, maruz kalýnan belalar, çekilen sýkýntýlar sebebiyle olduðu tasrih edilir. Daha baþka rivayetlerde insanlarýn, sabredilmesi, elde ateþ tutmak kadar zor olan musibet dolu devirler yaþayacaklarý belirtilir.
Bir baþka rivayette, ölümü arattýran bu fitnenin maddî imkanlarýn darlýðý ile bir alakasýnýn bulunmadýðý, bilakis zenginlik sebebiyle arttýðý, hatta bu yüzden insanlarýn fakirliði temenni bile edecekleri tasrih edilir. Daha çok zengin baþlarýn derde düþmeye baþladýðý günümüz ahvaline oldukça yakýnlýk arzetmesi sebebiyle hadisi aynen kaydediyoruz:
"Siz öyle zaman göreceksiniz ki, o vakit kiþi, nasipçe (malca) hafif olmaya gýpta eder, týpký þimdi sizin mal ve evlat çokluðuna gýpta ettiðiniz gibi. O kadar ki, biriniz kardeþinin mezarýna uðrar da, hayvanýn yerde yuvarlanmasý gibi yuvarlanarak: "Keþke senin yerinde ben olsaydým" der. Bu davranýþý (Hz. Yusuf gibi bir an evvel) Allah´a kavuþmak arzusuyla veya önceden iþlediði iyi ameller sebebiyle deðil, maruz kaldýðý belalar sebebiyledir."[144]
22- Ganimet (Devlet Malý) Helal Addedilir:
"Devletin malý deniz yemeyen domuz" diyerek devlet malýný çeþitli yollardan yaðmalamayý helal addeden fasýklarla, "burasý dâr-ý harptir, dar-ý harpte zekat verilmez" diyerek baþta vergi kaçakçýlýðý olmak üzere çeþitli haramlarý helal addeden cahillerin halini beyan etmeye de Hz. Peygamber ehemmiyet vermiþ, bu durumun ahirzaman fitnesinin alâmetlerinden birini teþkil ettiðini belirtmiþtir. Hz. Ali´den gelen rivayete göre, "Kýyamet ne zaman?" diye soran bir kimseye, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) cevaben kýyamet alametlerini sayarken: "..emanet ganimet sayýldýðý, sadaka (yani zekat ve vergi) bir yük addedildiði... zaman" demiþtir. Ayný fikre, Ebu Hüreyre´den gelen "rihu´lhamra (kýzýl rüzgâr) hadisinde de yer verilerek: "Emanet ganimet addedilince, zekat ise (dini bir borç deðil, zorla alýnan) bir ceza telakki edildiði zaman.. kýzýl rüzgârý bekleyin" denmiþtir.[145]
23- Fitnenin Girmedigi Ev Kalmaz:
Bazý rivayetlerden, kýyametten önce, gelecek bir fitnenin girmeyeceði evin kalmayacaðý, istisnasýz her eve gireceði ifade edilir. Abdullah Ýbnu Amr tarafýndan rivayet edilen bir hadiste kýyamet alâmetleri, bir ipe dizilmiþ bulunan boncuklarýn, ipin kýrýlmasýyla birbirini takip etmesi gibi, peþpeþe gelecekleri ifade edilir. Ýþte birbirini takip edecek bu alâmetlerden altý tanesi tadad edilir. Bunlardan birinin: "Bilâistisna her Arabýn evine girecek olan bir fitne" olduðu belirtilir. Hadisin Müsned´de gelen iki veçhinden birinde "sizden her bir kimsenin evine" þeklinde; diðerinde "her bir yün ve toprak eve" þeklinde ifade edilerek bu hususta þehir ve köy farkýnýn da kalmayacaðý belirtilmiþtir. [146]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:25:23
ÜÇÜNCÜ FASIL
ASABÝYET VE EHVA
ـ4798 ـ1ـ عَنْ جُندب بن عبداللّه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ قُتِلَ تَحْتَ رَايَةٍ عِمِّيَّةٍ يَدْعُو لِعَصَبِيَّةٍ أوْ يَنْصُرُ عَصَبِيَّةً فَقِتْلَتُهُ جَاهِلِيَّةً[. أخرجه مسلم والنسائي.»العِمِيّةُ« بتشديد: بيّن الجهالة والضلة، وهى فِعّيلة من العمى.و»التَّعصِيبُ« المحاماة والمدافعة عن ا“نسان الذي يلزمك أمره أو تلتزمه لغرض.و»القِتلَةُ« بكسر القاف حالة القتل، أى فقتله قتل جاهلي .
1. (4798)- Cündeb Ýbnu Abdillah (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim ummiyye (gayesi Ýslam olmayan) bir bayrak altýnda bir asabiyete çaðýrýrken veya bir asabiyete yardým ederken öldürülürse onun ölümü, cahiliye ölümü üzeredir." [Müslim, Ýmaret 57, (1850); Nesâî, Tahrîm, 28, (7, 123).][147]
ـ4799 ـ2ـ وعن سُراقة بن مالك الجعشمى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: خَيْرُكُمُ الْمُدَافِعُ عَنْ عَشِيرَتِهِ مَالَمْ يَأثَمْ[. أخرجه أبو داود .
2. (4799)- Sürâka Ýbnu Mâlik el-Cu´þemî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"En hayýrlýnýz, (zulme düþerek) günah iþlemedikçe aþiretini müdafaa edendir." [Ebu Davud, Edeb 121, (5120).] [148]
ـ4800 ـ3ـ وعن واثلة بن ا‘سقع رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ: مَا الْعَصَبِيَّةُ قَالَ: أنْ تُعِينَ قَوْمَكَ عَلى الْظُّلْمِ[. أخرجه أبو داود .
3. (4800)- Vâsile Ýbnu´l-Eska (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ey Allah´ýn Resûlü, dedim, asabiyet nedir?"
"Asabiyet, buyurdular, zulümde kavmine yardým etmendir." [Ebu Davud, Edeb 121, (5519).][149]
ـ4801 ـ4ـ وعن عمَرو بْنِ أبِى قرة قال: ]كَانَ حُذَيْفَةُ بِالْمَدَائِنِ يَذْكُرُ أشْيَاءَ قَالَهَا رَسُولُ اللّهِ #: ‘نَاسٍ مِنْ أصْحَابِهِ في الْغَضَبِ. فَيَنْطَلِقُ نَاسٌ مِمَّنْ سَمِعَ ذلِكَ مِنْ حُذَيْفَةَ فَيَأتُونَ سَلْمَانَ الْفَارِسِىُّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما فَيَذْكُرُونَ ذلِكَ لَهُ. فَيَقُولُ: حُذَيْفَةُ أعْلَمُ بِمَا يَقُولُ. فَيَرْجِعُونَ الى حُذَيْفَةَ فَيَقُولُونَ لَهُ: قَدْ ذَكَرْنَا قَوْلَكَ لِسَلْمَانَ، فَمَا صَدَّقَكَ وََ كَذَّبَكَ. فأتَى حُذَيْفَةُ سَلْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: فقَالَ: مَا يَمْنَعُكَ أنْ تُصَدِّقَنِى فِيمَا سَمِعْتُ مِنْ رَسُولِ اللّهِ #؟ فقَالَ سَلْمَانَ: إنَّ رَسُولَ اللّهِ # كَانَ يَغْضَبُ فَيَقُولُ في الْغَضَبِ، وَيَرْضَى فَيَقُولُ في الرِّضَا. ثُمَّ قَالَ: يَا حُذَيْفَةُ! أمَا تَنْتَهِى حَتّى تُوَرِّثَ رِجَاً حُبَّ رِجَالٍ، وَرِجَاً بُغْضَ رِجَالٍ، وَحَتّى تُوَقِعَ اخْتَِفاً وَفُرْقَةً؛ وَلَقَدْ عَلِمْتَ أنَّ رَسُولَ اللّهِ # خَطَبَ فَقَالَ: اللَّهُمَّ إنِّى أتَّخِذُ عِنْدَكَ عَهْداً أيُّمَا رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِى سَبَبْتُهُ سُبَّةً أوْ لَعَنْتُهُ في غَضَبِى فإنَّمَا أنَا مِنْ وَلَدِ آدَمَ أغْضَبُ كَمَا يَغْضَبُونَ وَإنَّمَا بَعَثْتَنِى رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ. فَاجْعَلْهَا عَلَيْهِمْ صََةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَاللّهُ لَتَنْتَهِيَنَّ يَا حُذَيْفَةُ أوِ ‘كْتُبَنَّ الى عُمَرَ ابْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه[. أخرجه أبو داود.
4. (4801)- Amr Ýbnu Ebî Kurre anlatýyor: "Huzeyfe (radýyallahu anh) Medâin´de iken, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn öfke halinde, ashabýndan bazýlarýna sarfettiði sözleri anlatýyordu. Huzeyfe´den bunlarý iþitenlerden bir kýsmý Selman (radýyallahu anh)´a gelip, Huzeyfe´nin anlattýklarýný kendisine söylüyorlardý. Selman da onlara:
"Huzeyfe söylediðini daha iyi bilir!" diyordu. Onlar da tekrar Huzeyfe´nin yanýna dönüp kendisine:
"Biz senin söylediklerini Selman´a soruk. Ne tasdik etti ne de reddetti" dediler. Bunun üzerine Huzeyfe (sebze tarlasýnda bulunan) Selman (radýyallahu anhümâ)´nýn yanýna gidip:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan iþittiðim þeyler hususunda beni niye tasdik etmedin?" diye sordu. Selman da:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öfkelenir ve öfkeli iken konuþurdu. Razý olur ve rýza halinde de konuþurdu!" cevabýný verdi ve sonra devamla:
"Ey Huzeyfe! dedi. Sen, kalplerde, bir kýsým insanlara sevgi, bir kýsým insanlara buðz hasýl edip aralarýnda ihtilaf ve ayrýlýklara sebep olan bu konuþmalardan vazgeçsen olmaz mý! Nitekim biliyorsun ki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) hutbesinde þöyle buyurmuþtu: "Allahým! Ben senin katýndan bir garanti talep ediyorum: Ümmetimden kimi öfkeli halimde (haksýz yere) sebbetmiþ veya lanet etmiþ [veya vurmuþ veya incitmiþ] isem -ki ben de ademoðluyum, týpký onlarýn öfkelenmeleri gibi öfkelenirim. Halbuki sen beni âlemlere rahmet olarak gönderdin- bu (haksýz sözümü) o kimseler için kýyamet günü rahmet, [zekat, ecir, yakýnlýk vesilesi, tuhur] kýl. [Ta ki o vesile ile sana yaklaþsýn!]"
Ey Huzeyfe! Allah´a yemin olsun, ya bu konuþmalardan vazgeçeceksin, yahut da seni Ömer Ýbnu´l-Hattab (radýyallahu anh)´a yazýp þikâyet edeceðim!" [Ebu Davud, Sünnet 11, (4659).] [150]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 16:26:34
DÖRDÜNCÜ FASIL
FÝTNELERÝN GELDÝÐÝ CÝHET VE FÝTNELERÝN ÇIKTIÐI KÝMSELER
ـ4802 ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: رَأسُ الْكُفْرِ نَحْوُ الْمَشْرِقِ، وَالْفَخْرُ وَالْخَيَءُ في أهْلِ الْخَيْلِ وَا“بِلِ وَالْفَدَّادِينَ: أهْلِ الْوَبَر، وَالسَّكِينَةُ في أهْلِ الْغَنَمِ[. أخرجه الثثة .
1. (4802)- Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Küfrün baþý doðu cihetindedir. Övünme ve çalým satma iþi at, deve, sýðýr besleyenler, çadýrda oturanlar arasýndadýr. Sükûnet de koyun besleyenlerdedir."[151]
ـ4803 ـ2ـ وفي أخرى للبخاري قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَ“يمَانُ يَمَانٍ، وَالْفِتْنَةُ ههُنَا حَيْثُ يَطْلُعُ قَرْنُ الشَّيْطَانِ[ .
2. (4803)- Buhârî´nin bir diðer rivayetinde denir ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ýman Yemenlidir. Fitne þu tarafta, þeytanýn boynuzunun doðduðu yerdedir."[152]
ـ4804 ـ3ـ ولمسلم: ]اَ“يمَانُ يَمَانٍ، وَالْكُفْرُ قِبَل الْمَشْرِقِ، وَالسَّكِينَةُ فِي أهْلِ الْغَنَمِ وَالْفَخْرُ وَالْخُيََءُ فِى الْفَدَّادِينَ: أهْلِ الْخَيْلِ وَالْوَبَرِ[.»الخُيََءُ« الكبر والعجب.و»الفدَّادُونَ« قالَ أبو عبيدة هو بتشديد الدال ا‘ولى، وهم المكثرون من ا“بل، وهم جفاة أهل خيء .
و»أهلُ الْوَبرِ« هم ا‘عراب الذين في البادية ومن يأوى الى جدار، ضد أهل المدر، وأضاف ا“يمان الى اليمن ‘ن أصل ظهوره من مكة، والكعبة تسمى الكعبة اليمانية.و»قَرنُ الشَّيْطَانِ« أمته، وقيل قوّته .
3. (4804)- Müslim´in rivayetinde þöyledir: "Ýman Yemenlidir. Küfür de þark cihetindedir. Sükûnet koyun besleyenlerin yanýndadýr. Övünmek ve çalým satmak feddadlarýn, yani at besleyip çadýrda kalanlarýn yanýndadýr." [Buhârî, Bed´ü´l-Halk 15, Menakýb 1, Megâzî 74; Müslim, Ýman 85, (52); Muvatta, Ýsti´zan 15, (2, 920).][153]
AÇIKLAMA:
1- Bu üç rivayetin üçü de Ebu Hüreyre´den gelmektedir. Aslýnda bir olan hadis, bazý farklý ziyadelerle rivayet edilmiþ.
2- Hadis, daha önce de geçti. Ýzahý gereken bir iki noktasýný kýsaca kaydedeceðiz;
a) Küfrün baþý þarktadýr ifadesiyle Mecusîlere ve onlardaki küfrün þiddetine iþaret edilmektedir. Zîra o sýralarda Mecusîler ve onlara tabi olanlar Medine´nin doðu cihetinde idi. Bunlar eski bir imparatorluða, muntazam bir ordu ve devlete sahip olduklarý için fevkalade kibir ve gurur içinde idiler. Hele devletsiz, teþkilatsýz olan, aþiret hayatý yaþayan Araplarý hakir görüyorlardý. Bu haletleri, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn gönderdiði mektubu yýrtmaya sevketmiþti. Resulullah da onlara paramparça yýrtýlmalarý için beddua buyurmuþtu. Neticede Bizans´tan sonra ikinci süper devlet olan Sasanî Ýmparatorluðu Hz. Ömer zamanýnda param parça olmuþtu.
3- Hadiste geçen fahr, kibr ve huyelâ tabirleri kendini beðenmek, baþkasýný hakir görmek gibi kötü bir ruh halini ifade eden, birbirine yakýn mânalar taþýyan kelimelerdir. Feddâdîn kelimesi feddanýn cem´idir. Birkaç mânaya geldiði belirtilmiþtir:
1) Ziraat iþlerinde kullanýlan öküze denmektedir.
2) Hattâbî, ekimde kullanýlan alete feddan dendiðini belirtir. Bu durumda saban demek olur.
3) Bazý açýklamalarda deve, sýðýr, at gibi hayvanlara, ekim sýrasýnda ve diðer fýrsatlarda yüksek sesle baðýran kimseye feddan denmektedir. Fedid, þiddetli ses mânasýna gelir.
4) Bazýlarý Feddâdun kelimesinin çöllerde yaþayanlar mânasýna geldiðini çünkü kelimenin çöl demek olan fedted´den geldiðini ve fedtedde oturan demek olduðunu ileri sürmüþtür. Ýbnu Hacer, bu te´vilin uzak olduðuna dikkat çeker.
5) Ma´mer Ýbnu´l-Müsenna ise, "Feddâdin´le iki yüz ile bin arasýnda devesi olan kimselerin kastedildiðini" söylemiþtir.
6) Buhârî´nin bir baþka rivayetinde "Kasvet ve kalp katýlýðý develerin kuyruklarýnýn dibinde bas bas baðýranlardadýr" denmektedir. Buradaki feddâdîn kelimesini, "yüksek sesle baðýranlar" olarak anlamak suretiyle hadis daha açýk bir mâna kazanmakla kalmýyor, diðer rivayetlerde, bu kelimenin hangi mânada kullanýlmýþ olabileceðine de ýþýk tutuyor.
Hattâbî der ki: "Çölde yaþayanlarýn zemmedilmesi, çöl hayatýnda insaný kuþatan þartlar icabý, o insanlarýn din iþlerine ayýracak vakit bulamamalarý sebebiyledir. O, gayr-ý dinî meþguliyetlerin kesâfeti kiþiyi kalp katýlýðýna atar."
4- Ehl-i veber, çadýrda yaþayanlar demektir. Çünkü veber deve yünü mânasýna gelir. Araplar çölde, kýrda göçebe hayatý yaþayanlara ehl-i veber der. Buna mukabil ehl-i meder tabiri vardýr. Bununla da yerleþik hayat yaþayanlar, þehirliler kastedilmiþtir.
5- Sükûnet, diye açýkladýðýmýz sekîne kelimesinin tuma´nîne (itminan), sükûn, vakar ve tevazu mânalarýný ifade ettiði belirtilmiþtir. Sükûnetin koyun besleyenlere nisbet edilmesi, onlarýn deve besleyenlere nazaran servet ve bollukça daha geri olmalarýndandýr. Servet arttýkça kibir, gurur gibi mezmum hallerin insanlar üzerinde galebe çaldýðý bilinen bir husustur. Böylece Resulullah bu beþerî zaafa dikkat çekerek servet sahiplerini uyarmayý gaye edinmiþ olmalýdýr.
Þunu da belirtelim ki, bazý þarihler koyun sahipleri tabiriyle Resulullah´ýn Yemenlileri kastettiðini; zîra onlarýn Mudar ve Rebîa kabilelerinin aksine koyun beslediklerini söylemiþtir. Rebîa ve Mudar ise deve besicileridir. Bir Ýbnu Mâce rivayetinde Aleyhissalâtu vesselâm, Ümmü Hani´ ye "Koyun edin. Zîra onda bereket var!" tavsiyesinde bulunmuþtur.
6- Ýkinci rivayette geçen "Þeytanýn boynuzu" tabirine gelince, Hattâbî, beðenilmeyen, kötü þeylerin þeytan boynuzu diye ifade edildiðini belirtir. Fitnenin þeytan boynuzunun doðduðu yerde olmasý, fitnenin, kötülüklerin, küfrün hakim olduðu yerlerde çýkacaðýný ifade eder.
Karnu´þ-Þeytan tabiriyle, þeytanýn ümmeti, þeytana tabi olanlar, þeytanýn kuvveti gibi baþka mânalarýn kastedildiði de belirtilmiþtir. Netice itibariyle hepsi ayný mânada birleþir ve hadisten, fitnenin þeytana uyanlarýn çok olduðu, þeytanýn güçlü bulunduðu, bu sebeple kötülüklerin galebe çaldýðý yerlerde çýkacaðý anlaþýlýr. [154]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 04 Nisan 2010, 19:22:40
BEÞÝNCÝ FASIL
MÜSLÜMANLARIN BÝRBÝRLERÝYLE SAVAÞLARI
ـ4805 ـ1ـ عن ا‘حنف بن قيس قال: ]خَرَجْتُ أُرِيدُ هذَا الرَّجُلَ فَلَقِيَنِى أبُو بَكْرَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَقَالَ: أيْنَ تُرِيدُ يَا أحْنَفُ. قُلْتُ: أُرِيدُ نُصْرَةَ ابْنِ عَمِّ رَسُولِ اللّهِ #. فقَالَ: ارْجِعْ، فإنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: إذَا تَوَاجَهَ الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا، فَالْقَاتِلُ وَالْمُقْتُولُ في النَّارِ. فقِيلَ: يَا رَسُولَ اللّهِ، هذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ؟ قَالَ: إنَّهُ كَانَ حَرِيصاً على قَتْل صَاحِبِهِ. وفي رواية: أنَّّهُ قَدْ أرَادَ قَتْلَ صَاحِبِهِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .
1. (4805)- Ahnef Ýbnu Kays (radýyallahu anh) anlatýyor: "Þu adamý kastederek (evden) çýkmýþtým. Yolda Ebu Bekre (radýyallahu anh)´ye rastladým.
"Ey Ahnef nereye gidiyorsun?" dedi.
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn amcaoðluna yardým etmeyi arzu ediyorum!" dedi.
"Dön! dedi. Zîra ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþittim: "Ýki Müslüman kýlýçlarýyla birbirlerinin üzerine yürürlerse öldüren de ölen de ateþtedir!" (Bu söz üzerine Resul-i Ekrem´e): "Ey Allah´ýn Resûlü! Katili anladýk ama maktul niye ateþte?" diye sorulmuþtu.
"Çünkü o da kardeþini öldürme hýrsý taþýyordu!" cevabýný verdi. -Bir baþka rivayette ise: "O da kardeþini öldürmek istemiþti" demiþtir.- [Buhârî, Diyât 2, Fiten 10; Müslim, Fiten 14, (2888); Ebu Davud, Fiten 5, (4268); Nesâî, Tahrim 29, (7, 125).][155]
AÇIKLAMA:
1- Burada kastedilen vaka Hz. Ali ve taraftarlarý ile Hz. Aiþe ve taraftarlarý arasýnda cereyan eden Cemel vakasýdýr. Ýlerde (4810-4812. hadisler) bu hadise müstakilen tahlil edileceði için burada açýklama yapmayacaðýz.
2- Hadis, iki Müslümanýn birbirlerini öldürmek niyetiyle silaha sarýlmalarýný yasaklamaktadýr. Ýbnu Hacer hadisle ilgili olarak þu açýklamayý yapar: "Ulema der ki: "Her ikisinin de ateþte olmasýnýn mânasý þudur: "Onlar bunu hak ederler. Ancak iþleri Allah´a kalmýþtýr. Dilerse her ikisini de cezalandýrýr. Sonra diðer muvahhidler gibi onlarý da ateþten çýkarýr, dilerse her ikisini de affeder ve onlara hiçbir ceza vermez." Bazýlarý: "Hadis, bunu helal addedenlere hamledilir. Hadiste ne Haricîler için ne de Mu´tezile´den: "Masiyet ehli ateþte ebedî kalýcýdýr" diyenler için hüccet mevcut deðildir. Çünkü, hadiste geçen "Her ikisi de ateþtedir" ibaresi, onlarýn ateþte ebedî kalacaklarýný ifade etmez" demiþtir.
3- Fitneye karýþmamak gerekir görüþünde olanlar, bu hadisle de ihticac etmiþlerdir. Bunlar, Ashab´tan, savaþlarda Hz.Ali´nin yanýnda yer almaktan kaçanlardýr: Sa´d Ýbnu Ebî Vakkas, Abdullah Ýbnu Ömer, Muhammed Ýbnu Mesleme, Ebu Bekre, Üsâme, Ebu Berze el-Eslemî vs. Bunlar özetle: "Savaþtan geri durmak gerekir. O kadar ki, biri öldürmek istese, nefis müdafaasý da yapýlmaz" demiþlerdir. Mamafih: "Fitneye girilmez, ancak birisi öldürmek isterse nefis müdafaasý yapýlýr" diyen de olmuþtur. Ýbnu Hacer Sahabe ve Tabiinin cumhurunun "Hak tarafa yardýmcý olup baði tarafa karþý mücadele vermenin vacip olduðu"na hükmetmiþtir. Bunlar fitneye karýþmamayý emreden bu hadisleri, savaþacak güçte olmayan veya hak sahibini teþhisten aciz kalan kimselere hamletmiþlerdir. Ehl-i Sünnet, aralarýnda meydana gelen hâdiseler sebebiyle -haklý taraf bilinse dahi- Ashab´tan birini ta´n etmeyi men etmenin vacip olduðunda ittifak etmiþtir. Çünkü onlar, bu harbi içtihadlarý sonucu yaptýlar. Resulullah´ýn haber verdiði üzere, Allah Teala hazretleri içtihadda yapýlacak hatayý affetmiþtir. Dahasý, hatalý içtihad yapana da bir sevap verileceði sabittir. Ýçtihadýnda isabet eden ise iki ücret alacaktýr" demiþtir. Hadiste gelen mezkur vaid, meþru bir te´vile dayanmaksýzýn, sýrf saltanat için savaþan kimselere hamledilmiþtir.
Taberî der ki: "Müslümanlar arasýnda vukua gelen her hâdisede, evde kalarak kavgadan kaçmak ve kýlýçlarý kýrmak, vacip olsaydý ne hak ikame edilir ne de bâtýl iptal edilirdi. Dahasý fasýklar, Müslümanlarla savaþtýðý zaman, onlar; "Bu fitnedir, biz fitnede onlarla savaþmaktan men edildik" diyerek ellerini fasýklardan çekecek olsalar, mallarý yaðmalamak, masum kanlarý dökmek, iffetleri payimal etmek gibi haramlarý irtikaba yol bulurlardý. Bu davranýþ, sefihlere mani olmakla ilgili emirlere muhalif olurdu."
Hadisin Bezzar´da gelen veçhinde yer alan bir ziyade, bu hadisteki maksada vuzuh getirmektedir: "Eðer dünya ile savaþýrsanýz ölen de öldüren de ateþtedir." Bu hususu 4780 numarada kaydedilen bir Ebu Hüreyre rivayeti de te´yid eder. Orada Resulullah, Müslümanlarýn, ölenin niçin öldüðünü, öldürenin niçin öldürüldüðünü bilemeyeceðini haber verir. Bu nasýl olur? diye sorulunca: "Herctir, ölen de öldüren de ateþtedir" buyurur. Kurtubî der ki: "Bu hadis açýkça ortaya koyuyor ki, eðer kýtal (kavga) dünyayý talep eden veya hevaya uyan taraf bilinmediði halde yapýlýrsa öldüren de ateþtedir" ve "ölen de öldüren de ateþtedir" hadisinden maksad da bu durumdur." Bu temel prensibi, sahabeler arasýndaki ihtilafa tatbik eden Ýbnu Hacer der ki: "Bundandýr ki, Cemel ve Sýffîn savaþlarýna katýlmaktan kaçýnanlar, sayýca katýlanlardan daha azdýr. Ýnþaallah bunlarýn hepsi de mütevvildir mecurdur (Allah´tan mükafaata mazhar olacaklardýr). Sonradan gelenler, bunlarýn hilafýna dünya için savaþmýþlardýr." Nitekim Buhârî´de gelen yüce sahabe Ebu Berze el-Eslemî (radýyallahu anh)´nin bir rivayeti bunu teyid etmektedir. Der ki: "...Sizler, ey Araplar, cahiliye devrinde bildiðiniz gibi, zillet, fakirlik ve dalalet içinde idiniz. Allah sizi Ýslam ve Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)´le o halden kurtardý, bugünkü duruma geldiniz. Ne var ki þu dünya sizi ifsad etti, aranýzý açtý. Þu Þam´da bulunan [Mervan] var ya, Allah´a yemin olsun sýrf dünya için savaþýyor." Hadisin baþka veçhinde, "O sýralarda ortaya çýkan fýrkalardan hangisi hayýrlý?" diye gelen bu suale Ebu Berze, "Hiçbir taraf!" mânasýna gelen þu cevabý verir:
"Bana insanlarýn en sevimli olanlarý þu gruptur: Onlarýn karný, halkýn malýndan boþtur, sýrtlarý masumlarýn kanlarýnýn günahýndan azadedir.
"Ýbnu´l-Arabî der ki: "Demirle iþaret eden lanete müstehak olursa, ya onu Müslümana vuran neye müstehaktýr? Kiþi, ciddi veya þaka olarak, tehditle iþaret etti mi lanete layýk olur. Þaka ile bunu yapan da, kardeþini korkuttuðu için muaheze olunur. Ancak, ciddi olanla þaka yapanýn günahlarý bir deðildir. Yalýn kýlýcýn teati edilmesinin yasaklanmasý, yakalama sýrasýnda gafil davranýlarak, kazaya sebep olma korkusundandýr."[156]
ـ4806 ـ2ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يُشِرْ أحَدُكُمْ الى أخِيهِ بِالسَِّحِ، فإنَّهُ َ يَدْرِى لَعَلَّ
الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ في يَدِهِ، فَيَقَعُ في حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ[. أخرجه الشيخان والترمذي.»النَّزْغ« بالغين المعجمة: الفساد .
2. (4806)- Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah buyurdular ki: "Sizden kimse kardeþine silahla iþarette bulunmasýn. Zîra, o bilemez, belki de þeytan elinde bir fesatta bulunur da ateþten bir çukura düþer." [Buharî, Fiten 7; Müslim, Birr 126, (2617); Tirmizî, Fiten 4, (2163).][157]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 04 Nisan 2010, 19:23:31
AÇIKLAMA:
Resulullah burada, ister ciddi ister þaka olsun yasak olan, mahzurlu olan bir neticeye götürmesi muhtemel olan davranýþý men etmektedir. Hadis mutlak olduðu için, þaka kasdýyla da olsa zarara götürme ihtimali olan davranýþ yasaklanmaktadýr. Nitekim, silah þakasýyla vukua gelen kazalarý sýk sýk iþitiriz. Silah korku veren bir nesne olduðu için, hadisten Müslümaný korkutmaktan yasaklama hükmü çýkarýlmýþtýr. "Ateþ çukuruna düþmek", ateþe götürecek günaha düþmekten kinayedir. Bir baþka hadiste: "Bir kimse kardeþine bir demirle iþaret etse, muhakkak melekler ona lanet eder, onu býrakýncaya kadar. Ýsterse annebaba bir kardeþi olsun" buyrulmuþtur. Resulullah bu hususta dikkat çekmeye ehemmiyet vererek bir baþka hadislerinde kýnýndan sýyrýlmýþ vaziyette silah teatisini de yasaklamýþtýr. Bu husustaki rivayetlerden biri þöyle: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir yerde, bir grupa uðradý. Kýlýçlarýný yalýn halde birbirlerine teati ediyorlardý. "Bundan yasaklamadým mý? Kim kýlýcýný sýyýrmýþsa tekrar kýnýna koysun. Sonra arkadaþýna versin. [Allah bunu yapana lanet etmiþtir...] buyurdular"[158]
ـ4807 ـ3ـ وعن عبداللّه بن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: سِبَابُ الْمُسْلِمِ فسُوقٌ، وَقِتَالُهُ كُفْرٌ[. أخرجه الخمسة إّ أبا داود.وقيل هذا محمول على من فعل ذلك من غير تأويل؛ وقيل: قاله على جهة التغليظ أن قتاله كفر يخرج عن الملة.
3. (4807)- Abdullah Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Müslümana sövmek fýsktýr, onunla çarpýþmak da küfürdür." [Buharî, Fiten 8, Ýman 36, Edeb 44; Müslim, Ýman 116, (64); Tirmizî, Ýman 15, (2636); Nesaî, Tahrim 27, (7, 132).][159]
AÇIKLAMA:
1- Sibab: Sövmek olarak tercüme ettiðimiz bu kelime, Arapçada kiþinin namusunu lekeleyecek sözler sarfetmektir. Sebb ile sibab ayný mânaya gelir ise de sibaba sövüþmek mânasý veren de olmuþtur. Ýbrahim Harbî, sibabý "Kiþiyi ayýplamak maksadýyla kendine olan olmayan kusurlarý sayýp dökmek" diye açýklar. Fýsk, "Allah ve Resulü´ne itaatten çýkmak" mânasýna gelir. Þer´î örfte fýsk, isyandan eþeddir. Ayeti kerimede "...Size küfrü, fýský ve isyaný çirkin gösterdi..." (Hucurat 7) buyrulmuþtur.
2- Mü´minle çarpýþmanýn küfür olduðunu ifade eden hüküm biraz ihtilafa sebep olmuþtur. Çünkü, hadisin zahirinde Haricîlerin iddiasýný teyid var. Onlar "Büyük günah iþleyen kâfir olur" iddiasýndadýrlar. Ehl-i Sünnet alimleri, mü´minle mukatele hâdisesini dinden çýkma mânasýnda küfür kabul etmezler.
* "Resulullah´ýn "küfür" olarak ifade etmesinden murad tahzirde mübalaðadýr" derler. Çünkü bu çeþit durumlarda kiþinin dinden çýkmayacaðý umumi bir kaide olarak herkesçe malum ve müsellemdir. Bunu te´yiden þefaat hadisi, ayrýca "Allah´ýn þirk dýþýndaki bütün günahlarý dilediðinden affedeceðini" (Nisa 48) ifade eden ayeti kerime gösterilmiþtir.
* Hadisi te´vil zýmnýnda: "Katl hâdisesinin küfre benzemesi sebebiyle Resulullah böyle buyurmuþtur. Çünkü, mü´mini öldürmek kafirlerin þanýdýr" da denmiþtir.
* Bazý âlimler de: "Burada maksad küfr kelimesinin lügat mânasýdýr; bu da örtmektir. Çünkü Müslümanýn, Müslüman üzerindeki hakký, onun kendisine yardým etmesi, desteklemesi, eza vermekten kaçýnmasýdýr. Kendisini silahla öldürmeye yani silah kuþanmaya kalkýnca, sanki bu hakký örtmüþ olur" denmiþtir.
* "Buradaki küfürden murad Allah´a küfürdür" diyen de olmuþtur. Bunlara göre hadis, hiç te´vile yer vermeden Müslümanla mukateleyi helal addedenler hakkýnda varid olmuþtur.
3- Hadiste mü´minin hukuku ta´zim edilmektedir. Müslime sebbeden kimseye fasýk demeye cevaz da gelmiþ olmaktadýr.[160]
ـ4708 ـ4ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَرْجِعُوا بَعْدِى كُفَّاراً يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ[. أخرجه الترمذي، وأخرجه أبو داود والنسائي عن ابن عَمر.وزاد النسائي في رواية عن ابن مسعود: ]وََ يُؤْخَذُ الرَّجُلُ بِجَرِيرَةِ أبيهِ، وََ بِجَرِيرَةِ أخيهِ[.قيل معنى »َ تَرْجِعُوا بَعْدِى كُفَّاراً« أى فرقاً مختلفة يقتل بعضكم بعضاً فتشبهون الكفار يقتل بعضهم بعضاً بالعداوة. و»الجَرِيرةُ« الذنب .
4. (4808)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kâfirler olarak (dinden) dönmeyin." [Tirmizî, Fiten 28, (2194); Buhârî, Fiten, 8, Diyat 2; Ebu Davud, Sünnet 16, (4686); Müslim, Ýman 66, (119); Nesâî, Tahrim 28, (7, 127).]
Nesâî, Ýbnu Mes´ud´dan yaptýðý bir rivayette þu ziyadeye yer verir: "Kiþi ne babasýnýn ne de kardeþinin cinayetinden sorumlu tutulmaz."[161]
AÇIKLAMA:
Hattâbî, küfre dönme tabirini ulemanýn iki suretle te´vil ettiðini belirtir:
1) Resulullah, hadiste küfürle, silahla örtünmeyi kastetmiþ olmalý. Çünkü küfrün aslý, lügat olarak örtmektir.
2) Hadisin mânasý: "Benden sonra birbirlerini öldürmeye kalkan fýrkalara ayrýlmayýn. Aksi taktirde kâfirlere benzersiniz. Çünkü, kâfirler adavet sebebiyle birbirlerini öldürürler. Müslümanlar böyle deðildir. Çünkü bunlar kan dökmemekle, birbirleriyle kavga yapmamakla emrolunmuþlardýr" þeklindedir.
* Hadiste, Hz. Ebu Bekr´in hilafeti sýrasýnda irtidat edip, Müslümanlarý öldüren ehl-i riddenin kastedildiðini söyleyenler de olmuþtur.
Ýbnu Hacer, ayný cümle için sekiz görüþ ileri sürüldüðünü kaydeder:
* Haricîler: "Bu hadis zahirî mânasýnda vürud etmiþtir" derler.
* Bu hüküm Müslümanýn kanýný helal addedenler içindir.
* Kan hurmetini, Müslümanlarýn hurmetini, dinin hukukunu örtenlerdir.
* Birbirinizi öldürmekle kafirlerin fiillerini yapmýþ olursunuz.
* Silah kuþananlar, silahla örtünenler kastedilmiþtir.
* Allah´ýn nimetini örten (inkar eden).
* Hadisin zahiri murad deðil, öldürme fiilinden zecretme muraddýr.
* Birbirinizi tekfir etmeyin, birbirinize "ey kâfir" demeyin.[162]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 04 Nisan 2010, 19:24:14
ALTINCI FASIL
SAHABE VE TÂBÝÎN ARASINDA ÇIKAN KAVGA VE ÝHTÝLAFLAR
* HZ. OSMAN´IN ÞEHÝD EDÝLMESÝ
ـ4809 ـ1ـ عن ابن أخِى عبداللّهِ بْنِ سََمٍ عن عَمِّه رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ جَاءَ الى عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه لَمَّا أُرِيدَ قَتْلُهُ. فقَالَ لَهُ عُثْمَانُ: مَا جَاءَ بِكَ؟ قَالَ: جِئْتُ في نُصْرَتِكَ. قَالَ: اخْرُجْ الى النَّاسِ فَاطْرُدُهُمْ عَنِّى فإنَّكَ خَارِجاً خَيْرٌ لِى مِنْكَ دَاخًِ. فَخَرَجَ عَبْدُاللّهِ بْنُ سََمٍ فقَالَ: أيُّهَا النَّاسُ، إنَّهُ كَانَ اسْمِى في الْجَاهِلِيَّةِ فُناً فَسَمَّانِى رَسُولُ اللّهِ # عَبْدَ اللّهِ، وَنَزَلَ فيَّ آيَاتٌ مِنْ كِتَابِ اللّهِ تَعالى. نَزَلَ فِيَّ: وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنِى إسْرَائِيلَ عَلى مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ؛ وَنَزَلَ فيَّ: قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيداً بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ؛ إنَّ للّهِ سَيْفاً مَغْمُوداً عَنْكُمْ، وإنَّ الْمََئِكَةَ قَدْ جَاوَرَتْكُمْ في بَلَدِكُمْ هذَا الَّذِى نَزَلَ فيهِ نَبِيُّكُمْ، فَاللّهَ اللّهَ في هذَا الرَّجُلِ أنَّ تَقْتُلُوهُ، فَوَاللّهِ إنْ قَتَلْتُمُوهُ لَتَطْرُدَنَّ جِيرَانَكُمُ الْمََئِكَةُ، وَلَيَسُلَّنَّ سَيْفُ اللّهِ الْمَغْمُودُ عَنْكُمْ، فََ يُغْمَدُ الى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. فَقَالُوا: اقْتُلُوا الْيَهُودِىَّ وَاقْتُلُوا عُثْمَانَ[. أخرجه الترمذي .
1. (4809)- Abdullah Ýbnu Selam´ýn kardeþioðlu, amcasý (Abdullah Ýbnu Selam) (radýyallahu anh)´tan naklediyor.
"Hz. Osman (radýyallahu anh) öldürülmek istendiði zaman yanýna geldim. Osman bana:
"Sen niye geldin?" diye sordu.
"Sana yardým edeyim diye geldim" dedim.
"Öyleyse halka çýk. Onlarý benden uzaklaþtýr. Zîra sen bana hariçte olursan, yanýmda olmaktan daha faydalý olursun!" dedi. Ben de çýkýp: "Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adým cahiliye devrinde falandý. Ama Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkýmda Kitabullah´ta birkýsým ayetler nazil olmuþtur. Þu ayet benim hakkýmda nazil olanlardan biridir: "De ki: "Söyleyin bana, eðer bu Kur´an Allah tarafýndan gönderildiði halde, onu inkar ettiyseniz ve Ýsrailoðullarýndan bir þahit de Tevrat´a dayanarak onun hak kitap olduðuna þahitlik edip iman ettiði halde siz iman etmeyi büyüklüðünüze yediremezseniz, zalim olmaz mýsýnýz? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez" (Ahkaf 10). Keza þu ayet de benim hakkýmda nazil oldu: "Ýnkar edenler "Sen Allah tarafýndan gönderilmiþ bir peygamber deðilsin" diyorlar. De ki: "Sizinle benim aramýzda þahid olarak Allah ile O´nun kitaplarý hakkýnda bilgi sahibi olanlar yeter" (Ra´d 43). Allah´ýn size karþý kýnýna konmuþ bir kýlýcý var. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn inmiþ olduðu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamý öldürmekten Allah´tan korkun! Allah´tan korkun! Allah´a yemin olsun eðer onu öldürürseniz, komþularýnýz olan melekleri buradan tardetmiþ olacaksýnýz ve Allah´ýn size karþý kýnda tuttuðu kýlýcý kýnýndan çýkartacaksýnýz ve artýk o kýyamete kadar kýnýna girmeyecek!"
Bu sözlerim üzerine:
"Þu Yahudiyi öldürün! Osman´ý öldürün" diye baðrýþtýlar." [Tirmizî Tefsir, Ahkaf.][163]
AÇIKLAMA:
Abdullah Ýbnu Selam, Ýslam´a giren meþhur Yahudi alimlerinden biridir. Ýslam olmazdan önceki ismi Husayn idi. Zikrettiði ayette mevzubahis edilen þahidin Abdulah Ýbnu Selam olduðu biraz münakaþalýdýr. Çünkü Ahkaf suresi, bi´l-icma Mekkîdir. Abdullah ise hicretten sonra Müslüman olmuþtur. Bu durumda ayette mevzubahis olan þahid, Mekke´ de Müslüman olan bir ehl-i kitaptýr. Hicretten önce Ýslam´a girmiþ ve Kur´an´ý tasdik etmiþ olmalýdýr. Ýbnu Cerir et-Taberî bu görüþtedir. Ancak ekseriyet, ayette zikri geçen bu þahidin Abdullah Ýbnu Selam olduðunda müttefiktir. Hasan Basrî, Mücahid, Katâde vs. birçoklarý. Bunlar surenin Mekkî olduðunu, ancak mezkur ayetin Medenî olduðunu söylerler. Bu þahitle Abdullah Ýbnu Selam´ýn kastedildiðini te´yid eden Ýbnu Hibban´da Avf Ýbnu Malik, Ýbnu Merdûye´de Ýbnu Abbas hadisleri mevcuttur. Netice itibariyle racih görüþ o þahidden maksadýn Abdullah Ýbnu Selam olduðudur.[164]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 04 Nisan 2010, 19:24:54
* CEMEL VAKASI
ـ4810 ـ1ـ عن عبداللّهِ بْنِ زِيَادَ قال: ]لَمَّا سَارَ طَلْحَةُ وَالزُّبَيْرُ وَعَائِشَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم الى الْبَصْرَةِ بَعَثَ عَلِيٌّ عَمَّارَ بْنَ يَا سِرٍ وَحَسَناً رَضِيَ اللّهُ عَنْهم، فَقَدِمَا عَلَيْنَا الْكُوفَةَ فَصَعَدا الْمِنْبَرَ، فَكَانَ الْحَسَنُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه في أعَْهُ، وَعَمَّارٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أسْفَلَ مِنْهُ، فَاجْتَمَعْنَا إلَيْهِمَا. فَسَمِعْتُ عَمَّاراً يَقُولُ: إنَّ عَائِشَةَ قَدْ سَارَتْ الى الْبَصْرَةِ، إنَّهَا لَزَوْجَةُ نَبِيِّكُمْ في الدُّنْيَا وَاŒخِرَةِ، وَلَكِنَّ اللّهَ ابْتََكُمْ لِيَعْلَمَ إيَّاهُ تُطِيعُونَ أمْ هِيَ[. أخرجه البخاري .
1. (4810)- Abdullah Ýbnu Ziyad anlatýyor: "Hz. Talha, Zübeyr ve Hz. Aiþe (radýyallahu anhüm) Basra´ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar Ýbnu Yasir ve Hasan´ý (radýyallahu anhüm) gönderdi. Bu ikisi Kûfe´ye yanýmýza geldiler ve minbere çýktýlar. Hz. Hasan (radýyallahu anh) minberin yukarýsýnda idi. Ammar (radýyallahu anh) da ondan aþaðýda idi. Biz onlarýn etrafýnda toplandýk. Ammar´ýn þöyle konuþtuðunu iþittim:
"Aiþe, Basra´ya yürüdü. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in zevcesidir. Ancak Allah sizi imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa ona (Hz. Aiþe´ye) mi?" [Buhârî, Fezailu´l-Ashab 30, Fiten 17.][165]
ـ4811 ـ2ـ وعن شقيق بْنِ عبداللّهِ قال: ]كُنْتُ جَالِساً مَعَ أبِى مُوسى ا‘شْعَرىّ، وَأبِى مَسْعُود ا‘نْصَارِىّ، وَعَمَّارٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُم فَقَالَ أبُو مَسْعُودٍ لِعَمَّارٍ: مَا مِنْ أصْحَابِكَ مِنْ أحَدٍ إَّ لَوْ شِئْتُ لَقُلْتُ فيهِ غَيْرَكَ، وَمَا رَأيْتُ مِنْكَ شَيْئاً مُنْذُ صَحَبْتَ رَسُولَ اللّهِ # أعْيَبَ
عِنْدِى مِنَ اسْتَسْرَائِكَ فِي هذَا ا‘مْرِ. فَقَالَ عَمَّارٌ: يَا أبَا مَسْعُودٍ مَا رَأيْتُ مِنْكَ وََ مِنْ صَاحِبِكَ هذَا شَيْئاً مُنْذُ صَحِبْتُمَا رَسُولَ اللّه # أعْيَبَ عِنْدِي مِنْ إبْطَائِكُمَا فِي هذَا ا‘مْرِ فَقَالَ أبُو مَسْعُودُ: وكَانَ مُوسِراً: يَا غَُمُ! هَاتِ حُلَّتَيْنِ فأعْطَى إحْدَاهُمَا أبَا مُوسى، وَا‘خْرى عَمَّاراً، وَقَالَ: رُوحا فِيهِمَا الى الْجُمُعَةِ[. أخرجه البخاري .
2. (4811)- Þakik Ýbnu Abdillah anlatýyor: "Ben, Ebu Musa el-Eþ´arî, Ebu Mes´ud el-Ensârî ve Ammar (radýyallahu anhüm) ile oturuyordum. Ebu Mes´ud, Ammar´a:
"Senin arkadaþlarýndan herkese dilediðim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkýnda bir þey söyleyemem. Senin, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a arkadaþ olduðun günden beri þu iþteki aceleciliðinden baþka bir kusurunu görmedim!" dedi. Ammar da ona þu cevabý verdi:
"Ey Ebu Mes´ud! Ben de ne senden ne de þu arkadaþýndan, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a arkadaþ olduðunuz günden beri, ikinizin þu iþteki aðýrlýðýnýzdan baþka bir kusurunuzu görmüþ deðilim!
"Ebu Mes´ud -zengin birisiydi- þu karþýlýkta bulundu: "Ey oðlum! Ýki hulle (takým) getir. Birini Ebu Musa´ya ver, diðerini de Ammar´a!" Ve ilave etti: "Bunlarýn içinde ikiniz cumaya gidin." [Buhârî, Fiten 18, Fezailu´l-Ashab 30.][166]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste zikri geçen Ebu Mes´ud, Ukbe Ýbnu Amr olup, o gün için Kûfe´de Hz. Ali´nin valisi bulunuyordu.
2- Hadisin bir baþka veçhi daha teferruatlý: "Belirtildiði üzere, Ammar (radýyallahu anh), Hz.Ali için asker toplamak üzere Kûfe´ye gelmiþtir. Bu sýrada yanýna gelen Ebu Musa ile Ebu Mes´ud el-Ensarî, Ammar´ý heyecanlý savaþ taraftarý olmakla itham ederler. Ammar da onlarý bu savaþta (haklý olan) Hz. Ali´yi yeterince desteklemeyip aðýrdan almakla itham eder. Neticede zengin olan Ebu Mes´ud iki takým elbise getirip arkadaþlarýna giydirir ve beraberce cum´a´ya giderler.
3- Ýbnu Hacer, Ýbnu Battal´dan hadisle ilgili olarak þu açýklamayý kaydeder: "Ebu Mes´ud zengin ve cömert birisi idi. Bir cum´a günü Ebu Mes´ud´un yanýnda toplanmýþ idiler. Ammar´a cum´aya kýyafetle katýlmasý için bir takým hediye etmiþ olmalý. Çünkü Ammar, yoldan gelmiþti ve yolcu kýyafeti ve savaþ teçhizatý içerisindeydi. Bu haliyle cum´a namazýna katýlmasýna gönlü razý olmamýþtýr. Ebu Musa´nýn yanýnda sadece ona elbise hediye etmeyi muvafýk bulmadýðý için, Ebu Musa´ya da bir takým hediye etmiþtir."
4- Hadisten þu da anlaþýlmaktadýr: Savaþa katýlma hususunda içtihadlarý farklýdýr: Ammar (radýyallahu anh) aðýr davranmayý mekruh addederken, diðer ikisi aceleci olmayý mekruh addetmiþlerdir. Þüphesiz her iki taraf da görüþünde haklýdýr. Aceleciliði mekruh addedenler Resulullah´ýn fitneden sakýnmayý emreden hadislerini esas almýþ olmalýdýrlar. Ammar da baðilerle savaþmayý emreden ayet-i kerimeyi esas almýþ olmalýdýr. (Mealen): "Mü´minlerden iki grup birbirleriyle çarpýþacak olursa aralarýný düzeltin. Onlardan biri diðerine karþý tecavüzünde ýsrar ederse, saldýran tarafla, onlar Allah´ýn hükmüne dönünceye kadar savaþýn. Eðer dönerlerse siz de aralarýný adaletle düzeltin ve doðruluktan ayrýlmayýn" (Hucurat 9).[167]
ـ4812 ـ3ـ وعن قَيْس بْنِ عَبّادٍ قَالَ: ]قُلْتُ لِعَلِيٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: أخْبِرْنِى عَنْ مَسِيرَكَ هذَا: أعَهْدٌ عَهِدَهُ إلَيْكَ رَسُولُ اللّهِ #: أمْ رَأىٌ رَأيْتُهُ؟ فقالَ: مَا عَهِدَ الىًّ رَسُولُ اللّهِ #: بِشَىْءٍ وَلَكِنَّهُ رَأىٌ رَأيْتُهُ[. أخرجه أبو داود .
3. (4812)- Kays Ýbnu Abbad (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ali (radýyallahu anh): "Söyle bize! (Savaþ için) þu yürüyüþünü Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn bir emrini yerine getirmek üzere mi yapýyorsun, þahsî bir içtihadýn olarak mý?" diye sordum.
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana bu yürüyüþü yapmam için herhangi bir emirde bulunmadý. Ben bunu þahsî reyimle yapýyorum!" cevabýný verdi." [Ebu Davud, Sünnet 13, (4666).][168]
Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 04 Nisan 2010, 19:25:41
AÇIKLAMA:
Buradaki yürüyüþten maksad, Hz. Ali´nin Hz. Muaviye ile savaþmak üzere Irak´a yaptýðý veya Cemel Vakasý diye meþhur, Hz. Zübeyr´le savaþmak üzere Basra´ya yaptýðý yürüyüþtür. Ýbnu Sa´d´ýn Tabakat´ýnda anlatýldýðý üzere Hz. Osman´ýn þehid edilmesinin ferdasýnda Hz. Ali´ye Medine´de biat edilmiþti. Medine´de bulunan bütün sahabeler Hz. Ali´ye biat etmiþ idiler. Ancak Hz. Talha ile Zübeyr´in istemeyerek biat ettikleri söylenir. Bunlar biattan sonra Medine´den ayrýlýp Mekke´ye Hz. Aiþe´nin yanýna giderler. Hz. Aiþe´yi oradan alýp Basra´ya geçerler. Bu hal Hz. Ali´ye ulaþýr. O da Irak´a geçer. Basra´da Talha, Zübeyr, Aiþe (radýyallahu anhüm) ve beraberindekilerle karþýlaþýr ve Cemel Vakasý vukua gelir: Yýl 36 hicrî, Cemadiyü´l-ahire ayý. Hz. Talha, Zübeyr ve baþka birçoklarý þehit olurlar. Ölü sayýsý on üç bine ulaþýr. Hz. Ali on beþ gün kadar Basra´da kalýr. Oradan Kûfe´ye geçer. Sonra Hz. Muaviye ve beraberindekiler Þam´da Hz. Ali´ye kýyam ederler. Bu haber kendisine ulaþýnca o da ordusuyla yürür. Sýffîn´de karþýlaþýrlar. Yýl: Hicrî 39 senesi, Safer ayý. Savaþla ilgili bazý açýklamalara az ilerde yer vereceðimiz için kýsa kesiyoruz.[169]
* HARÝCÎLER
ـ4813 ـ1ـ عن زيد بن وهب الجُهَنى: ]وَكانَ في الْجَيْشِ الَّذِينَ كَانُوا مَعَ علِيٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه حِينَ سَارَ الى الْخَوَارِجِ فقَالَ عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: أيُّهَا النَّاسُ إنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: يَخْرُجُ قَوْمٌ مِنْ أُمَّتِى يَقْرَأوُنَ الْقُرآنَ لَيْسَتْ قِرَاءَتُكُمْ الَى قِرَاءَتِهِمْ بِشَىْءٍ، وََ صََتُكُمْ الى صََتِهِمْ بِشَىْءٍ، وََ صِيَامُكُمْ الى صِيَامِهِمْ بِشَىْءٍ يَقْرَأونَ الْقُرآنَ يَحْسِبُونَ أنَّّهُ لَهُمْ وَهُوَ عَلَيْهِمْ، َ تُجَاوِزُ صََتُهُمْ تَرَاقِيَهُمْ، يَمْرُقُونَ مِنَ الدِّينِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيّةِ، لَوْ يَعْلَمُ الْجَيْشُ الَّذِينَ يُصِيبُونَهُمْ مَا قُضِيَ لَهُمْ عَلى لِسَانِ نَبِيِّهِمْ لَنَكَلُوا عَنِ الْعَمَلِ، وَآيَةُ ذلِكَ أنَّ فِيهِمْ رَجًُ لَهُ عَضُدٌ وَلَيْسَ لَهُ ذِرَاعٌ، على عَضُدِهِ مِثْلُ حَلَمَةِ الثَّدْيِ، عَلَيْهِ شَعَراتٌ بِيضٌ؛ فَتَذْهَبُونَ الى مُعَاوِيَةَ وَأهْلِ الشَّامِ وَتَتْرُكُونَ هؤَُءِ يَخْلُفُونَكُمْ في ذَرَارِيِّكُمْ وَأمْوَالِكُمْ، وَاللّهِ إنِّى ‘رْجُو أنْ يَكُونُوا هؤَُءِ
الْقَوْمِ، فَإنَّهُمْ قَدْ سَفَكُوا الدَّمَ الْحَرَامَ، وَأغَارُوا في سَرْحِ النَّاسِ. فَسِيرُوا عَلى اسْمِ اللّهِ تَعالى. قَال: فَلَمَّا الْتَقَيْنَا، وَعلى الْخَوارِجِ يَوْمَئِذٍ عَبْدُاللّهِ بْنُ وَهْبٍ الرَّاسبِى. فقَالَ لَهُمْ: ألْقُوا الرِّمَاحَ وَسَلّوا السُّيُوفِ مِنْ جُفُونِهَا فإنِّى أخَافُ أنْ يُنَاشِدُوكُمْ كَمَا نَاشَدُوكُمْ يَوْمَ حَرَوْرَاءَ. فَرَجَعُوا فَوَحَّشُوا بِرِمَاحِهُمْ وَسَلُّوا السُّيُوفَ وَشَجَرَهُمْ النّاسُ بِرِمَاحِهِمْ، وَقَتَلُوا بَعْضَهُمْ عَلى بَعْضٍ. وَمَا أُصِيبُ يَومَئِذٍ مِنَ الرِّجَالِ إَّ رَجَُنِ. فقالَ عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: الْتَمِسُّوا فيهِمْ الْمَخْدَجَ فَلَمْ يَجِدُوهُ. قَالَ فقَامَ عَلِيٌّ بِنَفْسِهِ حَتّى أتَى أُنَاساً قَدْ قُتِلَ بَعْضُهُمْ عَلى بَعْضٍ. فقَالَ: أخِّرُوهُمْ فَوَجَدُوهُ مِمَّا يَلِى ا‘رْضِ. فَكَبَّرَ وَقَالَ: صَدَقَ اللّهُ وَبَلَّغَ رَسُولُهُ. فَقَامَ إلَيْهِ عَبِيدَةُ السَّلْمَانِى فقَالَ: يَا أمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ؛ وَاللّهِ الَّذِى َ إلهَ إَّ هُوَ لَسَمِعْتَ هذَا الْحَدِيثَ مِنْ رَسُولِ اللّهِ #: فَقَالَ إى واللّهِ الَّذِى َ إلهَ إَّ هُوَ، حَتّى اسْتَحْلَفَهُ ثَثاً وَهُوَ يَحْلِفُ لَهُ[. أخرجه مسلم وأبو داود .
1. (4813)- Zeyd Ýbnu Vehb el-Cühenî -ki bu zat, Hz. Ali (radýyallahu anh) Haricîlerle savaþmak üzere yürüdüðü zaman beraberindeki orduda bulunuyordu- anlatýyor: "Hz. Ali dedi ki: "Ey insanlar, ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþittim:
"Ümmetimden bir grup çýkar. Kur´an´ý öyle okurlar ki, sizin okuyuþunuz onlarýnkinin yanýnda bir hiç kalýr. Namazýnýz da namazlarýna göre bir hiç kalýr. Orucunuz da oruçlarý yanýnda bir hiç kalýr. Kur´an´ý okurlar, onu lehlerine zannederler. Halbuki o aleyhlerinedir. Namazlarý köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Okun avý delip geçmesi gibi dinden hemen çýkarlar. Onlarla harb eden ordu(nun askerlerine) peygamberlerinin diliyle ne (kadar çok ücret)ler takdir edilmiþ olduðunu bilselerdi (baþkaca) amel yapmaktan vazgeçerlerdi. Onlarýn alâmeti þudur: Aralarýnda pazusu olduðu halde kolu olmayan bir adam olacak. Pazusu üzerinde meme ucu bir çýkýntý bulacak. Bunun üzerinde de beyaz kýllar bulunacak. Sizler Muaviye ve Þamlýlarýn üzerine gidecek, buradakileri terkedeceksiniz. Onlar da sizin (yokluðunuzdan istifade ile) çolukçocuðunuza ve mallarýnýza sizin namýnýza halef olacaklar!"
(Hz. Ali ilave etti): "O vallahi! Ben, onlarýn bu kavim olacaðýný kuvvetle ümit ediyorum. Çünkü onlar haram kan döktüler. Halkýn meradaki hayvanlarýný gasbettiler. Öyleyse Allah adýna bunlar üzerine yürüyün!"
Ravi der ki: "Haricîlerin baþýnda o gün, Abdullah Ýbnu Vehb er-Rasibî olduðu halde, onlarla karþýlaþýnca Hz. Ali (radýyallahu anh) askerlerine:
"Mýzraklarýnýzý býrakýn, kýlýçlarýnýzý kýnlarýndan çýkarýn. Çünkü ben, onlarýn Harura günü size yaptýklarý gibi yine size sulh teklif edeceklerinden korkuyorum!" dedi. Bu emir üzerine döndüler, mýzraklarýný bertaraf ettiler ve kýlýçlarýný sýyýrdýlar. Askerler onlara mýzraklarýný sapladý. Öldürüp üst üste yýðdý. O gün cengâverlerden sadece iki kiþi isabet alýp þehit düþtü. Ali (radýyallahu anh):
"Aralarýnda o sakat herifi arayýn!" emretti. Aradýlar, fakat bulamadýlar. Bizzat Ali kalkýp üst üste öldürülmüþ insanlarýn yanýna geldi:
"Bunlarý geri çekin!" dedi. Sonra yere gelen cesetler arasýnda onu buldular. Onun bulunmasý üzerine Hz. Ali (radýyallahu anh) tekbir getirdi ve:
"Allah doðru söyledi, Resulü de doðru teblið etti" dedi. Ubeyde es-Selmânî, Hz. Ali´ye doðrulup:
"Ey mü´minlerin emîri! Kendisinden baþka ilah olmayan Allah aþkýna söyle. Sen bu hadisi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan bizzat iþittin mi?" diye sordu. Ali (radýyallahu anh):
"Kendinden baþka bir ilah olmayan Allah´a yemin ederim, evet!" dedi. Ubeyde Hz.Ali´ye üç sefer yemin verdi. O da ona üç sefer yemin etti." [Müslim, Zekat 156, (1066).][170]
ـ4814 ـ2ـ وأخرجه مسلم عن عُبيدِاللّهِ بْنِ أبِى رَافعٍ بِنَحْوِهِ، وفي أوَّلِهِ: ]أنَّ الْحَرُورِيَّةَ لَمَّا خَرَجَتْ على علِيِّ بْنِ أبِى طَالِبٍ. قَالُوا: َ حُكْمَ إَّ للّهِ. فقَالَ عَلِيٌّ: كَلِمَةُ حَقٍّ أُرِيدُ بِهَا بَاطِلٌ[.»التَّرَاقِيُّ« جمع ترقوة، وهى العظم الذي بين ثغرة النحر والعاتق.و»الرَّمِيَّة« ما يرمى من صيد أو نحوه قال الخطابي: قد أجمع علماء المسلمين على أن الخوارج على ضلتهم فِرْقة من فرق المسلمين، ورأوا مناكحتهم، وأكل ذبائحهم، وأجازوا شهادتهم .
قال: ومعنى »يَمرُقونَ مِنَ الدِّينِ« أى يخرجون عن طاعة ا“مام المفترض طاعته وينسلخون منها.و»نَكَلُوا عَنِ الْعَمَلِ« أى فتروا وجبنوا.و»اŒية« العمة التي يستدل بها.و»وحشُّوا رَماحَهُمْ« أى رموا بها وألقوها من أيديهم.و»التَّشَاجُرُ بِالرّمَاحِ« التطاعن بها.و»المخْدَجُ« الناقص .
2. (4814)- Müslim, (bu hadisi) Abdullah Ýbnu Rafi´den de ayný þekilde tahriç etmiþtir. O rivayetin baþ kýsmýnda þu ziyade var: "Haruriyye, Ali Ýbnu Ebî Talib (radýyallahu anh)´e karþý huruc ettikleri zaman: "Hüküm Allah´ýndýr" dediler. (Bu ibare Kur´an´dan bir iktibas olmasý hasebiyle) Hz. Ali de: "Kendisiyle batýl murad edilen hak bir söz" dedi." [Müslim, Zekat 157, (1066).][171]
AÇIKLAMA:
1- Haricîler, Cemel Vakasý´yla baþlayan iç karýþýklýklarýn sonunda ortaya çýkan bir fitne grubunun adýdýr. Bunlar Sýffîn Savaþý´ndan sonra, aradaki ihtilafýn iki hakem tarafýndan Kur´an´a göre halledilmesi þeklinde bir karara varýlýnca, bu kararý beðenmeyerek hem Hz. Muaviye´ye hem de Hz. Ali´ye karþý gelmiþlerdir. Fiilen halife Hz.Ali (radýyallahu anh) olmasý haysiyetiyle Hz. Ali onlarýn üzerlerine gitmiþ, itaate getirmek için onlarla savaþmýþtýr. Hz. Ali´ye karþý, siyasî bir eylem olarak ilk toplandýklarý yerin adý Harura olduðu için bunlara Haruriye de denmiþtir. Haricîler büyük günah iþleyen kâfir olur diye ortaya attýklarý bir prensiple hareket ettikleri için, zamanla kelamî bir mezhep mahiyetini de kazanmýþtýr.
Haricîler, bidayetten itibaren Muhakkime-i ûlâ, Ezârika, Necedat, Sufriyye, Acâride, Ýbâziye gibi deðiþik kollara ayrýlmýþtýr. Zamanýmýza kadar varlýðýný sürdüren kolu Ýbâziye´dir. Tunus´ta, Cezayir´de bunlara rastlanýr. Zengibar´ýn resmî mezhebinin Ýbâziye olduðu bilinmektedir.
2- Sadedinde olduðumuz hadis, Nehrevan Savaþý´ný anlatmaktadýr. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Müslümanlarla savaþacak bir fitne grubunun evsafýný beyan buyurmuþ, Hz. Ali bu vasýflarý Haricîlerde görmüþtür. Resulullah´ýn kendisine verdiði bilgilere dayanarak, bu zümre içerisinde Zü´s-Südye isminde bir kimsenin bulunmasý gerekeceðinde ýsrar eder. Gerçekten, ölüler arasýnda Hz. Ali´nin "peygamberin ihbarý"na dayanarak yaptýðý tasvire uygun bir adam bulununca nebevî bir mucize daha ortaya çýkar. Hz. Ali (radýyallahu anh) bu mucize karþýsýnda heyecanlanýr ve tekbir getirir: "Allah doðru söyledi. Resulü doðru söyledi" demesi, Allah´ýn bildirmesiyle konuþan Hz. Peygamber´in sözünün doðrulandýðýný, te´yid gördüðünü ifade buyurmasýdýr. Þarihler, Ubeyde es-Selmânî´nin, bu hadisenin itibarýný Resulullah´tan iþittiðine dair Hz. Ali´ ye üç kere yemin ettirmesini, bunu herkese duyurma maksadýyla yaptýðýný belirtirler.
3- Hz. Ali onlarýn Lahükme illa lillah Kur´ânî cümlesini "Batýla alet edilen hak bir söz" olarak deðerlendirir. Hatta Haricîler, aþýrý dindarlýklarýyla da meþhurdurlar. Çok ibadetten alýnlarý yara olan kimselerdir. Onun için hadiste "onlarýn namazý yanýnda sizinki bir hiçtir..." cümlesine rastlanýr. Ne var ki ne çok ibadet, ne Kur´an ve hadiste gelen ibarelerin slogan olarak kullanýlmasý gidilen yolun meþruluðu için kafi deðildir. Siyasi görüþü kendine muvafýk olmayan, Müslümanlarý tekfir, halifeye isyan gibi davranýþlar onlarý ve benzerlerini Resulullah´ýn ifadesiyle "Ýnsan ve hayvanlarýn en þeriri" olmaktan kurtaramýyor. Haricîlerin "Hüküm Allah´ýndýr" diye pek sýk kullandýklarý slogan, Kur´an´dan muktebestir. Birçok ayette bu mâna ifade edilmiþtir (En´am 57, 62, Yusuf 40, 67, Kasas 70, 88, Gafir 42), Hz. Ali buna itiraz etmemiþ, fakat söyleniþ gayesinin batýl olduðunu belirtmiþtir.
4- Bu hadis, mü´minler arasýnda cereyan edecek kýtallerin ahkâmýný tesbitte esastýr. Ulema bu ve diðer benzeri hadislerden sonra Sahabe´nin tatbik ettiði ahkâmdan hareketle þu esaslarý tespit etmiþtir:
* Ýmama isyan edenler önce hakka çaðrýlýr, tehdid edilir, saldýrmadýklarý müddetçe saldýrýlmaz.
* Saldýrmalarý halinde onlarla savaþýlýr.
* Yaralýlarýna dokunulmaz. Bozguna uðradýklarý takdirde, destek görmeleri melhuz deðilse takip edilmezler.
* Mallarý ganimet deðildir yaðma edilmezler.
* Tevbe edenlerin tevbesi kabul edilir.
* Ýsyan sebebiyle dinden çýkmýþ sayýlmazlar. Ancak inkarlarý sebebiyle isyan etmiþlerse o zaman mürted muamelesi yapýlýr.
* Onlardan esir alýnanlara da, esir muamelesi yapýlmaz; öldürülmezler.
* Devlete karþý isyan eden baðîlere ve Haricîlere karþý savaþmak caizdir, sevaptýr, bu savaþta ölenler þehittir.
Fitnenin çeþitleri ve herbirine karþý uygulanacak ahkâm hakkýnda geniþ bilgiyi daha önce kaydettik.[172]
ـ4815 ـ3ـ وعن سويد بن غفلة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: إذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللّهِ # حَدِيثاً، فَوَاللّهِ ‘نْ أخِرَّ مِنَ السَّمَاءِ أحَبُّ الىَّ مِنْ أقُولَ عَلَيْهِ مَا لَمْ يَقُلْ، وَإذَا حَدَّثْتُكُمْ فِيمَا بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ فإنَّ الْحَرْبَ خِدْعَةٌ، وَإنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: سَيَخْرُجُ قَوْمٌ في أخِرِ الزَّمَانِ حُدَثَاءُ ا‘سْنَانِ سُفَهَاءُ ا‘حَْمِ، يَقُولُونَ مِنْ خَيْرِ قَوْلِ الْبَرِيَّةِ، يَقْرَأوُنَ الْقُرآنَ، َ يُجَاوِزُ إيمَانُهُمْ حَنَاجِرَهُمْ، يَمْرُقُونَ مِنْ الدّينِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنْ الرَّمِيَّةِ، فأيْنَمَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاقْتُلُوهُمْ فإنَّ في قَتْلِهِمْ أجْراً لِمَنْ قَتَلَهُمْ عِنْدَ اللّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.»حُدَثَاءُ ا‘سْنَانُ« أى شباب لم يكبروا حتى يعرفوا الحق.»سُفَهَاءُ ا‘حَْمِ« السفه الخفة في العقل والجهل.»ا‘حمُ« العقول .
3. (4815)- Süveyd Ýbnu Gafle (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ali (radýyallahu anh) dedi ki: "Ben size Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ dan bir hadis söyleyince, Allah´a yemin olsun Aleyhisselâtu vesselâm´ýn söylemediði bir þeyi söylemektense gökten atýlmayý tercih ederim. Ancak benimle sizin aranýzda cereyan eden þeyler hakkýnda konuþunca, bilesiniz harp hiledir. Zîra ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþittim:
"Ahirzamanda yaþça küçük, akýlca kýt birtakým gençler çýkacak. Yaratýlmýþýn en hayýrlýsýnýn sözünü söylerler, Kur´ân´ý okurlar. Ýmanlarý gýrtlaklarýndan öteye geçmez. Okun avý delip geçtiði gibi dinden çýkarlar. Onlara nerede rastlarsanýz onlarý gebertin. Zîra, onlarý öldürene, kýyamet günü, Allah´ýn vereceði ücret var." [Buhârî, Fezâilu´l-Kur´ân 36, Menakýb 25, Ýstitâbe 6; Müslim, Zekât 154, (1066); Ebu Davud, Sünnet 31, (4767); Nesâî, Tahrîm 26, (7, 119).][173]
radyobeyan