Kütübü Sitte
Pages: 1234
Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:30:51
Fitneler





FÝTNELER, HEVALAR VE ÝHTÝLAFLAR BÖLÜMÜ
UMUMÝ AÇIKLAMA
FÝTNE
KÝÞÝNÝN FÝTNESÝ
ÝÇTÝMÂÎ KARGAÞA (ANARÞÝ) OLARAK FÝTNE
FESAD
HERC
HERÇTEN MURAD ANARÞÝDÝR
FÝTNEYÝ ÝHBAR
FÝTNE PATLAK VERÝNCE YAPILACAK TAVSÝYE.
1- Fitnede Sabýr
2- Fitnecileri Yalnýz Býrakmak
3- Uzlet
4- Öldürmektense Ölmeyi Tercih Etmek
5- Dilini Tutmak
6- Kalben Kerahet
7- Mal Ve Evlatça Hiffet
8- Silah Edinmemek:
ZAMANLA VUKÛA GELECEK FÝTNE VE HEVÂLARDAN ZÝKREDÝLENLER
UMUMÎ AÇIKLAMA
FÝTNENÝN ÇEÞÝTLERÝ
DECCAL FÝTNESÝ
DEVLETE ÝSYAN
1- Bugat
2- Kutta-ý Tarik (Yol Kesenler)
3- Kutta-ý Tarik Mesabesinde Olanlar
4- Havariç
ÝSMÝ ZÝKREDÝLEN FÝTNELER
1- Mehdi Meselesi
2- Ebdal Meselesi
Sonuç:
3- Asaib Meselesi
ÝSMEN ZÝKREDÝLMEYEN FÝTNELER
FÝTNENÝN VASIFLARI:
1- Fitne Yavaþ Geliþir.
2- Fitne Bir Kere Çýktý Mý Sonu Gelmez.
3- Giren Çýkamaz.
4- Fitne , Fikrî Gruplaþmadýr.
5- Yalan Artar.
6- Gerçeklerin Ýstismarý
7- Herkes Kendi Görüþünü Beðenir.
8- Cehalet Artar.
9- Þaþkýnlýk.
10- Din-Sultan Ayrýlýðý
11- Din Lafta Kalýr.
12- Dinin Tatbikatý Zorlaþýr.
13- Ýrtidat Artar.
14- Zenginlik Artar.
15- Cimrilik Artar
16- Asiller Öldürülür, Meydan Adilere Kalýr.
17- Fitnede Gençler Rol Oynar.
18- Katl (Öldürme) Vakalarý Artar.
19- Teþkilatlar Adýna Öldürme.
20- Emniyet Ve Güven Kalmaz
21- Ölüm Aranýr
22- Ganimet (Devlet Malý) Helal Addedilir
23- Fitnenin Girmedigi Ev Kalmaz
ASABÝYET VE EHVA.
FÝTNELERÝN GELDÝÐÝ CÝHET VE FÝTNELERÝN ÇIKTIÐI KÝMSELER.
MÜSLÜMANLARIN BÝRBÝRLERÝYLE SAVAÞLARI
SAHABE VE TÂBÝÎN ARASINDA ÇIKAN KAVGA VE ÝHTÝLAFLAR.
HZ. OSMAN´IN ÞEHÝD EDÝLMESÝ
CEMEL VAKASI
HARÝCÎLER.
HAKEMEYN HÂDÝSESÝ VE YEZÝD ÝBNU MUAVÝYE´YE BÝAT VAKASI
HAKEMEYN HÂDÝSESÝ VE HARÝÎÝLER
ÝBNU´Z-ZÜBEYR DEVRÝ
HACCAC
BENÎ MERVAN
SAHABE VE FÝTNE HAREKETLERÝ
Fitnede Sahabe´nin Tutumu.
1- Fitne Hâdiselerini Sahabeler Çýkarmadý
2- Sahabeler Fitneye Katýlmadý
Cemel Vakasý
Fitneye Karýþan Sahabeler
3- Ashab´ýn Katýldýgý Fitneler Üzerine Birkaç Mütalaa
Sahabelerde Ölçü
Sahabeler Arasýndaki Muharebelerin Mahiyeti Ve Hikmeti
FÝTNELER, HEVALAR VE ÝHTÝLAFLAR BÖLÜMÜ
(Bu bölümde altý fasýl vardýr.)
BÝRÝNCÝ FASIL
FÝTNE PATLAK VERÝNCE YAPILACAK TAVSÝYE
ÝKÝNCÝ FASIL
ZAMAN ÝÇÝNDE ÇIKACAK FÝTNELERDEN ZÝKRÝ GEÇENLER
ÝSMÝ GEÇEN FÝTNELER
ÝSMÝ GEÇMEYEN FÝTNELER
ÜÇÜNCÜ FASIL
ASABÝYYE VE EHVA
DÖRDÜNCÜ FASIL
FÝTNENÝN GELECEGÝ CÝHET VE FÝTNEYÝ ÇIKARACAKLAR
BEÞÝNCÝ FASIL
MÜSLÜMANLARIN BÝRBÝRLERÝYLE SAVAÞLARI
ALTINCI FASIL
SAHABE VE TABÝÝN ARASINDA ÇIKAN KAVGA VE ÝHTÝLAFLAR
HZ. OSMAN´IN ÞEHÝD EDÝLMESÝ
CEMEL VAK´ASI
HARÝCÝLER
HAKEMEYN HADÝSESÝ VE YEZÝD ÝBNU MUAVÝYE´YE BÝAT
ÝBNU´Z-ZÜBEYR DEVRÝ
HACCAC
BENÎ MERVAN
FÝTNELER, HEVALAR VE ÝHTÝLAFLAR BÖLÜMÜ

UMUMÝ AÇIKLAMA

Fitne, insanlýk tarihinin, Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)´ den sonra kýyametin kopmasýna kadar geçecek zaman içerisinde en bariz kaderlerinden biri olduðu için Resûlullah pek çok hadisleriyle uyarýda bulunmuþtur. Hadis kitaplarýnda mutlaka yer alan bölümlerden biri Kitabu´lfiten´dir. Ebu´l-Fida Ýbnu Kesir, bu hadisleri en-Nihaye ev el-Fiten ve´l-Melahim adlý bir kitapta toplamýþtýr.[1] Zamanýmýz, hadislerde haber verilen bütün fitnelerin yaþandýðý bir devredir. Çünkü fitneyi kýsaca dahilî kargaþa olarak anlarsak, artýk Ýslam âlemi dýþ oyunlarýn tuzaðýna düþerek, cihad mânasýnda, küffara karþý savaþ dönemini hemen hemen kapamýþ, Müslümanlarýn birbirleriyle kavgasýna dönüþen dahilî kargaþalar vetiresine girmiþtir. Þu halde, fitne nedir ve ne deðildir, fitne sýrasýnda takip edilecek tavýr hususunda ne gibi Ýlahi düsturlar varid olmuþtur? bilmek her zamankinden daha büyük, daha zaruri bir ihtiyaç haline gelmiþtir. Bu sebeple, bu bölümde açýklamalarý biraz daha geniþ tutacaðýz.[2]



 

Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:31:42
FÝTNE:



Din alimlerince, dinimize umumiyetle sýnama ve imtihan olarak aktarýlan bu kelime aslýnda altýn ve gümüþü, yabancý maddelerden temizleyip saf olarak elde etmek için ateþe sokup eritmeye denmiþtir. Ýyiliði ve kötülüðü belli olmak için insana edilen muamele ve ibtilaya da bu asýldan alýnmýþ olarak fitne denir. Kelime zamanla çok daha geniþ mânalar kazanarak iptila, imtihan, tecrübe mânalarýna, insanýn ateþe atýlýp azap edilmesi vs. mânalarýna da kullanýlmýþtýr.

Ýbnu´l-Arabî bu kelimenin "tecrübe" (ihtibar), mihnet, mal, evlad, küfür, insanlarýn fikir ayrýlýklarýna düþmeleri, ateþte yakmak gibi çeþitli mânalara geldiðini belirtir.

Fitne kelimesinin, gerek Kur´an´da gerekse hadislerde, söylenenlere ilaveten günah, saptýrma, sapýtma, cünun (delilik) rezalet (faziha), insanlarýn birbirlerini öldürmesi, katl, ateþte yakarak azab vermek gibi çok deðiþik mânalarda kullanýldýðý muteber kaynaklarda þahitleriyle belirtilir. Aliyyü´l-Kârî, bozuk akideye de fitne dendiðini ayrýca belirtir.

Hülasa bu kelime, lügat açýsýndan bidayette, tecrübe ve mihnet mânalarýný taþýdý ise de, zamanla her çeþit fena ve mekruh þeye ýtlak edilmiþtir.

Bu kelime üzerine Ýmam Birgivî´nin kaydettiði açýklama, onun ifade ettiði mânanýn geniþliðini daha iyi gösterir. Der ki: "Fitne, insanlarý meþru bir faide olmaksýzýn ýzdýraba, ihtilale, ihtilafa, mihnet ve belaya düþürmektir. Kalbin afetlerinin 48´incisidir. Cemaat imamýnýn namazý uzatmasý, halka anlayamayacaðý çapraþýk ve kapalý dil ile hitap etmesi fitnelerdendir.

"Fitne kelimesinin buraya kadar sayýlan mânalarýn birçoðuna delalet ettiðini Kur´an-ý Kerim´de görmekteyiz, mesela:[3]

Saptýrma: "Ýþte kalplerinde eðrilik bulunanlar, sýrf fitne aramak (ötekini berikini saptýrmak) için (Kur´an´ýn) müteþabih âyetlerine tabi olurlar" (Âl-i Ýmran 7, Ýsra 73).[4]

Ýmtihan: "Biz onlardan (insanlardan) kimini kimi ile.. iþte böyle imtihan ettik" (En´am 53. Ayrýca Bak. Taha 85; Sâd 34, Ankebut 3.)[5]

AZAB: "Davud sandý ki, biz kendisine bir azab hazýrladýk..." (Sad 24)[6]

Yakmak: "Mü´minler, münafýklara: "...Siz kendinizi kendiniz yaktýnýz" derler" (Hadid 14).[7]

Ýþkence: "Rabbin, iþkence edildikten sonra hicret edip sonra cihad ve sabýr edenlerin lehindedir" (Nahl 110).[8]

Fenalýk Yapmak: "Kafirlerin size fenalýk yapmalarýndan korkuyorsanýz..." (Nisa 101).[9]

Belaya Uðratmak: "Hakikat, erkek mü´minlerle kadýn mü´minleri belaya uðratanlar..." (Bürûc 10).[10]

Delilik: "Delilik hanginizde imiþ?" (Kalem 6).[11]

Þirk Ve Tefrika: "Fitneden yani (þirk ve tefrikadan) eser kalmayýncaya din de (þunun bunun deðil, yalnýz) Allah´ýn (dini tanýnmýþ) oluncaya kadar onlarla savaþýn..." (Bakara 193).[12]

Kargaþa (Ölümü Temenni Ettiren Hal): "Onlarý (size harp açanlarý) nerede bulursanýz öldürün, onlarý, sizi çýkardýklarý yerden (Mekke´den) çýkarýn. Fitne (ölümü temenni ettiren hal) katilden beterdir" (Bakara 191).[13]

Ýman Zayýflýðý-Küfür: "Kafir olanlar bile birbirlerinin yardýmcýlarýdýr, eðer siz bunu yapmazsanýz, yeryüzünde bir fitne (iman zayýflýðý, küfür) ve büyük bir fesad olur" (Enfal 73).[14]

Ýsyan-Muhalefet: "Onlardan kimi de: "...Bana izin ver, beni fitneye (isyana, muhalefete) düþürme" diyecektir. Haberin olsun ki, onlar zaten fitne çukuruna düþmüþlerdir" (Tevbe 49).[15]



KÝÞÝNÝN FÝTNESÝ:



Fitne kelimesinin taþýdýðý bu çeþitli mânalar, aslýnda, birbirinden tamamen uzak deðildir. Birçoðu birbirine yakýndýr ve ebedî bir hayat içinde ve tekamülden geçmek üzere yaratýlmýþ bulunan insanýn imtihanýnda düðümlenmektedir. Yani insan bir imtihan için yaratýlmýþtýr (Mülk 2). O, çeþitli þekillerde, hayýrlaþerle (Enbiya 35); bollukladarlýkla, hastalýklasaðlýkla (Bakara 155), dünyevî derece ve nimetlerde üstünlük ve alçaklýkla (En´am 165) vs. imtihan edilmektedir. Maruz kaldýðý imtihanlarýn hepsi, Kur´an ve hadisin dilinde "fitne"dir, yani imtihandýr. "(Ey iman edenler) mallarýnýz, evladlarýnýz herhalde sizin için bir fitnedir (imtihandýr) ..." (Tegâbün, 15). Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de þöyle buyurur: "Kiþinin fitnesi, ailesinde, malýnda, nefsinde, çocuðunda ve komþusundadýr. Bu fitneyi, oruç, namaz, sadaka, emr-i bi´lma´ruf ve nehy-i ani´lmünker (yani iyiliði emir, kötülükten men etmek) yollarýyla örter (telafi eder)."

Burada fitne olarak tavsif edilen mal, nefis, evlad gibi þeyler diðer hadislerde düþman ve hatta en büyük düþman olarak tavsif edilir: "Öldürdüðün takdirde, senin için bir nur olan, seni öldürdüðü takdirde (þehadetine sebep olarak) cennete gönderen düþman deðildir. Hakiki ve en büyük düþmanýn kendi sulbünden gelen evladýn, sonra tasarrufun altýnda bulunan malýndýr."

Þu hadiste ise bu sayýlanlar arasýnda birinci planda nefsin yer aldýðý, kiþinin afaki, dýþ hadisatta boðularak kendini unutmamasý, ruhunu güzel ahlak, iyi niyet, hayýrhahlýk gibi faziletlerle tezyin edip, kötü huylarýný baský ve kontrol altýna almasý için mücadeleye çaðýrýr: "Senin en büyük düþmanýn, içindeki nefsindir."

Allah´ýn verdiði her çeþit nimet (saðlýk, mal, mülk, evlad...) mü´minin vermekte olduðu imtihaný kazanmasýna vesile olursa, bunlar gerçek mânada nimet olur. Aksi takdirde, düþmandýr. Ýnananlarýn bu mühim hakikattan gafil olmamalarý için, Kur´an ve hadiste çok çarpýcý ifadelerle dikkatler çekilir. Mesela bir ayette: "Ey iman edenler, eþlerinizin, evlatlarýnýzýn içinde hakikaten size düþman (olanlar) da var. O halde onlardan sakýnýn" (Tegâbün, 14) denmektedir.

Þu ayet de mal ve evladýn nasýl düþman olabileceðini açýklar: "Ey iman edenler, sizi ne mallarýnýz, ne evladlarýnýz Allah´ýn zikrinden alýkoymasýn. Kim bunu yaparsa iþte onlar hüsrana uðrayanlarýn ta kendileridir" (Münafýkûn 9).

Bu bahsi, Abdullah Ýbnu Ömer´in bir sözü ile noktalayabiliriz: "Sizden hiç kimse "Ya Rabbi, fitneden (imtihandan) sana sýðýnýyorum" demesin. Zîra, sizden hiç kimse fitnenin (imtihanýn) dýþýnda kalmaz. Ancak istiazede bulunan kimse fitnenin þerrinden (muhtemel maddî ve manevî zararlarýndan) istiazede bulunsun. Nitekim Cenab-ý Hak: "Mallarýnýz ve evlatlarýnýz sizin için bir fitnedir" buyuruyor." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þu hadisinde de kaçýnýlmasý mümkün olmayan, ancak alýnacak tedbirlerle zararý asgariye düþürülebilecek bir fitneden söz edildiði görülmektedir: "Ben, arkamda, erkekler için kadýndan daha zararlý bir fitne býrakmýyorum."

Kiþinin nefsî meseleleriyle alakalý bu açýklamalar, esas mevzumuzdan uzaklaþma sayýlmamalýdýr. Zîra ileriki bahislerde daha iyi görüleceði üzere, cemiyeti kasýp kavuran asýl fitnenin sebebini, kiþinin ailesindeki fitneyi (imtihaný) hafife almasý ve bu küçük dairedeki imtihaný kaybetmesi teþkil etmektedir.[16]



Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:33:06
ÝÇTÝMÂÎ KARGAÞA (ANARÞÝ) OLARAK FÝTNE:



Fitne kelimesinin lügat ve örf yönünden taþýdýðý mânalara kýsa bir dikkat çektikten sonra, asýl mevzumuzu teþkil eden içtimâî kargaþa yönünü ele alacaðýz.

Fitne kelimesi dilimizde daha ziyade içtimâî bozukluklarý ifade eder. Arapça aslýnda mevcut olan delilik, günah, imtihan, ateþe atma gibi bizzat Kur´an´da kullanýlmýþ olan birkýsým mânalarýný dilimize geçerken kaybetmiþtir. Fitne deyince ilk akla gelen mâna, beþerî huzursuzluk, bozgun, kavga, kargaþa, birbirine girme, dedikodu, fesad gibi insanlar arasýnda cereyan eden menfî hâdiselerdir.

Meþhur dilcimiz Hüseyin Kâzým Kadri, Türk Lügatinde bu kelimeye, Arapça lügatlerde belirtilen -ki yukarýda kaydettik- mânalarý verir. Ancak fiiliyatta, Arapça aslýnda bütün mânalarýyla kullanýlmasý Türkçemizde pek yaygýn deðildir. Nitekim diðer bir lügatta "azdýrma, baþtan çýkarma, karýþýklýk, ara bozma" gibi birbirine yakýn mânalara yer verilir.

Kur´an ve sünnetin mükerrer beyanlarla üzerinde durup reddettikleri fitne, bu fitnedir, bütün cemiyetin ferdlerine sirayet edip kardeþlik, yardýmlaþma, birbirini sevip sayma gibi iyi münasebetleri bozup, bunlarýn yerine düþmanlýk, kin, husumet, kavga, katl gibi, içtimâî huzuru, ümmet ve millet bütünlüðünü bozucu mahiyette olan fitnedir.

Hemen kaydedelim ki, yeri geldikçe belirtileceði üzere, alimlerimizce ehl-i kýble tabir edilen ve Ehl-i Sünnet dýþýnda kalan diðer fýrkalarla düþülen ihtilaflar da "fitne" mefhumunun þümûlüne girer. Fitneye karþý beyan edilen her çeþit yasak, tahdit ve tehditler bu çeþit ehl-i bid´a fýrkalarý için de muteberdir.

Yine ileriki bahislerde görüleceði üzere, hadislerde ýsrarla bulaþýlmamasý istenen ve fýkýh açýsýndan bir kýsým ahkama menþe ve merci olan fitnenin daha has bir mânasý vardýr. Burada onu da belirtmemiz gerekir. Vereceðimiz bu mâna, mesele üzerinde ortaya atýlan deðiþik görüþlerden, cumhur denen ekseriyetin görüþüdür: "Fitne, dünyevî iktidar talebiyle düþülen ihtilaf olup, bu ihtilafta kimin haklý kimin haksýz olduðu belli deðildir." Bu tarifle içtimâî kargaþalardan bir kýsmý -teknik tabiriyle baðy (isyan), irtidat (dinden dönme) ve kat´u´ttarik (yol kesme) denen- diðer bir kýsým kargaþalardan ayrýlmýþ oluyor. Bunlardan her birine terettüp eden ahkam farklý olmaktadýr, yeri geldikçe göreceðiz.

Þu halde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hadislerinde geliþ þartlarý ve evsafý belirtilen, çýktýðý zaman nasýl hareket edilmesi gerektiði mü´minlere bildirilen, önleme ve ortadan kaldýrma çareleri bütün teferruatýyla açýklanan asýl fitne bu fitnedir. Keza Kur´an-ý Kerim´de: "Öyle bir fitneden sakýnýn ki (geldiði zaman) içinizden yalnýz zulmedenlere çatmaz (ammeye de sirayet eder ve hepsini periþan eder)" (Enfal 25) ayetinde kastedilen fitne de bu fitnedir.

Ýþte bu sebepledir ki, müteakip hadislerde bu fitne mevzubahis olacak, bu fitneyle alâkalý tahliller yapýlacaktýr.[17]



FESAD:



Bu kelime lügat açýsýndan bir þeyin itidal ve ölçüden dýþarý çýkmasýný ifade eder. Bu çýkýþ az da olsa çok da olsa fesad diye ifade edilir. Zýddý salahdýr, düzeltme ve ýslah etmedir. Kelime sadece mânevî sahada deðil, maddî sahada da kullanýlýr. Nefis olsun, beden olsun, eþya olsun istikametten ayrýlan her þeyi ifade için bu kelime kullanýlýr.

Kur´an-ý Kerim´de bu kelimenin ve bu kelimeden türeyen baþka kelimelerin, fitne gibi çeþitli mânalarda olmasa bile sýkça kullanýldýðýna þahit olmaktayýz. Bir-iki misal verelim: "Kendilerine yeryüzünde fesat yapmayýn denildiði zaman "biz ancak ýslah edicileriz" derler" (Bakara 11).

"Yeryüzünde -o, ýslah edildikten sonra da- fesadçýlýk etmeyin. O´na (Cenab-ý Hakk´a) korkarak ve umarak dua edin" (A´raf 56).

"Eðer (yer ve gök) her ikisinde Allah´ tan baþka tanrýlar olsaydý, bunlarýn ikisi de muhakkak ki fesada uðrar, (harap olur) giderdi" (Enbiya 22).

"O, yeryüzünde iþ baþýna geçti mi, orada fesat çýkarmaya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmaya koþar. Allah fesadý sevmez" (Bakara 205).

"Eðer Hak onlarýn heva (ve heves)lerine tabi olsaydý, göklerde, yerde ve bunlarýn içinde bulunanlar muhakkak ki fesada uðrardý" (Mü´minûn 71).[18]



Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:34:13
HERC:



Bazý rivayetlerde aslen Habeþçe olduðu ve katl (öldürme) mânasýna geldiði (Buharî, Fiten 5) belirtilen bu kelime için, Cevherî: "Herc kelimesi, lügat açýsýndan, bir þeyde çokluk mânasýna gelir" der. Ýbnu Hacer, bu kelimenin kullanýldýðý mânalarýn dokuza çýktýðýný el-Muhkem´den naklen belirttikten sonra hepsini kaydeder. Fitne kelimesi ile alakasýný anlamamýza yardým edecek olan bu dokuz mânaya bir göz atalým:

1- Katlde þiddet,

2- Katlde çokluk,

3- Ýhtilat (kargaþa)

4- Ahirzamanda ortaya çýkacak fitne,

5- Nikahda çokluk,

6- Yalanda çokluk,

7- Uykuda çokluk,

8- Uykuda görülen düzensiz, karmakarýþýk rüyalar,

9- Bir þeyde düzgünlük, saðlamlýk gibi mükemmelliðin bulunmayýþý.

Buharî þarihlerinden Aynî, bu kelimenin Arapça ihtilât (kargaþa) mânasýna geldiðini belirttikten ve kelimedeki bu mânayý tebarüz ettirip vurguladýktan sonra, herç kelimesinin katl mânasýndaki tefsirini Habeþçe´ye nisbet edenlerin hata ettiklerine temas eder ve kesin bir dille: "Bu kelime hakiki Arapça bir kelimedir" der.

Teferruat bir tarafa, gerçek olan þu ki, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu kelimeyi, kendisinin ölümünden sonra, Ýslam cemiyetinde çýkacak ve galip vasfýyla mü´minlerin birbirlerini çokça öldürmeleri þeklinde tezahür edecek olan içtimaî bozukluklarý haber vermek maksadýyla sýkça kullanmýþtýr. Bir baþka ifadeyle, fitne kelimesi ile, katl dahil her çeþit içtimâî bozukluklar kastedilirken; herç kelimesiyle de, içtimâî bozukluklarýn dahilî kýrým halini alacak kadar ilerleyen had safhasý kastedilmiþ oluyor.

Herç kelimesinin bilhassa mü´minin mü´mini öldürmesi þeklindeki kargaþalarý ifade etmek maksadýyla kullanýlma keyfiyeti, bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.)´in sözlerinden açýk bir þekilde anlaþýlmaktadýr. Hz. Peygamber, kýyametten önce ortaya çýkacak içtimâî bozukluklarý sayarken, bu bozukluklarýn bir neticesi olarak "herç"in de artacaðýný mükerrer olarak ifade eder. Dinleyiciler tarafýndan umumiyetle müphem bulunan "herç"in ne olduðu sorulunca Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bazan bizzat sözle: "Herç ölüm demektir, ölüm demektir, ölüm demektir" diye vurgulayarak açýklarken, bazan da eliyle boyun uçurma iþareti yaparak, bu kelime ile katletmeyi kasd ettiðini belirtir.[19]



HERÇTEN MURAD ANARÞÝDÝR:



Birkýsým rivayetlerden, Ashab´tan bazýlarýnýn "çokça katl" olarak tesbit edilen herçten düþmanla cihad sýrasýnda ölme veya öldürmenin artmasý þeklinde yanlýþ anladýðýný, ancak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in bu anlayýþý tashih ettiðini görmekteyiz. Ebu Musa´dan gelen bir rivayete göre, Hz. Peygamber: "Kýyametten önce mutlaka herç vardýr" buyurmasý üzerine: "Ey Allah´ýn Resûlü herç nedir?" diye sordum. "Katldir" cevabýný verdi. Bunun üzerine orada bulunan Müslümanlardan bazýlarý: "Ey Allah´ýn Resûlü (bunu belirtmeniz de niye?) Biz þimdiden bir yýlda þu kadar bu kadar çok müþrik öldürüyoruz!" derler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) muhatablarýnýn yanlýþ anladýklarýný görerek, þu tavzih ve açýklamada bulunur: "(Benim kastým) müþriklerin öldürülmesi deðildir. (O gün gelince) birbirinizi öldüreceksiniz, o kadar ki, kiþi komþusunu, amcaoðlunu ve akrabalarýný öldürecek." Cemaatten bazýlarý tekrar sorar: "Ey Allah´ýn Resulü, o zaman aklýmýz baþýmýzda olduðu halde mi bunu yapacaðýz (yoksa delirmiþ mi olacaðýz?)" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þu cevabý verir: "Hayýr, bu esnada akýl kalmaz. (Aþýrý hýrs ve cehalet sebebiyle) o devir insanlarýnýn ekseriyetinin aklý ortadan kalkar. Bu durumda, halk içinde ortaya çýkan akýldan mahrum bir ayak takýmý, öncekilerin yerine geçer." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Davalarý ayný olan iki büyük grup arasýnda büyük bir savaþ vukua gelmedikçe kýyamet kopmaz" diyerek herçle alâkalý hadislerde ifade edilen dahilî öldürmeleri teyid eder.[20]




Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:35:06
FÝTNEYÝ ÝHBAR:



Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kendisinden sonra ortaya çýkacak mühim hadisatý, "onlara karþý ümmetin her an müteyakkýz olmasý için" haber vermiþtir. Ýstanbul´un fethi, Kýbrýs´ýn fethi, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali´nin þehadetleri vs. gibi, Resûlullah tarafýndan haber verilen hadisat çoktur. Bunlar Hz. Peygamber´in siyerinde ayrý bir mevzudur, teferruatý vardýr, fakat inceliklerine inmek bizim gayemizin dýþýnda kalýr. Ancak þunu hemen kaydedelim ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in gelecekte vukuunu haber verdiði pek çok meseleden, âhirzaman fitnesi ile alâkalý olanlarý mühim ve hususi bir yer tutar.

Bu çeþit rivayetler, diðerlerine nisbetle sayýca pek çoktur. O kadar ki, ilk tedvin edilen kitaplar baþta olmak üzere, hemen hemen bütün hadis mecmualarýnda "Kitabu´l-Fiten", "Kitabu´l-Melahim" adlarý altýnda müstakil bölümlere yer verilerek bunlarda o hadisler zikredilmiþtir.

Bu hadislerden birinde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), ümmeti beþ tabakaya ayýrýr: "Ümmetim beþ tabakadýr: Kýrk seneye kadar olanlar birr (iyilik) ve takva ehlidir. Bundan sonra 120 yýlýna kadar, birbirlerine karþý merhamet duyan, sýla-i rahmi yerine getiren kimselerdir. Sonra 160 yýlýna kadar olanlar, bunlar birbirlerinden yüz çeviren, (her çeþit beþerî baðlarý koparanlar) gelir. Bundan sonra gelecek olan "herç"tir, herç. Bunun çabuk geçmesini talep edin."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in, kimlerin münafýk olduðuna dair bilgileri sýr olarak tevdi etmiþ bulunduðu Huzeyfe tu´bnu´l-Yeman (radýyallahu anh)´dan gelen rivayetler Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´in vukua gelecek fitnelere dikkat çekmekle kalmayýp, -sýr olarak tevdi edilmiþ bile olsa- en azýndan birkýsmýný, bazý þahýslara birer birer haber vermiþ olduðunu gösterir. Þöyle der: "Allah´a kasem olsun, ben, benimle kýyamet arasýnda vaki olacak bütün fitneleri bilmede insanlarýn en malumatdarýyým. Bunlarý size bildirmeme mani olan þey, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bunlarý bana sýr olarak tevdi etmiþ olmasýdýr. Ancak þu da var ki, içerisinde benim de bulunduðum bir mecliste fitne hakkýnda (sýr olmamasý gereken) açýklamalarda bulunmuþtu. Fitneleri tadad ederken þunu da söyledi: "Bu fitnelerden üç tanesi var ki, hemen hemen hiç bir þey býrakmaz. Bunlardan bazýlarý da var ki, yaz mevsiminde esen rüzgar gibidir. Bu fitnelerden küçük olanlarý var, büyük olanlarý var."

Huzeyfe´nin Ebu Davud´da yer alan açýklamasýna göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), zamanýnda kýyamete kadar gelecek fitneleri tadad etmekle kalmýyor, etbaý üç yüzden fazla olacak fitnebaþýlarýný isimleriyle, baba ve kabile isimleriyle söylüyor. Hatta bu bilgiler verilirken yanýnda baþkalarýnýn da bulunduðunu kaydeden Huzeyfe (radýyallahu anh) ilave eder: "Kasem olsun, anlamýyorum. Bunlarý arkadaþlarým gerçekten unuttu mu, yoksa kasden unutur mu gözüküyorlar?"

Nitekim Üsame (radýyallahu anh)´den gelen bir rivayette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in, bir gün Medine´deki eski kalelerden (Ütm) birine çýkarak: "Benim gördüðümü görüyor musunuz? Ben, evleriniz arasýnda fitnelerin vaki olacaðý yerleri görüyorum..." dediðini belirtir. Buharî´de kaydedilen bir rivayette, "Kahtan kabilesinden birisi çýkýp insanlarý deyneðiyle idare etmedikçe kýyamet kopmaz" denir.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), ümmetinin kýyamete kadar devam edecek ana vasýflarýndan birinin dahilî fitne ve kargaþalar olacaðýný çeþitli þekillerde ifade etmiþtir. Þöyle ki:

1- Bir grup rivayetlerde Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in, Cenab-ý Hakk´tan üç þey talep ettiði, bunlardan ikisinin kabul edilip, birisinin reddedildiði, reddedilenin de: "Kendi aralarýnda savaþ olmasýn talebi" olduðu belirtilir. Bu rivayetlerden Müslim´de kaydedileni þöyle: "Rabbimden üç þey talep ettim. Bunlardan ikisini bana verdi, birini vermedi. Rabbimden ümmetimi kýtlýkta helak etmemeni istedim, bunu kabul etti. Keza ümmetimin (Nuh kavminin baþýna geldiði þekilde) suda boðularak helak edilmemesini istedim, bu da kabul edildi. Rabbimden ümmetimin birbirini belaya atmamasýný istedim; bu reddedildi."

Þunu hemen kaydedelim ki, bu hadisin farklý rivayetlerinde reddedilen þey hep ayný kaldýðý halde kabul edilen diðer iki talepte deðiþikliklere rastlanmaktadýr. Nitekim yine Müslim´de kaydedilen diðer bir rivayette, kabul edilenlerden biri Cenab-ý Hakk tarafýndan þöyle cevaplandýrýlýr: "Ben sana, senin ümmetin için... onlara kendilerinden baþka bir düþmanýn musallat olmasýný veriyorum..."

Bu hususu teyid eden bir diðer rivayette Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle der: "Benim ümmetim, ümmet-i merhumedir (yani diðer ümmetlerden farklý ve ziyade bir lütf-i Ýlahîye mazhardýr). Ahirette (ebedî) azap görmeyecektir; onun azabý (daha ziyade) dünyadadýr. Dünya hayatýnda (aralarýnda çýkacak harp suretinde) fitneler, (bir kýsým þiddet ve korku) çalkantýlarý ve kýtaller suretinde azap ve ibtila olunacaklar."

Bir diðer rivayette: "Allah bu ümmet üzerinde iki kýlýcý birleþtirmeyecektir: Kendi kýlýçlarý ve düþmanlarýnýn kýlýcý." Alimler bunu, "Müslümanlarýn ortadan kalkmasýyla sonuçlanacak böyle bir durumun olmayacaðý, dýþa karþý birleþecekleri, ancak dýþ düþman tehlikesi kalkýnca birbirlerine düþecekleri" þeklinde anlamýþlardýr.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kendisinden sonra zuhur edecek ihtilaf ve gruplaþmalarý haber verirken bilhassa menfi olanlarýn hususiyetlerini belirtmeye ayrý bir gayret gösterir. Bunladan birinde þöyle der: "Ümmetimde ihtilaf ve iftiraklar olacak. Bunlardan bir zümre sözlerinde çok güzel, amellerinde çok kötü olacak. Kur´an´ý okurlar da gýrtlaklarýndan öte geçmez. Okun hedefi delip geçmesi gibi dini terkederler, bir daha da geri dönmezler. Onlar insanlarýn ve mahlukatýn en þerlisidirler..."

2- Diðer bir kýsým rivayetlerde ümmet-i Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)´in 73 fýrkaya ayrýlacaðý, bunlardan 72´si sapýk olup, sadece birinin hidayet üzere olacaðý belirtilir: "Muhammed´in nefsini elinde tutan zata kasem ederim ki, ümmetim 73 fýrkaya ayrýlacak. Bunlardan biri cennetlik, geri kalan 72´si cehennemliktir..."

Bu rivayetlerde, ayrýca Hýristiyanlarýn 71, Yahudilerin de 72 fýrkaya ayrýlmýþ olduklarýnýn ifade edilmiþ olmalarý dikkate alýnýrsa, Müslümanlarýn onlara nazaran daha çok tefrikalara düþeceðinin ifade edilmek istendiði anlaþýlýr. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu çeþit rakamlarla çokluðu kasteder, bizzat rakamýn gösterdiði sayýyý deðil.

3- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bazý kereler, ümmetin sadece fýrkalara bölünmekle kalmayýp, birkýsmýnýn irtidat bile ederek tamamen Ýslam dairesinden dýþarý çýkacaðýný haber verir.

"Ýnsanlar bu dine kitleler halinde (fevç fevç) girdiler, ondan tekrar kitleler halinde çýkacaklar."

"Ümmetimden bazý kabileler (irtidat edip) müþriklere iltihak etmedikçe kýyamet kopmaz."

4- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), fitneyi haber verirken, bunun fasýlalarla kýyamete kadar devam edeceði hususunu bilhassa tebarüz ettirir, vurgular. Bu noktanýn anlaþýlmasýnda en güzel örnek, Huzeyfe tu´bnu´l-Yeman´dan gelen bir rivayettir, aynen kaydediyoruz:

"Ýnsanlar, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e hep hayýrdan sorarlardý. Ben ise, bana da ulaþýr korkusuyla hep þerden sorardým. Bir defasýnda dedim ki: "Ey Allah´ýn Resulü, biz bir cahiliyet ve kötülük devrinde yaþadýk. Allah bizi bu hayýrla, Ýslam´la müþerref kýldý. Bu hayýrdan sonra tekrar herhangi bir þer var mý?"

"Evet var" dedi. Tekrar sordum: "Bu þerden sonra tekrar hayýr gelecek mi?"

"Evet dedi, gelecek. Ancak, bu hayýr bulanýk olacak (yani önceki þerrin kalplerde býraktýðý kin, husumet ve itimadsýzlýk gibi fenalýklar belli bir ölçüde devam edecek.)"

Tekrar sordum: "Bu bulanýklýk da ne?" Dedi ki: "(Önceki þerle ortaya çýkan) bir zümre (varlýðýný devam ettirecek. Bunlar) benim sünnetimden, benim getirdiðim hidayetten ayrýlacaklar, baþka bir sünnete, baþka bir itikada tabi olacaklar. Sen bunlarýn bazýlarýný (veya bazý davranýþlarýný güzel bulur) tasvip edersin, bazýlarýný (veya bazý davranýþlarýný kötü bulur) reddedersin.

"Ben tekrar sordum: "Pekala, bu hayýrdan sonra da þer var mý?" Cevaben: "Evet, dedi ve devam etti: "Bunlardan sonra cehennem kapýsýnda durup (bid´ata, küfre) çaðýranlar (yani emîrler, reisler, gizli açýk teþkilatlar, militanlar, hatipler, yazarlar vs.) var. Çaðrýlarýna uyanlarý oraya (cehenneme) atarlar."

Tekrar dedim ki: "Ey Allah´ýn Resulü, bu çaðýrýcýlarýn vasýflarýný bana bildir (de onlarý tanýyayým ve çýktýklarý zaman uymayayým)." Dedi ki: "Onlar bizim bedenimizdendir, soydaþlarýmýzdýr, dindaþýmýzdýr, milletimizin efradýndandýr." Tekrar dedim ki: "Onlar bana ulaþacak olsa ne yapmamý emredersin?" Cevaben: "Müslümanlarýn cemaatlerinden ve imamlarýndan ayrýlma" dedi.

Ben tekrar sordum: "Onlarýn cemaatleri ve bir imamlarý yoksa (ne yapayým?)" Dedi ki:

"O zaman mevcut fýrkalarýn hepsini terket. Hatta bir aðacýn köküne diþlerinle tutunmuþ vaziyette bile olsan, ölüm sana ulaþýncaya kadar öyle kal, (yine de onlara katýlma)."

Esma´dan gelen þu rivayet bize Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in çýkacak fitnelere karþý, ashabýný uyarmada deðiþik üsluplara baþvurduðunu göstermektedir: "Ben (cennette bana has olan) havuzumun baþýnda yanýma gelecekleri beklerken, bir bölük insan (cehenneme atýlmak üzere) yakalanýp getirilir. Ben: "Bunlar benim ümmetimdir" diyerek müdahale ederim. Ancak, "Sen bunlarýn arkandan yüz geri olup, dinden çýktýklarýný bilmiyorsun" derler."

Son olarak þunu belirtmede fayda var: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in "Benden sonra" veya "Kýyamete yakýn", "Kýyamet kopmazdan önce" gibi çeþitli tabirlerle zamanlayarak haber verdiði hadiseler, daha Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) hayatta iken ortaya çýkan ve ölümünden sonra Hz. Ebu Bekir zamanýnda geliþen yalancý peygamber Müseylime-i Kezzab hadisesi ile baþlar. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali´nin þehadetleri ile, Cemel, Sýffîn, Nehrevan vakalarý ile devam eder.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ihbar ettiði fitnelere, Ýslam dünyasýnýn her tarafýnda günümüzde þahit olduðumuz ve gelecekte þahit olacaðýmýz fitneler de dahildir. Hadislerdeki tasvirlerle bunlarýn herbiri arasýnda mutabakat görülebilir. Her devirde yaþayan Müslümanlar, bu mutabakatý görerek, devirlerindeki fitnenin, Hz. Peygamber tarafýndan haber verilen fitne olduðunu ifade etmiþlerdir. Bunlardan biri, Resûlullah´ýn arkadaþlarýndan (Ashab) Huzeyfe´ye aittir. O, þöyle der: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bize: "Bana Müslümanlarýn sayýmýný yapýn" deyince, biz: "Ey Allah´ýn Resulü, sayýmýz altý yedi yüze ulaþtýðý halde, yoksa korkuyor musunuz?" dedik. Bunun üzerine:

"Siz bilmezsiniz, belki de imtihan ve (ibtila) olunacaksýnýz" cevabýný verdi. Biz gerçekten imtihan olunduk. Öyle ki, bizden bir kimse, namazý bile gizlice kýlmak durumunda kaldý."[21]



Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:35:59
BÝRÝNCÝ FASIL


FÝTNE PATLAK VERÝNCE YAPILACAK TAVSÝYE




ـ4758 ـ1ـ عن أبِى أُمَيَّةَ الشّعْبَانِى قالَ: ]قُلْتُ يَا أبَا ثَعْلَبَةَ كَيْفَ تَقُولُ في هذِهِ اŒية: يَا أيُّهَا الَّذِىنَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أنْفُسَكُمْ. فقَالَ: أمَا وَاللّهِ لَقَدْ سَألْتَ عَنهَا خَبِيراً. سَألْتُ عَنْهَا رَسُولَ اللّهِ #. فقَال: بَلِ ائْتَمِرُوا بِالْمَعْرُوفِ، وَانْتَهُوْا عَنِ الْمُنْكَرِ، حَتّى إذَا رَأيْتُمْ شُحّاً مُطَاعاً، وَهوىً مُتَّبِعاً، وَدُنْيَا مُؤْثِرَةً، وَإعْجَابَ كُلِّ ذِى رَأىٍ بِرَأيِهِ، فَعَلَيْكَ بِنَفْسِكَ، ودَعْ عَنْكَ أمْرَ الْعَوَّامِّ. فإنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أيَّاماً الصَّبْرُ فِيهِنَّ كَالْقَبْضِ عَلى الْجَمْرِ، لِلْعَامِلِ فِيهِنَّ مِثْلُ أجْرِ خَمْسِينَ رَجًُ يَعْمَلُونَ مِثْلَ عَمِلِكُمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي.»الشُّحُ« البخل الشديد.و»طَاعَتُهُ« اتباع انسان هوى نفسه لبخله وانقياده له.وقوله: »دُنْيا مؤْثَرَةً« أى محبوبة مشتهاة .



1. (4758)- Ebu Ümeyye eþ-Þa´bânî anlatýyor: "Ey Ebu Sa´lebe, dedim, þu ayet hakkýnda ne dersin?" (Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakýn. Siz doðru yolda oldukça sapýtmýþ olanlar size zarar vermez.." (Maide 105).

Bana þu cevabý verdi:

"Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben ayný þeyi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a sormuþtum: Demiþti ki:

"Ma´rufa sarýlýn, münkerden de kaçýnýn! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalýk görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beðendiklerini müþahede edersen, o zaman kendine bak. Ýnsanlarla uðraþmayý býrak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanýzda sabýr günleri var demektir. O günler avuçta ateþ tutmak gibi (sýkýntýlý)dýr. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kiþinin ecri verilecektir." [Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); Ýbnu Mace, Fiten 21, (4014).][22]



AÇIKLAMA:



Hadis, kiþinin kendisiyle meþgul olmasýný, baþkasýnýn sapýklýðýnýn kiþiye zarar vermeyeceðini ifade eden bir ayeti (Maide 105) açýklama sadedinde varid olmuþtur. Ayetin zahirine bakýlýnca emr-i bi´lmarufa yer vererek baþkalarýyla meþgul olmayý deðil, kendi iþiyle meþgul olmayý emrediyor gözükmektedir. Ayet suale vesile olmuþtur. Çünkü mü´min kiþiyi emr-i bil marufta bulunmaya, münkerden nehyetmeye teþvik eden ayetler ve hadisler var. Bu ayetle öbür ayetler arasýnda zahirî bir tezad gözükmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beyan buyurduklarý açýklama ile "Marufa sarýlýn..." emretmektedir. Ma´ruf, güzel kabul edilen, meþru olan, þeriatýn yapýlmasýný tecviz ve teþvik ettiði her þeydir. Bunlar arasýnda emr-i bi´lmaruf ve nehy-i anil münker de yer alýr. Þu halde mü´min buna ara vermeden devam edecek. Ancak cemiyette zuhur edecek bazý alametler var. Onlar görüldü mü, artýk emr-i bil maruf ve nehy-i ani´lmünkeri terketmek evladýr. Çünkü, bu safhada emr-i bil´maruf, fayda deðil zarar verebilecektir. Hadiste bu alametler þöyle sayýlýr:

* Ýtaat gören cimrilik. Bazý alimler aþýrý, hýrsla karýþýk cimrilik diye açýklamýþtýr.

* Hevaya uyulmasý, yani þeriatýn emirlerinin terkedilmesi.

* Dine tercih edilen dünya.

* Rey sahiplerinin kitaba, sünnete, icma-ý ümmete, sahabe akvaline bakmadan kendi görüþünü beðenip ona tabi olmasý.

Bu sayýlanlar, haricî bir düþmanýn hakimiyeti deðil, Ýslam cemiyeti içerisinde gayr-ý Ýslamî, beþerî deðerlerin hakimiyetidir, fitnedir, dahili kargaþanýn had safhaya ulaþmasýdýr. Bu derece bozulan insanlara emr-i bil maruf fayda vermez, zararý daha da artýrýr mânasýnda olmak üzere Aleyhissalâtu vesselâm, kiþiye, cemiyeti terketmesini, kendini kurtarmayý düþünmesini tavsiye etmektedir. Çünkü arkada sabrýn övüleceði sýkýntýlý günler gelecektir.[23]



ـ4759 ـ2ـ وعن واقِدِ بْنِ مُحمّدٍ عن أبيهِ عن عبداللّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ

العَاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]شَبَّكَ رَسُولُ اللّهِ # أصَابِعَهُ. وَقَالَ: كَيْفَ أنْتَ يا عَبْدَاللّهِ ابْنَ عَمْرٍو إذَا بَقِيْتَ في حُثَالَةٍ قَدْ مَرَجَتْ عُهُودُهُمْ، وَاخْتَلَفُوا فَصَارُوا هكذَا؟ قَالَ: فَكَيْفَ يَا رَسُولَ اللّهِ؟ قَالَ: تَأخُذُ مَا تَعْرِفُ، وَتَدَعُ مَا تُنْكِرُ، وَتَقْبِلُ عَلى خَاصَّتِكَ، وَتَدَعُهُمْ وَعَوَامَّهُمْ[. أخرجه البخاري. قال الحميديّ: وليس هو في أكثر النسخ.»الحثالةُ« ما يسقط من قشر الشعير ونحوه إذا نقّى، وكأنّهُ الردئ من كل شئ.و»مَرجَتْ عُهُودُهُمْ« أى اِخْتَلَطَتْ وَاختلفت .



2. (4759)- Vakid Ýbnu Muhammed babasýndan, o da Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-As (radýyallahu anhümâ)´dan anlattýðýna göre demiþti ki:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) parmaklarýný kenetledi ve dedi ki:

"Ey Abdullah Ýbnu Amr! Ahidleri bozulup þöyle karmakarýþýk hale gelen bir kýsým ayak takýmý (hezele) kimselerle baþbaþa kalýrsan ne yaparsýn?"

"Ne yapmamý tavsiye edersiniz, Ey Allah´ýn Resulü!" dedim. Buyurdular ki:

"Güzel bulduðun þeyi yaparsýn, kötü bulduðun þeyi de terkedersin. Kendi yakýnlarýnýn (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takýmý (ile de), onlarýn cemaatý ile de (uðraþmayý) terkedersin." [Buhârî, Salat 88, Fiten 13; Ebu Davud, Melâhim 17, (4342); Ýbnu Mace, Fiten 10, (3957).][24]



AÇIKLAMA:



1- Ahdin bozulmasý, güven ve emniyetin kalkmasýdýr. Ýster mal, ister can, isterse ýrz emniyeti olsun, hepsinin kalkmasý, halel görmesi, ahdin bozulmasý ile ifade edilmiþtir. Irz emniyeti deyince vicdan hürriyeti, din hürriyeti gibi kiþinin þahsiyetine giren hususlarý da anlamamýz gerekir. Ahdin bozulmasýyla cemiyette bunlar da kalmaz, vicdanlara baský artar, inançlarý sebebiyle dindarlara taarruz ve tasallut tahammül edilmez hale gelir. Önceki hadiste de kýsmen geçtiði üzere dindarlýðýn, ahirzamanda, elde ateþ tutmak gibi zorlaþmasý, ahdin bozulmasýyla din ve vicdan hürriyetinin de ortadan kalkacaðýný ifade eder.

2- Þarihler bu hadisi açýklarken, hadisin "parmaklarýn kenetlenmesini yasaklayan" bir baþka hadisle arzettiði tenakuza dikkat çekip, aralarýný telif ederler: "Resûlullah buyurmuþtur ki: "Biriniz namaz kýlýnca parmaklarýný kenetlemesin. Zira, kenetleme iþi, þeytandandýr. Biriniz mescidde olduðu müddetçe, oradan çýkmadýkça namazdadýr." Þarihler, umumiyetle bu iki rivayet arasýnda tearuz görmezler. Çünkü bu sonuncu hadiste, namaz esnasýnda veya namaz beklerken parmaklarýn kenetlenmesi yasaklanmaktadýr. Halbuki, sadedinde olduðumuz hadis, hadisenin namazla ilgisinden bahsetmez. Hadisin mescidde vürud etmesi de muhtemeldir. Bu takdirde cevap þöyledir: Yasak, gayesiz bir þekilde boþ yere kenetlemekle ilgilidir. Halbuki Resûlullah bir temsil vermek, kapalý bir mânayý daha anlaþýlýr kýlmak için parmaklarýný kenetlemiþtir. Öyle ise, namaz dýþýnda müsbet, faideli bir maksatla parmaklarýn kenetlenmesinde bir mahzur yoktur.

Kenetlenme yasaðýnýn hikmeti üzerine: "Çünkü "þeytandandýr", "uykuyu getirir", "kenetlemenin arzettiði manzara, ihtilafýn manzarasýdýr, bu manzara namazda veya namaz hükmündeki bir halde bulunan kimse hakkýnda mekruh görülmüþtür. Çünkü bir baþka hadiste "Karýþýk olmayýn; kalplerinize ihtilaf girer" buyrulmaktadýr" gibi yorumlar getirilmiþtir.

3- Hadisin, fitne sýrasýnda Müslümanýn takip edeceði yolla ilgili mesajý izah gerektirmeyecek kadar açýktýr: Fitneye bulaþmamak, ateþi avuçta tutmak kadar zor bir iþ dahi olsa fitneden kaçmak; öyle ki, icabýnda emr-i bi´lmaruf ve nehy-i ani´l münkeri de terkedip, sözünü dinleyecek yakýnlarla meþgul olup, onlarý kurtarmaya çalýþmak. Müteakiben kaydedilecek ilk iki hadiste (4760, 4761) fitneden kaçmanýn gereði ve hayrý daha açýk olarak ifade edilecektir.[25]



ـ4760 ـ3ـ وعن أبى ذرٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # يَا أبَا ذَرٍّ قُلْتُ: لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللّهِ وَسَعْدَيْكَ. قَالَ: كَيْف أنْتَ إذَا أصَابَ النَّاسَ مَوْتٌ يَكُونُ الْبَيْتُ فيهِ بِالْوَصِيفِ؟ قُلْتُ: مَا خَارَ لِى اللّهُ

وَرَسُولُهُ. قَالَ: عَلَيْكَ بِالصَّبْرِ، أوْ قَالَ تَصَبَّرْ ثُمَّ قَالَ لِى: يَا أبَا ذَرٍّ. قُلْتُ: لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللّهِ وَسَعْدَيْكَ قَال. كَيْفَ أنْتَ إذَا رَأيْتَ أحْجَارَ الزَّيْتِ قَدْ غَرَقَتْ بِالدَّمِ؟ قُلْتُ: مَا خَارَ لِى اللّهِ وَرَسُولُهُ. قَالَ عَلَيْكَ بِمَنْ أنْتَ مِنْهُ. قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ: أفََ آخُذُ سَيْفى أضَعَهُ عَلى عَاتِقِى. قَالَ: شَارَكْتَ الْقَوْمَ إذن. قُلْتُ: فَمَا تأمُرُنِى؟ قَالَ: تَلْزَمُ بَيْتَكَ. قُلْتُ: فإنْ دُخِلَ عَلَىًّ بَيْتِى؟ قَالَ: إنْ خَشِيْتَ أنْ يَبْهَرَكَ شُعَاعُ السَّيْفِ فألْقِ ثَوْبَكَ عَلى وَجْهِكَ يَبُوءُ بإثْمِكَ وإثْمِهِ[. أخرجه أبو داود.والمراد »بالبيت« ههُنَا القبر.و»الوَصيفُ« العبد، والمعنى أن القتلى تكثر لكثرة الفتن حتى يشترى موضع قبر يدفن فيه الميت بعبد لضيق المكان عنهم، أو ‘نه شتغال بعضهم ببعض يوجد من يحفر قبر ميت ويدفنه إ أن يعطي وصيفا أو قيمته .



3. (4760)- Hz. Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) seslendiler:

"Ey Ebu Zerr!"

"Buyurun, Ey Allah´ýn Resulü, emrinizdeyim!" dedim.

"Ýnsanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin (ücretli) hizmetçiler tarafýndan kazýlacaðý zaman ne yapacaksýn?" buyurdular.

"Benim için Allah ve Resulü neyi ihtiyar buyurursa onu yaparým!" dedim.

"Sabrý tavsiye ederim!" buyurdular -veya, sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler:

"Ey Ebu Zerr!"

"Buyurun ey Allah´ýn Resûlü, sizi dinliyorum!" dedim.

"Zeyt mýntýkasýnýn taþlarý kanda boðulduðunu gördüðün zaman ne yapacaksýn?"

"Allah ve Resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa onu!" dedim

"Sana kendilerinden olduðun yakýnlarýný tavsiye ederim!" dedi. Ben sordum:

"Ey Allah´ýn Resulü! (O zaman) kýlýcýmý alýp omuzuma koymayayým mý?"

"Böyle yaparsan (fitneci) kavme ortak olursun!" buyurdular.

"Bana ne emredersiniz!" dedim."Evine çekil!" buyurdular.

"Evime girilirse?" dedim.

"Eðer kýlýcýn parýltýsýnýn seni þaþýrtacaðýndan korkarsan, elbiseni yüzüne ört. Gelen hem senin günahýnla, hem de kendi günahýyla dönsün!" buyurdular." [Ebu Davud, Fiten 2, (4261); Ýbnu Mace, Fiten 10, (3958).][26]



Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 02 Nisan 2010, 12:38:10
AÇIKLAMA:



1- Bu hadis fitneye karýþmayý yasaklayan hadislerden biridir. Hadisin, Begavî tarafýndan Mesabih´te kaydedilen veçhi biraz daha teferruatlýdýr; þöyle ki:

"Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ben bir gün, bir merkep üzerinde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn terkisinde idim. Medine´nin (dýþ) evlerini geçtiðimiz sýrada bana:"Ey Ebu Zerr! Medine´ye açlýk hakim olduðu; öyle ki, yataðýndan kalkýnca açlýktan bitkin düþüp mescide kadar gidemediðin zaman ne yapacaksýn?" dedi" diyerek baþlayan hadis, Resûlullah´ýn þu tavsiyesi ile noktalanýr:[27]

"Eðer kýlýcýn parýltýsýnýn sana galebe çalmasýndan (dayanamayýp kýlýca sarýlýp fitneye katýlmaktan) korkarsan elbisenin kenarýný yüzüne çek, ta ki, (haksýz yere öldürerek) senin günahýnla ve kendi günahlarýyla geri dönsünler."

2- Ýnsanlara (kitle halinde) ölüm nisbeti kýtlýk, veba, savaþ gibi sebeplerle gelecek umumi ölüm hadisesi olarak anlaþýlmýþtýr.

3- Hadiste geçen beyt ve vasif kelimelerini anlamada þarihler bazý farklý görüþler ileri sürmüþlerdir. Þöyle ki:

* Mezar olarak tercüme ettiðimiz (beyt) kelimesini bazý alimler mezar olarak anlamýþtýr. Hattabî der ki: "Beyt, burada "mezar" demektir, vasif de hizmetçi. Murad olan mâna þudur: "Ýnsanlar, öylesine meþguldürler ki öleni gömmeye fýrsat bulamazlar da onu gömmesi için hizmetçiye verirler, yahut ücretle gömdürürler."

* Buradan þöyle anlayanlar da olmuþtur: "Mezar yerleri öylesine dardýr ki, herbir ölüleri için bir kabir yerini bir köle vererek satýn alýrlar." Ancak bu ikinci te´vil tenkit edilmiþ ve: "Ölüm, saðlar arasýnda devam etse ve fevkalade yayýlarak artsa da yine böyle bir darlýk hasýl olmaz. Çünkü arz geniþtir" denmiþtir. Ancak, hadisin Mesabih´ten kaydettiðimiz veçhinde ikinci mânayý teyid eden ibareler mevcuttur. Hadisin þerhinde imkan varsa hadisten istifade en evla yoldur. Burada o imkan mevcuttur.

* Bu ibareden þu mâna dahi çýkarýlmýþtýr: "O zaman evler, ölümlerin çokluðu ve ikamet edeceklerin azlýðý sebebiyle çokça ucuzlar. Öyle ki bir ev, aslýnda normal olarak bir köleden pahalý olduðu halde, bir köle mukabilinde satýlýr."

* Þu mâna da çýkarýlmýþtýr: "Evlerde önceleri çok insan mevcut olduðu halde, bu evin iþini görmeye sadece bir köle kalýr."

4- Zeyt´in Medine´nin bir mahallesi veya Medine civarýnda bir yer adý olduðu söylenmiþtir. Türbüþti: "Burasý, Yezid zamanýnda cereyan eden meþhur hadisenin vukua geldiði Harra´da bir noktanýn adýdýr. Orada savaþan zalim ordularýn komutaný da Müslim Ýbnu Ukbe el-Mürri´dir. Resûlullah´ýn koyduðu haramlarý mübah kýlan heriftir. Karargahý Medine´nin batýsýnda yer alan Harre-i garbiyye idi. Medine´nin hurmetini ihlal etti, erkekleri hep öldürdü. Orada üç gün -beþ de denmiþtir- talanda bulundu."

5- "Kendinden olduklarýn" tabiriyle kiþinin ailesi, yakýnlarý, kavmi kastedilmiþtir. Bununla "Ýmam"ýn yani biat etmiþ olduðu imamýnýn kastedildiði de söylenmiþtir. Bu durumda mâna: "Ýmamýna ve bey´at ettiðin kimseye tabi ol" demek olur.

6- Hadiste, kiþinin kýlýcý alýp omuza koymasý halinde, günahta fitnecilere ortak olacaðý ifade edilmiþtir. Öyleyse fitne þartlarýnda fitnecilere iþtirak etmemek, günahlarýna ortak olmamak için silaha sarýlmamak gerekir. Aliyyu´l-Kârî der ki: "(Fitnede) hasým Müslümansa, fesad terettüp etmeyecek ise, müdafa-i nefis caizdir. Ancak hasým kafir ise, imkan nisbetinde müdafaa etmek vacib olur."

7- "Kýlýcýn parýltýsýnýn galebe çalmasý", kýlýcý kullanmaktan kinayedir. "Elbisenin kenarýyla yüzünü örtmek", düþmaný görüp, korkmamak içindir. Bundan maksad, "Onlar seninle savaþsa da sen onlarla savaþma, ölmeyi tercih et" demektir.

Bu taktirde, gelenler "seni öldürmüþ olmanýn günahý ve diðer günahlarýyla dönerler" mânasý anlaþýlýr.[28]



ـ4761 ـ4ـ وعن أبى مُوسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ بَيْنَ يَدَى السَّاعَةِ فَتَناً كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظلمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِناً وَيُمْسِي كَافِراً، وَيُمْسِي مُؤْمِناً وَيُصْبِحُ كَافِراً اَلْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ، وَالْمَاشِى فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِى. فَكَسِّرُوا قِسيَّكُمْ، وَقَطِّعُوا أوْتَارَكُمْ، وَاضْرِبُوا سُيُوفَكُمْ بِالْحِجَارَةِ. فإنْ دُخِلَ عَلى أحَدٍ مِنْكُمْ فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَى آدَمَ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وزاد أبو داود بعد الساعى: ]قَالُوا: فَمَا تأمُرُنَا؟ قَالَ: كُونُوا أحَْسَ بُيُوتِكُمْ[.»قِطَعُ اللَّيْلِ« طائفة منه، وأراد فتنا مظلمة سوداء تعظيماً لشأنها.وأراد بقوله: »فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَىْ آدَمَ« ابن آدم لصلبه هابيل الذي قتله أخوه قابيل، ومما قال اللّهُ تعالى في أمرهما: لَئِنْ بَسَطْتَ إليَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي اŒية .



4. (4761)- Hz. Ebu Musa (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kýyametten hemen önce karanlýk gecenin parçalarý gibi fitneler var. Kiþi o fitnelerde mü´min olarak sabaha erer, akþama kafir olur; mü´min olarak akþama erer, sabaha kafir çýkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayýrlýdýr. Yürüyen koþandan hayýrlýdýr. Öyleyse yaylarýnýzý kýrýn, kiriþlerinizi parçalayýn, kýlýçlarýnýzý da taþa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem´in iki oðlundan hayýrlýsý olsun (ölen olsun, öldüren deðil)" [Ebu Davud, Fiten 2, (4259, 4262); Tirmizî, Fiten 33, (2205).]

Ebu Davud, "koþandan" kelimesinden sonra þu ziyadeyi kaydetmiþtir: "Yanýndakiler, "Bize ne emredersiniz (ey Allah´ýn Resulü)?" dediler. "Evinizin demirbaþlarý olun!" buyurdu."[29]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah, kýyamete yakýn çýkacak fitnelerin dehþetini belirtmek için, zifirî karanlýk gecenin parçalarýna benzetmiþtir. Yani peþpeþe fitneler olacak, her biri, gece parçasý gibi karanlýk, yani doðruyanlýþ, haklýhaksýz, isabetlihatalý vs. þekilde tefrik etmek imkaný tanýmayacak, son derece dehþetli olacak demektir. Bu teþbihten maksat fitnenin büyüklüðünü ifadedir.

2- Hz. Adem´in iki oðlundan hayýrlýsý Hz. Habil´dir. Kardeþi Kabil onu öldürmek istediði vakit ayet-i kerimenin ifadesiyle kardeþine: "Sen beni öldürmek için elini bana kaldýrsan da , ben seni öldürmek için elimi sana kaldýrmayacaðým" (Maide 28) demiþtir. Bu ayette, Cenab-ý Hakk fitne sýrasýnda Müslümanlarýn takip edeceði siyaseti vaz´ etmiþ olmaktadýr: "Fitneden kaçmak, öldürmektense ölmeyi tercih etmek." Ýslam´da bunun ilk örneðini Hz. Osman (radýyallahu anh)´ýn verdiði belirtilir: O fitnenin büyümemesi için öldürmeyi deðil, öldürülmeyi tercih etmiþtir.

3- Evin demirbaþý olmaktan maksad, evden ayrýlmamak, dýþarý çýkýp fitneye bulaþmamaktýr. Nasýl ki demirbaþ denen halý, kilim gibi bir kýsým eþyalar devamlý evde kalýrlar; fitne sýrasýnda da o eþyalardan biri gibi olmak yani evden dýþarý çýkmamak tavsiye edilmiþtir. Bundan da maksad, fitneye katýlmamaktýr.[30]



ـ4762 ـ5ـ وعن أبى سعيدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهُ #: يُوشِكُ أنْ يَكُونَ خَيْرَ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَمٌ يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجَِبَالِ وَمَوَاقِعِ الْقَطْرِ، يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنَ الْفِتَنِ[. أخرجه البخاري ومالك وأبو داود والنسائي.»مَوَاقِعِ الْقَطْرِ« المواضع التي ينزل بها المطر .



5. (4762)- Ebu Said (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kiþinin en hayýrlý malýnýn peþine takýlýp dað geçitlerini ve yaðmur düþen yerleri takip edeceði koyunu olacaðý zaman yakýndýr. Böylece dinini fitnelerden kaçýrmýþ olur." [Buhârî, Ýman 12, Bed´ü´l-Halk 14, Menakýb 25, Rikak 34, Fiten 14; Muvatta, Ýsti´zan 16, (2, 970); Ebu Davud, Fiten 4, (4267); Nesâî, Ýman 30, (8, 123, 124).][31]



ـ4763 ـ6ـ وعن مَعْقِلْ بن يسار قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: الْعِبَادَةُ في الْهَرْجِ كَهَجْرَةِ اليَّ[. أخرجه مسلم والترمذي.»اَلْهَرْجُ« هنا: اختف والفتن .

6. (4763)- Ma´kýl Ýbnu Yesar anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Herc (fitne) zamanýnda ibadet, týpký bana hicret gibidir." [Müslim, Fiten 130, (2948); Tirmizî, Fiten 31, (2202).][32]



ـ4764 ـ7ـ وعن الْمقداد بن ا‘سود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ السَّعِيدَ لَمَنْ جُنِّبَ الْفتَنَ وَلَمَنِ ابْتُلِىَ فَصَبَرَ، فَوَاهاً[. أخرجه أبو داود.»وَاهاً« كلمة يقولها المتأسف على الشئ والمتعجب منه .



7. (4764)- Mikdad Ýbnu´l-Esved (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bahtiyar, fitneden kaçýnan kimse ile, belalarla karþýlaþýnca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!" [Ebu Davud, Fiten 2, (4263).][33]



ـ4765 ـ8ـ وعن ابْنِ عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: وَيْلٌ لِلْعَرَبِ مِنْ شَرٍّ قَدِ اقْتَرَبَ، أفْلَحَ مَنْ كَفَّ يَدَهُ[. أخرجه أبو داود .



8. (4765)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Yaklaþan bir þerden yazýk Araplara! Elini çeken ondan kurtulur." [Ebu Davud, Fiten 1, (4249).] [34]



AÇIKLAMA:



Kaydedilen son hadisler, özet olarak fitneye bulaþmamayý ve imkan nisbetinde fitneden kaçmayý tavsiye etmektedir. Kapýya kadar gelen fitneye, öldürülmeyi tercih edecek kadar bulaþmama emri, üzerinde durulmasý gereken bir husustur. Zîra ulema, çeþitli nokta-i nazarlarý ve mukabil delilleri de gözönüne alarak, mesele üzerinde ziyadesiyle durmuþ ve enine boyuna tartýþmýþtýr. Fitne þartlarýnda yaþamamýz haysiyetiyle bu hususlarýn daha sistemli ve teferruatlý olarak bilinmesinin gerekli ve faydalý olacaðýna inanýyoruz. Bu sebeple mevzuyu biraz açýklayacaðýz.

Fitnede herkese ferdî olarak terettüp edecek vazifeleri þöyle sayabiliriz:

1- Fitnenin getireceði sýkýntýlara sabýr.

2- Fitnecileri yalnýz býrakmak,

3- Uzlet; eve çekilmek, daða çekilmek, terk-i diyar etmek,

4- Öldürmektense ölmeyi tercih etmek. Fitnede müdafa-i nefis meselesi,

5- Dilini tutmak,

6- Kalben kerahet,

7- Mal ve evlatça hýffet,

8- Silah edinmemek,Þimdi bunlarý açýklayalým:[35]



Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:46:12
AÇIKLAMA:



1- Bu hadis fitneye karýþmayý yasaklayan hadislerden biridir. Hadisin, Begavî tarafýndan Mesabih´te kaydedilen veçhi biraz daha teferruatlýdýr; þöyle ki:

"Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ben bir gün, bir merkep üzerinde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn terkisinde idim. Medine´nin (dýþ) evlerini geçtiðimiz sýrada bana:"Ey Ebu Zerr! Medine´ye açlýk hakim olduðu; öyle ki, yataðýndan kalkýnca açlýktan bitkin düþüp mescide kadar gidemediðin zaman ne yapacaksýn?" dedi" diyerek baþlayan hadis, Resûlullah´ýn þu tavsiyesi ile noktalanýr:[27]

"Eðer kýlýcýn parýltýsýnýn sana galebe çalmasýndan (dayanamayýp kýlýca sarýlýp fitneye katýlmaktan) korkarsan elbisenin kenarýný yüzüne çek, ta ki, (haksýz yere öldürerek) senin günahýnla ve kendi günahlarýyla geri dönsünler."

2- Ýnsanlara (kitle halinde) ölüm nisbeti kýtlýk, veba, savaþ gibi sebeplerle gelecek umumi ölüm hadisesi olarak anlaþýlmýþtýr.

3- Hadiste geçen beyt ve vasif kelimelerini anlamada þarihler bazý farklý görüþler ileri sürmüþlerdir. Þöyle ki:

* Mezar olarak tercüme ettiðimiz (beyt) kelimesini bazý alimler mezar olarak anlamýþtýr. Hattabî der ki: "Beyt, burada "mezar" demektir, vasif de hizmetçi. Murad olan mâna þudur: "Ýnsanlar, öylesine meþguldürler ki öleni gömmeye fýrsat bulamazlar da onu gömmesi için hizmetçiye verirler, yahut ücretle gömdürürler."

* Buradan þöyle anlayanlar da olmuþtur: "Mezar yerleri öylesine dardýr ki, herbir ölüleri için bir kabir yerini bir köle vererek satýn alýrlar." Ancak bu ikinci te´vil tenkit edilmiþ ve: "Ölüm, saðlar arasýnda devam etse ve fevkalade yayýlarak artsa da yine böyle bir darlýk hasýl olmaz. Çünkü arz geniþtir" denmiþtir. Ancak, hadisin Mesabih´ten kaydettiðimiz veçhinde ikinci mânayý teyid eden ibareler mevcuttur. Hadisin þerhinde imkan varsa hadisten istifade en evla yoldur. Burada o imkan mevcuttur.

* Bu ibareden þu mâna dahi çýkarýlmýþtýr: "O zaman evler, ölümlerin çokluðu ve ikamet edeceklerin azlýðý sebebiyle çokça ucuzlar. Öyle ki bir ev, aslýnda normal olarak bir köleden pahalý olduðu halde, bir köle mukabilinde satýlýr."

* Þu mâna da çýkarýlmýþtýr: "Evlerde önceleri çok insan mevcut olduðu halde, bu evin iþini görmeye sadece bir köle kalýr."

4- Zeyt´in Medine´nin bir mahallesi veya Medine civarýnda bir yer adý olduðu söylenmiþtir. Türbüþti: "Burasý, Yezid zamanýnda cereyan eden meþhur hadisenin vukua geldiði Harra´da bir noktanýn adýdýr. Orada savaþan zalim ordularýn komutaný da Müslim Ýbnu Ukbe el-Mürri´dir. Resûlullah´ýn koyduðu haramlarý mübah kýlan heriftir. Karargahý Medine´nin batýsýnda yer alan Harre-i garbiyye idi. Medine´nin hurmetini ihlal etti, erkekleri hep öldürdü. Orada üç gün -beþ de denmiþtir- talanda bulundu."

5- "Kendinden olduklarýn" tabiriyle kiþinin ailesi, yakýnlarý, kavmi kastedilmiþtir. Bununla "Ýmam"ýn yani biat etmiþ olduðu imamýnýn kastedildiði de söylenmiþtir. Bu durumda mâna: "Ýmamýna ve bey´at ettiðin kimseye tabi ol" demek olur.

6- Hadiste, kiþinin kýlýcý alýp omuza koymasý halinde, günahta fitnecilere ortak olacaðý ifade edilmiþtir. Öyleyse fitne þartlarýnda fitnecilere iþtirak etmemek, günahlarýna ortak olmamak için silaha sarýlmamak gerekir. Aliyyu´l-Kârî der ki: "(Fitnede) hasým Müslümansa, fesad terettüp etmeyecek ise, müdafa-i nefis caizdir. Ancak hasým kafir ise, imkan nisbetinde müdafaa etmek vacib olur."

7- "Kýlýcýn parýltýsýnýn galebe çalmasý", kýlýcý kullanmaktan kinayedir. "Elbisenin kenarýyla yüzünü örtmek", düþmaný görüp, korkmamak içindir. Bundan maksad, "Onlar seninle savaþsa da sen onlarla savaþma, ölmeyi tercih et" demektir.

Bu taktirde, gelenler "seni öldürmüþ olmanýn günahý ve diðer günahlarýyla dönerler" mânasý anlaþýlýr.[28]



ـ4761 ـ4ـ وعن أبى مُوسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ بَيْنَ يَدَى السَّاعَةِ فَتَناً كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظلمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِناً وَيُمْسِي كَافِراً، وَيُمْسِي مُؤْمِناً وَيُصْبِحُ كَافِراً اَلْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ، وَالْمَاشِى فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِى. فَكَسِّرُوا قِسيَّكُمْ، وَقَطِّعُوا أوْتَارَكُمْ، وَاضْرِبُوا سُيُوفَكُمْ بِالْحِجَارَةِ. فإنْ دُخِلَ عَلى أحَدٍ مِنْكُمْ فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَى آدَمَ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وزاد أبو داود بعد الساعى: ]قَالُوا: فَمَا تأمُرُنَا؟ قَالَ: كُونُوا أحَْسَ بُيُوتِكُمْ[.»قِطَعُ اللَّيْلِ« طائفة منه، وأراد فتنا مظلمة سوداء تعظيماً لشأنها.وأراد بقوله: »فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَىْ آدَمَ« ابن آدم لصلبه هابيل الذي قتله أخوه قابيل، ومما قال اللّهُ تعالى في أمرهما: لَئِنْ بَسَطْتَ إليَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي اŒية .



4. (4761)- Hz. Ebu Musa (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kýyametten hemen önce karanlýk gecenin parçalarý gibi fitneler var. Kiþi o fitnelerde mü´min olarak sabaha erer, akþama kafir olur; mü´min olarak akþama erer, sabaha kafir çýkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayýrlýdýr. Yürüyen koþandan hayýrlýdýr. Öyleyse yaylarýnýzý kýrýn, kiriþlerinizi parçalayýn, kýlýçlarýnýzý da taþa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem´in iki oðlundan hayýrlýsý olsun (ölen olsun, öldüren deðil)" [Ebu Davud, Fiten 2, (4259, 4262); Tirmizî, Fiten 33, (2205).]

Ebu Davud, "koþandan" kelimesinden sonra þu ziyadeyi kaydetmiþtir: "Yanýndakiler, "Bize ne emredersiniz (ey Allah´ýn Resulü)?" dediler. "Evinizin demirbaþlarý olun!" buyurdu."[29]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah, kýyamete yakýn çýkacak fitnelerin dehþetini belirtmek için, zifirî karanlýk gecenin parçalarýna benzetmiþtir. Yani peþpeþe fitneler olacak, her biri, gece parçasý gibi karanlýk, yani doðruyanlýþ, haklýhaksýz, isabetlihatalý vs. þekilde tefrik etmek imkaný tanýmayacak, son derece dehþetli olacak demektir. Bu teþbihten maksat fitnenin büyüklüðünü ifadedir.

2- Hz. Adem´in iki oðlundan hayýrlýsý Hz. Habil´dir. Kardeþi Kabil onu öldürmek istediði vakit ayet-i kerimenin ifadesiyle kardeþine: "Sen beni öldürmek için elini bana kaldýrsan da , ben seni öldürmek için elimi sana kaldýrmayacaðým" (Maide 28) demiþtir. Bu ayette, Cenab-ý Hakk fitne sýrasýnda Müslümanlarýn takip edeceði siyaseti vaz´ etmiþ olmaktadýr: "Fitneden kaçmak, öldürmektense ölmeyi tercih etmek." Ýslam´da bunun ilk örneðini Hz. Osman (radýyallahu anh)´ýn verdiði belirtilir: O fitnenin büyümemesi için öldürmeyi deðil, öldürülmeyi tercih etmiþtir.

3- Evin demirbaþý olmaktan maksad, evden ayrýlmamak, dýþarý çýkýp fitneye bulaþmamaktýr. Nasýl ki demirbaþ denen halý, kilim gibi bir kýsým eþyalar devamlý evde kalýrlar; fitne sýrasýnda da o eþyalardan biri gibi olmak yani evden dýþarý çýkmamak tavsiye edilmiþtir. Bundan da maksad, fitneye katýlmamaktýr.[30]



ـ4762 ـ5ـ وعن أبى سعيدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهُ #: يُوشِكُ أنْ يَكُونَ خَيْرَ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَمٌ يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجَِبَالِ وَمَوَاقِعِ الْقَطْرِ، يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنَ الْفِتَنِ[. أخرجه البخاري ومالك وأبو داود والنسائي.»مَوَاقِعِ الْقَطْرِ« المواضع التي ينزل بها المطر .



5. (4762)- Ebu Said (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kiþinin en hayýrlý malýnýn peþine takýlýp dað geçitlerini ve yaðmur düþen yerleri takip edeceði koyunu olacaðý zaman yakýndýr. Böylece dinini fitnelerden kaçýrmýþ olur." [Buhârî, Ýman 12, Bed´ü´l-Halk 14, Menakýb 25, Rikak 34, Fiten 14; Muvatta, Ýsti´zan 16, (2, 970); Ebu Davud, Fiten 4, (4267); Nesâî, Ýman 30, (8, 123, 124).][31]



ـ4763 ـ6ـ وعن مَعْقِلْ بن يسار قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: الْعِبَادَةُ في الْهَرْجِ كَهَجْرَةِ اليَّ[. أخرجه مسلم والترمذي.»اَلْهَرْجُ« هنا: اختف والفتن .

6. (4763)- Ma´kýl Ýbnu Yesar anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Herc (fitne) zamanýnda ibadet, týpký bana hicret gibidir." [Müslim, Fiten 130, (2948); Tirmizî, Fiten 31, (2202).][32]



ـ4764 ـ7ـ وعن الْمقداد بن ا‘سود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ السَّعِيدَ لَمَنْ جُنِّبَ الْفتَنَ وَلَمَنِ ابْتُلِىَ فَصَبَرَ، فَوَاهاً[. أخرجه أبو داود.»وَاهاً« كلمة يقولها المتأسف على الشئ والمتعجب منه .



7. (4764)- Mikdad Ýbnu´l-Esved (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bahtiyar, fitneden kaçýnan kimse ile, belalarla karþýlaþýnca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!" [Ebu Davud, Fiten 2, (4263).][33]



ـ4765 ـ8ـ وعن ابْنِ عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: وَيْلٌ لِلْعَرَبِ مِنْ شَرٍّ قَدِ اقْتَرَبَ، أفْلَحَ مَنْ كَفَّ يَدَهُ[. أخرجه أبو داود .



8. (4765)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Yaklaþan bir þerden yazýk Araplara! Elini çeken ondan kurtulur." [Ebu Davud, Fiten 1, (4249).] [34]

Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:48:25
3- Uzlet:


Bu, kýsaca inziva diye de ifade edilebilir. Uzlet veya inzivanýn tahakkukunda Resûlullah´ýn farklý tavsiyelerini görmekteyiz: Eve çekilmek, daða çekilmek, terk-i diyar etmek gibi. Kiþi, kendi þartlarýna hangisi muvafýksa onu tercih edecek ve uzleti ihtiyar edecek. Þimdi bunlarý açýklayalým:[38]



* Eve Çekilmek:


Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), gelecek fitneyi haber verip, insanlarý dehþete düþüren vasýflarýyla tavsif ettiði zaman dinleyicilerden vaki olan: "Ey Allah´ýn Resûlü! Biz o zaman ne yapalým.?" sualine, Hz. Peygamber´in verdiði cevaplardan bir kýsmý "evlerinize çekilin" mealindedir.

Ebu Musa´dan gelen bir rivayet aynen þöyle: "Önümüzde karanlýk gece parçalarý gibi fitneler var. O fitneler geldiði zaman kiþi, mü´min olarak sabaha erer de akþam oluncaya kadar kafir olur. Orada oturan ayakta durandan; ayakta duran yürüyenden; yürüyen de koþandan hayýrlýdýr.." Dinleyenler: "Bize ne emredersiniz?" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Evinizin demirbaþlarý olun" cevabýný verdi."

Ayný tavsiye Ýbnu Mes´ud´dan gelen bir rivayette: "Elinizi ve dilinizi tutun, evin demirbaþlarýndan biri olun" þeklinde az bir farkla tekrar edilir.Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in fitne çýktýðý zaman dökülecek kanlarýn çokluðuyla alakalý -daha önce Ebu Zerr´den kaydettiðimiz- tasviri sýrasýnda Ebu Zerr´e yapýlan tavsiye daha vazýhtýr: "...Evinde otur, kapýyý üzerine kilitle..."

Keza, bir baþka hadiste, fitne tasvir edilirken, emniyetin, insanlara güven ve itimadýn kaybolmasý, iyi, kötü fark edilemeyecek derecede insanlarýn her an deðiþeceði belirtildiði sýrada, ne yapýlmasý gerektiði sorulunca Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Evine kapan, diline sahip ol, iyi bildiðin þeyi yap, kötü bildiðin þeyi de terket, kendi yakýnlarýnla meþgul ol, ammenin iþini terket" der.

Þarihler eve kapanma emrini, zaruri olmayan iþler dýþýnda, halkla irtibatý kesmek þeklinde anlarlar. Zaruri temaslardan vazgeçilmemesi gerektiðini de belirtirler.

Yukarýdaki rivayette de görüldüðü üzere, mücerred bir eve çekilme yeterli deðildir. Bir baþka rivayette: "(Göze batýcý, dikkat çekici davranýþlardan kaçýnarak) kendinizden az bahsettirin" denmektedir.[39]



* Daða Çekilmek:


Fitneye karýþmamak, dýþýnda kalabilmek için hadislerde ifade edilen bir tedbir de daða çekilmektir. Fitneye karýþmamaya teþvik hususunda beyan edilen: "...Fitne sýrasýnda yatan oturandan; oturan ayakta durandan... daha hayýrlýdýr..." hadisinin Ebu Bekre tarafýndan rivayet edilen veçhinde, bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a sorar: "Ey Allah´ýn Resulü, bu durumda ne yapmamýzý emredersin?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ona verdiði cevap þudur: "Kimin daðda develeri varsa onlarýn peþine düþsün, kimin de davarý varsa, davarlarýnýn yanýna gitsin. Kimin de (ekim) arazisi varsa o da çiftinin baþýna çekilsin...."

Buharî ve Müslim tarafýndan kaydedilen bir rivayette "daða çekilme" keyfiyeti te´yid edilir: "Müslüman kimseye, en hayýrlý malýn davar olacaðý zaman yakýndýr. fitnelerden kaçarak, dinini kurtarmak için daðlarýn yaðmur düþen otlak yerlerini takip etmek üzere peþine takýldýðý davar onun en hayýrlý malýdýr."

Müslim´de Ebu Bekre´den gelen rivayette daha vazýh olarak: "...Haberiniz olsun, fitne iner veya vukua gelecek olursa, devesi olan, devesine; davarý olan davarýna; arazisi olan arazisine iltihak etsin..." denir.

Fitne sýrasýnda inzivayý teþvik eden hadislerden biri de taarrüb ile alakalý rivayettir. Göçebe Araplara katýlarak onlar arasýnda ikamet mânasýna gelen taarrüb daha ziyade, hicret ederek Medine´ye yerleþtikten sonra, geldiði kabileye geri dönerek tekrar göçebeleþmek durumuna düþenler için kullanýlan bir tabirdir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), göçebe hayattan sonra þehirlileþen bu kimselerin tekrar eski hayata dönmelerini kesinlikle yasaklamýþ, ancak fitne anýnda müsaade etmiþtir: "Hicret ettikten sonra tekrar bedeviyete (eski göçebe hayata) dönen kimseye Allah lanet etsin, fitne zamanýnda dönenler bundan hariçtir. Zîra göçebelik (bedeviyet), fitne bulunan yerde ikametten hayýrlýdýr." Hz. Peygamber´den bu maksadla izin alanlar meyanýnda Seleme tu´bnu´l-Ekva´ýn ismi geçer.

Bu bahsi kaparken þu noktayý belirtmede fayda var: Ýmam Azam tarafýndan da fitne sýrasýnda karýþmayýp eve çekilme gereði hususunda te´yid edilen hükme Bedayi´de Kâsânî tarafýndan þu ihtirazi kayýt konmaktadýr: "Bu hüküm, hususi bir vakitle alakalýdýr. Bu da, fitnecilerle savaþa çaðýran imamýn bulunmadýðý vakittir. Böyle bir imam varsa ve (cihada) çaðýrýyorsa icabet etmek farzdýr."[40]



* Terk-i Diyar Etmek:


Bir kýsým hadisler, fitne çýktýðý vakit eve, daða, tarlaya çekilmekten daha öte, terk-i diyar etmeyi tavsiye etmektedir. Bu tavsiyeye uyarak Þam´a göç eden Ebu´d-Derda ile alakalý rivayet þöyle: "Yezid Ýbnu Ebî Hubeyb anlatýyor: "Ýki kiþi Ebu´d-Derda´ya gelerek bir parça tarla için birbirlerini þikayet ettiler. Ebu´d-Derda onlara: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in: "Sen bir yerde bulunduðun sýrada bir parça tarla için iki kiþinin husumet ettiklerini iþitecek olursan orayý terket" dediðini iþittim" der ve Ebu´d-Derda Þam´a gider."

Terk-i diyar umumi bir emir olarak anlaþýlmasa bile, fitne sýrasýnda buna tevessül etmenin istihbab edileceði bu rivayetten anlaþýlmaktadýr. Nitekim, yukarýda kýsaca temas ettiðimiz Selemetu´bnu´l-Ekva (radýyallahu anh) da Ebu´d-Derda gibi fitneye bulaþmak korkusuyla terk-i diyar edenlerden biridir. "Hicretten irtidat mý ettin?" þeklinde maruz kaldýðý aðýr ithamlara raðmen, Mekke ile Medine arasýnda yer alan Rebeze´ye göç eder.

Hadisi þerh eden Aynî fitne korkusuyla seleften birçoðunun terk-i diyar ettiklerini belirtir. (1. cilt, s. 163) [41]

Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:49:03
Ýnziva Ve Uzletin Fazileti:


Yukarýda kaydettiðimiz hadisler bize fitne sýrasýnda uzlet ve inzivanýn tavsiye edildiðini ifade eder. Esasen fitne olmayan normal zamanlarda alimlerin ekseriyeti tarafýndan cemiyete karýþmak (muhalata), inzivaya çekilmeye tercih edilmiþ, üstün tutulmuþ ise de, bu üstünlük mutlak deðildir. Birkýsým þartlarýn ortaya çýkmasý halinde inziva tercih edilmelidir. Bu mühim mevzunun aydýnlanmasý için fitne sýrasýnda hayvanlarýný alarak daða çekilmeyi veya arazinin baþýna geçerek ekimle meþgul olmayý tavsiye eden hadisi açýklama zýmnýnda Ýbnu Hacer´in sunduðu veciz açýklamayý burada kaydetmeyi gerekli bulduk. Der ki: "Selef alimleri, uzlet hususunda ihtilaf etmiþlerdir. Cumhur (ekseriyet) þunu söylemiþtir: "Ýhtilat (cemiyete karýþma) uzletten evladýr. Zîra Ýslamî þeâirin devamý için lüzumlu olan dinî bilgiler bu sayede öðrenilir. Cemiyete karýþmada Müslümanlarýn sayýca artmasý da mevzubahistir. Onlara, maddî ve manevî yardýmda bulunmak, hastalarýný ziyaret etmek gibi çeþitli hayýrlar bu sayede ulaþtýrýlýr."

Bazý alimler þunu söylemiþlerdir: "Uzlet, üzerine düþeni bilmek þartýyla, ihtilattan evladýr. Zîra uzlette selamat tahakkuk eder, gerçekleþir." Nevevî der ki: "Muhtar olan (yani farklý görüþlerden tercih edileni), günaha düþmeyeceði hususunda zann-ý galib olan kimse için cemiyete karýþmak daha iyidir."

Bazýlarý da þu görüþtedir: "Burada verilecek hüküm þahýstan þahýsa deðiþir. Bazýlarý için bunlardan biri þarttýr. Bazýlarý için de tercih vesilesidir. Bu iki husus açýktýr. Ancak, inziva ile ihtilat eþit olurlarsa birini diðerine tercih hususunda verilecek hüküm zamanýn ve ahvalin deðiþen þartýna baðlýdýr."

Kendisine muhâlata (yani cemiyete karýþma) gereken kimseler meyanýnda kötülüðü bertaraf etme gücüne sahip olan kimse vardýr. Böyle birisine cemiyete karýþmak farzdýr. Bu farz, ahval ve imkânlara tabi olarak, farz-ý kifâye nev´indendir.

Kendisine muhâlata þâyan-ý tercih olan kimseler meyânýnda, iyiliði emir, kötülükten men ettiði (emr-i bi´lma´ruf ve nehy-i ani´lmünkerde bulunduðu) takdirde kendisi fitneye maruz kalmayacaðý hususunda zann-ý galibi hasýl olan kimse vardýr.

Ýnzivaya çekilme ile cemiyete karýþma þýklarýndan her ikisi de kendisine eþit olanlara misal olarak þöyle bir adam gösterilebilir: Kiþi fitneye düþmeyeceði hususunda kendinden emindir. Ancak, kesinlikle bilmektedir ki, sözü tutulmayacak, kendisine itaat edilmeyecektir. Bu duruma, umumî bir fitnenin mevcut olmadýðý hallerde rastlanýr. Fitne çýkacak olursa, uzleti tercih etmek gerekir. Zira bu durumda umumiyetle zarara düþülmektedir.

Fitneye girenlere (Ýlâhî) belalar gelir ve fitneye katýlmayanlara da sirayet eder. Bu hususu þu ayet haber vermektedir: "Öyle bir fitneden kaçýnýn ki geldiði zaman sizden sadece zalim olanlarý çarpmaz..."

Sunduðumuz açýklamayý Ebu Saîd´in rivayet ettiði þu hadis de te´yid eder: "Ýnsanlarýn en hayýrlýsý o kimsedir ki, nefsiyle ve malýyla cihad eder, keza o kimsedir ki dað baþlarýnda Rabbýna ibadet eder ve böylece insanlara kötülük yapmaktan uzak olur."

Cemiyete karýþýp karýþmama, yani inziva ve ihtilat hususlarýnda Hattâbî´nin bir izahý da klasik alimlerimizin görüþlerini anlamada bizim için faydalý olacaðý kanaatindeyiz. Der ki: "Ýnziva ve ihtilat, kendileriyle alâkalý þeylere tabidir. Onlar deðiþtikçe bunlardan birini tercih durumu deðiþir. Ýhtilâta ve cemiyete karýþmaya teþvik sadedinde gelen deliller, imamlara itaatla ve bir kýsým dinî meselelerle alâkalýdýr. Ýnzivaya teþvik sadedinde gelen deliller de, bunlar dýþýnda kalan meselelerle alâkalýdýr. Mesela bedenen insanlara karýþmayý veya onlarý terketmeyi ele alalým. Tek baþýna geçimi te´min ve dinini muhafaza edebileceðine kâni olan bir kimse için, bir þartla, insanlara karýþmaktansa uzak dursa daha iyi olur. O þart da (namaz için) cemaate devam, selam vermeye ve almaya devam, hasta ziyareti, cenaze teþyii gibi Müslümanlarýn hukukunu edaya devamdýr.

Matlub olan, lüzumsuz sohbetleri terketmektir. Zîra sohbetin fazlasý, zihnimizi meþgul ve vaktimizi zâyi ederek mühim iþlerimizi ihmal ettirir. En iyisi ihtilat ve insanlarla görüþme iþini, kendisinden tamamen vazgeçilmeyen, sabah ve akþam yemekleri menzilesinde tutup, zarûrî olanýyla iktifa etmektir. Böyle yapmak beden için ve kalp için de çok daha rahatlatýcý, çok daha uygundur."

Buhârî þarihlerinden Aynî de hadislerden, fitne sýrasýnda, inziva ve uzleti ihtiyar etmenin lüzumunu anlamýþtýr. Ýbnu Hacer´den sunduðumuz açýklamanýn yapýlmasýna sebep olan ayný hadisin þerhi sadedinde Aynî de þu kýymetli açýklamayý yapar: "Bu hadiste, fitne zamanýnda uzletin fazileti ifade edilmektedir. Ancak fitneyi izale edecek güçte olan kimse bu hükme tâbi deðildir. Zîra bu durumda olan kimseye, fitneyi izâle etmek için, üzerine yürümesi farzdýr. Bu farz, ahvâl ve imkâna tâbi olarak ya farz-ý ayn ya da farz-ý kifâye sûretlerinden biriyledir."

Fitne bulunmayan zamanlarda uzlet ve ihtilattan hangisinin efdal olduðu hususunda âlimler farklý görüþler ileri sürmüþlerdir. Nevevî´nin sunduðu izaha göre: "Ýmam Þâfiî ve âlimlerin ekserisi ihtilatýn efdal olduðu görüþündedirler. Zîra derler, ihtilatta bir kýsým faydalý ameller îfa edilir, çeþitli Ýslâmî tezahürlere (þeâir-i Ýslâmiyye) katýlýr, Müslümanlarýn sayýsýný artýrýr, hasta ziyareti, cenaze teþyii, selam vermek, emr-i bi´lma´rûf ve nehy-i ani´lmünkerde bulunmak, iyi ve hayýrlý iþlerde yardýmlaþmak, muhtaçlara yardým, cemaatlere katýlmak gibi herkesin muktedir olabileceði amellerle onlara birkýsým hayýr ve menfaat ulaþtýrýr."

Bilhassa, âlimler ve zühd sahipleri hakkýnda, ihtilatýn fazileti te´kidli olarak beyan edilmiþtir.

Birkýsým âlimler de, uzlette kesinlikle selâmet bulunduðu için, onun daha efdal olduðuna hükmetmiþlerdir. Ancak bu, kendisine terettüp eden ibadet vazifelerini ve mükellef olduðu þeyleri bilmek þartýna baðlýdýr.

Muhtar olan (tercih edilen) görüþ þudur: "Günaha düþmeyeceði hususunda zann-ý galib hasýl olan kimse için cemiyete karýþmak (ihtilaf) efdaldir."

Kirmânî ise þunu söyler: "Asrýmýzda muhtar olan inzivadýr. Zîra uðranacak meclisler (mehâfil) arasýnda günahlardan hâlî ve uzak olanlar nadirdir." Aynî ilave eder: "Ben Kirmânî´nin sözüne iþtirak ederim. Zîra bu devirde insanlara karýþmak birtakým þeylerden baþka bir þey celbetmez."

Daha uzlaþtýrýcý bir neticeye varan Kastalânî ise: "Kiþinin kemâli hem uzlet ve hem de sohbet (karýþma) ile gerçekleþir. Sohbetle dinini salim kýlamayan fakihe uzlet, hakkýný veren kimseye de sohbet gereklidir" der.[42]



4- Öldürmektense Ölmeyi Tercih Etmek:


Dahilde fitne çýktýðý zaman daða çekilmek, eve kapanmak -ve az sonra temas edileceði üzere- silah edinmemek gibi emirler, aslýnda bozulmuþ olan içtimâî durumun daha da kötüye gitmesini önlemek içindir. Fitne ateþinin yandýðý yerde sönmesi, onun üzerine gitmemeye baðlýdýr. Söndürmeye gücü yetmeyenlerin, hususi eþhasýn buna katýlmalarý, karýþmalarý, bulaþmalarý onu daha da artýracaktýr. Ýslam´ýn bu konudaki görüþünün özü budur.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), fitneye bulaþmamanýn ehemmiyetini vurgulayabilmek, tebarüz ettirebilmek, ami, cahil herkese duyurabilmek için "Fitne sýrasýnda, seni öldürmeye gelseler bile karþýlýk verme, öldürmektense ölümü tercih et" mealindeki beyanlarda, emirlerde bulunmuþtur.

Daha önce zikri geçen ve eve çekilmeyi emretmekle alâkalý rivayetlerin devamýnda umumiyetle þu sual sorulmaktadýr: "Fitneciler eve de gelirse ne yapalým?" Bu sual Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in fitnede takýnýlacak tavýrla alakalý emir ve tavsiyelerinin mantýkî silsilesi içerisinde mukadder, kaçýnýlmaz bir sualdýr. Suale verilen cevap, fitneye karýþmamak için yapýlmasý gereken gayret ve gösterilmesi gereken fedâkârlýklarýn neler olabileceðini ifade eder, hiçbir hal ve þartta fitneye bulaþmanýn meþru olmayacaðýný, dinin buna cevaz vermeyeceðini gösterir.

Sual mükerrer olarak sorulmuþtur. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de her seferinde ayný cevabý vermiþtir.

Cevap kýsaca þu mealdedir: "Fitnede öldürülmeye razý ol, fakat öldürme."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), teblið ettiði her mühim meselede olduðu gibi bunu da teblið ederken, þartlara, muhatablara göre deðiþik üsluplara yer vermiþtir. Kýsmen daha önce söylediklerimizi tekrar mahiyetinde olmakla beraber, onlardan daha þümullu, daha cami olan bir rivayeti tam olarak görelim. Rivayeti yapan Abdullah Ýbnu Mes´ud´dur. Der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in þöyle söylediðini iþittim: "Ýleride fitne çýkacak, o zaman uyuyan yatandan hayýrlýdýr; yatan oturandan hayýrlýdýr; oturan ayakta durandan hayýrlýdýr; ayakta duran yürüyenden hayýrlýdýr; yürüyen koþturandan (atlý) hayýrlýdýr. Fitnede savaþanlarýn hepsi ateþtedir." Ben: "Ey Allah´ýn Resulü, bu söylediðin fitne ne zaman olacak?" dedim. "Bu, dedi, eyyamu´lherçtir (dahilî kýtal zamanýdýr)." Ben takrar: "Eyyamü´lherç ne zaman olur?" diye sordum. Dedi ki: "Kiþi arkadaþýna itimat etmediði zaman." O güne eriþecek olsam bana ne emredersin?" dedim. "Nefsini, elini geri tut ve mahallene gir" dedi. Tekrar sordum: "Ey Allah´ýn Resulü, eðer mahalleme de girerse ne yapayým?" "Evine gir" dedi. Ben tekrar : "Ya evime de girerse?" dedim. "O takdirde mescidine gir ve þöyle yap" -dedi ve sað eliyle bileðinden tutarak- ilave etti: "Bu halde ölünceye kadar, "Rabbim Allah´týr" de."

Burada sýrayla mahalleye, eve ve en sonunda evin daha kuytu bir köþesi olan mescid odasýna sýðýnmanýn tavsiye edilmiþ olmasý, fitneden en son imkana kadar kaçýlmasý gerektiðini ifade eder. Sýðýnýlan son melceye kadar takip edildiði takdirde ise, elini tutmak, müdahale etmemek tavsiye edilir.

Baþka rivayetler, o andan yani sýðýnýlmasý mümkün son kuytu yere de düþman geldiði andan itibaren, yapýlmasý gerekecek davranýþý daha açýk olarak ifade etmektedir. Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas´dan gelen rivayette Sa´d: "..Ey Allah´ýn Resulü, düþman evime kadar girip beni öldürmek için elini kaldýracak olursa ne yapayým?" diye sorar. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hz. Adem´in oðlu (Habil) gibi ol" der ve Hz. Adem aleyhisselam´ýn oðullarý Kabil ile Habil arasýnda geçen hadiseyi hülasa eden -ve Habil´in söylediði sözleri nakleden- þu ayeti okur: "Andolsun ki, beni öldürmek için elini bana uzatýrsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatýcý deðilim. Çünkü ben, kainatýn Rabbi olan Allah´tan korkarým. Þüphesiz dilerim ki, sen kendi günahýnla birlikte benim günahýmý da yüklenesin de o ateþ yârânýndan olasýn. Ýþte zalimlerin cezasý budur" (Maide 28-29).

Bir baþka rivayette bu duruma düþecek olan bir kimseye Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), daha açýk bir ifade ile þu emri verir: "Elini tutsun, Allah´ýn öldürülen kulu (Abdullahi´l-Maktul) olsun, Allah´ýn öldüren kulu (Abdullahi´l-Katil) olmasýn. Zîra kiþi, Ýslam cemaatinde bulunur da, kardeþinin malýný yer, kanýný döker, Rabbine isyan eder ve böylece cehennem kendisine vacip olur."

Ýbnu Ömer´den gelen bir rivayette ise Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þunlarý söyler: "Sizden birine, bir adam -yani ehl-i kýbleden biri- öldürmek kastýyla geldiði zaman (iki elinden birini diðeri üzerine koyarak) (Kur´an´da Habil´in Kabil´e söylediði sözü) söyleyip Hz. Adem´in iki oðlundan en hayýrlýsý olmaktan aciz mi? Zira bu taktirde o, cennetliktir. Böyle yapmaz da geleni öldürecek olursa cehennemliktir."

Fitnede kýtalden men etmek maksadýyla bir baþka sahabiye Resûlullah þu mealde vasiyette bulunmuþtur: "Ýnsanlarýn iki ayrý emîre (lidere) biat ettiklerini gördüðün zaman, benimle birlikte katýldýðýn cihadlarda kullanmýþ olduðun kýlýcýný al, kýrýlýncaya kadar Uhud daðýna vur. Sonra evinde otur. Günahkar bir el veya ölüm sana gelinceye kadar (evinden çýkma)."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in Ebu Zerr´e yaptýðý bir tavsiyede, buraya kadar söylenenlerin ötesinde bir tedbirin emredildiði görülmektedir. "Fitne zamanýnda eve giren düþmana karþý yüzünü örtmek."

Rivayetin bizi alâkadar eden kýsmý aynen þöyle: "... Dedim ki: "Ey Allah´ýn Resulü, ya evime de girecek olurlarsa?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þu cevabý verdi: "Eðer kýlýcýn parýltýsýnýn sana galebe çalmasýndan (yani eve giren düþmana mukabele etmekten) korkarsan, giyindiðin ridanýn bir kenarý ile yüzünü ört, (seni öldürse de karþýlýk verme). Böylece hem kendi günahýyla ve hem de senin günahýnla geri dönsün ve ateþ ashabýndan (cehennemlik) olsun."

Ayný rivayette, evine gelen düþmana karþý silahýna davranma hususunda soran Ebu Zerr´e þu cevabýn verildiðini görmekteyiz: "O taktirde, sana gelen kimsenin içinde bulunduðu þeyde (yani fitnede) ona ortak olursun." Nitekim Ebu Bekre´nin: "Benim üzerime düþmanlar girecek olsalar, kendimi müdafaa için elimi silahýma uzatmam" dediði rivayet edilmiþtir.

Eyyûbu´s-Sahtiyani´nin de ifade ettiði üzere, Hz. Osman kendini öldürmek için gelen katillerine mukabele etmemiþtir. O, yukarýda kaydettiðimiz, Hz. Adem´in oðlu Habil´in, kendini öldürmek isteyen kardeþine, "Andolsun ki, beni öldürmek için elini bana uzatýrsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatýcý deðilim" dediðini haber veren ayetle, bu ümmetten amel edenin ilki olduðu belirtilir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn, fitne esnasýnda öldürmektense, ölmeyi tercih edecek kadar fitneden uzak durma hususundaki tavsiyelerine harfi harfine uymayý kendilerine þiar edinerek, Hz. Osman (radýyallahu anh)´ýn þehadetiyle teselsül eden fitnelerde Hz. Ali´nin haklý olduðunu, muhaliflerinin haksýz olduðunu kabul etmesine raðmen, Hz. Ali safýnda yer almaktan kaçýnan Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas, Abdullah Ýbnu Ömer, Muhammed Ýbnu Mesleme, Ebu Bekre ve diðerleri (radýyallahu anhüm ecmain) þu kanaati izhar etmiþlerdir: "Fitneden uzak durmak þarttýr. Öyle ki, biri gelip kendisini öldürmek istese, ona karþý müdafa-i nefis de yapýlmaz" (Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 16, 142).[43]

Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:49:40
* Fitnede Mudafa-i Nefis:


Fitne zamanýnda kiþi, evine kadar gelen düþmana bile mukabele etmekten men edilince, karþýmýza mütenakýz bir durum çýkmaktadýr. Zîra, Ýslam´da tecavüz haram olmakla beraber, müdafa-i nefis helal addedilmiþ ve hatta buna teþvik edilmiþtir. O kadar ki, malýný, canýný, namusunu müdafaa sýrasýnda öldürülen kimsenin manen þehid olacaðý belirtilmiþtir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurur: "Kim malý(ný koruma) için dövüþürken öldürülürse (manevî) þehittir. Kim kaný(ný, canýný malýný korumak) için dövüþür ve öldürülürse (manevî) þehittir. Kim ehli(nin korunmasý) için dövüþürken öldürülürse (manevî) þehittir. Kim din için dövüþürken öldürülürse o da þehittir."

Bir seferinde, bir adam gelerek malýna tecavüz eden kimseye nasýl davranacaðý hususunda Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e sorar. Aralarýnda geçen konuþma mal ve can müdafaasýnýn meþruiyetini görmekte burada kayda deðer:

"Ey Allah´ýn Resulü, bir adam gelerek malýma saldýrsa ne yapmamý tavsiye edersin?"

"Ona Allah´ý hatýrlat." Müteakip hadiste: "Allah´ý üç kere hatýrlat" denir.

"Allah´tan korkmazsa?"

"Etrafýndaki Müslümanlardan ona karþý yardým iste."

"Yanýmda Müslümanlardan kimse yoksa?"

"Ona karþý sultandan yardým iste."

"Sultan beden uzaksa?"

"Ahiret þehitlerinden biri oluncaya veya malýný koruyuncaya kadar onunla dövüþ."

Rivayetin bir baþka veçhinde: "...Dövüþ. Öldürülsen cennetliksin, öldürürsen öbürü cehennemliktir" denir. Kur´an-ý Kerim´de de -haddi aþmamak kaydýyla- yapýlacak kötülüðe denk bir kötülük yapmaya cevaz verilmiþtir: "Kötülüðün karþýlýðý ona denk bir kötülük (bir misilleme)dir. Fakat kim affeder, barýþý saðlarsa mükafaatý Allah´a aittir. Kim kendisine yapýlan zulmün ardýndan herhalde hakkýný alýrsa, artýk bunlar aleyhinde (me´suliyete) bir yol yoktur" (Þura 40, 41, 42). Ayet ve hadislerde gelen bu müdafa-i nefis hakký ile, daha önce zikrettiðimiz yasak alimler arasýnda medar-ý münakaþa olmuþtur. Ýmam Nevevî, bu münakaþalarý þöyle hülasa eder:

"Bu ve benzeri hadisler fitne zamanýnda hiçbir hal ve þartta kýtali caiz görmeyenlerin hücceti olmaktadýr. Alimler fitne sýrasýnda yapýlacak kýtal üzerine farklý görüþler ileri sürdüler. Onlardan bir grub: "Müslümanlar fitneye düþtüðü zaman, düþman evin içine girmiþ ve öldürmeye teþebbüs etmiþ bile olsa onunla kýtal edilmez; ona karþý müdafayý nefiste bulunmak caiz deðildir. Zîra eve gelen düþman (kafir deðil) mütevvildir (ayetleri inkar etmiyor, tevil ederek herkesçe benimsenmeyen bir mânayý benimsiyor.) Bu görüþ, Ashabtan Ebu Bekre ve diðer bazýlarýnýn (radýyallahu anhüm) görüþüdür.

Ýbnu Ömer, Ýmran Ýbnu´l-Husayn ve diðer bazýlarýnýn (radýyallahu anhüm) görüþüne göre, "fitneye karýþýlmaz, ancak, ölüm tehlikesi karþýsýnda nefis müdafaasý yapýlýr."

Bu iki görüþ, Müslümanlar arasýnda çýkan fitnelerin hiçbirine girmemek hususunda müttefiktir. Sahabe ve Tabiinin büyük çoðunluðu ve Ýslam âlimlerinin tamamý, "fitnede haklý tarafa yardým etmek ve onlarla birlik olarak asilere karþý mükatele etmek gerekir" demiþlerdir. Nitekim ayet-i kerimede de: "Eðer mü´minlerden iki zümre birbiriyle dövüþürlerse aralarýný (bulup) barýþtýrýn. Eðer onlardan biri diðerine karþý hâlâ tecavüz ediyorsa, siz, o tecavüz edenle, Allah´ýn emrine dönünceye kadar savaþýn..." denir.

Bu mevzuda sahih olan budur.

Hadisler ise, kendisine haklý tarafýn karþý çýktýðý kimseyle veya her ikisi de zalim olan iki grupla alâkalýdýr, þeklinde izah ve tevil edilir. Bunlardan sadece biriyle tevil edilemez. Eðer birincilerin dediði gibi hareket edilecek olursa fesad ortalýðý kaplar, baði ve sapýk olanlarýn hakimiyeti devam eder gider. Doðruyu Allah bilir."

Fahreddin-i Razi de, müdafa-i nefsin meþruiyyetini te´yid etmekle beraber, bunun mütecaviz tarafa mümkün olan asgari bir zarar vermek suretiyle yapýlmasý hususunda ehl-i ilmin ittifak ettiðini kaydeder.

Aliyyu´l-Kârî, Ebu Zerr´den gelen: "...Eðer kýlýcýn parýltýsýnýn sana galebe çalmasýndan (yani eve seni öldürmek için giren düþmana mukabele etmekten) korkarsan, giyindiðin ridanýn bir kenarý ile yüzünü ört.." mealindeki hadisin þerhini yaparken, Tîbî´den þöyle bir görüþ kaydeder: "...Doðrusu þudur: Eðer eve gelen düþman Müslüman ise ve kendisine bir fesad da terettüp etmeyecek ise, onu defetmesi caizdir. Eðer düþman kafir ise, mümkün mertebe def´i vacibtir."

Fitne sýrasýnda mütecavize -eve kadar gelmiþ bile olsa- mukabele edilmemesi görüþünde olanlarýn delil olarak gösterdikleri ayet-i kerime de ayrýca üzerinde durulmasý gereken bir ayettir. Mevzubahs olan ayette Hz. Adem (aleyhissalâtu vesselâm)´in oðlu Habil, kardeþi Kabil´e þunu söyler: "Kasem ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben, seni öldürmek için sana el uzatacak deðilim. Ben alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarým. Ben isterim ki sen, benim günahýmý da kendi günahýný da yüklenip varasýn da, o ateþe layýklardan olasýn..." (Maide 28).

Bu ayetle alâkalý olarak, müfessir Hamdi Yazýr, þu açýklamayý yapar: "Burada iki sual vardýr:

Birincisi: "Bir baþka ayette mealen: "Hiç kimse baþkasýnýn günahýndan sorumlu deðildir" (Fatýr 18) dendiði halde, katil maktulün günahýný nasýl yüklenir? Bu nokta birkaç veçh ile izah edilmiþtir. Bir hadis-i þerifte: "Birbirine küfreden iki kiþinin bütün söyledikleri, mazlum, haddi aþmadýkça ilk baþlayana aittir" denmektedir. Yani ilk baþlayan hem aynen kendisinin günahýný, hem de sebep olduðundan dolayý arkadaþýnýn bir mislini yüklenir. Fakat mazlum tecavüz edip daha ileri gitmedikçe."

Ayrýca ayette geçen: "Benim günahýmý da..", sözü "þayet sana karþý mukabeleten el uzatýrsam gireceðim günahýn bir misli" demektir.

Binaenaleyh biri tecavüz eder, diðeri de mukabele eyler de ikisi de maktul düþecek olursa, ilk baþlayan iki cinayet, öbürü de bir cinayet yapmýþ olur.

Beriki mukabele etmeyecek olursa bu, bir cinayetten de kurtulur. Fakat katil yine iki cinayet yapmýþ ve iki günah yüklenmiþ bulunur ki, birisi mazlumu katletmek, diðeri kendini ukubete müstehak kýlýp ateþe atmak cinayetidir.

Bundan baþka, "benim günahýmý..." sözü, "beni öldürmek günahýný..." mânasýna geldiði gibi, "kendi günahýný.." sözü de "bundan evvelki günahýn (Kabil´le ilgili olarak) ezcümle kurbanýnýn kabul edilmemesine sebep olan günahýn" demek de olabilir. Nitekim bu ikinci mânayý Ýbnu Abbas, Ýbnu Mes´ud, Hasan-ý Basrî gibi selefin büyükleri ayetten anlamýþlardýr.

Eyyubu´s-Sahtiyanî, bu ayetle ilk amel eden Müslüman kimsenin Hz. Osman olduðunu, kendini basanlara mukabele etmektense onlar tarafýndan öldürülmeyi tercih ettiðini söyler.

Burada hemen kaydedelim ki, birbirini takip eden fenalýklarýn çýkmasýna sebep olan fitneci kimseye sadece ilk yaptýðýnýn günahý deðil, arkadan teselsül edecek fenalýklarýn da günahýndan bir misli gelecektir. Nitekim, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kýyamete kadar iþlenecek cinayetlerin günahýndan bir mislinin Hz. Adem (aleyhissalâtu vesselâm)´in oðlu Kabil´e geleceðini, çünkü yeryüzünde bu menfur iþi onun baþlattýðýný ifade eder.

Ýbnu Hacer´in bir kaydýný nazar-ý dikkate alacak olursak, "fitneye karýþmak mý, karýþmamak mý, fitne sýrasýnda müdafa-i nefis caiz mi, deðil mi?" gibi ihtilaf ve münakaþalarýn, aslýnda bir ýstýlah karýþýklýðýndan ileri geldiði söylenebilir. Zîra, onun kaydettiði üzere, alimlerin bir kýsmýna göre, "fitne" tabiriyle sadece dünyevî maksatlarla çýkartýlan kargaþalarý anlamak gerekir. Baðy tabir edilen ve meþru devlete, haksýz bir teville karþý gelen isyancýlarýn eylemi, karýþmaktan men edilen fitne deðildir, bertaraf edilinceye kadar bunlarla savaþ gerekir.

Bu duruma göre, Nevevî´nin az önce sunduðumuz açýklamalarýnda rastlanan -ve belli bir ölçüde, tenakuz olarak deðerlendirilmesi mümkün olan- müphemlik böylece ortadan kalkmýþ oluyor. Haklý tarafa yardým veya ayet-i kerimede ifade edilen "birbiriyle dövüþen iki mü´min zümreden mütecaviz olanla, Allah´ýn emrine dönünceye kadar savaþ" emri de, meþru devlete karþý bir te´vile dayanarak, haksýz olarak isyan edenlere karþý devletin yanýnda yapýlacak savaþý ifade eder. Deðilse, devlete karþý isyan eden muhtelif fýrkalardan birini desteklemek mânasýna gelmez. Ýlerde bu bahse tekrar döneceðiz.[44]





Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:50:11
5- Dilini Tutmak:


Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in bir kýsým hadislerine göre, fitne yoksa çýkaran, çýkmýþ ise büyütüp geliþtiren ve fertleri fitnenin getireceði þerlerin içine atan en mühim amillerden biri de "dil"dir. Fitneye karþý mü´minleri uyarmak maksadýyla varid olan bir kýsým hadislerde dilin rolüne dikkat çekilerek, dilin kýlýç gibi, hatta kýlýçtan da beter olduðu ifade edilmiþtir.

Ebu Davud´da gelen Ebu Hüreyre rivayetinde: "Saðýr, dilsiz ve kör fitne gelecek. Fitneye azýcýk meyledenin üzerine o, süratle gelir (kendine çeker). Fitnede dilini oynatmak aynen kýlýç oynatmak gibidir" denir. Abdullah Ýbnu Amr´ýn rivayetinde ise, dilin kýlýçtan daha beter tesir icra edeceði ifade edilir: "Haberiniz olsun ki, ilerde Araplarý darmadaðýn edecek fitne çýkacak. O yüzden ölenlerin hepsi ateþtedir. O zaman dil(i kullanmak) kýlýç kullanmaktan beterdir."

Yine Abdullah Ýbn-i Amr´dan gelen bir rivayette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in gelecek fitne ile alâkalý tasvir ve ihbarlarý üzerine, "O çýktýðý zaman ne yapalým?" diye soranlara: "Evine çekil, diline sahip ol, maruf ile amel et, münkeri terket, kendi çolukçocuðunla ilgilen, baþkasýyla meþgul olma" þeklinde cevap verdiðini görmekteyiz.

Hadiste yasaklanmýþ bulunan "fitnede dil oynatmak" tan maksad nedir?

Aliyu´l-Kârî´nin Mirkat´ta naklettiði açýklamalara göre, halkýn dedikodusunu yapmak, fitneye karýþanlarýn lehinde veya aleyhinde konuþmak, bir tarafý kötülerken bir tarafý övmek suretiyle iki gruptan birini ta´n etmek, hep bu yasaða girmektedir. Hatta zalim idarecilere haber götürüp (ispiyonculuk yapmak) da bu yasaðýn tahtýndadýr. Zîra bu davranýþ idarecinin öfkesini kabartarak öldürme, hapis, sürgün vesair pek ciddi öyle fenalýklara sebep olur ki, kýlýç kullanmak bu kadarýný yapamaz.

Münâvî, "dilini tutmak" emrinden, "konuþmazdan önce iyice düþünerek sadece lehine olacak hususlarda konuþup, kendini ilgilendirmeyen hususlarda hiç konuþmamayý" anlar.

Yukarýda kaydettiklerimizden öyle anlaþýlýyor ki, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in Hz. Muaz´a bir vesileyle söylemiþ bulunduðu: "Ey Allah hayrýný veresice Muaz, insanlarý yüzüstü ateþe atan þeyin, dilleriyle haset etiklerinden baþkasý olduðunu mu zannediyorsun?" sözü fitne hakkýnda da aynen doðrudur: Ýnsaný fitneye atacak veya fitneden koruyacak en mühim amillerden biri dildir.[45]



6- Kalben Kerahet


Fitnenin maddî ve manevî þerrinden kurtuluþun mühim þartlarýndan biri, kalben fitneye buðzetmektir. Aslýnda münker olarak ifade edilen her çeþit þer ve kötülüðün izalesi için eliyle, diliyle müdahale bir vecibe kýlýnmýþ ise de, gerek þerrin büyüklüðü, gerek þahsýn aczi gözönüne alýnarak "gücü yetiyorsa", "fitneyi artýrmayacaksa" gibi kayýtlar konmuþtur. Güçsüzlüðü sebebiyle þer ve fitneye eli ve diliyle müdahele edemeyecek durumda olan kimselerden, ortadaki kötülüðe karþý, en azýndan kalben kerahet istenmiþtir. Buna da gücü yetmeyen kimse düþünülemez. Dinimizin yasakladýðý þeyleri , devrin icabý, modanýn icabý, bulunduðumuz cemiyetin icabý diyerek meþru görmek mümkün deðildir. Kiþi birkýsým münkerleri iþlemek durumunda olsa bile, onun kötülüðünü kabul etmek, kalben nefret etmek zorundadýr.

Hadiste kesin bir dille þöyle denir: "Yeryüzünde bir hata iþlendiði vakit, bunu görüp de ikrah eden sanki orada bulunmayan birisi gibidir. Orada bulunmadýðý halde, iþlenen fenalýðý hoþ görüp razý olan kimse de sanki fenalýða þahit olmuþ gibidir." Evet hadiste, "Mü´minin niyeti amelinden hayýrlýdýr" buyrulmuþtur.[46]



7- Mal Ve Evlatça Hiffet


Gerek daða çekilmek ve gerekse eve çekilmek suretiyle fiile konmasý tavsiye edilen fitneden kaçma ve inzivanýn gerçekleþmesine yardýmcý olacak durumlarýn da ayrýca tavsiye edildiðine þahit olmaktayýz. Bu cümleden olarak, mal ve evlad azlýðý zikredilmektedir. Bir rivayette Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ýkinci asrýn baþýnda sizin en hayýrlýnýz hissece hafif olanýdýr" der. "Hissece hafiflik nedir?" diye sorulunca: "Ehil ve malý olmayandýr" diye cevap verir.

Bir baþka rivayet de þöyle: "Öyle bir devir gelecek ki, o zaman bekarlýk helal olacak. O zaman dindar kiþi, civciviyle kaçan bir kuþ, yavrusuyla kaçan bir tilki gibi, diniyle birlikte bir daðdan öbür daða, bir inden öbür ine kaçmadýkça selamet bulamaz. Bu meyanda namazýný kýlar, zekatýný verir ve hayýr iþleri dýþýnda insanlardan uzak durur."[47]




Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:50:55
8- Silah Edinmemek:


Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), fitneyi önleyici, þümûlünü azaltýcý tedbirler meyanýnda "fitne sýrasýnda silah satýþýný yasaklamakla" kalmaz, elde herhangi bir silah bulundurulmasýný kesinlikle yasaklar. Rivayetlerde bu yasak "mevcutlarýn kýrýlmasý", "taþa çalýnmasý", "tahtadan kýlýç kuþanýlmasý" þeklinde ifade edilir.

Þu noktayý bilhassa belirtmeliyiz: Silah edinmeme emri, hassaten evinde kalanlara yapýlmaktadýr. Daha önce de belirttiðimiz üzere fitneye karýþmamak için ilk tavsiye edilen husus deve, koyun gibi hayvanlarýný alarak daðlara çekilmek veya ekim arazisinin baþýna geçmek, meskun mahalden uzaklaþmaktýr. Bu imkânlardan mahrum kiþiye de evine kapanmasý emredilir.

Ýþte bu sonuncu durumda olan kimsenin peþi takip edilebilir, fitneye düþürülebilir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu ihtimali asgariye düþürebilmek için bu durumdaki kimselere silah edinmemeyi emretmektedir.

Söylenen bu hususu az yukarýda kaydettiðimiz Ebu Bekre hadisinin devamýnda görmekteyiz: "...Fitne vaki olduðu zaman devesi olan devesine, davarý olan da davarýna iltihak etsin, kimin de arazisi varsa, arazisine gitsin." Bir adam sordu: "Ey Allah´ýn Resulü! Ne devesi, ne davarý ve ne de arazisi olmayan kimse ne yapacak?" Cevaben: "Kýlýcýna gitsin, keskin tarafýný taþa vursun, sonra da gücü yettiðince fitneden kaçsýn" dedi."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu emrin ehemmiyetini vicdanlarda tesbit için: "Ey Allahým, teblið vazifemi yaptým mý, ey Allahým, teblið vazifemi yaptým mý, ey Allahým "teblið vazifemi yaptým mý?" diye üç kere tekrar eder.

Hadisin bir baþka veçhinde: "Kýlýcýný alsýn, keskin tarafýný kara taþa vursun" denir. Muhammed Ýbnu Mesleme´ye de: "Kýlýcýný al, Uhud daðýna git, kýrýlýncaya kadar daða vur" demiþtir.

Nevevî: "Kýlýcýný taþa çalsýn" emri ile hakikaten kýlýcýn kýrýlmasý mý, yoksa bununla mecaz mý kastedildiði hususunu ele alarak bazý alimlerin: "Hadisin zahirine göre, kiþinin kendisine fitne kapýsýný kapamasý için, gerçekten kýlýcý kýrmasý gerekir" derken, bazýlarýnýn da: "Bu mecazdýr, asýl maksad kýtalin terkidir" dediðini belirtir. Ancak birinci görüþün muteber görüþ olduðunu kaydeder. Bu görüþ baþka alimlerce de paylaþýlmýþtýr.

Fitne çýktýðý zaman kýrýlmasý gereken silah sadece kýlýç deðil, silahýn her çeþididir. Nitekim bir baþka rivayette, fitne hakkýnda gerekli bilgi verildikten sonra: "Yaylarýnýzý kýrýn, kiriþlerinizi parça parça edin, kýlýçlarýnýzý taþa vurun (ve evlerinizin içine girin). Buna raðmen birinizin üzerine gelirlerse, Hz. Adem´in iki oðlundan hayýrlýsý (Habil) gibi olun" buyurur.

Yayýn kýrýlmasýndan sonra kiriþin bir iþe yaramayacaðý bedihi olduðu halde, kiriþin de parçalanmasýnýn emredilmesinde, bazý alimler, yasaktaki mübalaðanýn vurgulanma gayesini görmüþlerdir. Fakat baþkasýnýn istifade etmesini önleme gayesine de matuf olduðu söylenmiþtir.

Birçok durumlarda Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in ashabýna: "Müslümanlar arasýnda fitne çýktýðý vakit tahtadan bir kýlýç edinin" diyerek öldürücü silah bulundurma yasaðýný dile getirdiðini görmekteyiz.

Hadis kitaplarý, bu yasaða da harfiyyen uyup tahtadan kýlýç taþýyanlarýn örneklerini zikreder. Bunlardan biri Ebu Müslim´dir, bir diðeri Ühban Ýbnu Sayfi´dir. Ebu Müslim ile alâkalý rivayet aynen þöyle: "Hz. Ali, Hz. Muaviye ile olan mücadelesi sýrasýnda hazýrlýk yapmak üzere Basra´ya gelir ve Ebu Müslim´e uðrayarak: "Bana yardým et" der. Ebu Müslim "hayýr" diye kestirip atmaktansa lisan-ý hal ile bunu ifade etmeyi tercih ederek kýlýcýný getirir. Kýnýndan bir karýþ kadar sýyýrýr. Hz. Ali (radýyallahu anh)´ye bunun tahtadan olduðunu gösterdikten sonra þu açýklamayý yapar: "Can dostum ve senin amcaoðlun (aleyhissalâtu vesselâm) benden, "Müslümanlar arasýnda fitne çýktýðý zaman tahta kýlýç edinmem" hususunda söz aldý (ve ben de yaptým. Buna raðmen) seninle harbe çýkmamý istersen yine de çýkarým." Hz. Ali þu cevabý verir: "Ne sana, ne de kýlýcýna ihtiyacým yok." [48]

Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:51:30
ÝKÝNCÝ FASIL


ZAMANLA VUKÛA GELECEK FÝTNE VE HEVÂLARDAN ZÝKREDÝLENLER



UMUMÎ AÇIKLAMA




Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), fitne hadislerinde, kýyamete kadar Müslümanlar arasýnda cereyan edecek pek çok hadisatý haber vermiþtir. Hz. Huzeyfe´nin ifadesiyle etrafýnda üç yüz kiþi toplayabilecek fitne baþlarýný adlarý, baba adlarý, kabile adlarýyla bildirmiþtir.

Yani fitne ile ilgili oldukça teferruata inen ihbarlarda bulunmuþtur. Bugün bize rivayet edilebilen hadisler, Hz. Huzeyfe´nin dediði açýklýkta bir fitneler listesi çýkarmamýza imkan tanýmaz. Ancak, Teysir müellifinin koyduðu baþlýktan, bu hadislerin iki kýsýmda mütalaa edilebileceðine inanýyoruz:

1- Ýsmi zikredilen sarih fitneler.

2- Ýsmi zikredilmeyen, umumî vasýflarý zikredilen fitneler.

Ýsmi zikredilenleri, þarihler hadiseler vuku buldukça "bu fitne falan hadiste haber verilen fitnedir" diye belirtmiþlerdir. Ýkinci kýsmý, izmi zikredilmeyen, vasfý zikredilen fitneler teþkil eder. Kýyamete kadar, Ýslam aleminin her köþesinde her devirde vukua gelecek hadiselere bunlarý tatbik etmek mümkündür. Ancak, hadis sarih olmadýðý için, bu çeþit tatbiklerde ve yorumlarda kesin ifadeden kaçýnmak gerekir, ihtimalli konuþmak ihtiyata muvafýk olur.

Biz burada, hadislere geçmezden önce fitnelerin çeþitleriyle ilgili umumi bir açýklamada bulunacak, sonra hadisleri ve -gereken yerlerde- açýklamalarýný kaydedeceðiz:[49]



FÝTNENÝN ÇEÞÝTLERÝ:



Bir hadiste, giderek aðýrlaþacak olduðu bildirilen dört ayrý fitneden bahsedilmektedir: "Dört (büyük) fitne vukua gelecek. Birinci fitnede kan dökmek helal addedilecek; ikincisinde hem kan hem de mal helal addedilecek; üçüncüsünde kan, mal ve ferc (ýrza tecavüz) helal addedilecek. Dördüncüsü ise Deccal fitnesidir."

Ebu Davud´da yer alan bir rivayet de dikkat çekicidir. Ýbnu Ömer anlatýyor: "Biz bir grup kimse, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in yanýnda idik. Bize fitnelerden bahsetti ve ýsrarla üzerinde durdu. Bu meyanda "demirbaþ fitne"yi (fitnetu´l-ahlas) mevzubahs etti. Derken dinleyenlerden birisi: "Ey Allah´ýn Resulü, demirbaþ fitne de nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "O, (kin, husumet ve düþmanlýk sebebiyle insanlardan) kaçmaktýr, (mal ve ehil yaðmalandýðý için) açýkta kalmaktýr. Sonra refah fitnesi (fitnetu´sserra) var. Bunun dumaný Ehl-i Beytimden bir adamýn ayaklarýnýn altýndan (gelir). O, kendisini benden zanneder, o benden deðildir. Benim dostlarým müttaki kimselerdir. Sonra insanlar, ilmi ve fikri nakýs olduðu için ehil olmayan, kararsýz bir kimsenin etrafýnda toplanýrlar. Sonra yaygýn (yani herkese bulaþan) fitne (fitnetu´dduheyma) gelir. Bu fitne ümmetimden kimseyi istisna etmez, hepsine bir darbe vurur. Her ne zaman bittiðine hükmedilse, yine baþlar ve temadi eder gider. Bu fitne zamanýnda kiþi, mü´min olarak sabahlar, kâfir olarak akþamlar. Bu zamanda insanlar iki ayrý gruba ayrýlýr:

1) Ýman grubu ki, burada nifak yoktur.

2) Nifak grubu ki burada da iman yoktur.

Ýþte siz bu durumda iken, artýk sabah-akþam Deccal´ýn gelmesini bekleyin."

Bu hadiste sözkonusu edilen fitne çeþitleri birbirini takiben ortaya çýkacak fitneler olabileceði gibi, birbiriyle öncelik, sonralýk irtibatý olmayan fitneler de olabilir.

Kur´an-ý Kerim´de, bilhassa geldiði zaman, sadece zalimlere deðil, herkese çarpan fitneye karþý dikkat çekilmiþ olmasý da (Enfal 25), fitnelerin çeþitli olacaðýný te´yid etmektedir. Hatta ayette geçen fitnenin yukarýda zikri geçen "yaygýn fitne (fitnetu´dduheyma) olduðu da söylenebilir.

Bir baþka hadiste Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) fitneden daha deðiþik kelimelerle bahseder: "Þurasý muhakkak ki, benden sonra henat ve henat (yani þerler ve fesatlar) olacak. Cemaatten ayrýlan veya Muhammed ümmetinin birliðini bozmak isteyen birisini gördünüz mü, bu herifi kim olursa olsun öldürün. Zîra Allah´ýn (yardým) eli cemaat üzerindedir. Þeytan ise cemaatten ayrýlanla birliktedir."[50]




Ynt: Fitneler By: sumeyye Date: 03 Nisan 2010, 11:52:01
DECCAL FÝTNESÝ:



Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hadislerinde yeralan fitne çeþitlerinden bahsederken Deccal fitnesinden ayrýca bahsetmemiz gerekmektedir. Zîra, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bilhassa bu fitneye karþý mükerreren uyarýda bulunmuþtur. Hadislere göre, bu fitne, insanlýðýn en büyük fitnesidir. Hz. Nuh´tan bu yana bütün peygamberler aleyhimüsselam, ümmetlerini Deccal fitnesine karþý uyarmýþlardýr. Deccal´in iki gözünün arasýnda kafir yazýlýdýr, okuma yazmayý bilen de bilmeyen de bunu okur. Deccal´ýn beraberinde ateþ ve cennet beraber bulunur, onun ateþi cennet, cenneti ateþtir. Onun iki akan nehri vardýr. Bakýnca biri tatlý sudur, diðeri yakýcý ateþtir. Fakat kim buna kavuþursa ateþ olan nehre gelmeli, ondan içmelidir. Zîra o aslýnda tatlý sudur. Deccal Medine ve Mekke haricinde her beldeye ayak basacaktýr. Çýkacak olan Deccal sayýca otuzu bulacak, hepsi de Allah ve Resulü hakkýnda iftiralar düzerek küfre düþecek vs.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in, Deccal fitnesine karþý vaki uyarýlarý tebligatýnda mühim bir yer tutar. Bu husus, Deccal´le alâkalý rivayetlerin çokluðundan anlaþýlabileceði gibi, bilahare bunun, selef tarafýndan mahalle mekteplerinde muallimler tarafýndan çocuklara öðretilecek bilgiler arasýnda yer verilmesi gerektiðine hükmedilecek kadar ehemmiyet verilmiþ olmasýndan da anlaþýlmaktadýr.

Esasen Heysemi tarafýndan sýhhati te´yid edilen bir hadiste Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Deccal fitnesine karþý halký devamlý uyarmayý tavsiye etmekte bunun terkini hoþ karþýlamamaktadýr: "Ýnsanlar Deccal´ý zikrettiði, imamlar minberlerden bunu duyurmaya devam ettiði müddetçe Deccal çýkmaz." Öyle ise, bazý hadislere göre, namazlarýn arkasýnda istiaze edilecek, Allah´ýn yardýmý talep edilecek dört þeyden biri "Deccal fitnesi" olmalýdýr.

Fitne üzerine gelen ve bazan birbirine zýd olan tavsiflerin, farklý zaman ve farklý mekanlarda zuhur edecek, mahiyetçe birbirinden farklý fitnelerle alâkalý olduðuna þarihlerce de dikkat çekilmiþtir. Nitekim Buhari þarihi aynî, muhtelif hadislerde kýyamet alâmetleri olarak beyan edilen "cimriliðin artmasý" ile, yine muhtelif hadislerde ifade edilen "bolluðun artmasý" gibi zýt durumlarý, dediðimiz þekilde te´lif zýmnýnda þunlarý söyler: "Her ikisi de (yani bolluðun artmasý da, cimriliðin artmasý da) kýyamet alâmetlerindendir. Fakat, her biri baþka baþka zamanlara aittir."[51]



DEVLETE ÝSYAN:



Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hadislerinde mevzubahs edilen fitneleri, baþta Ashab olmak üzere, her devir âlimleri kendi zamanlarýndaki huzursuzluklara tatbik etmiþlerdir. Zamanýmýzýn Müslümanlarý da tabii olarak ayný þeyi yapmak isteyecektir. Ancak, kýyamete kadar gelecek her devre hitap eden Resulullah´ýn sözlerini belli bir asýrda yorumlarken, hataya düþmemek için son derece dikkat etmek gerekir.

Bu sebeple "imtihan"dan "isyan"a kadar pek çok mânalarý ihtiva eden fitne ve müteradifi tabirlerle alâkalý açýklamalarda yanlýþ anlamalara, tehlikeli ve ters yorumlara düþmeyi önlemek için, devlete karþý gelmek þeklinde ifadesini bulan dahilî fitneler hususunda fukahanýn taksimat ve deðerlendirmesini burada kaydetmeyi lüzumlu görüyoruz. Esasen gayemiz, bugünkü fiilî durumu teker teker ele alarak tahlil etmekten ziyade, Ýslamî ölçüyü, sünnette, Kur´an´da ve alimlerin deðerlendirmelerinde yer almýþ olan zaman ve mekanüstü endazeyi okuyucunun eline vermeye çalýþmaktýr. Ölçme iþini, miyara vurma iþini okuyucunun ferasetine býrakacaðýz.

Fakihler, meþru otoriteye (veliyyü´l-emr´e) itaat etmemek, karþý gelmek þeklinde tezahür eden davranýþlarý adi suçlardan ayrý mütalaa etmiþlerdir. Günümüzde de bu çeþit cürümlere kýsaca "siyasî cürüm" diyoruz. Ýslam fakihleri bu siyasî cürmü iþleyenleri dört grupta mütalaa etmiþlerdir:[52]




radyobeyan