Feraiz By: sumeyye Date: 12 Nisan 2010, 13:51:00
Feraiz
FERAÝZ VE MEVARÝS (MÝRASLAR) BÖLÜMÜ
MÝRASIN SEBEPLERÝ, MANÝLERÝ
UMUMÝ AÇIKLAMA
FERAÝZÝN AHKÂMI VE VARÝSLER
DEDE VE NÝNE
KIZLAR VE KIZKARDEÞLER
ERKEK KARDEÞLER
CENÝN
MÜLÂANE ÇOCUGU
MU´TEDDE (ÝDDET BEKLEYEN KADIN)
KELÂLE (NE EVLAD NE DE BABA BIRAKMADAN ÖLEN)
ZEVÝL ERHAM
DÝYETÝN MÝRASI
SADAKANIN MÝRASI
VARÝSLER CEMAATÝ
VELA´NIN MÝRAS OLMASI
ASABE´NÝN MÝRASI
RESÛLULLAH ALEYHÝSSALÂTU VESSELÂM VE GERÝDE BIRAKTIKLARININ MÝRASI 27
RESULULLAH´IN GERÝDE BIRAKTIGI MALLAR
FERAÝZ VE MEVARÝS (MÝRASLAR) BÖLÜMÜ
(Bu bölümde üç fasýl vardýr)
BÝRÝNCÝ FASIL
MÝRASIN SEBEPLERÝ, MANÝLERÝ
ÝKÝNCÝ FASIL
FERAÝZÝN AHKAMI VE VARÝSLER
Dede, Nine
Kýzlar, Kýzkardeþler
Erkek Kardeþler
Cenin
Veled-i Mülâane
Mutedde (Ýddet Bekleyen Kadýn)
Kelâle (ne evlad ne de baba býrakmadan ölen)
Zevi´l-Erhâm
Miras-ý diyet
Miras-ý sadaka
Cemaat-ý varis
Miras-ý vela
Miras-ý asabe
ÜÇÜNCÜ FASIL
RESULULLAH (ALEYHÝSSALATU VESSELAM)´IN MÝRASI VE GERÝDE BIRAKTIKLARI
FERAÝZ BÖLÜMÜ
BÝRÝNCÝ FASIL
MÝRASIN SEBEPLERÝ, MANÝLERÝ
UMUMÝ AÇIKLAMA
Ferâiz kelimesi farizanýn cem´idir. Fariza, mefrûza manasýnda yani ism-i mef´ul olarak kullanýlmaktadýr. Kesmek manasýna gelen farz kökünden gelir. Arap فَرَضَتْ لِفَُنٍ كَذَا deyince "Ona maldan bir miktar kesip (ayýrdým)" demiþ olur. Bu yorum Hattabi´ye göredir. Bazý alimler, bu kelimenin yayýn iki ucuna kiriþ yerleþtirmek maksadýyla oyuk açmak manasýna gelen farzdan geldiðini iddia etmiþtir. Ancak, "Bu ikinci manada Allah´ýn farzettiði þeyler kastedilir. Bunlar, Allah´ýn kullara mecbur ettiði þeylerdir (kul onun dýþýna çýkamaz)" denmiþtir.
Ragýp der ki: "Farz, sert bir þeyi kesmek, onda iz meydana getirmektir. Mevaris þu ayette feraiz kelimesiyle hususileþtirilmiþtir: نَصِيباً مَفْرُوضاً "takdir edilmiþ pay" (Nisa 7). Burada "miktar" veya "malum" veya "baþkalarýndan kesilip ayrýlmýþ" manalarýna gelir. Ýbarenin geçtiði ayetin meali þöyle:
"Erkekler için anne ile babanýn ve yakýn akrabanýn býraktýðý mirastan bir pay vardýr. Kadýnlar için de anne ile babanýn ve yakýn akrabanýn býraktýðý mirastan bir pay vardýr. Miras olarak kalan mal az olsun çok olsun, "onlar için takdir edilmiþ birer pay vardýr"; hiçbiri bundan mahrum býrakýlamaz" (Nisa 7)."
Þu halde feraiz kelimesi mirastan varislere düþen haklarý, paylarý ifade etmektedir. Bu paylar meselesi, ölen kimsenin býraktýðý mallarýn çeþidine, geride býraktýðý þahýslarýn akrabalýk derecesine, onlarýn kadýn-erkek þeklindeki cinsiyetine, borç býrakýpbýrakmadýðý, vasiyette bulunupbulunmadýðý gibi farklý durumlara baðlý olduðu için hesaplanmasý karmaþýk bir konudur. Bu hususi bir ilim ister. Bu sebeple buna ilm-i feraiz denmiþtir. Bu ilmi iyi bilenlere de ferazi denilir. Resûlullah ferâiz ilminin ihmal edilmemesine, zamanla bunu bilenlerin pek azalacaðýna dikkat çekmiþtir. [1]
ـ4706 ـ1ـ عن أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ، وََ الْكَافِرُ الْمُسْلِمَ[. أخرجه الستة إ النّسَائِى، ولم يذكر مالك: و الكافر المسلم .
1. (4706)- Üsâme Ýbnu Zeyd (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Müslüman kimse kafir kimseye varis olamaz; kâfir de Müslümana varis olamaz." [Buharî, Feraiz 26; Müslim, Feraiz 1, (1614); Muvatta, Feraiz 10, (2, 519); Ebu Davud, Feraiz 10, (2909); Tirmizî, Feraiz 15, (2108).][2]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 12 Nisan 2010, 13:52:43
AÇIKLAMA:
"Ýslam dini farklý dinlere mensup olanlarýn birbirlerine varis olamayacaðýný teþrî etmiþtir. Yukarýdaki hadisi aynen bab baþlýðý yapan Buharî hazretleri, baþlýðýn devamý olarak, Ýslam ulemasýnýn ittifak ettiði bir hususu kaydeder: "...Mirasýn taksiminden önce Müslüman olan kimseye miras yoktur."
Ancak, hadis metninden bu hükmün çýkarýlmasý ihtilaflý bir meseledir. Bir kýsým alimler bu hükme giderken, diðer bir kýsmý: "Bunun için baþka delile ihtiyaç var" demiþtir.
"Mirasýn taksiminden önce Müslüman olan kimseye miras yoktur" diyenlere karþý çýkanlar der ki: "Kiþi, mirasa, ölümle istihkak kesbeder. Öyleyse ölümle mal, sahibinin mülkiyetinden çýktý mý, artýk varislerin hak sahibi olmasý için taksim beklenmez. Ölüden kendilerine intikal eden mala müstehak olmuþlardýr; mal henüz taksim edilmemiþ bile olsa." Ýbnu´l-Münir burada þöyle bir temsil getirir: "Ölen bir Müslümanýn, biri kafir biri Müslüman iki oðlu olsa, kafir olan oðlu, mal taksim edilmezden önce Müslüman olsa, cumhura göre bu oðlan mirastan pay alýr. Buna sadedinde olduðumuz Üsame Ýbnu Zeyd (radýyallahu anh) hadisinin amm olan hükmü delalet eder. Ancak Hz. Muaz´dan gelen hadise göre Müslümanýn varis olma nokta-i nazarý deðiþmektedir: Müslüman, kafire varis olabilmekte, kafir Müslümana olamamaktadýr. Hz. MuazResûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn "Ýslam artar, eksilmez"[3] hadisine dayanýr."
Birkýsým alimler Ebu Davud´da (Feraiz 10) da gelmiþ olan bu hadisin, ihticac edilmeyecek kadar zayýf olduðunu ileri sürmüþtür. Müsedded´in bir tahricine göre, "biri Müslüman diðeri Yahudi iki kardeþ, Yahudi olan babalarýnýn ölümüyle miras hususunda ihtilafa düþerler ve Hz. Muaz Ýbnu Cebel´e baþvururlar. Ýhtilafa göre Yahudi kardeþ malýn tamamýna el koymuþtur. Müslüman kardeþ buna itiraz ederek, Hz. Muaz´a çýkmýþtýr. Hz. Muaz, Müslümaný da varis kýlmýþtýr."
Ýbnu Ebi Þeybe´nin, Abdullah Ýbnu Ma´kul tarikinden yaptýðý rivayete göre, Hz. Muaviye "Biz Ehl-i Kitaba varis oluruz, onlar bize varis olamaz; týpký onlarýn kýzlarýný nikahlamak helal olduðu halde, bizim kýzlarýmýzýn onlara helal olmadýðý gibi" demiþtir. Mesruk, Said Ýbnu´l-Müseyyeb, Ýbrahim Nehai ve Ýshak Ýbnu Rahuye de böyle hükmetmiþtir.
Aksi görüþte olan cumhur der ki: "Bu hüküm, nassa muarýz olan bir kýyastýr. Halbuki nasstaki murad, (kýyasa gitmeye hacet býrakmayacak kadar) sarihtir. Böyle bir nass varken kýyasa gidilmez. Mezkur hadise gelince, maksud olan murad da nass deðildir. Bilakis Müslümanýn diðer din mensuplarýna üstün olacaðýný ifade etmektedir. Bu üstünlüðün miras meselesiyle bir alakasý yoktur. Nitekim bu hükme bir baþka kýyas muaraza eder. Buna göre, tevarüs yani varis olma hadisesi, velayetle ilgilidir. Müslümanla kafir arasýnda Rab Teala´nýn þu ayeti mucibince velâyet (dostluk) yoktur: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hýristiyanlarý dost edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onlarý dost edinirse, þüphesiz onlardan olur" (Maide 51). Ayrýca, zýmmî bir erkek harbî bir kadýnla evlense, kadýna varis olamaz. Böyle bir durumda zýmmînin: "Ben Müslümana varis olurum. Çünkü onlar bizimle nikahlanýyorlar" demesi halinde delil ters dönmüþ olur."
Bu meselede, Ýbnu Hacer´in kaydýna göre üçüncü bir görüþ, "mirasýn taksimini esas almaya" dayanýr. Bu husus, Hz. Ömer, Hz. Osman, Ýkrime, Hasan ve Cabir Ýbnu Zeyd´den rivayet edilmiþtir. Ancak Hz. Ömer´den bunun aksi görüþ de rivayet edilmiþtir.[4]
ـ4707 ـ2ـ وعن ابْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ وَجَابِرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَتَوارَثُ أهْلُ مِلَّتَيْنِ[. أخرجه أبو داود عن ابْنِ عَمْرو. والترمذي عنْ جابِرٍ .
2. (4707)- Ýbnu Amr Ýbni´l-As ve Hz. Cabir (radýyallahu anhüm) anlatýyorlar: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ýki farklý din mensuplarý birbirlerine varis olamazlar." [Ebu Davud, Feraiz 10, (2911); Tirmizî, Ferâiz 16, (2109). Ebu Davud´un rivayeti Ýbnu Amr´dan, Tirmizî´nin rivayeti Hz. Cabir´dendir.][5]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, farklý dine mensup olan kafirlerin birbirlerine varis olamayacaðýna hükmedenler esas almýþlardýr. Ancak cumhur, hadiste geçen iki dinden biriyle "Ýslam"ýn, diðeriyle "küfr"ün kastedildiðine hükmetmiþtir. Böyle olunca bundan çýkacak hüküm, önceki hadisle müsavi olur.
Þafi, Hanefî baþta olmak üzere ulâmanýn çoðunluðuna göre, kafirler kendi aralarýnda birbirlerine varis olabilirler. Müslümanla aralarýnda tevarüs cereyan etmez.
2- Alimler zýmmî ile harbî arasýnda fark gözetmiþlerdir. Ebu Hanife zýmmî ve harbî kafirlerin birbirlerine varis olamayacaklarýný söylemiþtir. Harbîler, Ebu Hanife´ye göre ayný diyarda olurlarsa tevarüs ederler. Þafii mezhebine göre böyle bir þart aranmaz.
3- Bir kýsým alimler (Sevrî, Rebîa vs.) ise kafirleri üçe ayýrmýþtýr:
* Yahudiler,
* Hýristiyanlar
* Diðerleri,
Bu üç dinden biri diðerlerine varis olamaz.
4- Medine ve Basra ulemâsýndan bir grup da þöyle demiþtir: "Kâfirlerden her grup ayrý bir dindir. Öyleyse Mecusi, putpereste varis olamaz, Yahudi Hýristiyana varis olamaz." Bu görüþte olan Evzâî daha da ifrata kaçarak; Ayný dine mensup iki farklý fýrka, birbirlerine varis olamaz" demiþtir.
5- Mürted hususunda ihtilaf edilmiþtir:
* Þafiî ve Ahmed: "Mürted öldü mü malý bütün Müslümanlara fey´ (ganimet) olur" demiþtir.
* Malik: "Malý fey´ olur. Ancak, irtidadýyla, Müslüman varislerini malýndan mahrum kýlmayý kastetti ise, mal varislerinin olur" demiþtir. Zýndýk hakkýnda da hükmü böyledir.
* Ebu Yusuf ve Muhammed´e göre "Mürtedin malý Müslüman varislerinin olur."
* Ebu Hanife´ye göre: "Ýrtidatdan önce kazandýklarý, Müslüman varislerindir. Ýrtidatdan sonraki kazandýklarý devlet hazinesine gider."
* Alkame gibi bazýlarý: "Onun malý, geçmiþ olduðu din mensuplarýna intikal eder" demiþtir.
* Davud-u Zahiri: "Girdiði dine mensup varisleri bu mala müstehak olur" demiþtir.[6]
ـ4708 ـ3ـ وعن أُسَامَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنَّهُ قَالَ: ]يَا رَسُولَ اللّهِ! أيْنَ تَنْزِلُ غَداً في دَارِكَ بِمَكَّةَ؟ قَالَ: وَهَلْ تَرَكَ لَنَا عَقِيلٌ مِنْ رِبَاعٍ أوْدُورٍ، وَكَانَ عَقِيلٌ وَرِثَ أبَا طَالِبٍ هُوَ وَطَالِبٌ، وَلَمْ يَرِثْهُ جَعْفَرٌ وََ عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُمَا ‘نَّهُمَا كَانَا مُسْلِمِينَ، وَكَانَ عَقِيلٌ وَطَالِبٌ كَافِرَيْنِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .
3. (4708)- Hz. Üsâme (radýyallahu anh)´ýn anlattýðýna göre [haccý sýrasýnda Aleyhissalâtu vesselâm´a] denmiþtir ki:
"Ey Allah´ýn Resûlü! Yarýn nereye ineceksin, Mekke´deki evine mi?""Akil bize evbark býraktý mý ki?" buyurdular.
“Akil ile Talip, Ebu Talib´e varis olmuþlardý. Ne Ali ne de Cafer (radýyallahu anhüma) ona varis olamamýþlardý. Çünkü bu ikisi Müslüman idiler. Akil ve Talib ise kafirdiler." [Buharî, Hacc 44, Cihad 180, Megazî 48; Müslim, Hacc 439, (1351); Ebu Davud, Feraiz 10, (2910).][7]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 12 Nisan 2010, 13:54:24
AÇIKLAMA:
Hadis, katilin maktule varis olamayacaðýný ifade etmektedir. Ulemâ çoðunluk itibariyle bu görüþtedir. Katil hataen veya kasten de öldürse hüküm böyledir. Hz. Ömer, Ali ve Þureyh gibi meþhur kadýlar, Þafiî, Ebu Hanife ve ashabý gibi imamlar hep ayný görüþü paylaþýrlar. Maldan da diyetten de pay alamayacaðýný söylerler.
Ýmam Malik ve Nehâî, hataen katilin diyetten olmasa da maldan miras hissesi alacaðýný söylemiþlerdir. Ancak alimler tahsis, delilsiz makbul deðil demiþlerdir.
Cabir Ýbnu Zeyd´den gelen bir rivayette daha sarih olarak: "Hangi erkek, bir erkek veya kadýný âmden veya hataen öldürecek olsa onlardan buna miras yoktur; hangi kadýn, bir erkek veya bir kadýný âmden veya hataen öldürecek olsa o kadýna bunlardan miras yoktur" denmiþtir. [11]
ـ4710 ـ5ـ وعن سعيدِ بْنِ الْمُسَيَّبٍ قَالَ: ]أبِي عُمَرُ أنْ يُوَرِّثَ أحَداً مِنَ ا‘عَاجِمِ إَّ أحَداً وُلِدَ في الْعَرَبِ[. أخرجه مالِكٌ.وزاد رزين: »وَامْرَأةً جَاءَتْ حَامًِ فَوَلَدَتْ في الْعَرَبِ فَهُوَ يَرِثُهَا إنْ مَاتَتْ وَتَرِثُهُ إنْ مَاتَ، ومِيرَاثُهُ في كِتَابِ اللّهِ تعالى« .
5. (4710)- Said Ýbnu´l-Müseyyeb rahimehullah anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallahu anh), Arap (memleketinde) doðmadýkça, Acem´den birini varis kýlmaktan imtina etmiþtir." [Muvatta, Feraiz 14, (2, 520).]
Rezîn þu ilavede bulundu: "Hamile olarak gelip Arap (memleketinde) doðuran kadýný da hariç kýldý. Bu durumda erkek, eðer ölürse kadýna varis olur. Eðer erkek ölürse, kadýn da ona varis olur. Erkeðin miras(taki pay nisbet)i Allah´ýn kitabýnda vardýr."[12]
AÇIKLAMA:
Zürkânî´nin açýklamasýna göre, Ýmam Malik´in Ýbnu´l-Müseyyeb´ten yaptýðý bu rivayet, Arap olmayanlardan birinin, ölen bir kimse hakkýnda delil ve hüccete dayanmadan: "Ben onun yakýnýyým, malýna varisim" þeklinde bir iddiada bulunacak olsa, Acemler kendi aralarýnda bunu ikrar da edecek olsalar, Hz. Ömer´in bu iddiayý kabul etmediðini fade etmektedir. Ancak, bunun gerçek olduðu bilinir ve adil Müslümanlarýn þehadetiyle sübut bulursa, bu durumda Ýslam memleketinde doðmuþ biri gibi verâset hakký doðar ve birbirlerine varis olurlar.
Ýmam Malik der ki: "Hamile bir kadýn düþman diyarýndan gelse, Arap memleketinde doðum yapsa bu çocuk belli ki onundur; kadýn ölse, çocuk ona varis olur; çocuk ölse, kadýn ona varis olur. Kadýnýn alacaðý miras payý da Allah´ýn kitabýnda belirtilmiþtir; altýda veya üçte bir."[13]
ـ4711 ـ6ـ وعن أبِى ا‘سْوَدِ الدُّؤَلِى قَالَ: ]أُتِِىَ مُعَاذٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه بِمِيرَاثِ يَهُودِيٍّ فَوَرَّثَهُ ابْناً لَهُ مُسْلِماً وَقَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ا“سَْمُ يَزِيدُ وََ يَنْقُصُ[. أخرجه أبو داود .
6. (4711)- Ebu´l-Esved ed-Düelî anlatýyor: "Hz. Muaz´a bir Yahudinin miras meselesi getirildi. Onun Müslüman oðluna da mirastan pay verdi ve dedi ki: "Ýslam [galebe çalar, ona galebe çalýnmaz], artar eksilmez." [Ebu Davud, Feraiz 10, (2912, 2913).][14]
AÇIKLAMA:
1- 4706 numaralý hadiste geçtiði üzere Hz. Muâz, Müslüman kafirden miras alabileceði görüþünde idi. Bu sebeple, kendisine intikal eden -biri Yahudi, diðeri Müslüman- iki kardeþin, Yahudi babalarýnýn mirasýyla ilgili ihtilaflarýnda, Müslüman kardeþin de mirasa iþtirak etmesine hükmetmiþtir. Kullandýðý delil de yukarýda kaydedilen, Resûlullah´ýn اِْسَْم يَزِيدُ وََ يَنْقُصُ sözüdür. Þarihler bu ibareye muhtelif manalar vermiþlerdir.
* Ýslam, (kendisine dahil olanlarla) artar, (irtidad edenlerle) eksilmez.
* Ýslam, (fethedilen memleketlerle) artar, (keferenin galebe çalacaðý diyarlarla) eksilmez.
* Ýslam´ýn hükmü galebe çalar. Onun galebe çaldýðý hususlardan biri, ebeveyninden biri Müslüman olan kimseye Ýslam hükmünün verilmesidir. Hz. Muâz bu manayý esas alarak, hadisten Müslüman kafire varis olacaðýna, fakat kafirin Müslümana varis olamayacaðýna hükmetmiþtir.
2- Hadisin bazý vecihlerinde "Ýslam üstün olur, ona üstün olunamaz" ibaresi yer eder. Teysir´in metninde yok ise de köþeli parantez içine alarak bu ziyadeyi dercettik.[15]
ـ4712 ـ7ـ وعن عَمْرِو بْنِ شُعَيْبِ عَنْ أبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أيُّمَا رَجُلٍ عَاهَرَ بِحُرَّةٍ أوْ أمَةٍ، فَالْوَلَدُ زِناً َ يَرِثُ مِنْ أبِيهِ وََ يَرِثْهُ[. أخرجه الترمذي ولم يذكر: وََ يَرِثُهُ.»المُعَاهَرَةُ« الزنا. و»الْمُعَاهِرُ« الزاني. و»عَهَرَ بِهَا« إذا زنِى بها .
7. (4712)- Amr Ýbnu Þuayb, an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Hür veya cariye bir kadýnla kim zina yaparsa, bundan hasýl olacak çocuk veled-i zinadýr, ne o babasýna, ne de babasý ona varis olamaz." [Tirmizî, Feraiz 21, (2114).] [16]
AÇIKLAMA:
Ýslâm ulemasý, bu hadise dayanarak veled-i zinanýn babaya varis olamayacaðýna hükmetmiþtir: "Çünkü derler, verasette asýl, nesebtir. Veled-i zina ile zani arasýnda nesep yoktur. Böyle olunca verasete hak kazanamaz." Bu çocuða da ne zani ne de yakýnlarý varis olamazlar.
Tirmizî, ilim ehlinin bu hadisle amel ettiðini belirtir. [17]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 12 Nisan 2010, 13:55:16
ÝKÝNCÝ FASIL
FERAÝZÝN AHKÂMI VE VARÝSLER
* DEDE VE NÝNE
ـ4713 ـ1ـ عن ابْنِ الزبير رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أنَّهُ كَتَبَ إلَيْهِ أهْلُ الْكُوفَةِ فِي الْجَدِّ فَقَالَ: أمَّا الّذِي قَالَ فيهِ رَسُولُ اللّهِ #: لَوْ كُنْتُ مُتَّخِذاً مِنْ هذِِهِ ا‘مَّةِ خَلِيً َتَّخَذْتُهُ فإنَّهُ نَزَّلَهُ مَنْزِلَةَ ا‘بِ. يَعْنِي أبَا بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ[. أخْرَجه البخاري. ومعناه: جعل الجدّ في منزلة ا‘ب، وأعطاه ما يأخذ ا‘ب من الميراث.
1. (4713)- Ýbnu´z-Zübeyr (radýyallahu anhümâ)´in anlattýðýna göre: Ehl-i Kûfe, kendisine yazarak dede hakkýnda sormuþlardý. O da þu cevabý vermiþti: "Hakkýnda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Ben bu ümmet içerisinde birini kendime halil seçseydim, onu seçerdim" dediði kimse, yani Ebu Bekr, dedeyi (miras meselesinde) baba yerine koymuþtu." [Buhârî, Fezâilu´l-Ashab 5.][18]
AÇIKLAMA:
Görüldüðü üzere, Abdullah Ýbnu Zübeyr´e dedenin mirastan alacaðý pay sorulmuþ, o da Hz. Ebu Bekr´in bu meseledeki kanaatini yazarak cevap vermiþtir. Bu cevaba göre, Hz. Ebu Bekr: "Dede, baba gibi mirastan pay almalýdýr. Büyük babanýn varlýðý halinde kardeþler mirasa iþtirak etmemelidir, miras tamamiyle dedeye kalmalýdýr" diye fetva vermiþtir.[19]
ـ4714 ـ2ـ وَعَنْ عِمْرَانِ بْنِ حُصَين رَضِيَ اللّهُ عَنْهُمَا قَالَ: ]جَاءَ رَجُلٌ الى رَسُولِ اللّهِ #: فقاَل: إنَّ ابْنَ ابْنِي مَاتَ، فَمَالِي مِنْ مِيرَاثِهِ؟ قَال: لَكَ السُّدُسُ، فَلَمَّا وَلَّى دَعَاهُ. فَقَالَ: لَكَ سُدُسٌ آخَر؛
فَلَمَّا وَلّى دَعَاهُ وَقَالَ: إنَّ السُّدُسَ اŒخَرَ طُعْمَةٌ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وقال أبو داود: قالَ قَتَادَةُ: فََ يَدرون مع أيّ شئ ورثه. قال قتادة: وأقلّ شئٍ ورث الجدّ السدس.يُقَال أعطاه هذا الشئ »طُعْمَةً« إذا أعطاه زائداً على حقه، أو أعطاه شيئاً يعطى غيره مثله .
2. (4714)- Ýmrân Ýbnu Husayn (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bir adam gelerek: "Oðlumun oðlu vefat etti. Ondan miras hakkým nedir?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sana altýda biri var!" buyurdu. Adam dönüp gidince geri çaðýrdý ve:
"Sana diðer bir altýda bir daha var!" buyurdu. Adam dönüp gidince tekrar çaðýrdý ve:
"Diðer altýda bir, (hak deðil) fazladan bir ikramdýr!" buyurdu." [Ebu Davud, Feraiz 6, (2896); Tirmizî, Feraiz 9, (2100).]
Ebu Davud der ki: "Katade þunu söyledi: "(Sahabe, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu kimseyi, baþka) hangi varisler olduðu halde varis kýldýðýný bilmiyor." Katâde devamla der ki: "Dedenin tevarüs ettiði en az miktar, altýda birdir."[20]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:45:35
AÇIKLAMA:
Þarihler, bu taksim sýrasýnda, ölen torunun herkesçe bilinen iki kýzý olmasý gerektiðini belirtirler. Böylece o iki kýz evlada üçte iki düþecek, geriye üçte bir kalacaktýr. Bu üçte birin yarýsý -ki altýda bir eder- büyükbabaya kalmýþtýr. Bu altýda bir, büyükbabanýn normal hissesidir. Geriye ikinci altýda bir kalmaktadýr. Resûlullah, baþka ehl-i feraiz (hisse düþen varis) olmadýðý için bunu da dedeye tahakkuk ettirmiþ. Ancak bunu, kanuni bir hisse sayýlmasýný önlemek için ikinci kere çaðýrarak vermiþ; onun asabelikten gelen ziyade bir baðýþ olduðunu da ayrýca belirterek: "Diðer altýda bir tu´medir (ikramdýr)" demiþtir.
Tîbî der ki: "Bu meselenin þekli þöyledir: "Ölen kimse, geride iki kýzla bu soru sahibini býrakmýþtýr. Ýki kýza üçte iki düþer, geriye üçte bir kalýr. Aleyhissalâtu vesselâm, soru sahibine miras payý olarak altýda biri verdi. Çünkü o, ölenin dedesi idi. Adam býraktý, o da çekip gitti. Sonra adamý geri çaðýrýp, ona diðer altýda biri de verdi. Böyle yapmasý, adamýn kendisine düþen payýn üçte biri olduðu zannýna düþmesin diye idi. Hadiste geçen tu´menin burada, manasý ta´sibdir, yani asabe olmaktan düþen bir ikram, yani "sana farz suretinde pay olmayan bir rýzk"dýr. Diðer altýda bire tu´me demiþ, birinci altýda bire dememiþtir. Çünkü birincisi "farz", yani sabit miras payý idi. Pay, ikram gibi deðildir. Muayyen olan miktarý deðiþmez, hep sabit kalýr. Halbuki ikram sabit bir nisbet üzere deðildir, deðiþir. Bu sebeple ona tu´me denmiþtir."
2- Katâde, "dedenin torundan en az altýda bir alacaðýný, bu altýda birin, onun normal payý (farz) olduðunu, duruma göre kanuni hakký dýþýnda bazý ikramlarda daha fazla olabileceðini" belirtiyor. Nitekim sadedinde olduðumuz hadiste Resûlullah ikinci bir altýda bir daha vermiþtir.[21]
ـ4715 ـ2ـ وعن معاوية رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّّهُ كَتَبَ الى زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ يَسْألُهُ عَنْ الجَدِّ. فَكَتَبَ إلَيْهِ: كَتَبْتَ تَسْألُنِى عَنِ الجَدِّ، واللّهُ أعْلَمُ. فإنْ ذلِكَ مِمَّا لَمْ يَكُنْ يَقْضِى فيهِ إَّ ا‘ُمَراءُ، يَعْنِى الْخلفاءُ، وقَدْ حَضَرْتُ الْخَلِيفَتَيْنِ قَبْلَكَ يُعْطِيَانِهِ النِّصْفَ مَعَ ا‘خِ الْوَاحِدِ، وَالثُّلُثَ مَعَ ا“ثْنَيْنِ فَصَاعِداً، َ يَنْقُصُ مِنَ الثُّلُثِ وَإنْ كَثُرَ ا“خْوَةُ[. أخرجه مالك .
3. (4715)- Hz. Muaviye (radýyallahu anh)´nin anlattýðýna göre: "Kendisine dedenin miras payýndan soran Zeyd Ýbnu Sabit´e þöyle yazmýþtýr: "Bana yazarak dededen soruyorsun. Doðruyu Allah bilir. Bu mesele, ancak umeranýn -yani halifelerin- hükmedeceði meselelerden biridir. Ben sizden önce iki halifeyi gördüm. Onlar ölenin tek bir kardeþi ile verasete iþtirak eden dedeye malýn yarýsýný veriyorlardý. Ýki ve daha fazla kardeþ olmasý halinde üçte bir veriyorlardý. Erkek kardeþler çok da olsa dedenin payý üçte birden aþaðý düþmezdi." [Muvatta, Feraiz 1, (2, 510).][22]
ـ4716 ـ3ـ وعن بُرَيْدَةٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَعَلَ النَّبِىُّ #: لِلْجَدَّةِ السُّدُسَ إذَا لَمْ يَكُنْ دُونَهَا أُمٌّ[. أخرجه أبو داود.
4. (4716)- Büreyde (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), büyükanneye, önünde, (ölenin) anne(si) olmadýðý takdirde, altýda bir pay koydu." [Ebu Davud, Feraiz 5, (2895).][23]
AÇIKLAMA:
Ölen torunun annesi olmadýðý takdirde büyükanneye torundan altýda bir miras düþmektedir. Eðer ölen torunun annesi hayatta ise, büyükanneye mirastan pay düþmemektedir. Burada büyükanne anneanne veya babaanne olmuþ farketmez, hükümleri birdir.[24]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:46:00
*
KIZLAR VE KIZKARDEÞLER
ـ4717 ـ1ـ عن ا‘سود بْنِ يزيد قال: ]أتَانَا مُعَاذٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه بِالْيَمَنِ مُعَلِّماً وَأمِيراً. فَسَألْنَآهُ عَنْ رَجُلٍ تُوُفَي وَتَركَ ابْنَةً وأُخْتاً. فَقَضَى ل‘بْنَةِ النِّصْفُ، وَلِ‘ُخْتِ النِّصْفُ، وَرَسُولُ اللّهِ # حَيٌّ[. أخرجه البخاريُّ، وهذا لفظه، وأبو داود .
1. (4717)- Esved Ýbnu´l-Yezid anlatýyor: "Bize (Yemen´e), Muaz (radýyallahu anh), muallim ve emir olarak geldi. Ona, bir kýzla bir kýzkardeþ býrakarak ölen kimse(nin veraset durumu) hakkýnda sorduk. O, kýz için yarým, kýzkardeþi için de yarýma hükmetti. O sýrada Aleyhissalâtu vesselâm saðdý." [Buhârî, Ferâiz 6 12; Ebu Davud, Feraiz 4, (2893).][25]
AÇIKLAMA:
Hadiste, Hz. Muaz´ýn hükmü belirtildikten sonra, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn hayatta olduðu belirtilir. Bundan maksad Hz. Muaz´ýn verdiði hükümlerde Aleyhissalâtu vesselâm´dan bir delile dayandýðýný; delil olmayan, yeni karþýlaþtýðý meselelerde karar vermeyip, Efendimizden sorduðuna dikkat çekmektir. Böylece bu hükmün Hz. Mu-az´ýn þahsî bir fetvasý deðil, sünnet-i nebeviyeye dayanan bir hüküm olduðu anlaþýlýr.[26]
ـ4718 ـ2ـ وعن هُزيل بْنِ شُرحبيل قال: ]سُئِلَ أبو مُوسى عَن بِنْتٍ وَبِنْتِ ابْنِ وَأُخْتٍ. فَقَالَ: لِلْبِنْتِ النِّصْفُ، وَلِ‘ُخْتِ النِّصْفُ؛ فَسُئِلَ ابْنُ مَسْعُودٍ، وَأُخْبِرَ بِقَوْلِ أبِي مُوسى؛ فقَالَ ابْنُ مَسْعُودِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: لَقَدْ ضَلَلْتُ إذاً وَمَا أنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ. ثُمَّ قَالَ: أقْضِى فِيهَا بِقَضَاءِ
رَسُولِ اللّهِ # لِ‘بْنَةِ النِّصْفُ، وَ‘بْنَةِ اِبْنِ السُّدُسُ تَكْمِلَةَ الثُّلُثَيْنِ، وَمَا بَقِىَ لِ‘ُخْتِ. فأُخْبِرَ أبُو مُوسى بَقُوْلِ ابْنِ مَسْعُودٍ. فقَالَ: َ تَسْأُلُونِى مَا دَامَ هذَا الْحَبْرُ فيكُمْ[. أخرجه البخاري وأبو داود والترمذي.»الحَبْرُ« بفتح الحاء وكسرها: العالم .
2. (4718)- Hüzeyl Ýbnu Þurahbil anlatýyor: "Ebu Musa (radýyallahu anh)´ya "Ölenin bir kýzýyla kýzkardeþinin oðlu ve [anababa bir] kýzkardeþinin miras payýndan soruldu. Dedi ki:
"Kýz için yarý, [anne baba bir] kýzkardeþ için de yarý. [Ýbni Mes´ud´a gidin, ondan da sorun. O da benim söylediðime muvafakat edecektir!] [Ebu Musa, fetvasýnda oðlan kardeþin kýzýna mirastan pay vermemiþti.] Bunun üzerine doðru Ýbnu Mes´ud´a sorulmaya gidildi ve Ebu Musa´nýn söylediði de kendisine haber verildi. Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh) dedi ki: "(Eðer ben onun fetvasýna uyarsam) dalalete düþmüþ olurum ve hidayetten ayrýlanlara katýlýrým!"
Sonra ilave etti: "Onlar hakkýnda, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn verdiði hükümle hükmedeceðim: "Kýz için yarý, oðulun kýzý için- üçte ikiyi tamamlamak üzere- altýda bir,[27] geri kalan da kýzkardeþ içindir!"
Ebu Musa´ya Ýbnu Mes´ud´un sözü haber verildi. Bunun üzerine:
"Bu derin alim aranýzda olduðu müddetçe (müþkillerinizi) bana sormaya gelmeyin!" dedi. [Buhârî, Feraiz 7, 12; Ebu Davud, Feraiz 4, (2890); Tirmizî, Feraiz 4, (2094).][28]
AÇIKLAMA:
1- Hadisin anlaþýlmasýný saðlayacak bazý ilave ibareleri tercüme zýmnýnda parantez içerisinde dercettiðimiz için onlarý tekrar etmeyeceðiz.
2- Hadis, Ýbnu Mes´ud´un, miras meselesini Ebu Musa´dan daha iyi bildiðini, Ebu Musa´nýn onun bu faziletini tasdik ve kabul ettiðini göstermektedir.
3- Hadisin Ebu Davud ve Tirmizî´deki veçhinde, soru sadece Ebu Musa´ya deðil, Süleyman Ýbnu Rebia´ya da sorulur. Soru sahibine Ebu Musa ve Süleyman birlikte cevap verirler.
4- Ýbnu Mes´ud, oðulun kýzýna altýda bir nisbetinde pay ayýrýyor.
5- "Geri kalan, kýzkardeþ içindir" ifadesinin gerekçesi: "Kýzkardeþ kýzlarla birlikte asabedir" diye açýklanmýþtýr. Þöyle ki: Normalde kýzlarýn hakký üçte ikidir. Tek olan kýz çocuðu, bunun yarýsý olan bir hisseyi alýnca, geriye kýzlarýn hakkýnda altýda bir kalýr. Bunu da oðulun kýzý (veya kýzlarý) alýr. Terekeden geri kalan ise en yakýn asabeye gider. Oðulun kýzlarý "pay sahipleri" arasýnda yer almýþtýr. Öyleyse geriye kalan (üçte bir) da kýzkardeþ içindir.
Ebu Musa´yý, mirasýn yarýsýný kýzkardeþe vermeye sevkeden husus ayet-i kerimede: "Bir kimse ölür ve kendisinin çocuðu olmayýp da bir kýzkardeþi bulunursa, mirasýn yarýsý onundur" (Nisa 176) buyrulmuþ olmasýdýr. Muhtemelen, ayette geçen veled (çocuk) kelimesinin kýz-erkek her ikisini de ifade etmesi durumu nazardan kaçmýþtýr veya veled kelimesinin sadece erkek çocuða has olduðunu irade etmiþtir. Mamafih "kýzkardeþ için yarýsý" hükmünü "pay" manasýnda deðil, ikram manasýnda söylemiþ olabileceði de ifade edilmiþtir.
Hattâbî der ki: "Hadiste, kýzkardeþlerin kýzlarla birlikte asabe olduðu beyan edilmektedir. Bu görüþ sahabeden bir cemaatin, tabiinin ve deðiþik beldelerin fukahasýnýn umumunun görüþüdür. Ancak sahabeden Ýbnu Abbas bu meselede bütün ashaba muhalefet etmiþtir. Ona göre, bir adam ölür ve geride bir kýz ve anababa bir bir kýzkardeþ býrakýrsa, mirasýn yarýsý kýza aittir. Kýzkardeþe hiçbir þey düþmez."[29]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:46:21
* ERKEK KARDEÞLER
ـ4719 ـ1ـ عن عليّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]إنَّكُمْ تَقْرَءُونَ هذِهِ اŒية: مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا اَوْ دَيْنٍ، وإنَّ رَسُولَ اللّهِ # قضَى بِالدَّيْنِ قَبْلَ الْوَصِيَّةِ، وإنَّ أعْيَانَ بَنِي ا‘مِّ يَتَوارَثُونَ دُونَ بَنِي الْعََّتِ. الرَّجُلُ يَرِثُ أخَاهُ بِيهِ وأُمِّهِ دُونَ أخِيهِ “بِيهِ[. أخرجه الترمذي.»اَعْيَانُ« اِخْوَةُ مِنَ اَبِ وَاُمُّ.و»العََّتُ« الذين أبُوهُمْ وَاحد وأمهاتهم شتى .
1. (4719)- Hz. Ali (radýyallahu anh) buyurmuþtur ki: "Sizler þu ayeti okuyorsunuz: "...Bu hisseler, onlarýn borçlarý ödendikten ve vasiyetleri yerine getirildikten sonradýr..." (Nisa 12). Bilesiniz ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vasiyyetin yerine getirilmesinden önce borçlarýnýn ödenmesine hükmetti. Annebaba bir kýz ve erkek kardeþler, baba bir, anne ayrý kýz ve erkek kardeþlerden önce birbirlerine varis olurlar. Erkek, annebaba bir erkek kardeþine, baba bir erkek kardeþinden önce varis olur." [Tirmizî, Feraiz 5, (2095).][30]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Ali (radýyallahu anh) "þu ayeti okuyorsunuz, ama manasýný, hükmünü yeterince biliyor musunuz?" demek istemiþtir. Çünkü ayette önce vasiyet zikrediliyor, sonra da borç zikrediliyor. Halbuki, ehemmiyet yönüyle Resûlullah, borcu öne almýþtýr. Yani ölen kimsenin önce borçlarý tesviye edilecek, sonra vasiyetleri yerine getirilecektir.
2- Hz. Ali, ikinci olarak anababa bir kardeþlerle, baba bir-anne ayrý kardeþler mirasta birleþince, anababa bir kardeþler, yakýnlýk baðlarýnýn daha güçlü olmasý sebebiyle varis olacaklarýný, öbürlerinin varis olamayacaðýný ifade eder.[31]
* CENÝN
ـ4720 ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَضى رَسُولُ اللّهِ #: في جَنِينِ امْرَأةٍ سَقَطَ مَيْتاً بِغُرَّةٍ: عَبْدٍ أوْ أمَةٍ. ثُمَّ تُوُفِّيَتِ الْمَرْأةُ الَّتِي قَضى لَهَا بِالْغُرَّةِ فَقَضى # أنَّ مِيرَاثِهَا لَبَنِيهَا وَزَوْجِهَا، وَأنَّ الْعَقْلَ عَلى عَصَبَتِهَا[. أخرجه الشيخان والترمذي.»الغُرَّةُ« عند العرب العبد أو ا‘مة. وعند الفقهاء ما بلغ ثمنه من العبيد نصف عشر الدّية.و»العقلُ« الدية.و»العاقِلَةُ« أقارب الرجل الذين يؤدون عنه ما يلزمه من الدية .
1. (4720)- Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ölü olarak düþürülen bir cenin için köle veya cariye bir gurreye hükmetti. Sonra lehine bir gurreye hükmedilen kadýn ölmüþtü. Aleyhissalâtu vesselâm, kadýnýn mirasýnýn oðullarýna ve kocasýna kalacaðýna, diyetinin de asabesine kalacaðýna hükmetti." [Buhârî, Feraiz 11, Týbb 46, Dyiat 25; Müslim, Kasame, 35, (1681); Tirmizî, Diyat 15, (1410), Ferâiz 19, (2112).][32]
AÇIKLAMA:
1- Hadise muhtelif tariklerde bazý açýklayýcý ziyadelerle rivayet edilmiþtir. Buna göre, Hüzeyl´e baðlý Benî Lihyan´dan bir kadýn, hamile olan kumasýyla aðýz kavgasý yapmýþ, sonra da çadýr direði ile vurup önce karnýndaki ceninin düþmesine, daha sonra da annenin ölmesine sebep olmuþtur. Kavga eden bu kadýnlar Hamel Ýbnu Malik´in hanýmlarýdýr.
2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), düþen cenin için bir gurreye hükmetmiþtir. Gurre, köle demektir, kadýn da olabilir, erkek de. Düþük yapan kadýn da ölünce, öldüren kadýnýn âkilesinin, yani baba tarafýndaki akrabalarýnýn diyet ödemelerine hükmetmiþtir. Diyetin, cinayeti bizzat iþleyene deðil de âkilesine hükmetmesi, ortadaki vakanýn gerçek bir cinayet olmamasýndandýr. Ýslam þeriatine göre, amden öldürme ile þibh-i amd´ýn hükmü farklýdýr. Amden öldürme, cinayetin öldürme aletiyle vuku bulmasýyla tahakkuk eder; kesici, yaralayýcý silahlarla yapýlan öldürmeler bu sýnýfa girer. Böyle olmayanlara þibh-i amd denir. Nitekim sadedinde olduðumuz rivayette çadýr direðinin vurulmasý mevzubahistir. Amden öldürme ile þibh-i amd´le öldürmenin müeyyidesi de farklýdýr. Ammde kýsas esastýr, þibh-i amde âkile´ye diyet terettüp eder.
3- Ulema, düþürülen ceninin diyetinin bir gurre olduðunda ittifak eder. Cenin erkek olmuþ, kýz olmuþ, azalarý belli olmuþ olmamýþ farketmez, hüküm aynýdýr.
Ancak, cenin canlý doðar da sonra ölürse buna gurre deðil, normal bir insanýn diyeti gerekir. Bu durumda erkek için yüz deve, kýz için elli deve vermek icap eder.
Gurreyi cani vermez, âkilesi öder. Hanefiler ve Þafiiler böyle hükmetmiþtir. Ýmam Malik ve Basra ulemasýna göre gurreyi cani öder.
Ýmam A´zam´la Ýmam Malik´e göre caniye kefaret lazým gelmez ise de, Þafii´ye ve bazý alimlere göre kefaret de lazýmdýr.[33]
ـ4721 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَضَى رَسُولُ اللّهِ #: أنَّ الْمَوْلُودَ إذَا اسْتَهَلَّ ثُمَّ مَاتَ وَرِثَ وَوُرِّثَ. وإذَا لَمْ يَسْتَهِلَّ فََ يَرِثُ وََ يُوَرِّثُ[. أخرجه أبو داود.»استَهَلَّ الْمَوْلُودُ« إذا بكى عند ودته و يكون ذلك إ من حي، وكذا إن وجد منه أمارة تدل على الحياة.
2. (4721)- Yine Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), doðan çocuk aðlar sonra ölürse, varis olur ve ona varis olunur. Aðlamazsa (ölü doðarsa), ne varis olur ne de ona varis olunur." [Ebu Davud, Feraiz 15, (2920).][34]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:46:43
AÇIKLAMA:
Önceki hadiste de geçtiði üzere ölü doðan çocukla, diri doðup ölen çocuk arasýnda terettüp edecek ahkam yönüyle büyük fark var. Doðan çocuðun aðlamasý, onun diri olarak doðmuþ olduðunu tesbit eden alametlerden biridir; nefes almasý, hapþýrmasý, kýmýldamasý gibi baþka alametler de canlýlýða delil kýlýnabilir. Bir kimsenin vefatý sýrasýnda varisi hamile ise, doðuma kadar miras taksimi yapýlmaz. Çünkü ölü mü doðacak, diri mi; kýz mý olacak erkek mi? Bunlar miras taksimine müessir olacak amillerdir. Resûlullah´ýn aðlamayý zikretmesi, doðum sýrasýnda anneden ayrýlýr ayrýlmaz, çocuklar çoðunlukla aðlarlar. Þu halde aðlama en belirgin canlýlýk alametidir.[35]
* MÜLÂANE ÇOCUGU
ـ4722 ـ1ـ عن مكحول قال: ]جَعَلَ رَسُولُ اللّهِ # مِيرَاثَ ابْنِ الْمَُعَنَةِ ‘ُمِّهِ ثُمَّ لِوَرَثَتِهَا مِنْ بَعْدِهَا[. أخرجه أبو داود.»اَلْمَُعَنَةُ« التي عنها زوجها وانتفى من ولدها .
1. (4722)- Mekhul anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mülâane (ile ayrýlan karýkocanýn) çocuðunun mirasýný annesine kýldý, anneden sonra da annenin varislerine kýldý." [Ebu Davud, Ferâiz 9, (2907).][36]
AÇIKLAMA:
Hadis, mülâane ile boþanan ailenin çocuðunu anneye vermekte, mirasýný da anneye ve ondan sonra, belli bir tertip ve sýraya göre gelen annenin asabesine havale etmektedir.[37]
ـ4723 ـ2ـ وعن واثلة بن ا‘سقع رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: تَحُوزُ الْمَرْأةُ ثََثَةَ مَوَارِيثَ: عَتِيقََهَا، وَلَقِيطَهَا، وَولَدِهَا الَّذِى َعَنَتْ عَلَيْهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي.»اَللَّقيطُ« الطفل الذي يوجد مرميا على الطريق يعرف أبوه
و أمه وهو حرّ وءَ عليه عند أكثر الفقهاء، وذهب بعضهم الى أن وءَ اللقيط لملتقطه، واحتج بهذا الحديث وليس بحجة عند ا‘كثر، و ثابت عند أكثر أهل النقل .
2. (4723)- Vasile Ýbnu´l-Eska (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kadýn üç mirasý toplar. Azadlýsý(nýn mirasý), buluntusu(nun mirasý), üzerine mülâane bulunduðu çocuðu(nun mirasý)." [Ebu Davud, Feraiz 9, (2906); Tirmizî, Feraiz 23, (2116).][38]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, kadýnýn üç ayrý mirasa hak sahibi olduðunu belirtir:
* Azadlýsýnýn mirasý: yani bir kadýnýn azad ettiði köle ölecek olsa, eðer baþka varisi yoksa, azad eden kadýn, onun mallarýna varis olur. Azadlýða raðmen arada vela denen bir bað devam eder.
* Buluntunun mirasý: Bu umumî yerlerde, cami yol, park, dað gibi yerlerde bulunup büyütülen çocuk, (bunlara lakit de denir). Bunlarýn babalarý belli deðildir.
* Mülâane çocuðu: Yani kadýnýn mülâane yoluyla kocasýndan ayrýlmasýna sebep olan çocuk. Þarihler, "Bu çocuðu baba nefyettiði için çocukla baba arasýnda nesep yoktur. Dolayýsýyla birbirlerine varis olamazlar" derler. Ama anne cihetinden nesebi sabittir. Bu sebeple anneyle çocuk birbirlerine varis olurlar.[39]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:47:04
* MU´TEDDE (ÝDDET BEKLEYEN KADIN)
ـ4724 ـ1ـ عن محَمّد بْنِ يَحْيى بنِ حِبَّانِ قالَ: ]كَانَ عِنْدَ جَدِّى حِبَّانَ امْرَأتَانِ: هَاشِمِيَّةٌ، وَأنْصَارِيّةٌ، فَطَلَّقَ ا‘نْصَارِيَّةَ، وَهِىَ تُرْضِعُ. فَمَرَّتْ بِهَا سَنَةٌ، ثُمَّ هَلَكَ وَلَمْ تَحِضْ. فقَالَتْ: أنَا أرثُهُ، لَمْ أحِضْ. فَاخْتَصَمُوا الى عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فقَضى لَهَا بِالْمِيرَاثِ فََمَتْهُ الْهَاشِمِيَّةُ. فقَالَ: هذَا عَمَلُ ابْنِ عَمِّكِ، هُوَ أشَارَ عَلَيْنَا بهذَا. يَعْنِى عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه[. أخرجه مالك.
1. (4724)- Muhammed Ýbnu Yahya Ýbni Hibban anlatýyor: "Dedem Hibban´ýn iki hanýmý vardý. Biri Haþimiye, diðeri Ensariye idi. Dedem, Ensariye´yi, çocuðu meme verir halde boþadý. Kadýnýn üzerinden bir yýl geçti, sonra dedem öldü, kadýn hala hayýz olmadý. Bunun üzerine:
"Ben kocama varis olurum, çünkü hayýz olmadým!" dedi. Dava Hz. Osman (radýyallahu anh)´a intikal etti. Hz. Osman kadýnýn mirasa iþtirak etmesine hükmetti. Haþimiye kadýn, bu kararý sebebiyle Hz. Osman´ý levmetti. Hz. Osman:
"Bu, senin amcaoðlunun iþidir. Böyle hükmetmemize o iþaret etti!" dedi. "Amcaoðlun" sözüyle Hz.Ali (radýyallahu anh)´yi kasdetmiþti." [Muvatta, Talak 43, (2, 572).][40]
AÇIKLAMA:
1- Hadis, boþanan bir kadýnýn, aradan bir yýl geçmesine raðmen hayýz görmediðini belirtir. Bu hal, kadýnýn çocuðunu emzirmesinden ileri gelmiþ olmalýdýr. Hz. Osman, bu kadýnýn, ölen kocasýna varis olacaðýna hükmeder.
Hz. Osman: "Amcaoðlun" tabiriyle Hz. Ali´yi kasdetmiþtir. Haþimi kadýnýn Hz. Osman´ýn kararýndan memnuniyetsizlik izhar etmesi üzerine Hz. Osman´ýn "Bu senin amcaoðlunun iþi" demesi, bu hükmü Hz.Ali´nin vermiþ olduðunu gösterir. Bilindiði üzere Hz. Ali, halifelere hep kadýlýk yapmýþtýr.
2- Hz. Osman´ýn kadýna: "Bu senin amcaoðlunun iþi" demekle, kadýný yatýþtýrmayý, gönlünü almayý düþünmüþ olmalýdýr.[41]
ـ4725 ـ2ـ وعن عبدالرَّحمنِ بْنِ هُرْمُزُ ا‘عْرَجِ: ]أنَّ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه وَرَّثَ نِسَاءَ ابْنِ مُكَمِّلٍ مِنْهُ، وَكَانَ طَلَقَّهُنَّ وَهُوَ مَرِيضٌ[. أخرجه مالك .
2. (4725)- Abdurrahman Ýbnu Hürmüz el-A´rac anlatýyor: "Osman Ýbnu Affan (radýyallahu anh) Ýbnu Mükemmil´in hanýmlarýný kendisine varis kýldý. Ýbnu Mükemmil hasta iken hanýmlarýný boþamýþtý." [Muvatta, Talak 41, (2, 572).][42]
AÇIKLAMA:
Ýbnu Mükemmil´in ismi Abdullah´týr. Kaynaklar onun üç hanýmý olduðunu, Zühri´nin þeyhi bulunduðunu kaydeder. Abdurrezzak´ýn belirttiðine göre, Ýbnu Mükemmil hasta olduðu halde hanýmlarýný boþadýktan sonra iki sene daha hayatta kalýr. Ölümünden sonra, kadýnlarýn iddeti dolar dolmaz, Hz. Osman, kadýnlarý kocalarýnýn malýna varis kýlar. Hz. Osman´ýn varis kýlma sebebi, boþama hadisesinin hastalýk sýrasýnda yapýlmýþ olmasýdýr. Hz. Osman (radýyallahu anh)´ýn bu hükmüne ashabtan kimse itiraz etmemiþtir.[43]
ـ4726 ـ3ـ وعن ربيعة بن أبى عبد الرحمن قال: ]سَألْتِ امْرأةُ عَبْدِالرَّحْمنِ بْنِ عَوْفٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه الطََّقَ مِنْهُ. فقَالَ: إذَا طَهُرْتِ فآذِنِينِى. فآذَنَتْهُ فَطَلَّقَهَا ألْبَتَّةَ. أوْ تَطْلِقَةً كَانَتْ بَقِيَتْ لَهَا وَهُوَ مَرِيضٌ يَوْمَئِذٍ، فوَرَّثهَا عُثْمَانُ مِنْ زَوْجِهَا مِيرَاثَهَا بَعْدَ انْقِضَاءِ عِدَّتِهَا[. أخرجه مالك .
3. (4726)- Rebîa Ýbnu Ebi Abdirrahman anlatýyor: "Abdurrahman Ýbnu Avf´ýn hanýmý, ondan kendisini boþamasýný talep etti. Abdurrahman: "Adetten temizlenince bana haber ver!" dedi. Kadýn haber verdi. O da talak-ý bette ile (üç talakla) -veya baki kalan tek bir talakla- boþadý. Ne var ki Abdurrahman o gün hasta idi. Hz. Osman, kadýnýn iddeti tamamlanýnca kocasýnýn malýna onu da varis kýldý." [Muvatta, Talak 40, (2, 571, 572).][44]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:47:26
AÇIKLAMA:
Bu kadýnýn adý Tümadýr Bintu´l-Esbað el-Kelbiyye´dir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Abdurrahman Ýbnu Avf´ý Kelb kabilesine gönderir ve: "Davetine icabet ederlerse meliklerinin kýzýyla evlen!" emir buyurur. Ýslamî daveti kabul etmeleri üzerine bir müddet orada ikamet eder ve bu esnada Tümadýr ile evlenir. Medine´ye dönüþte, onu beraberinde getirir. Bir Kureyþli ile evlenen ilk Kelbî kadýnýn bu olduðu belirtilir.
Kaynaklarýmýz, kadýnýn geçimsiz olduðunu, Hz. Abdurrahman´ýn onu daha önceden iki talakla boþadýðýný, tek talak kaldýðý halde geçimsiz davranýþlarýný devam ettirdiðini, Hz. Abdurrahman (radýyallahu anh), hastalanýnca böyle bir durumda: "Allah´a yemin olsun. Eðer boþanma istemeye kalkarsan seni boþayacaðým" dediðini, kadýnýn da: "vallahi talep edeceðim" dediðini Abdurrahman´ýn da: "Öyleyse hayýz olup temizlenince bana haber ver!" dediðini kadýnýn durumunu bildirdiðini, Abdurrahman-´ýn da onu son defa boþadýðýný, sadedinde olduðumuz hadiste görüldüðü üzere, Hz. Osman´ýn kadýný Abdurrahman´a varis kýldýðýný belirtir.
Hz. Osman´ýn varis kýlýþ sebebi, kadýný boþadýðý sýrada Abdurrahman (radýyallahu anh)´ýn hasta bulunmasý ve bu hastalýktan hiç kurtulmadan ölmüþ olmasýdýr.
Þu halde, ölüme götüren hastalýk sýrasýndaki boþama hadisesi muteber deðildir.[45]
* KELÂLE (NE EVLAD NE DE BABA BIRAKMADAN ÖLEN)
ـ4727 ـ1ـ عن زيد بْنِ أسلم قال: ]سَألَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه رَسُولَ اللّهِ #: عَنِ الْكََلَةِ. فقَالَ لَهُ: تَكْفِيكَ مِنْ ذلِكَ اŒيةُ الَّتِى أُنْزِلَتْ في الصَّيْفِ في آخِرِ سُورَةِ النّسَاءِ.قَالَ راَويه: قُلْتُ ‘بِى إسْحَاقَ: وَهُوَ مَنْ مَاتَ وَلَمْ يَدَعْ وَلَداً وََ وَالِداً؟ قَالَ: كذلِكَ ظَنُّوا[. أخرجه مالك.»آيَةُ الصَّيْفِ« الَّتِى في آخر سورة النساء: يَسْتَفْتُونَكَ قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ في الْكََلَةِ.و»آيةُ الشِّتَاءِ« اŒية الّتِى في أولها: يُوصِيكُمُ اللّهُ في أوَْدِكُمْ اŒية .
1. (4727)- Zeyd Ýbnu Eslem (radýyallahu anh) anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a kelâle´(nin miras hissesin)den sormuþtu.
"Bu yaz nazil olan, Nisa suresinin sonundaki ayet, bu meselede sana yeterlidir" buyurdular.
Hadisin ravisi der ki: "Ebu Ýshak´a sordum: "Kelâle, ne çocuk ne de baba býrakmadan ölen kimse deðil mi?" Bana: "Böyle zannettiler!" diye cevap verdi." [Muvatta, Feraiz 7, (2, 515); Müslim, Feraiz 9, (1617).]
Yaz mevsiminde indiði için "Yaz ayeti" denen ayet þudur: (Mealen "Senden fetva istiyorlar. De ki: "Varis olarak babasý ve çocuðu bulunmayan kimsenin mirasý hakkýnda Allah size hükmünü bildiriyor: Eðer bir kimse ölür ve kendisinin çocuðu olmayýp da bir kýzkardeþi bulunursa, mirasýn yarýsý onundur. Eðer kadýn ölür de çocuðu olmayýp geride sadece erkek kardeþi varis olarak bulunursa, mirasýn tamamýný alýr. Varisler iki kýzkardeþ ise, mirasýn üçte ikisi onlara aittir. Eðer varisler hem erkek, hem de kýzkardeþler ise, erkeðe iki kýz hissesi vardýr." Allah þaþýrýrsýnýz diye hükümlerini size böylece bildiriyor. Allah herþeyi hakkýyla bilir" (Nisa 176).
Kýþ mevsiminde indiði için kýþ ayeti denen ayet de, Nisa suresinin baþ tarafýndadýr:
"Allah, miras taksimini size þöyle emrediyor: Size varis olan çocuklarýnýzdan erkeðe iki kýz hissesi vardýr. Çocuklar, hepsi kýz olmak üzere ikiden fazla iseler, o zaman mirasýn üçte ikisi onlarýndýr. Eðer çocuk sadece bir kýzdan ibaretse ona mirasýn yarýsý verilir. Eðer ölenin çocuðu varsa, ölenin anne ve babasýndan herbirine altýda bir hisse vardýr. Ölenin çocuðu olmayýp da sadece anne ve babasý onun mirasçýsý ise, o zaman annenin hakký üçte birdir. Eðer ölenin kardeþleri de varsa, annenin hakký yine altýda birdir. Bu hükümler ölünün borçlarý ödendikten ve usulü dairesinde vasiyeti yerine getirildikten sonra kalan mal içindir. Babalarýnýz ve oðullarýnýzdan hangisinin size menfaatçe daha yakýn olduðunu siz bilemezsiniz; bu yüzden de onlar arasýndaki miras taksimini size býraktýðýmýz takdirde adaletsizlik edersiniz. Bu hisseler ise, Allah katýndan birer hak olarak size emrolunmuþtur. Muhakkak ki Allah herþeyi hakkýyla bilir ve her iþini hikmetle yerine getirir" (Nisa 11).[46]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:47:46
AÇIKLAMA:
Kelâle ile ne kastedildiði hususunda pekçok görüþ ileri sürülmüþtür. Hz. Ebu Bekr´, kelâleyi "Varisleri arasýnda babasý ve oðlu olmayan kimse" diye tarif etmiþtir. Bu tarif, sahabe, tabiin ve arkadan gelen nesillere mensup ulemanýn cumhuru tarafýndan benimsenmiþtir.
Ancak, Kur´an´da iki ayrý ayette gelen bu kelime, farklý anlamlara müsait olduðu için ihtilaflara yol açmýþtýr. Nisa suresinin evvelindeki ayet, el-Vahidi´ye göre kýþta inmiþtir, sonundaki ayet ise yazda inmiþtir. Kelâlenin zikredildiði evvelki ayetle, sondaki ayetlerde zikredilen diðer varisler farklýdýr. Evvelki ayette, (Nisa 11) sözgelimi anne bir kardeþler mezkurdur, sondaki ayette (Nisa 176) annebaba bir kardeþler veya baba bir kardeþler mevzubahistir.
Sadedinde olduðumuz rivayetten anlaþýlmakta ise de, Müslim´de gelen bir rivayet daha sarih olarak, kelâleyi anlamakta Hz. Ömer´in kesin bir neticeye varamayarak Resûlullah´a müracatta bulunduðunu gösterir. Resûlullah, Hz. Ömer´i ayetten anlayacaðý hususla baþbaþa býrakarak, ayete havale etmiþtir.
"Hz. Ömer der ki: "Ben size, kendimden sonra nazarýmda, kelâle kadar ehemmiyetli bir þey býrakmýyorum. Hiçbir þeyde Resûlullah´a kelâlede olduðu kadar çok baþvurmadým. Resûlullah da bana kelâle meselesinde olduðu kadar hiçbir þeyde sert olmadý. Sonunda parmaðýyla göðsüme dürttü ve:
"Ey Ömer! Nisa suresinin son ayeti sana yetmiyor mu?" dedi. Eðer ben yaþarsam kelâle hakkýnda (kesin bir hükümle) hükmedeceðim. Kur´an´ý okuyan da okumayan da onunla hükmedecek."
Bu ayet, hasta yataðýnda yatan Hz.Cabir´in bir sorusu üzerine nazil olmuþtur: Cabir Ýbnu Abdillah´ý Aleyhissalâtu vesselâm geçmiþ olsun ziyaretine gelmiþti.
"Ey Allah´ýn Resulü, ben kelaleyim, mirasým nasýl olacak?" diye sordu. Ýþte bunun üzerine mezkur ayet nazil oldu. Ahkamla ilgili nazil olan son ayetin bu olduðu söylenir.[47]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:48:09
* ZEVÝL ERHAM
ـ4728 ـ1ـ عن محمّد بن أبى بَكْر بْنِ حَزْم: ]أنَّهُ سَمِعَ أبَاهُ كَثِيراً يَقُولُ: كَانَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه كَثِيراً ما يَقُولُ: عَجَباً لِلْعَمَّةِ، تُورَثُ وََ تَرِثُ[. أخرجه مالك .
1. (4728)- Muhammed Ýbnu Ebi Bekr Ýbni Hazm´ýn anlattýðýna göre babasýnýn sýkça þöyle söylediðini iþitmiþtir:
"Hz. Ömer (radýyallahu anh) pek çok defalar þöyle derdi: "Halanýn haline hayret ediyorum! Kendisine varis olunur, fakat o varis olmaz." [Muvatta, Feraiz 9, (2, 517).][48]
AÇIKLAMA:
1- Zevil erham zirahm´ýn cem´idir. Zirahm lügat olarak, karabet sahibi, yani akrabalýðý bulunan kimse demektir. Istýlah olarak terikeden üçte bir, dörtte bir gibi muayyen bir hissesi olmayan herhangi bir akraba demektir. Halbuki asabeden olanýn terikede belli bir payý vardýr.
2- Muvatta´nýn bir baþka rivayetinde, Hz. Ömer´in, bazý þartlarda yeðeni kendisinden miras aldýðý halde, hiçbir halde yeðeninden miras alamayan hala hakkýnda bir mektup bile yazdýðýný, sonra mektubu getirtip:
"Eðer halanýn yeðenden miras almasýný Allah dileseydi ayette buna yer verirdi!" diyerek ve bu sözü iki kere terar ederek mektubu suda yýkadýðýný görmekteyiz.[49]
ـ4729 ـ2ـ وعن أبى مُوسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اِبْنُ أُخْت الْقَوْمِ مِنْهُمْ[. أخرجه أبو داود، وأخرجه النّساء عن أنسٍ.وعنده »ابْنُ أخْتِ الْقَوْمِ مِنْ أنْفُسِهِمْ« .
2. (4729)- Ebu Musa (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bir kavmin kýzkardeþlerinin oðlu, kendilerindendir." [Ebu Davud, Edeb 121, (5122); Nesâî, Zekat 96, (5, 106); Buharî, Feraiz 24.]
Nesâî´de þu ibare de gelmiþtir: "Bir kavmin kýzkardeþlerinin oðlu, kendi nefislerindendir."[50]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, kýzkardeþten olan yeðenlerin, kendilerinden biri addedilmesini gerektiriyor. Ona terettüp edecek hüküm, kendilerine terettüp edecek hüküm gibidir. Böyle olunca, mesela zekatýn haram olduðu Haþimiler hususunda onlarýn yeðenlerine de bu hurmet sirayet ettirilmiþ, Haþimîlerin kýzlarýnýn çocuklarýna da zekat haram addedilmiþtir.
Nevevî der ki: "Zevil erhamýn da varis olmasý gereðine inananlar bu hadisle istidlal ettiler. Ancak cumhur þu cevabý verdi: "Bu hadiste, onlarýn varis kýlýnmasýnýn gerektiðini ifade eden bir açýklýk mevcut deðildir. Hadis yeðenlerle dayýlar arasýnda bir baðýn ve akrabalýðýn varlýðýný beyan etmektedir; veraset meselesine temas etmemektedir. Hadisin siyaký, ondan muradýn, yeðenin yanýnda, sýr ifþasý ve benzeri meselelerde onun kendilerinden biri gibi olmasýný iktiza etmektedir."
Baþka alimler de, yeðenin dayýlardan biri olmasý meselesini, mirasla ilgili bulmaz. Yardýmlaþma, dayanýþma, iyilik, þefkat, ilgi gibi hususlardaki birlik ve beraberliðin kastedildiðini söylemiþtir.
Ýbnu Ebi Cemre bir baþka sebep görür: "Resûlullah´ýn bunu söylemiþ olmasýndaki hikmet þudur: Cahiliye devrinde, kýzkardeþlerinin çocuklarý þöyle dursun, kýz evladlarýnýn çocuklarýna bile itibar edilmez, iltifatta bulunulmazdý. Aleyhissalâtu vesselâm bu kötü adeti iptal etmek istemiþtir."[51]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:48:29
* DÝYETÝN MÝRASI
ـ4730 ـ1ـ عن سعيدِ بْن الْمُسَيَّبْ قالَ: ]كَانَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَقُولُ: الدِّيَةُ على الْعَاقِلَةِ وَهُمْ يَرِثُونَهَا، وََ تَرِثُ الْمَرْأةُ مِنْ دِيَةِ زَوْجِهَا. فقَالَ لَهُ الضَّحَّاكُ بْنُ سُفْيَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: إنَّ رَسُولَ اللّهِ #: كَتَبَ إليّ أنْ أُوَرِّثَ امْرَأةَ أشْيَمَ الضَّبَابِيِّ مِنْ دِيَةِ زَوْجِهَا، وَكَانَتْ مِنْ قَوْمٍ آخَرِينَ. فَرَجَعَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه[. أخرجه أبو داود والترمذي وصححه .
1. (4730)- Said Ýbnu´l-Müseyyeb rahimehullah anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallahu anh) diyordu ki: "Diyet âkile üzerinedir. Öyle ise akile(yi teþkil edenler) diyete varis olurlar; kadýn (âkileden olmadýðý için) kocasýnýn diyetine varis olamaz." Dahhak Ýbnu Süfyan (radýyallahu anh) kendisine (itiraz ederek) dedi ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana Eþyem ed-Dýbâî´nin hanýmýný kocasýnýn diyetine varis kýlmamý yazmýþtý. Kadýn bir baþka cemaatten idi." Bunun üzerine Hz. Ömer, önceki tatbikatýndan hemen vazgeçti." [Ebu Davud, Feraiz 18, (2927); Tirmizî, Feraiz 18, (2111).][52]
AÇIKLAMA:
1- Rivayetin tam anlaþýlabilmesi için âkile diye kime dendiðini hatýrlamamýz gerekecek. el-Mecma´da âkile: "Kiþinin hataen öldürdüðü kimsenin diyetini ödemeye iþtirak eden baba cihetinden gelen asabe ve akrabalarýdýr" diye tarif edilmiþtir. Istýlahat-ý Fýkhiyye´de, Ömer Nasuhi Bilmen´in etraflýca açýkladýðý üzere, âkile, Ýslam hukukuna has bir tabirdir: "Bir þahsýn mensup olduðu ehl-i divanýdýr veya onun asabesi ile aþiretidir veya beytu´lmaldir veya azad edilmiþ bir þahsýn mevlasýdýr" diye açýklanmýþtýr. Bunlarýn arasýnda yardýmlaþma ve dayanýþma vardýr. Binaenaleyh böyle bir akile kendi efradýndan birinin, hata suretiyle veya þüpheli amd ile yaptýðý cinayetin diyetini veya gurre denilen damâný usulü dairesinde te´diye etmekle mükelleftir. Þunu da kaydedelim ki, âkile tatbikatý divan ve aþiret hayatý cari olan Araplar için akvam-ý Ýslamiyeye mahsus olagelmiþ, bu gibi teþkilatý olmayan diðer Ýslam kavimlerinde tatbik edilmemiþ, cinayetlere terettüp eden diyeti cani bizzat tesviye etmiþti" (Istýlahat-ý Fýkhiyye 3, 53-59).
2- Þu halde, sadedinde olduðumuz rivayete göre, Hz. Ömer, öldürülen bir kimsenin diyetine kimler varis olacak? meselesini, "diyet ödeme durumunda kimler iþtirak edecekse onlara ödemek gerekir" þeklinde bir kýyasla çözmüþ, erkeðin karýsýný diyetten hisse alacaklarýn dýþýnda tutmuþtu. Çünkü kadýn, kocanýn âkilesi sayýlmazdý.
Hz. Ömer´in bu tatbikatýna, Resûlullah zamanýnda bedeviler arasýnda amil olarak vazife yapmýþ, icraatta bulunmuþ olan Dahhak Ýbnu Süfyan muttali olunca itiraz etmiþ, Aleyhissalâtu vesselâm bu meseleyle ilgili olarak kendisine yazdýðý bir talimatý hatýrlatmýþtýr.
Bu hatýrlatmaya göre, öldürülen koca için ödenen diyete onun karýsý da varisdir. Hz. Ömer, þahsî kýyasýna dayanan önceki tatbikatýndan derhal rücu eder.
Bu rivayet de gösteriyor ki, Hz. Ömer gibi ilklerden ve Resûlullah´ýn yakýnlarýndan olan bir sahabe bile bir kýsým sünnetleri bilmemektedir, daha sonra öðrenmiþtir. Hz. Ömer ve hatta Hz. Ebu Bekir ve diðer bir kýsým sahabiler için bunun örnekleri var.
3- Hadis, maktul için diyet ödeneceðini göstermekte, ayrýca diyetin, maktulün diðer mallarý gibi verasete dahil edileceðini ifade etmektedir. Ulemâ çoðunluk itibariyle böyle hükmetmiþtir.
Ancak Hz. Ali (radýyallahu anh)´nin "diyetin varisleri arasýnda anne bir kardeþlerin, kocanýn, karýnýn yer almayacaðý görüþünde olduðu" belirtilmiþtir.[53]
* SADAKANIN MÝRASI
ـ4731 ـ1ـ عن بريدةٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَتِ امْرَأةٌ رَسُولَ اللّهِ # فقَالَتْ: كُنْتُ تَصَدَّقْتُ عَلى أُمِّي بِوَلِيدَةٍ، وَإنَّهَا مَاتَتْ وَتَرَكَتِ الْوَلِيدَةَ. فقَالَ: قَدْ وَجَبَ أجْرُكِ، وَردَّهَا عَلَيْكِ الْمِيرَاثُ[. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذي.
1. (4731)- Büreyde (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir kadýn Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelip: "Ben anneme bir cariye tasadduk etmiþ idim. Þimdi annem, cariyeyi býrakarak vefat etti" (deyip, hükmünü sordu). Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sana onun sevabý vacip olmuþtur. Miras yoluyla da cariye sana geri gelmiþtir!" buyurdular." [Müslim, Sýyâm 154, (1149); Tirmizî, Zekât 31, (667); Ebu Davud, Vesaya 12, (2877); Zekat 31, (1656).][54]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:48:48
AÇIKLAMA:
Bu (ve müteakip) hadis, kiþinin yakýnlarýna yapacaðý baðýþla, "baðýþ sevabý"ný aynen kazanacaðýný ifade ettiði gibi, baðýþ yapýlan kimsenin vefat etmesi halinde, baðýþ yapan kimseye veraset yoluyla geri gelebileceðini ifade etmektedir. Veraset yoluyla geri gelen mal "baðýþ olma" vasfýný artýk kaybetmiþtir. Dolayýsýyla hadislerde þiddetle yasaklanmýþ olan "baðýþýndan rücu etmek" fiiline girmez. Alimler büyük ekseriyetiyle veraset yoluyla geri gelen bu baðýþýn helal olduðuna hükmetmiþtir. Ancak, "Bunun fakirlere sarfedilmesi gerekir. Çünkü artýk bu, Allah´ýn hakký olmuþtur" diyen de olmuþtur.[55]
ـ4732 ـ2ـ وعن مالكٍ: ]أنَّهُ بَلَغَهُ أنَّ رَجًُ مِنَ ا‘نْصَارِ تَصَدَّقَ عَلى أبَوَيْهِ بِصَدَقَةٍ فَهَلَكَا فَوَرِثَ ابْنُهُمَا الْمَالَ وَكَانَ نَخًْ. فَسَألَ رَسُولَ اللّهِ # عَنْ ذلِكَ. فقَالَ لَهُ: لَقَدْ أُجِرْتَ في صَدَقَتِكَ وَرَدَّهَا عَلَيْكَ الْمِيرَاثُ[ .
2. (4732)- Ýmam Malik´e ulaþtýðýna göre, "Ensardan bir zat, ebeveynine bir baðýþta bulundu. Bilahare ebeveyni vefat etti. Oðullarý tekrar bu mala veraset yoluyla sahip oldu. Bu bir hurmalýktý. Oðlan, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bu hususta sual etti. Aleyhissalâtu vesselâm ona:
"Þurasý muhakkak ki tasadduk sevabýný aldým. Þimdi o malý (Allah) sana miras olarak geri gönderdi" buyurdu." [Muvatta, Akdiye 54, (2, 760).][56]
* VARÝSLER CEMAATÝ
ـ4733 ـ1ـ عن ابْنِ عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كَانَ الْمَالُ لِلْوَلَدِ، وَالْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ، فَنَسَخَ اللّهُ مِنْ ذلِكَ مَا أحَبَّ فَجَعَلَ لِلذَّكَرِ مِثْلَ
حَظِّ ا‘نْثَيَيْنِ، وَجَعلَ لِ‘بَوَيْنِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسَ وَالثُّلُثَ، وَجَعلَ لِلْمَرْأةِ الثُّمْنَ وَالرُّبُعَ، ولِلزَّوْجِ الشَّطْرَ وَالرُّبْعَ[. أخرجه البخاري .
1. (4733)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "(Cahiliye devrinde ölen babanýn) malý oðluna kalýrdý. Vasiyet de valideyn için yapýlýrTdý. Allah Teala hazretleri bundan dilediði kýsmý neshedip erkeðin hissesini kadýnýn hissesinin iki misli kýldý, ebeveynden herbiri için (eðer çocuk varsa) altýda bir, üçte bir kýldý. Kadýna (çocuk varsa) dörtte bir kýldý. Zevc´e, (çocuk yoksa) yarý, (çocuk varsa) dörtte bir miras payý kýldý." [Buharî, Vesâyâ 6, Tefsir, nisa 5, Feraiz 10.][57]
Ynt: Feraiz By: sumeyye Date: 13 Nisan 2010, 13:49:09
AÇIKLAMA:
1- Hadis cahiliye döneminin veraset ve vasiyet usulü ile, Ýslam´ýn yaptýðý tadilatý belirtmektedir. Buna göre, Resûlullah, cahiliye devrinde, ölen babanýn malýnýn sadece oðluna kaldýðýný, vasiyetin de sadece anne ve baba lehine yapýldýðýný belirtmektedir. Bu durum, mirasla ilgili ayetler (Nisa suresi 11-12. ayetler) nazil oluncaya kadar devam eder. Resûlullah, Arap örfünü, Ýlahî bir müdahale olmadan deðiþtirmez. Mevzu üzerine bir vahiy gelinceye kadar onu uygulardý. Miras meselesinde de öyle yapýldýðý, vahyin geliþine kadar eski sistemin aynen tatbik edildiði sadedinde olduðumuz hadiste geçen "Allah Teala hazretleri bundan dilediði kýsmý neshedip.." ibaresinden anlaþýlmaktadýr.
Hatta hadisin Taberi´de geçen veçhi, hem eski sistemin ruhunu kavramak, hem de yeri gelince hasýl olan istiðrabý anlamak bakýmýndan burada kayda deðer: Ýbnu Abbas anlatýyor: "(Miras ayeti) nazil olunca, Ashab:
"Ey Allah´ýn Resulü! Ata binemeyen, düþmana karþý savaþmayan, küçücük kýz çocuðuna mirasýn yarýsýný mý vereceðiz?" dediler.
Ýbnu Abbas devamla der ki: "Cahiliye devrinde, mirasý ancak düþmanla savaþanlara verirlerdi."
2- Bu hadiste çok sarih deðilse de Ýmam Þafiî´ye "mütevatir" dedirtecek kadar yaygýn rivayetlerde geldiðine göre, Ýslam þeriatý, mirasta hissesi olanlar lehine vasiyette bulunmayý yasaklamýþtýr. Ýlerde (5793-5804 numaralar arasý hadisler) açýklanacaðý üzere Ýslam, vasiyeti malýn üçte bir nisbetini aþmayacak þekilde tecviz etmiþ ve hatta vasiyette bulunmaya teþvik etmiþtir. Ancak bu, varislerden biri lehine olmamalýdýr.
3- Hadiste geçen "Ebeveynden herbiri için.." "üçte bir var" tabiri, Buharî´de, sadece hadisin Tefsir bölümündeki veçhinde geçer. Bu ziyadeyle ilgili olarak Ýbnu Hacer: "...Anne ve babadan herbirine, bir halde altýda bir, bir baþka halde anneye üçte bir hisse vardýr" þeklinde açýklar
4- Ölenin çocuðu veya (erkek kardeþi) olmasý halinde anne ve babasýna eþit olarak altýda bir düþtüðü halde, çocuk (veya oðlan kardeþ) olmadýðý takdirde babaya, -anneye nesbetle- daha çok verilmektedir. Süheylî bunu, “babanýn infak ve yardým gibi hususlarda evlad üzerinde hukuku fazladýr” diye açýkladýktan sonra: “Buradaki farklýlýðýn, hayatta kaldýðý müddetçe annesine daha çok saygý ve hürmette bulunmasý için oðlana yapýlan emirle telafi edildiðini” söyler. Abd Ýbnu Humeyd, bazý alimlerin, evlad olduðu durumda babanýn aldýðý faazlalýðý: “Baba erkek kardeþleri örter ve onlarýn hisselerini alýr. Zira evlenme masraflarýný, nafakalarýný, -anneler deðil- babalar çeker” demiþtir.[58]
Son satýr cd’de yoktu. Elden yazýldý. Kontrol ediniz.
ـ4734 ـ2ـ وعن زيد بْنِ ثَابِتٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]وَلَدُ ا‘بْنَاءِ بِمَنْزِلَةِ ا‘بْنَاءِ إذَا لَمْ يَكُنْ دُونَهُمْ أبْنَاءٌ: ذَكَرَهُمْ كَذَكَرِهِمْ، وَأُنْثَاهُمْ كَأُنْثَاهُمْ، يَرِثُونَ كَمَا يَرِثُونَ وَيُحْجَبُونَ كَمَا يُحْجَبُونَ، وََ يَرِثُ وَلَدُ ابْنِ مَعَ ابْنِ ذَكَرٍ. فإنْ تَرَكَ ابْنَةً وابْنَ ابْنٍ ذَكراً فَلِلْبِنْتِ النِّصْفُ، وَ‘بْنِ اِبْنِ مَا بَقِيَ؛ لِقَوْلِ رَسُولِ اللّهِ #: ألْحِقُوا الْفَرَائِضُ بأهْلِهَا فمَا بَقِيَ فَهُوَ ‘وْلَى رَجُلٍ ذَكَرٍ[. أخرجه البخاري ترجمة .
2. (4734)- Zeyd Ýbnu Sabit (radýyallahu anh) anlatýyor: "Oðullarýn çocuklarý, kendileriyle ölü arasýnda baþka bir erkek çocuk olmadýðý takdirde, ölenin çocuðu menzilesindedir: Oðlanlarýn erkek çocuklarý, ölenin erkek çocuklarý gibidir. Oðullarýn kýz çocuklarý da ölenin kýz çocuðu gibidirler. Oðullarýn çocuklarý, oðullar gibi miras alýrlar. Oðullar kendilerinden aþaðýdakilerden mirasýna mani olduklarý gibi, oðullarýn oðullarý da kendilerinden aþaðýdakilerin miras almasýna mani olurlar. Oðulun çocuðu, oðulla birlikte miras alamaz.
Ölen kimse, bir kýzla, bir oðulun oðluna býraksa, kýz yarý alýr, geri kalaný da oðulun oðlu alýr. Zira Aleyhissalâtu vesselâm þöyle buyurmuþtur:
"Miras paylarýný (Kur´an´da zikredilen) hak sahiplerine verin. Geri kalan, (baba tarafýndan) en yakýn erkeðe aittir." [Buhârî, Feraiz 7.][59]