> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Kütübü Sitte > Feraiz
Sayfa: [1] 2 3 4 5   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Feraiz  (Okunma Sayısı 3188 defa)
12 Nisan 2010, 13:51:00
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 12 Nisan 2010, 13:51:00 »



Feraiz



FERAİZ VE MEVARİS (MİRASLAR) BÖLÜMÜ
MİRASIN SEBEPLERİ, MANİLERİ
UMUMİ AÇIKLAMA
FERAİZİN AHKÂMI VE VARİSLER
DEDE VE NİNE
KIZLAR VE KIZKARDEŞLER
ERKEK KARDEŞLER
CENİN
MÜLÂANE ÇOCUGU
MU´TEDDE (İDDET BEKLEYEN KADIN)
KELÂLE (NE EVLAD NE DE BABA BIRAKMADAN ÖLEN)
ZEVİL ERHAM
DİYETİN MİRASI
SADAKANIN MİRASI
VARİSLER CEMAATİ
VELA´NIN MİRAS OLMASI
ASABE´NİN MİRASI
RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM VE GERİDE BIRAKTIKLARININ MİRASI 27
RESULULLAH´IN GERİDE BIRAKTIGI MALLAR

FERAİZ VE MEVARİS (MİRASLAR) BÖLÜMÜ
(Bu bölümde üç fasıl vardır)
BİRİNCİ FASIL
MİRASIN SEBEPLERİ, MANİLERİ
İKİNCİ FASIL
FERAİZİN AHKAMI VE VARİSLER
Dede, Nine
Kızlar, Kızkardeşler
Erkek Kardeşler
Cenin
Veled-i Mülâane
Mutedde (İddet Bekleyen Kadın)
Kelâle (ne evlad ne de baba bırakmadan ölen)
Zevi´l-Erhâm
Miras-ı diyet
Miras-ı sadaka
Cemaat-ı varis
Miras-ı vela
Miras-ı asabe
ÜÇÜNCÜ FASIL
RESULULLAH (ALEYHİSSALATU VESSELAM)´IN MİRASI VE GERİDE BIRAKTIKLARI
FERAİZ BÖLÜMÜ
BİRİNCİ FASIL
MİRASIN SEBEPLERİ, MANİLERİ

UMUMİ AÇIKLAMA


Ferâiz kelimesi farizanın cem´idir. Fariza, mefrûza manasında yani ism-i mef´ul olarak kullanılmaktadır. Kesmek manasına gelen farz kökünden gelir. Arap فَرَضَتْ لِفَُنٍ كَذَا deyince "Ona maldan bir miktar kesip (ayırdım)" demiş olur. Bu yorum Hattabi´ye göredir. Bazı alimler, bu kelimenin yayın iki ucuna kiriş yerleştirmek maksadıyla oyuk açmak manasına gelen farzdan geldiğini iddia etmiştir. Ancak, "Bu ikinci manada Allah´ın farzettiği şeyler kastedilir. Bunlar, Allah´ın kullara mecbur ettiği şeylerdir (kul onun dışına çıkamaz)" denmiştir.

Ragıp der ki: "Farz, sert bir şeyi kesmek, onda iz meydana getirmektir. Mevaris şu ayette feraiz kelimesiyle hususileştirilmiştir: نَصِيباً مَفْرُوضاً "takdir edilmiş pay" (Nisa 7). Burada "miktar" veya "malum" veya "başkalarından kesilip ayrılmış" manalarına gelir. İbarenin geçtiği ayetin meali şöyle:

"Erkekler için anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirastan bir pay vardır. Kadınlar için de anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirastan bir pay vardır. Miras olarak kalan mal az olsun çok olsun, "onlar için takdir edilmiş birer pay vardır"; hiçbiri bundan mahrum bırakılamaz" (Nisa 7)."

Şu halde feraiz kelimesi mirastan varislere düşen hakları, payları ifade etmektedir. Bu paylar meselesi, ölen kimsenin bıraktığı malların çeşidine, geride bıraktığı şahısların akrabalık derecesine, onların kadın-erkek şeklindeki cinsiyetine, borç bırakıpbırakmadığı, vasiyette bulunupbulunmadığı gibi farklı durumlara bağlı olduğu için hesaplanması karmaşık bir konudur. Bu hususi bir ilim ister. Bu sebeple buna ilm-i feraiz denmiştir. Bu ilmi iyi bilenlere de ferazi denilir. Resûlullah ferâiz ilminin ihmal edilmemesine, zamanla bunu bilenlerin pek azalacağına dikkat çekmiştir. [1]



ـ4706 ـ1ـ عن أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ، وََ الْكَافِرُ الْمُسْلِمَ[. أخرجه الستة إ النّسَائِى، ولم يذكر مالك: و الكافر المسلم .



1. (4706)- Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Müslüman kimse kafir kimseye varis olamaz; kâfir de Müslümana varis olamaz." [Buharî, Feraiz 26; Müslim, Feraiz 1, (1614); Muvatta, Feraiz 10, (2, 519); Ebu Davud, Feraiz 10, (2909); Tirmizî, Feraiz 15, (2108).][2]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Feraiz
« Posted on: 23 Nisan 2024, 14:57:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Feraiz rüya tabiri,Feraiz mekke canlı, Feraiz kabe canlı yayın, Feraiz Üç boyutlu kuran oku Feraiz kuran ı kerim, Feraiz peygamber kıssaları,Feraiz ilitam ders soruları, Feraizönlisans arapça,
Logged
12 Nisan 2010, 13:52:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 12 Nisan 2010, 13:52:43 »

AÇIKLAMA:



"İslam dini farklı dinlere mensup olanların birbirlerine varis olamayacağını teşrî etmiştir. Yukarıdaki hadisi aynen bab başlığı yapan Buharî hazretleri, başlığın devamı olarak, İslam ulemasının ittifak ettiği bir hususu kaydeder: "...Mirasın taksiminden önce Müslüman olan kimseye miras yoktur."

Ancak, hadis metninden bu hükmün çıkarılması ihtilaflı bir meseledir. Bir kısım alimler bu hükme giderken, diğer bir kısmı: "Bunun için başka delile ihtiyaç var" demiştir.

"Mirasın taksiminden önce Müslüman olan kimseye miras yoktur" diyenlere karşı çıkanlar der ki: "Kişi, mirasa, ölümle istihkak kesbeder. Öyleyse ölümle mal, sahibinin mülkiyetinden çıktı mı, artık varislerin hak sahibi olması için taksim beklenmez. Ölüden kendilerine intikal eden mala müstehak olmuşlardır; mal henüz taksim edilmemiş bile olsa." İbnu´l-Münir burada şöyle bir temsil getirir: "Ölen bir Müslümanın, biri kafir biri Müslüman iki oğlu olsa, kafir olan oğlu, mal taksim edilmezden önce Müslüman olsa, cumhura göre bu oğlan mirastan pay alır. Buna sadedinde olduğumuz Üsame İbnu Zeyd (radıyallahu anh) hadisinin amm olan hükmü delalet eder. Ancak Hz. Muaz´dan gelen hadise göre Müslümanın varis olma nokta-i nazarı değişmektedir: Müslüman, kafire varis olabilmekte, kafir Müslümana olamamaktadır. Hz. MuazResûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın "İslam artar, eksilmez"[3] hadisine dayanır."

Birkısım alimler Ebu Davud´da (Feraiz 10) da gelmiş olan bu hadisin, ihticac edilmeyecek kadar zayıf olduğunu ileri sürmüştür. Müsedded´in bir tahricine göre, "biri Müslüman diğeri Yahudi iki kardeş, Yahudi olan babalarının ölümüyle miras hususunda ihtilafa düşerler ve Hz. Muaz İbnu Cebel´e başvururlar. İhtilafa göre Yahudi kardeş malın tamamına el koymuştur. Müslüman kardeş buna itiraz ederek, Hz. Muaz´a çıkmıştır. Hz. Muaz, Müslümanı da varis kılmıştır."

İbnu Ebi Şeybe´nin, Abdullah İbnu Ma´kul tarikinden yaptığı rivayete göre, Hz. Muaviye "Biz Ehl-i Kitaba varis oluruz, onlar bize varis olamaz; tıpkı onların kızlarını nikahlamak helal olduğu halde, bizim kızlarımızın onlara helal olmadığı gibi" demiştir. Mesruk, Said İbnu´l-Müseyyeb, İbrahim Nehai ve İshak İbnu Rahuye de böyle hükmetmiştir.

Aksi görüşte olan cumhur der ki: "Bu hüküm, nassa muarız olan bir kıyastır. Halbuki nasstaki murad, (kıyasa gitmeye hacet bırakmayacak kadar) sarihtir. Böyle bir nass varken kıyasa gidilmez. Mezkur hadise gelince, maksud olan murad da nass değildir. Bilakis Müslümanın diğer din mensuplarına üstün olacağını ifade etmektedir. Bu üstünlüğün miras meselesiyle bir alakası yoktur. Nitekim bu hükme bir başka kıyas muaraza eder. Buna göre, tevarüs yani varis olma hadisesi, velayetle ilgilidir. Müslümanla kafir arasında Rab Teala´nın şu ayeti mucibince velâyet (dostluk) yoktur: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur" (Maide 51). Ayrıca, zımmî bir erkek harbî bir kadınla evlense, kadına varis olamaz. Böyle bir durumda zımmînin: "Ben Müslümana varis olurum. Çünkü onlar bizimle nikahlanıyorlar" demesi halinde delil ters dönmüş olur."

Bu meselede, İbnu Hacer´in kaydına göre üçüncü bir görüş, "mirasın taksimini esas almaya" dayanır. Bu husus, Hz. Ömer, Hz. Osman, İkrime, Hasan ve Cabir İbnu Zeyd´den rivayet edilmiştir. Ancak Hz. Ömer´den bunun aksi görüş de rivayet edilmiştir.[4]



ـ4707 ـ2ـ وعن ابْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ وَجَابِرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَتَوارَثُ أهْلُ مِلَّتَيْنِ[. أخرجه أبو داود عن ابْنِ عَمْرو. والترمذي عنْ جابِرٍ .



2. (4707)- İbnu Amr İbni´l-As ve Hz. Cabir (radıyallahu anhüm) anlatıyorlar: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"İki farklı din mensupları birbirlerine varis olamazlar." [Ebu Davud, Feraiz 10, (2911); Tirmizî, Ferâiz 16, (2109). Ebu Davud´un rivayeti İbnu Amr´dan, Tirmizî´nin rivayeti Hz. Cabir´dendir.][5]

AÇIKLAMA:



1- Bu hadisi, farklı dine mensup olan kafirlerin birbirlerine varis olamayacağına hükmedenler esas almışlardır. Ancak cumhur, hadiste geçen iki dinden biriyle "İslam"ın, diğeriyle "küfr"ün kastedildiğine hükmetmiştir. Böyle olunca bundan çıkacak hüküm, önceki hadisle müsavi olur.

Şafi, Hanefî başta olmak üzere ulâmanın çoğunluğuna göre, kafirler kendi aralarında birbirlerine varis olabilirler. Müslümanla aralarında tevarüs cereyan etmez.

2- Alimler zımmî ile harbî arasında fark gözetmişlerdir. Ebu Hanife zımmî ve harbî kafirlerin birbirlerine varis olamayacaklarını söylemiştir. Harbîler, Ebu Hanife´ye göre aynı diyarda olurlarsa tevarüs ederler. Şafii mezhebine göre böyle bir şart aranmaz.

3- Bir kısım alimler (Sevrî, Rebîa vs.) ise kafirleri üçe ayırmıştır:

* Yahudiler,

* Hıristiyanlar

* Diğerleri,

Bu üç dinden biri diğerlerine varis olamaz.

4- Medine ve Basra ulemâsından bir grup da şöyle demiştir: "Kâfirlerden her grup ayrı bir dindir. Öyleyse Mecusi, putpereste varis olamaz, Yahudi Hıristiyana varis olamaz." Bu görüşte olan Evzâî daha da ifrata kaçarak; Aynı dine mensup iki farklı fırka, birbirlerine varis olamaz" demiştir.

5- Mürted hususunda ihtilaf edilmiştir:

* Şafiî ve Ahmed: "Mürted öldü mü malı bütün Müslümanlara fey´ (ganimet) olur" demiştir.

* Malik: "Malı fey´ olur. Ancak, irtidadıyla, Müslüman varislerini malından mahrum kılmayı kastetti ise, mal varislerinin olur" demiştir. Zındık hakkında da hükmü böyledir.

* Ebu Yusuf ve Muhammed´e göre "Mürtedin malı Müslüman varislerinin olur."

* Ebu Hanife´ye göre: "İrtidatdan önce kazandıkları, Müslüman varislerindir. İrtidatdan sonraki kazandıkları devlet hazinesine gider."

* Alkame gibi bazıları: "Onun malı, geçmiş olduğu din mensuplarına intikal eder" demiştir.

* Davud-u Zahiri: "Girdiği dine mensup varisleri bu mala müstehak olur" demiştir.[6]



ـ4708 ـ3ـ وعن أُسَامَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنَّهُ قَالَ: ]يَا رَسُولَ اللّهِ! أيْنَ تَنْزِلُ غَداً في دَارِكَ بِمَكَّةَ؟ قَالَ: وَهَلْ تَرَكَ لَنَا عَقِيلٌ مِنْ رِبَاعٍ أوْدُورٍ، وَكَانَ عَقِيلٌ وَرِثَ أبَا طَالِبٍ هُوَ وَطَالِبٌ، وَلَمْ يَرِثْهُ جَعْفَرٌ وََ عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُمَا ‘نَّهُمَا كَانَا مُسْلِمِينَ، وَكَانَ عَقِيلٌ وَطَالِبٌ كَافِرَيْنِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .



3. (4708)- Hz. Üsâme (radıyallahu anh)´ın anlattığına göre [haccı sırasında Aleyhissalâtu vesselâm´a] denmiştir ki:

"Ey Allah´ın Resûlü! Yarın nereye ineceksin, Mekke´deki evine mi?""Akil bize evbark bıraktı mı ki?" buyurdular.

“Akil ile Talip, Ebu Talib´e varis olmuşlardı. Ne Ali ne de Cafer (radıyallahu anhüma) ona varis olamamışlardı. Çünkü bu ikisi Müslüman idiler. Akil ve Talib ise kafirdiler." [Buharî, Hacc 44, Cihad 180, Megazî 48; Müslim, Hacc 439, (1351); Ebu Davud, Feraiz 10, (2910).][7]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Nisan 2010, 13:54:24
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #2 : 12 Nisan 2010, 13:54:24 »

AÇIKLAMA:



Hadis, katilin maktule varis olamayacağını ifade etmektedir. Ulemâ çoğunluk itibariyle bu görüştedir. Katil hataen veya kasten de öldürse hüküm böyledir. Hz. Ömer, Ali ve Şureyh gibi meşhur kadılar, Şafiî, Ebu Hanife ve ashabı gibi imamlar hep aynı görüşü paylaşırlar. Maldan da diyetten de pay alamayacağını söylerler.

İmam Malik ve Nehâî, hataen katilin diyetten olmasa da maldan miras hissesi alacağını söylemişlerdir. Ancak alimler tahsis, delilsiz makbul değil demişlerdir.

Cabir İbnu Zeyd´den gelen bir rivayette daha sarih olarak: "Hangi erkek, bir erkek veya kadını âmden veya hataen öldürecek olsa onlardan buna miras yoktur; hangi kadın, bir erkek veya bir kadını âmden veya hataen öldürecek olsa o kadına bunlardan miras yoktur" denmiştir. [11]



ـ4710 ـ5ـ وعن سعيدِ بْنِ الْمُسَيَّبٍ قَالَ: ]أبِي عُمَرُ أنْ يُوَرِّثَ أحَداً مِنَ ا‘عَاجِمِ إَّ أحَداً وُلِدَ في الْعَرَبِ[. أخرجه مالِكٌ.وزاد رزين: »وَامْرَأةً جَاءَتْ حَامًِ فَوَلَدَتْ في الْعَرَبِ فَهُوَ يَرِثُهَا إنْ مَاتَتْ وَتَرِثُهُ إنْ مَاتَ، ومِيرَاثُهُ في كِتَابِ اللّهِ تعالى« .



5. (4710)- Said İbnu´l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh), Arap (memleketinde) doğmadıkça, Acem´den birini varis kılmaktan imtina etmiştir." [Muvatta, Feraiz 14, (2, 520).]

Rezîn şu ilavede bulundu: "Hamile olarak gelip Arap (memleketinde) doğuran kadını da hariç kıldı. Bu durumda erkek, eğer ölürse kadına varis olur. Eğer erkek ölürse, kadın da ona varis olur. Erkeğin miras(taki pay nisbet)i Allah´ın kitabında vardır."[12]



AÇIKLAMA:



Zürkânî´nin açıklamasına göre, İmam Malik´in İbnu´l-Müseyyeb´ten yaptığı bu rivayet, Arap olmayanlardan birinin, ölen bir kimse hakkında delil ve hüccete dayanmadan: "Ben onun yakınıyım, malına varisim" şeklinde bir iddiada bulunacak olsa, Acemler kendi aralarında bunu ikrar da edecek olsalar, Hz. Ömer´in bu iddiayı kabul etmediğini fade etmektedir. Ancak, bunun gerçek olduğu bilinir ve adil Müslümanların şehadetiyle sübut bulursa, bu durumda İslam memleketinde doğmuş biri gibi verâset hakkı doğar ve birbirlerine varis olurlar.

İmam Malik der ki: "Hamile bir kadın düşman diyarından gelse, Arap memleketinde doğum yapsa bu çocuk belli ki onundur; kadın ölse, çocuk ona varis olur; çocuk ölse, kadın ona varis olur. Kadının alacağı miras payı da Allah´ın kitabında belirtilmiştir; altıda veya üçte bir."[13]



ـ4711 ـ6ـ وعن أبِى ا‘سْوَدِ الدُّؤَلِى قَالَ: ]أُتِِىَ مُعَاذٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه بِمِيرَاثِ يَهُودِيٍّ فَوَرَّثَهُ ابْناً لَهُ مُسْلِماً وَقَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ا“سَْمُ يَزِيدُ وََ يَنْقُصُ[. أخرجه أبو داود .



6. (4711)- Ebu´l-Esved ed-Düelî anlatıyor: "Hz. Muaz´a bir Yahudinin miras meselesi getirildi. Onun Müslüman oğluna da mirastan pay verdi ve dedi ki: "İslam [galebe çalar, ona galebe çalınmaz], artar eksilmez." [Ebu Davud, Feraiz 10, (2912, 2913).][14]



AÇIKLAMA:



1- 4706 numaralı hadiste geçtiği üzere Hz. Muâz, Müslüman kafirden miras alabileceği görüşünde idi. Bu sebeple, kendisine intikal eden -biri Yahudi, diğeri Müslüman- iki kardeşin, Yahudi babalarının mirasıyla ilgili ihtilaflarında, Müslüman kardeşin de mirasa iştirak etmesine hükmetmiştir. Kullandığı delil de yukarıda kaydedilen, Resûlullah´ın اِْسَْم يَزِيدُ وََ يَنْقُصُ sözüdür. Şarihler bu ibareye muhtelif manalar vermişlerdir.

* İslam, (kendisine dahil olanlarla) artar, (irtidad edenlerle) eksilmez.

* İslam, (fethedilen memleketlerle) artar, (keferenin galebe çalacağı diyarlarla) eksilmez.

* İslam´ın hükmü galebe çalar. Onun galebe çaldığı hususlardan biri, ebeveyninden biri Müslüman olan kimseye İslam hükmünün verilmesidir. Hz. Muâz bu manayı esas alarak, hadisten Müslüman kafire varis olacağına, fakat kafirin Müslümana varis olamayacağına hükmetmiştir.

2- Hadisin bazı vecihlerinde "İslam üstün olur, ona üstün olunamaz" ibaresi yer eder. Teysir´in metninde yok ise de köşeli parantez içine alarak bu ziyadeyi dercettik.[15]



ـ4712 ـ7ـ وعن عَمْرِو بْنِ شُعَيْبِ عَنْ أبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أيُّمَا رَجُلٍ عَاهَرَ بِحُرَّةٍ أوْ أمَةٍ، فَالْوَلَدُ زِناً َ يَرِثُ مِنْ أبِيهِ وََ يَرِثْهُ[. أخرجه الترمذي ولم يذكر: وََ يَرِثُهُ.»المُعَاهَرَةُ« الزنا. و»الْمُعَاهِرُ« الزاني. و»عَهَرَ بِهَا« إذا زنِى بها .



7. (4712)- Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hür veya cariye bir kadınla kim zina yaparsa, bundan hasıl olacak çocuk veled-i zinadır, ne o babasına, ne de babası ona varis olamaz." [Tirmizî, Feraiz 21, (2114).] [16]



AÇIKLAMA:



İslâm uleması, bu hadise dayanarak veled-i zinanın babaya varis olamayacağına hükmetmiştir: "Çünkü derler, verasette asıl, nesebtir. Veled-i zina ile zani arasında nesep yoktur. Böyle olunca verasete hak kazanamaz." Bu çocuğa da ne zani ne de yakınları varis olamazlar.

Tirmizî, ilim ehlinin bu hadisle amel ettiğini belirtir. [17]



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Nisan 2010, 13:55:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #3 : 12 Nisan 2010, 13:55:16 »

İKİNCİ FASIL


FERAİZİN AHKÂMI VE VARİSLER



* DEDE VE NİNE




ـ4713 ـ1ـ عن ابْنِ الزبير رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أنَّهُ كَتَبَ إلَيْهِ أهْلُ الْكُوفَةِ فِي الْجَدِّ فَقَالَ: أمَّا الّذِي قَالَ فيهِ رَسُولُ اللّهِ #: لَوْ كُنْتُ مُتَّخِذاً مِنْ هذِِهِ ا‘مَّةِ خَلِيً َتَّخَذْتُهُ فإنَّهُ نَزَّلَهُ مَنْزِلَةَ ا‘بِ. يَعْنِي أبَا بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ[. أخْرَجه البخاري. ومعناه: جعل الجدّ في منزلة ا‘ب، وأعطاه ما يأخذ ا‘ب من الميراث.



1. (4713)- İbnu´z-Zübeyr (radıyallahu anhümâ)´in anlattığına göre: Ehl-i Kûfe, kendisine yazarak dede hakkında sormuşlardı. O da şu cevabı vermişti: "Hakkında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın: "Ben bu ümmet içerisinde birini kendime halil seçseydim, onu seçerdim" dediği kimse, yani Ebu Bekr, dedeyi (miras meselesinde) baba yerine koymuştu." [Buhârî, Fezâilu´l-Ashab 5.][18]



AÇIKLAMA:



Görüldüğü üzere, Abdullah İbnu Zübeyr´e dedenin mirastan alacağı pay sorulmuş, o da Hz. Ebu Bekr´in bu meseledeki kanaatini yazarak cevap vermiştir. Bu cevaba göre, Hz. Ebu Bekr: "Dede, baba gibi mirastan pay almalıdır. Büyük babanın varlığı halinde kardeşler mirasa iştirak etmemelidir, miras tamamiyle dedeye kalmalıdır" diye fetva vermiştir.[19]



ـ4714 ـ2ـ وَعَنْ عِمْرَانِ بْنِ حُصَين رَضِيَ اللّهُ عَنْهُمَا قَالَ: ]جَاءَ رَجُلٌ الى رَسُولِ اللّهِ #: فقاَل: إنَّ ابْنَ ابْنِي مَاتَ، فَمَالِي مِنْ مِيرَاثِهِ؟ قَال: لَكَ السُّدُسُ، فَلَمَّا وَلَّى دَعَاهُ. فَقَالَ: لَكَ سُدُسٌ آخَر؛

فَلَمَّا وَلّى دَعَاهُ وَقَالَ: إنَّ السُّدُسَ اŒخَرَ طُعْمَةٌ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وقال أبو داود: قالَ قَتَادَةُ: فََ يَدرون مع أيّ شئ ورثه. قال قتادة: وأقلّ شئٍ ورث الجدّ السدس.يُقَال أعطاه هذا الشئ »طُعْمَةً« إذا أعطاه زائداً على حقه، أو أعطاه شيئاً يعطى غيره مثله .



2. (4714)- İmrân İbnu Husayn (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bir adam gelerek: "Oğlumun oğlu vefat etti. Ondan miras hakkım nedir?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Sana altıda biri var!" buyurdu. Adam dönüp gidince geri çağırdı ve:

"Sana diğer bir altıda bir daha var!" buyurdu. Adam dönüp gidince tekrar çağırdı ve:

"Diğer altıda bir, (hak değil) fazladan bir ikramdır!" buyurdu." [Ebu Davud, Feraiz 6, (2896); Tirmizî, Feraiz 9, (2100).]

Ebu Davud der ki: "Katade şunu söyledi: "(Sahabe, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın bu kimseyi, başka) hangi varisler olduğu halde varis kıldığını bilmiyor." Katâde devamla der ki: "Dedenin tevarüs ettiği en az miktar, altıda birdir."[20]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

13 Nisan 2010, 13:45:35
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #4 : 13 Nisan 2010, 13:45:35 »

AÇIKLAMA:



Şarihler, bu taksim sırasında, ölen torunun herkesçe bilinen iki kızı olması gerektiğini belirtirler. Böylece o iki kız evlada üçte iki düşecek, geriye üçte bir kalacaktır. Bu üçte birin yarısı -ki altıda bir eder- büyükbabaya kalmıştır. Bu altıda bir, büyükbabanın normal hissesidir. Geriye ikinci altıda bir kalmaktadır. Resûlullah, başka ehl-i feraiz (hisse düşen varis) olmadığı için bunu da dedeye tahakkuk ettirmiş. Ancak bunu, kanuni bir hisse sayılmasını önlemek için ikinci kere çağırarak vermiş; onun asabelikten gelen ziyade bir bağış olduğunu da ayrıca belirterek: "Diğer altıda bir tu´medir (ikramdır)" demiştir.

Tîbî der ki: "Bu meselenin şekli şöyledir: "Ölen kimse, geride iki kızla bu soru sahibini bırakmıştır. İki kıza üçte iki düşer, geriye üçte bir kalır. Aleyhissalâtu vesselâm, soru sahibine miras payı olarak altıda biri verdi. Çünkü o, ölenin dedesi idi. Adam bıraktı, o da çekip gitti. Sonra adamı geri çağırıp, ona diğer altıda biri de verdi. Böyle yapması, adamın kendisine düşen payın üçte biri olduğu zannına düşmesin diye idi. Hadiste geçen tu´menin burada, manası ta´sibdir, yani asabe olmaktan düşen bir ikram, yani "sana farz suretinde pay olmayan bir rızk"dır. Diğer altıda bire tu´me demiş, birinci altıda bire dememiştir. Çünkü birincisi "farz", yani sabit miras payı idi. Pay, ikram gibi değildir. Muayyen olan miktarı değişmez, hep sabit kalır. Halbuki ikram sabit bir nisbet üzere değildir, değişir. Bu sebeple ona tu´me denmiştir."

2- Katâde, "dedenin torundan en az altıda bir alacağını, bu altıda birin, onun normal payı (farz) olduğunu, duruma göre kanuni hakkı dışında bazı ikramlarda daha fazla olabileceğini" belirtiyor. Nitekim sadedinde olduğumuz hadiste Resûlullah ikinci bir altıda bir daha vermiştir.[21]



ـ4715 ـ2ـ وعن معاوية رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّّهُ كَتَبَ الى زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ يَسْألُهُ عَنْ الجَدِّ. فَكَتَبَ إلَيْهِ: كَتَبْتَ تَسْألُنِى عَنِ الجَدِّ، واللّهُ أعْلَمُ. فإنْ ذلِكَ مِمَّا لَمْ يَكُنْ يَقْضِى فيهِ إَّ ا‘ُمَراءُ، يَعْنِى الْخلفاءُ، وقَدْ حَضَرْتُ الْخَلِيفَتَيْنِ قَبْلَكَ يُعْطِيَانِهِ النِّصْفَ مَعَ ا‘خِ الْوَاحِدِ، وَالثُّلُثَ مَعَ ا“ثْنَيْنِ فَصَاعِداً، َ يَنْقُصُ مِنَ الثُّلُثِ وَإنْ كَثُرَ ا“خْوَةُ[. أخرجه مالك .



3. (4715)- Hz. Muaviye (radıyallahu anh)´nin anlattığına göre: "Kendisine dedenin miras payından soran Zeyd İbnu Sabit´e şöyle yazmıştır: "Bana yazarak dededen soruyorsun. Doğruyu Allah bilir. Bu mesele, ancak umeranın -yani halifelerin- hükmedeceği meselelerden biridir. Ben sizden önce iki halifeyi gördüm. Onlar ölenin tek bir kardeşi ile verasete iştirak eden dedeye malın yarısını veriyorlardı. İki ve daha fazla kardeş olması halinde üçte bir veriyorlardı. Erkek kardeşler çok da olsa dedenin payı üçte birden aşağı düşmezdi." [Muvatta, Feraiz 1, (2, 510).][22]



ـ4716 ـ3ـ وعن بُرَيْدَةٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَعَلَ النَّبِىُّ #: لِلْجَدَّةِ السُّدُسَ إذَا لَمْ يَكُنْ دُونَهَا أُمٌّ[. أخرجه أبو داود.



4. (4716)- Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), büyükanneye, önünde, (ölenin) anne(si) olmadığı takdirde, altıda bir pay koydu." [Ebu Davud, Feraiz 5, (2895).][23]



AÇIKLAMA:



Ölen torunun annesi olmadığı takdirde büyükanneye torundan altıda bir miras düşmektedir. Eğer ölen torunun annesi hayatta ise, büyükanneye mirastan pay düşmemektedir. Burada büyükanne anneanne veya babaanne olmuş farketmez, hükümleri birdir.[24]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3 4 5   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes