Hanefi Fýkhý
Pages: 12
Ynt: Dava By: neslinur Date: 08 Þubat 2010, 22:02:13
TEHÂRÜÇ FASLI

METÝN


Varisler aralarýndan birisini sulh yoluyla menkûl veya gayr-i menkul terekeden bir miktar mal veya

altýn olan terekeden bir miktar gümüþ ve-ya gümüþ alan terekeden bir miktar altýn veya altýn ve

gümüþ karýþýmý olan terekeden bir miktar altýn gümüþ vererek miras dýþý býraksalar, altýn ve

gümüþte cinsi aksine sarf yapýldýðýndan sulh ye teharüç geçerlidir. Miras dýþý býrakýlana verilen az

olsun, çok olsun hüküm deðiþmez. Þu-rasý var ki sulh ile teharüç tereke altýn ise gümüþten, gümüþ

ise altýn-dan olursa ayný mecliste iki tarafýn da haklarýný kabzetmeleri þarttýr.

Teharüç, terekeyi taksim etmezden öncü,varislerin aralarýnda anlaþarak herhangi bir varisi bir

miktar mal karþýlýðýnda terekeden çýkarmalarý, ihraç etmeleridir. M.T.

Tereke eðer, altýn gümüþ ve baþka bir para ile karýþýk ise aralarýn-dan birisini altýn ve gümüþten bir

miktar vererek miras dýþý býrakmalarý geçerli olmaz. Ancak altýn ve gümüþten verdikleri, varisin

terekedeki al-týn ve gümüþ hissesinden daha fazla olursa ribadan korunulduðu için sulh geçerli

olur. Burada sulh zamanýnda altýn ve gümüþün mevcut ol-masý ve miras dýþý býraktýklarý varisin


payýna düþeni bilmesi gerekir. Þurunbilâliye ve Celâliye.

Vârisi bir arz ile ihraç etmiþ olsalar, mutlaka caizdir. Çünkü riba yoktur. Eðer çýkardýklarý adamýn

varis olduðunu inkâr etseler, o zaman onun aldýðý sulh bedeli miras bedeli deðil, anlaþmazlýðý

kesmenin bede­li olur.

ÝZAH

«Miras dýþý ilh...» Bir kimse diðerine malýnýn üçte birini vasiyet ettikten sonra ölse, varisi üçte biri

vasiyet olunan þahýsla malýn altýda biri üzerinde sulh yapsa, caizdir. Hâvairzâde adýyla bilinen

Ýmam, «Tak-simden önce vasiyet olunan kiþi ile varisin hakký teîkîd edilmiþtir. Her-hangi bir sebeple

haklarý iskât edildiði takdirde düþer.» demiþtir.

Geçmiþte görüldüðü gibi taksimden önce alýnan ganimet hakký, re-hinin habis hakký, mücerret akan

suyun hakký, birisine bir evde otur-masý vasiyet edilmiþse onun hakký, taksimden önce sülüs (üçte

bir) ile vasiyet olunanýn hakký, taksimden önce varisin hakký herhangi bir sebebten ötürü

düþürülebilir. Bu meselenin tamamý Eþbâh´tadýr. Bu düþen kýsým, eðer düþürülmeyi kabul eden

cinsten ise düþer. Düþürülmeyi ka-bul etmeyen cinsten ise düþmez. Hâmiþ´te de böyledir.

«Kabzetmeleri þarttýr, ilh...» Bahýr kitabýnda. Metinde geçen, varis-lerin birisini miras dýþý

býrakmalarý meselesindeki sulhta terekedeki aynlarý bilinmesi de þart deðildir.» denilmektedir.

Ancak sulh altýn ve gü-müþten birisi üzerine yapýldýðýnda tekâbuzun (karþýlýklý alma) mecliste

yapýlmasý þarttýr.

Ancak, terekenin geri kalaný elinde kalan kiþi, miras dýþý býrakýlan þahsýn varis olduðunu inkâr

ediyorsa, bunda yalnýz kabzetmek yeter-lidir. Çünkü onun kabzý tazminle yükümlü olma kabzý

olduðundan sulh kabzý yerine de geçer. Eðer terekenin geri kalaný elinde kalan kimse dýþarda

býrakýlmasýnýn mirasçý olduðunu ikrar ediyorsa, onun kabzýnýn yenilenmesi þarttýr.

«Altýn ve gümüþ, hissesinden daha fazla olursa ilh...» Aldýðý cinsten olan hissesinin ne kadar

olduðunu bilmese de hüküm deðiþmez. Saðlam olan, eðer þek (þüphe), aldýðý cinsin terekede olup

olmadýðýnda ise sulh yine caizdir. Fakat aldýðý bedelin terekede olduðunu biliyor, ancak al-dýðý

bedelin hissesinden az veya çok veya dengi olduðunu bilmiyorsa sulh fasit olur. Bahýr, Hâniye´den.

«Varis olduðunu inkâr etseler ilh...» Sulh mutlaka caizdir. Þurunbulâlîye sahibi, «Hâkim-i Þehîd

þöyle demiþtir: «Altýn ve gümüþ gibi ribâ kabul eden malda sulh yapýlýr ve taraflar birbirlerini tasdik

ederlerse, o zaman, ona verdikleri hissesinden az da olsa, caizdir. Bunun cevazýnýn sebebi þudur:

Ýnkâr ettikleri takdirde onun aldýðý, hissesinin karþýlýðý de-ðildir. Veren de onu hissesinin karþýlýðý

olarak deðil, sulh bedeli olarak vermektedir. Merginânî de böyle zikretmiþtir. Altýn ve gümüþten

yapýlan sulhun bedelinin mecliste kabzedilmesi þarttýr. Çünkü bu bir sarf Ýþ-lemidir. Geçen

þekillerin hepsinde sulh bedeli menkûl mal olursa, mec-liste alýnmasý da, hissesinden az olsa da,

hissesinden az olsa da mut-laka caizdir.» demiþtir.

METÝN

Düyun (alacak) olan terekeden alacak diðer varislere ait olmak üzere varislerin birisi miras dýþý

býrakýlsa sulh bâtýldýr. Çünkü miras dýþý býrakýlan varis, sulh yoluyla aldýðý mal karþýlýðýnda

alacaktan hissesine düþeni diðer varislere temlik etmiþ olmaktadýr. Bu ise bâtýldýr.

Musannif bu sulhun sýhhati için þöyle birtakým hileler düþünmüþtür: Vârisler, sulh yoluyla

çýkardýklarý varisin borçlularý kendi hissesine dü-þen alacaktan ibra etmesini þart koþarlarsa sulh

geçerli olur. Çünkü o zaman deyn, üzerinde olan kiþiye temlik edilmiþ olmaktadýr. Borçlular-dan

sulh yoluyla çýkarýlan vârisin alacaktan hissesi kadarý düþülür.

Sulh yoluyla miras dýþý býrakýlan varise, alacaktan hissesi kadar bir miktar teberru edilir. O da onlarý

borçlulara hissesi ile havale eder.

Varisler ona alacaktan hissesi kadar karz verirler. Sonra onunla borcun dýþýndaki þeyden bedeli

olabilecek birþey üzerinde anlaþýrlar. O da onlarý almýþ olduðu karzdan dolayý borçlulara havale

eder. Onlar da havaleyi kabul ederler. Bu hile geçen hilelerin en güzelidir. Ýbni Ke-mal.

En saðlam ve kolay olaný ise, onu alacaktan hissesi kadar hurma veya benzeri birþey satarlar, o da

aldýðý malýn parasýný borçlulara ha-vale eder.

ÝZAH

«Duyûn (alacak) olan ilh...» Halkýn üzerinde. Çünkü ilerisi buna iþaret etmektedir. Ölen kimsenin

üzerinde borç varsa, bu hususta Bezzâziyye´de, Þemsü´l-Ýslâm, «Ölen adam borçlu ve alacaklýlar

borcu taleb ediyorlarsa, varislerden birisini sulh yoluyla mira´s dýþý býrakmak geçerli deðildir.


Çünkü þeriatýn hükmüne göre borç bütün varislere aittir.» de-miþtir.» denilmektedir.

«Bâtýldýr ilh...» Bu butlan hepsine sirayet eder. Çünkü burada pa-zarlýk birdir. Ýmam-ý Azam´a göre,

miras dýþý býrakýlanýn alacaktan his-sesi, ister açýklansýn, ister açýklanmasýn bâtýldýr. Fakat

Ýmâmeyn´e göre bu sulh, miras dýþý býrakýlan kiþinin alacaktan hissesi beyân edildik-ten sonra

yapýlýrsa, caizdir. Uygun plan da budur. Ýbni Melek.

«Havale eder ilh...» Bu cümlenin yeri burasý deðildir. Ýbni Melek´in Vikaye þerhinde ise bu cümle

bulunmaktadýr.

«Hilelerin en güzelidir ilh...» Çünkü birincisinde vârislere zarar var-dýr. Zira varisler sulh yoluyla

miras dýþý býraktýklarýnýn hissesi kadarýný borçludan alamazlar. Ýkincisinde de varislere zarar vardýr.

Çünkü nakit vadeliden daha hayýrlýdýr.

«En saðlam ve kolay olaný ilh...» Çünkü karz verdikleri þekil de, mal kendi ellerine daha geç

geçeceði için zarardan hâli deðildir. Ýbni Melek.

METÝN

Ýçinde alacak veya verecek olmayan, ayaný da bilinmeyen (meçhul) bir terekeden dolayý tartýlacak,

ölçülecek bir mal üzerine sulh yapma konusunda görüþ ayrýlýðý vardýr. Sahih kavle göre böyle bir

sulh geçer-lidir. Zeylâî. Çünkü þüphenin þüphesine itibar edilmez.

Ýbni Kemal, «Eðer terekede sulh bedelinin cinsi varsa sulh caiz de-ðildir. Yoksa caizdir. Eðer olup

olmadýðý bilinmiyorsa ihtilaflýdýr.» demiþ-tir.

Tereke ölçülecek, tartýlacak birþeyden deðil ve meçhul, ayný za-manda sulh yoluyla miras dýþý

býrakýlan varisin dýþýndaki varislerin el-lerinde bulunuyorsa, saðlam görüþe göre yapýlan sulh

geçerlidir. Çünkü bu sulh anlaþmazlýða sebeb olmaz. Çünkü tereke kendi ellerindedir.

Terekenin hepsi veya bir kýsmý sulh yoluyla miras dýþý býrakýlan va-risin elinde ise, onun elindeki

malýn tamamý bilinmedikçe sulh geçerli deðildir. Zira o mal teslime muhtaçtýr. Ýbni Melek.

Ölen adam borçlu ve borç, terekeyi kapsýyorsa ne sulh, ne de tak-sim caizdir. Ancak varislerden

birisi rücû etmeksizin borcu üzerine alýrsa veya o borç terekeden deðil baþka bir maldan

karþýlanýrsa sulh da, taksim de geçerli olur.

Terekeyi kapsamayan bir borç terekeden ödenmeden sulh veya tak-sim yapmak uygun deðildir.

Fakat borç terekeden çýkarýlmadan sulh ve-ya, taksim yapýlýrsa geçerlidir. Zira tereke az bir borçtan

hâli olamaz. Varisler malýn (terekenin) taksimini durdururlarsa zarar görebilirler. O zaman taksimin

bozulmamasý için istihsanen ancak borç miktarý bek-letilir. Vikaye. Bahýr.

ÝZAH


«Þüphenin þüphesi ilh....» Çünkü terekede sulh bedelinin cinsinin ol-mamasý ihtimali de vardýr.

Eðer terekede olma ihtimali varsa, sulh be-delinin terekedeki o cinsten olan hissesinden fazla olma

ihtimali de vardýr. Eðer sulh bedeli terekedeki o cinsten olan hissesinin misli veya azý ise -ki bu da

ihtimalin ihtimalidir-, o zaman þüphenin þüphesine dü-þülmüþ olunur ki, bu da muteber deðildir.

«Tartýlacak birþeyden ilh...» Bu terekede borç da olmamalýdýr. Sulh tartýlacak, ölçülecek birþey

üzerine yapýlýrsa. Ýtkânî.

«Saðlam olan görüþe göre ilh...» Bazý âlimler bu sulhun caiz olma-dýðý görüþünü benimsemiþlerdir.

Çünkü bu sulh, meçhul olan birþeyi satmaktýr. Zira sulh yapýlan kiþi, meçhul olduðu halde hissesini

ölçüle-cek, tartýlacak birþey karþýlýðýnda satmýþtýr. Ýtkânî.

Hâtime

Ýki ortaðýn iki hayvanýn kazancýnda veya binilmesinde münâvebe yapmalarý, Ýmam-ý Azam´a göre

zorla deðil, sulh yoluyla caizdir. .Bir hayvanýn kazancýnda veya binilmesinde sulh yoluyla

münavebe yapmak caizdir. Ama iki hayvanýn kazancýnda cebren de olsa münâvebe yapmak fasittir.

Dürerü´l-Bihâr ve onun þerhi Gûrerü´l-Efkâr.

Malûm olsun ki, bir hayvan veya kölenin kazancýnda cebren münâ-vebe yapmak, farklýlýk az veya

dýþ görünüþe göre hiç olmadýðýndan it-tifakla caizdir.

Bir veya iki evin gelirinde, bir veya iki evin oturmasýnda münâvebe yapmak, denklik mümkün

olduðundan ittifakla caizdir. Çünkü akarda dýþ görünüþ bakýmýndan deðiþme olmaz. Bu suretlerin

hepsinde sulh yoluyla münavebe yapmak caizdir. Nitekim Ýmam-ý Azam Ebû Hanîfe, kölenin sulh

yoluyla taksim edilmesine cevaz vermiþtir.

«Taksimin bozulmamasý için ilh...» Allâme Makdisî, «Terekeden bor-cun karþýlýðý olarak ayrýlan


kýsým helak olursa, terekenin taksimi bozulur.» demiþtir.

METÝN

Vârislerin aralarýndan miras dýþý býraktýklarýna verdikleri sulh be-deli olan mal, terekeden deðil

kendi mallarýndan ise, miras dýþý býraký-lanýn terekedeki hissesi aralarýnda eþit þekilde taksim edilir.

Miras dýþý býrakýlana verdikleri mal terekeden ise, onun terekedeki hisssinin ka-lan kýsmý varislerin

hisselerine göre taksim edilir.

Hassâf, bu son meseleyi, «Sulh inkâr ile olursa» diye kayýtlamýþtýr. Buna göre, sulh ikrar ile olursa,

onun hissesinden kalan kýsým diðer varisler arasýnda hisselerine göre deðil, eþit þekilde taksim

edilir.

Varislerden birisinin ayanýn bazýsýndan sulh yapmasý geçerlidir. Mi-ras dýþý býrakma senedinde

terekede borcun olup olmadýðý zikredilmese de senet geçerlidir. Terekede borç olup olmadýðý

fetvada da zikredilme-se, yine o fetvanýn geçerli olduðuna fetva verilir ve sýhhatinin bütün

þart-larýnýn bulunduðuna hamidilir.

Terekeden bir miktar vasiyet olunan kimse, miras dýþý býrakmanýn bütün geçmiþ meselelerinde

varis gibidir.

Varisler içlerinden birisini sulh yoluyla ihraç etseler, ihraçtan son-ra ölen kimsenin bir alacaðý veya

bilmedikleri bir malý olduðu ortaya çýk-sa, alacaðýn veya malýn, zikredilen sulha dahil olup olmadýðý

hususunda iki görüþ vardýr.

Meþhur olan görüþe göre, sonradan ortaya çýkan þey sulha dahil deðildir. Hepsinin arasýnda

hisselerine göre taksim edilir. Haniye, sulha dahil olmadýðýný bildiren görüþü öne alarak her iki

görüþü de hikâye et-miþtir. Haniye sahibi Feteva´sýnda, meþhur olan görüþün önce alýna-caðýný

bildirmiþtir. Dayanýlan görüþ de budur. Bahýr´da olduðu gibi.

Ben derim ki: Bezzâziyye´de de saðlam olan görüþ budur. Sulh bâtýl deðildir.

Vehbâniye´de þöyle denilir: «Çocuðun þahitlerle sabit olan malýndan sulh meþru deðildir. Birisi bir

yetimin malýndan hak iddia etse, de-lil getirmese, sulh yine caiz deðildir. «Her ayýptan beridir.» diye

ibra edi-lerek sulh yapýlmýþ olsa, ibra ve sulh geçerlidir. Birisinin almýþ olduðu kö-lenin, meselâ

gözündeki kataraktan dolayý bir miktar mal ile sulh yapýl-mýþ olsa, sonra da katarakt gitmiþ olsa, o

sulh bâtýl olur. Birisi davalýya, «Eðer yemin edersen iddia ettiðin þeyden berisin.» dese ve o da

yemin etse, bu sulh caiz deðildir. Davacý bir ecnebi gibi kabul edilse de böyle-dir.»

ÝZAH

«Eþit þekilde ilh...» Bu ifadeye göre, vârislerden birisi diðerlerinin bir kýsmýyla sulh yapmýþ olsa,

sulh geçerlidir ve hissesi yalnýz sulh yaptýk-larýna kalýr.

Vasiyet olunan þahýs varislerden bir kýsmýyla veya hepsiyle sulr» yapmýþ olsa, bu sulhun hükmü de

önceki gibidir. Ankaravî´de olduðu gi-bi. Sâyýhânî.

Bir mesele:

Bir kimse öldüðünde geriye bir kadýn, bir kýz, üç de oðul býrakmýþ olsa, bu vârisler, býrakmýþ olduðu

terekeyi aralarýnda taksim ettikten sonra kadýnýn elinde bulunan evin. murislerinin (ölen adamýn)

olduðunu iddia etseler, kadýn bu iddiayý inkâr ederek inkâr ile sulhtan ötürü bir miktar dirhem

vermiþ olsa, bu sulh bedeli kalan varislerin terekedeki hisselerine göre mi taksim edilir, yoksa

sayýlarýna göre mi taksim edilir?

El-Cevab: Bahýr´da þöyle denilmiþtir: «Bunun hükmü, sulh bedeli bakýmýndan mülkiyetin davacýya

sabit olmasýdýr. Burada davalý ister in-kâr, ister ikrar etsin sonuç deðiþmez. Sulh konusu olan evin

mülkiyeti de davalýya sabit olur.» Bunun misli Minâh´ta da vardýr.

Mecmaü´n-Nevâzil sahibine fasit davadan sonra inkârla yapýlan sul-hun geçerli olup olmadýðý

sorulunca, «Ýnkârla yapýlan sulhun tashihi için davacýnýn aldýðý veya aldýðýnýn ivazý onun sabit hakký

olmasý gerekir ki, sulhun tashihi mümkün olsun.» cevabýný vermiþtir. Zahîre´den.

Bahir sahibinin, «Sulh bedeli cihetiyle mülkiyetin davacýya sübutu-dur.» sözünün muktezasý ile

Mecmaü´n-Nevâzil sahibinin, «Davacýnýn al-dýðý veya aldýðýnýn ivazý onun sabit hakký olmasý

gerekir.» sözünün ge-reði, sulh bedelinin imrastaki hisselerine göre taksim edilmesidir. Mecmuat-ü

Molla Ali.

«Kendi mallarýndan ise ilh...» Eþit þekilde vermiþlerse eþit þekilde taksim edilir. T.

«Hisselerine göre taksim edilir ilh...» Terekenin varisler arasýndaki taksim þekli, «Ferâiz kitabýnýn


sonunda gelecektir.

Tetimme: Birisi bir mal veya baþka bir þeyi iddia etse, iddia ettiði þeyi bir baþkasý ondan satýn alsa,

bu alýþ caizdir. Satýn alan adam da-vada davacýnýn yerine geçer. Eðer davadan birþey istihkak

ederse, ken­disinindir.

Eðer davada birþey istihkak edemezse bakýlýr: Davacýnýn delili yok-sa ve davalý da inkâr ediyorsa, o

zaman malý satýn alan adam hakkýnt asýl davacýdan taleb eder. Bahýr.

Bezzâziyye´nin, «Hibe kitabý»nýn baþýnda, «Deyni satmak caiz deðil-dir. Fakat deynin borçluya

satýlmasý veya hibe edilmesi caizdir.» denil-miþtir.

«Sulh yoluyla miras dýþý býraksalar ilh...» Ben derim ki: Bezzâziyye´ nin Sulh Kitabý´nm altýncý

fashýnda þöyle denilmiþtir: «Miras dýþý býrak-madan sonra terekede bir mal zuhur etse, bunun sulha

girip giremeyece-ði hususunda bir rivayet yoktur. Sulha gireceði de, giremeyeceði de söylenebilir.»

Dört sayfa sonra da, «Sadrü´l-Ýslâm´ýn yazdýðýna göre Tacü´l-Ýslâm þöyle demiþtir: «Varislerden

birisinin diðer varislerle sulh ya-parak onlarý umumî bir þekilde ibra etmesinden sonra sulh zamaný

te-rekede bulunmayan birþey ortaya çýksa, zuhur eden þeyin davasýnýn cevazý hakkýnda hiçbir

rivayet yoktur. Bir âlim, «Zuhur eden þeydeki his-sesini dava etmesi caizdir.» diyebilir. Doðru olan

da budur. Fakat bir diðeri de, «Sonradan ortaya çýkan þeydeki hissesini dava etmesi caiz de-ðildir.»

diyebilir. Muhît´te de, «Varislerden birisi diðerini ibra ettikten son-ra terekeden bir hak iddia etse,

diðerleri de inkâr etseler, davacýnýn id-diasý dinlenmez. Onun iddiasý üzerine diðerleri onu tasdik

ederlerse o zaman varislere onun hakkýný vermesi ´emredilir.» denilmiþtir.»

Bezzâziyye sahibi birkaç satýr sonra, «Kocasý ölen bir kadýn tere-kedeki sekizde bir hakkýndan

ötürü diðer varislerle sulh yaptýktan son-ra varislerce bilinmeyen bir alacak veya bir mal ortaya

çýksa, bazý âlim-ler bu alacak veya malýn sulha dahil olmadýðýný, bütün varisler arasýn-da

hisselerine göre taksim edilmesi gerektiðini söylemiþlerdir. Çünkü varisler kendilerince bilinen ve

açýk olan tereke üzerine sulh yapmýþlar-dýr. Bu sebeple sonradan ortaya çýkan þey istisna gibi

kabul edilir ve sulh ibtal edilmez. Bazý âlimlere göre ise sonradan zuhur eden þey sul-ha dahildir.

Çünkü sulh terekeden ötürü yapýlmýþtýr ve tereke bütün malýn adýdýr. Bu sebeble sulhtan sonra bir

alacak veya mal ortaya çýkarsa sulh fasit olur. Zuhur eden þey, sanki sulh zamanýnda varmýþ da

sulha dahil edilmemiþ gibi kabul edilir.» demiþtir.

Bezzâziyye´de söylenenleri kýsaca þöyle özetleyebiliriz: Sulhtan son-ra terekeden bir ayn zuhur

ederse bu, sulha dahil edilir mi, edilmez mi? Zuhur eden þey sulha dahil edilirse iddia edenin

davasý dinlenmez. Eðer sulha dahil deðilse iddiacýnýn davasý dinlenir. Bu hususta iki görüþ var-dýr.

Sulhta umumî ibra yapýldýktan sonra terekeden bir mal zuhur etse, ibra eden varisin zahir olan

þeyle ilgili davasý dinlenir mi, dinlenmez mi? Yine bunda da iki görüþ vardýr.

Saðlam olan görüþe göre davacýnýn sözü dinlenir. Çünkü o mal sulha dahil deðildir. Bu görüþ,

gecen «Sulha dahil deðildir.» görüþünü dü-zeltmektedir. Bu durum, diðer varisler, eðer ortaya çýkan

malýn terekeden olduðunu itiraf ederlerse, böyledir. Eðer itiraf etmezlerse, ibradan sonra onun

davasý dinlenmez.

Nitekim Bezzâziyye sahibinin, Muhit´ten naklettiði de bunu ifade etmektedir. Bezzâziyye sahibinin

meseleyi «ayn» ile takyit etmesinin se-bebi þudur: Sulhtan sonra terekede mal deðil bir alacak

zuhur ederse, «Zuhur eden þey sulha dahil deðildir.» görüþü üzere sulh geçerlidir. Alacak bütün

varisler arasýnda taksim edilir. Fakat «Sulha dahildir» sözü üzere sulh fasittir. Nasýl, sulh zamaný

alacak ortaya çýktýðý halde sulha katýlmadýðýnda sulh fasit olursa, bu da öyledir. Ancak alacak

sulhtan çýkarýlýrsa sulh geçerli olur. Þöyle ki, sulh zamaný alacaðýn dýþýndaki mallar üzerine sulh

yapýldýðý açýkça söylenirse sulh geçerli olur. Zira, Bez-zâziyye sahibi, «Birisini miras dýþý

býrakmadan sonra ortaya çýkan þey sulha dahil deðildir.» sözü üzerine, «Bu acýktýr. Fakat ortaya

çýkan þey sulha dahildir denilirse, zuhur eden mal ise sulhun fesadýný gerektirmez. Alacak ise ve

sulh zamaný sulhtan çýkarýlmýþsa bu da sulhun fesadýný gerektirmez. Fakat alacak sulh zamaný

sulhtan çýkarýlmamýþsa, sulhu fa´sit kýlar» demiþtir.

«Hepsinin arasýnda ilh...» Sonradan zuhur eden terekeye ait þey hep-sinin arasýnda taksim edilir.

«Ben derim ki ilh...» Ben derim ki, Fusûleyn´in yirmisekizinci faslýn-da, «Alacak deðil mal ortaya

çýkarsa en uygun olaný budur.» denilmiþtir.

«Sulh bâtýl deðildir ilh...» Yani terekede bir mal zuhur ederse, bu ihtilaflýdýr. Fakat bir alacak zuhur

ederse durum farklýdýr. Bu hususta Bezzâziyye´de, «Sulh yapýlýrken eðer alacak sulhtan

çýkarýlmýþsa, sulh fasit deðildir. Fakat eðer sulhtan cýkarýlmamýþsa sulh fasittir.» denil-miþtir. Yani


yapýlan sulh, alacaktan baþkasý üzerine yapýlýrsa sulh fasit deðildir. Fakat sulh, terekenin tamamý

üzerine yapýlmýþ ve sonradan ala-cak ortaya çýkmýþsa, sulh fasit olur. Nitekim sulh zamaný, alacak

zahir olduðu halde sulha dahil edilmezse sulh fasit olur.

«Çocuðun malýndan ilh...» Yani çocuðun þahitlerle sabit olan ma-lýnda sulh caiz olmadýðý gibi

herhangi bir kimsenin çocuðun malýnda bir hak iddia etmesi de caiz deðildir. Bir kimse iddia

ettiðine dair delil de getiremez. Bundan anlaþýlýyor ki, çocuðun malý delil ile tesbit edilmediði

takdirde, davacýnýn onun malýnda hakký olduðuna dair delili varsa sulh caizdir. Ýbni Þahne. Hâmiþ´te

de böyledir.

«Her ayýptan beridir diye ibra edilerek ilh...» Satýlan bir malda or-taya çýkan ayýptan ötürü sulh

yaptýktan sonra ayýp yok olsa, meselâ sa-týlan kölenin gözünde bir ayýp ortaya çýksa ve sulhtan

sonra yok olsa, sulh bâtýl olur. Davacý almýþ olduðu sulh bedelini iade eder. Zira sulh bedelinin

karþýlýðý olan ayýp ortadan kalkmýþtýr. Sulh da bâtýl olur. Ýbni Þahne, Þerh-i Vehbâniye. Hâmiþ´te de

böyledir.

«Birisi davalýya ilh...» Meselâ davalýnýn yemin ederek beri olmasý þartýyla sulh yapsalar, davalý,

«Davacýnýn benim üzerimde az veya çok hiçbir hakký yoktur.» diye yemin etse, sulh bâtýl olur.

Davacý yine davasý üzere kalýr. Eðer delil getirirse delili kabul edilir. Davacýnýn delili bulun-maz ve

davalýnýn hâkimin huzurunda yemin etmesini taleb ederse, bu hakka sahiptir.

Davasýnýn doðru olduðuna dair davacýnýn yemin etmesi þartýyla sulh yapsalar, meselâ davalý,

«Davacý yemin etsin, iddia ettiklerinin hepsini ödeyeyim.» dese, sulh yine bâtýldýr. Çünkü açýk

ibranýn bir þarta baðlan-masý caiz deðildir, ibni Þahne. Hâmiþ´te de böyledir.



radyobeyan