> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Fasıl
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fasıl  (Okunma Sayısı 1135 defa)
03 Haziran 2011, 15:21:50
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Haziran 2011, 15:21:50 »



Fasıl


Bir kimse bunu, yani nafile bir ibadeti kendisi için bir zorunluluk haline getirirse hu iki şekilde olur: Birincisi, kişinin böyle bir zorunluluğu kendisi için adamış olmasıdır ki, aslında böyle bir adakta bulunmak mekruhtur. İbn Ömer (r.a) hadisini görmüyor musun; o şöyle dedi:
Rasulullah (s.a) bir gün bize adakta bulunmayı yasaklıyor[20]  ve şöyle diyordu:
"Nezir (adak) hiçbir şeyi (kötülüğü ve zararı) def etmez. Ancak adak sebebiyle cimriden mal çıkarılmış olur." Bir başka rivayette ise:
"Adak, bir şeyi ne öne alır, ne de sona bırakır, o sadece cimriden mal çıkmasına vesile olur."[21]
Ebü Hureyre'den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu:
"Adakta bulunmayın; çünkü adak, kaderden olan hiçbir şeyi engellemez. Sadece, adamak sebebiyle cimriden mal çıkarılır."
Allah bilir ya, bu hadis Arapların bir âdetine dikkat çekmek için söylenmiştir; onlar mesela, Allah benim hastalığıma şifa verirse şu kadar oruç tutacağım veya kaybettiğim bana gelirse, ya da Allah beni zengin ederse şöyle şöyle sadaka vereceğim diye adakta bulunurlardı. Rasulullah diyor ki:
Adak, kaderden olan bir şeyi değiştirmez, bilakis, sağlık da, hastalık da, zenginlik de, fakirlik de onun için Allah'ın bir takdiridir.
Mesela âlimlerin zikrettiği şekilde sılayı rahim ömrün ziyadeleşmesi için bir sebep kılınmıştır, fakat nezir/adak bunlar için bir sebep kılınmamıştır. Bilakis, bu konuda adağın varlığı ve yokluğu arasında hiçbir fark yoktur. Fakat adağın yerine getirilmesinin meşrûiyyeti sebebiyle Allah Teala onunla cimrinin malından bir miktarını çıkarır. Adağın yerine getirilmesi âyet ve hadisle hükme bağlanmıştır:
"Söz verdiğiniz zaman, Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin."[22]
"Kim Allah'a itaat etmeyi adamışsa, Allah'a itaat etsin."[23]
Malik ve Şafii gibi âlimler de adağın yerine getirilmesinin vacip olduğunu söylemişlerdir.
Yasaklamanın sebebi nefsi sıkıntıya sokması yönündendir. Bunun mekruh oluşunun delilleri yukarıda geçti. Nezir olma vasfının dışında onun kendisi için bir zorunluluk haline getirilmesi yönüne gelince bu sanki bir çeşit, va'd/söz verme hükmündedir. Verilen sözün yerine getirilmesi istenir. Adeta o, şeriatın kendisine, vâcib kılmadığı bir şeyi vâcib kılmış gibidir. Bu da bir zorlamadır. Bununla ilgili delil de yukarıdaki Enes hadisinde geçti. Söz konusu hadiste üç grup insan Rasulullah'ın hanımlarının evine gelmiş, peygamberin nasıl ibadet ettiğini sormuşlar, bunu öğrenince, "biz nerede Peygamber (s.a) nerede?" demişlerdi. Sonra da birer birer ne yapmak istediklerini söylemişlerdi.
Bunun bir benzeri bir başka rivayette geçti; o rivayete göre Rasulullah (s.a) Abdullah ibn Amr'ın şöyle dediğini haber aldı:
"Yaşadığım sürece, bütün günleri oruçlu geçireceğim, bütün geceleri de namaz kılarak geçireceğim."
Bu adak anlamında söylenmiş bir söz değildir. Çünkü öyle olsaydı Hz. Peygamber (s.a) ona: "Her ay üç gün oruç tut" veya "şöyle şöyle oruç tut" demezdi, "adağını yerine getir" derdi. Çünkü "Kim Allah'a itaati adamışsa, O'na itaat etsin" buyur­muştur.
Nezir anlamındaki bir zorunluluğa gelince, âlimlerin söyledik­lerine göre onu yerine getirmek mendupluğu değil, vâcipliği gerek­tirir, (yani adağı yerine getirmek mendup değil, vaciptir.) Kitap ve sünnet buna delâlet eder. Fıkıh kitaplarında bu zikredilmiştir. Bu sebeple sözü uzatmayacağız.
İkinci manaya gelince, yani nezir/adak vasfı olmaksızın bir zorunluluk haline getirmeye gelince, deliller genel olarak bunların yerine getirilmesini gerektirir. Fakat bu, Ebû Umame'nin mescitte cemaatle teravih namazı kılmakla ilgili yaklaşımındaki delillerin işaretine göre, terk edildiğinde kınama derecesine ulaşmayan bir gerekliliktir. Başlangıçta devamlılığa niyet edilmesi sebebiyle bu, bir zorunlu revâtip nafile şeklini aldı. Bu sebepledir ki Ebû Umame de onlara bu işe devam etmelerini emretti. Tâ ki söz verip de sonra sözünü yerine getirmeyen ve bu sebeple ayıplanan kişi durumuna düşmesinler. Fakat bu kısım da iki şekilde olur:
Birinci Şekil: O amelin bizzat kendisinde güç yetirilemeyen veya sıkıntı veren veya ciddi bir meşakkate ya da daha hayırlı bir şeyin ihmaline sebebiyet veren bir durumun olmasıdır. Hz. Peygamber'in (s.a), "Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir." dediği ruhbanlık budur. İnşaallah ileride bu konuda gerekli şeyler söylene­cektir.
İkinci Şekil: O amelin içine girildiğinde herhangi bir meşakkat ve sıkıntının olmaması, fakat ona devam edilmesi halinde bu yüzden meşakkat ve sıkıntıyla karşılaşılması veya daha önemli bir şeyin ihmaline sebep olmasıdır. Burada da başlangıçta yasaklama vardır. Yukarıdaki deliller buna işaret etmektedir. Müslim'in bazı rivayetle­rinde bunu yorumlayıcı ifadeler vardır. Şöyle ki, bu rivayetlerden birinde (Abdullah ibn Amr) şöyle dedi:
Ben bu hususta daha iddialı konuşup ısrar ettim, Rasulullah da bana ısrar etti ve dedi ki:
"Kim bilir ömrün uzun olur da çok yaşarsın, bu dediğini yapamazsın."
Bir amelin zorunluluk haline getirilmesinde Rasulullah'ın neleri gözönünde bulundurduğuna iyi dikkat ediniz! Bunlar başlangıçta belki gerekli olmayabilir, fakat bu amele ölünceye kadar devam edilecekse onun kişiyi ileride de meşakkate sokmaması göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim Abdullah ibn Amr daha sonra şöyle demiştir: Hakikaten Rasulullah'ın (s.a) buyurduğu başıma geldi; yaşlanınca "Rasulullah'ın ruhsatını keşke kabul etseydim." dedim.
Rasulullah'ın (s.a) Ebû Katade'den rivayet edilen hadisi de bu manaya yorumlanır. Söz konusu hadiste Rasulullah'a soruldu:
İki gün oruç tutup bir gün tutmayan kimsenin durumu nasıl olur? Rasulullah (s,a) dedi ki:
"Buna kimsenin gücü yeter mi?" Sonra gün aşırı oruç tutmak hakkında da dedi ki:
"Buna gücümün yetmesini çok isterdim."
Bunun manası -Allah bilir ya- şöyledir: "Bunu devanı ettirmeye gücümün yetmesini çok isterdim." Ancak o yine de visal orucuna devam etmiş ve şöyle demiştir:
“Ben sizin gibi değilim; ben Rabbim'in katında gecelerim, O beni yedirir ve içirir.”
Sahih'teki bir rivayette şöyle denilir:
"Rasulullah (s.a) bazı zamanlar o kadar çok oruç tutardı ki biz, o hiç oruçsuz gün geçirmiyor,  derdik. Bazı zamanlar da o kadar çok oruçsuz gün geçirirdi ki biz, o hiç oruç tutmuyor derdik."[24]



[20] "Bize adakta bulunmayı yasaklıyordu" sözü sadece adağın durumunu pekiştirmek/onun önemine dikkat çekmek ve onu üzerine vacip kıldıktan, yani adakta bulunduktan sonra yerine getirilmesini ihmalden sakındırmak için söylenmiş bir sözdür. Bunun manası adakta bulunulmasın diye haram kılmak olsaydı bu, adağın hükmünü ve yerine getirilmesinin lüzumunu ortadan kaldırmak olurdu. Çünkü yasakla birlikte onu yapmak masiyet haline dönüşürdü ve yerine getirilmesi de gerekli olmazdı. Bu hadisin yorumu şudur: Rasulullah (s.a) onlara bu işin kendileri için bu dünyada bir fayda sağlamayacağı gibi bir zararı da def etmeyeceğini ve Allah'ın takdirinden de bir şeyi değiştirmeyeceğini öğretmektedir. Rasulullah (s.a.) onlara (sanki) şöyle demektedir: Allah'ın sizin için takdir etmediği bir şeyi adakla elde etmek veya Allah'ın sizin hakkınızda hükmettiği bir şeyi adakla engellemek için nezir yapmayın. Nezir/adak yapmışsanız bunu da yerine getirin. Çünkü adadığınız bir şeyi yerine getirmeniz sizin için bir zorunluluktur. Hadisin anlamı budur. (Mealimü's-Sünen, 3/591)
[21] Buhari, K. Eyman ve'n-Nüzür. B. Vefau bin-Nezir, no:6692, 6693. K. Kader, B. İlğâü'l-Abdi en-Nezra ile'l-Kader. 6608 ve 6609; Müslim. K. Nezr, M. Nehyi ani’n-Nezr, no: 1639, 1640; Ebû Dâvud, K. Eyman ve'n-Nüzûr, B. Nehy anin-Nüzür, No:3287; Tirmizi, Babü Kerahiyyeti'n' Nezr. No:1538. İbn Mâce. Keffaret, B. Nehy ani'n-Nezr, no:2122. îbn Hıbban, K. Nüzür, Babu Zikril-İlleti elleti min ecliha zecrun anin-Nezr, no:4361.
[22] Nahl:91
[23] Buharı, K. Eyman ve'n-Nüzür. B. Nezr fi mâ lâ Yemlikü ve fi ma'siyetin. No:6700. Hz. Aişe rivayeti. Tirmizi, K. Nezr, No:1526. Ebû Dâvud, K. Eyman, ve'n-Nüzür, no:3279, Hz. Aişe rivayeti. Ibn Mâce, K. Keffârat, B. Nezr. 2126, İbn Hıhban, Sahih, K. Nüzür. 4372, 4373, Beyhaki, Sünemi Kübra, K. Cizye, 9/231.
[24] İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 1/331-333.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fasıl
« Posted on: 17 Nisan 2024, 00:36:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fasıl rüya tabiri,Fasıl mekke canlı, Fasıl kabe canlı yayın, Fasıl Üç boyutlu kuran oku Fasıl kuran ı kerim, Fasıl peygamber kıssaları,Fasıl ilitam ders soruları, Fasılönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes