Benim Mahallem By: hafiza aise Date: 18 Ekim 2011, 12:40:24
Benim Mahallem…
Aralýk 2008 39.SAYI
Günümüz insaný için tatlý bir nostaljinin ötesinde pek bir anlam ifade etmeyen mahalle kültürünü o terbiyeyle büyüyen isimlere sorduk. Hatýralarýyla dergimize konuk olan televizyoncu Binnur Feyizli, þair Sunay Akýn, yazar Haluk Sena Arý ve Üsküdar Belediyesi basýn danýþmaný Selda Özgel kardeþliðin, komþuluðun, hatýrþinaslýðýn yaþandýðý eski mahallelerimizi anlattýlar.
Deðiþen ve geliþen dünyada insan her gün biraz daha yalnýzlaþýyor. Büyük þehirlerde yükselen apartmanlar içinde çok sayýda evi barýndýrsa da apartman sakinleri birbirilerini tanýmýyor. Komþuluk, paylaþmak, yardýmlaþmak kavramlarý anlamýný yitirmeye baþladý. Oysaki çok deðil, 30 yýl öncesine kadar mahalle kültürü hakimdi güzelim þehirlerimizde. Efendimiz’in (s.a.v) “Komþusu açken tok yatan bizden deðildir” hadisi gereðince lokmasýný dahi komþusuyla paylaþan insanýmýz acýya da sevince de ortak olurdu.
Komþularýn “Bir maniniz yoksa size geleceðiz” sözlerinin duyulmadýðý þimdiki mahallelerimizde tek baþýmýza yaþýyor gibiyiz. Halbuki en iyi okullarýn bile veremeyeceði insanlýk dersi ancak mahallelerde alýnýr, ahlaklý olmak, yardýmsever olmak gibi güzel hasletler kitaplardan deðil insanlardan öðrenilirdi. Özellikle büyük þehirlerde yaþayan insanýmýzýn mahrum olduðu bu güzellikleri mahalle kültürünün içinden gelen isimlere sorduk. Hatýralarýyla dergimize konuk olan televizyoncu Binnur Feyizli, þair Sunay Akýn, yazar Haluk Sena Arý ve Üsküdar Belediyesi basýn danýþmaný Selda Özgel’in yetiþtikleri mahalleler hakkýnda söyledikleri günümüz insanýna neleri kaybettiðini hatýrlatýyor. Konuklarýmýzýn çizdiði mahalle tablolarý, inþa ettiðimiz komþuluk iliþkileri için de yol gösterici bir rol üstleniyor.
Binnur Feyizli (Tv yapýmcýsý ve yönetmen): Huzurun ve sükûnetin kol gezdiði bir mahalle
Kýrþehir’de merkeze yakýn bir mahalleydi bizimkisi. Bu mahallede evler genellikle ahþaptý ve bazýlarýna bahçeden bazýlarýna doðrudan sokaktan giriliyordu. Dedemlerin evi Aþýk Paþa ile Ahi Evran’a giden yollarýn kesiþtiði yerde Sulu Sokak’taki 70 numaralý evdi. Kileri, aðýlý, kömürlüðü ve aðaçlarýn olduðu bahçesiyle cumbalý þirin bir Anadolu eviydi. Evin misafiri çok olurdu. Gelenler çoðunlukla boþ gelmezdi. Herkes elinde ne varsa paylaþýrdý. Anneannemin tarladan toplayýp getirdiði elmalarý sepetlere koyup komþulara daðýttýðýný hatýrlýyorum. Bu keyifli geziye zaman zaman ben de katýlýrdým.
Huzurun ve sükunetin kol gezdiði bir mahalleydi. Komþularýn derdiyle dertlenilen, sevinciyle sevinilen bu mahallede doðumda loðusa þerbeti, düðünde düðün çorbasý, ölümde helva komþularla birlikte yapýlýrdý. Kapý önleri bütün mahallenin hikayelerine þahitlik ederdi. Sevinçte de kederde de hep beraberdi mahalleli. Doðum olunca hemen bir hediye alýnýr gözaydýnýna gidilirdi. Doðan çocuðun ilk diþi çýktýðýnda da ailesi tarafýndan buðdaydan kaynatýlýp yapýlan diþ hediyesi mahalleye daðýtýlýrdý. Ölüm zamanýnda da beraber olurdu komþular. Akþam 3-4 kap yemek yapýlýr, ölü evine götürülür bir arada oturulurdu.
Akþama kadar süren oyunlar mahallenin boþ bir arsasýnda ya da bir bahçede oynanýrdý. Çelik çomak oynar, birdirbir saydýrýrdýk. Kýz çocuklarý çoðunlukla ip atlar, seksek veya beþ taþ oyunu oynardýk. 10 kuruþun üstünü beyaz bir bezle kaplar üstüne yüz çizer çöpten yaptýðýmýz bedene bunu baðlar ve en güzel oyuncaklarýmýz olan çöpten bebekleri yapardýk. Bazen oyunun en tatlý yerinde annemin beni çaðýran sesi duyulurdu. Mahalledeki teyzelerden birine yollanýrdým. Annemin söylediði “Bizde kalmamýþ da” diye baþlayan cümleyi tekrar eder verileni alýr anneme getirirdim ve oyuna tekrar kaldýðým yerden devam ederdim. Akþam ezaný okununca biz çocuklarýn eve gitme vakti gelmiþ demekti. Annelerimiz cama çýkar hepimizi tek tek çaðýrýrdý. Gün boyu sokakta arkadaþlarla süren bu oyunlar bana paylaþmayý ve dostluðu öðretti. Mahallede birisi vefat ettiði zaman çocuklar da neþelerini kaybederdi. Çünkü cenaze evinin önünde oyun oynanmaz, yüksek sesle baðýrýlmazdý. Zaten o günlerde mahalle sessizleþirdi, tadý deðiþirdi. Biz çocuklarsa ölümün ne olduðunu o yýllarda hiç anlamazdýk ama yaþanan üzüntü bizi de etkiler oyunlarýmýzý sessizce oynardýk.
Uzun kýþ gecelerinde mahalleli toplanýr, birlikte yemek yapardý. Tel tel de denilen piþmaniye gibi bir tatlý yapýldýðýný hatýrlýyorum. Herkes sýrayla karýþtýrýr, pencerenin önünde tatlýyý uzata uzata soðuturlardý. Üzüm baðlarýndan getirilen salkým üzümlerden pekmez yapýlýrdý. Mahalleli yine beraberdi. Herkesin bir þeyler yapmak için koþuþturduðunu hatýrlýyorum.
Haluk Sena Arý (Yazar): Selam esirgenmezdi
Mescidi, büyük çýnarýn altýndaki çeþmesi, kýraathanesi, çocuklarýn oynadýðý boþ arsalarý, bakkalý, seyyar satýcýlarý ve bahçe içindeki evleri ile orasý bizim mahallemizdi. Zengin, fakir, esnaf, memur veya paþa birbirinden selamýný esirgemez, hal hatýr sorar, gönülleri hoþ ederdi. Mahallede herkes birbiri ile ahbaptý ama, bazý komþular daha teklifsiz görüþürlerdi. Ekmeðin vesika ile alýndýðý, unun kýt kanaat kullanýldýðý ikinci dünya harbi yýllarýnda bu komþular, erzaklarýný birbirleri ile paylaþýrlar, o yýllarda yapýlmasý büyük lüks olan bir tepsi böreðini bile aralarýnda taksim ederlerdi. Zaten, mutena bir yemek piþince mutlaka komþuya da yollanýr, sonra o tabaða deðiþik bir yiyecek konarak sahibine geri verilirdi. Bu iþleri evin çocuklarý yapar, “Teyze, annemin selamý var” diyerek çaldýðý komþu kapýsýný açana o tabaðý uzatýrdý. Aslýnda uzatýlan bir dostluk eli idi. Ýyi bir yemeðin, komþuya tattýrýlmadan, kendi boðazýndan geçmeyiþinin bir niþanesi idi.
Komþular arasýnda dayanýþma da vardý. Düðünde, dernekte, neþede, kederde, insanlar birbirlerinin yardýmýna koþarlardý. Baþkalarýnýn sevinç ve tasalarýna ortak olmak, vazife bilinirdi. Her fýrsatta, komþular birbirleri ile görüþürler. Hastalar ziyaret edilir, yeni evlenenlere tebriðe gidilir. Mahallenin zenginleri, servetlerini teþhir etmezler, orta halli yer, içer, giyinirlerdi. Kendilerine karþý israfa kaçmayan bu insanlar, verirken çok cömerttiler. Kimsenin isteme durumuna düþmemesi için, fakir, fukarayý arar bulurlar, zevkte, sefada yemeyip vatan evlatlarýna tahsil imkaný saðlarlardý.
Sunay Akýn (Þair): Ramazanlar bir baþka güzeldi
Ben mahalle kültürünün þairi, yazarý, araþtýrmacýsý ve müzecisiyim. Çocukluðumun ilk yýllarý Trabzon’da geçti. Hep sokaklarda oynardýk. Akþam hava kararýnca annem; “Sunay eve gel. Sokak çocuðu mu olacaksýn?” diye baðýrýrdý. Ne güzeldi o sokak. Evlerin ýþýklarý yanardý. Komþular birbiriyle dayanýþma içindeydi. Sevgiden, paylaþmaktan, saygýdan bahsedilirdi. Akþam olunca babalarýmýz iþten dönerdi ve biz onlarý karþýlardýk. Hepsinin cebinde kese kaðýdý içine koyulan bisküviler olurdu.
Bakkal önü çok önemliydi. Çocukluðumda, bakkal önünde içtiðim gazozun tadýný hala bulamadým. Dünyanýn çok güzel sofralarýnda oturdum, çok özel mekanlarda yemek yedim ancak o mahalle bakkalýnýn önünde içtiðim gazozun tadýný bulamadým. Çünkü, o gazozun tadýnda mahalle vardý, bakkal önünde paylaþýlan arkadaþlýk, sohbet vardý. Yalnýz deðildik. Arkadaþlarla beraberdik. O yýllarda Üsküdar’da bostanlar vardý. Zeynep Kamil’den Salacaða doðru yürürken, bostanlardan salatalýk domates alýrdýk, mahallenin fýrýncýsý ihtiyacý olanlar alsýn diye ekmekleri dükkanýn önüne koyardý. Biz o ekmeklerden alýrdýk. Cebimizde paramýz yoktu ama karnýmýzý doyururduk. Bizi doyuran mahalle kültürüydü. Mahallede yardýmlaþma ve sevgi vardý.
Hele Ramazanlar bir baþka güzeldi. Kim evde ne piþiriyorsa mutlaka daðýtýlýrdý. Akþamüstleri iftar vakitlerinde sanki mahalleye biri gelecek gibi pencerelere çýkýlýr, herkesin gözü kulaðý yanacak kandillerde, okunacak ezan sesinde olurdu. Mahallede kimse kimseye kaç paralýk adam gözüyle bakmazdý. Zengin ve fakir ayný mahallede yaþardý. O mahallenin fakirleri zaten ayný mahallenin zenginleri tarafýndan sahiplenilirdi. Türkiye’de insanlýðýn kýrýldýðý nokta budur. Mahalledeki hayat, okula yansýrdý. Sýnýfta, babasýnýn benzin istasyonu olan arkadaþýmýz da vardý, babasý sinemada yer gösterici olan arkadaþýmýz da. Babasý doktor olan da vardý, bakkal olan da vardý. Biz de arkadaþtýk babalarýmýz da. Babam terziydi. Hatýrlýyorum da, her cuma günü dükkan önüne sofrasýný kurardý. O sofraya mahalledeki zengin fakir herkes davet edilirdi. Amacý bunu fakirlere belli etmeden yapmaktý.
Haydarpaþa Lisesi’nde okurken bir arkadaþýmýz dört gün okula gelmedi. Babasý sinemada yer gösterici olan arkadaþým Ahmet, hasta babasýnýn yerine sinemada yer göstericiliði yapýyordu. Çünkü, eve para götürmek zorundaydý. O mahallenin çocuklarý dört gün boþ kalan o sýraya bakarak hayat dersi aldýk. Benim çocuklarým ayný statüdeki çocuklarla okuyor. Ben onlara o kültürü zorlasam da veremiyorum. Mahallemizde taksici bir aðabeyimiz vardý. Mahallede durumu kötü olan, hasta olanlarý hemen zengin olanlara bildirirdi. Mahalle kültürünü kaybetmekle aslýnda her deðerimizi kaybettik. Özgürlükleri, Anadolulu olmayý, sevgiyi, paylaþmayý, yardýmlaþmayý, saygýyý, insan olmayý ve insanca yaþamayý kaybettik.
Selda Özgel (Üsküdar Belediyesi Basýn Danýþmaný): Evde piþen yemeklerden muhakkak yaþlýlarýn evlerine de gönderilirdi
Annem komþuluk iliþkilerine çok önem verirdi. Her akþam muhakkak bir komþuda toplanýlýr, “müsait misiniz?” diye de gündüzden telefon açýlýp sorulmazdý. Zaten birkaç kiþinin dýþýnda herkeste telefon da yoktu, onun için insanlar yüz yüze görüþürdü. Tabi arada biz çocuklar çok yorulurduk. Bir þey söylenecekse bizi koþtururlardý. Çoðu zaman çok kýzardým ama itiraz etme hakkýmýz yoktu. Çünkü annem bizi karþýsýna alýr uzun uzun konuþur, komþulara hizmetin ne kadar sevap olduðunu anlatýrdý. Tabi biz o zaman sevap kýsmýyla deðil, komþularýmýzýn bize vereceði hediyelerle ilgilenirdik. Çocuklarla kendi aramýzda bazen yarýþýrdýk. En çok da Hacý Melahat Teyzemin bizi bir yere göndermesini isterdik. Çünkü o bize her hizmetin sonunda ya bir balon, ya çiklet ya da yaptýðý limonatadan ikram ederdi. Onun üst katýnda da bakkal Melahat Teyzemiz vardý. Soðuk kýþ günlerinde bozasýnýn tadýna doyum olmazdý.
Mahallemizin yaþlýlarý muhakkak sýk sýk ziyaret edilir, çarþý pazar ihtiyaçlarý giderilir, evlerinde yapýlacak iþler varsa mahallemiz sakinleri tarafýndan yerine getirilirdi. Evde piþen yemeklerden muhakkak yaþlýlarýn evlerine de gönderilirdi. Baha Amcamýz vardý. Mahallenin en yaþlýlarýndandý. Bütün gün camýn önünde oturur. Gelip geçeni seyreder muhakkak herkese hatýr sorardý. Benim de okuldan çýkýþ saatimi bilirdi. Beþ dakika dahi geciktiysem cama vurur, saati iþaret eder “Beþ dakika geciktin merak ettim” derdi. O zamanlar komþular birbirini merak ederdi. Rahmetli Baha Amcamýzýn el feneri vardý. O dönemde elektrikler sýk sýk sönerdi. Biz mum bulup yakýncaya kadar korkmayalým diye feneri cama tutardý.
Hele birlikte geçirilen Ramazan akþamlarý, her akþam bir komþuda iftar. Tabi önce mahallenin yaþlýlarý iftara alýnýrdý. Teravihler kýlýnýrdý. Biz gençlere de onlara hizmet etmek düþerdi. Onlar da hayýr dualarý eder: “Size de hizmet edenler çok olsun” derlerdi. Hâlâ onlarýn dualarýný bir fýsýltý þeklinde üzerimde hissediyorum.
Artýk camda Baha Amcamýz beklemiyor, Hacý Melahat Teyze çocuklara balon vermiyor, bakkal Melahat Teyzenin bozalarý unutuldu. Hacer Nine çocuklara baðýrmýyor, Hacý Munise Anne pazardan evine dönmüyor. Yaðcý Nine ve Kör Nine camdan cama birbirleriyle konuþmuyor. Hafýz Amca camiden evine dönmüyor. Terzi Memduha Teyzeye bayramlýk kýyafetler diktiren de yok. Ve ben mahallemden kimseyi tanýmýyorum artýk.
Güzel bir devir hayatýmda bu þekilde kapandý. Geçmiþin özlemini hep içimde duyacaðým ama o günlerde yaþadýðým deðerleri bu güne taþýmak ve tatbik etmek de vazifem diye düþünüyorum. Þu an kocaman bir þehirde yaþýyorum eski tatlarý bulmak mümkün deðil. Ama bu güne dair benim de yapacak bir þeylerim olmalý, en azýndan geçmiþin güzel kýrýntýlarýný bu güne taþýmalýyým. Þu an yaþadýðým mahallede komþuluk iliþkilerini geliþtirme adýna giriþimlerim var. Çalýþan bir kadýn olup komþulara vakit ayýrmak zor belki ama ben her zorluða raðmen komþularýmla bir araya gelecek ortamlar hazýrlýyorum. Onlarýn en azýndan özel günlerinde yanlarýnda olmaya çalýþýyorum. Sanýrým biraz emek ve gayret gerektiriyor. Her þey eskide kaldý diye kapatmak istemiyorum. En azýndan birey olarak bu konuda üzerime düþen vazifeyi sonunda kadar yerine getirmek istiyorum.
Huri YAZICI