Tevazu ve Kibir By: hafiza aise Date: 18 Ekim 2011, 12:38:06
Tevazu ve Kibir
Aralýk 2008 39.SAYI
Ýbadet ve taat ehli insanlarýn da hayýr hasenatýna, ibadet ve taatine güvenmek suretiyle kibir tuzaðýna düþme tehlikesi vardýr. Mümin buna karþý uyanýk olmalýdýr. Hiçbir zaman ibadet ve taatinden dolayý kendini baþkalarýndan üstün görmemelidir.
Bilmeliyiz ki gökyüzünden saðanak saðanak rahmet ve ilim yaðsa, kibirli kimse hiçbir þey elde edemez. Çünkü Kuran-ý Kerim’de “Yeryüzünde haksýz yere kibirlenenleri ayetlerimi idrakten uzaklaþtýracaðým” (A’raf, 146) buyrulmaktadýr. Allah Teala her þeyi güzel yarattýðý gibi, insanoðlunu da özel yaratmýþtýr ki, bu þekilde yaratýlmýþ olmasý, ona daha fazla önem verildiðini göstermek içindir. Bize bahþedilen nimetlerin Allah’tan olduðunu bilip, kibirlenme ve böbürlenmeden uzak durarak, hayatýmýzý tevazu içinde sürdürmeliyiz. Tevazu; her Müslümaný, kendinden üstün görmek ve gururdan, kibirden uzak durarak, Allah ve Rasulü’ne teslim olmaktýr. Baþka bir tabirle haddini bilmektir.
Tevazunun zýddý kibirdir
Cüneyd-i Baðdadi’ye (k.s) göre tevazu; þefkat ve merhamet kanatlarýný yaratýlmýþlar üzerine germek ve herkese karþý yumuþak davranmaktýr. Kibir ise insanýn kendini beðenmesi, haktan yüz çevirmesi, nimetin asýl sahibini unutmasý, kendisine verilen akýl, zekâ, kuvvet, ilim, sýhhat, mal gibi nimetlerle þýmarmasýdýr. Ýnsanoðlu yaratýlýþ itibariyle her türlü güzellik ve olgunluða elveriþli bir yapýya sahiptir. Çünkü o, “Gerçekten biz Ademoðullarýný aziz ve þerefli kýldýk” (Ýsra, 70) müjdesine muhataptýr; yaratýklarýn en þereflisidir. Yine Kur’ân-ý Kerim’de insan için, “Biz insaný en güzel þekilde yarattýk” (Tin, 4) buyrulmuþtur. Ancak en güzel biçimde yaratýlan insanoðlu Allah Teala’nýn kendisi için gösterdiði yoldan sapýnca, “aþaðýlarýn en aþaðýsýna” düþmekten kurtulamýyor. Esfel-i safiline düþmemek, ahsen-i takvim çizgisinde yürüyebilmek, hiç þüphe yok ki özel bir gayret ve çabayý gerektirir. Abdullah b. Mesud’un (r.a) ifadesine göre: “Tevazu hasis adamý yükseltir, kibir de yüksek adamý alçaltýr.”
Ýnsanýn yaratýlýþýna bakacak olursak, birtakým iyi ve kötü eðilimleri bir arada taþýdýðýný görürüz. Bu fýtratýyla insan ne melekler zümresinden ne de þeytanlar taifesindendir. Ancak melekler kadar saf ve temiz olabileceði gibi, hayvandan aþaðý seviyelere düþmesi de söz konusudur.
Kibir öyle kötü bir huydur ki kiþiye kulluðunu, acizliðini unutturarak Rabbi’ne isyana götürür. Nitekim þeytan, “Ben ateþten yaratýldým, Âdem ise topraktan yaratýldý. Ben ondan daha üstünüm” diyerek benliðe kapýldýðý için ilahi huzurdan ebedi olarak kovulmuþtur. Ýbadet ve taat ehli insanlarýn da hayýr hasenatýna, ibadet ve taatine güvenmek suretiyle kibir tuzaðýna düþme tehlikesi vardýr. Mümin buna karþý uyanýk olmalýdýr. Hiçbir zaman ibadet ve taatinden dolayý kendini baþkalarýndan üstün görmemelidir.
Allah mahzun kalplerdedir
Müminin kalbi daima kýrýk mahzun olmalýdýr. Çünkü Allah Teala daima mahzun kalplerdedir. O, kendisine yalvaran, benlikten uzak, mütevazý müminleri sever. Evliyanýn nisbeti böyleleri üzerine açýlmýþ, mürþid-i kâmiller de hep onlarýn arasýndan çýkmýþtýr. Allah dostlarý kendilerini hep küçük görmüþ, kibirden kaçýnmýþlardýr. Bizim yolumuzun büyükleri; yanýndakilere, geçmiþ sadatýn hâllerinden bahsettikten sonra, “Biz onlarýn ayaklarýnýn tozu bile olamayýz” derler. Ýþte büyüklerin tevazusu böyledir.
Akýllý insan tevazu ile hareket eder
Mütevazý insan; iradesi saðlam, kibir ve gurura kapýlmayan, herkese yardým edebilen, baðýþlayan ve alçak gönüllü insandýr. Bu özellikte olan insanlar, Allah ve Rasulü tarafýndan övülmüþtür. Bir hadiste Rasulullah (s.a.v) þöyle buyurmuþtur: “Þüphesiz Allah, hiç kimsenin kimseye karþý övünmeyeceði ve hiç kimsenin baþka bir kimseye zulüm yapmayacaðý bir þekilde mütevazý olmanýzý bana vahyetti.”
Hz. Ali (r.a) der ki: “Üç þey tevazunun temelidir: Karþýlaþtýðýn her mümine selam vermen, girdiðin bir mecliste yer seçmemen, bulduðun yere razý olup oradakilere hoþgörüyle bakman ve ibadetlerine riya karýþtýrmaman.”
Yusuf b. Esbât (r.a.) der ki: “Az da olsa þüpheli olan þeylerden sakýnmak, çok amel etmekten; az bir tevazu sahibi olmak, nefsin istemediði birçok ibadeti yapmaktan daha sevaptýr.” Yine o þöyle demiþtir: “Alçak gönüllü olmanýn alametleri þunlardýr: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabul etmek. Fakir, garip olan kimselere de yumuþaklýkla muamele etmek. Rütbe itibariyle küçük olanlara þefkatli olmak. Kendisine karþý yapýlan hata ve kusurlara tahammül edip öfkelenince sabretmek, her an Allah Teala’yý hatýrlamak. Zenginlere karþý vakarlý olmak. Cenab-ý Hak’tan gelen her þeye rýza göstermektir.”
Daðýn tevazusu
Ýmam Mücahid’in bildirdiðine göre “Allah Teala Hz. Nuh’un (a.s) kavmini tufana gark ettiði vakit, daðlar böbürlendi ve baþýný yükseltti. Buna karþý Cudi Daðý tevazu gösterdi. Çünkü onlar yüksek, Cudi alçak idi. Tevazu gösterdiði için Allah Teala onu yüceltti ve Nuh’un gemisini onun tepesine kondurdu.”
M. Saki EROL