Portre By: hafiza aise Date: 17 Ekim 2011, 16:12:52
Portre
Þubat 2009 41.SAYI
“Köyüne vardýðýmýzda o mübarek zat, akþam namazýný kýlmýþ, cemaate dönmüþ, nazar ediyordu ziyaretçilerine. Aklýmca mübareði imtihan etmek istedim. Bakalým ne düþündüðümü bilebilecek, kalbimden geçirdiðimi hissedebilecek mi diye.”
Müslüm Sarýkaya þöhreti dört bir yana yayýlmýþ bir kimse deðil; içimizden, bizden biri. Ancak hayat hikayesi, modern zamanlarda Ýslam’la buluþmalara emsal teþkil ettiði için kayda alýnmayý hak ediyor. Onun yaþadýðý cinsten deneyimler yaþamýþ çok insan var aslýnda yanýmýzda-yöremizde, safýmýzda-aramýzda. Yaygýn olduðu için kanýksamaya baþladýk belki ama; o ve onun gibi binlerce insanýn yaþam öyküsü; hidayetin gerçekten Allah’tan olduðunun delili, Müslüman olma ve öyle kalmanýn ilahi bir mevhibe ve ikram olduðunun kanýtý gibi. Dünya hayatýnda gafletle ömür sürüp kötü akýbete doðru sürüklenirken “görünmez el”in insaný alýp saðlam ve sakin bir limana býrakmasýnýn serencamý bu hayatlar.
Müslüm Bey sorunlu, gürültülü, dini hayat ve ibadetlerden uzak bir ortamda büyür. Mezhep mülahazasý dolayýsýyla Kur’an ve sünnetten ayrý düþen bir yaþam biçimidir içinde yetiþtiði. Anne ve ablasý dýþýnda dine yakýn ya da eðilimli kimseyi de bulamaz çevresinde. Maddi olarak rahat yaþamasý ve her isteðinin karþýlanmasýna raðmen, çok önemli bir þeyin eksikliðini ve o eksikliðin sebep olduðu ruh sýkýntýsýný her zaman içinde taþýyarak geçirir o yýllarý.
ÝLKÝN ORUÇ ÇEKER DÝKKATÝNÝ
Öðrencilik döneminde Müslümanca yaþayan okul arkadaþlarýnýn tuttuklarý oruç çeker ilk olarak dikkatini. Sahip olduklarý manevi huzura imrenir. Aile ve çevresinin Müslüman olmasýna raðmen neden Ýslam’ýn emir ve yasaklarýna uymadýðýný sorgular kendince ve babasýna konuyu açma ihtiyacý duyar. Olumlu bir tepkiyle karþýlaþýnca da çocukluk heves ve heyecanýyla Ramazan ayýnda oruç tutar birkaç gün. Ýslami bir duyarlýlýk taþýmamalarýna raðmen aile fertlerinin takdiriyle karþýlaþýr, hatta kendisine özel iftar sofralarý hazýrlanýr. Bir arkadaþ tavsiyesiyle iþi daha da ileri götürüp(!) cuma namazlarýna da gitmeye baþlayýnca aile ve akrabalarý tarafýndan uyarýlýr ve azarlanýr. Dini konularda sýnýrlarý zorlamamasý, derinlere dalmamasý tembih edilir…
Meslek öðrensin diye o dönemde bir esnafýn yanýna yerleþtirilir Müslüm. Ustasý biraz sertçe biridir. Usta, genç Müslüm’ün günlük ibadetleri yerine getirmediðini gördüðünden olacak bir gün kendisine “Sen Müslüman mýsýn?” diye sorar. Elhamdulillah’ý unutup evet demekle yetinen Müslüm’ün suratýnda bu yüzden sert bir tokat þaklar. Ýçten içe ustasýnýn bu hareketine karþý öfke duyar ve “Asla senin gibilerin dinini yaþamayacaðým” der kendi kendine. Aile ve akrabalarýnýn sürekli telkinleri ve toplumda karþýlaþtýðý bu ve benzeri yaklaþýmlar, kendisini yavaþ yavaþ dini inanç ve coþkudan uzaklaþtýrýr.
MÜSLÜM BEY KENDÝNDEN, DÝNDEN VE MERKEZDEN UZAKLAÞMAKTADIR
Zaman içerisinde iþsizlik ve maddi sýkýntýlarýn etkisiyle olacak, mahallede gençlerin uðrak yeri olan bir derneðe gitmeye baþlar ve oraya üye olur. Bu, gençleri toplumsal eylemlere yönelten,1 Mayýs vb zamanlarda kitlesel hareketler düzenleyen bir mahaldir. Müslüm Bey de bu yapý içerisinde uzun süre bulunur ve tehlikeli savrulma ve yalpalamalar yaþar. O dönemde bir ara ayrýlýkçý terör örgütüne destek verip onlara katýlmayý bile düþünür. Bu çevre, dini hayat ve pratiklere düþman, akýl ve ilimden uzak, sadece baþýboþ duygu ve tutkularýn egemen olduðu bir durum içerisindedir. Hayatta ilerledikçe Müslüm kendinden, dinden ve merkezden uzaklaþmaktadýr, ancak vicdanýnýn sesi her zaman kendisine eþlik etmekte ve yaþam biçiminin yanlýþlýðýný hissettirmektedir.
Kendi ifadesiyle zulüm ve küfrün kollarýnda savrulma süreci, 13 yaþýndan 19 yaþýna kadar sürmüþtür Müslüm Bey’in. Arkadaþlarýyla denize gittiði bir gün, hayatýný bütünüyle deðiþtirecek bir olay yaþar. O olayý þöyle anlatýyor:
“BENÝ KIYIYA ÇIKAR SANA ÝMAN EDÝP TÖVBE EDECEÐÝM”
“Yüzerken ayaðýma kramp girdi. Su üstünde kalamýyordum. Bedenimin suyun dibine doðru çekildiðini hissediyordum. Canýmý kurtarmaktan baþka her þey, önemini ve anlamýný yitirmiþti. Gücümün tükenmeye baþladýðýný anladým. Tam o anda can havliyle, ‘Beni kýyýya çýkar, sana iman edip tövbe edeceðim’ diye Yaradan’a yalvarýp, söz verdim. Bir anda Allah (c.c.) dualarýmý kabul etmiþti sanki. Bacaðým düzeldi. Boðulmaktan kurtuldum. Sanki az önce canýný kurtarmak için çabalayan ben deðildim. Boðulmakla kurtulmak arasýnda bir ömür vardý. Fakat kýyýya çýkýnca verdiðim söz için ‘Boþ ver’ dedim kendi kendime, ‘Boþ ver gitsin!’ Nasýlsa artýk kurtulmuþtum. Sýðýndýðým Rabbim’e yine sýrtýmý dönmüþtüm. Kaldýðým yerden devam edebilirdim hayatýma.”
Ertesi gün, evde televizyonu açar Müslüm Bey. Ailece hiç de izlemedikleri bir kanal çýkar karþýsýna ve þaþýrýr, kendi kendine “Kim izliyor bizim evde bu kanalý?” derken gözü ekrana takýlýr ve görüp duyduðuna inanamaz. Televizyon ekranýnda o anda yazýlý olarak þu ayetin meali durmakta ve seslendirilmektedir: “…Karanýn ve denizin karanlýklarýndan (tehlikelerinden) sizi kim kurtarýr ki? (O zaman) O’na gizli gizli yalvararak ‘Eðer bizi bundan kurtarýrsan andolsun þükredenlerden olacaðýz’ diye dua edersiniz... Ondan ve bütün sýkýntýlardan sizi Allah kurtarýr. Sonra siz yine O’na ortak koþarsýnýz.” (En’am, 63-64)
Denizde verdiði sözü kendisine hatýrlatan Allah’ýn bu kelamýný duyunca müthiþ derecede ürperen ve korkan Müslüm Bey, “Bu bir tesadüf olamazdý. Bu bana apaçýk bir uyarýydý” diyor. Bu olayla birlikte, hayatý hakkýnda düþünmeye baþlar ve arayýþlara yönelir. Ýçinde bulunulan zaman da rahmet ve bereket ayý olan Ramazan’dýr. Ertesi gün sýrf Allah rýzasý için oruç tutmaya karar verir. O gün içine “Madem oruçlusun hadi bir de namaz kýl” düþüncesi doðar ve hemen bildiði kadarýyla bir namaz abdesti alýr. Çocukluk döneminde kýldýðý birkaç cuma namazýndan baþka namaz kýlmadýðý için tam olarak namazý nasýl kýlacaðýný da bilmez bir halde eda eder ibadetlerini. O geceyi Müslüm Bey þöyle tarif ediyor: “Yataða uzandým, bir hafiflik vardý üzerimde, aðzýmýn tadý bile deðiþmiþti, en huzurlu uykuyu uyudum. O gece Müslüman olmaya karar verdim ve iman ettim. Ýþyerinde namaz kýlan bir arkadaþtan Allah’ý, Peygamberimiz’i ve Ýslam’ý öðrendim. Ondan ayrýca tam anlamýyla namaz þerait ve erkanýný öðrenip düzenli olarak 5 vakit namaz kýlmaya baþladým.”
ANNESÝYLE BÝRLÝKTE GÝZLÝ GÝZLÝ KILAR NAMAZI
O dönemde çevresinden aldýðý tepkileri, bir Hýristiyan’ýn Ýslam’a döndüðünde yaþadýklarýna benzetiyor Müslüm Bey. Annesinin de Ýslam’ý seçtiðini söylüyor. Ýlk baþta annesiyle birlikte gizli gizli kýlarlar namazlarýný, kimseye açýlamazlar. Daha sonra yavaþ yavaþ etraf öðrenmeye baþlar yeni durumu. Aðabey ve akrabalarý þaþkýnlýk içinde karþýlar bunu. Arkadaþlarýndan kimisi duymuþtur fakat çoðunun haberi yoktur. Sonra canýna tak eder gizli saklý ibadet etmek ve “Artýk yeter, isteyen istediðini söylesin. Kabre girince onlar mý kurtaracak beni” der kendi kendine. Karþý çýkanlara da “Eski halim daha mý iyiydi? Eskinden olduðu gibi kýrayým, dökeyim, daðýtayým mý? Her gün bir vukuatla gelmem iyi miydi?” diye cevap verir.
“ACABA YAÞAYAN BÝR EVLÝYA VAR MIDIR?”
Bir süre sonra da askere gider Müslüm bey. Sivil hayatta “Acaba yaþayan bir evliya var mýdýr? Ah olsa da bir dua alsam” diye iç geçirir. Huzursuz günler geçirir bu dönemde. Namazlara karþý da biraz gevþemeye baþlamýþtýr yine. Onun dini meselelere karþý açlýðýný gören bir asker arkadaþý, bir gece yan yana nöbet tutarken Müslüm Bey’e tövbeyi ve Allah dostlarýný anlatýr. Günümüzde, Efendimiz’in (s.a.v) soyundan gelen bir evliyanýn yaþadýðýný söyler. Müslüm Bey’in içinde dayanýlmaz bir iþtiyak doðmuþtur. Bir an önce sözü edilen zatý görmek için sabýrsýzlanýr. Ve bir süre sonra da arkadaþýyla beraber yola koyulurlar. “Daha yoldayken deðiþik haller oldu bana” diyor Müslüm Bey ve devam ediyor sözlerine: “Köyüne vardýðýmýzda o mübarek zat, akþam namazýný kýlmýþ, cemaate dönmüþ, nazar ediyordu ziyaretçilerine. Aklýmca mübareði imtihan etmek istedim. Bakalým ne düþündüðümü bilebilecek, kalbimden geçirdiðimi hissedebilecek mi diye. Ýçimden, ‘Kurban, Seyda siz misiniz? Ben geldim’ dedim. O anda mübarek, kapýya doðru benim bulunduðum tarafa baktý ve baþýný salladý. Neye uðradýðýmý þaþýrmýþtým…”
YAPMAK ÝSTEYÝP DE YAPAMADIKLARIM TASAVVUFLA GÝRMÝÞTÝ HAYATIMA
Müslüm Bey intisab ettiði yeni hayat tarzýný þöyle yorumluyor þimdi: “Her þey yeni baþlamýþtý sanki benim için. Abdest, namaz, oruç gibi bireysel ibadetlerin yaný sýra, hizmet gibi sosyal yönü olan bir yaþantým da oluþtu. Açýkçasý yapmak isteyip de yapamadýklarým, tasavvufla girmiþti hayatýma, her þey kolaylaþmýþtý. Bir türlü kendimi kurtaramadýðým günahlardan bir anda kurtulmuþtum. Bilmediðim konular sohbetlerde, dergilerde çýkýyordu karþýma. Ahlaki olarak da gözle görülür farklýklar oldu kiþiliðimde. Mürþidimin verdiði vazifeleri yerine getirince ahlakým güzelleþti. Paylaþmayý, cömertliði, tevazuu öðrendim bu kapýda. ‘Yol, bilenle gidilirmiþ’ bunu öðrendim. Darda olan, eza cefa gören müminler için dua etmeyi nasip etti Allah’ým. Eski çevremde yaþayan herkes bu kadar þanslý olamýyor. Hele bir de aileniz dindarsa, tasavvuf ehliyse; bu nimetlerin kýymetini bilin ve hakkýný verin derim. Maalesef insanlar Ýslam’ý, Müslümanlara yani bize bakýp deðerlendiriyor. Ben senelerce zulüm çukurunda Ýslam’dan bihaber yaþadým. Tövbe edecek kadar ömrüm olmayabilirdi. Çok þükür Rabbim’e, nasip etti dönüþ yaptým.”
Özlem ÞAHÝN EKÝNCÝ