Sufilerin Hadis Anlayýþý
Pages: 1
Peygamber a.s.dan Sonra Bir Nur Gelir Hadisi By: saniyenur Date: 14 Ekim 2011, 22:21:51
4. Peygamber (a.s.)'dan Sonra Bir Nur Gelir Hadisi


Ýslâm fýkýh tarihi içinde Ýmam Ebû Hanife (ö. 150/767) kadar övenleri ve yerenleri çok olan bir baþka þahsiyet hemen hemen yok gibidir. Onu medhedenler bazan öyle ileri gitmiþlerdir ki, onu peygamber derecesine yak­laþtýrmýþlar, Tevrat'ýn onu müjdelediðini, Hz. Muhammed (a.s.)'ýn onun gele­ceðini haber verdiðini, ümmetinin çeraðý olduðunu söylediðini Ýddia etmiþler­dir.[1376] Menâkýb kitaplan bu çeþit haberlerle doldurulmuþtur.[1377] Ýmam Ebû Hanife'nin müstesna kiþiliði, dindeki üstün mevkii sebebiyle bu tür hadisler taraftar da bulmuþtur.

Mezhep imamlarýna özellikle mensubu olduðu Hanefi mezhebine karþý büyük bir sevgi ve baðlýlýðý bulunan Bursevî, Ýmam Ebû Hanife'nin lehinde söylenen bu hadislere itibar etmiþ, onlara deðer vermiþtir. Onun bu konuya ýþýk tutan sözleri ve ilgili haberlere ait görüþleri vardýr. Bursevî söz konusu yukarýdaki hadis çerçevesinde iki þýk ileri sürmüþtür:

Birinci þýkka göre hadis hükmen mcrfû'dur.

Hadis usûlünde Hz. Peygamber'e aidiyeti açýkça belirtilmeyen, fakat haberlerin mâhiyetinden ona ait olduðu anlaþýlan hadislere hükmen merfû hadis denilmektedir.[1378]

Bursevî Þerh-i Pend'de hadisi bu kaide altýnda mülâhaza ederek þöyle demektedir:

"Rauzatu'l-ahbâr'da gelür ki Ýbn Abbas (r.a.) þöyle demiþtir:

"Peygamber (a.s.)'dan sonra bir nur olur. Ebû Hanife diye künyelenir." Yani Cenâb-ý nübüvvetten sonra bir nur gelir ki ânm künyesi Ebû Hanife'dir. Bu mâna umûr-ý müstakbeleden ihbara müteallik oimaðla bu makûle kelâmý sahabi hadis-i merfû hükmünde olub içtihada mecal olmadýðý usûl-i hadiste musarrahtýr.[1379] Ve bazý rivayâtta "O bu ümmetin kandilidir" lafzý vâki olmuþ­tur. Buradan ahz olunub Aynu'l-ilm adlý kitâbda uerade "Ebû Hanife sirâcu ümmeti" yani hadisde bu veçhile vârid oldý demekdir. Nitekim izâfet-i ümmet­ten mehüzdur. Velâkin bazý ehl-i hadis âný mevzuatta dere itmiþtir. [1380]

Bursevî'nin Ýbn Abbas'a isnad ederek naklettiði bu hadis bazý kaynak­larda uResûtullah (s.a.)'den sonra bütün Horasan üzerine bir ay doðar. Kün­yesi Ebû Hanife o/ur [1381] tarzýndadýr. Evet, Ebû Hanife'nin fazileti hakkýnda Ýbn Abbas'tan nakiller yapýldýðý bir gerçektir. Gerek bu hadis ve gerekse Ebû Hanife'nin ümmetin kandili olduðu þeklindeki hadisler Bursevî'nin iddia ettiði gibi bazý ehl-i hadis tarafýndan deðil, belki pek çok muhaddis tarafýndan mevzu hadisler arasýnda zikredilmiþtir. Dolayýsýyla hadisin sýhhati tespit edi­lemediðine göre onun hükmen merfû olduðu davasý da ortadan kalkmýþ olur.

Heytemî (ö.973/1566), Ebû Hanife'nin fazileti konusundaki bütün ha­dislerin uydurma olduðunu, Ýbnü'l-Cevzî (Ö.597/1200) Zehebî (0.748/ 1347), Ýbn Hacer (Ö.852/1448), Kasým el-Hanefî (6.879/1476) ve Süyûtî (0.911/ 1505)'nin bu görüþü savunduklarýný, bundan doîayý da hadis imamlarýndan Tahâvî (ö.321/933), Muhyiddin el-Kuraþî (ö?) gibi âlimlerin bu rivayetleri eserlerine almadýklarýný belirtmiþtir. [1382]

Muhaddislerin takýndýðý bu menfi tavýr sebebiyle olacaktýr ki Bursevî hadisin hükmen merfû oluþu Ýddiasýný biraz yumuþatmýþ ve hadisin lafýz yö­nünden olmasa bile mâna yönünden sahih olduðu tezini Ýleri sürmüþtür.[1383]

Ýkinci þýkka göre hadisin mânasý doðrudur.

Bursevî, ilmî karakteri icâbý hadislerin þerh ve yorumunda bu prensibi çokça gündeme getirmekte, muhaddislerin açýkça menfi tavýr takýndýklarý haberlerin kullanýmýnda bu çareye baþvurmaktadýr. Nitekim bu hadisle ilgili olarak þahsi kanaatini þu sözleriyle beîirtmekdir:

uBizim meblað-ý ilmimiz budur ki, nazmý cihetinden sýhhati yok ise dahi mânasý cihetinden sýhhati olmakla nitekim kelâm-ý Ýbn-i Abbas âný teyid ider. Sureti hadiste ifrað olundu. Hüdâya dal olan kelâmý ise ýtlaktan menolun-madiði Ýmam Râgýb'm Kitabü'z-zerîasýnda mesturdur. [1384]

Bu ifadelere göre herhangi bir söz hadis olsun veya olmasýn mânasý doðruysa, ve kiþiyi hayýrlý amellere yöneltiyorsa o sözlere engel olunmamalý, aleyhinde bulunulmamahdýr. Bu gibi ihtilaflý konularda sonuca bakmalý, iyi ve güzel ise müsamaha Ýle karþýlanmalýdýr. Bursevî dillerde dolaþan, fakat senedlerÝ bulunmayan pek çok habere sahip çýkmayý gerektirecek þu açýkla­ma ile yukarýdaki sözlerine devam etmiþtir:

"Meâ hazâ Þeyhu'þ-Þâfiiyye Veki b. el Cerrah demiþdir ki: "Ehâdisi þe­rife halkýn zabt ve hýfz ettiði mertebeden ekserdir." Amnçün zahir þer'i müsa-dime etmiyen hadise bu mevzudur veya bâtýldýr dememek gerektir. [1385]

Hadislerin kitaplara geçen rakamlardan fazla olduðu, bazý hadislerin gerçekten kayýtlara geçmediði gerçeði doðrudur. Bu noktadan hareketle dinin zahirine ters düþmeyen, isnadý olmayan veya Hz. Peygamber adýna uyduru­lan hadislere karþý müsamahalý olmak da son derece mahzurludur. Zira böyle bir durumda mevzuat kitaplarýnda yer alan birçok hadisin Ýslâm'a aykýrý ol­madýðý görülebilir. O zaman mevzu hadisleri listelemenin pratikte bir faydasý olmayacaktýr. Bursevî, bu konuda Peygamber (a.s.)'a ait oluþu kesin olma­yan hadislerin mânalarýnýn doðru olduðu sürece kullanýlmasýnda bir sakýnca görmediðini açýkça Ýfade etmiþ ve:

"Imam-ý Azam'ý çeraða teþbit etti. Zira bu ümmet ânm nur-ý ilmiyle müstenir ve menâr-ý marifetiyle mühtedi olmuþtur [1386] sözleriyle Ebû Hanife'nin ilmi otoritesini belirtmiþ, Þerh-Ý Pend'de ise;

"Ebû Hanife'ye sirac demek ilmi hasebiyledir. Zira hiyadette ilim, nur gibidir. Bu cihettendir ki Sirâcüddin deyu tesmiye ederler [1387] demiþ, Kitabü'n-Necât'ta da; "Pes hakikat-ý Resulden me'hûz olub ve nur ile takyid olmakla Ebû Hanife'ye Siracü'l-ümme denildi [1388] cümlesiyle Ýmam Ebû Hanife'nin ümmet içinde âdeta parlayan bir kandil gibi etrafa hikmet ýþýklan, Ýlini nurlarý saçtýðýný belirtmiþtir.

Bursevî fýrsat buldukça eserlerinde Ýmam Ebû Hanife'nin menâkýbýndan örnekler vermek zikri cemilini yadetmek suretiyle onun þahsiyetinden bah­seder. Meselâ;

"Nazar ey/e ki Ýmam Ebû Hanife (r.h.) müctehid ve fýkhýn gaurý (hakikati) 'na ermiþken ve zahiren onun gibinin kazasýnda mazarrat yo/c iken yine mukteza-yý zühdü kazaya mani oldu. Onun için darbý kabul etti ve kaza­yý kabul etmedi. Zira halkýn madrubu olmak indellah ihaneti müstelzim deðildir, belki bâis-i izzettir [1389] diyerek Ebû Hanife'nin zühd ve takvasýna iþaret eder.

Bursevî Ebû Hanife'nin ümmetin kandili olduðunu bildiren hadis ko­nusunda tamamen tutarsýz da deðildir. Zira Aynî (Ö.855/1451), et-Târihu'l-kebîr adlt eserinde söz konusu hadisin bütün tariklerini biraraya getirmiþ, bu kadar çok senedi bulunan bir hadise mevzu demenin zor olduðunu iddia etmiþtir. [1390] Aynî'nin sýhhatine meylettiði bu hadiste Zahid el-Kevserî (ö.1371/1952) de onu desteklemiþtir. Elbânî, Aynî'nin bu tavrýna þaþtýðýný, zira onun taassuptan uzak bir ilim adamý olduðunu söylemiþ, Kevserî'ye ise çok görmediðini, çünkü onun Ebû Hanife lehinde mutaassýp fikirleriyle þöh­ret bulduðunu ifade etmiþtir.[1391]

Süyûtî (Ö.911/1505) ve Heytemî (Ö.974/1566), Ýmam Ebû Hanife'nin fazi­letini müjdeleyen haberler içinde kendisine güvenilecek en sahih rivayetin Buhârî ve Müslim tarafýndan tahriç edilen þu hadis olduðunu belirtmiþlerdir: [1392]

"Ýman Ülker yýlanýnda da olsa Farslý'lardan biri onu elde edecektir. [1393] Bu hadisin þerhinde Nevevî (Ö.676/1277), [1394] Ýbn Hacer (Ö.852/1448), [1395] Kastallânî (Ö.923/1517) ve Münâvî (Ö.1031/1622) [1396] Ebû Hanife'den hiç bahsetmezlerken, Muhammed Habibullah Zâtu'l-Müslim adlý eserinde bu hadiste kastedilenlerin baþta Selmân-ý Farisi ve diðer Acemler olmakla birlikte bunda Ebû Hanife'nin büyük menkabesinin bulunduðunu, hatta hadisten onun kastedilmiþ olmasýnýn mümkün olduðunu ileri sürmüþtür. [1397]

Sonuç olarak Ýmam Ebû Hanife'nin faziletine ait nakledilen hadisleri kabul ve reddedenler veya Süyûtî ile Heytemî gibi biraz daha uzlaþmacý bir tarzla meseleye bakanlarýn tekellüften kurtulamadýklarý, ister istemez bir takým zorlamalara giriþtikleri gözden kaçmamaktadýr. Ýþin tekellüfsüz tarafý ise Ebû Hanife'nin gerçekten müstakil mezheb sahibi büyük bir müctehid olduðu, fýkýh tarihinde asýrlardýr ilminin derinliði, dininin metaneti ve görüþünün isa-betiyle þöhret bulduðudur.

Ehl-i hadis ile ehl-i tasavvuf arasýndaki ihtilaflý olan hadislerden bir di­ðeri de "Ýza tehayyertüm fi'l-umûr" hadisidir.

 
5. Ýþlerde Hayrete Düþerseniz Hadisi
 

Bursevî'nin deðiþik eserlerinde malzeme olarak kullandýðý bu hadis de mutasavvýflarla muhaddisler arasýnda Ýhtilaf konusu olan hadislerdendir.[1398] Bursevî, bu hadisi Ýbn Kemal (ö.940/1534)'in Hadis-i Erbaîn'de [1399] ve Farsça tefsir sahibi Kâþifi (ö.910/1505)'nin Risâle-i Aliyye'sinde tashih ve irad eyle­yip ziyade þerh ve beyân ettiklerini, bazý muhaddislerin bu hadise mevzu demelerine iltifat edilmemesi gerektiðini belirtmektedir. [1400]

Ýbn Kemal, Erbam'inde bu hadisi nereden aldýðýna dair bir açýklama yapmamýþ, [1401] Aclûnî (Ö.1162/1748) de bu hadisi sadece Ýbn Kemal'in zikret­tiðini ifade ederek hiçbir deðerlendirmede bulunmamýþtýr. [1402] Hadis konu­sundaki görüþleri iki grupta ele alabiliriz:


[1376] Ebû Zehre, Ebû Hanife s. 7, 67; Ýbn Abidîn, 1,52-53; Uzunpostalcý, Mustafa, "Ebû Hanife". DÝA., X, 130.

[1377]Ýmam Ebû Hanife'nin menâkýbýna dair gerek Hanefýlerden gerek diðer mezhep mensuplarý tarafýndan bir hayli eser yazýlmýþtýr. Ömek olarak bk. Sayman, Ahbâru Ebî Hanife ve ashabih, Beyrut 1976; Heytemî, Hayrâtu'l-hisân, Beyrut 1983. Bu konudaki literatürün ta­nýtýmý Ýçin bk. Bardakoðlu, Ali, "Ebû Hanife", DÝA., X, 143-145.

[1378] Koçyiðit, s. 217.

[1379] Süyûtî, II, 190-191.

[1380]Þerh-i Pend, s. 71. Bursevî ayný bilgileri Kitabü'n-Necât isimli eserinde de tekrar eder. a.g.e., vr. 49a. Ayrýca bk. Ferah, II, 4; Þerhu Nuhbe, nr. 1003 vr. 418b.

[1381] Heytemî, Hayrat, s. 24; Aclûnî, I, 33.

[1382] Heytemî, ag.e, s. 25; bk. Hatîb, XIII, 335; Ýbnü'l-Cevzî, II, 48; Ýbn Arrâk, II, 30; Kan, Es­rar, s. 76; a.mif., Þerhu Ayni'l-ilm, I, 48;_EIbânî, I, 42-43.

[1383]Þerhu Nuhbe'de Ýse, "Eðer bu hadisin Ýbn Abbas'tan nakli sahih ise hükmen merfû hük­mündedir. Mevzu hadisler arasýnda zikrolunsa bile" demiþtir, a.g.e., nr. 1003 vr. 418b.

[1384]Þerh-Ý Pend, s. 71.

[1385] a.g.e., s. 71.

[1386] Ferah, II, 4. Bursevî'nin Ýmam Ebû Hanife'ye karþý son derece sevgi ve saygýsý vardýr. Bu­nunla birlikte akþam namazýndan önce sünnet kýlýnmasýna taraftar olmadýðýndan dolayý Ebû Hanife'nin bu içtihadýnýn ariflerin uygulamasýna muvafýk olmadýðýný belirtmiþ" Nolaydý rîva-yet-i uhrâ Ýle âmil olaydý ki bu surette içtihadý etemm olurdu" demiþtir. Kitabü'n-Netice, II, 80.

[1387]Þerh-Ý Pend, s. 71.

[1388] Kitabü'n-Necât, vr. 49a.

[1389] Kitabü'n-Netice, II, 226.

[1390] Hatîb, XII!, 335 dp.; Sbânî, II, 42-43. Taþköprülüzâde de deðiþik senedlerle rivayet olunan bu hadisin bir aslýnýn olduðunu, en aþaðý durumda zayýf hadis olabilceðini bunun da fedâii konusunda kullanýlabilmeðini imâ etmiþtir. Ýbn Abidîn, Reâdu'l-muhtâr, 1, 53.

[1391] Bânî, II, 43; Bursevi de Ebû Hanife ile ilgili hadisin mevzu olduðunu iddia eden Þafiî muhaddisleri taassupü suçlamaktadýr. Þerhu Nuhbe, nr. 1003, vr. 418 b,

[1392] Heytemî, Hayrat, s. 23.

[1393] Bunan\ tefsir (62), 1; Müslim, fedâilu's-sahabe, 230.

[1394] Kastallânî, VII, 383.

[1395]Ýbn Hacer, VIII, 643.

[1396] Münavî, V, 322.

[1397] Davudoðlu, X, 477; bk ibn Abidîn, I, 52-53.



radyobeyan