Kan ve Nefret By: reyyan Date: 12 Ekim 2011, 17:12:35
Kan ve Nefret
Aðustos 2006 - 92.sayý
Halil AKGÜN kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.
Ucuz petrol ve Ýsrail’in güvenliði için bu topraklarý kana bulamaya kimsenin hakký yok. Ortadoðu’nun müslüman insanlarýný küresel emperyalistlerle onlarýn yerel iþbirlikçilerinin insafýna býrakmak, insanlýk adýna iþlenmiþ bir suçtur. Çünkü bu medeniyeti ve insan tipini bir defa kaybettik mi, insanlýðýmýzdan çok esaslý bir þeyi yitirmiþ olacaðýz.
Ortadoðu’daki son geliþmeler, yeni bir muhasebe yapmamýzý zorunlu kýlýyor. Demokrasi, özgürlük ve güvenlik vaatleriyle kurulmaya çalýþýlan yeni Ortadoðu düzeni, bu ideallerden çok uzak bir tablo arz ediyor. Küresel güç sahipleri, Ortadoðu halklarýný hiçe sayan politikalarýna devam ediyorlar. On bin kilometre ötede Amerikalýlar daha ucuz benzin alabilsin, bu tarafta ise Ýsrail kendini güvende hissetsin diye ülkeler iþgal ediliyor, insanlar toplu halde katlediliyor, yüzbinler öz vatanlarýnda mülteci haline geliyor. Uluslararasý hukuk, insan haklarý, savaþ hukuku, kýsacasý her þey rafa kaldýrýlmýþ durumda.
Bu tablo karþýsýnda bölgesel ve uluslararasý aktörler hadiseleri seyretmekle yetiniyorlar. ABD, Ýsrail’e tam destek verdiði için zaten her tür barýþ sürecinin dýþýnda yer alýyor. Birleþmiþ Milletler, zayýf siyasi iradesi, yetersiz imkanlarý ve ABD’nin kontrolündeki karar mekanizmalarý yüzünden beyanatta bulunmak dýþýnda bir þey yapamýyor. Avrupa Birliði, týpký Bosna katliamýnda olduðu gibi, hadiseleri seyretmek ve iþi aðýrdan almakla yetiniyor. AB üyesi ülke baþkanlarýnýn yaptýðý açýklamalar somut bir eyleme dönüþmüyor.
Ýslâm dünyasýndaki durum da bundan farklý deðil. Ýslâm Konferansý Teþkilatý, siyasi, askeri yahut ekonomik yaptýrým gücü olmayan bir kuruluþ. Bu yüzden Ýsrail’in hunharca saldýrýlarý karþýsýnda demeç vermekten baþka bir þey yapamýyor. Arap Birliði, siyasi bir birlik olmaktan çok, Arap rejimlerinin ayakta kalmasýný garanti altýna almaya çalýþan bir kuruluþ. Bugüne kadar Arap dünyasýndaki hiçbir siyasi soruna çözüm bulduðu görülmüþ deðil.
Ülkeler ne yapýyor?
Ýþin asýl hazin tarafý, Hamas ve Hizbullah’ý kendilerine de düþman gören Arap rejimleri, Amerika-Ýsrail ortak harekâtýndan memnun görünüyor. Arap liderlerinin söylem düzeyinde bile olsa bir þey söylememelerini baþka türlü izah etmek mümkün deðil. Krallýkla yönetilen Arap rejimleri, siyasi bekalarý için ABD’nin desteðine muhtaç olduklarýný biliyorlar. Mýsýr gibi güya demokrasiyle yönetilen Arap ülkelerinde de ayný kronik sorun yaþanýyor.
Filistin’de Hamas’ýn iktidara gelmesini içine sindiremeyen Arap rejimleri, týpký Amerika ve Ýsrail gibi, bunu kendilerine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Çünkü Hamas’ýn Filistin’de baþarýlý olmasý, Hizbullah’ýn Lübnan’da aktif bir siyasi aktör haline gelmesi, diðer Arap ülkelerinde yeni bir siyasi dalga baþlatabilir. Pakistan’dan Fas’a bütün Ýslâm ülkelerinde meþru ve halk tabaný olan muhalefetin Ýslâmî kökenli olduðunu akýldan çýkarmamak gerekiyor. Hamas ve Hizbullah’a baþarý þansý tanýmak, bu muhalefetin diðer ülkelerde güçlenmesi demek. Bu yüzden Arap rejimleri Filistin ve Lübnan’da yaþananlardan gizli bir memnunluk duyuyor.
Bölgenin en güçlü merkez ülkesi Türkiye ise bir ateþkes saðlanmasý için çaba gösteriyor. Çünkü her þeyden önce acilen Ýsrail’in saldýrýlarýnýn ve akan kanýn durdurulmasý gerekiyor. Türkiye bunda baþarýlý olabilir mi? Bu pek çok unsura baðlý. ABD ve Ýsrail özellikle Türkiye’nin bölgede aktif ve güçlü bir aktör olmasýný arzu etmiyor. Hamas’ýn Türkiye ziyareti, Türkiye’nin Ýran ve Suriye’yle iliþkilerini düzeltmesi, Körfez ülkeleriyle önemli ekonomik iliþkiler geliþtirmesi, Irak konusunda giderek daha önemli roller oynamasý, Türkiye’nin bölgede gücünün ve etkisinin arttýðýný gösteriyor. Fakat bundan ne ABD’nin ne de Ýsrail’in memnun olduðunu söylemek mümkün. Gazze ve Beyrut saldýrýlarýnýn sonuçlarýndan biri, bu sürecin sabote edilmesi olacak.
Lübnan’da yýkým devam ediyor
Burada bir parantez açýp, Lübnan’da yaþanan hadiselere kýsaca göz atmakta fayda var. Çünkü günlük saldýrýlar, daha uzun vadeli bir planýn parçasý. Detaylar bu süreci doðru anlamak için büyük önem arzediyor. Kimin kime nasýl destek olduðu, Ýsrail’in hangi araçlarý kullanarak bu kanlý operasyonu gerçekleþtirdiði, büyük resmi görmemiz açýsýndan yabana atýlamayacak ayrýntýlar.
Bu yazýnýn yazýldýðý sýrada Ýsrail’in saldýrýlarý devam ediyor ve hava bombardýmanýn ardýndan kara harekâtýna hazýrlanýyordu. Amerika, Ýsrail’e acilen bomba sevkiyatý yapýyor. 2500 kilo aðýrlýðýndaki bombalar güya “nokta hedefleri” vuracakmýþ!.. Bu yalaný, Afganistan ve Irak’ýn iþgali sýrasýnda da duymuþtuk. Düþtüðü yerde vadi gibi çukurlar açan bu bombalar etrafýndaki her þeyi yerle bir ediyor. Amaç ortada: Hizbullah’ý ve Beyrut’u bir daha ayaða kalkamayacak þekilde yok etmek.
Bu, Ýsrail’in ilk saldýrganlýk hadisesi deðil. 1967’den beri devam eden iþgal, bunun onlarca örneðiyle dolu. Ýsrail’in Lübnan’daki hýristiyan milis güçleriyle gerçekleþtirdiði Sabra ve Þatilla katliamýný unutmuþ deðiliz. Yahudi yerleþimcilere yer bulmak için adým adým ilerleyen Ýsrail emperyalizmini de hepimiz biliyoruz. Fakat son Lübnan saldýrýsý, Ýsrail’in iþgal ve hukuk tanýmazlýk tarihinde yeni bir sayfa açtý. Kaçýrýlan iki askerini bahane gösteren Ýsrail, Hizbullah’ýn belini kýrmak için Lübnan’ý yerle bir ediyor. Yüzlerce sivil hayatýný kaybederken, milyarlarca dolarlýk maddi hasar var. Bir ülke yerle bir ediliyor. Ve Ýsrail bu yýkýmý Amerikan bombalarýyla yapýyor.
1973 Ýsrail-Arap savaþýnda da Ýsrail’in galibiyetini saðlayan bu Amerikan bombalarýydý. Þimdi Amerika ayný misyonu yeniden ifa ediyor. Kendi insanlarýný öldürmek için Ýsrail’e bomba gönderen Amerikan yetkilileriyle Arap liderler nasýl yüz yüze gelecek, el sýkýþacak, ayný masada oturacak? Nerede kaldý Arap onuru, müslüman þerefi, insan asaleti?! Bu eylemlerine karþý bütün dünya liderlerinin ve toplumlarýnýn Amerika ve Ýsrail’e karþý küresel bir boykot kampanyasý baþlatmasý gerekiyor.
Bütün bunlarýn iki Ýsrail askeri için yapýldýðýný söylemek ne kadar inandýrýcý olabilir? Ýsrail saldýrýlarýnýn arkasýnda pek çok faktör var. Bunlarýn baþýnda Amerika’nýn Ortadoðu’ya yeni bir düzen getirme planý var. Suriye, Ýran ve Lübnan’daki Hizbullah’tan rahatsýz olan Amerika, bu üç aktörü birden ablukaya almak istiyor. Bu aktörlerin Irak’ta etkin olmasýný da önlemeye çalýþýyor.
Irak’taki geliþmeler neticesinde Ýran’ýn güçlendiðini gören Amerika, bunun önüne geçmeye çalýþýyor. Ayný zamanda Ýslâm ülkelerindeki demokratikleþme taleplerinin -týpký Filistin’de olduðu gibi- kendi aleyhine dönmesini istemiyor. Çünkü halkýn iradesinin iktidara yansýmasý, Amerika’nýn Ortadoðu’da ve diðer Ýslâm ülkelerinde istediði gibi at oynatamamasý anlamýna geliyor.
Ýsrail sýnýr tanýmýyor
Öte yandan asker kökenli olmayan yeni Ýsrail Baþbakaný Olmert, kendini ispat etmeye çalýþýyor. Ýsrail’de þu ana kadar bütün baþbakanlar ordudan gelme. Ýsrail’in savunma siyasetini ve diplomasisini askerler belirliyor. Aslýnda Ýsrail hep güvenlik sorunu yaþayan bir ülke olduðu için, asker olanla asker olmayan arasýndaki çizgi pek belirgin deðil. Bu açýdan bakýldýðýnda Ýsrail’e bir ordu devleti demek de mümkün. Þimdi bu geleneði diri tutmaya çalýþan Olmert, Þaron’dan daha þahin bir baþbakan olduðunu kanýtlamaya çalýþýyor. Olmert’in gerçek yüzü böylece ortaya çýkmýþ oldu. Geçen yýl kurulan ve iktidara gelen Kadima partisinin “merkez” bir parti olduðu zehabýna kapýlanlar ne kadar hatalý olduklarýný artýk görmüþ olmalýlar.
Ýsrail’in son saldýrýlarý þunu açýkça ortaya koyuyor: Vahþet, zulüm, kanun tanýmazlýk, “savunma hakký” adý altýnda meþrulaþtýrýlýyor. Devlet terörizmine göz yumuluyor. Ýsrail, baðýmsýz bir ülkeyi istediði gibi bombalýyor ve hiç sýkýlmadan “Ýþimiz bitene kadar saldýrýlar devam edecek!” diyor. ABD yönetimi ve Amerikan medyasý, Ýsrail’e her tür desteði vermek için elinden geleni yapýyor. Hizbullah gibi ‘terörist’ bir örgüte karþý savaþmanýn herkesin görevi olduðu, Ýsrail’in bu zor misyonu herkes adýna gerçekleþtirdiði söyleniyor.
Ýsrail’in bu yalanýný adeta kucaklayan medya (buna Türk medyasý da dahil), hadiseyi “tarafsýz” bir gözle ve iki eþit güç arasýndaki bir çatýþma gibi veriyor. Oysa ortada açýk-seçik bir haksýzlýk, zulüm ve hatta katliam var. Medya, Filistin ve Lübnan’da kimin iþgalci, emperyalist ve yayýlmacý, kimin mazlum ve iþgale uðramýþ olduðunu sanki unutmuþ gibi. “Bu iþi Hizbullah baþlattý!” diyenler, binlerce Filistinli ve Lübnan’lý kadýn, erkek ve gencin Ýsrail hapishanelerinde yýllardýr tutuklu bulunduðunu sanki dünya kamuoyuna unutturmak istiyor.
Zulüm ilelebet devam etmez
Dünya liderlerinin þunu kavramasý gerekiyor: Haksýzlýk karþýsýnda umutsuzluða itilen insanlar, kaybedecek bir þeyi olmayan insanlardýr. Ýnsanlarýn gözünün içine baka baka “Ben istediðim zulmü yaparým, kimseye de hesap vermem!” demek, “Gücünüz yetiyorsa siz de aynýsýný yapýn.” demektir.
Böyle bir tercihle karþý karþýya kalan insanlar ne yaparlar? Silahý, þiddeti tek çare olarak görmezler mi? Ýnsanlýk tarihi bu tür kýþkýrtmalar ve çaresizliklerle dolu. Hayatta kalma güdüsü, insanoðlunun en güçlü güdüsüdür. Dini, dili, ýrký ne olursa olsun, insanlar hayatta kalabilmek, yok edilmemek için ellerinden gelen her þeyi yaparlar. Tarih boyunca yaptýlar; bugün de yapacaklardýr. Bir ulusu ve ülkeyi yerle bir ettikten sonra “Sakýn kendini savunmaya kalkýþma! Yoksa seni de terörist ilan ederiz!” demek, akla, mantýða, insafa sýðar mý?
Fakat bu yýkým politikalarý sonuç verebilir mi? Ortadoðu’nun son 40 yýllýk tarihi bunun mümkün olmadýðýný gösteriyor. Çünkü þiddet, þiddeti doðuruyor. Ezilen müslüman halklar daha büyük bir öfke ve azimle düþmana karþý direniyor. Hizbullah ve Hamas bunun somut örnekleri. Arap dünyasýndaki kokuþmuþ politikacýlar bunu anlamamakta ýsrar ediyor.
Ortadoðu, kadim medeniyetlerin beþiði. Ýbrahimî dinlerin anavataný. Ýslâm dünyasýnýn kalbi. Bu coðrafyada binlerce yýllýk bir kültür, bilim, sanat ve medeniyet geleneði var. Ýnsanlýk tarihinin en güzide eserleri bu coðrafyada hayat buldu. Her tür zulmü gördüðü halde insanlýðý elinden býrakmayan Ýslâm ümmeti bu topraklarda yaþýyor. Hiç tanýmadýðý, dilini bilmediði insanlara gece yarýsý kapýsýný açan, Tanrý misafiridir diye ekmeðini paylaþan insanlar, Tel Aviv’de ya da New York’ta deðil; Baðdat’ta, Medine’de, Kudüs’te yaþýyor.
Ucuz petrol ve Ýsrail’in güvenliði için bu topraklarý kana bulamaya kimsenin hakký yok. Ortadoðu’nun müslüman insanlarýný küresel emperyalistlerle onlarýn yerel iþbirlikçilerinin insafýna býrakmak, insanlýk adýna iþlenmiþ bir suçtur. Çünkü bu medeniyeti ve insan tipini bir defa kaybettik mi, insanlýðýmýzdan çok esaslý bir þeyi yitirmiþ olacaðýz.
Gelin orada korku, gözyaþý, kan içinde yaþayan kardeþlerimize dua edelim. Onlarýn can selameti için Rabbimize yalvaralým. Zalimlere karþý onlara yardým etmesi için Mevlâ’ya ellerimizi açalým. Þehit kanlarýnýn asaletini hatýrlayalým. Rabbimize kardeþlerimize sabýr, yardým ve fetih ihsan etmesi için dua edelim. Bizim O’ndan baþka yar ve yardýmcýmýz yok.