> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Kan ve Nefret
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kan ve Nefret  (Okunma Sayısı 672 defa)
12 Ekim 2011, 17:12:35
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 12 Ekim 2011, 17:12:35 »



Kan ve Nefret


Ağustos 2006 - 92.sayı


Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Ucuz petrol ve İsrail’in güvenliği için bu toprakları kana bulamaya kimsenin hakkı yok. Ortadoğu’nun müslüman insanlarını küresel emperyalistlerle onların yerel işbirlikçilerinin insafına bırakmak, insanlık adına işlenmiş bir suçtur. Çünkü bu medeniyeti ve insan tipini bir defa kaybettik mi, insanlığımızdan çok esaslı bir şeyi yitirmiş olacağız.

Ortadoğu’daki son gelişmeler, yeni bir muhasebe yapmamızı zorunlu kılıyor. Demokrasi, özgürlük ve güvenlik vaatleriyle kurulmaya çalışılan yeni Ortadoğu düzeni, bu ideallerden çok uzak bir tablo arz ediyor. Küresel güç sahipleri, Ortadoğu halklarını hiçe sayan politikalarına devam ediyorlar. On bin kilometre ötede Amerikalılar daha ucuz benzin alabilsin, bu tarafta ise İsrail kendini güvende hissetsin diye ülkeler işgal ediliyor, insanlar toplu halde katlediliyor, yüzbinler öz vatanlarında mülteci haline geliyor. Uluslararası hukuk, insan hakları, savaş hukuku, kısacası her şey rafa kaldırılmış durumda.

Bu tablo karşısında bölgesel ve uluslararası aktörler hadiseleri seyretmekle yetiniyorlar. ABD, İsrail’e tam destek verdiği için zaten her tür barış sürecinin dışında yer alıyor. Birleşmiş Milletler, zayıf siyasi iradesi, yetersiz imkanları ve ABD’nin kontrolündeki karar mekanizmaları yüzünden beyanatta bulunmak dışında bir şey yapamıyor. Avrupa Birliği, tıpkı Bosna katliamında olduğu gibi, hadiseleri seyretmek ve işi ağırdan almakla yetiniyor. AB üyesi ülke başkanlarının yaptığı açıklamalar somut bir eyleme dönüşmüyor.

İslâm dünyasındaki durum da bundan farklı değil. İslâm Konferansı Teşkilatı, siyasi, askeri yahut ekonomik yaptırım gücü olmayan bir kuruluş. Bu yüzden İsrail’in hunharca saldırıları karşısında demeç vermekten başka bir şey yapamıyor. Arap Birliği, siyasi bir birlik olmaktan çok, Arap rejimlerinin ayakta kalmasını garanti altına almaya çalışan bir kuruluş. Bugüne kadar Arap dünyasındaki hiçbir siyasi soruna çözüm bulduğu görülmüş değil.

Ülkeler ne yapıyor?


İşin asıl hazin tarafı, Hamas ve Hizbullah’ı kendilerine de düşman gören Arap rejimleri, Amerika-İsrail ortak harekâtından memnun görünüyor. Arap liderlerinin söylem düzeyinde bile olsa bir şey söylememelerini başka türlü izah etmek mümkün değil. Krallıkla yönetilen Arap rejimleri, siyasi bekaları için ABD’nin desteğine muhtaç olduklarını biliyorlar. Mısır gibi güya demokrasiyle yönetilen Arap ülkelerinde de aynı kronik sorun yaşanıyor.

Filistin’de Hamas’ın iktidara gelmesini içine sindiremeyen Arap rejimleri, tıpkı Amerika ve İsrail gibi, bunu kendilerine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Çünkü Hamas’ın Filistin’de başarılı olması, Hizbullah’ın Lübnan’da aktif bir siyasi aktör haline gelmesi, diğer Arap ülkelerinde yeni bir siyasi dalga başlatabilir. Pakistan’dan Fas’a bütün İslâm ülkelerinde meşru ve halk tabanı olan muhalefetin İslâmî kökenli olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Hamas ve Hizbullah’a başarı şansı tanımak, bu muhalefetin diğer ülkelerde güçlenmesi demek. Bu yüzden Arap rejimleri Filistin ve Lübnan’da yaşananlardan gizli bir memnunluk duyuyor.

Bölgenin en güçlü merkez ülkesi Türkiye ise bir ateşkes sağlanması için çaba gösteriyor. Çünkü her şeyden önce acilen İsrail’in saldırılarının ve akan kanın durdurulması gerekiyor. Türkiye bunda başarılı olabilir mi? Bu pek çok unsura bağlı. ABD ve İsrail özellikle Türkiye’nin bölgede aktif ve güçlü bir aktör olmasını arzu etmiyor. Hamas’ın Türkiye ziyareti, Türkiye’nin İran ve Suriye’yle ilişkilerini düzeltmesi, Körfez ülkeleriyle önemli ekonomik ilişkiler geliştirmesi, Irak konusunda giderek daha önemli roller oynaması, Türkiye’nin bölgede gücünün ve etkisinin arttığını gösteriyor. Fakat bundan ne ABD’nin ne de İsrail’in memnun olduğunu söylemek mümkün. Gazze ve Beyrut saldırılarının sonuçlarından biri, bu sürecin sabote edilmesi olacak. 

Lübnan’da yıkım devam ediyor


Burada bir parantez açıp, Lübnan’da yaşanan hadiselere kısaca göz atmakta fayda var. Çünkü günlük saldırılar, daha uzun vadeli bir planın parçası. Detaylar bu süreci doğru anlamak için büyük önem arzediyor. Kimin kime nasıl destek olduğu, İsrail’in hangi araçları kullanarak bu kanlı operasyonu gerçekleştirdiği, büyük resmi görmemiz açısından yabana atılamayacak ayrıntılar.

Bu yazının yazıldığı sırada İsrail’in saldırıları devam ediyor ve hava bombardımanın ardından kara harekâtına hazırlanıyordu. Amerika, İsrail’e acilen bomba sevkiyatı yapıyor. 2500 kilo ağırlığındaki bombalar güya “nokta hedefleri” vuracakmış!.. Bu yalanı, Afganistan ve Irak’ın işgali sırasında da duymuştuk. Düştüğü yerde vadi gibi çukurlar açan bu bombalar etrafındaki her şeyi yerle bir ediyor. Amaç ortada: Hizbullah’ı ve Beyrut’u bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yok etmek.

Bu, İsrail’in ilk saldırganlık hadisesi değil. 1967’den beri devam eden işgal, bunun onlarca örneğiyle dolu. İsrail’in Lübnan’daki hıristiyan milis güçleriyle gerçekleştirdiği Sabra ve Şatilla katliamını unutmuş değiliz. Yahudi yerleşimcilere yer bulmak için adım adım ilerleyen İsrail emperyalizmini de hepimiz biliyoruz. Fakat son Lübnan saldırısı, İsrail’in işgal ve hukuk tanımazlık tarihinde yeni bir sayfa açtı. Kaçırılan iki askerini bahane gösteren İsrail, Hizbullah’ın belini kırmak için Lübnan’ı yerle bir ediyor. Yüzlerce sivil hayatını kaybederken, milyarlarca dolarlık maddi hasar var. Bir ülke yerle bir ediliyor. Ve İsrail bu yıkımı Amerikan bombalarıyla yapıyor.

1973 İsrail-Arap savaşında da İsrail’in galibiyetini sağlayan bu Amerikan bombalarıydı. Şimdi Amerika aynı misyonu yeniden ifa ediyor. Kendi insanlarını öldürmek için İsrail’e bomba gönderen Amerikan yetkilileriyle Arap liderler nasıl yüz yüze gelecek, el sıkışacak, aynı masada oturacak? Nerede kaldı Arap onuru, müslüman şerefi, insan asaleti?! Bu eylemlerine karşı bütün dünya liderlerinin ve toplumlarının Amerika ve İsrail’e karşı küresel bir boykot kampanyası başlatması gerekiyor.

Bütün bunların iki İsrail askeri için yapıldığını söylemek ne kadar inandırıcı olabilir? İsrail saldırılarının arkasında pek çok faktör var. Bunların başında Amerika’nın Ortadoğu’ya yeni bir düzen getirme planı var. Suriye, İran ve Lübnan’daki Hizbullah’tan rahatsız olan Amerika, bu üç aktörü birden ablukaya almak istiyor. Bu aktörlerin Irak’ta etkin olmasını da önlemeye çalışıyor.

Irak’taki gelişmeler neticesinde İran’ın güçlendiğini gören Amerika, bunun önüne geçmeye çalışıyor. Aynı zamanda İslâm ülkelerindeki demokratikleşme taleplerinin -tıpkı Filistin’de olduğu gibi- kendi aleyhine dönmesini istemiyor. Çünkü halkın iradesinin iktidara yansıması, Amerika’nın Ortadoğu’da ve diğer İslâm ülkelerinde istediği gibi at oynatamaması anlamına geliyor.

İsrail sınır tanımıyor


Öte yandan asker kökenli olmayan yeni İsrail Başbakanı Olmert, kendini ispat etmeye çalışıyor. İsrail’de şu ana kadar bütün başbakanlar ordudan gelme. İsrail’in savunma siyasetini ve diplomasisini askerler belirliyor. Aslında İsrail hep güvenlik sorunu yaşayan bir ülke olduğu için, asker olanla asker olmayan arasındaki çizgi pek belirgin değil. Bu açıdan bakıldığında İsrail’e bir ordu devleti demek de mümkün. Şimdi bu geleneği diri tutmaya çalışan Olmert, Şaron’dan daha şahin bir başbakan olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Olmert’in gerçek yüzü böylece ortaya çıkmış oldu. Geçen yıl kurulan ve iktidara gelen Kadima partisinin “merkez” bir parti olduğu zehabına kapılanlar ne kadar hatalı olduklarını artık görmüş olmalılar.

İsrail’in son saldırıları şunu açıkça ortaya koyuyor: Vahşet, zulüm, kanun tanımazlık, “savunma hakkı” adı altında meşrulaştırılıyor. Devlet terörizmine göz yumuluyor. İsrail, bağımsız bir ülkeyi istediği gibi bombalıyor ve hiç sıkılmadan “İşimiz bitene kadar saldırılar devam edecek!” diyor. ABD yönetimi ve Amerikan medyası, İsrail’e her tür desteği vermek için elinden geleni yapıyor. Hizbullah gibi ‘terörist’ bir örgüte karşı savaşmanın herkesin görevi olduğu, İsrail’in bu zor misyonu herkes adına gerçekleştirdiği söyleniyor.

İsrail’in bu yalanını adeta kucaklayan medya (buna Türk medyası da dahil), hadiseyi “tarafsız” bir gözle ve iki eşit güç arasındaki bir çatışma gibi veriyor. Oysa ortada açık-seçik bir haksızlık, zulüm ve hatta katliam var. Medya, Filistin ve Lübnan’da kimin işgalci, emperyalist ve yayılmacı, kimin mazlum ve işgale uğramış olduğunu sanki unutmuş gibi. “Bu işi Hizbullah başlattı!” diyenler, binlerce Filistinli ve Lübnan’lı kadın, erkek ve gencin İsrail hapishanelerinde yıllardır tutuklu bulunduğunu sanki dünya kamuoyuna unutturmak istiyor.

Zulüm ilelebet devam etmez


Dünya liderlerinin şunu kavraması gerekiyor: Haksızlık karşısında umutsuzluğa itilen insanlar, kaybedecek bir şeyi olmayan insanlardır. İnsanların gözünün içine baka baka “Ben istediğim zulmü yaparım, kimseye de hesap vermem!” demek, “Gücünüz yetiyorsa siz de aynısını yapın.” demektir.

Böyle bir tercihle karşı karşıya kalan insanlar ne yaparlar? Silahı, şiddeti tek çare olarak görmezler mi? İnsanlık tarihi bu tür kışkırtmalar ve çaresizliklerle dolu. Hayatta kalma güdüsü, insanoğlunun en güçlü güdüsüdür. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun, insanlar hayatta kalabilmek, yok edilmemek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Tarih boyunca yaptılar; bugün de yapacaklardır. Bir ulusu ve ülkeyi yerle bir ettikten sonra “Sakın kendini savunmaya kalkışma! Yoksa seni de terörist ilan ederiz!” demek, akla, mantığa, insafa sığar mı?

Fakat bu yıkım po...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kan ve Nefret
« Posted on: 27 Nisan 2024, 19:28:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kan ve Nefret rüya tabiri,Kan ve Nefret mekke canlı, Kan ve Nefret kabe canlı yayın, Kan ve Nefret Üç boyutlu kuran oku Kan ve Nefret kuran ı kerim, Kan ve Nefret peygamber kıssaları,Kan ve Nefret ilitam ders soruları, Kan ve Nefretönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes