Arz By: sidretül münteha Date: 10 Ekim 2011, 17:04:29
Arz:
Sözlükte sunmak, ortaya koymak, bir nesneyi göstermek, arzetmek gibi deðiþik manalara gelir. Terim olarak arz ale'þ-þeyh þeklinde de kullanýlýr ve hadis rivayet metotlarýndan birine denir. Kýsaca ravinin elinde bulunan hadisleri þeyhe okumasýndan ibarettir. Uygulamasý þöyledir: Adýna tâlib de denilen ravi, þeyhin rivayet hakkýný elinde bulundurduðu hadisleri ezberinden veya çok kere þeyhe ait olan kitaptan okur.
Þeyh, ya ezberinden ya da yazýlý metninden kendisine okunan hadisleri dinler, takip eder. Hata olursa düzeltir. Böylece uygulanan okuma iþi tamamlanýnca okunan hadisler tâlib tarafýndan rivayet edilmiþ olur.
Arz metoduyla rivayete bazý alimler kîrâ'at ale'-þeyh (þeyhe okuma) demiþlerdir. Ayný manada arz-ý kýrâ'at, arz-ý semâ tabirleri de kullanýlmýþtýr. Bununla beraber Ýbn Haceri'l-Askalânî kýra'atle arz arasýnda umum-husus farký olduðunu ileri sürerek “arz kýra'atten daha özeldir. Kýrâ'atsiz arz olamazsa da arz kasdý olmaksýzýn da kýraat olabilir” demiþtir.
Arz yoluyla hadis rivayetinde ister talib bizzat okumuþ, ister hadis meclisinde bir baþkasý okumuþ da o dinlemiþ; hadisler ister kitaptan isterse ezberden okunmuþ; þeyh ister o hadisleri ezberlemiþ olsun, ister ezberden deðil, hadislerinin yazýlý olduðu nüshasýndan kendisi veya o nüshayý elinde tutan diðer bir sika kimse takip etsin, farketmez.
el-Irâki, arzýn bir baþka þeklini haber vererek “kimsenin elinde kitap olmaksýzýn dinleyenlerden sika biri þeyhin asýl nüshasýný ezbere bilir; þeyh de okunaný gaflete düþmeden dinlerse kâfidir” der.59
Bütün bu durumlara göre arz yolu ile rivayette altý ihtimal söz konusudur:
1. Þeyh, okunan hadisleri ezbere bilir ve asýl olan nüshasýný elinde bulundurur. Bu þekilde rivayetin sahih olduðunda þüphe yoktur.
2. Þeyh, nüshasýndaki hadisleri ezbere bilmekle beraber, nüshasý sika ve okuduðuna dikkat eden karî denilen bir okuyanýn elinde bulunur. Böyle rivayetin sahih olduðunda da þüphe yoktur. Hatta her iki zat dikkatli okuma konusunda birbirlerine yardým ettiklerinden denilebilir ki bu þekil arz, bir öncekinden daha sahihtir.
3. Þeyh, okunan hadisleri ezberine almamýþtýr. Ancak asýl nüshasý kendi elinde bulunur. Böyle arzýn sahih olduðunda görüþ ayrýlýðý söz konusu deðildir.
4. Þeyh, okunan hadisleri ezberlememiþtir. Asýl olan nüshasý sika ve dikkatle okuyan birinin elinde bulunur. Bu takdirde de rivayet sahihtir. Bu þekilde rivayeti hoþ görmeyen þiddet taraftan hadiscilerin itirazlarý ise geçerli sayýlmamýþtýr.
5. Þeyhin hýfzý yoktur. Hadisleri okuyan, þeyhin asýl nüshasýndan baþka bir nüshadan okur. Dinleyenler arasýnda bulunan dikkatli ve sika biri asýl nüshayý elinde tutar. Böyle rivayetin sahih olup olmadýðýnda ihtilaf vardýr. Ýmâmu'l-Haremeyn'e göre bu þekildeki bir arz sahih deðildir. Ebu Bekr Bakýllânî de böyle rivayetin sahih olduðunda tereddüt göstermiþ ve daha çok sahih olmadýðýna meyletmiþtir. Buna karþýlýk kimi âlimler bu þekil arzý caiz görmüþlerdir. Nitekim Ýbnu's-Salâh, böyle arzýn muhtar olan sahih görüþe göre caiz olduðunu söylemiþtir. Ayný konuda el-Irâki, “bütün þeyhlerin yaptýklarý bu minval üzeredir”, es-Silefi ise “bütün alimlerimizi bunu kabulde ittifak halinde bulduk” demiþlerdir.
6. Þeyh hadislerim ezberlememiþ olduðu gibi asýl nüshasýný elinde bulunduran kimse, ister okuyan kiþi olsun; isterse dinleyenlerden biri olsun, sika deðilse böyle rivayet sahih sayýlmaz. 60
Görülüyor ki arz yoluyla rivayet þeyh ile talibin çeþitli durumlanna göre daha çok sahih olmakta, bazý hallerde ise olmamaktadýr. Bununla birlikte bu yolla hadis rivayetinin saðlam bir þekilde gerçekleþebilmesi için bazý durumlarýn göz önünde bulundurulmasý faydalý görülmüþtür. Bu durumlarýn belli baþlýlarýný þöyle sýralayabiliriz.
a) Þeyhe okuyan kimse, hadisleri þeyhin huzurunda okuduðu sýrada þeyh dikkatle dinlediði halde susar ve herhangi bir þekilde tasdik etmeyecek olursa bu þekilde semâ caiz olduðu gibi rivayet de caiz olur; zira bu þekilde rivayette rivayet esnasýndaki durum þeyhin tasdikine karine sayýlýr. Bu konuda hadisciler, fýkýhcýlar ve kelâmcýlar arasýnda görüþ birliði vardýr. Ancak bazý zahiri âlimleri böyle durumlarda þeyhin herhangi bir þekilde okunan hadisleri tasdik etmesinin þart olduðu görüþündedirler. Þafi'îlerden Ebu Ýshak eþ-Þirâzî ile Ebu Nasr Ýbni's-Sabbâð ve Ebu'1-Feth Suleym er-Râzî de bu meselede zahiri alimlere uymuþlardýr. Hatta Ýbnu's-Sabbâð. “Bu suretle hadis alan kimsenin iþittiðiyle amel etmesi caiz ise de haddesenî yahut ahberanî diyerek rivayet etmesi caiz deðildir. Olsa olsa kara'tu aleyh yahut kuri'e aleyhi ve huve yesme'u diyebilir” der. 61Ýmam Gazâlî de sahih olan görüþün bu olduðunu söylemiþtir.
b) Hadislerin þeyhe okunuþu sýrasýnda gerek okunan hadisleri dikkatle dinlemesi gereken þeyhin, gerekse dinleyenlerden birinin semâ halinde baþka bir þeyle meþgul olmasý, söz gelimi bir kilap kopya etmeleri halinde rivayetin sahih olup olmadýðý konusunda görüþ ayrýlýðý vardýr. Ebu Ýshak Ýsferâ'inî ile Ýbrahim b. Ýshak el-Harbî, Ebu Ahmed b. Adi ve daha birçok hadis âliminin görüþüne göre böyle bir rivayet sahih deðildir. Buna karþýlýk Musa b. Harun el-Hammâl ve diðer bazý muhaddisler sahih olduðu görüþündedirler. Nitekim Ebu Hatim er-Râzi'nin, üstadý Arim'in huzurunda hadis okunmasý anýnda yazý ile meþgul olduðu, Abdullah Ýbnu'l-Mubârek'in ise yanýnda hadis okunurken baþka birþey yazdýðý sabittir.
Ýbnu's-Salâh'a göre hadis okunurken bir kitap kopya etmekle meþgul olan kimsenin meþgul olduðu þey okunan þeyleri anlayýp hýfztetmesine mani olacak gibiyse rivayeti sahih deðildir. Buna karþýlýk okunanlarý anlayýp hýfzetmesine engel olacak kadar deðilse rivayet sahihtir. Ýbnu's-Salâh buna dair ed-Dârekutnî'den bir misal nakleder. Tanýnmýþ muhaddisimiz gençliðinde Ýsma'il b. Saffâr'ýn hadis meclisinde bulunur. Bir gün Ýsmail, talebelerine hadis yazdýrýrken o yazmayý býrakýp beraberinde getirdiði hadis cüzünü istinsah etmeye baþlar. Orada hazýr olanlardan biri “Böyle istinsah ile meþgul olursan semain sahih olmaz” der. ed-Darekutnî
“Benim kavrayýþým seninkine benzemez” dedikten sonra
“Þeyhin þimdiye kadar kaç hadis yazdýrdýðýný biliyormusun? diye sorar.
“Hayýr” cevabýný alýnca da o ana kadar on sekiz hadisin imlâ edildiðini söyler. Yazdýrýlan hadisleri sayarlar o kadar çýkar. Bir de “Birinci hadis falandan, o da fülandan; ikincisi falancadan...” diyerek on sekiz hadisin senetlerini de metinlerini de birer birer sonuna kadar okur. Hazýr olanlar þaþýrakalýrlar. 62
Ayný konuda yine er-Dârekutnî'ye dair ilginç iki misali de es-Suyütî nakletmiþtir. Buna göre bir gün kendisine hadis okunurken namaza durur. Kýra'at esnasýnda kari, bir hadisin isnadýndaki Nuseyr b. Zu'lûk ismine rastlayýnca Nuseyri Beþîr okur. ed-Dârekutni yapýlan yanlýþý ihtar etmek üzere namazda olduðu halde “subhânallâh” der. Okuyan hatasýný anlayýnca bu sefer Buþeyr okur. Yine “subhânallâh” deyince Yesîr þeklinde okur. Bunun üzerine ed-Dârekutnî “nûn” ve'1-kalemi...” ayetini okumaya baþlar. Böylece yanlýþ okunan ilk harfin “nûn” ismin de “Nuseyr” olduðunu ihtar etmiþ olur.
Hamza b. Muhammad b. Tahir anlatmýþtýr: Bir kere ed-Dârekutnî'nin hadis meclisinde bulundum. Hadisleri ona arzetmek için okuyan kimse okumakla meþgulken o nafile namaza durdu. Okuma esnasýnda kari, bir hadisin isnadýndaki Amr b. Þu'ayb ismini Amr b. Sa'id diye okudu. ed-Dârekutnî, “subhânallâh” dedi; okuyanýn yanlýþýný ihtar etti. O ise yanlýþýný tekrarladý ve durdu. Bunun üzerine ed-Dârekutnî, “Yâ Þu'aybu e salâtuke te’ýnuruke...” ayetini okuyarak hatayý düzeltti.” 63
Kýraat esnasýnda gerek þeyh, gerekse þeyhin hadislerini dinleyen kimse konuþur veya okuyan acele eder yahut alçak sesle okur. yahutta okuyanla dinleyen arasýndaki mesafe fazla olur da dinleyen okunan hadisleri layýkýyla anlamayacak olursa böyle durumlarda rivayetin sahih olup olmamasýnda az önceki açýklama geçerlidir. Yani dinleyen okunan hadisleri anlayýp zabtedebilirse sahih olur. Edemezse olmaz. Hadisin siyakýndan çýkarýlabilecek bir iki kelime yanlýþý önemli deðildir. Ancak bu takdirde okunan kitap veya cüzden iþitilmemiþ tek-tük kelimelerin rivayetinin sahih olabilmesi için þeyhin dinleyene icazet vermesi mustehab görülmüþtür. 64
c) Hadîs âlimi ile talib arasýnda perde veya duvar gibi bir engel olduðu takdirde hadisleri dinleyen, þeyhin sesini tanýr, yahut þeyhi tanýyan sika bir kimsenin haber vermesiyle konuþanýn o olduðunu, yahut da þeyhin mecliste olup okuyaný dinlediðini öðrenirse hadis alimlerinin tümüne göre rivayet sahihtir. Ancak Þu'be “Dinleyenin þeyhi görmesi þarttýr. Bir muhaddisin yüzünü görmedikçe ondan rivayet etme; zira ne bilirsin, belki de þeyhin suretinde görünüp ahberanâ, haddesenâ diyen þeytandýr” demiþtir. Þu'benin bu görüþü ifrattan çok tefrittir. Nitekim Ahmed Naim Merhum da “yüzünü gördüðü muhaddisin þeytan olmadýðýna nasýl güveneceðini sorarýz” diyerek Þu'be'nin tefride kaçtýðýna dikkat çekmiþtir.
Hadis alimi ile onun okunan hadislerini dinleyen arasýnda perde olduðu takdirde þeyhi sesinden tanýyorsa rivayetin sahih olduðu görüþünde olanlar Ýbn Ömer'in bir hadisine dayanýrlar. Bu hadise göre Hz. Peygamber Ýbn Umrai Mektûm ezan okuyuncaya kadar imsakin geciktirilmesini emretmiþtir. O ezan okurken herkes evinde bulunuyor; onu görmüyordu. Demek oluyor ki sesin tanýnmasý yeterli görülmüþtür. Ayný þekilde Mü’minlerin Annesi Hz. A'iþe ve diðer peygamber ailelerinin perde arkasýndan söylediði hadisler rivayet edilmiþ, hepsinin rivayeti sahih sayýlmýþtýr.
d) Ravi þeyhten bir hadisi dinledikten sonra þeyh “bunu benden rivayet etme” veya “bunu benden rivayet etmene iznim yoktur” diyerek rivayetten men edecek olsa hiçbir hükmü olmaz. Özellikle þeyh, bazý kimselerin rivayetini kasdettiði halde hadisleri okunurken kendisinden habersiz bazý kimseler de dinlemiþ olsalar durum aynýdýr. Þeyh, “ben yalnýz size ihbar ediyorum, falancaya etmiyorum” demekle o falancanýn rivayetinede mani olamaz. Bir hata veya þüpheden dolayý þeyh rivayetten rücu etse, iþitenlerin o hadisi rivayet etmeleri sahih olmaz. Böyle bir hata veya þüphe yoksa þeyhin sözünün hükmü yoktur. 65
Arz metoduyla hadis rivayet eden hadiscilerin isnadlannda kullandýklarý eda sýðalarýnýn baþlýcalan þunlardýr:
Ahberanâ fulânun kýrâ'aten aleyhi; hadisi, bizzat kendisi þeyhe okumak suretiyle rivayet etmiþse, kara'tu alâ fulân; baþkasý okumuþ, kendisi dinlemiþse kuri'e aleyhi ve ene esme'u. Ahberanâ fulânun fînýâ kuri'e aleyhi eda sîgasý da ayný yerde kullanýlýr.
Semâ' yoluyla rivayette kullanýlan semi'tu dýþýndaki lafýzlar, kýrâ'at tasrih edilmek suretiyle arzda da kullanýlabilirler:
Haddesenâ (enbe'enâ, nebbe'enâ) fulânun bi-kýrâ'atî aleyh; haddesenâ (ahberanâ, enbe'enâ, nebbe'enâ) fulânun kýrâ'aten aleyhi ve ene esme'u; kale (zekera) lenâ fulânun bi-kýrâ'atî aleyh; Kale (zekera) lenâ fulânun kýrâ'aten aleyhi ve ene esme'u.,. gibi.
Buradan anlaþýlmaktadýr ki, arz yoluyla rivayette kullanýlmasý caiz görülmeyen lafýz sadece semi'tudur. Kadý Ýyad, Ýmam Mâlik ile Sufyânu's-Sevri ve Sufyân b. Uyeynenin semi'tu lafzýnýn arzda da kullanýlmasýný caiz gördüklerini söyler.66 Sahih olan, caiz olmadýðýdýr.
Arz yoluyla alýnan hadislerin kýrâ'at lafzýyla kayýtlamadan semâda olduðu gibi yalnýzca ahberanâ, haddesenâ lafýzlarýyla eda etmenin sahih olup olmadýðý konusunda hadisciler arasýnda görüþ ayrýlýðý vardýr. Abdullah Ýbnu'l-Mubârek, Yahya b. Yahya et-Temimî, meþhur olan görüþlerine göre Ahmed b. Hanbel ve Nese'î, bu iki eda lafzýnýn kýraat lafzýyla kayýtlanmadan arz metoduyla rivayette kullanýlmasýný caiz görmemiþlerdir. Hatta Kâdî Ebubekr, sahih olan görüþün bu olduðunu söylemiþtir. el-Hatîbu'l-Baðdâdî, bunlara Ýbn Cureyc'i kattýktan sonra “hadiscilerden çok kimsenin görüþü budur” demiþtir. 67
Buna karþýlýk Hicaz ve Küfe alimlerinin çoðu, her iki lafzýn birbiri yerine kullanýlmasýný caiz görmüþlerdir. Ýbn Þihâb ez-Zuhri, Mâlik. Sufyân b. Uyeyne, Yahya b. Sa'îd el-Kattân, Buhârî, Sufyân es-Sevri ile Ebu Hanîfe, Ebu Yusuf, Muhammed Ýbnu'l-Hasen eþ-Þeybânî, Yezîd b. Harun, Nadr b. Þumeyl, Ebu Âsim en-Nebîl, Vehb b. Cerir, Sa'leb, et-Tahâvî, Ebu Nu'aym el-Ýsbehânî, diðer görüþe göre Ahmed b. Hanbel bu görüþte olanlarýn en meþhurlarýdýr.
Öte yandan Ýmam Þâfi'î, Müslim, el-Evzâ'î ve Ýbn Vehb'in temsil ettikleri görüþe göre, bu ki lafýzdan yalnýz ahberanâ arz yoluyla alýnan hadislerin rivayetinde kullanýlýr. Burada þuna iþaret etmek gerekir. Ahberanâ maddesinde de söz konusu edildiði gibi, bu lafýz zamanla özellikle arz yoluyla rivayet edilen hadislerin edasý sýrasýnda kullanýlmýþtýr. Hatta el-Cevherî'nin açýkladýðýna göre ahberanâ lafzý, hadisciler arasýnda “ben þeyhe okuyarak arzettim” manasýna gelen adeta bir alem olmuþtur. 68
Bir üçüncü grup ise arz yoluyla hadis rivayetinde kýrâ'at lafzýný kullanmadan ahberanâ demeyi caiz gördükleri halde haddesenâ demeyi görmemiþlerdir. Ýmam Þâfi'î ile taraftarlarý, Müslim; Ýbnu's-Salâh ve en-Nevevî'nin dediklerine bakýlýrsa bütün ýraklý muhaddisler ve hadis alimlerinin çoðu bu görüþtedirler. Her ne hal ise hadisciler arasýnda sonradan þayi olan bu görüþ olup bundan maksatlarýnýn haddesenâ deyince semâ, ahberanâ deyince arz olduðunu belirtmektir.
Bu lafýzlar artýk terim olarak o kadar yaygýnlaþmýþtýr ki lügat itibariyle delâlet ettiði manalar arasýnda fark yoktur, diyerek aksine bir görüþ ileri sürmek bile fazladýr. Ebu Bekri'l-Berkânî'nin þu hikâyesi her iki terimin ayrý ayrý kullanýlýþýnýn daha o zamandan beri ne kadar kökleþmiþ olduðunu gösterir:
“Horasanýn önde gelen hadis çilerin den Ebu Hatim Muhammed b. Ya'kub el-Herevî, bir gün el-Berkanî'ye þöyle demiþ: “Bazý þeyhlerimden, Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf el-Firebri'den Sahîh-i Buhârîyi arz suretiyle rivayet ederek okudum. O þeyhim her hadiste “haddesekumu'l-Firebrî” derdi. Kitabý bitirdikten sonra öðrendim ki, o þeyh de Sahihi el-Fîrebri'den benim gibi arz yoluyla almýþ. Ýtiraz ettim. Kitabý yeni baþtan bana okuttu. Her hadisin baþýnda “ahberakumu'l-Firebrî” dedi.” 69
Semâ'dan sonra en sahih rivayet metodu olan arz yoluyla alýnmýþ hadislerin rivayet edilmesinin caiz olup olmadýðý konusunda ciddi bir ihtilaf yoktur. Ancak arzýn semâ1 karþýsýndaki durumu hakkýnda üç görüþ vardýr. Bunlardan birincisi semâ' ile arzýn arasýnda herhangi bir fark bulunmadýðýný savunanlarýn görüþüdür. Ýkincisi arzý semâ'a, üçüncüsü ise semâ'ý arza tercih edenlerin görüþleridir. Arz ile semâ' arasýnda hiçbir fark olmadýðý ve arzýn semâ'dan ibaret olduðu görüþünde olanlar, Medine hadis ekolünden Abdurrahman Ýbnu'l-Hâris, Ýkrime, Ýbn Þihab ez-Zuhrî, Rebî'atu'r-Rey, el-Alâ b. Adirrahmân, Yahya b. Sa'îd el-Ensârî, Hiþâm b. Urve, Muhammed b. Amr el-Leysî, Mâlik b. Enes; mekkelilerden Alkame b. Kays en-Neha'î, Âmir b. Þurahîl eþ-Þabi, el-Hasen b. Salih b. Hayy; Basralýlardan Katâde b. Di'âme, Ebu'l-Aliye Ziyâd b. Firûz, Kahmes, Sa'îd b. Ebî Arûbe; Mýsýrlýlardan Abdurrahman Ýbnu'l-Kasým, Eþheb b. Abdilazîz, Abdullah b. Vehb. Abdullah Ýbni'l-Hakem gibi âlimlerdir. 70
Arz ile semâ’ arasýnda fark görmeyenler, bir hadise dayanýrlar. Enes b. Mâlik den rivayet edilen bu hadis þöyledir:
“... Hz. Peygamber'in ma'iyyetinde oturuyorduk. Derken devesine binmiþ bir adam geldi. Devesini mescid (avlusun)da ýhtýrýp baðladý. Sonra oturan sahabilere
“Muhammed hanginiz?” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s) aralarýnda (yanma) yaslanmýþ oturuyordu.
“Ýþte þu oturan beyaz adam” dedik. Adam Hz. Peygamber'e
“Abdulmuttalibin oðlu!” diye seslendi. Allah Resulü,
“Seni dinliyorum” diye cevap verdi. Adam,
“Sana bazý þeyler soracaðým. Soracaklarým yüzünden sana sýkýntý verebilirim, bana gücenme” deyince Allah Resulü:
“Ýstediðini sor” buyurdu. Bunun üzerine adam,
“Senin ve senden öncekilerin rabbi (olan Allah) aþkýna söyle! Seni bütün insanlara peygamber olarak Allah mý gönderdi?” diye sordu. Hz. Peygamber bu soruya
“Allah adýna evet!” cevabýný verdi. Adam ikinci olarak,
“Allah aþkýna söyle, sana bir gün ve gecede beþ vakit namaz (kýlmmasýn)i Allah mý emretti?” Allah Resulü bu soruya da
“Allah adýna evet!” diye cevap verdi. Daha sonra adam,
“Allah aþkýna söyle, senenin þu (ramazan) ayýnda oruç tutmaný sana Allah mý emretti?” dedi. Hz. Peygamber, “Allah adýna evet!” buyurdu. Bu sefer de
“Allah aþkýna söyle, þu zekâtý zenginlerimizden alýp fakirlerimize daðýtmaný sana Allah mý emretti?” sorusunu sordu. Hz. Peygamber bu soruya da
“Allah adýna evet!” cevabýný verdi. Bunun üzerine adam,
“Bütün getirdiklerine iman ettim. Ben geride býraktýklarýmýn elçisiyim. Adým Dimam b. Sa'lebedir” dedi.” 71
Buhârî ayrýca el-Hasen, Sufyânu's-Sevrî ve Ýmâm Mâlik'in kýrâ'at ale'þ-þeyh yani arzý caiz gördüklerini de kaydetmiþtir. Bütün bunlar, arz metoduyla rivayetin sahih olduðuna ve semâ' ile arasýnda önemli bir fark bulunmadýðýna delalet eden açýk deliller sayýlmýþtýr. Diðer taraftan kimi sahabilerden rivayet edilen bazý haberler de arz ile semâ' arasýnda fark olmadýðý görüþünde olanlara açýk birer delil teþkil eder. Bu haberlerden birine göre Ali b. Ebî Talib'e alime bir þey okumanýn hükmü sorulduðunda o “âlime okumak ondan iþitmek derecesindedir” demiþtir. Þu söz de ona nisbet edilmiþtir: “Senin âlime okuman ile âlimin sana okumasý birdir.” 72
Arzý semâ'a tercih edenlerin baþýnda Ýbn Cureyc, el-Leys b. Sa'd el-Kattân, Yahya b. Abdillah b. Bukeyr, Hiþâm b. Abdilmelik, Ebu Ubeyd el-Kasim b. Selâm, Ebu Hatim er-Râzî, Muhammed b. Ýshak, Ýmam Mâlik, Sufyân es-Sevrî, Ebu Hanîfe, Hiþâm b. Urve, Ýbn Ebî Zi'b, Sa'îd b. Ebî Arûbe, el-Musennâ Ýbnu's-Sabbâh gibi meþhur muhaddisler gelir. Bunlara göre talebenin âlime okumasý, âlimin talebeye okumasýndan hayýrlýdýr. 73
Arz metodunu semâ'a tercih edenler bazý sebepler göstermiþlerdir. Abdurrahman b. Mehdi, Mâlike okuyarak arzettiði hadislerin ondan dinlediklerinden daha saðlam olduðunu söylemiþtir. Ona göre bunun sebebi Mâlik'in bazan isnad söylemesi, bazan da araya baþka sözler kalmasýdýr. Ebu'l-Velîd de hadisin þeyhe arzedilirken daha dikkatli okunduðundan arzýn daha saðlam olduðunu söylemiþtir. Musa b. Davud da þeyhe okuduðu zaman bütün dikkatini verebileceðini, oysa kendisi rivayet ettiði zaman muhatabý olan talebeden gafil olabileceðini belirtmiþtir.
Arz yoluyla rivayeti, þeyhten dinlemekten ibaret semâ'a tercih edenler tercihlerine sebep olarak bir de semâ' sýrasýnda þeyhin hata yapmasý halinde talibin bu hatayý düzeltme imkan ve fýrsatýnýn olmamasýný göstermiþlerdir.74 Halbuki hadis þeyhe okunduðu zaman talebe hata yapsa bile, bütün dikkatini okunaný dinlemek için sarfeden þeyh tarafýndan düzeltilmesi çok daha kolay olur. 75Ne var ki semâ' yoluyla rivayette þeyhin hata yapmasý halinde talibin hiçbir þekilde bu hatayý düzeltmek imkaný olmadýðý itirazýna karþý çýkýlmýþ ve talibin okumasý halinde de Þeyhin hata yapabileceði ileri sürülmüþtür. Bu itirazý ileri sürenler, semâ'ý arza tercih edenlerdir. Genellikle “Meþrýk ehli” denilen Irak ekolü muhaddislerinden ibaret bu grup semâ'ýn arzdan üstün olduðu görüþündedirler. Ýbnu's-Salâh, en-Nevevî ve es-Suyütî sahih olanýn bu görüþ olduðunu söylemiþlerdir. Ýbn Haceri'l-Askalânî'ye göre ise þeyh ile talib ayný ilmî seviyede olduklarýnda veya talibin daha bilgili olmasý halinde semâ' tercih edilir; zira bu takdirde talib, iþittiklerine daha fazla dikkat eder. Talibin ilmi daha az olduðu takdirde ise þeyhe okuyup arzetmek daha münasip olur; çünkü bu usul talibin zabtýna daha fazla yardýmcýdýr. Bu nükteye binaendir ki, imlâ halinde talibin þeyhin lafzýný dinlemesi hadis rivayet usûllerinin en yükseðidir, bu takdirde þeyh de talib de dikkatli olurlar. 76
Bununla birlikte arz iie semâ’ýn birbirine tercihinde þeyhin ezberden okumasý ve imlâ gibi hususlarýn da dikkate alýndýðý gözden kaçmamaktadýr. Bu iki rivayet, metodunun bir olduðu görüþünde olanlardan Ahmed b. Ali el-Baðdâdi, Þeyhin kendi kitabýndan okumasý halinde arz ile semâ' arasýnda fark olmadýðýný, fakat þeyhin ezberinden okumasý durumunda semâ’ýn arzdan üstün olduðunu söylemiþtir. 77
Bütün bunlardan þu sonuç çýkmaktadýr: Hadiscilerin kimi semâ'ý arza, kimi de arzý semâ'a tercih etmiþtir. Kimisi de her ikisinde de görülen hadis rivayeti açýsýndan küçümsenemiyecek bazý aksayan yönleri göz önünde tutarak tesviye, yani ikisini bir tutma yoluna gitmiþtir. Semâ ile arz arasýnda fark görmeyenler “gerek þeyhin, gerekse talibin hataya düþmesi bahis konusu olunca arz ile semâ arasýnda hiçbir fark yoktur” demiþlerdir. 78
Þurasý muhakkaktýr ki, üzerinde en çok tartýþmanýn yapýldýðý hadis rivayet metodu, arz metodu olmuþtur. Onun uzun boylu münakaþalara konu olmasý bir bakýma en çok uygulama alaný bulan rivayet usullerinden biri olmasýndan ileri geliyor olmalýdýr.