Suat Yýldýrým Meali
Pages: 1
33 - Ahzab Suresi By: sümeyra Date: 27 Eylül 2011, 23:05:25
33 – AHZÂB SÛRESÝ

 

Medine’de hicri 5. yýlýn sonlarýnda nâzil olmuþtur. 73 âyettir. “Birleþik düþman gruplarý (Ahzab) veya Hendek savaþý bu sûre-i þerifenin en çok yer ayýrdýðý bir konu olduðundan, sûre bu isimle adlandýrýlmýþtýr. Bu sûre birtakým içtimaî esaslarý, özellikle Hz. Peygamber (a.s.)’ýn örnek aile hayatýný vesile ederek bildirir. Tebennî (evlat edinme), zýhar gibi bazý gelenekleri kaldýrýr. Peygambere karþý müminlerin davranýþý, kadýnlarýn örtünmeleri, aile hayatý, gerçek müminlerin vasýflarý, münafýklarýn karakteristik davranýþlarý anlatýlýr. Ýnsanýn büyük emaneti yüklenip, müminlerin buna sadýk kaldýklarý, münafýk ve kâfirlerin ise hýyanet ettikleri bildirilerek sûre sona erdirilir.

Ahzab: Grup, bölük, parti mânasýna gelen hizb’in çoðuludur. Hicri 5. yýlda Mekke müþrikleri, diðer müþrik kabilelerle güç birliði yaparak Medine þehrini kuþatýp Ýslâmiyeti imha etmeye teþebbüs etmiþlerdi. Neticede umduklarýnýn aksi oldu, periþan olup kaçtýlar. Bu tarihten sonra müslümanlara bir taarruz hareketi yapamadýlar.

Büyük çoðunluðu h. 5. yýlda bu hadiselerin olduðu sýralarda nâzil olan sûre, Ýslâmiyet aleyhinde, çokça kullanýlmak istenen iki silahý söz konusu eder. Birincisi: maddî silahlarý, ikincisi ise: Hz. Peygamberin aile hayatýnýn temizliðine dokunmaktýr. Sûre bu emelde olanlarýn sonlarýnýn hüsran olduðunu bildirmektedir. Onun hayatýndaki nezahet ve sadelik, bu itirazlara karþý en kuvvetli cevaptýr. Ahzab harbinin vaki olduðu sýralarda Ýslâm toplumu kuvvet kazanma yoluna girmiþti. Refah vesileleri ortaya çýkmýþtý. Ezvac-ý tahirat da bu refahtan yararlanmak istediler. Hz. Peygamber yaþadýðý sade hayattan ayrýlmadýðý gibi, ev halkýnýn da bu prensibe sadýk kalmalarýný istiyordu. O, kendisinin ve ailesinin geçim seviyesinin, yoksul müminlerin hayat standardýndan yukarýda olmasýný hiç uygun bulmadý. Dolayýsýyla, dünya refahýný tercih edecek eþlerinin kendisiyle yaþamaktan vazgeçmeleri gerekiyordu. Onlarý bu hususta serbest býraktý. Onun bütün Arap yarýmadasýna hükmettiði sýrada bile yaþadýðý bu sade hayat ve eþlerine karþý olan bu tutumu, onun ruhanî ve manevî faziletlere, Rabbine ve âhiret mutluluðuna nasýl kuvvetle baðlý olduðunun müþahhas delilidir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


1 – Ey Peygamber, Allah’a karþý sorumluluklarýný yerine getirmeye devam et, kâfirlere ve münafýklara itaat etme! Muhakkak ki Allah her þeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

2 – Rabbinden sana vahyolunan buyruklara uy, Allah ne yapýyorsanýz onlarýn hepsinden haberdardýr.

3 – Yalnýz Allah’a dayanýp güven! Koruyucu olarak Allah yeter.

4 – Allah, hiçbir adamýn içinde iki kalb yaratmamýþtýr. Kendilerine zýhar yaptýðýnýz eþlerinizi anneleriniz kýlmamýþtýr. Evlatlýklarýnýzý da öz oðullarýnýz kýlmamýþtýr. Bunlar aðýzlarýnýzla söylediðiniz mânasýz sözlerden ibarettir. Allah gerçeði söyler ve doðru yola iletir. [58,2; 33,37-40; 4,23]

Bu âyet Cahiliye devrinin iki âdetini kaldýrmaktadýr. Bunlardan biri zýhar olup Mücadile sûresinde daha geniþ þekilde yer alacaktýr. Zýhar “sýrt, arka” anlamýna gelen zahr’dan gelip, kocanýn eþine “Senin sýrtýn, annemin sýrtý gibi olsun” diyerek bir nevi boþamasý idi. O devirde bu durumdaki kadýnla zevciyet iliþkisi kalmaz, bununla beraber kocasýnýn evinden ayrýlma hürriyeti de olmadýðý için, kadýn iyice zor durumda kalýrdý. Kaldýrýlan ikinci âdet tebenni (evlat edinme) kurumu olup, müteakip âyet onu bildirmektedir.

5 – Öyleyse evlatlara babalarýný esas alarak isim verin! Böyle yapmak Allah nezdinde daha doðrudur. Eðer babalarýný bilmiyorsanýz, bu takdirde onlarý kardeþ veya mevlâ olarak kabul edin! Yanýlarak isimlerde yaptýðýnýz hatalardan ötürü size vebal yoktur, ama kalplerinizin kasden yaptýklarýnda vebal vardýr. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsaný boldur). [2,286]

Mevla kelimesi birçok anlama gelir. Burada: “köle iken hürriyetine kavuþmuþ, âzatlý” mânasýnadýr.

6 – Peygamberin müminler üzerinde haiz olduðu hak, onlarýn bizzat kendileri hakkýnda haiz olduklarý haktan daha fazladýr. (O, bir baba konumunda olduðundan) onun eþleri de müminlerin anneleridir. Akrabalar miras bakýmýndan Allah’ýn kitabýnda, birbirlerine diðer müminlerden ve muhacirlerden daha yakýndýrlar. Ancak dostlarýnýza bir iyilik yapmanýz müstesna, yani dostunuza vasiyetle bir mal býrakabilirsiniz. Bunlar kitapta yazýlýdýr. [4,65; 8,72]

7-8 – Bir vakit, Biz peygamberlerden, kuvvetli bir söz almýþtýk: Senden, Nuh’tan, Ýbrâhim’den, Mûsâ’dan ve Meryem’in oðlu Îsa’dan.

Evet onlardan pek saðlam söz almýþtýk ki vakti gelince O, sadýklara sözlerine baðlýlýklarýný sorsun. Kâfirlere ise gayet acý bir azap hazýrladý. [3,81; 42,13; 5,109; 7,6]

Bu söz, elçilik görevini yerine getirmek, dinî teblið ve öbür peygamberleri tasdik etmek konusundadýr. Allah risaletlerini teblið ve ifa etme konusunda sözlerine gösterdikleri baðlýlýðý, ümmetleri önünde açýklayacaktýr.


9 – Ey iman edenler! Allah’ýn üzerinizdeki nimetini hatýrlayýn. Hani birleþik ordular üzerinize saldýrmýþtý da, Biz onlara karþý, bir rüzgar ve sizin göremediðiniz ordular göndermiþtik. Allah yaptýðýnýz her þeyi görüyordu.

Hicretin 5. yýlýnda Kureyþ, bütün Arap yarýmadasýndaki gayr-i müslimleri Medine þehir devletinde yerleþmiþ olan müslümanlar aleyhinde harekete geçirerek, aklý sýra, kesin imha iþini planlamýþtý. Gatafan, Eþca, Mürre, Fezare, Süleym, Sa’d ve Esed kabileleri bu koalisyona girmiþti.

Medine’de oturmalarý itibariyle Müslümanlarla ayný kaderi paylaþtýklarýna dair kesin akitleri olan Benî Kurayza Yahudileri de bu kuvvetlerin, müslümanlarýn iþlerini bitireceði fikrine kapýldýklarýndan, bilahere onlar da, hýyanet edip düþman saflarýna geçtiler. Böylece birleþik düþman askerleri 12.000’den fazla oldular. Müslümanlarýn sayýsý ise 3.000’i geçmiyordu.

Hz. Peygamber Medine çevresine hendek kazdýrýp çýkan topraðýn arkasýna askerlerini mevzilendirdi. Bir ay kadar süren kuþatma sýrasýnda yardým alamayan müslümanlar iyice bunaldýlar. Allah Teâlanýn gönderdiði soðuk fýrtýna düþman güçlerinin çadýrlarýný söktü, ateþlerini söndürdü, karargâhlarýný darmadaðýn etti. Canlarýnýn derdine düþerek daðýlýp gittiler. Görünmeyen ordular, müslümanlara itminan veren melaike ordularýdýr.

10 – O vakit onlar hem üstünüzden, hem alt tarafýnýzdan gelmiþlerdi. Gözleriniz þaþkýnlýktan ötürü kaymýþ, yüreðiniz aðzýnýza gelmiþti.

Siz de Allah hakkýnda türlü türlü zanlar beslemeye baþlamýþtýnýz.

11 –
Ýþte orada müminler çetin bir imtihana tâbi tutulmuþ, þiddetle silkelenmiþ ve kuvvetli bir þekilde sarsýlmýþlardý.

12 – Hani münafýklar ve kalplerinde hastalýk (þüphe) olanlar: “Allah ve Resulünün bize zafer vâd etmesi, meðer bizi aldatmak içinmiþ!” diyorlardý.

13 – Bir kýsmý: “Ey Yesribliler! Burada düþmana karþý koyamazsýnýz, mevzilerinizi býrakýp evlerinize dönünüz!” diyordu.

Onlardan bir baþka bölük: “Evlerimiz korunmasýz!” diyerek Peygamberden izin istiyorlardý.

Halbuki gerçekte evleri tehlikeye mâruz deðildi, onlar sadece savaþtan kaçmak istiyorlardý.

Hicrete kadar Medine’nin ismi Yesrib idi. Daha sonra Medinetu’n-Nebî (Peygamber’in þehri) oldu.


14 –
Demek Medine’nin her tarafýndan hücum edilseydi ve kendilerinden Ýslâm’dan dönmeleri istenseydi, hiç tereddüt etmeksizin, bunu derhal yapacaklardý!

15 –
Halbuki daha önce, düþmandan kaçmayacaklarýna dair Allah’a yemin ederek, söz vermiþlerdi. Allah’a karþý verilen o ahitlerin hesabý elbette sorulacaktýr.

16 –
De ki: Eðer ölümden veya öldürülmekten kaçýyorsanýz, kaçmak asla size fayda vermez. Faraza baþarsanýz bile hayatta kalacaðýnýz süre, nihayet çok sýnýrlýdýr. [4,77-78; 62,8]

17 –
De ki: “Allah size bir felaket dilese, sizi Allah’a karþý korumak kimin haddine düþmüþ?”

Yahut o size bir rahmet dilese, bunu kim engelleyebilir ki?

Onlar, kendileri için Allah’tan baþka ne bir koruyucu, ne de bir yardýmcý bulabilirler.

18 – Allah içinizden bozgunculuða meyledip savaþtan alýkoymak isteyenleri ve kardeþlerine: “Bize gelin” diyenleri elbet biliyor. Zaten bunlardan ancak pek az bir kýsmý savaþa geliyorlardý.

19 –
Savaþa katýldýklarýnda da size karþý pek cimri ve kýskanç davranýrlar. Hücum eden düþmanýn ortalýða saldýðý büyük korku gelince, ölüm sekeratýna düþmüþ kimsenin bakýþý gibi, gözleri dönmüþ bir tarzda sana baktýklarýný görürsün.

Korku hali geçince, Allah yolunda harcamada cimrice bir tavýr içinde, keskin dilleriyle sizi incitirlerdi.

Ýþte onlar iman etmemiþler, Allah da onlarýn yaptýklarý bütün iþleri boþa çýkarmýþtýr. Bu, Allah’a göre kolaydýr.

20 – Münafýklar birleþik kuvvetlerin çekilip gitmediklerini sanýyorlardý.

Þayet birleþik kuvvetler tekrar gelecek olsa, çok isterler ki çöldeki göçebeler içinde bulunsunlar da sizin savaþýnýz hakkýndaki haberleri uzaktan sorsunlar.

Esasen, yanýnýzda bulunsalardý dahi, onlardan pek azý savaþýrlardý.

21 –
Hakikaten, Allah’ýn Resulünde sizler için, Allah’a ve âhiret gününe kavuþmayý bekleyenler ve Allah’ý çok zikredenler için en mükemmel bir nümune vardýr.

Peþin hükümlü bazý müsteþrikler, Kur’ân’ýn toplum hayatýný düzenleyen kurallar ihtiva etmesini akýllarýna sýðdýramazlar. Hz. Peygamber (a.s.m)’ýn Mekke’de müþriklerin baský ve takibatýna mâruz kaldýðý zaman asil bir örnek olduðunu, fakat Medine’ye hicretten sonra savaþlar, birçok evlilik, ganimet, dünya hâkimiyeti ile manevî tarafýnýn azaldýðýný ileri sürerler.

Fakat Resul-i Ekremin gelmesinden maksat,  hislerine maðlup insanlarý memnun etmek, onlara pratik kýymetten mahrum birtakým esaslar öðretmek deðildi. Hz. Muhammed’in görevi, bu dünyada yaþayan, çalýþan insanlara yaþayýþlarýnda uygulayabilecekleri kurallarý öðretmek, onlara bu kurallarý kendi yaþayýþýyla izah ve tarif etmekti.

Ordu kurmasa, yaptýrým gücü kazanmasa, hükümler koymasa, evlenmese, dâvalarý hükme baðlamasa, düþmanlarý maðlup ettikten sonra onlarý affetmese, insanlara tam örnek olamazdý. Asýl bu gibi bütün beþerî faaliyetleri yapmasý, onlarýn her birinde örnek tutumun ne olduðunu sözleriyle ve uygulamalarýyla göstermesi ile en mükemmel nümune olmuþtur
.

22 – Müminler saldýran o birleþik kuvvetleri karþýlarýnda görünce: “Ýþte bu,” derler, “Allah ve Resulünün bize vâd ettiði zafer!

Allah da, elçisi de elbette doðru söylemiþlerdir.” Müminlerin, düþman birliklerini görmeleri onlarýn sadece, iman ve teslimiyetlerini artýrdý.

23 –
Müminlerden öyle yiðitler vardýr ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlarýný ispat ettiler.

Onlardan kimi adaðýný ödedi, canýný verdi, kimi de þehitliði gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla deðiþtirmediler.

24 –
Allah, böylece sadýk kalanlarý, doðruluklarýna karþýlýk ödüllendirecek, münafýklarý da dilerse azaba uðratacak veya tövbe nasib edip tövbelerini kabul buyuracaktýr. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsaný boldur). [3,179; 47,31]

25 – Allah, o kâfirleri, elleri boþ olarak, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi.

Müminlerin savaþmasýna hacet býrakmadý. Herkes anladý ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.

26 – O kâfir düþmanlara içeriden destek vererek hýyanet eden Ehl-i kitaptan Beni Kurayza’yý da kulelerinden indirdi ve kalplerine korku saldý, bir kýsmýný öldürüp, diðer bir kýsmýný da esir aldýnýz. {KM, Tesniye 20,10-14}

Kurayza Yahudilerinin Hz. Peygamberle yaptýklarý anlaþmaya göre Kureyþ ve müttefikleri Medine’ye hücum ederlerse Kurayza bu saldýrýya karþý  koyacaktý. Fakat Kurayza savaþ ortasýnda hýyanet etti. Ýçeriden düþmanlarý destekledi. Kuþatmacý düþman çekilince, Yahudiler hýyanet suçunun cezasýný çekeceklerini beklediklerinden, zaten savaþ vaziyetine geçip Medine civarýndaki kalelerine girmiþlerdi. Hz. Peygamber, düþman çekilince, müslümanlar daha dinlenmeden Kurayza üzerine yürüme emri verdi. Onlarý kuþatma ise 25 gün kadar sürdü.

Sonunda Ensarýn önderlerinden Sa’d Ýbn Muaz’ý hakem seçip hükmüne razý olacaklarýný bildirdiler. Hz. Peygamberin hükmüne razý olsalardý, o daha önce Benî Kaynuka Yahudi kabilesine uyguladýðý cezayý uygulardý. Sa’d onlara kendi Tevrat þeriatlarýnýn hükmünü uyguladý (Tesniye, 20,10-15). Savaþa katýlanlarýn öldürülmelerine, geride kalan kadýn, çocuk ve yaþlýlarýn esir edilmelerine hükmetti. Onlardan 400 kadar savaþçý öldürülüp arazileri müslümanlarýn eline geçti.


27 – Onlarýn arazilerine, yurtlarýna, mallarýna, hatta sizin ayak bile basmadýðýnýz topraklara sizi vâris yaptý. Allah her þeye kadirdir.

28 – Ey Peygamber, eþlerine de ki: “Eðer dünya hayatýný ve süsünü istiyorsanýz, gelin size boþanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzelce boþayayým!”

29 – “Yok, eðer Allah’ý, Resulünü ve âhiret mülkünü isterseniz, haberiniz olsun ki Allah sizin gibi iyi hanýmlara büyük mükâfat hazýrlamýþtýr.”

Sûrenin tefsirinin baþ tarafýnda belirttiðimiz gibi, bu tarihlerde, yani hicretin 5. yýlýndan sonra, müslüman toplumunun maddî þartlarý nisbeten iyileþti. Ezvac-ý tahirat da bu refahtan biraz yararlanmak istediler. Hz. Peygamber isteseydi bunlarý temin ederdi. Fakat o zühd prensibini, yoksul müslümanlarýn hayat standardlarýný esas aldýðýndan, ilahî irþadla buna razý olmadý. Hatta ciddî bir imtihan geçirdi. Bu âyetin talimatýyla bütün eþlerini boþamak durumu ile karþý karþýya geldi. Onlarý ya alýþageldikleri sade hayata devam, ya da boþanma arasýnda muhayyer býraktý. Onlar neticede dünya refahýný deðil, Hz. Peygamberle olan beraberliði tercih ettiler.

30 – Ey peygamber hanýmlarý! Ýçinizden kim çirkinliði aþikâr bir günah iþlerse, onun cezasý, iki kat olur. Bu, Allah’a göre kolaydýr.

31 – Ama kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, güzel ve makbul iþlere devam ederse

ona da mükâfatýný iki misli verir ve ona cennette kýymetli bir nasip hazýrlarýz.

32 – Ey Peygamber hanýmlarý! Siz herhangi bir kadýn gibi deðilsiniz.

Takvâ sizin sýfatýnýz olduðuna göre, namahrem erkeklere hitab ederken tatlý ve cilveli bir eda ile konuþmayýn ki

kalbinde hastalýk bulunan bir þahýs, þeytanî bir ümide kapýlmasýn.

Ciddi, ölçülü konuþun.

33 – Hem vakarla evinizde durun da,

daha önceki Cahiliye döneminde olduðu gibi süslenip dýþarý çýkmayýn,

namazý hakkýyla ifa edin, zekâtýnýzý verin,

hülasa Allah’a ve Resulüne itaat edin.

Ey Peygamberin þerefli hane halký, ey Ehl-i beyt!

Allah sizden her türlü kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.

Âyette geçen Ehl-i beyt, Resulullahýn ev halkýdýr. Yani ezvac-ý tahirat (eþleri), evlatlarý, damadý Hz. Ali ile torunlarý Hasan ile Hüseyin (r.anhüm) buna dahildirler.

34 – Oturun da evlerinizde okunan Allah’ýn âyetlerini ve (Resulullahýn) hikmetlerini anýn.

Allah muhakkak ki latif  ve habirdir (ilmi en gizli þeylere bile nüfuz eder).

35 – Allah’a teslim olan erkekler ve teslim olan kadýnlar,

Ýslâm dinine iman eden erkekler ve iman eden kadýnlar,

taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadýnlar,

dürüst erkekler ve dürüst kadýnlar,

sabreden erkekler ve sabreden kadýnlar,

mütevazi erkekler ve mütevazi kadýnlar,

hayýr yolunda infak eden erkekler ve infak eden kadýnlar,

oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadýnlar,

ýrzlarýný koruyan erkekler ve ýrzlarýný koruyan kadýnlar,

Allah’ý çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadýnlar var ya,

iþte Allah onlara maðfiret ve büyük bir mükâfat hazýrlamýþtýr. [49,14; 39,9; 2,238; 3,43; 30,26]

36 – Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra,

hiçbir erkek veya kadýn müminin, o konuda baþka bir tercihte bulunma haklarý yoktur.

Kim Allah’a ve elçisine isyan ederse

besbelli bir sapýklýða düþmüþ olur. [4,65; 24,63]

37 – Hani hem Allah’ýn nimet ve ihsanýna, hem de senin iyiliðine nail olmuþ olup da hanýmýný boþamaya karar vermiþ olarak sana danýþmaya gelmiþ olan kiþiye sen:

“Eþini yanýnda tut Allah’tan kork!” demiþtin.

Allah’ýn açýða çýkaracaðý bir durumu içinde saklamýþtýn, çünkü insanlardan çekinmiþtin.

Halbuki asýl Allah’tan çekinmen gerekirdi.

Neticede, Zeyd eþini boþayýp onunla iliþkisini kestikten sonra,

Biz onu sana nikâhladýk ki, bundan böyle evlatlýklarý, eþleriyle iliþkilerini kestikleri, onlarý boþadýklarý zaman, o kadýnlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasýn.

Allah’ýn emri her zaman gerçekleþir. [4,23]

Allah’ýn ve Peygamberimizin ihsanlarýna nail olan þahýs, Zeyd ibn Harise (r.a)’dýr. Çocuk iken esir düþüp köle olarak satýlan Zeyd’i Hz. Hatice (r.a) almýþ, daha sonra Hz. Peygamber (a.s.) ile evlendiði zaman ona hediye etmiþti. Bilahere ailesi fidye vererek geri almak istedi. Peygamberimiz, isterse fidyesiz olarak ailesine gitmesi hususunda onu muhayyer býraktý. O ayrýlmak istemeyince Hz. Muhammed (a.s.m.) onu evlat olarak ilan etti.

Hz. Peygamber, Zeyd’in, halasý Ümeyme’nin kýzý Zeyneb ile evlenmesine vesile oldu. Fakat Zeyneb, köle asýllý olan Zeyd’i kendisine denk saymadýðýndan, iþin baþýndan beri onunla uyum saðlayamadý. Sonunda Zeyd Hz. Peygambere gelip evliliðe son vermek istediðini söyledi. Durumu izleyen Hz. Peygamber (a.s.m) bu neticeyi yerinde bulmakla beraber Zeyd’in yüzüne karþý söylemek de istemedi. “Eþini yanýnda tut!” diye asýl temennisini dile getirdi.

Zeyd boþayýp iddetini doldurunca Zeyneb serbest kaldý. Peygamberimiz çekinmesine raðmen, Allah onunla evlenmesini emretti. Böylece evlatlýk kurumunu ilga iþinde Hz. Peygamber, kendi nefsinden örnek vermek imtihaný ile karþý karþýya kaldý. Hz. Peygamberin, bir gün Zeyneb’in güzelliðinin farkýna varmasý neticesinde Zeyd’in onu boþadýðý zannýný uyandýran ve nakil yönünden de sahih olmayan rivayetin, muhtevasý da makul deðildir. Zira halasý kýzý olarak öteden beri tanýyýp evlenmelerinde de tam bir aracýlýk yapan Hz. Peygamber’in onu yeni fark ettiði iddiasýný doðru bulmak mümkün deðildir.


38 – Allah’ýn, kendisine takdir edip helâl kýldýðý bir hususu yerine getirmekte Peygambere herhangi bir güçlük yoktur.

Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkýnda da Alahýn kanunu böyle cari olmuþtur. Allah’ýn emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir.

39 – Onlar öyle seçkin kimselerdir ki Allah’ýn buyruklarýný teblið ederler, O’nu sayýp çekinirler, O’ndan baþka kimseden çekinmezler. Hesaba çeken olarak Allah yeter. [6,124]

40 – Muhammed içinizden hiçbir erkeðin babasý deðildir, lâkin Allah’ýn elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her þeyi hakkýyla bilir.

41-42 – Ey iman edenler! Allah’ý çok zikredin, O’nu sýk sýk anýn. Sabah akþam O’nu takdis ve tenzih edin. [30,17-18]

43 – O’dur ki sizi karanlýklardan aydýnlýða çýkarmak için feyiz ve rahmet indirir, melaikesi de sizler için dua ederler. O, müminlere gerçekten pek merhametlidir. [2,151-152; 40,7-9]

44 – Allah’a kavuþacaklarý gün: “Selam!” iltifatý ile karþýlanýrlar.

O, onlara pek deðerli ve cömertçe, bir mükâfat hazýrlamýþtýr. [36,58; 10,10]

45-46 – Ey þanlý Peygamber! Biz seni insanlar hakkýnda þahit, müjdeci, uyarýcý,

Allah’ýn izniyle O’nun yoluna dâvet eden bir peygamber ve aydýnlatan bir lamba olarak gönderdik. [ 2,143]

47 – Sen, müminlere Allah’tan büyük bir lütfa nail olacaklarýný müjdele!

48 – Sakýn kâfirlere, münafýklara itaat etme, onlarýn verdikleri sýkýntýlara þimdilik aldýrma ve yalnýz Allah’a dayan. Koruyucu olarak Allah yeter.

49 – Ey müminler! Mümin kadýnlarla nikâh akdi yapýp da onlara dokunmadan kendilerini boþayacak olursanýz, onlarýn iddet beklemelerini isteme hakkýnýz yoktur.

Bu durumda onlara müt’alarýný vererek güzel bir þekilde boþayýn. [2,236-237]

Müt’a: Koca tarafýndan boþadýðý karýsýnýn gönlünü almak için vermesi gereken mal, para, elbise gibi þeylerdir.


50 – Ey Peygamber! Biz, þu gruplara dahil kadýnlarý sana helâl kýldýk:

Mehirlerini verdiðin eþlerin,

Allah’ýn sana harp esîri olarak verdiði cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcan kýzlarýný, halan kýzlarýný, dayýn ve teyzen kýzlarýný,

Bir de mehir istemeksizin kendisini Peygambere hibe eden ve Peygamberin de kendisini nikâhlamak istediði mümin kadýný, diðer müminlere deðil, sadece sana mahsus olmak üzere helâl kýldýk.

Bizim, müminlerin eþleri ve ellerinin altýndaki cariyeler hakkýnda gerekli kýldýðýmýz mehir gibi hususlar, zaten malumumuz olup onlarý bildirmiþtik.

Hibe yoluyla mehirsiz evlenmeyi sana mahsus kýlmamýz, nikâh konusunda senin için bir güçlük olmamasý içindir. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsaný boldur).

Bildirilen hükümler: Ýznin en fazla sýnýrýnýn dört haným ile sýnýrlandýrýlmasý, velisiz, þahitsiz, mehirsiz evlilik akdi yapýlmamasýdýr. Diðer taraftan evlenmede þartlar müsait olursa, bir erkek en fazla dört kadýnla evlenebilir. Kur’ân’ýn indirildiði toplumda olsun, Yahudi ve Hýristiyan þeriatlarýnda olsun, sýnýrsýz kadýnla ayný anda evlenme imkaný dörde indirilmiþtir. Þayet birden fazla kadýnla evli olursa adaleti uygulama farzý getirilmiþtir. Bildirilen evlilik hükümleri özetle bunlardýr.


51 – Ey Peygamber, eþlerinden dilediðini bir süre ihmal edip dilediðini de yanýna alabilirsin! Kendisinden bir süre uzak durduðun eþlerinden birini tekrar yanýna almanda sana bir vebâl yoktur.

Bu hal onlarýn sevinmeleri, mahzun olmamalarý, yaptýðýn muameleden hepsinin hoþnud olmalarý yönünden daha münasiptir.

Allah kalplerinizde olan her þeyi bilir. Allah alîmdir, halîmdir (her þeyi hakkýyla bilir, müsamahasý boldur).

Birden çok eþi olan kocanýn, vaktini onlara eþit olarak paylaþtýrmasý farzdýr. Buna kasm (nöbet uygulamasý) denilir. Bu âyet, kasm’ýn Hz. Peygambere farz olmadýðýný bildiriyor. Farz olmaksýzýn, Hz. Peygamber (a.s.)’ýn, tercih hakkýný kullanmasý, eþlerini sevindirme gayesini daha çok gerçekleþtirirdi. Bununla beraber Ýmam Ahmed Müsned’inde Hz. Aiþe (r.a.)’dan þu hadisi nakleder: “Hz. Peygamber eþleri arasýnda kasm uygular ve þöyle dua ederdi: “Ya Rabbî, ben elimden geleni yapýyorum. Öyleyse elimde olmayýp yalnýzca Senin kudretinde bulunan bir þeyi yapamadýðýmdan dolayý beni sorumlu tutma.”


52 – Bundan böyle artýk baþka kadýnlarla nikâhlanman, bunlarý baþka hanýmlarla deðiþtirmen, kendilerini güzel bulup beðensen bile, sana helâl deðildir.

Ancak elinin altýndaki cariyeler bunun dýþýndadýr. Allah her þeyi gözetlemektedir.

53 – Ey iman edenler! Yemeðe izin verilmeksizin,

vaktine de bakmaksýzýn, Peygamberin evine girmeyiniz.

Fakat dâvet edildiðinizde girin.

Yemeði yiyince hemen daðýlýn, yemekten sonra sohbete dalmayýn.

Çünkü bu hareketiniz Peygamberi rahatsýz ediyor, lâkin utandýðýndan, size karþý bir þey söylemiyordu.

Oysa Allah, gerçeði açýklamaktan çekinmez.

Eðer müminlerin annelerinden bir þey soracak veya isteyecek olursanýz, onu perde arkasýndan isteyiniz.

Böyle yapmanýz, hem sizin hem de onlarýn kalpleri yönünden daha nezihtir.

Sizin Allah’ýn Resulünü rahatsýz etmeniz

ve kendisinin vefatýndan sonra onun eþlerini nikâhlamanýz asla helâl deðildir.

Çünkü bu, Allah katýnda büyük bir günahtýr.

54 –
Herhangi bir þeyi açýða vursanýz da, gizleseniz de bilin ki Allah her þeyi pek iyi bilir. [40,19]

55 – Peygamberin eþlerine ve mümin kadýnlara:

Babalarý, oðullarý, kardeþleri,

kardeþlerinin oðullarý, kýzkardeþlerinin oðullarý,

müslüman kadýnlarý ve malik olduklarý köleler

hakkýnda bir günah yoktur.

Bunlar onlarýn evlerine gelebilir ve onlarla karþýlaþabilirler.

Bununla beraber, ey Peygamber eþleri, Allah’a karþý gelmekten sakýnýn, çünkü Allah her þeye þahittir. [24,31]

56 –
Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler.

Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin. [33,41-43; 2,157]

Allah’ýn salatý: Nebîsini rahmetine mazhar etmesi, onun þanýný yüceltmesidir. Meleklerin salatý Hz. Peygamber’in þanýný yüceltme, müminler için duadýr. Müminlerin salatý da, duadýr. Selamlarý ise ona güven verme, ona kendileri tarafýndan vâki olabilecek zarar, saygýsýzlýk gibi olumsuz durumlardan teminat verme anlamýna gelir.

Demek ki salat-u selam, Hz. Peygamber’in Allah Teâla tarafýndan getirdiði ne kadar ahkâm varsa hepsini kabul edip, devamlý sûrette ona verilen biatý yenileme mânasýna gelir. Evet, her salavat bir tecdid-i biattýr.

Hatýra gelen bir soru da, Hz. Peygamber’in salata, dua ve rahmete ihtiyacý olmadýðý halde bunun üzerinde önemle durmanýn sebebidir. Cevap olarak þöyle denilebilir: Ümmetin Hz. Resulullaha ihtiyacý fazladýr. Hele bu ihtiyaç, uzun ve tehlikeli, meþakkatli âhiret hallerinde son derece fazla olacaktýr. Resul-i Ekrem (a.s.m)’ýn bu itibarý, tabir caiz ise Allah Teâla nezdindeki bu kýymeti, ne kadar artarsa, bu imkânlarýn kullanýlmasý o derece fazlalaþacaktýr. Her bir müslümanýn ondan istifadesi daha da artacaktýr. Demek ki salavat, nihayetsiz ümmetin, nihayetsiz ihtiyaçlarý ile ilgili olduðu için, ne kadar yapýlsa yeridir.

Ayrýca salavatla müminler Hz. Peygamber’e karþý görevlerini daha sýk hatýrlamakta, onun buyruklarýyla irtibata geçme ve ona olan sevgilerini artýrma vesilesi bulmaktadýrlar.


57 – Allah ve Resulünü çirkin iddia ve davranýþlarýyla incitenlere Allah dünyada da, âhirette de lânet etmiþ ve onlarý zelil eden bir azap hazýrlamýþtýr.

58 – Mümin erkek ve mümin kadýnlara haksýz yere, kötü söz ve hareketleriyle eziyet edenler,

bir iftira ve aþikâr bir günah yüklenmiþlerdir.

59 – Ey Peygamber! Eþlerine, kýzlarýna ve mümin kadýnlara söyle:

Ev dýþýna çýktýklarý zaman dýþ elbiselerini üzerlerine salýversinler.

Böyle yapmalarý onlarýn iffetli tanýnmalarý ve kendilerine sarkýntýlýk edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranýþtýr. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsaný boldur). [24,31] {KM, I Korintos 11,5-6}

Cahiliye araplarýnda kadýnlar örtünmeye dikkat etmezlerdi. Erkeklerin dikkatlerini çekecek tarzda açýlýp saçýlan kadýnlar fazla idi. Böyle kadýnlar erkeklere ümit verdiklerinden, onlar tarafýndan ilgi görürlerdi. Ýslâm kadýnýn haysiyetini yüceltmek ve ahlâksýz erkekler tarafýndan rahatsýz edilmelerini önlemek için, iffetlerinin bir alameti olarak örtünmelerini emretti. Cilbab (dýþ elbise) gözler açýk olsa da yüzün büyük kýsmýný, gerdaný ve bütün bedeni örten elbisedir.

60-61 – Münafýklar, kalplerinde bir hastalýk bulunanlar ve þehirde müminlerin kusurlarýný arayarak kötü haber yayanlar, bu hallerinden vazgeçmezlerse,

Biz onlara karþý sana veririz de sonra orada ancak az bir zaman sana komþuluk edebilirler. Lânetlenirler, nerede rastlanýrlarsa yakalanýp öldürülürler.

62 – Allah’ýn daha önce gelip geçenler hakkýndaki nizamý budur. Allah’ýn nizamýnda asla bir deðiþiklik bulamazsýn.

63 – Ýnsanlar senden kýyamet saatini sorarlar.

De ki: ona dair bilgi Allah’ýn nezdindedir.

Ne bilirsin belki de o saat yakýndýr! [16,1; 54,1; 21,1]

64 –
Allah kâfirlere lânet etmiþ ve onlara harlý bir ateþ hazýrlamýþtýr.

65 – Onlar onun içinde devamlý kalacak

ve kendilerini koruyan veya yardýmcý olan kimse bulamayacaklardýr.

66 – Yüzleri ateþte gâh bu yana, gâh öbür yana çevirileceði gün:

“Ah!” derler, “ah ne olurdu!

Keþke Allah’a itaat etseydik,

keþke Peygambere itaat etseydik!” [25,27-29]

67 – “Ey ulu Rabbimiz!” derler, “sözün doðrusu, biz önderlerimizin ve büyüklerimizin dediklerine uyduk, ama onlar bizi yoldan saptýrdýlar.”

68 – “Ey ulu Rabbimiz! Onlara azabýn katmerlisini ver, en dehþetli lânetle lânet et onlara!”

69 – Ey iman edenler! Mûsâ’ya eziyet edenler gibi olmayýn.

Eziyet ettiler de, Allah onu, onlarýn dediklerinden akladý, beri olduðunu ortaya koydu.

O, Allah nezdinde pek itibarlý bir kiþi idi.

70-71 – Ey iman edenler! Allah’a karþý gelmekten sakýnýn

ve hep doðru söz söyleyin ki

Allah da iþlerinizi ve hallerinizi düzeltsin,

günahlarýnýzý affetsin.

Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve baþarýya nail olur.

72 – Biz emaneti göklere, yere, daðlara teklif ettik de

onlar bunu yüklenmekten kaçýndýlar.

Zira sorumluluðundan korktular, ama onu insan yüklendi.

Ýnsan (bu emanetin hakkýný gözetmediðinden)

cidden çok zalim, çok cahildir.

Emanet: farzlar, yükümlülükler, Allah’a itaat, akýl ve düþünme kabiliyeti tarzlarýnda tefsir edilmiþtir. Kader sýrrý yani Allah’ýn takdirine razý olmaktýr, diyenler de vardýr. Ýnsana verilen benlik de emanetin bir unsurunu teþkil eder. Benlik bütün mahlûklar içinde yalnýz insana verilmiþtir. Eðer insandaki ene (ben) gerçek mahiyetini anlayýp Rabbine yönelmezse dünyayý zulüm, inkâr ve þirkin dehþeti ile dolduran bir mahiyete dönüþür. Vallahü a’lem

73 – Bunun varacaðý sonuç da, Allah’ýn münafýk erkekleri ve münafýk kadýnlarý, müþrik erkek ve müþrik kadýnlarý cezalandýrmasý, mümin erkek ve mümin kadýnlarýn ise tövbelerini kabul buyurmasý olacaktýr.

Allah gerçekten gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsaný boldur).

Ynt: 33 - Ahzab Suresi By: ceren Date: 30 Haziran 2018, 01:52:18
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri kur anýn rehberliðinde onun emrinde  yaþayan rahmete merhamete erisip cehennem azabindan kurtulan kullardan olalim inþallah. ..

radyobeyan