Cahillerin Tevili By: sumeyye Date: 22 Eylül 2011, 13:02:40
IX. Cahillerin Tevili
Cahillerin teviline gelince, bazý mezhep mutaassýplarýnýn yaptýðý gibi mezhep imamlarýnýn görüþlerine uymayan nasslarý uzak tevillerle yorumlayýp imamlarýn görüþlerine uygun hale getirmek bu çerçeveye dahil edilebilir. Böyle bir tavýr aslýnda mezhep imamlarýnýn da razý olmadýðý bir tutumdur. Zira alimin görevi nasslarý esas alýp mezhepleri nassa tabi kýlmaktýr. Mezhep imamlarýnýn temel yaklaþýmý da budur. Nitekim bir çok imamýn "Hadis, sahih ise benim mezhebim odur." dediði sabittir.
Ulemadan birçok kimse bu taassupçu tutumu tenkit etmiþtir. Bu cümleden olarak Ýmam Ýzzeddin b. Abdüsselam þunlarý ifade etmektedir: "Ne gariptir ki, mukallid fakihlerden bazýlarý imamlarýn dayandýðý kurallarda telafisi imkansýz olan bir zaafa muttali olduklarý halde onu taklit etmeye devam ederler. Taklitte ýsrar edip; Kitap, Sünnet ve sahih kýyasýn desteklediði mezhebi terk ederler. Öte yandan Kitap ve Sünnetin zahirini reddetmek için deðiþik hilelere ve batýl tevillere baþvururlar. Bütün bunlarý aa taklit ettikleri imamý savunma adýna yaparlar."
Ancak burada þöyle bir soru akla gelebilir: Sahih bir hadisle karþýlaþýp onun mezhep imamýnýn görüþüne muhalif olduðunu gören kimse ne yapmalýdýr?
Cevabý Ýbni Salâh'dan dinleyelim: "Þafiî bir kimse mezhebine muhalif bir hadis görürse önce mutlak ictihad veya bahse konu olan bâb ve mesele için gerekli donanýma (otâtu'i-ictihâd)sahip olup olmadýðýna bakýlýr. Þayet böyle bir donanýma sahipse mezhepten baðýmsýz bir þekilde söz konusu hadisle amel edebilir. Ancak içtihadý donanýma sahip olmamakla beraber hadise muhalif düþme kendisine aðýr geliyorsa konuyu araþtýnr. Þayet araþtýrma sonucu muhalif görüþe iliþkin tatmin edici bir cevap bulamazsa, Þafiî dýþýnda herhangi bir Ýmamýn kendisiyle amel ettiði bir hadis ise onunla amel eder. Bu durum, söz konusu þahsýn kendi imamýnýn mezhebini terk etmesi için mazeret olur."
Nevevî, Ýbni Salâh'm ifadesini uzun uzadýya naklettikten sonra þunlarý kaydeder: "Ýbni Salâh'm söylediði, güzel ve isabetli bir açýklamadýr.[33]
Bazý fakihlerin yaptýðý, Ýslam'ýn ruhuna ve genel maksatlarýna aykm düþen, þâriin güttüðü maksada aykýrý sonuçlar doðuran ya da þer'î maksadýn tahakkuk etmesini engelleyen þer'î hileler de cahillerin tevili kapsamýnda deðerlendirilmelidir. Tabiî ki bu hileler, bütün alimlerin kabul ettiði dinî kolaylýklardan farklýdýr. Dinî kolaylýk ve çýkýþ yollan denebilecek bu nevi þer'î çözümler her þeyden önce sahibinin fýkýhtaki derinliðine dalalet eder. Nitekim baþta Ýmam Ebu Hanife olmak üzere imamlardan pekçok kimse bu alanda büyük üstünlük göstermiþtir.
Sûfiyeden bazý kimselerin Kitap ve Sünnetteki nasslann bir kýsmýný Arap dilinin üslûp ve özelliklerine, nassýn vurûd sebebine ve genel akýþýna aykýrý olacak tarzda yorumlamasý da söz konusu fâsid (yanlýþ) tevile girer. Mesela bazýlarýnýn Cibril hadi-sincTeký "sen onu görmesen de o seni görmektedir. [34]ifadesiyle ilgili söyledikleri buna örnektir. Bunlara göre hadisteki "tekun" fiili "tamme" olarak ele alýnacak "terâhu" fiili de "in" edatýnýn cevabý olacaktýr. Bu durumda hadis þöyle bir mana ifade etmiþ olmaktadýr: "Þayet sen kendi varlýðýný ve enaniyetini terk edipnefsini görmezsen Cenab-ý Hakk'ý görürsün. Yani vuslata erip marifetullâhýn zevkine vararak onu tanýrsýn. Ve Cenab-ý Hakk'ýn murâkabesiyle müþerref olursun." Bu mana sahih olmakla birlikte Arapça'nýn özellikleri açýsýndan hadisin buna hamledilmesi batýldýr. Þayet hadis bunu ifade etmiþ olsaydý hadisteki "terâhu" kelimesi "terah" þeklinde meczûm olurdu. Ayrýca hadisin genel akýþý ve vurûd sebebi de bu mananýn irade edilmesini engellemektedir.
Bazý mutasavvýflarýn bir kýsým nasslarý kendi aslî manalarýndan çýkarmaksýzýn onlardan birtakým itibarî manalarý anlamalarý bu olumsuz tevillerle karýþtýrýlmamalýdýr. Bunlar, ulemanýn kabul ettiði ve iþarý tefsir olarak isimlendirdiði manalardýr. Bu tür tefsirin en güzel örneði, Kuþeyrî'nin "Letâifu't-Ýþârât" adlý eseridir.
Keza bazý tevilci alimlerin sýfatlarla ilgili nasslan tevil edip Arapça'nýn üslûp ve özelliklerine ters düþecek tarzda ya da Cenab-ý Hakk'ýn Zat-ý Zülcelâli hakkýnda eksiklik vehmini u-yandýracak þekilde birtakým manalara hamletmesi de cahillerin tevili kapsamýna girer. Mesela "Rahman olan Allah arþa istiva etti[35] ayetindeki istivayý "istila" ya yormak bu türden bir tevildir. Zira isüîa, Cenab-ý Hakk'ýn münezzeh olduðu karþýlýklý galebeyi dolaylý olarak çaðnþtýrmaktadýr. [36] Cenab-ý Hakk'ý noksanlýk bildiren ifade ve manalardan tenzih ettiðimiz gibi, noksanlýðý çaðrýþtýran þeylerden de tenzih etmek gerekir. Onun yüce azameti her türlü noksanlýk þaibesinden muallâ ve müberrâdýr.
Ancak bu tür naslan, sözün siyakýna uygun düþecek tarzda Araplann anladýðý yaygýn mecazî manalara hamletmeye gelince bu, baþvurulmasý gereken en doðru ve en Ýsabetli tavýrdýr. Fakat naslann belirttiðimiz tarzda mecazî manalarý bulunmuyorsa, bu durumda yapýlmasý gereken þey onlan olduðu gibi býrakmaktýr. [37]
[33] Nevevî, eî-Mecmu' 1/64 Dileyenler, bu önemli açýklamayý kaynaðýndan inceleyebilir. Ayrýca muhakkik alimlerden Allâme Muhammed Avvâme'nin Eseru'l-Hadîsi'þ-Þerîf fi ihtilâf i'l-Eimmeti'l-Fukâhâ adlý eserine bakýlabilir. Müellif bu eserinde konuyu hiç bir söze gerek býrakmayacak derecede net olarak ortaya koymuþtur.
[34] Buharî, îmân, 37, hadis nr: 50
[35] Tâhâ, 5
[36] Kanaatimizce içtihadý farklýlýklar çerçevesinde mütâlâa edilebilecek bu tür hususlarý "cahillerin tevili" kapsamýnda deðerlendirmemek gerekir. Batýnîle-rin, filozoflarýn ve mutezilenin yaptýðý ve arapçanýn üslûp ve özelliklerine aykýrý ve muhkem naslara raðmen yapýlan tevilleri buna örnek vermek daha uygun olur. Nitekim Müellifin, görüþlerine çok önem verdiði ve tecdid yöntemi hakkýnda bir eser yazdýðý (el-Fikru'i-Islâmt Inde'l-Imâm ed-Dehlevî) Þâh Veliyyullâh Dehlevî de bu tür hususlarýn naslar tarafýndan mücmel býrakýldýðýný, tevil edenlerin de etmeyenlerin de sünnet dairesine dahil olduðunu, hiçbir grubun diðerine üstünlük taslamaya hakký bulunmadýðýný, bununla birlikte katýksýz sünnet talibi olan kimselerin bu konulara hiç dalmamasý gerektiðini (Dehlevî, Huccetullahi'l-Bâliða, Beyrut, 1997, 1/27) belirtmektedir. -Çeviren-
[37] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Deðeri ve Tedvin Açýsýndan Sünnet, Raðbet Yayýnlarý: 27-30.