Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Hz Salih ve Kavmi By: müzzemmil Date: 19 Eylül 2011, 23:40:22
3. Salih (a.s) ve Kavmi

Þam ile HÝcaz arasýnda "HÝcr" denilen bölgede yaþamýþ olan Semûd kavmi­ne kendi içlerinden biri olan Salih {a.s), peygamber olarak gönderildi, Sa­lih (a.s), Semûd'un oðlu Cader'in oðlu Ubeyd'in oðlu MaþÝh'm oðlu Efes'in oðlu Ubeyd'in oðlu Salih olarak geçmektedir. Kendisi Semûd kavminin ile­ri gelenlerindendir.[213]
"Semûd" kelimesi, Kur'ân-ý Kerim'de yirmialtý kere geçmektedir.[214] Kur'ân-ý Kerim'in çeþitli âyetlerinde, Salih (a.s) in Semûd kavmine pey­gamber olarak gönderildiðinden sarahatle bahsedilmektedir.[215]
Semûd, Arabistan'ýn Âd'dan sonra en yaygýn olarak bilinen ikinci eski kabilesidir. Kur'ân-ý Kerim inmeden önce, onlar hakkýnda hikâyeler, Arap­lar arasýnda çok yaygýndý. Adlarý þiirde, Ýslam öncesi Arap hutbelerinde ve Asur'da bulunan levhalarda da sýk sýk geçmektedir. Eski Yunan, iskenderiye ve Roma tarihçi ve coðrafyacýlarý da bu kavmin adýndan bahsederler. Onla­rýn bazý kalýntýlarý Hz. Ýsa (a.s) m doðum öncesi yýllara kadar mevcut idi.[216]
Ýbn Kesir'e göre, Semûd, eski Arap kabilelerinden bir kabile olup, esas atalarý Þam'ýn oðlu Ýrem'in oðlu Âmir'in oðlu Semûd'dur. Semûd kabilesi, günümüzdeki "el-Hicr" diye bilinen Arabistan'ýn kuzey-batý kýsmýnda yer alan topraklara varis olmuþlardýr. Hicr yöresinde Asûr hakimiyetinde yaþa­dýðý söylenen bu kabile, Âd kavmi gibi putlara tapan bir millet idi. [217]
Mevdûdî'nin belirttiðine göre, buranýn baþkenti Medine-Tebûk Demir yolu üzerinde bir istasyon olan Medâini-Salih idi. Eski ismi Hicr'dir. Bu kavmin tepe ve yamaçlarda oyduklarý taþ evler, bugün bile büyük bir alana yayýlmýþ haldedir. Bu ölü þehre þöyle üstünkörü bakýldýðýnda, nüfusunun o zamanlar yaklaþýk beþyüzbin civarýnda olduðu tahmin edilmektedir.[218]
Peygamber (s.a.v) m Tebük gazvesine giderken, yanýndaki Müslüman­larla beraber, bunlarýn yurdu Hicr'e uðramýþtýr. Yüce peygamberimiz (s.a.v), Tebük'e doðru ashabýný sevkederken bu harabelere doðru iþaret ede­rek, onlardan ibret almalarýný ister ve ayrýca Salih (a.s) m diþi devesinin su içtiði kuyuyu gösterir ve o kuyudan su içmelerini söyler. Aynca onlara, Sa­lih (a.s) m devesinin su içmek için kuyuya indiði geçiti gösterir. O geçit ha­len "Feccü'n-nâka" (diþi devenin geçidi) diye anýlýr.[219]
Allah Teâlâ, her millete ve kavme uyarýcý olarak peygamber gönderdiði gibi, Semûd kavmine de kendi aralarýnda ðruluðu, güvenirliliði, iyilik ve ömertliði, insanlara karþý sevgi ve merhametiyle tanýnan ve bilinen Salih .si ý peyamber olarak göndermiþtir. Diðer peygamberlerin uyguladýðý ve izlediði teblið ve irþat, uyarý ve müjdeleme metodunu o da uygulamýþtýr. Buna raðmen pek az kimse ona inanmýþ; çoðu ise dokuz kadar ahlaksýz bozguncu adamýn peþine takýlarak Salih peygamberi yalanlamýþlar ve kü­fürde ýsrar edip zulüm ve tecavüzlerini sürdürmüþlerdir.[220]
Beydâvî'nin beyanýna göre, Âd kavminin iþi bitirilip helak olunca, on­lardan sonra buralarý, Semûd kavmi imar etmiþtir. Onlarýn arazilerine yer­leþmiþler, çoðalmýþlar ve oralarda uzun ömür sürmüþlerdir. Daðlardan ev­ler yontmuþlar, bolluk ve geniþlik içinde hayat sürmüþlerdir. Bu durum on­larý isyana sürüklemiþ, yeryüzünde fesat çýkarmaya ve Allah'tan baþkasýna tapmaya baþlamýþlardýr. Bunun üzerine Allah, onlara peygamber olarak Sa­lih (a.s) ý göndermiþtir kÝ, Salih (a.s), onlarýn soy sop yönünden onlarýn en þereflisi idi.[221]
Semûd kavminin, Âd kavminin bir devamý olduðu, Hûd (a.s) a iman ederek fýrtýnadan kurtulan insanlarýn Hz. Hûd ile birlikte Ahkâfý terk edip Hadramut civarýna yerleþtikleri belirtilmekte ve "Vadü'1-Kurâ" yakýnlarýn­da bir yerde mekan tuttuklarý söylenmektedir.[222]
Semûd kavmi, daðlarda ve vadilerde kayalarý, mermerleri keserler, yont­ma taþlardan evler, saraylar, havuzlar ve istedikleri binalarý yaparlardý. Kaya ve mermerleri ilk defa yontan Semûd kavmi olduðu ve bu þekilde binyedi-yüz kadar þehir yaptýklarý rivayet edilmektedir.[223]
Kaya ve mermerlerin iþlenmesi o devirde teknolojinin var olduðunu göstermektedir. Evler, saraylar ve çeþitli binalarda mermerlerin kullanýlma­sý, ayrýca onlarýn bunlarý iþleyecek imkanlara sahip olduðunu ve sanatta ile­ri olduklarýný göstermektedir. [224]
 
a. Salih (a.s) in Kavmine Sunulan Nimetler
 
Allah Teâlâ, Hûd (a.s) m risaletini kabul etmeyen, onun sözüne kulak asmayan Âd kavmini helak ettikten sonra, onlarýn yerlerine Semûd denilen baþka bir kavmi varis kýlmýþtýr. Allah, onlara Âd kavminden daha çok nimet vermiþ ve ihsanda bulunmuþtur. Kayalarýn arasýnda, daðlarýn ortasýnda ma­mur köþkler yükseltmiþler, tarlalarý ekip baðlar, bahçeler oluþturmuþlardýr. Kur'ân-i Kerim, bu konuyu þöyle dile getirir. "Düþünün ki, (Allah) Âd kav­minden sonra yerlerine sîzi getirdi ve yeryüzünde sizi yerleþtirdi. Onun düzlüklerinde saraylar yapýyorsunuz, daðlarýnda evler yontuyorsunuz. j\r týk Allah'ýn nimetini hatýrlayýn da yeryüzünde fesatçýlar olarak karýþýklýk çý­kar m ay in."(A1 raf, 7/74)
Fahruddin Râzî'nin belirttiðine göre, kýþýn daðlarda, yazýn ovalarda otu­ruyorlardý. Bu da onlarýn konforlu ve müreffeh yaþadýklarýna delalet eder vç nimetler içinde yüzdüklerini gösterir.[225] Âyette kýþlýk ve yazlýk olmak üzere evlerin yapýldýðý anlaþýlmaktadýr ki, Allah, onlara bu mali imkanlarý vermiþ­tir. Elinde mal ve serveti olmayan bir insanýn veya topluluðun görkemli sa­raylar ve sayfiyeler yaptýrmasý mümkün deðildir. Bugün de kýþlýk ve yazlýk evlere sahip olanlar varlýklý kiþilerdir. Lüks ve israfýn hakim olduðu çoðu zengin toplumlarda böyle bir yapýlanma sözkonusdur. Böyle bir durum, Se-mûd kavminde de göze çarpmaktadýr.
Salih (a.s) m yaptýðý Öðütlerden Semûd kavminin iskan durumunu ve nail olduklarý nimetlerin büyüklüðünü anlýyoruz, diyen Seyyid Kutup, Se­mûd kavminin yeni bir medeniyet kurduðunu ve Âd medeniyetini, Semûd kavminin medeniyetinin takip etmiþ olduðunu belirtmektedir. Salih (a.s), gözlerinin önünde müþahhas bir misal olan Âd kavminden ibret alarak güç ve imkanlarýndan ötürü maðrur olmamalarýný, yeryüzünde fesat çýkarmak maksadýyla dolaþmamalarýný onlara öðütle m is. tir.[226]
Onlarýn daðlarý oyarak evler yaptýrdýðýný ve emniyet içinde olduklarýný Kur'ân þöyle haber vermektedir." Onlar, daðlardan emniyet içinde kalacak­larý, evler oyarlardý. (Hicr, 15/82)
Elmah'lýmn belirttiðine göre onlar, daðlardan evler yontuyorlardý. Son derece sanatkar ve kuvvetli kimselerdi. Böylece emniyet içinde kaldýklarný söylüyorlardý. Sanatlarýna, kuvvetlerine, evlerine, kalelerinin saðlamlýðýna güveniyor, bunlarý yýkýlmaz, kendilerini azap ve yok olmaktan korur sanýyorlardý.[227]
Yukarýda sunduðumuz âyette, Semûd kavminin sanatkar olduklarý ve bu sanatlarým icra edebilecek imkanlara sahip varlýklý bir millet olduðu an­laþýlmaktadýr. Zira o daðlarý oymak, onlara þekil vermek ve onlarý durulabi-lecek evler haline getirmek, barýnak ve meskenler oluþturmak bilgiyi, ma­hareti, maddi imkanlarý gerektirir. Zengin ve müreffeh olan bir milletin gü­cü ve teknolojik üstünlüðü bugün daha da iyi anlaþýlmaktadýr. Teknolojisi Ýleri olan ülkeler daha zengin ve yeryüzündeki ilâhî nimetlerden daha fazla ve daha bilinçli olarak istifade etmektedirler.       
Sunacaðýmýz þu âyeiler onlara sunulan nimetlerden bahsetmektedir: "Semûd (kavmi de) peygamberleri yalancýlýkla suçladýlar. Kardeþleri Salih onlara þöyle demiþti: (Allah'a karþý gelmekten) sakýnmaz mýsýnýz? Bilin ki, ben size gönderilmiþ güvenilir bir elçiyim. Artýk Allah'a karþý gelmekten sa­kýnýn ve bana itaat edin. Buna karþý sizden ücret istemiyorum. Benim ecri­mi verecek olan ancak âlemlerin RabbidÝr. Siz burada, bahçelerin, pýnarla­rýn içinde, ekinlerin, salkýmlarý sarkmýþ hurmalýklarýn arasýnda, güven için­de býrakýlacak mýsýnýz? (Böyle sanýp) daðlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapýyorsunuz).[228]
Semûd kavmi, Salih (a.s) m tasvir ettiði nimetler içinde yaþýyorlardý. Fa­kat bu nimetlerden ve bunlarý kendilerine ihsan eden hakiki mün'imden gafil yaþýyorlardý. Bu nimetleri kendilerine bahþedene kulluk ve þükretme­leri için, peygamberleri onlara bu nimetleri hatýrlatmaktadýr. "Burada gü­ven içersinde býrakýlýr mýsýnýz?" uyarýsý ile, içinde bulunduklarý nimet, bol­luk, geniþlik ve bunlardan istifade etmelerinin sürekli olmayacaðýna iþaret edilmektedir. Hatta böyle bir güven duygusu ile hareket etmenin ne derece doðru olup olmadýðý sorgulanmaktadýr.
Semûd kavmi, bahçelerde, pýnar baþlarýnda, çeþitli ekinler içinde, sal­kýmlarý son derece olgunlaþmýþ ve sarkmýþ hurmalýklar arasýnda asude bir ;' hayat sürdükleri yukarýdaki âyetlerden anlaþýlmaktadýr.
Semûd kavmi, Âd kavminin helak olmasýndan sonra, iktidar ve Ýhtiþa­ma ulaþtý. Medeniyet alanýndaki ilerleme açýsýndan öncülerinin Ýzlerini ta­kip ettiler. Mevdûdî'nin belirttiðine göre, gün geçtikçe, hayat standartlarý arttýkça arttý ve buna karþýlýk insanlýk seviyeleri düþtükçe düþtü. Bir yan­dan, ovalarda büyük büyük binalar dikerler ve Hindistan'daki Ellor ve Acanta maðaralarý gibi tepelerden güzel güzel evler oyarlarken, öte yandan, putlara tapýyorlar ve ülkelerini zulüm ve baskýyla kirletiyorlardý. Ýktidara en kötü adamlar geliyordu. Bu yüzden Salih (a.s) m hak mesajýný yalnýzca dü-Þük sosyal sýnýflara mensup yoksullar kabul ediyor ve yüksek sýnýflara men-. sup kimseler kendisine inanmayý reddediyorlardý.[229]
Mevdûdi, Âd medeniyetinin önde gelen özelliði yüksek binalar yapmak,, Semûd medeniyetinin özelliði de kayalarda evler oymalarýydý, demektedir.. Bu sebepledir ki, Fecr Sûresinde Âd'dan "sütunlar sahibi" (Fecr, 89/7) ola-rak söz edilirken, Semûd'dan "vadide kayalar oyanlar" diye söz edilmekte­dir. MevdûdÝ'ye göre bunlar, hiç gerek olmadýðý halde, sýrf servet, güç ve mimari hüner gösterisinde bulunmak için ovalarda köþkler de yaparlardý Bu, yoldan çýkmýþ insanlarýn özelliðidir. Ýçlerindeki yoksullar barýnak bula, ,.! mazken, servet sahipleri güzel konutlar edinmekle kalmazlar, bunlarýn ,' üstüne de debdebe ve gösteriþ için anýtlar dikerler.   [230]      Semûd kavmi, Salih (a.s) a eðer doðru söylüyorsan bir mucize getir ta-1  lebinde bulunmuþlardý (bkz. Þuarâ, 26/154). Bunun üzerine Salih (a.s) "U-\  te (mucize) bu diþi devedir, onun bir su içme hakký vardýr; belli bir içme 1   hakký da sizindir, dedi."[231] "Onu býrakýn, Allah'ýn arzýnda yesin (içsin ); ona    kötülük etmeyin; sonra size elem verici bir azap yakalar."[232] Fussýlet Sûresi­nin 8. Âyetinde "Semûd'a gelince onlara doðru yolu gösterdik, ama onlar kötü yolu tercih etti...", buyurulmaktadýr. Allah Teâlâ'nýn onlarý doðru yola iletmek ve onlara doðru yolu göstermek için peygamber olarak Salih (a.s)'ý göndermesi ve buna ilaveten Salih (a.s) m risaletini kolayca kabul etmeleri amacýyla mucize olarak bir diþi deveyi vermesi, Semûd kavmi için en önemli nimetlerdir. Fakat onlar bunu idrak edemediler. Sunardýlar ve azdý­lar. Þýmarýp azan bir milletin doðruyu bulmasý zordur. Zira büyüklenmek, kibirlenmek hakkýn kabulüne en büyük engeldir. [233]
 
b. Salih (a.s) in Kavminin Nankörlük Etmeleri
 
Yukarýda belirttiðimiz gibi, Semûd kavmine Allah, çeþitli nimetler ihsan etmiþtir. Salih (a.s), onlara verilen nimetleri hatýrlatmýþ, Allah'tan korkma­larýný ve kendisine itaat etmelerini istemiþtir. Ayrýca, yeryüzünde fesat çýka­ran, toplumun dirlik ve düzenini bozan bozgunculara, anarþistlere uyma­malarým, onlara boyun eðmemelerini talep etmiþtir. Fakat onlar, bu emir ve : yasaklarý dinlemedikleri gibi iþi daha da ileri götürerek onun büyülenmiþ olduðunu Ýddia etmiþler ve ondan bir mucize istemiþlerdir. Kur'ân-ý Kerim, bu durumu þöyle dile getirir: "Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiþ bi­risin! Sen de ancak bizim gibi bir insansýn. Eðer doðru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. Salih: Ýþte (mucize) bu diþi devedir; onun bir su içme hakký vardýr, belli bir günün içme hakký da sizindir, dedi. Ona bir kö­tülük iþlemeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabý yakalayýverir."[234]
Salih (a.s), onlarý, Allah'a kulluk etmeye, O'ndan maðfiret dilemeye, O'na tevbe etmeye davet edince (bkz. Hûd, 11/61) onlarýn taklitçilik ve ge­lenekçilik yanlan galebe çalmýþ ve babalarýnýn taptýklarýndan vazgeçmeye­ceklerini ve Hz. Salih'in davetine karþý þüphe içinde olduklarýný söylemiþlerdir. " Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan (ince içimizde ümit beslenen biri­siydin. (Þimdi) babalarýmýzýn taptýklarýna tapmaktan bizi engelliyor mu­sun? Doðrusu biz, bizi kendisine çaðýrdýðýn þeyden ciddi bir þüphe içinde­yiz. (Salih) dedi ki: Ey kavmim! Eðer ben Rabbimden (verilen) apaçýk bir delil üzerinde isem ve O bana kendisinden bir rahmet (peygamberlik) ver­miþ ise, buna ne dersiniz? Bu durum karþýsýnda. O'na âsi olursam beni Al­lah'tan (O'nun azabýndan) kim korur? O zaman siz de bana ziyan vermek­ten fazla bir þey yapmazsýnýz. Ey Kavmim! Ýþte size mucize olarak Allah'ýn diþi devesi. Onu býrakýn, Allah'ýn arzýnda yesin (içsin) ona kötülük dokun­durmayýn; sonra sizi yakýn bir azap yakalar."[235]
Mevdûdî Hûd Sûresi 62. Âyeti þöyle tefsir eder: "Biz senin bilgine, aklý­na, ileri görüþüne, ciddiyetine ve muteber kiþiliðine bakarak büyük ve refah içinde bir Ýnsan olacaðýný ummaktaydýk. Büyük bir baþarý kazanacaðýný ve bu sayede bizim de diðer þube ve kabileler üzerinde egemen olmamýzý sað­layacak imkanlarý ele geçireceðimiz günleri bekliyorduk. Oysa'sen bizleri mahvedecek bir inancý, tevhid ve âhiret üzerine temellenmiþ bir inancý be­nimseyerek tüm hayallerimizi yýktýn." [236]
Semûd halký, kendilerine gönderilen peygamberi ve onun davetini ka­bul edip böyle bir ilâhî lütfa ve ihsana minnet besleyecekleri yerde nankör­lükte ýsrar ettiler. Kendi uðursuzluklarýnýn sebebini Salih (a.s) dan neþet et­tiðini iddia ettiler, iyilik yerine kötülükte yarýþtýlar. Kur'ân'ýn bu konudaki beyaný dikkat çekicidir. "Salih dedi ki: Ey kavmim! Ýyilik dururken niçin kö­tülüðe koþuyorsunuz? Allah'tan maðfiret dileseniz olmaz mý? Belki size merhamet edilir. Þöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uðursuzluða uðradýk. Salih: SÝze çöken uðursuzluk ( sebebi) Allah katýnda (yazýlý) dýr. Hayýr, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.." (Nemi, 27/48-50).
"Senin ve beraberindekilerin yüzünden uðursuzlandýk..." sözünün ne anlama geldiði konusunda Mevdûdî þu deðerlendirmeyi yapmaktadýr: "Se­nin bu hareketin bizim için uðursuz olduðu kanýtlanmýþ bulunuyor. Sen ve ashabýnýn, atalarýmýzýn dinine karþý geliþinizden beri hemen hemen her gün üzerimize bir ve birkaç uðursuzluk âdeta yaðýyor. Çünkü tanrýlarýmýz bu hareketinizden dolayý bize gazaplanmýþ bulunuyorlar. Bu sözün, diðer bir anlamý ise; halkýmýz arasýnda bölünmeleri yeniden canlandýrmýþtýr. Da­ha önce biz, tek bir dine mensup bütünleþmiþ bir toplum idik. Senin uðurkardeþi kardeþe düþürmüþ, oðulu babadan ayýrmýþtýr."[237] Onîarýn isyankar ve haddi aþan bir topluluk olduðunu þu âyet vurgula, maktadýr. "Onlar Rablerinin emrine karþý geldiler..." (Zâriyât, 51/45). Elrna-li'lýnm beyanýna göre onlar, Salih (a.s) in gönderilmesi ile verilen fýrsattan ,   istifade edemediler de Rablerinin emrinden kaçýnarak azgýnlýk ettiler.[238]   Rivayete göre, Salih (a.s) in kavmi, ondan mucize olarak, kayadan deve çýkarmasýný istemiþtir, Hz. Salih de onlardan iman edeceklerine dair soz al­dýktan sonra namaz kýlmýþ, Allah'a dua etmiþ ve mucize olarak büyük bir kayadan bir deve çýkmýþtýr. Sonra bu deve kendisi gibi büyükçe bir yavru '    doðurmuþtur. Fakat kavminin pek azý iman etmiþ, diðerleri küfürlerinde devam etmiþlerdir.[239]
Kur'ân, bu devenin fiziksel yapýsý ve nasýl vücuda geldiði hususunda bir þey söylememektedir. Ayrýca onun mucizeleri hakkýnda da mevcut hiçbir sahih hadiste de bir rivayet yoktur. Bu yüzden müfessirlerin, devenin doðu­þu vs. hakkýnda anlattýklarýna inanma zorunluluðu yoktur, kabul etmeyen de olabilir. Her ne olursa olsun Kur'ân kesin bildirir ki, o diþi deve, muci­zelerden bir mucizedir.[240]
Elmah'li, Salih (a.s) m durumunun, Hz. Muhammed (s.a.v) in duru­muna daha çok benzediðini belirtmektedir. Ayrýca onun getirdiði mucize­nin, diðer peygamberlerin getirdiði mucizelerden daha hayret verici oldu­ðunu söyler ve þu misalleri getirir. Ýsa (a.s), ölüyü diriltmiþtir. Fakat ölü, canlýlýðýn mekanýdýr. Demek ki o, Allah'ýn izniyle hayatý, mümkün olan bir yerde ispat etmiþtir. Musa fa.s) in da âsâsý ejderha olmuþtur. Demek ki, Al­lah Teâiâ bir odunda hayat ispat etmiþtir. Odun nebattýr. Nebatta hayvan-dakÝne benzer bir büyüme kuvveti vardýr. Bu diðerinden daha Ýlginçtir. Sa­lih (a.s) m elinde görülen mucize Ýse taþtan devenin çýkmasýdýr. Halbuki taþ cemaddir (cansýzdýr). Hayata da nemaya (büyümeye) da onda imkan yok­tur. Demek ki, bu daha hayret vericidir. Hz. Peygamber (s.a.v) in ise hep­sinden daha üstününü getirdi ki, o da semavî bir cisimde yaptýðý tasarruf­tur. Bu daha enteresan va daha belið ve devamlýdýr.[241]
Devenin onlara bir mucize olarak gönderilmesi ve bunun onlar için bir imtihan sebebi kýlýnmasýný Kur'ân þöyle ifade eder: "Gerçekten onlarý imti­han etmek için diþi deveyi gönderen biziz. Sen onlarý gözetle ve sabret. On­lara, suyun aralarýnda paylaþtýrýldýðýný haber ver. Her biri kendi içim sýra­sýnda gelsin." (Kamer, 54/27-28). Semûd kavminin Salih (a.s) dan peygamherliðine delil olarak mucize istediðini yukarýda belirtmiþtik. Onlarýn bu " ^ teei üzerine "Ýþte size Allah'ýn devesi" denilmiþtir (bkz. A'raf, 7/73) Bu d'si gevenin nereden ve nasýl çýktýðý yukarýda da belirttiðimiz gibi, Kur'an'da açýkça izah edilmiþ deðildir. Sadece, "Allah'ýn devesi" þeklinde bir mucize-njn verildiðinden bahsedilmektedir.
Onlara istedikleri deve verildi. Ancak bazý þartlar söz konusudur. Su al­dýklarý kaynaktan su içme hakký bir gün devenin, bir günde onlarýn olacak­tý (bkz. Þuarâ, 26/155). Deve onlarýn hakkýna, onlar da devenin hakkýna te­cavüz etmeyeceklerdi. Ayrýca onlar, deveye herhangi bir kötülük yapmaya­caklardý. Þayet bunlara dikkat etmedikleri takdirde baþlarýna elim ve þiddet­li bir azabýn geleceði bildirilmiþti.
Elmahlý'nm belirttiðine göre halk, kendi nöbetlerinde su alýyorlar, deve­nin nöbetinde ise onun sütünü saðýp içiyorlardý. Demek ki, bu devenin bir taraftan külfet, bir taraftan nimet olan ilginç özellikleri vardýr. Bir kere su nöbeti, bütün halkýn su nöbetine eþit bir gün iþgal ediyor, böylece onlarý tazyik eden bir imtihan oluyordu. Buna karþýlýk onlara çok süt veriyor ve bu yönüyle de hallerine geniþlik veren bir nimet oluyordu. Aliah için hakký gö­zetilerek bakýldýðý takdirde kendileri için pek büyük bir nimet olacak olan bu Allah devesi, gerektirdiði sýkýntý, zahmet ve taksim nizamý gibi iþ hü­kümleri ile haklarýnda bir nevi baský ifade eden bir imtihan ve deneme ol­duðu için, bu sýnýrlama ve sorumluluða dayanamadýlar. Bunun üzerine ar­kadaþlarýný çaðýrdýlar. Þehirlerindeki dokuz çetenin baþý olan ve Semûd'un kýzýlý (Uhaymir-i Semûd) denilen Kudar b. Sâlif Ý çaðýrdýlar. O da kalktý, si­lahýný ve cinayeti karþýlýðýnda alacaðýný aldý ve deveyi kesti, öldürdü.[242]
Þems Sûresinde bu durum þöyle anlatýlýr: "Semûd kavmi azgýnlýðý yü­zünden (Allah'ýn elçisini) yalanladý. Onlarýn en bedbahtý (deveyi kesmek için) atýldýðýnda Allah'ýn Resulü oniara: "Allah'ýn devesine ve onun su hak­kýna dokunmayýn" dedi. Ama onlar, onu yalanladýlar ve deveyi kestiler..."[243]
Deve kesme iþlemini bir kiþi yapmýþtý. Kamer Sûresi, 29. âyette deveyi bir kiþinin kestiði belirtilmekte ve "akr" kökünden gelen fýii tekil olarak bu­lunmaktadýr. Þuarâ, 157, Hûd, 65, A'raf, 77, Þems, 14. âyetlerde ise çoðul olarak "akarû" (kestiler) þeklinde geçmektedir. Bunda bir çeliþki yoktur. Zi­ra onlar, kendilerine mucize olarak verilen devenin öldürülmesine mani ol­madýlar. Dolayýsýyla iþlenen suça ortak oldular. Kamer Sûresi, 29. âyette "Ar­kadaþlarým çaðýrdýlar..." tabirinden, hepsinin bu zulme ortak ve bu planý beraberce uyguladýklarý anlaþýlmaktadýr. Bu yüzden neticede ilâhî ceza hep­sinin tepesine inivermiþtir. Zulme rýza zulümdür ve bý* zuime ortak olmak gibi bir vebali celbeder.
Kendilerine Allah tarafýndan verilen bir deveyi öldürmek ve peygam­berlerini inkar ve yalanlamak suretiyle nankör bir topluluk olduklarýný tes­cil ettirmiþlerdir. Nimeti takdir edememek, üstelik mucize olarak bir imti­han saiki ile verilen deveyi öldürmek, onlarýn büyük bir nankörlük ve zu­lüm içinde olduðunu göstermektedir. [244]


[213] Elmahiý, a.g.e., IV, 2796
[214] Fuad Abdu'1-Bakî, a.g.e., s.160
[215] Kur'ân-ý Kerim, A'raf, 7//2; Hûd, 11/61; Nemi, 27/45
[216] Bkz. Mevdûciî, Terhimü'I-Kur'ân, II, 55
[217] tbn Kesir, a.g.e.. III, 434; Elmali'li, a.g.e., IV, 2796; Mevdûdî, a.g.e., II, 55
[218] Mevdýýdî, a.g.e., II, 55
[219] tbn Kesir, a.g.e., III, 435; Mevdûdî. a.g.e., II, 55-56
[220] Bkz. Yýldýrým, Celal, a.g.e., IX, 4405
[221] Beydâvî, a.g.e., II, 586; Hâzin, a.g.e., II, 586
[222] Bkz. Ahmet Lütfý Kazancý, a.g.e., 1,150
[223] Özek, Ali ve Arkadaþlarý, a.g.e., A'raf, 74. âyetin Ýzahý
[224] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 352-353.
[225] Bkz. Râzi, a.g.e., XIV, 133
[226] Bkz. Seyyid Kutup, a.g.e., III, 1313
[227] Bkz. Elmalýh, a.g.e., V, 3071-3072
[228] Kur'ân-ý Kerim, Þuarâ, 26/ 141-149
[229] Mevdûdî, a.g.e., IV, 53
[230] Mevdûdî, a.g.e., IV, 54
[231] Kur'ân-ý Kerim, Þuarâ, 26/155
[232] A'raf, 7/73
[233] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 353-356.
[234] Kur'ân-ý Kerim, Þuarâ, 26/153-156
[235] Kur'ân-ý Kerim, Hûd, 11/62-64
[236] Mevdûdi, a.g.e., II, 406
[237] Bkz. Mevdûdî, a.g.e., IV, 122-123
[238] Elmahlý, a.g.e., VI, 4540
[239] Bkz. Özek, Ali ve Arkadaþlarý, a.g.e., Hûd, 64. âyetin izahý
[240] Bkz. Mevdûdî, a.g.e., II, 56
[241] Bkz. Râzi, a.g.e., XXIX, 47-48; Elmalýh, a.g.e., VII, 4644
[242] Bkz. Elmalýlý, a.g.e., VII, 4647-4648
[243] Kur'ân-ý Kerim, Þems, 91/11-14
[244] Kerim Buladý, Kur’an’da Nankörlük Kavramý, Pýnar Yayýnlarý: 356-360.

Ynt: Hz Salih ve Kavmi By: Kaan8/B Date: 27 Nisan 2015, 19:59:34
Mevdûdî'nin belirttiðine göre, buranýn baþkenti Medine-Tebûk Demir yolu üzerinde bir istasyon olan Medâini-Salih idi. Eski ismi Hicr'dir. Bu kavmin tepe ve yamaçlarda oyduklarý taþ evler, bugün bile büyük bir alana yayýlmýþ haldedir. Bu ölü þehre þöyle üstünkörü bakýldýðýnda, nüfusunun o zamanlar yaklaþýk beþyüzbin civarýnda olduðu tahmin edilmektedir

radyobeyan