Manevi Yolculuk Halleri By: reyyan Date: 17 Eylül 2011, 07:40:53
Manevi Yolculuk Halleri
Mayýs 2007 101.SAYI
Mübarek EROL kaleme aldý, BAÞYAZI bölümünde yayýnlandý.
Ýnsan bir yolcudur. Rabbinden gelip yine O’na dönen, yolda bazen takýlýp düþen, bazen de kanatlanýp uçarcasýna yol alan yolcu. Altýnda, dizgini saðlam tutulmazsa sahibini hangi uçuruma, çýkmaza götüreceði belli olmayan bir bineði vardýr: Nefs... Ve bir de onu her lahza yolundan saptýrmaya hazýr en tehlikeli,en sahtekâr ve en acýmasýz kýlavuz: Þeytan...
Bunca tehlikelerle dolu yolun ve yolculuðun farkýnda olan insandýr mümin. Elinde vahiy pusulasý, önünde rehberlerin en güzelive bir kafi lededir. Kafilenin baþýnda ise, o en güzel rehberin veraset makamý tacýný taþýyan bir kýlavuz. Alemlerin Rabbi’nin bahþettiði kulluk ve halifelik sýfatýna yaraþýr bir yolculukla, yine O’na ulaþtýracak kutsî yolda, yine O’na yürüyen kutlu bir kafile...
Yolculuðu bu kadar güzel ve nezih kýlan elbette þu düsturdur: Maddi yolculuklarda olduðu gibi manevi yolculukta da ancak iþin ehli hakiki bir rehber nezaretinde bulunmak yolu kolaylaþtýrýr, menzile, hedefe ulaþmayý mümkün kýlar.
Bilinir ki bu alem madde ve manadan müteþekkildir, iki yönlü yaratýlmýþtýr. “Eþref-i mahluk” yani yaratýlmýþlarýn en üstünü olarak yaratýlan insan ise bu iki alemi görüp duyabilecek ve hatta her ikisinde de yaþayabilecek mahiyette yaratýlmýþtýr. O çok güvendiðimiz beþ duyumuz, kýymetli organlarýmýz ne yazýk ki maddi alemle sýnýrlýdýr; mana alemini göremez, gösteremez, duyuramaz. O manevi alem manevi duyular ister; manevi göz, manevi kulak… Onlarla manevi alemler seyredilir, duyulur.
Bu iki alemle iç içe ömür defterini dürerken halden hale gireriz. Kimi hallerin de ardýna düþeriz, eðitiliriz. Ýnsan için çok çeþitli eðitimlerden bahsetmek mümkündür. Ama öyle bir eðitim var ki, eðitim deyince asýl bunu anlamak gerekir, bunun yoluna düþmek gerekir. Bu, “insanlýk eðitimi”dir. Ya da “kulluk eðitimi” diyebiliriz ki, ikisi nihaî manada ayný kapýya çýkar. Bütün eðitim çeþitleri bu yüce eðitimle irtibatý nispetinde yücelir, kýymet kazanýr.
Evet; yaradýlýþ gayesi Allah’ý tanýmak, bilmek ve O’na kulluk olan insanýn her türlü eðitiminin bu gayeye matuf olmasý zaruridir. Öyledir; çünkü Rabbimiz, ayet-i celilede “Ben insanlarý ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattým.” buyuruyor.
Ýnsanýn varlýk alemine gelmesinde maksat mademki Rabbini bilmek, O’na kul olmaktýr; o halde bu bilgiyi edinme ve hayata geçirme eðitimini de almasý gerekir. Bu “seyr u sülûk”tur. Bu eðitim insana Rabbini ve O’na giden yollarý tanýtacak, O’na yakýnlýk, dostluk ve rýza yolunu açacaktýr. Yani baþta söylediðimiz kutsî yolculuk gerçekleþmiþ olacak. Buna “Hak yolculuðu” veya “gönül yolculuðu” adý da verilebilir. Çünkü bu eðitim gönül ile alýnýr, gönül ile yaþanýr,gönül ile tadýlýr. Fahr-i Alem s.a.v. Efendimiz’in “Her insanýn gönlünden Allah’a bir yol gider.” beyaný güzergâhtakivasýtayý ne güzel ifade buyurmuþtur.
Bu eðitimle hangi ilim ilgilenir? Yolunu yordamýný kim açýklar? Tasavvuf elbette… O halde insana Rabbine kul olmayý öðreten, kalbine O’nun muhabbetini ilka eden bu ilim ne güzel bir ilimdir.Ve bu devirde ona ihtiyaç yok demek ne büyük gafl ettir. O her yerde, her zamanda zaruridir, zira Kur’an-ý Hakim onun hedefi ile mümini mükellef kýlmakta, Fahr-i Alem s.a.v. Efendimiz buna davet etmektedir.
Bu kulluk eðitiminin yerine, okuluna gelince: Hz. Mevlânalarýn, Yunuslarýn, Hacý Bayram Velîlerin, Þah-ý Nakþîbendilerin, Seyyid Abdülkadir Geylanîlerin yetiþtiði, ham iken piþtiði, mana þerbetini dost elinden içtiði mübarek ocaklardýr. (Cenab-ý Mevlâ cümlesinin sýrrýný mukaddes kýlsýn.)
Bu eðitim mümin için vazgeçilmez bir eðitimdir dedik. Âkil ba-lið olmakla baþlar, maksuda vuslatla sonuçlanýr. Bu eðitimin baþ-langýcý bir bakýma ta Elest Bezmi’ne dayanýr. O zaman Rabbimiz ruhlarýmýza “Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?” buyurmuþtu. Onlar da: “Evet; sen elbette bizim rabbimizsin...” diye cevap vermiþlerdi. “Sen bizim rabbimizsin.” Yani biz senin kullarýnýz. Ýþte kulun ilk eðitimi böyle baþladý. Ruhlarýmýz rabbini tanýdý, bildi, tasdik etti.
Bu içinde bulunduðumuz aleme gelince, iþte o günkü eðitimin bugün imtihanýný veriyoruz. Bir taraftan ilâhi vahiyle ve mübarek elçilerle o ezeli bilgimizi tazeliyor, ondan neler hatýrlayabiliyor-sak onu yazýyor, onu söylüyoruz. Bu yolculuk, bu seyr u sülûk, bu imtihandan yüz akýyla çýkma gayretimiz bizim.
Allah Tealâ’ya yaklaþmak, mekân olarak ve yer ölçüleriyle deðil, kalp ve ruhladýr. Bu hal hadis-i þeriflerde temsilen maddi ölçü-lerle anlatýlýr. Hadis-i þeriflerde zikredilen Allah’a hicret, nefsi terbiye edip haramlardan kaçýnmak, kalbi zikirle diriltmek, O’nu sevmek ve yüksek bir yakîn elde etmek, hep bu manevi yolcu-luðun amelleri ve neticeleridir. Bu yolculukta Mülk Alemi’nden Melekût Alemi’ne; ilme’l-yakînden ayne’l-yakîn ve hakka’l-yakîn mertebesine; kötü huylarý terk ederek iyi huylarla süslenmeye; gafletten zikre; gafil, fâsýk ve katýlaþmýþ bir kalpten, uyanýk sað-lam ve Rabbi ile ünsiyetle huzur bulmuþ bir kalbe geçiþ yapýlýr.
En basit mesleki eðitimlerde bile bir öðretmene, üstada, eðit-mene ihtiyaç duyulur da, Allah’a kul olma, O’na vasýl olup, ke-malât bulma gibi büyük bir davada öðretmene ihtiyaç olmaz mý? Ýnsanýn kendisi hakkýnda bile cehaleti açýkken Rabbini taný-mada, O’nun sýr ve tecellisini kavramada yalnýz ve rehbersiz ol-mak kadar acizlik ve nasipsizlik olamaz. Ýþte bu kulluk eðitimi, bu seyr u sülûk o yollarý geçmiþ yetkin ve yetkinleþtirici bir insanýn rehberliðinde yapýlýr. Fahr-i Alem s.a.v. Efendimiz de Cebrail a.s.’a uyarak bunu bizzat örnekleyerek göstermiþtir.
21. asýr da olsa 51. asýr da olsa bu eðitime ihtiyaç asla yok olma-yacak, aksine zaman geçtikçe daha da artacaktýr. Ýþin erbabý, bu eðitimde rehberin alim, arif, müttaki, kâmil ve ilâhi iþaretle irþada ehil ve izin verilmiþ olmasý þartlarýný taþýmasý gerektiðini önemle iþaret ederler. Diðer taraftan insanýn kendi baþýna veya ehil ol-mayan rehberle bu süreci tamamlamasýnýn imkansýz denecek kadar zor olduðunu da belirtirler.
Bu mukaddes yolun yolcusunun dikkat edeceði belli baþlý önemli hususlara gelince:
“Sâlik” ya da yolcunun, öncelikle kendisinin yardýma muhtaç; mürþidinin de bu iþte ehil olduðuna kesin kanaat sahibi olma-sý gerekir. Kâmil mürþit manevi terbiyesine aldýðý müridin kal-bindeki samimiyetine önem verir. Mürþit müridin acý ve tatlý hallerinde, dar ve sýkýntýlý anlarýnda, en yakýnlarý tarafýndan horlandýðýnda, hatta eðitimin bir gereði olarak kendisinin sert davrandýðýnda nasýl tavýr takýndýðýna bakar. O kiþinin Fahr-i Alem s.a.v.’in çektiði sýkýntýlardan bir nebzecik tattýðýnda ne yaptýðýný görmek ister. Bu ölçme ve tanýma servet ve bol nimet hallerinde de devam eder.
Bu mukaddes yolun yolcusu dünyanýn en zengini de olsa, mür-þid-i kâmildeki bilgi ve ilâhi muhabbetin fakiri olduðunu, ona muhtaç bulunduðunu bilmeli, kurtuluþ reçetem onun elindedir, diye itimat etmelidir. Ýyi ve kötü her halde girdiði hak yola inan-cýný ve mürþidine baðlýlýðýný muhafaza ederse saðlam adýmlarla ilerler. Bu durumda o mürþidine teslim olmuþ, mürþidi de ona itimat saðlamýþ olur.
Kalbinde dünya sevgisi, kibir, haset, riya, gaflet, makam hýrsý, iha-net gibi þeytanî özellikler bulunan kimse, Allah yolunda bir rab-banî alimin, bir mürþid-i kâmilin elinden tuttuðu zaman, önce kalbinin bu kötülüklerden temizlenmesi hedeflenir. Zira ilâhi huzurda kabul görmek ve Mevlâ tarafýndan sevilmek, kalbin bütün kötülüklerden tamamen temizlenmesine baðlýdýr. Sonra güzel ahlâk ile donatýlmak gelir. Manevi seyir, sefer ve ilâhi hu-zurda kabul görmek ancak bundan sonra olur.
Böyle bir hedefe yönelen hak yolcusunu Ýmam Gazalî rh.a. þöyle uyarýr: “Uzuvlarýný günahlardan, nefsini alýþtýðý boþ adet ve iþler-den, kalbini karanlýk ve katýlýktan, sýrrýný kirlerden, ruhunu hissî perdelerden, aklýný hayalî ve boþ düþüncelerden arýndýrmadýkça, Allah’ýn huzuruna kavuþamazsýn.”
Bu mübarek yolda kalbin temizlenmesi için en tesirli ilaç, mür-þid-i kâmilin nazarý ve onun nezareti altýnda yapýlan zikirdir. Bu yolun ehil eðiticileri, arifler, kalbi ve bütün vücudu saracak zikrin en önemli ilaç olduðunu belirtirler. Gafletten uzak yapýlan zikir, zikreden kimseyi Rabbine yaklaþtýrýr. Ayrýca kulun göklerde anýl-masýný ve melekler tarafýndan tanýnmasýný da saðlar.
Rabbimiz bizleri hakikati idrak ederek Hakk’a ulaþmak için Hak dostu bir kâmilin eðitiminde Hak yoluna revan olan hakikat yol-cularýndan eylesin –âmin.
Cenab-ý Mevlâ’ya emanet olun.