Bir Ders Takririnden Notlar By: imam hatiplim Date: 01 Temmuz 2009, 14:21:14
HÜDAYÝ ÝKLÝMÝNDEN
FEYÝZ ÞEBNEMLERÝ
Derleyen: Ayþe Þeker
BÝR DERS TAKRÝRÝNDEN NOTLAR
“Sizi, sadece boþ yere (abes) yarattýðýmýzý
ve sizin hakikaten huzurumuza geri
getirilmeyeceðinizi mi sandýnýz?”
(Müminun, 115)
Allâh’ýn Rahmetinin Eserleri
Ýnsan, Kuran’la insanlýk izzet ve þerefine kavuþur; ahsen-i takvim sýrrýndan nasib alýr. Cenab-ý Hakk, bir sûrenin adýný “Rahman” olarak bildirmiþtir. Bu isim, bizlere Rabbimizin engin merhamet ve þefkatini ifade eder. O’nun en büyük rahmeti ise, Kur’an’ý öðretmesi ve insaný “Kur’an” ve “Beyan”la mücehhez kýlmasýdýr.
Sûrenin devamýnda, Güneþ ve ayýn bir hesapla hareket ettiði insan idrâkine sunulmaktadýr. Binlerce yýldýr, milyarlarca kilo aðýrlýðýndaki bu muazzam cisimler, boþlukta dönmekte, saniye þaþmadan hareketlerini devam ettirmektedirler. Ýnsanoðlu ise çevresine dikkatle bakmadýðý, üzerinde tefekkür etmediði zaman bu mükemmel ve muhteþem nizamý tabii ve basit bir iþ zannedebilmektedir. Mesela, sabahlarý güneþin bir saat erken mi doðacaðýný, akþam ise bir iki dakika geç batýp batmayacaðýný hiç düþünmüyoruz. Hele gökyüzünde bir trafik kazasý olmasý, ayýn ve güneþin dengelerini kaybetmesi ihtimalleri hayâlimizden bile geçmiyor. Ýnsanýn kudret ve programýnýn dýþýnda olan bu ilâhî intizam, zerre miktarý þaþmadan devam ediyor.
Kudret-i Ýlahiyye
Kainatta zerreden küreye her þey, Cenab-ý Hakk’ýn azamet ve kudretinin þahitliði içindedir. Her þeyde ilâhi sanat ve kudret akýþlarý, her an tecelli hâlindedir.
Kur’an-ý Kerim sayýsýz ayetlerinde, kainattaki nakýþlarý, yaðmurun meydana geliþini, topraktan bitkilerin çýkýþýný, insaný ve bütün mahlukatýn fâniliðini, insanýn uykuya dalýþýný ve bunun ölüme bir misal olduðunu ve kabirden dirilmeye benzeyen sabah kalkýþýný zikr ederek daima tefekküre davet eder. Her ayet, bizleri hayretten hayrete sevk eder.
Cenâb-ý Hakk, Vakýa suresinde “yýldýzýn doðduðu ve öldüðü yere” yemin ediyor. Kur’an’ýn azametine bakýn. 1400 sene evvelki insanýn mantýðý ile yýldýz doðar veya ölür mü?
Bu gün gökyüzünde “kara ve beyaz delikler” denilen boþluklar keþfedilmiþtir. Beyaz delikten, mesela, futbol topu büyüklüðünde bir cisim aniden çýkmaktadýr. Fezaya (uzay boþluðuna) atýlmakta ve ani bir geliþmeyle gövdesinin trilyon katý büyümektedir. Astronomi alimleri bunu, günümüz teknik imkanlarýyla ancak tesbit edebilmiþlerdir.
Uzaya atýldýktan sonra meydana gelen bu geniþleme, Cenâb-ý Hakk’ýn iþaret buyurduðu, “alemin her an geniþlemekte olduðunun” delillerindendir. Ýþte yýldýzýn doðumhânesi...
Cenab-ý Hakk “bekâ” sýfatýný, sadece kendine ayýrmýþtýr. Semada, hesaba gelmez sayýda yýldýz, her an ölmektedir. Yýldýzlardan küçük bir tanesi olan güneþ de, enerjisi bittikten sonra ölecek! Tekvir suresinin ilk ayetlerinde, “Güneþ katlanýp dürüldüðünde, yýldýzlar kararýp döküldüðünde” buyurularak bu zaman haber verilmiþtir.
Bu misaller, zikredilen ayetlerin sahibi ile bu kainatýn sahibinin “bir” olduðunun en güzel delilleridir.
Basettiðimiz gibi her ömrü biten yýldýz bir kara deliðin önüne gelmekte, sýkýþýp bir futbol topu büyüklüðünde orada kaybolmaktadýr. Oradan ötesi nedir? “Aman ya Rabbi!” deyip, secdeye kapanmaktan baþka çare yoktur.
Soluduðumuz havada her an milyonlarca toz yüzüyor. Ýlahi saltanat yanýnda, içinde yaþadýðýmýz bu dünya, milyonlarca tozdan biri gibidir. Coðrafyada okuduðumuz daðlar, denizler, okyanuslar, çöller, dünyanýn ortasýndaki ateþ denizi maðma, denizde yaþayan mahlukat, havada yaþayanlar, karada yaþayanlarýn binbir türlüsü ve netice olarak, bütün insanlar o tozun içindedir.
Ýbret ve Hikmet Cümbüþü
Kainât; ibret, hikmet ve harikalar cümbüþüdür. Hiçbir þey abes, sebepsiz yaratýlmamýþtýr. Kalp gözüyle bakabilirsek, bu kainat harikulâde ve göz kamaþtýrýcýdýr.
Ýnsan, þafak vakti baþýný kaldýrýp doðan güneþe doðru þöyle bir bakmalýdýr. Ufukta çizilen rengarenk ve çeþit çeþit tablolarý görmelidir. Bir ressamýn tablosuna hayran kalýr, onu takdir etmekten kendimizi alamayýz. Hal böyleyken þu kainatýn ilahi sanatkarýnýn, yani Rabbimizin gözümüzün önünde çizdiði kainat tablosunda, oynattýðý ilahi kudret fýrçalar ve rengarenk nakýþlar, gören bir göz ve duyan bir kalp için ne kadar ibretlidir.
Bir laleye, bir menekþeye bakýn! Bu renkleri, acaba kara topraðýn neresinden buldular? Ya o kýrmýzý dut? Güneþin ýþýðýnda oynaþan þu çiçeðin mavisi, pembesi... Ve saymakla bitmeyecek diðer güzellikler... Duygu derinliðine sahip bir kalp için her yer harikalar sergisi... Bir çiçeðin iþvesine, arý ve kelebeðin raksýna, pervanenin yanýþýna, bülbülün feryadýna bir de dönüp kendimize bakalým. Bütün hepsi, bütün güzellikler, güzeller güzeli Rabbimizin cemâlinin hüsnünden sýzan bir akis kýrýntýsýndan ibarettir.
Þu kainatý ibretle seyre çýkan gözler, hayret nazarýyla geri dönmeye mahkumdur. Yazýk ki, akýl, iz’an ve mantýk çoðu zaman bu harikalarýn önünden körebe oynar gibi hisse almaksýzýn geçip gider!..
Bastýðýmýz toprak üzerinden, kimbilir, Hazret-i Adem’den beri kaç kiþi geldi geçti? Sanki üst üste sýkýþtýrýlmýþ milyonlarca gölge!.. Bu gün onlar nerede? Biz de yakýn bir gelecekte onlara dahil olmayacak ve o gölgelere katýlmayacak mýyýz?
Vücudumuzda her an kaç bin hücre doðuyor ve kaç bin hücre ölüyor? Sanki bir tarafýmýz doðum evi, diðer tarafýmýz mezarlýk!..
Bu ilahi cümbüþ, her haliyle her anýmýzý kuþatmasýna raðmen, kalbler nefis engeliyle perdeli olduðundan mahrumiyet içerisindeyiz. Kainat sayfalarýndaki esrar ve hikmetten hissedar olmak için gönül aleminde derinleþmeli ve gerçek dostluðu yaþamaya muvaffak olanlarýn, Mevlânâlarýn, Yunuslarýn iklimine bürünmeliyiz. Onlar kainatý bir kitap gibi okumuþ ve ilahi sanatkara mest olarak cesetten ayrýlma anýna “þeb-i arus:düðün gecesi” demiþlerdir.
Kâinatta Abes yoktur!
Allah her varlýðý belli bir maksat için yaratmýþtýr. Bu alemde hikmetsiz yaratýlmýþ hiçbir varlýk yoktur. Gücümüz, bu hikmetleri çözmekten acizdir. Sayýlabilecek sonsuz misallerden, kendimize ait bir misale dikkatleri çekmek isteriz:
Mesela, mahlukatýn bütün “diþilerine”, kendi cinsinin bir eþini vücuda getirme vazifesi yüklediði için, vücud yapýsý da ona göre verilmiþtir. Bu, sadece bedenî husûsiyetlerde deðil rûhî hasletlerde de böyledir. Mesela kadýn bir çocuðu besleyip büyütecek, acziyet safhasýnda çocuðu koruyacaktýr. Ýþte bu vasýflar Allah tarafýndan kadýna müsait bir ruh yapýsý ile verilmiþtir. Kadýn o vazifeyi îfa edecek vasýftadýr. Bir anne-baba uyurken çocuk aðlasa, baba duymaz; duysa da bazen sinirlenebilir. “Yarýn iþe gideceðim, sustur þu çocuðu” diyebilir. Sanki o çocuk baþkasýnýnmýþ gibi… Halbuki ne kadar anneninse, o kadar babanýndýr. Ama anne kalkar, tiksinmeden çocuðun altýný temizler, emzirir. Çünkü halet-i ruhiyyesi ve yapýsý bunu icab ettirir. Ýþte bu hassas yapýyý ona kim vermiþtir? Kainatta her þey duyan kalbler için, iç içe sonsuza doðru ibretler ve hikmetler, sýrlar meþheridir.
Âyetlerin Muhâtabý: Ýnsan
Kur’an-ý Kerim insana inmiþtir. Onu istikametlendirmek için daima “insane insane” diye ona hitap eder. Ve sýk sýk onun maddi yapýsýna atýfta bulunur. Ayet-i kerimede:
“Ýnsan görmez mi ki biz onu bir damla sudan yarattýk. Bir de bakýyorsun ki apaçýk düþman kesilmiþ” (Yasin, 77) âyetiyle insanýn maddî yapýsý hatýrlatýlýr. Gözyaþý gibi kýymetli bir sudan deðil de, bir necâsetten meydana gelmesine dikkat çekilir. Bu þekilde insanýn enaniyeti, gurur ve kibrinin kýrýlmasý murad edilir.
Yine beklemiþ bir insan ölüsünün kokusu çok aðýr ve tiksindiricidir. Hayvanlar insan kadar yýkanmamasýna raðmen, yýkanmayan bir insan gibi cesetleri kokmaz. Maddi bakýmdan ise fil, aslan vs. gibi mahlukat, ceset kuvveti yönünden insandan daha üstündür. Bir tavuz kuþu bir kuðu belki insandan daha zariftir. Demek ki, insaný kýymetli kýlan cesedi deðil, onun asli yönü olan ruhudur.
Nitekim bu gerçeðe istinâden âyet-i kerîmede buyurulur:
“Biz hakikaten insanoðlunu mükerrem (þan ve þeref) sahibi kýldýk. Onlarý (çeþitli nakil vasýtalarýyla) taþýdýk. Kendilerine çeþitli rýzýklar verdik. Yine onlarý yarattýklarýmýzýn pek çoðundan üstün kýldýk.” (Ýsra, 70)
Cenab-ý Hakk insaný kendine halîfe kýlmýþ, ona günahsýz melekleri secde ettirmiþtir. Bütün bu ikrama karþý da insana, Rabbini tanýyýp sadece ona kulluk etmesini emretmiþtir. Cenab-ý Hak, Kur’an’a “Oku!” emriyle baþlar. Bu emir, Kur’ân’ýn yaný sýra, insanýn kendisini, kainatý, zerreden küreye her þeyi okumasýný ihtiva eder. Tabii ki bu okuma ancak seviye bulmuþ bir kalple olur.
Kur’ân okurken ayný zamanda kendimize, kendimizden kainata, kainattan da esma ve sýfatý ile rabbimize ulaþmalýyýz.
radyobeyan