> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Bir Ders Takririnden Notlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Ders Takririnden Notlar  (Okunma Sayısı 1068 defa)
01 Temmuz 2009, 14:21:14
imam hatiplim

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 363


« : 01 Temmuz 2009, 14:21:14 »



HÜDAYİ İKLİMİNDEN
FEYİZ ŞEBNEMLERİ
Derleyen: Ayşe Şeker


BİR DERS TAKRİRİNDEN NOTLAR

“Sizi, sadece boş yere (abes) yarattığımızı
ve sizin hakikaten huzurumuza geri
getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”
(Müminun, 115)


Allâh’ın Rahmetinin Eserleri
İnsan, Kuran’la insanlık izzet ve şerefine kavuşur; ahsen-i takvim sırrından nasib alır. Cenab-ı Hakk, bir sûrenin adını “Rahman” olarak bildirmiştir. Bu isim, bizlere Rabbimizin engin merhamet ve şefkatini ifade eder. O’nun en büyük rahmeti ise, Kur’an’ı öğretmesi ve insanı “Kur’an” ve “Beyan”la mücehhez kılmasıdır.
Sûrenin devamında, Güneş ve ayın bir hesapla hareket ettiği insan idrâkine sunulmaktadır. Binlerce yıldır, milyarlarca kilo ağırlığındaki bu muazzam cisimler, boşlukta dönmekte, saniye şaşmadan hareketlerini devam ettirmektedirler. İnsanoğlu ise çevresine dikkatle bakmadığı, üzerinde tefekkür etmediği zaman bu mükemmel ve muhteşem nizamı tabii ve basit bir iş zannedebilmektedir. Mesela, sabahları güneşin bir saat erken mi doğacağını, akşam ise bir iki dakika geç batıp batmayacağını hiç düşünmüyoruz. Hele gökyüzünde bir trafik kazası olması, ayın ve güneşin dengelerini kaybetmesi ihtimalleri hayâlimizden bile geçmiyor. İnsanın kudret ve programının dışında olan bu ilâhî intizam, zerre miktarı şaşmadan devam ediyor.

Kudret-i İlahiyye
Kainatta zerreden küreye her şey, Cenab-ı Hakk’ın azamet ve kudretinin şahitliği içindedir. Her şeyde ilâhi sanat ve kudret akışları, her an tecelli hâlindedir.
Kur’an-ı Kerim sayısız ayetlerinde, kainattaki nakışları, yağmurun meydana gelişini, topraktan bitkilerin çıkışını, insanı ve bütün mahlukatın fâniliğini, insanın uykuya dalışını ve bunun ölüme bir misal olduğunu ve kabirden dirilmeye benzeyen sabah kalkışını zikr ederek daima tefekküre davet eder. Her ayet, bizleri hayretten hayrete sevk eder.
Cenâb-ı Hakk, Vakıa suresinde “yıldızın doğduğu ve öldüğü yere” yemin ediyor. Kur’an’ın azametine bakın. 1400 sene evvelki insanın mantığı ile yıldız doğar veya ölür mü?
Bu gün gökyüzünde “kara ve beyaz delikler” denilen boşluklar keşfedilmiştir. Beyaz delikten, mesela, futbol topu büyüklüğünde bir cisim aniden çıkmaktadır. Fezaya (uzay boşluğuna) atılmakta ve ani bir gelişmeyle gövdesinin trilyon katı büyümektedir. Astronomi alimleri bunu, günümüz teknik imkanlarıyla ancak tesbit edebilmişlerdir.
Uzaya atıldıktan sonra meydana gelen bu genişleme, Cenâb-ı Hakk’ın işaret buyurduğu, “alemin her an genişlemekte olduğunun” delillerindendir. İşte yıldızın doğumhânesi...
Cenab-ı Hakk “bekâ” sıfatını, sadece kendine ayırmıştır. Semada, hesaba gelmez sayıda yıldız, her an ölmektedir. Yıldızlardan küçük bir tanesi olan güneş de, enerjisi bittikten sonra ölecek! Tekvir suresinin ilk ayetlerinde, “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar kararıp döküldüğünde” buyurularak bu zaman haber verilmiştir.
Bu misaller, zikredilen ayetlerin sahibi ile bu kainatın sahibinin “bir” olduğunun en güzel delilleridir.
Basettiğimiz gibi her ömrü biten yıldız bir kara deliğin önüne gelmekte, sıkışıp bir futbol topu büyüklüğünde orada kaybolmaktadır. Oradan ötesi nedir? “Aman ya Rabbi!” deyip, secdeye kapanmaktan başka çare yoktur.
Soluduğumuz havada her an milyonlarca toz yüzüyor. İlahi saltanat yanında, içinde yaşadığımız bu dünya, milyonlarca tozdan biri gibidir. Coğrafyada okuduğumuz dağlar, denizler, okyanuslar, çöller, dünyanın ortasındaki ateş denizi mağma, denizde yaşayan mahlukat, havada yaşayanlar, karada yaşayanların binbir türlüsü ve netice olarak, bütün insanlar o tozun içindedir.

İbret ve Hikmet Cümbüşü
Kainât; ibret, hikmet ve harikalar cümbüşüdür. Hiçbir şey abes, sebepsiz yaratılmamıştır. Kalp gözüyle bakabilirsek, bu kainat harikulâde ve göz kamaştırıcıdır.
İnsan, şafak vakti başını kaldırıp doğan güneşe doğru şöyle bir bakmalıdır. Ufukta çizilen rengarenk ve çeşit çeşit tabloları görmelidir. Bir ressamın tablosuna hayran kalır, onu takdir etmekten kendimizi alamayız. Hal böyleyken şu kainatın ilahi sanatkarının, yani Rabbimizin gözümüzün önünde çizdiği kainat tablosunda, oynattığı ilahi kudret fırçalar ve rengarenk nakışlar, gören bir göz ve duyan bir kalp için ne kadar ibretlidir.
Bir laleye, bir menekşeye bakın! Bu renkleri, acaba kara toprağın neresinden buldular? Ya o kırmızı dut? Güneşin ışığında oynaşan şu çiçeğin mavisi, pembesi... Ve saymakla bitmeyecek diğer güzellikler... Duygu derinliğine sahip bir kalp için her yer harikalar sergisi... Bir çiçeğin işvesine, arı ve kelebeğin raksına, pervanenin yanışına, bülbülün feryadına bir de dönüp kendimize bakalım. Bütün hepsi, bütün güzellikler, güzeller güzeli Rabbimizin cemâlinin hüsnünden sızan bir akis kırıntısından ibarettir.
Şu kainatı ibretle seyre çıkan gözler, hayret nazarıyla geri dönmeye mahkumdur. Yazık ki, akıl, iz’an ve mantık çoğu zaman bu harikaların önünden körebe oynar gibi hisse almaksızın geçip gider!..
Bastığımız toprak üzerinden, kimbilir, Hazret-i Adem’den beri kaç kişi geldi geçti? Sanki üst üste sıkıştırılmış milyonlarca gölge!.. Bu gün onlar nerede? Biz de yakın bir gelecekte onlara dahil olmayacak ve o gölgelere katılmayacak mıyız?
Vücudumuzda her an kaç bin hücre doğuyor ve kaç bin hücre ölüyor? Sanki bir tarafımız doğum evi, diğer tarafımız mezarlık!..
Bu ilahi cümbüş, her haliyle her anımızı kuşatmasına rağmen, kalbler nefis engeliyle perdeli olduğundan mahrumiyet içerisindeyiz. Kainat sayfalarındaki esrar ve hikmetten hissedar olmak için gönül aleminde derinleşmeli ve gerçek dostluğu yaşamaya muvaffak olanların, Mevlânâların, Yunusların iklimine bürünmeliyiz. Onlar kainatı bir kitap gibi okumuş ve ilahi sanatkara mest olarak cesetten ayrılma anına “şeb-i arus:düğün gecesi” demişlerdir.

Kâinatta Abes yoktur!
Allah her varlığı belli bir maksat için yaratmıştır. Bu alemde hikmetsiz yaratılmış hiçbir varlık yoktur. Gücümüz, bu hikmetleri çözmekten acizdir. Sayılabilecek sonsuz misallerden, kendimize ait bir misale dikkatleri çekmek isteriz:
Mesela, mahlukatın bütün “dişilerine”, kendi cinsinin bir eşini vücuda getirme vazifesi yüklediği için, vücud yapısı da ona göre verilmiştir. Bu, sadece bedenî husûsiyetlerde değil rûhî hasletlerde de böyledir. Mesela kadın bir çocuğu besleyip büyütecek, acziyet safhasında çocuğu koruyacaktır. İşte bu vasıflar Allah tarafından kadına müsait bir ruh yapısı ile verilmiştir. Kadın o vazifeyi îfa edecek vasıftadır. Bir anne-baba uyurken çocuk ağlasa, baba duymaz; duysa da bazen sinirlenebilir. “Yarın işe gideceğim, sustur şu çocuğu” diyebilir. Sanki o çocuk başkasınınmış gibi… Halbuki ne kadar anneninse, o kadar babanındır. Ama anne kalkar, tiksinmeden çocuğun altını temizler, emzirir. Çünkü halet-i ruhiyyesi ve yapısı bunu icab ettirir. İşte bu hassas yapıyı ona kim vermiştir? Kainatta her şey duyan kalbler için, iç içe sonsuza doğru ibretler ve hikmetler, sırlar meşheridir.

Âyetlerin Muhâtabı: İnsan
Kur’an-ı Kerim insana inmiştir. Onu istikametlendirmek için daima “insane insane” diye ona hitap eder. Ve sık sık onun maddi yapısına atıfta bulunur. Ayet-i kerimede:
“İnsan görmez mi ki biz onu bir damla sudan yarattık. Bir de bakıyorsun ki apaçık düşman kesilmiş” (Yasin, 77) âyetiyle insanın maddî yapısı hatırlatılır. Gözyaşı gibi kıymetli bir sudan değil de, bir necâsetten meydana gelmesine dikkat çekilir. Bu şekilde insanın enaniyeti, gurur ve kibrinin kırılması murad edilir.
Yine beklemiş bir insan ölüsünün kokusu çok ağır ve tiksindiricidir. Hayvanlar insan kadar yıkanmamasına rağmen, yıkanmayan bir insan gibi cesetleri kokmaz. Maddi bakımdan ise fil, aslan vs. gibi mahlukat, ceset kuvveti yönünden insandan daha üstündür. Bir tavuz kuşu bir kuğu belki insandan daha zariftir. Demek ki, insanı kıymetli kılan cesedi değil, onun asli yönü olan ruhudur.
Nitekim bu gerçeğe istinâden âyet-i kerîmede buyurulur:
“Biz hakikaten insanoğlunu mükerrem (şan ve şeref) sahibi kıldık. Onları (çeşitli nakil vasıtalarıyla) taşıdık. Kendilerine çeşitli rızıklar verdik. Yine onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” (İsra, 70)
Cenab-ı Hakk insanı kendine halîfe kılmış, ona günahsız melekleri secde ettirmiştir. Bütün bu ikrama karşı da insana, Rabbini tanıyıp sadece ona kulluk etmesini emretmiştir. Cenab-ı Hak, Kur’an’a “Oku!” emriyle başlar. Bu emir, Kur’ân’ın yanı sıra, insanın kendisini, kainatı, zerreden küreye her şeyi okumasını ihtiva eder. Tabii ki bu okuma ancak seviye bulmuş bir kalple olur.

Kur’ân okurken aynı zamanda kendimize, kendimizden kainata, kainattan da esma ve sıfatı ile rabbimize ulaşmalıyız.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Ders Takririnden Notlar
« Posted on: 19 Nisan 2024, 12:57:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Ders Takririnden Notlar rüya tabiri,Bir Ders Takririnden Notlar mekke canlı, Bir Ders Takririnden Notlar kabe canlı yayın, Bir Ders Takririnden Notlar Üç boyutlu kuran oku Bir Ders Takririnden Notlar kuran ı kerim, Bir Ders Takririnden Notlar peygamber kıssaları,Bir Ders Takririnden Notlar ilitam ders soruları, Bir Ders Takririnden Notlar önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes