Diðer Yazýlar
Pages: 1
Uyku ve Abdest By: reyyan Date: 15 Eylül 2011, 15:45:58
Uyku ve Abdest


Mart 2007 - 99.sayý

Kemal SÜLEYMANOÐLU kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.

Umreden dönüyorduk.

Türk Hava Yollarý’nýn tarifeli uçaðýyla Cidde’den Ýstanbul’a uçacaðýz. Kalkýþ saati 02.55. Yolcularýn çoðunluðu umreden dönüyor. Bir kýsmý Mekke’den, bir kýsmý da Medine’den gelmiþ. Mekke’den gelenler bir buçuk saatlik, Medine’den gelenler yedi saatlik bir kara yolculuðu yaparak hava alanýna ulaþmýþlar. Bunun yanýnda uçaðýn kalkýþ saatine kadar da çoðunlukla uyanýk bir þekilde bekliyorlar.

Arkadaþlarýma, her türlü ihtiyaçlarýný hava alanýnda karþýlayýp abdestlerini almalarýný tenbih ettim. Uçaða bindiðimizde de sabah namazýný kýlýncaya kadar uyumamalarý ve eðer uykularý gelirse koltuklarýný dik duruma getirip, mümkünste yaslanmadan saðlam bir þekilde oturmalarý gerektiðini de sözlerime ekledim. Çünkü sabah namazýnýn vakti uçakta bulunduðumuz esnada girecekti ve Ýstanbul’a inmeden güneþ doðacaktý. Bütün yolcularýn uçakta abdest almalarý ise mümkün deðildi.

Herkes epeyce yorgun ve uykusuz olduðundan, uçak havalandýktan kýsa bir zaman sonra yolcularýn çoðu uykuya yenik düþtü. Arkadaþlarýmdan da uyuyanlar olmuþtu; ama koltuklarý dik durumdaydý. Vakit girdiðinde hemen onlarý uyardým ve oturduðumuz yerde kýbleye yönelerek namazlarýmýzý kýldýk. Etrafýmýzda bulunanlardan uyananlar oldu. Onlara da kýlmalarýný söyledik. Bir kýsmý bizim gibi tedbirini almýþtý ve namazlarýný kýldýlar. Fakat çoðunluðu, uçakta uyuyacaklarýný düþünerek abdest bile almamýþlardý. Çünkü hangi durumda olursa olsun uykunun abdesti bozduðunu düþünüyorlardý.

Ýstanbul’a indiðimizde güneþ iyice yükselmiþti. Yolcularýn çoðunluðu, yazýk ki farz olan bir namazý kazaya býrakarak umreden dönmüþ oluyorlardý. Halbuki biraz dikkat ve abdestin bozulmasýna sebep olan uykunun hangisi olduðunu biliyor olsalardý böyle ciddi bir yanlýþ meydana gelmeyecekti. Umre güzel bir ibadet olmakla birlikte sünnettir. Sabah namazý ise farzdýr.

Yukarýdaki olayda olduðu gibi otobüste, konferans esnasýnda ve benzeri birçok durumda insan uyuyabilmektedir. Çoðu kimse abdesti bozulduðu düþüncesiyle hareket etmektedir. Acaba bunun esasý nedir?

Rasul-i Ekrem s.a.v. þöyle buyurmuþtur:

“Abdest, ancak yaný üzere yatarak uyuyan kiþiye gerekir. Çünkü o kiþi yaný üzere uzandýðýnda mafsallarý gevþer.” (Ebu Davud, Taharet 80; Tirmizî, Taharet 57; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.1, s.256; Ýbn Ebi Þeybe, Musannef, c.1, s.122)

Uykunun bizzat kendisi abdesti bozmuyor. Uyku, insanýn vücuduna hakim olma halini ortadan kaldýrýyor ve kaslarýnýn gevþemesine sebep oluyor.

Vücuttan gaz çýkmasý abdesti bozduðu için uzanarak uyuyan kiþiden gaz çýkma ihtimali kuvvetli hale gelmektedir. Bütün alimlerimiz, yukarýdaki hadise dayanarak oturak kýsmýný yerden kesecek þekilde uyumanýn abdesti bozacaðýnda ittifak etmiþlerdir.

Ayakta, rükûda, secdede ve bir yere dayanmadan oturarak uyuyan kimselerin, uyku sebebiyle abdestlerinin bozulmayacaðýnda da görüþ birliði vardýr. Çünkü bu hallerde uyuyan kiþinin vücudu, hakimiyetini kaybetmemekte; kaslar gevþememektedir.

Bir cisme yaslanarak uyuyan kimsenin abdestine gelince, eðer dayandýðý cisim çekildiðinde yere düþmeyecek bir þekilde ona yaslanmýþsa abdesti bozulmaz. Bu konuda da görüþ birliði vardýr.

Bu kimsenin yaslandýðý cisim çekildiðinde, yere düþecek kadar o cisme kuvvetini vererek uyuyorsa bir kýsým Hanefi alimleri abdestinin bozulacaðýný söylemiþlerdir. Ancak Hanefilerden Ýmam Muhammed ve Þafiî mezhebi alimleri, oturaðý saðlam olarak yere yapýþýk olan kimsenin yaslanarak uyumasý halinde de abdestinin bozulmayacaðýný ifade etmiþlerdir.

Sonuç olarak, son görüþü dikkate aldýðýmýzda, oturak yeri saðlam bir þekilde yere yapýþýk olan kimsenin bir yere yaslanarak uyumasý halinde abdestinin bozulmayacaðý söylenebilir. Koltuklarýný dik duruma getirip uyuyan yolcularýn uyku sebebiyle abdestlerinin bozulmayacaðýný bilmeleri, ibadetlerini aksatmamalarý açýsýndan önemlidir.

Rýzaya ulaþtýracak olan sadece Allah’týr.

(Mahmud b. Ahmed el-‘Aynî, el-Binâye fî þerhi’l-Hidâye, c.1, s.217-223, Daru’l-fikr, Beyrut 1990; el-Hatib eþ-Þirbinî, Muðni’l-muhtâc, c.1, s.34, Matbaa-i Mustafa el-Baba el-Halebi, Mýsýr 1958)



radyobeyan