Maslahat Ve Mefsedetlerin Mahiyetine Dair By: seymanur K Date: 14 Eylül 2011, 11:58:11
Maslahat Ve Mefsedetlerin Mahiyetine Dair
Maslahat dört çeþittir; hazlar ve sebepleri, sevinçler ve sebepleri. Mefsedet de dört çeþittir; acýlar ve sebepleri, üzüntüler ve sebepleri.
Dünya hazzý, sevinci, acýsý ve üzüntüsü ile her birinin sebepleri Örf ve adetle bilinir. Dünya hazlarmýn en üstün olanlarý; irfan sahibi olma, hal ehli olma ve peygamber ile velilerin bazý fiillerinden duyduklarý hazlardýr. Kendisi için namaz neþe ve ferahlýk kaynaðý kýlman kimseyle can sýkýcý, meþakkatli kýlman kimse bir deðildir. Yine zekatý seve seve veren kimseyle fazla verse bile istemeyerek veren kimse bir deðildir.
Ahiret hazzý, sevinci, acýsý ve üzüntüsü ile bunlarýn her birinin sebepleri ise nasslarda yer alan vaat, sakýndýrma ve tehditlerle bilinir. Bunlarla ilgili þu ayetler misal olarak zikredilebilir:
Haz; "Orada canlarýnýn istediði, gözlerinin hoþlandýðý herþey vardýr"[9], "Onlara berrak, içenlere lezzet veren pýnardan doldurulmuþ kadehler dolaþ-týrýhr"[10]
Sevinç; "Allah yüzlerine parlaklýk, gönüllerine sevinç verir"[11], "Allah'ýn lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde ..." [12], "Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin müjdesinin sevinci içindedirler".[13]
Acý; "Onlar için acý bir azap vardýr"[14], "Ona her yerden ölüm gelecek, oysa o ölecek deðildir (ki azaptan kurtulsun). Bundan ötede þiddetli bir azap da vardýr”. [15]
Üzüntü; "Izdýraptan dolayý oradan her çýkmak istediklerinde oraya geri döndürülürler".[16]
[Allah'ýn Takdirinden Kaçýþ Olmamasý]
insanlarýn bütün gayretleri sevinç ve haz elde edip acý ve üzüntüleri defetmeye yöneliktir. Bazý insanlar bunlarýn en yüksek derecesine talip olur ki bu kimselerin sayýsý azdýr. Diðer insanlar en düþük derecesine ya da orta bir dereceye talip olurlar. Buradaki derecelendirme insan gayretinin ötesindedir. Her bir insanýn tercihi bir sebebe baðlýdýr. Her bir insan, baþarýlý olan, kazanan, iþini saðlam yapan ya da baþarýsýz olan, kaybeden, zayýf düþen tarafýna döndürülür. Haklarýndaki yazgý neyse oraya döndürülürler.
Dünyada irfan sahibi ve hal ehli olma ahirette Allah'a yakýn olma ve cemalini görme nazlarýný talep eden kimse insanlarýn en üstünüdür. Zira o kimsenin talebi taleplerin en üstünüdür. Cennet nimetlerini ve orada elde edilecek sevinç ve hazlarý talep eden ise üstünlük bakýmýndan ikinci mertebededir. Bu dünyanýn mutluluk ve nazlarýný talep eden ise üçüncü derecededir. Yani insanlarýn talepleri en üstün, orta ve en alt mertebede olan þeklinde farklýlýk arz eder.
Ahireti talep edenler, dünya haz ve nimetlerine zaruret ve ihtiyaç nispetinde yönelip ahireti kazanmaya çalýþýrlar. Bu kimseler ancak haklarýnda takdir edilen makama ulaþabilirler. Bazý insanlar, talep ettikleri þeyleri kendileri elde ettikleri hususunda yanýlgýya düþtüler. Birçok þeye kendi gayret ve çabalarýyla nail olduklarýný zannettiler. Onlar gerçekten kaybettiler, doðrudan yüz çevirdiler, kendi nefislerine güvenip helak oldular.
Bir kýsým insanlar ise hayra^ncak Allah'ýn yardýmýyla nail olduklarýný ve zarardan O'nun himayesiyle korunduklarýnýn farkýndadýrlar. Bu kkaseler fazlasýyla kazançlýdýr. Zira Allah'a itaat, irfan sahibi ve ehl-i hal olma vasýflan, devam ettiði sürece ayný derecede hatta daha fazla hayýrlara yol açar.
Kýsaca kim Allah'a yönelirse Allah da ona yönelir, kim Allah'tan yüz çevirirse Allah da ondan yüz çevirir, kim Allah'a bir karýþ yaklaþýrsa Allah ona bir arþýn yaklaþýr, kim bir arþýn yaklaþýrsa ona bir kulaç yaklaþýr, O'na yürüyerek gidene O koþarak gelir.
Herhangi bir þeyi kendi nefsine nispet eden hata etmiþ, dalâlete düþmüþ olur. Her þeyi yaratana, nimet olarak verene nispet eden ise kat kat kazanýr. Zira Allah (cc) þöyle buyuruyor; "Eðer þükrederseniz elbette size nimetimi arttýracaðým"[17], "Biz þükredenleri mükafatlandýracaðýz." [18]
Allah'a yaklaþtýran en hayýrlý yol; O'nun yüceliði karþýsýnda kendi hakir-liðini görme, O'nun gücüne boyun eðme, O'ndan baþka güç ve kuvvet sahibi olmadýðýný kabul etmedir. Bu yol, irfan sahiplerinin yoludur. Ancak cahil ve gaflette bulunan kimseler bu yoldan yüz çevirirler.
Hikmet tamamlandý, taksim yapýldý, herkes hakkýnda ahiret yurdunda ya adaletli bir hüküm verilecek veya kendisine adaletin ötesinde lütufta bulunulacaktýr. Geçmiþte sabit olan þey için yokluk söz konusu olmaz. Yazgý yazýlýp adil bir hüküm verildikten sonra çalýþýp çabalama hiçbir þeyi deðiþmeyeceði gibi geçmiþte verilen bu hükümlerin ortadan kalkmasý da söz konusu deðildir. Allah'ýn talebi üstün olduktan ve korkulan gerçekleþtikten sonra kaçýþ nereye, gidiþ nereye?
Kalemlerin yazmadýðý, takdirî ilahîde yer almayan þeyleri talep eden kiþi kaybetmiþtir. O kiþi için daha büyük musibet, daha kötü hüsran vardýr. Allah'tan kaçýþ nereye? Allah'ýn takdirinden nereye kaçýlabilir? Birisinin yakýnlaþtýðýný görürsün, bir de bakarsýn uzaklaþmýþ. Kimsenin kendisine ne yaran ne de zararý vardýr, kendini ne koruyabilir ne de kurtarabilir. Þair þöyle demiþ;
Yeryüzünün neresinde size ulaþmayý umabiliriz ki Siz yönü tespit edilemeyen meliklersiniz
Allah'a andolsun ki hiçbir þeye Allah'ýn müsaadesi olmaksýzýn ulaþamazsýnýz. Allah'a O'nun yardýmý olmaksýzýn nasýl ulaþabilirsin!
1- Maslahat ve Mefsedetlerin Hakikî veya Mecazî Olmasý
Maslahatlar iki çeþittir. Birincisi hakikî maslahat ki bunlar sevinç ve nazlardýr. Ýkincisi ise mecazî maslahattýr ki bunlar sevinç ve nazlarýn sebepleridir.
Bazen maslahatlarýn sebebi mefsedet olabilir, bu durumda söz konusu mefsedetin yapýlmasý emredilir ya da mubah görülür. Bu durum o þeyin, mefsedet olmasý deðil bir maslahata vesile olmasý hasebiyledir. Hayatýn kurtarýlmasý için kangren olan elin kesilmesi böyledir. Yine cihadda hayatýn tehlikeye atýlmasý da daha büyük maslahatýn elde edilmesine yöneliktir. Ayný þekilde þer'î cezalar da mefsedet olmalarý hasebiyle deðil maslahata götürmeleri hasebiyle konulmuþlardýr. Yol kesenlerin ve hýrsýzlarýn belli organlarýnýn kesilmesi, katillerin öldürülmesi, zina yapanlarýn recmedilmesi, celde cezasýna çarptýrýlmasý ya da sürgün edilmesi, tazir cezalan; bunlarýn hepsi, bunlara baðlý olan maslahatlarýn elde edilmesi için Allah (cc) tarafýndan uygulanmalarý emredilmiþ mefsedetlerdir. Bunlara maslahat denilmesi sebebin sonuçla isimlendirilmesi þeklinde mecazdýr.
Ayný þekilde mefsedetler de ikiye ayrýlýr. Birincisi hakikî mefsedetler ki bunlar acý ve üzüntülerdir. Ýkincisi ise mecazî mefsedetlerdir ki bunlar acý ve üzüntülerin sebepleridir.
Bazen mefsedete götüren þey bir maslahat olabilir. Allah (cc) bunlarý maslahat olmalarýndan ötürü deðil mefsedete götürmeleri hasebiyle yasaklamýþtýr. Haram ve mekruh olan hazlarý elde etmeye çalýþma, vacip ve mendup olan amelleri yapma zahmetinden kaçýnma örnek olarak zikredilebilir. Zira bunlar maslahat olmalarýndan ötürü deðil mefsedete götürmeleri hasebiyle yasaklanmýþ maslahatlardýr. Bunlara mefsedet denilmesi de sebebin sonuçla isimlendirilmesi þeklinde mecazdýr.
2- Sýrf Maslahat ya da Sýrf Mefsedet Olan Þeylerin Az Olmasý
Sýrf maslahat ya da mefsedet olan þeyler azdýr. Çoðu þeyler hem maslahat hem de mefsedet içerir. Hz. Peygamberin (s.a.v.) þu sözü buna delalet eder. "Cennet sevilmeyen þeylerle, cehennem ise hoþlanýlan þeylerle çevrelenmiþtir." [19] Sevilmeyen þeyler insanlara acý vermeleri hasebiyle mefsedet, hoþlanýlan þeyler ise insanlara haz vermeleri hasebiyle maslahattýr.
Ýnsan, tabiatý gereði maslahatý mefsedetinden fazla olan þeyleri tercih edip mefsedeti maslahatýndan fazla olan þeylerden sakýnýr. Bundan dolayý had cezalan konulmuþ, tehdid ve sakýndýrma nasslarda yer alm%ýr. Ýnsan yasaklanmýþ hazlarý ve had cezasý ya da sair cezalarýn terettüp ettiði fiilleri düþündüðünde mefsedetleri fazla olduðu için tabiatý gereði bunlardan kaçýnýr. Kötü kimseler ise bu fiillerin mefsedetlerini akýllarýndan bile geçirmez ve bunlarý yaparlar.
Akýllý kimse bir þeyin kýnama, azarlama ya da ahirette ceza tehdidiyle haram kýlýndýðýný hatýrlayýnca o þeyden sakýnýr. Zaten belalarýn hepsi bunlardan gafil olmaktan kaynaklanmaktadýr. Yine Rabbinin gözetimini hatýrlayýnca günah iþlememe ve haram olan hazlardan sakýnma konusunda mahcubiyet duyar. Ayný þekilde bazý maslahatlarýn barýndýrdýðý acý ve üzüntüleri hatýrlamasý, o þeyleri terketmesini saðlar. Dünya ve ahiret maslahatlarýný hatýrlamasý, onu bu maslahatlarla beraber bulunan meþakkatlere sabretmeye sev-keder. Nitekim hasta olan kiþi saðlýk ve ferahlýða kavuþmayý umduðu için ilacýn acý olmasýna, çürüyen azý diþlerinin çekilmesi veya kangren olan uzvunun kesilmesi esnasýnda duyduðu acýya sabreder.
Yine akýllý olan kiþinin Rabbinin gözetimini aklýnda tutmasý onu Allah'a itaate ve itaat için gerekli meþakkat ve zorluklara göðüs germeye sevkeder. Ve yine karþýlaþacaðý kötü akýbetten ötürü bazý güzel, leziz yiyecek ve içeceklerden uzak durur.
Allah (cc) dileseydi melekler gibi insanlara da hiçbir meþakkat ve zorlukla karþýlaþmaksýzýn Allah'a itaat etme imkaný verirdi. Günah kýldýðý þeylerde de insanlar için hiçbir haz ve güzellik yaratmazdý. Þayet böyle yapsaydý hiç kimse itaatten ayrýlmaz ve günaha girmezdi. Fakat Allah'ýn takdiri imtihanýn zor olmasý yönündedir.
Lakin melekler insanlar gibi deðildir. Yorgunluk hissetmeksizin gece gündüz Allah'ý teþbih ederler. Allah'ýn hiçbir emrine itaatsizlik etmez, ne emrettiyse onu yerine getirirler. Zira onlar tüm bunlarý yaparken hiçbir meþakkat ve sýkýntý ile karþýlaþmazlar. Cennetlik olanlar da nefes almak kadar kolay bir þekilde Allah'ý teþbih ederler.
Yine Allah (cc^dileseydi inanç ve diðer konularda vehim, þüphe, hayal, zan gibi þeyleri yaratmazdý. Bilakis varlýða dair ilmi; sapkýnlýða düþüren vehim, sýkýntýya sokan þüphe, cehalete düþüren kuruntu, yanlýþ yoruma götüren zan olmaksýzýn yaratýrdý.
Acaba cennette bunlar olmayacak mý? Cennetlikler bunlara deðil de nimet, mutluluk, sevinç ve nazlarýný tamamlayacak olan yalnýzca bu gibi þeylerin bilgisine mi sahip olacaklar? Yoksa orada da dünyadaki gibi mi olacaklar? Allah insanlar için cennette hiçbir gözün görmediði, hiçbir kulaðýn iþitmediði, hiçbir insanýn aklýna bile gelmeyen nimetler hazýrladý. Bunun da Allah'ýn hazýrladýðý þeylerden olmasý mümkündür.
Allah'a itaatin O'na bir faydasý olmadýðý gibi isyanýn da bir zararý yoktur. Fayda ve zarar kullar içindir. Düþünme, inkar, iman, azim, irade, nefret, sevgi, itaat, itaatsizlik, irfan ve hallerin kaynaðý kalptir, iyi olandan hoþlanýp kötü olandan hoþlanmama veya iyi olandan hoþlanmayýp kötü olandan hoþlanma ve doðru ya da yanlýþ zanlarýn da kaynaðý kalptir. Her bir kalbe bu özelliklerden Allah'ýn takdirine göre verildi. Allah hiç bir sorgulayýcýsý olmayan hüküm koyucu ve çabuk hesap görendir. O'nun, hiçbir sebebe dayanmaksýzýn mutlu kýldýðý mutlu olmuþ, bedbaht kýldýðý da bedbaht olmuþtur. Hakkýnda yazýlmýþ olandan insan nasýl kurtulabilir? Allah'ýn buyruðundan nereye kaçabilir?
Kalb, týpký içinden sürekli sular akan nehir gibidir. Ýnsanýn kalbine gelen düþünceler böyledir. Ne düþünce ne de onun üzerine bina edilen azim, davranýþ, inkar, iman, itaat, isyan kalbi terketmez. Ta ki onun yerine benzer ya da farklý bir düþünce geçinceye kadar. Akarsularýn faydalý ve zararlý olanlarý olduðu gibi ne fayda ne de zararý olmayanlarý da vardýr. Kalplere gelen düþünceler ve bunlara binaen ortaya çýkan hallerin de faydalý ya da zararlý olanlarý olduðu gibi ne fayda ne de zararý olmayanlarý da vardýr.
Ýnsan mefsedet olan ve bunlara götüren þeyleri yapmaya azmetmekten sakýnmak, maslahat olan ve bunlara götüren þeylere yönelmekle yükümlüdür. Düþünce kalbe yerleþmeden önce insan için sorumluluk olmadýðý gibi düþünce halinde kalan þeylerden ve düþüncenin sonucu bir þeye meyletme ya da bir þeyden nefret etmeden ötürü de sorumluluk yoktur.
Düþünceler iki çeþittir. Birincisi, týpký suyun nehirde akmasý gibi kalbe insanýn hiçbir gayreti olmaksýzýn gelen düþüncedir. Ýkincisi ise insanýn kendi gayreti sonucu kalbinde oluþan düþüncedir. Bu noktada gösterilen gayret için övülme, yerilme, sevap ve günah söz konusudur.
[9] Zuhruf 71
[10] Saffat 45-46
[11] Ýnsan
[12] Alitmranl70
[13] Ali îmranl71
[14] Bakara 10
[15] Ýbrahim 17
[16] Hac 22
[17] Ýbrahim 7
[18] Ali-Ýmran 45
[19] Müslim, Kitabu'l-omneti, i/2174