Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri By: seymanur K Date: 13 Eylül 2011, 15:08:23
Maslahat Ve Mefsedetlerin Derecelerinin Farklý Ve Eþit Olmasý
Maslahat ve mefsedetler farklý farklý mertebelerdedir. Maslahatlarýn derecelerine göre dünyada faziletler, ahirette ecirler vardýr. Mefsedetlerin derecelerine göre ise dünyada büyük ve küçük günahlar, ahirette cezalar vardýr.
Bazen iki fiilin maslahatý her yönden eþit seviyede olduðu halde Allah'ýn sadece bunlardan birini vacip kýldýðý görülmektedir. Bu tür durumlarda Allah'ýn (cc) ilgili fiilin ifasý, lehine ve aleyhine olanlarýn durumunu nazar-ý itibara aldýðý anlaþýlmaktadýr. Ve Allah vacip kýldýðý fiile diðerine nazaran daha fazla ecir vadetmiþtir. Mesela sadaka olarak bir dirhem vermekle zekat olarak bir dirhem vermek ayný þeydir. Ancak Allah zekat vermeyi vacip kýlmýþtýr. Þayet zekatý vacip kýlmasaydý, zenginler fakirlere yardýmý terk edebilirlerdi. Bu durumda fakirler açlýktan helak olurdu. Allah (cc) da zekat vermeye teþvik için zekata diðer yardýmlara nazaran daha fazla ecir vadetti.
O, bazý durumlarda aralarýnda hiçbir fark bulunmayan benzer iki iþten birine daha fazla ecir vadetmiþtir. Bu durumda aralarýndaki fark vacip kýlmaný yapma mecburiyeti ve terk edilmesi halinde cezaya çarptýrýlma korkusudur. Misal olarak þunlar zikredilebilir: Farz olan hac ve umre nafile olan hac ve umreyle yapýlan iþ bakýmýndan her yönden aynýdýr. Yine Ramazan ayýnda tutulan oruç, Þaban ayýnda tutulan oruçla her yönden aynýdýr. Ancak Ramazan orucu daha faziletlidir. Hatta kýsa günlerde tutulan Ramazan orucu daha kolay ve kýsa olmasýna raðmen daha uzun günlerde daha zor tutulan diðer oruçlardan daha faziletlidir.
Yine vacip olan zikirle mendup olan zikir her yönden aynýdýr, ihrama girilince getirilen tekbir diðer tekbirlerle ayný olmasýna raðmen onlardan daha faziletlidir. Namazda okunan fatiha, sair zamanlarda okunan fatihalarla av ný olmasýna raðmen onlardan daha faziletlidir.
Yine Kuran-ý kerimde geçen zikirleri, Kuran kastýyla okuma (ki bu durumda cünüplükten temizlenmiþ olmak þarttýr) ile yeme içmeden önce besmele çekme ya da-sonrasmda hamd etme gibi gusül abdesti bile þart olmayan sair durumlarda okuma her yönden ayný olmasýna raðmen fazilet bakýmýndan farklýdýr.
Ayný þekilde Allah'ýn farz kýldýðý zekat ile onun benzeri diðer sadakalar karþý tarafýn ihtiyacýný giderme maslahatý açýsýndan aynýdýrlar. Zekat olarak bir dirhem vermekle sadaka olarak bir dirhem vermek, ayný evsaftaki iki koyundan birini zekat olarak vermekle diðerini sadaka olarak vermek, elde edilen mahsulün öþrünü verdikten sonra ayrýca yine ayný miktarda mahsulü sadaka olarak vermek misal olarak zikredilebilir.
Bu durumlarýn hepsinde karþý tarafýn Ýhtiyacýný giderme açýsýndan hiçbir fark olmamakla birlikte zekat olarak verilenler sadaka olarak verilenlerden daha faziletlidir. Hatta nafile olarak verilen sadakalarýn karþý tarafa saðladýðý maslahat farz olan zekatýn saðladýðý maslahattan daha üstün olsa bile zekat olarak verilen daha faziletlidir. Mesela deðerli bir koyun veya deveyi ya da taze buðdayý sadaka olarak vermekle daha deðersiz bir koyun veya deveyi ya da daha kötü buðdayý zekat olarak vermek böyledir. Yine yavru bir deveyi zekat olarak vermek, dört yaþýný doldurmuþ deveyi sadaka olarak vermekten daha faziletlidir.
Kaliteli, yumuþak bir gümüþü sadaka vermekle kötü, sert bir gümüþü zekat olarak vermek de böyledir. Daha iyi olanýn karþý tarafa faydasý daha çok olmakla beraber sadaka olarak verilenlerin ecri zekat olarak verilenlerin ecrinden daha azdýr. Tüm bunlar Hz. Peygamberin þu kudsi hadisine dayanmaktadýr: "Kulum bana farz kýldýðým þeyleri eda ile yaklaþtýðý kadar baþka hiçbir :þeyle yaklaþamaz.." [37] Bu hadisin, ayný amelin hem farz hem de nafile olduðu durumlarla ilgili olduðuna þüphe yoktur. Zekat ve sadaka olarak bir dirhem verme, farz ve nafile olan hac, farz ve nafile olan oruç gibi misaller yukarýda zikredilmiþti. Bu amellerin eda edilmesi açýsýndan farz olanlarýyla nafile olanlarý arasýnda hiçbir fark yoktur.
Beþ dirhem zekat vermeyle on bin dirhem sadaka verme, bir koyun zekat vermeyle on koyun sadaka verme örneklerinde olduðu gibi nafile ve farz olan ameller arasýnda miktar olarak farklýlýk olsa bile hadisten hareketle bu farklýlýða bakýlmaksýzýn farz olan amelin daha faziletli olduðu söylenebilir. Her ne kadar hadis, bir dirhem zekat verme ve bir dirhem sadaka verme örneðinde olduðu gibi karþý tarafýn elde edeceði maslahat açýsýndan denk olan durumlara hasredilebilirse de bu yorum hadisin zahir anlamýna aykýrýdýr.
Allah'ýn (cc) benzer iki amelden daha az olanýný, daha çok olanýna nispetle daha fazla ecir vermek suretiyle üstün kýlmasý vakidir. Bu durumu þu örneklerde görüyoruz: Ameli daha az olmasýna raðmen bu ümmetin ecrini ameli daha fazla olan yahudi ve hýristiyanlarm ecirlerine üstün kýlmýþtýr. Farz olan amelleri, ayný þekilde yapýlan nafile amellere üstün kýlmýþtýr. Ramazan ayýndaki diðer gecelerden farklý olmamasýna raðmen sadece Kadir gecesini ihya etme günahlarýn affýna vesile kýlýnmýþtýr. Yine bu gecede ibadet etmek bin ay ibadetten daha hayýrlýdýr. Halbuki o gece çekilen teþbih, kýlýnan namaz ve okunan Kuran ile,diðer gecelerde yapýlanlar arasýnda hiçbir fark yoktur. O halde Allah'ýn (cc) bazý özel vakitlerde kullarýna lütufta ^ýlundu-ðu söylenebilir. Bu tamamen O'nun bir lütfudur. Yoksa zamanlar arasýnda bir fark yoktur.
Allah (cc) ayný þekilde bazý mekanlarda yapýlan ibadetlere de kat kat ecir vermek suretiyle kullarýna lütufta bulunmuþtur. Mesela Mescid-i Nebevide kýlýnan bir namazý, Mescid-i Haram hariç diðer mescitlerde kýlýnan bin namazdan daha faziletli kýlmýþtýr. Halbuki kýlman namazlar arasýnda fark yoktur.
Ýbn Ömer'in Hz. Peygamberden rivayet ettiði þu hadis de Allah'ýn bazý amellerin az olanýna çok olanýna nispetle daha fazla ecir verdiðini gösterir: "Sizin durumunuz ile hýristiyan ve yahudilerin durumu birçok kimseyi ücretle çalýþtýran kimsenin durumu gibidir. Bu kimse; kuþluk vaktinden gündüzün yarýsýna kadar kim bir kýrat ücrete çalýþýr, dedi. Bu ücretle yahudiler çalýþtý. Sonra gündüzün yarýsýndan ikindi vaktine kadar kim bir kýrat ücrete çalýþýr dedi. Bu ücretle de hýristiyanlar çalýþtý. Daha sonra ikindiden güneþin batýþýna kadar kim iki kýrat ücrete çalýþýr dedi. Ýþte bu ücretle çalýþan sizlersiniz. Yahudi ve hýristiyanlar bu duruma öfkelenip bizim eksiðimiz nedir ki, daha çok çalýþýp daha az karþýlýk alýyoruz dediler. Allah onlara, sizin hakkýnýzdan bir þey eksilttim mi, der. Onlar da hayýr diye cevap verirler. Bunun üzerine Allah, bu benim dilediðim kimselere verdiðim lütfum-dur, buyurur." [38]
Bu hadis sevabýn, sadece ortaya konan gayret miktarýnca kazanýlmadýðý-ný göstermektedir. Þu hadis-i þerif de bu duruma iþaret etmektedir, "iman yetmiþ küsur kýsýmdan oluþur. Bunlarýn en üstünü Allah'tan baþka ilah yoktur, sözüdür. En alt mertebede olan ise yolda bulunan bir engelin kaldýrýlmasýdýr"[39] Meþakkatli olsa bile yoldaki diken, taþ ve pislikleri temizlemek yoldan geçen herkesin yapmasý gereken umumi bir maslahattýr. Ancak iman ifade eden sözün söylenmesi çok daha kolay olmakla birlikte ecri daha fazladýr. Bu konuyla ilgili sorutabilecek muhtemel sorulara þu þekilde cevap verilir:
Soru: Ýbadetlerde farz ve nafile olanlarýn dereceleri deðiþtiði gibi irfan ve imanla ilgili meselelerde de farz ve nafile olanlarýn dereceleri farklýlýk arz eder mi?
Cevap: Evet burada da farklýlýk söz konusudur. Zira bir dereceye kadar iman ve irfanýn farz olduðu icma ile sabittir. Bundan sonrasý ise nafiledir, baðlayýcý deðildir. Bunlarýn farklýlýk arz etmesi, farz veya nafile olmalarý itibariyledir, yoksa bizatihi mahiyetleri itibariyle bir üstünlük söz konusu deðildir. Yücelik ve mükemmeliyet açýsýndan farz ve nafile birbirine eþittir. Ancak namazýn sonunda kelime-i þehadetin vacip olmasý gibi durumlar farklýdýr.
Ehl-i hal olma konusundaki farklýlýk açýktýr. Allah'ý tazim ve yüceltme mertebesi korku ve ümit mertebesinden daha üstündür. Zira tazim ve yüceltme Allah'ýn zatý ve sýfatlarýndan ötürü yapýlýr ve Allah'ýn zat ve sýfatlarýna baðlýdýr. Bu mertebenin hem kaynaðý hem de baðlý bulunduðu makam itibariyle üstünlüðü vardýr. Korku ve ümit makamýna gelince; korku cezalardan ötürü ortaya çýkar, ümit ise elde edilen sevaplardan ötürü ortaya çýkar ve korku cezalara, ümit ise sevaplara baðlýdýr. Dolayýsýyla ta'zim ve yüceltme mertebelerinden daha aþaðýdadýrlar.
Ayný þekilde Allah'ýn verdiði nimetler ve lütuflarmdan kaynaklanan sevgi mertebesi, Allah'ýn zatýnýn güzelliði ve mükemmelliðinden kaynaklanan sevgi mertebesinden daha aþaðý seviyededir. Zira bu sevgi Allah'ýn dýþýnda olan þeylerden kaynaklanmaktadýr. Diðeri ise bizzat Allah'ýn zatýnýn güzelliði ve mükemmelliðindendir.
Allah'ý ta'zim ve O'na karþý huþu hissetme, O'nun yüceliðini ve güzelliðini bilmeden kaynaklanan sevgiden daha üstündür. Zira sevgide, sevilenin güzelliðinden ötürü haz duyulur, halbuki ta'zim ve huþu duymada haz yoktur. Ta'zim ve huþuda kendini aciz görme ve teslim olma vardýr. Bu makamda hiçbir þey kiþinin kendi nefsi için deðildir, her þey Allah içindir.
Soru: Bizzat kendisi hac vazifesini ifa eden kimseyle yerine bir baþkasýný gönderen kimse hac ibadeti açýsýndan bir olur mu?
Cevap: Hac vazifesini yerine getirme mükellefiyetinden kurtulma açýsýndan aralarýnda fark yoktur. Ancak ecirleri bir deðildir. Sadece hac masraflarýný ödemekle, bizzat gidip haccýn rükün ve þartlarýný yerine getirme, sünnet ve adaplarýna riayet etme hiç bir olur mu? Üstelik orada bazý sýkýntýlara katlanma, Allah'a boyun eðme, tevazu gösterme, teslim olma, Allah'ý ta'zim etme söz konusudur.
Hac konusunda olduðu gibi diðer konularda da bir þeyin yerine ikame edilen þey, asimin ayný olmaz. Teyemmüm abdest veya gusül mesabesinde deðildir, kefaret orucu tutma köle azat etme gibi deðildir, altmýþ fakiri doyurmak da kefaret orucu gibi deðildir. Bir þeyin yerine ikame edilen þeyle o þeyin aslý, elde edilen maslahat açýsýndan eþit olsaydý, ikame edilen þeyin yapýlabilmesi için asim yapýlamamasý þartý olmazdý.
Soru: Hacca gönderilen kiþinin itaatkar olma, boynu bükük olma, tevazu gösterme, teslim olma, Allah'ý ta'zim etme, korkmalý ýýhab-bet, yakýnlaþma, sevinç, mutluluk, korku, ümit, aðlama, haya etme gibi tecrübeler yaþama suretiyle ecir kazanmasýndan ötürü, onu hacca gönderen kiþi de ecir kazanýr mý?
Cevap: Hayýr kazanmaz, zira hacca gönderdiði kiþiyi sadece haccýn rükün, vacip ve sünnetlerini yerine getirmek üzere tutmuþtur. Anlaþmaya kalbin ameli olan þeyler dahil deðildir. Bir istisna hacca niyet etme konusundadýr. Zira haccýn sahih olmasý için kalbin fiili olan niyet gereklidir. Aralarýndaki anlaþma kalbin fiillerini içermediði için hacca gönderen kiþi bunlardan hasýl olacak ecirden bir þey elde edemez. Bunlarý da içerecek þekilde yapýlan anlaþma ise geçersizdir. Çünkü insanlar genellikle bunlarý yerine getirmekten acizdirler, yerine getirip getiremeyecekleri þüphelidir. Üstelik hacca gidemeyen kimsenin yerine baþkasýný göndermesinde olduðu gibi burada bir zorunluluk da söz konusu deðildir.
Soru: Bir kiþiyi on gün doyuran kimseyle on kiþiyi bir gün doyuran kimsenin alacaklarý ecir denk midir? Nitekim amaç on tane açlýðý ortadan kaldýrmaktýr. Bir kiþi de, on kiþi de Allah'ýn kuludur. Maksat onlara baðýþta bulunmaktýr. Bu maslahatýn gerçekleþtirilmesi arasýnda ne fark vardýr?
Cevap: Bunlar denk deðildir. Zira çok kimse arasýnda bir veya daha fazla Allah'ýn veli kulunun bulunma ihtimali vardýr. Onlarýn doyurulmasý bir kiþinin tekrar tekrar doyurulmasýndan evladýr. Allah (cc) þu ayette salih kullarýna ihsanda bulunmaya teþvik etmiþtir: "Aranýzdaki bekarlarý ve köle ve cariyelerinizden salih olanlarý evlendirin".[40]
Ayrýca cemaat ile hasýl olan bereket bir tek kiþiyle hasýl olmaz. Zira cemaatin duasýndan beklenen hayýr, bir tek kiþinin duasýndan beklenmez. Nitekim Hz. Peygamberin bir hadisinden, cenaze namazý kýlanlarýn sayýsýnýn kýrka ulaþmasý halinde yapýlacak dua ile bu sayýdan az olmalarý halinde yapýlacak duadan elde edilecek neticenin farklý olacaðý anlaþýlmaktadýr.
Benzer bir þekilde imam Þafiî zekatýn farklý sýnýflara taksim edilmesi gerektiðini söylemiþtir. Böylece çeþitli mefsedetler defedilmiþ, çeþitli maslahatlar da elde edilmiþ olur. Zekat ile sadece fakirlik ve yoksulluðun izale edilmesi; kölelerin özgürlüðe kavuþmasýna, borçlularýn borçlarýndan kurtulmasýna, yolda kalanlarýn memleketlerine dönmesine, (müellefe-i kuluba zekat verilmesi gerektiði görüþünde olanlara göre) gayri müslimlerin Islama ýsýn-dýrýlmasýna ve Allah'a imandan sonra müminin yapmasý gereken ilk farz olan cihada çýkacak mücahitlere yardýma engel teþkil eder.
Soru: Allah (cc) bazý durumlarda azýcýk bir amele, çok daha fazla amele verdiði ecri vadetmiþtir. Mesela Allah katýnda makbul bir hac ibadeti günahlarýn tümünün affedilmesine vesile kabul edildiði gibi namaz kýlan kimsenin söylediði "amin" sözcüðünün meleklerin "amin" sözcüðüne denk düþmesi, Kadir gecesinin ihya edilmesi ve Ramazan ayýnýn tümünün Ýhya edilmesi de günahlarýn affedilmesine vesile kýlýnmýþtýr.
Cevap: Bu ibadetler, günahlarýn baðýþlanmasýna vesile olma açýsýndan denk olsalar bile her birine verilen ecir itibariyle denk deðildirler. Allah (cc) iyi ameller karþýlýðýnda kullarýnýn derecelerini yükselttiði gibi günahlarýný da affeder. Ancak günahlarýn affedilmesindeki denklik derecenin yükselmesi açýsýndan da denk olma anlamýna gelmez.
Netice olarak þu söylenebilir; her bir fiil ile elde edilen maslahat ile defedilen mefsedet amelden amele deðiþiklik arzeder. Öyle ameller vardýr ki gerek mahiyetleri gerek maslahatý elde etme ve mefsedeti defetme açýlarýndan diðerlerinden üstündürler. Bu amellerin daha az ve daha kolay olaný bile sair amellerin daha çok ve daha zor olanlarýndan faziletlidir. Bazý cahillerin zannettiði gibi amellere verilen sevap sadece gösterilen gayret miktarmca deðildir. Bilakis amellerin sevabý, irfan, güzel hal, Allah'ýn razý- olmasý gibi durumlara göredir.
Nice insana kolay gelen ibadetler vardýr ki ahirette kurulacak mizanda onun lehine çok aðýr gelir. Mesela tevhid, kalp ve lisan için son derece kolaydýr. Halbuki tevhid, insana ihsan edilenlerin en hayýrlýsýdýr, onu söylemek diðer tüm sözlerden faziletlidir. Zira tevhid, Allah (cc)'m gazabým ortadan kaldýrdýðý gibi insanýn cennete gitmesini saðlar. Resulullah da kendisine amellerin en faziletlisi nedir diye sorulduðunda tevhidin amellerin en faziletlisi olduðunu þu cevabýyla beyan etmiþtir: "Allah'a iman". Ayný hadiste çok daha meþakkatli olan cihad bile daha sonra zikredilmiþtir.
Tevhidin bilgisi bilgilerin en faziletlisi ve tevhid inancý inançlarýn en fazi-letlisidir. Üstelik yerleþtikten sonra bu inancýn sürdürülmesi çok kolaydýr. Yine Hz. Peygamberin gözümün nuru dediði namaz, baþkalarýna zor gelebilir, ama daha zor gelmesine raðmen onlarýn kýldýðý namaz, Hz. Peygamberin çok daha kolay kýldýðý namaza denk deðildir.
Ayný þekilde zekatý isteyerek gönülden vermek, istemeye istemeye vermekten daha faziletlidir. Yine Resulullah (sav) Kuran okumasýný iyi bilenin Allah'a itaatkar seçkin peygamberlerle beraber olacaðýný, Kuran'ý kekeleyerek zar zor okuyanýn ise iki eeire nail olacaðýný beyan etmiþtir.
Ebu'd-Derda'nm rivayet ettiði þu hadis de sevabýn, bütün ibadetrerde sadece gösterilen gayrete göre verilmediðine delalet eder: "Size amellerinizin en hayýrlýsý, Rabbiniz katýnda en iyi, sizin derecenizi en fazla yücelten, altýn ve gümüþ infak etmenizden daha hayýrlý ve düþmana karþý cihad edip onlarý öldürmeniz ya da öldürülmenizden daha hayýrlý olaný bildireyim mi? As-hab tabii ki ya Resulullah dedi. O da Allah'ý zikir, buyurdu." [41]
Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamberden rivayet ettiði þu hadisler de ayný konuya Ýþaret eder: "Bir kimse sabahladýðý ve akþamladýðý zaman yüz defa süb-hanallahi ve bi hamdihi derse; kýyamet gününde hiç bir kimse onun getirdiðinden daha faziletli bir þey getiremez. Meðer ki onun söylediði kadar yahut fazlasýný söylemiþ ola"[42], "Sübhanallahi ve bi hamdihi, subhanallahi'1-azim; dile hafif, mizanda aðýr, Rahman'a sevgili iki sözdür." [43]
Netice olarak þu söylenebilir; verilen sevap, amellerin üstünlük bakýmýndan derecelerinin farklý olmalarýna baðlýdýr. Ancak iki amel her bakýmdan eþit olursa, daha fazla yapýlanýna daha fazla sevap verilir. Allah (cc) þöyle buyurmuþtur: "Kim zerre miktarý hayýr yapmýþsa onun karþýlýðýný alýr." [44][37] Babu’l-Tevazu, 11/340-341
[38] Bubari, Mevakitü's-salati, 2/38
[39] Buhari, Kitabu'1-iman, 1/51; Müslim, Kitabu'I-iman, 1/63
[40] Nur 32
[41] Tirmizi, Kitabu'd-dua, 9/317-318; Ýbn Mace, Edeb, 2/1245
[42] Müslim, Kitabu'z-zikr, 4/2071
[43] Buhari, Kitabu'1-iman, 11/566; Müslim, Kitabu'z-zikr, 4/2072
[44] Zilzaî 17