> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri  > Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri  (Okunma Sayısı 697 defa)
13 Eylül 2011, 15:08:23
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 13 Eylül 2011, 15:08:23 »



Maslahat Ve Mefsedetlerin Derecelerinin Farklı Ve Eşit Olması


Maslahat ve mefsedetler farklı farklı mertebelerdedir. Maslahatların dere­celerine göre dünyada faziletler, ahirette ecirler vardır. Mefsedetlerin derece­lerine göre ise dünyada büyük ve küçük günahlar, ahirette cezalar vardır.

Bazen iki fiilin maslahatı her yönden eşit seviyede olduğu halde Allah'ın sadece bunlardan birini vacip kıldığı görülmektedir. Bu tür durumlarda Al­lah'ın (cc) ilgili fiilin ifası, lehine ve aleyhine olanların durumunu nazar-ı iti­bara aldığı anlaşılmaktadır. Ve Allah vacip kıldığı fiile diğerine nazaran da­ha fazla ecir vadetmiştir. Mesela sadaka olarak bir dirhem vermekle zekat olarak bir dirhem vermek aynı şeydir. Ancak Allah zekat vermeyi vacip kıl­mıştır. Şayet zekatı vacip kılmasaydı, zenginler fakirlere yardımı terk edebi­lirlerdi. Bu durumda fakirler açlıktan helak olurdu. Allah (cc) da zekat ver­meye teşvik için zekata diğer yardımlara nazaran daha fazla ecir vadetti.

O, bazı durumlarda aralarında hiçbir fark bulunmayan benzer iki işten bi­rine daha fazla ecir vadetmiştir. Bu durumda aralarındaki fark vacip kılma­nı yapma mecburiyeti ve terk edilmesi halinde cezaya çarptırılma korkusu­dur. Misal olarak şunlar zikredilebilir: Farz olan hac ve umre nafile olan hac ve umreyle yapılan iş bakımından her yönden aynıdır. Yine Ramazan ayın­da tutulan oruç, Şaban ayında tutulan oruçla her yönden aynıdır. Ancak Ra­mazan orucu daha faziletlidir. Hatta kısa günlerde tutulan Ramazan orucu daha kolay ve kısa olmasına rağmen daha uzun günlerde daha zor tutulan diğer oruçlardan daha faziletlidir.

Yine vacip olan zikirle mendup olan zikir her yönden aynıdır, ihrama gi­rilince getirilen tekbir diğer tekbirlerle aynı olmasına rağmen onlardan daha faziletlidir. Namazda okunan fatiha, sair zamanlarda okunan fatihalarla av nı olmasına rağmen onlardan daha faziletlidir.

Yine Kuran-ı kerimde geçen zikirleri, Kuran kastıyla okuma (ki bu du­rumda cünüplükten temizlenmiş olmak şarttır) ile yeme içmeden önce bes­mele çekme ya da-sonrasmda hamd etme gibi gusül abdesti bile şart olma­yan sair durumlarda okuma her yönden aynı olmasına rağmen fazilet bakı­mından farklıdır.

Aynı şekilde Allah'ın farz kıldığı zekat ile onun benzeri diğer sadakalar karşı tarafın ihtiyacını giderme maslahatı açısından aynıdırlar. Zekat olarak bir dirhem vermekle sadaka olarak bir dirhem vermek, aynı evsaftaki iki ko­yundan birini zekat olarak vermekle diğerini sadaka olarak vermek, elde edilen mahsulün öşrünü verdikten sonra ayrıca yine aynı miktarda mahsulü sadaka olarak vermek misal olarak zikredilebilir.

Bu durumların hepsinde karşı tarafın İhtiyacını giderme açısından hiçbir fark olmamakla birlikte zekat olarak verilenler sadaka olarak verilenlerden daha faziletlidir. Hatta nafile olarak verilen sadakaların karşı tarafa sağladı­ğı maslahat farz olan zekatın sağladığı maslahattan daha üstün olsa bile ze­kat olarak verilen daha faziletlidir. Mesela değerli bir koyun veya deveyi ya da taze buğdayı sadaka olarak vermekle daha değersiz bir koyun veya deve­yi ya da daha kötü buğdayı zekat olarak vermek böyledir. Yine yavru bir de­veyi zekat olarak vermek, dört yaşını doldurmuş deveyi sadaka olarak ver­mekten daha faziletlidir.

Kaliteli, yumuşak bir gümüşü sadaka vermekle kötü, sert bir gümüşü ze­kat olarak vermek de böyledir. Daha iyi olanın karşı tarafa faydası daha çok olmakla beraber sadaka olarak verilenlerin ecri zekat olarak verilenlerin ec­rinden daha azdır. Tüm bunlar Hz. Peygamberin şu kudsi hadisine dayan­maktadır: "Kulum bana farz kıldığım şeyleri eda ile yaklaştığı kadar başka hiçbir :şeyle yaklaşamaz.." [37] Bu hadisin, aynı amelin hem farz hem de nafile olduğu durumlarla ilgili olduğuna şüphe yoktur. Zekat ve sadaka olarak bir dirhem verme, farz ve nafile olan hac, farz ve nafile olan oruç gibi misaller yukarıda zikredilmişti. Bu amellerin eda edilmesi açısından farz olanlarıyla nafile olanları arasında hiçbir fark yoktur.

Beş dirhem zekat vermeyle on bin dirhem sadaka verme, bir koyun zekat vermeyle on koyun sadaka verme örneklerinde olduğu gibi nafile ve farz olan ameller arasında miktar olarak farklılık olsa bile hadisten hareketle bu farklılığa bakılmaksızın farz olan amelin daha faziletli olduğu söylenebilir. Her ne kadar hadis, bir dirhem zekat verme ve bir dirhem sadaka verme ör­neğinde olduğu gibi karşı tarafın elde edeceği maslahat açısından denk olan durumlara hasredilebilirse de bu yorum hadisin zahir anlamına aykırıdır.

Allah'ın (cc) benzer iki amelden daha az olanını, daha çok olanına nispet­le daha fazla ecir vermek suretiyle üstün kılması vakidir. Bu durumu şu ör­neklerde görüyoruz: Ameli daha az olmasına rağmen bu ümmetin ecrini ameli daha fazla olan yahudi ve hıristiyanlarm ecirlerine üstün kılmıştır. Farz olan amelleri, aynı şekilde yapılan nafile amellere üstün kılmıştır. Ra­mazan ayındaki diğer gecelerden farklı olmamasına rağmen sadece Kadir gecesini ihya etme günahların affına vesile kılınmıştır. Yine bu gecede ibadet etmek bin ay ibadetten daha hayırlıdır. Halbuki o gece çekilen teşbih, kılınan namaz ve okunan Kuran ile,diğer gecelerde yapılanlar arasında hiçbir fark yoktur. O halde Allah'ın (cc) bazı özel vakitlerde kullarına lütufta ^ılundu-ğu söylenebilir. Bu tamamen O'nun bir lütfudur. Yoksa zamanlar arasında bir fark yoktur.

Allah (cc) aynı şekilde bazı mekanlarda yapılan ibadetlere de kat kat ecir vermek suretiyle kullarına lütufta bulunmuştur. Mesela Mescid-i Nebevide kılınan bir namazı, Mescid-i Haram hariç diğer mescitlerde kılınan bin na­mazdan daha faziletli kılmıştır. Halbuki kılman namazlar arasında fark yoktur.

İbn Ömer'in Hz. Peygamberden rivayet ettiği şu hadis de Allah'ın bazı amellerin az olanına çok olanına nispetle daha fazla ecir verdiğini gösterir: "Sizin durumunuz ile hıristiyan ve yahudilerin durumu birçok kimseyi üc­retle çalıştıran kimsenin durumu gibidir. Bu kimse; kuşluk vaktinden gün­düzün yarısına kadar kim bir kırat ücrete çalışır, dedi. Bu ücretle yahudiler çalıştı. Sonra gündüzün yarısından ikindi vaktine kadar kim bir kırat ücre­te çalışır dedi. Bu ücretle de hıristiyanlar çalıştı. Daha sonra ikindiden gü­neşin batışına kadar kim iki kırat ücrete çalışır dedi. İşte bu ücretle çalışan sizlersiniz. Yahudi ve hıristiyanlar bu duruma öfkelenip bizim eksiğimiz nedir ki, daha çok çalışıp daha az karşılık alıyoruz dediler. Allah onlara, si­zin hakkınızdan bir şey eksilttim mi, der. Onlar da hayır diye cevap verir­ler. Bunun üzerine Allah, bu benim dilediğim kimselere verdiğim lütfum-dur, buyurur." [38]

Bu hadis sevabın, sadece ortaya konan gayret miktarınca kazanılmadığı-nı göstermektedir. Şu hadis-i şerif de bu duruma işaret etmektedir, "iman yetmiş küsur kısımdan oluşur. Bunların en üstünü Allah'tan başka ilah yok­tur, sözüdür. En alt mertebede olan ise yolda bulunan bir engelin kaldırılma­sıdır"[39] Meşakkatli olsa bile yoldaki diken, taş ve pislikleri temizlemek yol­dan geçen herkesin yapması gereken umumi bir maslahattır. Ancak iman ifade eden sözün söylenmesi çok daha kolay olmakla birlikte ecri daha faz­ladır. Bu konuyla ilgili sorutabilecek muhtemel sorulara şu şekilde cevap ve­rilir:

Soru: İbadetlerde farz ve nafile olanların dereceleri değiştiği gibi irfan ve imanla ilgili meselelerde de farz ve nafile olanların derece­leri farklılık arz eder mi?

Cevap: Evet burada da farklılık söz konusudur. Zira bir dereceye kadar iman ve irfanın farz olduğu icma ile sabittir. Bundan sonrası ise nafiledir, bağlayıcı değildir. Bunların farklılık arz etmesi, farz veya nafile olmaları iti­bariyledir, yoksa bizatihi mahiyetleri itibariyle bir üstünlük söz konusu de­ğildir. Yücelik ve mükemmeliyet açısından farz ve nafile birbirine eşittir. Ancak namazın sonunda kelime-i şehadetin vacip olması gibi durumlar farklıdır.

Ehl-i hal olma konusundaki farklılık açıktır. Allah'ı tazim ve yüceltme mertebesi korku ve ümit mertebesinden daha üstündür. Zira tazim ve yü­celtme Allah'ın zatı ve sıfatlarından ötürü yapılır ve Allah'ın zat ve sıfatları­na bağlıdır. Bu mertebenin hem kaynağı hem de bağlı bulunduğu makam iti­bariyle üstünlüğü vardır. Korku ve ümit makamına gelince; korku cezalar­dan ötürü ortaya çıkar, ümit ise elde edilen sevaplardan ötürü ortaya çıkar ve korku cezalara, ümit ise sevaplara bağlıdır. Dolayısıyla ta'zim ve yücelt­me mertebelerinden daha aşağıdadırlar.

Aynı şekilde Allah'ın verdiği nimetler ve lütuflarmdan kaynaklanan sev­gi mertebesi, Allah'ın zatının güzelliği ve mükemmelliğinden kaynaklanan sevgi mertebesinden daha aşağı seviyededir. Zira bu sevgi Allah'ın dışında olan şeylerden kaynaklanmaktadır. Diğeri ise bizzat Allah'ın zatının güzelli­ği ve mükemmelliğindendir.

Allah'ı ta'zim ve O'na karşı huşu hissetme, O'nun yüceliğini ve güzelliği­ni bilmeden kaynaklanan sevgiden daha üstündür. Zira sevgide, sevilenin güzelliğinden ötürü haz duyulur, halbuki ta'zim ve huşu duymada haz yok­tur. Ta'zim ve huşuda kendini aciz görme ve teslim olma vardır. Bu makam­da hiçbir şey kişinin kendi nefsi için değildir, her şey Allah içindir.

Soru: Bizzat kendisi hac vazifesini ifa eden kimseyle yerine bir başkasını gönderen kimse hac ibadeti açısından bir olur mu?

Cevap: Hac vazifesini yerine getirme mükellefiyetinden kurtulma açısın­dan aralarında fark yoktur. Ancak ecirleri bir değildir. Sadece hac masrafla­rını ödemekle, bizzat gidip haccın rükün ve şartlarını yerine getirme, sünnet ve adaplarına riayet etme hiç bir olur mu? Üstelik orada bazı sıkıntılara katlanma, Allah'a boyun eğme, tevazu gösterme, teslim olma, Allah'ı ta'zim et­me söz konusudur.

Hac konusunda olduğu gibi diğer konulard...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri
« Posted on: 20 Nisan 2024, 04:05:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri rüya tabiri,Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri mekke canlı, Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri kabe canlı yayın, Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri Üç boyutlu kuran oku Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri kuran ı kerim, Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri peygamber kıssaları,Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleri ilitam ders soruları, Maslahat Ve Mefsedetlerin Dereceleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes