Bayram Sevinciyle Huzura Ermek By: reyyan Date: 07 Eylül 2011, 20:40:47
Bayram Sevinciyle Huzura Ermek
Ekim 2008 - 118.sayý
Ahmet ALEMDAR kaleme aldý, KAPAKTAKÝLER bölümünde yayýnlandý.
Bayram, insan ruhunun dinginliðe ulaþabilmesidir. Bayram, vuslata erebilen insanýn sürekli olarak hissedeceði ve yaþayacaðý derinlerden gelen bir huzurdur. Hakikatin tecelli ettiði bir bayrama ulaþmadan insanýn bu dünyada ve ahirette huzura erebilmesi mümkün müdür?
Bayram, insanlarla birlikte ayný heyecaný yaþamak, hüznün içine bir tebessüm yerleþtirmek ve yorgun yüreklere zarif bir cümle sunmaktýr. Hayatýn karmaþasý içinde güzel günlerde ilâhi bir nefes almaktýr bayram.
Dünyayý örten bembeyaz kar gibidir bayram. Olup biten her þey bir anda unutulur ve dünyamýz bayramla güzelleþir. Dünyamýzýn var oluþ serüveni içerisinde belki de en çok bugün bayramlara ihtiyacýmýz vardýr. Çünkü bayram bizlere güleryüzlü olmamýzý ve herkesi kucaklamamýzý hatýrlatýr; gülümsemenin yüzün deðil, kalbin bir davranýþý olduðunu öðretir.
Bayram insan ruhunun dinginliðe ulaþabilmesidir. Bayram, vuslata erebilen insanýn sürekli olarak hissedeceði ve yaþayacaðý derinlerden gelen bir huzurdur. Bayramý bayram yapabilenler, Allah katýnda yüce makamlara ermiþ kiþilerdir. Hakikatin tecelli ettiði bir bayrama ulaþmadan insanýn bu dünyada ve ahirette huzura erebilmesi
mümkün müdür?
Bayramý ancak samimi ve gayretli insanlar hak edebilirler. Bayram, ibadet, zikir ve iyiliklerimizden sonra gelirse, ruhumuzdaki sevinci çok daha kalýcý olacaktýr. Bayram inanan insana Allah’ýn bir lütfudur. Diðer zamanlardaki muhtemel gafletlerimizin aksine, bayramlardaki ilâhi sevincimizin idrakiyle kendimizi Allah’a daha yakýn hissedebiliriz.
Allah’ýn yüce varlýðýnýn ispatýdýr bayramlar. Çünkü bayramlarda Allah Tealâ sevgili kullarýný farklý bir ruh hali içerisinde yaþatmaktadýr. Nasýl ki bir camiye girdiðimizde manen huzur bulabiliyorsak, Allah’ýn evinde kendimizi misafir gibi hissedebiliyorsak, ayný þekilde bayramlarda da Allah’ýn yeryüzü evinde ve ulu bir zaman diliminde sürekli yaþýyor gibi coþabiliriz.
Bu zaman dilimlerinde yetimlere, öksüzlere, fakir insanlara sahip çýkýlmaktadýr; onlarla kucaklaþmanýn zevki yaþanmaktadýr. Ýnsan olduðumuzu, çevremizdeki insanlarýn da Rabbimiz tarafýndan insan olarak yaratýldýðýný bayramlarda daha çok idrak edebiliriz. Artýk bizler için kadýn erkek, çocuk yetiþkin, fakir zengin, batýlý doðulu ayrýmý önemsizleþmiþtir. Bizdekini paylaþabiliriz ve paylaþtýkça da kemâle erebiliriz.
Cenab-ý Hak bizlere kendi nefsimizden, hýrslarýmýzdan, kinlerimizden, kavgalarýmýzdan, küskünlüklerimizden arýnabilmemiz için bayramlarý hediye etmiþtir. Bayramlar eksiklerimizi tamamlama günleridir. Ýnsan ahlâkî zaaflarýný aþabildiði ölçüde var olmanýn anlamýyla yeniden dirilecektir. Nefsimizi ýslah edebilmiþsek, benliðimizi arýndýrabilmiþsek artýk bizler için her gün bayram deðil midir?
Bayramlarý anlamak
Bayram kavramýnýn farklý açýlýmlarý vardýr. Dinimizin bildirdiði ve müslümanlarýn neþelenip sevindikleri Fýtr (Ramazan) ve Kurban bayramlarý bayramýn genel anlamlarýdýr. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Medinelilerin cahiliye adetlerinden kalma bayramlarý kutladýklarýný görünce, “Allah Tealâ size onlardan daha hayýrlý iki bayram ihsan buyurdu.” (Ebu Davud) diyerek, sevinç ve neþe günlerini göstermiþtir.
Hadis-i þerifte buyrulduðu üzere, “Rahmet kapýlarý dört gece açýlýr. O gecelerde yapýlan dua, tevbe red olmaz. Fýtr (Ramazan) ve Kurban bayramýnýn birinci geceleri, Þaban ayýnýn on beþinci gecesi (Berat) ve Arefe gecesi.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb). Bu gecelerde günahlarýmýzdan af olduðumuz müjdelendiði için müslümanlar olarak bayramlarda sevinçliyiz.
Her hafta yeniden yaþadýðýmýz için belki yeterince istifade edemediðimiz cuma günleri de bayram olarak kutlanýr. Hadis-i þerife göre, cuma günü dünyada ve cennette müminlerin bayramýdýr. (Beyhakî, 3/243). Günlerin en kýymetlisidir cuma. Bu günde sadece yeryüzünde yaþayan müminler deðil, ayný zamanda gök ehli de bayram yaparlar. Ubeydullah Ýbn Sebbak r.a.’dan gelen bir rivayette, Rasulullah s.a.v. cumalardan birinde þöyle buyurmuþtur:
“Ey Müslümanlar! Bu öyle bir gündür ki, Allah Tealâ Hazretleri onu sizlere bayram kýlmýþtýr. Öyleyse yýkanýn. Kimin yanýnda bir tiyb (sürünme maddesi) varsa ondan sürünmesinde bir zarar yoktur. Size misvaký da tavsiye ediyorum.” (Ýbn Mace, Ýkametu’s-Salât, 83)
Kalbimizdeki bayramlar
Özel kiþilere has olan bayramlar da vardýr. Bu bayramlar daha çok kalpte yaþanýr. O kalbe sahip olabilmeyi Allah’tan dilemeliyiz. Yüce Rabbimizin emirlerine uyup yasaklarýndan sakýnarak, günah iþlemeden, haram lokma yemeden geçirilen günler de o kiþi veya kiþiler için bayram günleridir.
Hazret-i Ali r.a. bir kalabalýðý eðlence içinde görüp, böyle eðlenip neþelenmelerinin sebebini sorduðu zaman onlar: “Bugün bayramýmýz.” dediler. Bunun üzerine Hazret-i Ali r.a. da, “Günah iþlemediðimiz günler de bizim bayramýmýzdýr.” buyurdu. (Ýmam-ý Gazalî rh.a., Ýhyâ). Velilerden Behlül Dânâ k.s. Hazretleri de: “Bayram bineklere binenler için deðil, hata ve isyaný býrakanlar içindir.” demektedir.
Ýnsan olmamýz sebebiyle unutkanlýðýmýz ve dolayýsýyla gafletimiz sonucu iþlediðimiz günahlarýmýzýn Rabbimizden bir lütuf olarak affedildiði gün, bizler için gerçek bayram günüdür. Rabbimizin, “Kaldýr baþýný Habibim, hatýrýna hepsini affettim..” dediði gün ne mübarek bir gündür. Alvarlý Efe Hazretleri’nin bayramýný tebrik edenlere karþý söylediði þu sözler, yýllar yýlý herkesin dilinde tatlý bir naðme olarak söylenegelmiþtir:
“Mevlâ bizi affede
Gör ne güzel ýyd olur
Cürm u hatalar gide
Bayram o bayram olur.”
Hakikat’in peþinde
Bayram kavramýnýn en özel anlamý ise, insanýn kendi varlýðýnýn özünü idrak edebilmesidir. Gönlümüzde yaþadýðýmýz bayram gerçek bayramdýr. Ýnsanýn kendi özünü bilmesi, bayramýn özünü bilmesi demektir. Allah’ýn varlýðýný hissederek insanýn ne olduðunu anlamaya çalýþýrsak, Hacý Bayram-ý Veli Hazretleri’nin, “Bayram özünü bildi, aradýðýný gönlünde buldu, bayramým imdi.” dediði o muhteþem noktaya gelebiliriz. Bayramlar nasýl birbirimizi kavuþturuyorsa, hayatýmýz da bizleri gerçek kavuþturucuya kavuþturmalýdýr. Dolayýsýyla insan ancak Hakikat’i keþfettiðinde kendisini tanýyabilir:
“Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendü oldu
Sen seni bil, sen seni.” (Hacý Bayram-ý Velî)
Kendini bilen insanýn her günü, her aný bayramdýr. Hak ile birlikte olduðu þuurunda olmak, varlýðýný O’nda eritip O’nda, O’nunla bulmak insan için bütün bayramlarý kapsayacak en büyük bayram olmaz mý?
Bilindiði üzere veliler, yakîn mertebelerini üçe ayýrýrlar: Ýlme’l-yakîn, bilgi bakýmýndan inanmak; Ayne’l-yakîn, bu bilgiyi görgü haline sokmak; Hakka’l-yakîn de bilinenle birleþmek, tahakkuk etmektir. Bu üç dereceyi þu örnekle aydýnlatabiliriz: Yiðitliði duyup inanmak birinci derecedir. Bir yiðidin bahadýrlýðýný görmek ikinci derece, yiðitliðin insanýn kendisinden zuhuru da üçüncü derecedir.
Hacý Bayram-ý Velî bir ilâhisinde bu üç dereceyi “bilmek, bulmak, olmak” þeklinde ifade etmiþtir. Bulduðuyla olabilenler, var oluþun bütünlüðünü oluþturan rahmet deryasýnda ilâhi bayram zevkiyle yaþamaktadýrlar.
Müslümanýn son bayramý
Müslüman ve mümin bir kiþinin ruhunu Rabbine teslim edeceði zaman, hayatý boyunca ilâhi emirlere riayeti ve diðer insanlarý hoþnut býrakmasý sonucu rahmet meleklerini ve cennet hurilerini görmesinin zevkiyle can verme vakti de o mutlu kiþi için bu dünyanýn son bayramýdýr.
Abdullah Ensarî k.s. Hazretlerinin naklettiðine göre, “Kendisinden baþka ilâh olmayan Allah Tealâ’nýn kýymetli bir kulu vefat edeceði zaman, Azrail Aleyhisselam gelerek; ‘Korkma! Merhametlilerin en merhametlisine gidiyorsun. Asýl vatanýna kavuþuyorsun. Büyük bayrama ulaþýyorsun. Bu cihan bir konaktýr. Bu konak müminin zindanýdýr. Ödünç olarak sana verilen bu varlýk bir bahanedir. Bu sebepten, bu bahane gider ve uzaklaþýr. Hakikat meydana çýkarak, kiþi devamlý diri olan Allah’a kavuþur.’ der. O kul için, dünyada bu sözlerden daha tatlý, daha hoþ ve daha rahat bir gün olmaz.”
Salih kullar arasýnda birbirlerine söylenen, “Ömrünüz ramazan, ahiretiniz bayram olsun!” dileði mümin için son derece anlamlýdýr. Bu ifadede ramazan þuuru ve dikkati, bir ay olmaktan öte insanýn bütün bir hayatýna yayýlmýþtýr. Ömür boyu ramazan düþüncesi, insana ömür boyu bayram düþüncesini de birlikte aþýlar. Dünyayý sürekli ramazan duyarlýlýðýyla yaþayanlar, ahirette bayram sevinciyle sonsuz huzura ereceklerdir.
Yazýmýzý Mevlâna k.s. Hazretlerinin bu ilâhi gerçeðe iþaret eden sözleriyle bitirelim:
“Þimdi o þiddetli ses hikâyesini dinle. O iyi bahtlý konuk, sesi duyunca yerinden bile kýpýrdamadý.
Dedi ki: ‘Bu ses, bayram davulu sesi… Neden korkacakmýþým? Tokmaðý yiyen davul; o korksun!
Ey kalbi olmayan boþ davullar! Can bayramýnýzdan kýsmetiniz, tokmaktan ibaret. Kýyamet bayramýnda dinsizler davul… Biz ise gül gibi gülmekteyiz, bayrama eriþenlere benziyoruz.
Þimdi duy da bak, bu davul nasýl ses vermekte… Devlet tenceresi nasýl kaynamakta.” (Mesnevi-i Þerif, 4345-4349)
Maksat, Sevenlerin Birlikteliði
Gerek Ramazan ve Kurban bayramlarý, gerekse cuma günleri herkesi içine alan bir vasfa sahiptir. Bu bakýmdan dinimizde bayramlarýn toplumsal özellikleri aðýr basmaktadýr. Mevlâna k.s. Hazretleri “Fîhi mâ Fîh” isimli eserinde bayramlarýn fonksiyonel yönüne þu ifadelerle iþaret eder:
“Birisi her yýlda iki bayram, her ayda dört cuma olmasýndaki hikmeti sordu. Dedim ki: Maksat Allah dostlarýnýn, Allah’ý sevenlerin bir araya gelmeleri, birleþmeleri, birbirleriyle konuþup görüþmeleridir. Çünkü topluluk rahmet, ayrýlýk azaptýr. Maksat da canlarla bedenlerin birbirlerine alýþmalarý, baþlangýçtaki birlikle sondaki birlikten haber almalarýdýr. Bu topluluðun, bu gönül huzurunun, bu fikir birliðinin bereketiyle de tüm olsun, parça-buçuk olsun, Allah’tan isteklerine kavuþurlar. Yine böylece bayram günlerinde, cuma günlerinde bilginlerin, derviþlerin, halkýn toplantýsýndan maksat, Allah kullarýnýn, kýyamet gününün topluluðunu, o günün gürültüsünü hatýrlamalarý, özleri temiz olan dostlar, halis olarak seven kiþilerle cennette Gerçeklik Makamý’nda toplanacaklarý günü hatýra getirmeleridir…
Bayram, arife günlerinde zurnanýn baðrýþýndaki, nefîrin feryat ediþindeki, davulun gümleyiþindeki, zilin çalýnýþýndaki, davulun güm güm diye ötüþündeki sýr da þudur. Bütün bunlar der ki: Ýleri gelen, geri kalan bütün kullar, Allah’ýn emriyle tam dileyerek, hep birleþerek iþlerini güçlerini býrakmýþlar, alýþtan veriþten vazgeçmiþler, mahþer halkýnýn toplanacaklarý gibi onlar da musalla arasatýnda toplanmýþlar... Utanarak, alçalarak Allah kapýsýnda sýzlanýyorlar, yalvarýp yakarýyorlar; kendilerinden geçerek namaz kýlýyorlar. Böylece de “Rabbine saf saf arzedilirler.” ayetinde bildirilen o korkulu yeri düþünüyorlar; tir tir titriyorlar ve sonuçta “Rableri onlarý kendi rahmetiyle, razýlýðýyla müjdeler.” fermanýnýn ellerine sunulmasýný bekliyorlar.
Þimdi saðsýn, varsýn ya, “O boru çalýnýnca..” ayetindeki borunun sesini duy; aþýklara en büyük bayram, münafýklara tümden korku olan, azap olan kýyamet gününden haberdar ol! O bölük bölük topluluklarýn toplanmasýný, o insanlarýn çil yavrusu gibi daðýlmalarýný düþün de kendini çeþitli ibadetlerle, iyi iþlerle, olgunluklarla beze; sadaka-i fýtýr ihtiyacýný olanlara ulaþtýr. Böyle yaptýn mý, cennet güzelliklerinin dolunay yüzlerini görmeye lâyýk olursun; Allah vergilerinden bayramlýk rahmet elbisesini giyersin; baðýþlanma tacýný baþýna korsun; yakýnlýk þerbetini içersin.”