Zadul Mead
Pages: 1
Birinci ve ikinci hicret By: hafiza aise Date: 12 Aðustos 2011, 17:15:42
8— Birinci ve Ýkinci Hicret:

 

Müslümanlar çoðalýp kâfirler onlardan korkmaya baþlayýnca Hz. Pey-gamber'e (s.a.) yaptýklarý ezâ ve müslümanlara verdikleri iþkence þiddetini artýrdý. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.) müslümanlarýn Habeþistan'a hicret etmelerine izin verdi ve: "Orada bir hükümdar vardýr. Onun yanýnda in­sanlara zulüm yapýlmaz," buyurdu. Müslümanlardan 12 erkek, 4 kadýn oraya hicret etti. Aralarýnda Hz. Osman b. Affân da vardý. Yola ilk çýkan Hz. Osman idi, Allah Rasûlü'nün (s.a.) kýzý olan hanýmý Rukiyye de bera­berinde idi. Müslümanlar Habeþistan'da en iyi þartlarý içeren bir yerde yer­leþtiler. Kureyþ'in müslüman olduðu haberi kendilerine gelince —ki bu ha­ber yalandý— Mekke'ye geri döndüler. (Yolda) durumun olduðundan daha þiddetli bir hal aldýðý haberi kendilerine ulaþýnca bir kýsmý geri döndü. Bir grup ise Mekke'ye girdi; Kureyþ'in pek þiddetli bir eziyeti ile karþýlaþtýlar. Þehre girenler arasýnda Abdullah b. Mes'ûd da vardý..

Sonra Hz. Peygamber (s.a.) ikinci kez müslümanlara Habeþistan'a hicret izni verdi. Bunun üzerine —þayet, þüpheli olmakla birlikte aralarýnda Am-mâr var ise— 83 erkek ve 18 kadýn oraya hicret ettiler ve Necâþî'nin yanýn­da iyi bir þekilde yerleþtiler. Bu durum Kureyþ'e ulaþýnca derhal harekete geçip Necâþî'nin yanýnda onlarý tuzaða düþürmek amacýyla Amr Ýbnü'1-Âs ve Abdullah b. Rabîa baþkanlýðýnda bir heyet gönderdiler. Allah, onlar tuzaklarýný kursaklarýnda býraktý. Bunun üzerine Allah Rasûlü'ne (s.a,) vdlr dikleri eziyet þiddetlendi; onu ve ailesini Ebu Tâlib'in vadisinde (yahut mî hailesinde) üç sene —bir görüþe göre iki sene— kuþatma altýna aldýla'". Hz. Peygamber (s.a.) kuþatmadan çýktýðýnda 49 —bir görüþe göre de 48-^-yaþýnda idi. Bundan birkaç ay sonra Amcasý Ebu Tâlib 87 yaþýnda öld Vadide iken Abdullah b. Abbas dünyaya geldi. (Ebu Tâlib'in ölümü üzefl ne) kâfirler ona þiddetli eziyet verdiler. Bundan kýsa bir süre sonra da ha­nýmý Hz. Hatice vefat etti. Kâfirlerin ona verdikleri eziyet þiddetini artýrdý. Bunun üzerine Allah Teâlâ yoluna davet için Taife gitti. Günlerce (on gün) orada kaldý. Hiç kimse davetini kabullenmedi. O'na eziyet ettiler, memleketlerinden kovdular ve yol kenarlarýna iki sýra olup onu taþladýlar. Öyle ki topuklarý kana bulandý. Allah Rasûlü (s.a.) onlardan ayrýlýp Mek­ke'ye döndü. Yolda hristiyan Addâs ile karþýlaþtý. Addâs ona inanýp tasdik etti. Yine yolda iken, Nahle denilen yerde kendisine Nasîbîn halkýndan yedi kiþilik bir cin grubu gönderildi ve bu cinler Kur'an'i dinleyip müslü­man oldular'[146]'. Ýþte bu yolculuðu esnasýnda Allah, "daðlarýn meleðini" gönderip ona uymasýný ve þayet isterse Mekke'nin iki büyük daðýný (Ebu Kubeys ve Ahmer daðlarýný) kavminin üzerine geçirmesini emretmiþ, o ise: "Hayýr. Onlara yumuþak davranýlmasýný, mühlet tanýnmasýný istiyorum. Belki Allah, onlarýn sulblerinden kendisine ibadet edecek ve O'na hiçbir þeyi ortak tutmayacak kimseler çýkaracaktýr[147]demiþti. Yolda iken þu Sonra Mut'im b. Adiy'in emanýnda Mekke'ye girdi. Daha sonra da ruhu ve bedeniyle Mescid-i Aksâ'ya gece götürüldü (Ýsrâ hâdisesi). Oradan göklerin ötesine bedeni ve ruhu ile Allah Teâlâ'ya çýkarýldý (Mi'râc hâdise­si). Allah, onunla konuþtu ve ona namazlarý (beþ vakit namazý) farz kýldý. Bu yalnýz bir kere oldu. Görüþlerin en doðrusu budur. Kimisi: "Bu hâdise uykuda olmuþtu.", kimisi: "Hz Peygamber (s.a.) gece götürüldü, denir; uykuda yahut uyanýkken oldu, denilmez." kimisi: "Ýsrâ hâdisesi Beyt-i Mak-dis'e kadar uyanýkken, oradan göðe ise uykada gerçekleþti.", kimisi: "Ýsrâ hâdisesi biri uyanýkken, biri uykuda olmak üzere iki kere oldu." ve kimisi de: "Hz. Peygamber (s.a.) Ýsrâ hâdisesini üç kere yaþadý." diyor. Bu hâdi­senin peygamberlikten sonra olduðunda görüþbirliði vardýr.

Þerîk'in rivayetinde[148]bu olayýn Hz. Peygamber'e (s.a.) vahiy gelme­den önce gerçekleþtiði yer almaktadýr ki, bu, Þerîk'in Ýsrâ olayým aktarýr­ken yaptýðý sekiz hatadan biri ve onun yanlýþ anlamasý olarak deðerlendiril­miþtir'[149]Bu rivayeti kimileri: "Uykuda olan Ýsrâ vahiy gelmeden önce, uyanýkken olan Ýsrâ ise peygamberlikten sonra idi." diye yorumlamaya kalkýþýrken, kimileri de: "Buradaki vahiy, mukayyeddir, (yani belli özel ve sýnýrlý anlamý vardýr -Þ.Ö.) yoksa peygamberliðin baþlangýcý olan mutlak vahiy deðildir. Maksat, Hz. Peygamber'e (s.a.) Ýsrâ olayý hakkýnaa vahiy gelmeden, daha önceden haber vermeksizin, ansýzýn Hz. Peygamber'in (s.a.) isrâ buyurulduðudur." demektedirler. En doðrusunu Allah bilir.

Mekke'de kaldýðý sürece kabileleri Allah Teâlâ'ya davet ediyor ve ken­disini her hac mevsiminde onlara arzediyor, Rabbinin elçiliðini yapabilmesi için kendisini barýndýrmalarýný istiyor, dileðini yerine getirirlerse cennete gideceklerini söylüyordu. Hiçbir kabile çaðrýsýný kabul etmedi. Bu iþi Al­lah, Ensâr'a bir þeref olarak sakladý. Allah Teâlâ dinini açýða çýkarmak, va'dini yerine getirmek, Peygamberine yardým etmek, Allah sözünü yücelt­mek ve düþmanlarýndan intikam almak isteyince —kendilerine bir þeref bah­þetmek dileðiyle— Ensâr'ý, O'na gönderdi. Hz. Peygamber (s.a.) hac mev­siminde onlardan altý —bir görüþe göre sekiz— kiþilik bir grubun yanýna yaklaþtý. MÝna'da Akabe denilen yerde baþlarýný týraþ ediyorlardý. Yanlarý­na oturdu. Onlarý Allah'a davet etti ve onlara Kur'an okudu. Onlar da Allah ve Rasûlünün davetini kabul edip Medine'ye döndüler. Kavimlerini Ýslâm'a davet ettiler. Aralarýnda Ýslâm yayýldý. Allah Rasûlünün (s.a.) adý geçmeyen hiçbir Ensâr evi kalmadý. Medine'de ilk defa içinde Kur'an oku­nan mescid Züraykoðuilarý Mescidi'dir.

Sonra ertesi sene aralarýnda ilk altýdan beþ kiþinin de bulunduðu 112 erkekten oluþan bir Ensâr grubu geldi. Allah Rasûlüne (s.a.) Akabe'de' gelecek sene buluþmak üzere bîat ettiler; sonra Medine'ye döndüler. Ertesi yýl 73 erkek, 2 kadýn Hz. Peygamber'e (s.a.) geldiler. —bunlar son Akabe grubu oluyorlar— Allah Rasülü'ne (s.a.) kadýnlarýný, çocuklarýný ve kendi­lerini koruduklarý þeylerden O'nu da korumak üzere bîat ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) ile arkadaþlarý onlarýn yanlarýna göçtüler. Allah Rasûlü (s.a.) bu son Akabe grubu arasýndan 12 nakîb ( = temsilci) seçti.

Allah Rasûlü (s.a.) arkadaþlarýnýn Medine'ye hicret etmelerine izin verdi. Bunun üzerine birbirini takiben, bölük bölük yola çýktýlar. Bir görüþe göre ilk çýkan Ebu Seleme b. Abdülesed el-Mahzûmî, bir görüþe göre de Mus'ab b. Umeyr'dir'[150]Gelenler Ensâr evlerinde konuk oldular. (Ensâr adýný alan! bu Medineli müslümanlar) hicret edenleri yanlarýnda barýndýrdýlar, onlara yardým ettiler. Böylece Ýslâm Medine'de yayýldý.

Sonra Allah, Rasûlünün (s.a.) hicret etmesine izin verdi. Hz. Peygamber (s.a.) Rebîülevvel —bir görüþe göre Safer— ayýnda pazartesi günü Mek­ke'den yola çýkti[151]O zaman 53 yaþýnda idi. Beraberinde Ebu Bekir es-Sýddîk ve Ebu Bekir'in kölesi Âmir b. Füheyre vardý. Kýlavuzlarý Abdullah b. Uraykýt el-Leysî idi. Hz. Peygamber (s.a.) Ýle Hz. Ebu Bekir, Sevr ma­ðarasýna girip orada üç gün kaldýlar. Sonra sahil yolunu tuttular. Rabîü-levvel ayýnýn 12. gecesi pazartesi günü —bu konuda farklý görüþler ileri sürenler de vardýr— Medine'ye ulaþýnca, Medine'nin üst taraflarýnda Kubâ denilen yerde Arnr b. Avf oðullarýnýn konuðu oldu. —bir görüþe göre Gül­süm b. el-Hidm'in, diðer bir görüþe göre de Sa'd b. Hayseme'nin konuðu olduðu ileri sürülmüþse de birincisi daha meþhurdur—. Hz. Peygamber (s.a.) onlarýn yanýnda 14 gün kaldý ve Kubâ Mescidini tesis etti. Sonra cuma günü yola koyuldu. Salim oðullarýna vardýðýnda cuma vakti girdi. Yanýn­daki yüz müslümanla birlikte onlara cuma namazýný kýldýrdý. Sonra da de­vesine binip yola koyuldu. Ýnsanlar, kendilerinin yanýnda konuk olmasý için onunla konuþmaya ve devesinin yularýný tutmaya baþladýlar. Bunun üzerine: "Yolunu açýn. Zira o, nerede duracaðý hakkýnda gerekli emri al­mýþtýr." buyurdu[152]. Deve bugünkü Mescid-i Nebevî'nin bulunduðu yerin yakýnýna çöktü. Burasý Neccâr oðullarýndan Sehl ve Süheyl adýnda iki ço­cuðun hurma kuruttuklarý bir yerdi. Devesinden inip Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin evine konuk oldu. Sonra hurma kurutulan bu yerde arkadaþlarýyla beraber kendi eliyle hurma dallarý ve kerpiçten kendi mescidini yaptý[153]. Sonra da mescidin yanýna kendisinin ve hanýmlarýnýn odalarýný yaptý. O'nun odasýna en yakýn olaný Hz.Âiþe'nin odasýydý. Yedi ay kaldýktan sonra Ebu Eyyûb'-un evinden kendi evine taþýndý.

Habeþistan'daki arkadaþlarýna Medme'ye hicret ettiði haberi ulaþýnca onlardan otuz üçü geri döndü. Bunlardan yedisi Mekke'de hapsedildi. Geri kalanlar Medine'ye varýp Allah RasûÝü'ne (s.a.) katýldýlar. Sonra (Habeþis­tan'daki müslümanlardan) orada kalanlar Hayber savaþýnýn olduðu hicre­tin yedinci senesi bir gemi ile hicret ettiler.[154].


[146] Ýbn Cerîr, Tefsir'inde (26/30) "Hani Kur'an'/ dinleyecek bir grup cinni sana yönelt­miþtik..." (Ahkâf: 46/29) âyetinin açýklamasý sadedinde Ýbn Abbas'ýn þöyle dediðini aktarýr: "Bu cinler, Nasîbîn halkýndan yedi nefer idi. Allah Rasûlü (s.a.) onlarý, kendi kavimlerine elçi olarak gönderdi." Rivayetin senedi hasendir.

[147][147] Buharî, 59/6, 97/9; Müslim, 1795. Bu hadis, uzunca bir hadisin bir bölümüdür. Met­nin tamamý þöyledir: Hz. Âiþe —Allah ondan razý ofsun— Hz. Peygamber'e (s.a.): "Ey Allah'ýn Rasûlü! Uhud savaþýnýn yapýldýðý günden daha zor bir gün geçirdin mi?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.) de anlattý: Evet, senin kavminden baþýma böylesi bir þey geldi. Onlardan karþýlaþtýðým þeylerin en zoru Akabe günü idi. Kendimi Ýbn Abdi Yâleyl b. Abdikülâl'e arzetmiþtim. Ýsteðimi kabul etmedi. Düþünceli, dalgýn ora­dan ayrýldým. Ancak ta Karnu's-Seâlib'te kendime geldim. Baþýmý kaldýrdým. Bir de ne göreyim! Beni bir bulut gölgelemekte deðil mi? Baktým, Cebrail orada. Bana ses­lendi: "Allah (c.c.) senin kavminin sana söyledikleri sözü ve sana verdikleri cevabý Ýþitti. Daðlar meleðini, onlara yapýlmasýný istediðin þeyi emredip yaptýrman için sana gönderdi." Hz. Peygamber (s.a.) devamla diyor ki: Daðlar meleði bana seslenip selâm verdi. Sonra: "Ey Muhammed! Allah, kavminin sana söyledikleri sözü iþitti. Ben. daðlar meleðiyim. Ýstediðini emretmen için Rabbin beni sana gönderdi. Dilersen, (Mekke vadisinin kenarlarýndaki) þu Ýki yalçýn daðý onlarýn üzerine kapatýrým." dedi. Allah Rasûlü (s.a.) ona þu karþýlýðý verdi: Umuyorum ki Allah, onlarýn soytarýndan yalnýz Allah'a ibadet edecek ve O'na hiçbir þeyi ortak tutmayacak kimseler çýkaracaktýr."meþhur duayý yapmýþtý:  "Allah'ým! Gücümün zayýflýðýndan, çaresizliðim­den Sana yakýnýyorum.,. Bazýlarý bu duaya "Tâif Duasý" adýný vermektedir. Duanýn tamamý þöyledir; "Allah'­ým! Güçsüz ve çaresiz kaldýðýmý, halk nazarýnda hor görüldüðümü yalnýz sana yakmý­yorum, ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Sen ezilenlerin, hor görülenlerin RabbÝsin. Beni kime býraktýn? Bana saldýran uzak bir düþmanýn eline mi, yoksa iþimi kendisine teslim ettiðim yakýn bir dostun eline mi? Yeter ki bir gazabýn olmasýn bana; aldýrmam çektiklerime. Ancak þuna inanýyo­rum ki, senin affýn geniþtir bana. Gazabýna uðramaktan yahut öfkeni hak etmekten gökleri ýþýklandýran, karanlýklarý aydýnlatan, dünya ve âhiret iþlerini ýslah eden yüzü­nün nuruna sýðýnýrým. Hoþnut kalacaðýn kadar sana memnuniyetimi sunarým. Güç de senin kuvvet de senin." Mecmau'z-Zevâid'de (6/35) kaydedildiðine göre bu hadisi Taberanî, Abdullah b. Cafer'den rivayet etmiþtir. Râvilerî sikadýr. Ancak Ýbn Ýshak'm tedlisi vardýr.

[148] Þerik b. Abdullah b. Ebu Nemr: Künyesi Ebu Abdillah'dýr. Medinelidir. Doðru, fakat hata yapan bir râvidir. Buhari'nin Sahih'inde rivayet ettiði Ýsrâ hadisinde çeliþkilere düþmüþ, hadisi yanlýþ bellemiþ, iyi zabtedememiþtir.

[149] Hafýz Ibn Hacer, Fethu'l-Bârî'dt (13/399) diyor ki: "O'na vahiy gelmeden önce" sözünü Hattabî, Ýbn Hazm, Abdülhak, Kadý lyâz ve Nevevî inkâr etmiþtir. Nevevî'nin ifadesi þöyledir: "Þerîk'in bu rivayetinde âlimlerin Ýnkâr ettikleri yanlýþlýklar var. Biri­si, 'O'na vahiy gelmeden önce' sözüdür. Bu bir hatadýr. Bu konuda ona hiç kimse katýlmamýþtýr. Âlimler, namazýn Ýsrâ gecesinde farz kýlýndýðýnda icmâ etmiþlerdir. Na­sýl vahiyden önce namaz farz ktfýnabilir ki?!" Diðer yanlýþlýklar için bk. a.g. yer.

[150] Buharý, 63/46. Hadisin Berâ b. Âzib'ten gelen metni þöyledir: "Ýlkönce bize (Medine'­ye) Mus'ab b. Umeyr ile îbn Ümmü MektÛm, sonra Ammâr b. Yâsir ite Bilâl geldi. Allah onlardan razý olsun."

[151] Hicret olayý Sahih-i Buharî'de (63/45) uzunca bir hadiste rivayet edilmektedir.

[152] Beyhakî, Delâil'de Enes'ten þu hadisi aktarýr: Allah Rasûlü (s.a.) Medine'ye girdi. Biz þehre girince Ensâr erkeðiyle kadýnýyla gelip hepsi de: "Bize buyur, ey Allah'ýn Rasûlü!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.}: "Deveyi býrakýn. O nereye gideceðine dair emir almýþtýr." buyurdu. Deve Ebu Eyyûb1 un kapýsýnda çöktü... Bu hadisin senedinde geçen Ýbrahim b. Sýrma'yý Dârekutnî zayýf sayarken Ýbn Maîn onun yalancý olduðunu söylüyor. Ýbn Adiy ise: "Onun hadislerinin umumunun sened ve metni münkerdir." diyor. Beyhakî —ibn Kesîr'in el-Bidâye'de (3/202) kaydettiðine göre -ed-Delâil'dç, Saîd b. Mansûr- Attâf b. Halid- Sadýk b. Musa- Abdullah b. Zü-beyr senediyle þu hadisi rivayet eder:

Allah Rasûlü (s.a.) Medine'ye geldi. Devesi Cafer b. Muhammed'in evi ile Hasan b. Zeyd'in evi arasýna çöktü. Halk, O'na gelip hepsi de: "Ya Rasûlullah! Bizim evimi­ze buyur" dediler. Devesi kalkýp yürümeye baþladý. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.): "Serbest býrakýn O nereye gideceðine dair emir almýþtýr." dedi. Sonra deve O'nu götürdü, minberin yerine kadar geldi; oraya çöktü. Sonra iyice yerleþti. Orada insanlarýn eðleþtikleri, gölgelenip serinlendikleri bir gölgelik vardý. Allah Rasûlü (s.a.) devesinden oraya indî, gölgeye oturdu. Ebu Eyyûb gelip: "Ya Rasûlullah! Evim sana en yakýn ev. Yükünü benim eve taþý." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Peki" dedi ve yükünü eve taþýdý. Sonra bir adam gelip: "Ya Rasûlullah! Nerede kalýyorsun?" diye sordu. "Kiþi, yükü nerede ise oradadýr." karþýlýðýný verdi. Bk. îbn Sa'd, Tabakât, 1/236-237.

[153] Buharý, 63/45; Müslim, 3/1623.

[154] Buharý, 64/36. Ebu Musa el-Eþ'arî anlatýyor: Biz Yemen'de iken Hz. Peygamberin (s.a.) yola çýktýðýný haber aldýk. Birinin adý Ebu Bürde, diðerininki Ebu Ruhm olan iki kardeþimle —Ben onlarýn küçüðü idim— kavmimden birkaç kiþiyle yahut elli üç ya da elli iki adamla —buradaki tereddüt râvidendir— O'nun yanýna gelmek için mu­hacir olarak yola çýktýk. Bir gemiye bindik. Gemimiz bizi Habeþistan'daki Necâþî'ye çýkardý. Orada Cafer b. Ebu Tâlib ile karþýlaþtýk. Hep birlikte dönünceye kadar onun­la birlikte kaldýk. Hayber fethinde Hz. Peygamber (s.a.) ile karþýlaþtýk. Halktan bazý­larý, bize —gemi ile gelenlere— "Sizi geçtik, sizden önce hicret ettik." diyorlardý. Bizimle birlikte gelenlerden ve hicret edenler arasýnda Necâþî'ye hicret eden Esma BÝn-ti Umeys, Hz. Peygamber'Ýn (s.a.) hanýmý Hafsa'yý ziyarete gitti. Esma orada iken Hafsa'nýn yanýna (babasý) Hz. Ömer geldi. Hz. Ömer, Esmâ'yi görünce: "Bu kim?" diye sordu. Hafsa: "Umeys'in kýzý Esma" dedi. Hz. Ömer: "Þu Habeþli, þu denizci ha?" dedi. Esma: "Evet" dedi. Hz. Ömer: "Biz sizden önce hicret ettik. Biz, Allah RasûÝü'ne sizden daha lâyýðýz." dedi. Bunun üzerine Esma öfkelendi ve dedi ki: "Ha­yýr, hayýr. Vallahi siz, Allah Rasûlü ile birlikte îdiniz. Açýnýzý doyurur, cahilinize öðüt verirdi. Biz ise Habeþistan'da uzak ve þartlarý hiç de iyi olmayan bir memlekette, bir ülkede idik. Hepsi Allah için, Rasûlullah için!... Allah'a yemin ederim ne zaman bir yemek yesem, ne zaman bir su Ýçsem hep iþkence gördüðümüz, hayatýmýzdan endi­þe ettiðimiz zamanlarda Allah RasûÝü'ne (s.a.) söylediðim sözü hatýrlardým. Bunu, Hz. Peygamber'e (s.a.) anlatacaðým. Vallahi, ne yalan söyleyeceðim ne çarpýtacaðým, ne de bir ilâve yapacaðým." Hz. Peygamber (s.a.) gelince Esma: "Ey Allah'ýn Pey­gamberi! Ömer þöyle þöyle söyledi." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Peki sen ne de­din?" diye sordu. "Þöyle þöyle söyledim." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Bana sizden daha lâyýk deðil. O ve arkadaþlarý bir tek hicret yaptýlar. Siz gemr halký ise iki hicret yaptýnýz..." buyurdu.

Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, Ýklim Yayýnlarý: 1/92-97.


radyobeyan