Hz.Muhammedin Ýslam Daveti
Pages: 1
Davetin Zorluklan By: seymanur K Date: 01 Aðustos 2011, 12:03:03
Davetin Zorluklan


Doðrusu biz, senin üzerine aðýr bir söz býrakacaðýz. [10]

Sen de peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettiði gibi sabret. [11]

insanlarýn karþýlarýna dikilip, isteyerek veya istemeyerek, neþeyle veya ýstýrapla ta­kip ettikleri hayat tarzlarýnýn yanlýþ olduðunu, bu hayat tarzýný ve dayanaðý olan inançlarý terk etmeleri gerektiðini ilan etmek kolay deðildir. Üstelik insanlara inançlarýnýn ve hayat tarzlarýnýn yanlýþlýðýný bildirmekle kalmayýp, hayatlarý bo­yunca sahip olduklarýndan çok farklý bir inanç sistemini ve hayat tarzýný sunarak, buna göre inanýp yaþamalarý gerektiðini ilan etmek hiç kolay deðildir. Böylesi bir çýkýþ; yanlýþlarý hiç eðip-bükmeden açýkça ilan etmek, büyük tepkilere neden olur. Bu her zaman böyle olmuþtur. Sosyal bilimciler ve psikologlar çok iyi bilirler ki, insanlar, doðruluðundan bir yýðýn þüpheleri olsa dahi inana geldikleri þeyleri, memnun olmasalar dahi alýþageldikleri hayat tarzýný terk etmeye yanaþmazlar. Az bir miktarda bile olsa, mensubu olduklarý hayat tarzýný terk ederlerse piþman ola­caklarýný, onu da arar duruma geleceklerini zannederler. Ýnsanlýðýn bu garip du­rumunu ifade etmesi açýsýndan bir sosyal bilimcinin þu tespitleri oldukça ilginç ve önemlidir:

Yoksul olan herkes hayal kýrýklýðýna uðramýþ deðildir. Þehirlerin kenar mahal­lelerinde yaþayan yoksullardan bazýlarý, kendi uyuþmuþ hayatlarýndan þikayet­çi deðildirler. Ýçinde bulunduklarý çukurun dýþýndaki bir hayatýn düþüncesi on­larýn tüylerini ürpertir... Açlýktan ölmenin sýnýrýnda yaþayan yoksullarýn haya­tý gayeli bir hayattýr. Yiyecek ve yatacak yer bulmanýn amansýz mücadelesine giriþmiþ olanlar boþuna çaba harcamýþ olma hissine hiçbir zaman yakalanmazlar. Varýlacak amaçlarý maddî ve acildir. Her yenen yemek onlar için bir ama­cýn gerçekleþmesidir; tok karnýna yataða girmek bir zaferdir ve açýktan gelen her beleþ þey bir mucizedir... Köle hayatý yaþayanlar yoksuldurlar; buna raðmen köleliðin yaygýn olduðu ve uzun süre devam ettiði yerlerde bir kitle hareketi­nin doðmasý zayýf bir ihtimaldir. Köleler arasýndaki mutlak eþitlik ve köle mahallelerindeki samimi sosyal iliþkiler ferdin hayal kýrýklýðýný Önler. Köleliðin yerleþmiþ âdet haline geldiði bir toplumda baþkaldýranlar, yeni köle olanlarla kölelikten hür býrakýlanlardýr.[12]

Bu durumu, peygamberlerin insanlýða sunduklarý ilâhî hakikatler ve gerçekleþ­tirmeye çalýþtýklarý deðiþim açýsýndan ele alýrsak; bütün peygamberlerin insanlýða ayný mesajla geldiklerini biliyoruz. Kur'an bunu þöyle açýklamýþtýr: 'Andolsun biz her kavme, 'Sadece Allah'a kulluk edin ve taðuta kulluktan kaçýnýn' diyen peygamber­ler gönderdik [13] Peygamberlerin davetlerinin deðiþmeyen bu ilkesi üzerinde düþünülürse, ilâhî irade tarafýndan inanç ve hayat tarzýnýn deðiþtirilme­sinin hedef olarak seçildiði ve bu Ýki alanda köklü deðiþikliðin öngörüldüðü anla­þýlýr. Peygamberlerle insanlara sunulan ilâhî davetin ilk plandaki hedefini, insan­larýn sahip olduklarý ve yanlýþlýklarla dolu inançlarýný terk etmelerini ve merkezi­ne Allah'ý alan bir inanç sistemine sahip olmalarýný saðlamak oluþturmuþtur. Bu inanç sisteminin ismi 'tevhid'dir. Peygamberlerin davetinin ikinci kýsmýný ise tev-hid inancý üzerinde þekillenen bir hayat tarzýna, sahip olunmasý oluþturmuþtur. Ýþ­te bu durum tepkilere neden olmuþtur, insanlar, kendilerine ilâhî hakikatleri su­nan, anlam ve gereklerini en güzel tarzda açýklayan elçilere tepki göstermiþlerdir. Davet olunduklarý þeyin güzelliðini, doðruluðunu ve iyiliðini görmemiþler veya görmezlikten gelmeyi tercih.etmiþlerdir. Özellikle de toplumun inanç, düþünce ve yaþantýsýnda söz sahibi olanlar veya bir diðer ifadeyle statükonun sahibi ve tem­silcisi olanlar hakikat çaðrýsýnýn en katý muhalifleri olmuþlardýr. Kur'an, onlarýn ilâhî daveti gerçekleþtirenleri davalarýndan alýkoyabilmek için var güçleriyle çalýþ­týklarýný ve çalýþacaklarýný bildirmektedir. Ýslâm davetini durdurmak için, salip olduklarý mal ve mülklerini dahi harcamaktan çekinmediklerini [14] söy­lemektedir. Onlarýn, peygamberin þahsýna veya davetine yönelik tepkileriyle ilgi­li olmak üzere-Kur'an'm zikrettiði bazý davranýþlarý þunlardýr: ilâhî daveti gerçekleþtirenle alay etmiþler [15] peygamberin büyüklendiðin,[16] cinlendiðini [17] delirdiðini [18] þair olduðu­nu [19] büyücü olduðunu [20] öðretilmiþ olduðunu [21] uydurduðunu [22] sapýttýðýný [23] yalancý olduðunu [24] iddia etmiþler ve bu iddialarýný topluma yaymýþlardýr, ilâhî davayý yok etmek veya deðiþtirmek için çeþitli tuzaklar/hileler kurmuþlar [25] peygamberi ve inananlarý yurtlarýndan kovmakla tehdit etmiþlerdir.[26] Taþlamak suretiyle [27] fiziki zararlar vermeye, öldürmeye veya yakmaya karar vermiþlerdir.[28] Korkutmak için baðýrýp, çaðýr­mýþlar [29] eziyet etmiþler [30] yalanlamýþlar [31] aþaðýlamýþlar [32] eskilerin masallarým anlatýyor' di­yerek gerçeði çarpýtmýþlar [33] insanlarla olan irtibatýný kesmeye çalýþ­mýþlardýr.[34] Baþlarýna gelen her türlü kötülüðün sorumlusu olarak hakikat davetçilerini görmüþlerdir.[35] Bütün bunlarý yaparken de rast-gele bir tavýr içerisinde olmadýklarýný, kendi bilgi ve tecrübelerine güvenip, dayan­dýklarýný ifade etmiþlerdir.[36]

Dolayýsýyla Resulüllah da, yüce görevinin gerektirdiklerini bildirmeye ve açýk­lamaya baþlayýnca, dozajý gittikçe artan tepkilerle karþýlaþtý. Fakat bu, habersiz ya­kalandýðý ve kendisini hayal kýrýklýðýna uðratan bir durum deðildi. Çünkü, her akýllý insan gibi, O da biliyordu ki, bir toplumdaki tüm insanlarýn inanç ve hayat tarzlarým hedef alan, statükoyu baþtan sona reddeden her söylem tepki görecek­tir. Bunun aksini düþünmek mümkün deðildir. Ýlk ayetlerin vahyolunmasýyla, çevresindeki bazý insanlarýn tepkisiyle karþýlaþacaðýný düþünmesi, hatta korkuyla evine kapanmasý, söz konusu tepkileri aklý ile öngörmesinden kaynaklanmýþtý. Ayrýca, risâletin daha ilk gününde, Varaka b. Nevfel'den peygamberlerin insanlý­ða sunduklarý mesajlarýn sert tepkilere neden olduðunu duymasý, düþüncesinde­ki haklýlýðýn gerekçesi olmuþtu. Fakat Müddesir sûresinin bir ayeti ile [37] gö­revini yapabilmesi için 'korku ve endiþe elbisesini' terk edip, insanlarýn karþýsýna geçmesi gerektiði bildirildi. Resulüllah, o aþamada, alemlerin yarataný ve sahibi olan Allah'ýn elçisi oluþu nedeniyle, Allah tarafýndan kendisine hep yardým edile­ceðini, hiçbir sýkýntýyla karþýlaþmayacaðýný, davetinin her zaman büyük bir mem­nuniyetle kabul edileceðini düþünebilirdi. Fakat, O böylesi bir düþünceye veya ka­naate hiçbir þekilde sahip olmadý. Böylesi bir kanaate sahip olduðuna dair en kü­çük bir bilgi kýrýntýsý bile mevcut deðildir. Çünkü makul þekilde düþünebilen her­kes kolaylýkla fark eder ki, eðer ilâhî irade, insanlarýn inanç ve hayat tarzlarýyla dosdoðru bir çizgi üzerinde olmalarýný kendi iradelerine býrakmadan takdir edip kabul ettirirse; aynen meleklerde olduðu gibi insanlarýn da ilâhî bilgiye kayýtsýz þartsýz teslimini irade ederse, bu durumda peygamber görevlendirmenin ne anla­mý vardýr? Üstelik eðer peygamber insanlardan seçilecek ve o hiçbir tepkiyle kar­þýlaþmadan, insan oluþun gerektirdiði herhangi bir sýkýntýya katlanmadan görevi­ni hep baþarýyla yürütecekse, bu durumda o elçinin insanlýk için örnekliðinden nasýl bahsedilebilir? Makul olaný, peygamberin herhangi bir insan gibi olmasýdýr; daveti karþýsýnda aþaðýlanmak, alaya alýnmalý, tepki görmeli ve bütün bunlara rað­men görevini yürütmelidir ki risâletin beþerî boyutu gerçekleþsin. Fakat elbette ki bütün bunlar söz konusu sýkýntýlar karþýsýnda ilâhî irade, elçisine hiç yardým et­meyecek anlamýna da gelmemektedir. Birçok ayetle, tekrar takrar, ilâhî görev em­redilen tarzda yerine getirilirse, davetin þartlarý eksiksiz olarak gerçekleþtirilirse, ilâhî yardýmýn her zaman söz konusu olabileceði bildirilmiþtir. Risâletin 23 yýllýk seyri de bunu açýkça göstermiþtir. Ayrýca, asýl yardým olaðan üstü destekler biçi­minde deðil, peygamberi ve diðer müminleri geliþmeler karþýsýnda sürekli bilgi­lendirmek, zorluklarýn aþýlmasýnýn beþerî þartlarýný açýklamak biçiminde gerçek­leþmiþtir. Bunun gereði olarak da Resulüllah risâletin daha ilk günlerinde muhte­mel tepkiler karþýsýnda uyarýlmýþ, almasý gereken tedbirlerin neler olduðu konu­sunda bilgilendirilmiþtir. Dolayýsýyla, karþýlaþtýðý zorluklar ve tepkiler, Resulüllah için hayal kýrýklýðýna neden olmamýþtýr, "ben bir peygamberim, bana her þey istedi­ðim zaman istediðim þekilde verilecek' türünden anlamsýz, temelsiz kanaatlere sa­hip olmasýna imkân saðlanmamýþtýr.

îslâm davetin karþýlaþtýðý deðiþmeyen tepkilerin neler olduðuna iliþkin bu ge­nel açýklamalarý takiben, risâletin ilk yýllarýný dikkate alarak, Resulüllah'ýn dave­tin seyri konusunda nasýl bilgilendirildiðini ve uyarýldýðýný biraz daha ayrýntýlý olarak tespit etmeye çalýþalým. Risâlet sürecinde hem bir peygamber, hem de bir insan olarak öðretilip eðitilen Resulüllah, kendisinden insanlara ilan etmesi iste­nen mesajýn ayrýntýlarýný vahiyle öðrendikçe, görevi en güzel þekilde yerine getir­di. Görevini yapmak veya yapmamak gibi bir seçeneði olmadýðýný biliyordu. Ýlk zamanlar için, 'Kalk ve uyar [38] emri bunun en açýk deliliydi. Ken­disi seçilmiþti ve bu seçime uygun olarak sorumluluðunu yerine getirmesi gereki­yordu, îlahî görevi kabul edip etmeme konusunda serbest býrakýlmadýðý gibi, de­vam edip-etmeme konusunda da bir serbestliði yoktu. Risâlet süresinin daha çok ileriki yýllarýnda vahyolunan ayetlerde bu açýkça bildirildi. Þu ayet bunun örnek­lerinden sadece birisi oldu: 'O yolunu þaþýrmýþ kimseler, bizim sana yahyettiðimiz­den, baþka bir þey ortaya atasýn diye seni ayartarak, seni vahyettiðimiz gerçeklerden uzaklaþtýrmaya çalýþmaktalar. Öyle ki, bunu baþarabilselerdi, seni hemen kendileri­ne dost edinirlerdi. Eðer senin imanýnda sebat etmeni saðlamamýþ olsaydýk, belki de az kalsýn onlara biraz olsun eðilim gösterecektin. Eðer bunu yapsaydýn, hayatýn acý­sýný da iki kat olarak tattýracaktýk sana, ölümün acýsýný da; sonra bize karþý hiçbir yardýmcý da bulamayacaktýn kendine.[39]

Ancak þu var ki, Resulüllah risâlet gibi yüce bir sorumluluðu kabul etmede is­teksizlik göstermedi. O, alemlerin Rabb'ý olan Allah tarafýndan seçilmiþ bir þahsi­yetti ve bu seçilmiþlik diðer insanlarda olmayan birçok erdeme dayanýyordu. Er­demlerle donatýlmýþ birisi olarak tüm insanlýða erdemler sunacak görevi isteyerek, zorluklarýný kabullenerek yüklendi. Rabb'ine teslim oldu ve gelecek her talimatýn gereðini, bir beþer olarak zorlansa dahi, isteyerek yerine getirdi; getirmeye çalýþtý. Allah ise O'nu islâm'ýn insanlýða sunuluþunun her aþamasýnda bilgilendirdi, des­tekledi, korudu. Bu itibarla ilk vahyolunan ayetlerin birisinde Resulüllah'a Ýslâm davasýnýn niteliðiyle ilgili en temel özelliklerden birisi açýkça bildirildi: 'Doðrusu biz, senin üzerine aðýr bir söz býrakacaðýz.[40] Bu ayetin davanýn özelliklerinin ve gereklerinin henüz açýklanmadýðý bir zamanda, yani Resulüllah'ýn peygamberliðinin ilk günlerinde vahyolundugu bilinince, önemi daha da artmaktadýr. Sadece bu ayetle bile, dinin özelliklerinin ve gereklerinin henüz bil-' dirilmediði bu dönemde, Resulüllah baþta olmak üzere iman edenlere ilan olundu ki- mümin olmak ve Ýslâm'ý baþkalarýna ulaþtýrmak gayesiyle özel çalýþmalar yap­mak kolay bir iþ deðildir. Yine bu ayetle denilmiþ oldu ki; LEy müminler! Bilin ki, mümin olmakla diðer insanlarýn üstlenmek istemeyecekleri bir yükün altýna girdiniz.. Kan gözyaþý, yalanlama, kötü muamele, iþkence, zulüm, baský, yoksulluk, aþaðýlan­ma alay, hakaret... siklerin karþýlaþacaðý zorluklar olacak. Çünkü, sizler haksýzlýðýn, zorbalýðýn, sömürünün, baskýnýn, zulmün, iþkencenin, sahtekarlýðýn, dalaverenin, kö­tülüðün, ahlâksýzlýðýn, sapýklýðýn... hakim olduðu bir dünyada, bütün bunlara meydan okuyan ve en güzel ahlâk üzere yaþayan þahsiyetler olacaksýnýz. Meydan okumanýz sadece sözle deðil, daha ziyade ve bilhassa futum ve davranýþlarýnýzla olacak; yaþan­týnýzla gerçekleþecek. Bütün bu olumsuz özelliklere karþý hakkýn, adaletin, iyiliðin, ahlâkýn, doðruluðun... temsilcileri olacaksýnýz ve üstelik çoðu zaman sayý itibarýyla insanlarýn arasýnda azýnlýk olacaksýnýz. Elbette ki bütün bunlar kolay þeyler deðildir.' Haber verilen zorluklarý aþmanýn, onlarý kolaylýða dönüþtürmenin yöntem ve þartlarý da yine ayetlerle bildirildi. Esenlik yolunun rehberi olan Resulüllah önce­likle psikolojik açýdan eðitildi. Zira ilâhî görev dahilinde önemli olan, bir insan olarak Peygamberin risâlet gibi ilâhî bir görevi yerine getirecek iç donanýma sahip olmasýydý. Konuyla ilgili olmak üzere geçmiþten ve geçmiþin davetçilerinden ör­nekler verildi. Geçmiþteki hakikat rehberleri gibi olmasý istendi. 'O halde sen de peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettiði gibi sabret [41] denildi. Eðer risâlet görevi önceki resullerin yaptýðý gibi, ilâhî davet yönteminin gereklerince yürütülürse, Allah'ýn büyük yardýmlarýna tanýk olacaðý ve böylelikle zorluklarýn müjdelere ve mükafatlara dönüþeceði de müjdelendi. Hz. Ýbrahim'in davetini an­latan ayetler bu konunun bir örneðiydi: 'Onlar Ýbrahim'i ateþe atýnca biz: 'Ey ateþi Ýbrahim'e karþý soðuk, serin ve selâmet dedik. Bu arada onlar, Ýbrahim'e tuzak kurmaya çalýþtýlar, ama biz onlarýn bütün yapýp ettiklerini boþa çýkardýk.[42]

Böylelikle, baþta Rasulüllah olmak üzere, zorluklarla, sýkýntýlarla dolu yolun mensubu olan diðer müminler, âlemlerin Rabb'i olan Allah'ýn korumasý ve göze­timi altýnda olduklarýný, O'nun yardým ve ihsanlarý ile muhatap olacaklarýný bildi-ler ve bunu akýllarýndan çýkarmadýlar. Bütün engellemelere raðmen yollarýna de­vam ettiler. Biliyorlardý ki, diðer insanlar tarafýndan aþaðýlansalar, onlarýn kötü muamelelerine muhatap olup, çirkin saldýrýlarýyla karþýlaþsalar dahi hakikati ken­dileri, bâtýlý ise muhalifleri temsil ediyordu. Hak olan ise her zaman güçlü olandý; galip gelecek taraftý; bâtýl olan ise kaybedecek ve her zaman piþman olacak tarafti 'Senin için kesintisiz mükafat vardýr. Ve sen büyük bir ahlâk üzeresin. Sonunda, hanginizin fitnelenmiþ olduðunu sen de göreceksin, onlarda görecekler. Þüphesiz Rabb'in, kimlerin kendi yolundan saptýðýný ve kimlerin yolda olduðunu bilmektedir.[43] 'Rabb'ýn sana verecek ve sen razý olacaksýn.[44]


[10] Müzzemmil sûresi, 73:5

[11] Ahkâf sû­resi, 46:35

[12] Hoffer, Kesin inançlýlar, 48.

[13] Nahl, 16:36

[14] Enfal, 8:36

[15] Rad, 13:32

[16] Isra, 17:47,101

[17] Flicr, 15:6),

[18] Mu'minun, 23:25

[19] Saffat, 37:36

[20] Zuhruf, 43:49

[21] A'raf, 7:66

[22] Ahkâf, 46:8

[23] A'raf, 7:60

[24] AYaf, 7;66

[25] Ra'd, 13:42

[26] Muharamed, 47:32

[27] Þuara, 26:116

[28] Ankebut, 29:24

[29] Zuhruf, 43:57,58

[30] Muhammed, 47:32

[31] Kamer, 54:9

[32] Kamer, 54:24,25

[33] Kalem, 68:15

[34] En'am, 6:26

[35] A'raf, 7:131

[36] Mümin, 40:83

[37] 74:1

[38] Müddesir, 74:2

[39] îsra, 17:73-75

[40] Müzzemmil, 73:5

[41] Ahkâf, 6:35

[42] Enbiya, 21:69,70

[43] Kalem, 68:3-7

[44] Duka, 93:5




radyobeyan