Hicret By: seymanur K Date: 28 Temmuz 2011, 16:04:26
Hicret
Bilin ki, ben Allah'a inanmayan ve ahiret gerçeðini tanýmaktan ýsrarla kaçýnan bir toplumun hayat tarzýný terk ettim. Hz. Yusuf [10] Sizden de, Allah'ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yöneliyorum. Hz. Ýbrahim [11]
Ýman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, iþte bunlar, Allah'ýn rahmetim umabilirler. Allah, gafur ve rahimdir. [12]
Hicret denilince, daha çok, müminlerin Mekke'den Medine'ye veya daha önce Habeþistan'a göç etmeleri akla gelir. Bunlar en yaygm þekilde bilinen ve 'hicret'in anlamýný 'mekansal yer deðiþikliði' ile sýnýrlayan risâlet sürecindeki bazý önemli göç olaylarýdýr. Hicret günümüzde çoðunlukla 'mekansal yer deðiþikliði' olarak bilinmesine karþýlýk, Kur'an 'Hicret'i daha geniþ manâda kullanmýþ ve müminler için ol-mazsa-olmaz þartlar arasýnda saymýþtýr. Hicret, sözlüklerde 'terk etmek\ 'ayrýlmak', 'ilgi kesmek' anlamlarýna gelen bir terimdir. Kur'an'da ise, sözlük anlamý esas olmakla birlikte, bazý kimselerden veya þeylerden farklý veya uzak olmak ve bu farklýðý veya uzaklýðý sürdürmek için bilinçli bir þekilde tavýr ve tutum sergilenmek anlamýna gelmektedir. Bir baþka söyleyiþle, yanlýþ inanç ve davranýþlardan, yanlýþ inanç ve davranýþlarýn sahiplerinden ve tüm bunlarýn egemen olduðu ortamdan bilinçli bir þekilde uzak duruþu ifade etmektedir. Bu anlamýyla her mümin hicret edendir; yani muhacir olandýr. Zira, mümin olabilmek ancak hicret etmekle mümkün olabilmektedir. Çünkü bir kiþi, ancak, daha önce deðiþik nedenlerle mensubu olduðu yanlýþ inanç ve ortamlarý terk ederek mümin olabilir. Yanlýþ manç ve davranýþlardan, mensuplarýndan, ortamlardan uzak olan durumuna süreklilik kazandýrarak müminliðini devam ettirebilir.
Hicretin, yanlýþ inançlarýn, hayat tarzlarýnýn ve bunlarýn egemen olduðu ortamýn terk edilmesi anlamýný ifade ediþiyle ilgili olmak üzere, Kur'an, geçmiþte yaþamýþ bazý salih þahsiyetler üzerinden örnekler vermiþtir. Bunlardan birisi Hz. Yusuf tur. O, kaldýðý evin kadýnýnýn ahlâksýz teklifine yönelmek yerine, bir müminin yapmasý gerekeni tercih etmiþ ve ahlâksýzlýða meyletmektense, zindana girmeyi tercih etmiþtir. Gerçekleþtirdiði bir hicrettir. Bu hicretiyle o kötü kadýnýn ahlâksýz teklifini kabul ederek Ýblisi sevindirmek yerine, Rabb'ý olan yüce Allah'ýn rýza ve övgüsünü tercih etmiþtir. Asýl önemlisi, Hz. Yusufun, o ahlâksýz kadýnýn teklifini, utanmanýn veya eðer kabul ederse baþýna bir iþ açma korkusunun etkisiyle deðil; Allah'ýn yasaðýný çiðnememek, ahlâksýzlýk pisliðine bulaþmamak adýna reddetmiþ olmasýdýr. Allah'ýn emrine teslim olmak adýna bilinçli bir tercih yapmýþtýr. Bu bilinçli ve kararlý tercihini ise zindan arkadaþlarýna þöyle açýklamýþtýr: 'Bilin ki, ben Allah'a inanmayan ve ahiret gerçeðini tanýmaktan ýsrarla kaçýnan bir toplumun hayat tarzýný terk ettim.[13]
Hz. Ýbrahim'in kýssasýnda, hicretle ilgili önemli açýklamalar ve tüm müminler için ölçü olmasý gereken önemli örnekler vardýr. Bunlardan birisi Hz. Ýbrahim ile babasý arasýnda yaþanmýþtýr. Hz. ibrahim, müþrik babasýnýn 'Ey Ýbrahim! Sen benim tanrýlarýmdan yüz mü çeviriyorsun? Eðer vazgeçmezsen, andolsun seni taþlarým! Uzun bir zaman benden uzak dur! [14] teklif ve tehdidinin karþýsýnda 'Sizden de, Allah'ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yöneliyorum [15] cevabýný verir. Bu baba-evlat iliþkisinin dayanak kýlýnarak yapýlan yanlýþa uyma çaðrýþma karþý verilen ve bilinçli tercihi ifade eden bir cevaptýr. Baba-evlat baðýnýn, hakikati terk edip yanlýþa yönelmenin gerekçesi olamayacaðýný ifade eden bir açýklamadýr. Buna raðmen hâlâ soy baðý gündeme getirilir ve buna layýk davranmamakla suçlanýrsa, o baðý da önemsemediðini açýkça ifade eden bir reddiyedir. Ayrýca, Hz. ibrahim, þirk inancýnýn egemen olduðu bir toplumda yanlýþ inancý ve hayat tarzýný deðiþtirip hakikati egemen kýlma mücadelesinde bir yýðýn engellerle karþýlaþýnca; yanlýþlýklarýný fark etmek ve durumlarýný düzeltmek yerine zorbalýklarýný devreye sokarak durumlarýný sürdüren ve bununla da kalmayýp mevcut inanca ve yapýya uyumlu olma çaðrýlarý yapanlara, 'Ben Rabbime hicret ediyorum. Þüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir [16] cevabýný vermiþtir. Bu cevabýyla da Rabbi olan yüce Allah'ýn istediði, emrettiði gibi olmaya devam edeceðini, hiçbir þekilde bu durumunda bir deðiþikliðe gitmeyeceðini, hakikat konusunda tavizkâr olmadýðýný ve olmayacaðýný ifade etmiþtir. Yine ayný þekilde, müþriklerin 'bizden ol, bizimle oV davetlerine karþý yanýndaki müminlerle birlikte þu cevabý vermiþtir: 'Biz sizden ve Allah'ý býrakýp taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah'a inanýncaya kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve öjke belirmiþtir.[17] Burada önemli bir hatýrlatma ise, Hz. ibrahim ve yanýndaki müminlerin bu cevaplarým vahyi ile bildiren yüce Allah'ýn 'Ýbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr. Onlar kavimlerine demiþlerdi ki.[18] demesidir. Sonuçta, Hz. ibrahim ve yanýndaki müminler sadece inanç ve hatarzýyla deðil, inanç ve hayat tarzlarý tehdit edildiði, gereði gibi olmalarý engel-ý Hiði için coðrafi olarak da yanlýþlardan ve yanlýþýn adamlarýndan uzaklaþarak, baþka bir yere hicret etmiþlerdir.
Kur'an'm konuyla ilgili olmak üzere anlattýðý örneklerden bir diðeri de 'maðara arkadaþlarý' olan 'yiðit' gençlerle ilgilidir. Yüce Allah'a iman ettikleri ve bu nedenle hidayetleri artýrýlan [19] bu 'yiðit1 gençler, iman ederek müþrik toplumlarýnýn inanç ve hayat tarzlarýný terk ettikleri zaman, bir yýðýn teklif ve tehditle karþýlaþýrlar. Teklifler tekrar þirk inancýna ve þirkin þekillendirdiði hayat tarzýna dönmeleriyle ilgilidir. Eðer bunu yapmayacak olurlarsa 'zorla deðiþtirilecekler' veya taþlanarak öldürüleceklerdir.[20] Fakat bir kez inanç ve hayat tarzlarýyla toplumlarýndaki þirkten ve cahiliyeden 'hicret' eden bu yiðit gençler, hiçbir þekilde sunulan tekliflere meyletmez veya tehditler nedeniyle durumlarýnda sapmaya neden olacak bir deðiþime iltifat etmezler. Allah'ýn yiðit' övgüsüne uygun bir tutum ve davranýþla 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan baþkasýna yalvarýp, yakarmayýz- Yoksa saçma sapan konuþmuþ oluruz [21] derler. Fakat zorluk ve zorbalýklar artar, sýkýntýlar tahammül güçlerini aþar ve iþte o zaman anlarlar ki þirkten ve mensuplarýndan mekan olarak da ayrýlmalarý gerekmektedir. Bunu, kendi aralarýndaki bir konuþmada þöyle dile getirirler: 'Madem ki onlardan ve onlarýn Allah'm dýþýnda tapmakta olduklarý varlýklardan uzaklaþtýk, o hâlde maðaraya sýðýnalým ki, Rabbimiz bize rahmetini yaysýn ve iþimizde bizim için fayda ve kolaylýk saðlasýn.[22] Ýçinde bulunduklarý olumsuz þartlar nedeniyle, gözlerden uzak bir maðarayý hicret edebilecekleri uygun bir yer olarak görürler ve maðaraya sýðýnýrlar, Allah ise onlarýn 'Rabbimiz! Bize tarafýndan rahmet ver ve bize, (þu) durumumuzdan bir kurtuluþ yolu hazýrla! [23] dualarýný kabul eder ve onlarýn sadece bir anlýk hicretlerini tamama erdirir; o 'yiðitlerV müþriklerin her türlü yanlýþlarýndan ve zorbalýklarýndan kurtarýr: 'Bunun üzerine biz de o maðarada onlarýn kulaklarýna nice yýllar perde koyduk (yüzyýllarca uykuya daldýrdýk).[24]
Bütün bunlar, risâletin Mekke yýllarýnda vahiyle bildirilen ve örnek alýnmasý istenen kýssalar ve gereði yerine getirilmesi istenen emirlerdi. Ýlk ayetlerden itibaren anlatýlan ve emredilen ilke ve ölçülerdi. Zaten, risâlet süreci de, Resulüllah'm þahsýnda, öncelikle þirkin her türlü pisliðinden uzaklaþýp yegâne rabb olan Allah'a iman ile baþlamýþtý. Müddessir sûresinde, risâletin daha ilk gününde 'Pis þeylerden uzak dur [25] emri ile uygulamaya dönüþmeyen doðru inancýn bir kýymet ifade etmediði bildirildiði gibi, yanlýþ hayat tarzýndan uzak durmak/hicret etmek gerektiði de açýklanmýþtý. Yine ayný günlerde, risâletin ilk günlerinde vah-yolunan bir baþka ayette ise þirkin 'pisliklerinin egemen olduðu ortamlardan uzak durulmasý gerektiði bildirilmiþti: 'Rabbinin adýný an. Bütün varlýðýnla O'nayönel. O, doðunun da batýnýn da Rabbidir. O'ndan baþka ilâh yoktur. Öyleyse yalnýz O'nun himayesine sýðýn. Onlarýn (müþriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan uygun þekilde ayrýl/uzak dur.[26]
Müminler, Mekke döneminde, iman ve hayat tarzlarýyla, yaþadýklarý ortamlarla þirkten, müþriklerden ve þirkin belirlediði hayat tarzlarýndan ayrýlýp, hicret etmiþlerdi, înanç ve hayat tarzýyla hicretlerinin tehlikeye girdiði, zorla, zorbalýkla ayrýlýklarý yok edilmeye ve tekrar þirke, þirkin belirlediði hayat tarzýna dönmeye çaðrýldýklarý ve zorluklar tahammül güçlerinin aþma noktasýna yaklaþtýðý zaman hicretin bir baþka aþamasýný da gerçekleþtirip Medine'ye göç ettiler. Bunlar da gösteriyordu ki, inanç ve hayat tarzýnda hicret etmeden fiziksel hicret olmaz. Fiziksel hicret, ilk iki hicretin yeterli olmayýp, 'pisliklerden tamamýyla kurtulunamadýðý durumda devreye girmesi gereken bir aþamayý temsil etmektedir.
Esasen, coðrafi göç biçiminde gerçekleþen hicret, bir yemden yapýlanmadan, olumsuz þartlarýn hakim olduðu ortamdan sýyrýlýp güç toplama sürecine geçiþten baþka bir þey deðildir. En zor þartlarda Mekke'de yaþayan müminler Medine'ye hicret ederek hem olumsuz þartlardan kurtulmuþlar ve hem de bu arada kötülüðün, þirkin yurdunu fethedecek güç birikimini saðlayýp, sonun da küfrün saltanatým sona erdirmiþlerdi. Ancak, Medine'ye hicret örneðinde olduðu gibi, müminlerin bu tür durumlarda hicret edip-etmeme haklarý yoktur. Orada bireysel kararlar terk edilir ve verilen toplu karara uyulur. Zira, hicret edip mekan ayrýlýðýný gerçekleþtirmemek, inanç ve hayat tarzýyla ayrýlýðý gerçekleþtirmemiþ olmak veya gerçekleþtirilen ayrýlýðýn iptaline razý olmak anlamlarýna gelir. Bu nedenle Müslümanlar Resulüllah'ýn 'hicret edin' talimatýna tereddüt etmeden uydular; hatta çocuklarýný, eþlerini ve mal varlýklarýný Mekke'de býrakarak hicret ettiler. Böylesi bir durumda bireysel tercihlerde bulunmak ve hicret etmemeye açýk kapý býrakmak hicretin amacýyla; imanla çeliþirdi. Madem ki fiziksel hicretin gereklerinden birisi ve en önemlisi imaný ve gerektirdiði hayat tarzýný korumaktýr, o hâlde fiziksel hicret gerektiði zaman bu gerçekleþtirilir; gerçekleþtirilmek zorundadýr. Bu bir ayette þöyle açýklanmýþtýr: 'Bir mazeretleri olmaksýzýn mücadeleden kaçýnan müminler ile Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla çaba gösterenler bir olamaz. Allah, mallarýyla ve canlarýyla üstün çaba gösterenleri, mücadeleden kaçýnanlardan daha üstün bir mertebeye yüceltmiþtir. Gerçi Allah tüm müminlere, sonuçta güzellik vaat etmiþ olmasýna raðmen, yolunda çaba gösterenleri büyük bir mükafat vaat ederek, mücadeleden kaçýnanlardan üstün kýlmýþtýr. Kendi katýndan onlara büyük mertebeler, baðýþ ve rahmet vermiþtir. Allah çok baðýþlayan ve çok merhamet edendir. Melekler, imanlarýnýn gereðine aykýrý davranarak hicret etmeyip, kâfir ve müþrikler arasýnda yaþamayý tercih eden kimselere, canlarýný alýrken sorarlar: 'Ne iþte bulundunuz?' Onlar: 'Biz yeryüzünde çok güçsüzdük' derler. Melekler: Allah'ýn arzý, sizin kötülük diyarýný terk etmenize yetecek kadar geniþ deðil miydi?' derler. Böylelerinin varýþ yeri cehennemdir. Ne kötü bir gidiþ yeridir orasý. Ama hiçbir gücü olmayan ve kendileri göç bulamayan, gerçekten zayýf erkekler, kadýnlar ve çocuklar hariç. Allah analýlarým baðýþlayabilir. Çünkü Allah günahlarý silen ve çok baðýþlayýcýdýr.[27] Mekansal hicret, diðer tüm özelliklerinin yaný sýra bir güç toplama, örgütlenip bütünleþme amacýna da sahip olduðu için, müminlerin fiziksel hicret gerektiði zarý bunun gereðine uymama haklarý yoktur. Bütün müminler inþa edilecek eko-omik siyasal, askerî, toplumsal güce katkýda bulunmak zorundadýrlar. Bu 'Ben Müslümamm' demenin getirdiði bir sorumluluktur. Bunu yapanlar doðruyu yapanlardýr: 'Ýman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, iþte bunlar Allah'ýn rahmetini umabilirler. Allah, gafur ve rahimdir.[28]
Ancak, Resulüllah'ýn Medine'ye hicret talimatý vermesine raðmen, bazý Müslümanlar deðiþik gerekçelerle hicret etmediler. Bunlardan birisi de Cündeb b. Dam-re idi. Cündeb hicret etmemiþti. Eakat daha sonra hicret etmeyenlerin Allah katýnda olumsuz durumlarýndan bahseden ve cehennemdeki hallerini tasvir eden ayetler [29] kendisine ulaþýnca, yaptýðý iþin yanlýþlýðýný anladý. Hatasýndan dönmek için oðullarýna kendisini Medine'ye ulaþtýrmalarýný istedi. Çünkü kendi baþýna yolculuk yapamayacak kadar hasta ve yaþlýydý. Muhtemelen bu nedenle hicretten geri kalmýþtý. Oðullarý babalarýnýn bu isteðini yerine getirmek için harekete geçtiler ve bir hayvana bindirdikleri babalarýný Medine'ye götürmek için yola çýktýlar. Ne var ki Cündeb yolda vefat etti. Bu durum müminler için bir probleme dönüþtü. Bazýlarý onun hicret etmediðim ve ayette eleþtirilen kimselerden olduðunu düþünürken, diðer bazýlarý ise hicret sýrasýnda vefat ettiði için hicretini tamamlayamadýðým bu nedenle ayetin eleþtirdiklerinden olmayacaðým düþündüler. Problemi vahyolunan bir ayet çözdü: 'Allah yolunda hicret eden kimse, gidecek çok yer ve bolluk bulur. Kim Allah ve Resulü uðruna hicret etmek için evinden çýkar da sonra kendisine ölüm yetiþirse artýk onun mükafatý Allah'a düþer. Allah çok baðýþlayýcý ve esirgeyicidir.[30]
[10] Yusuf sûresi, 12:37
[11] Meryem sûresi, 19:48
[12] Bakara sûresi, 2:218
[13] Yusuf, 12:37
[14] Meryem, 19:46
[15] Meryem, 19:48
[16] Ankebut, 28:26
[17] Mümtehine, 60:4
[18] Mümtehine, 60:4
[19] Kehf, 18:13
[20] Kehf, 18: 20
[21] Kehf, 18:14
[22] Kehf, 18:14
[23] Kehf, 18:10
[24] Kehf, 18:11
[25] Müddessir, 74:5
[26] Müzzemmil, 13:8-10
[27] Nisa 4:95-99
[28] Bakara, 2:218
[29] Nisa, 4:95-99
[30] Nisa, 4:100