Hz.Muhammedin Ýslam Daveti
Pages: 1
Yahudiler By: seymanur K Date: 28 Temmuz 2011, 15:46:24
Ýslâm'ýn Yeni Muhalifleri: Yahudiler


Ehl-i Kitap'tan çoðu, hak ve doðru olan kendilerine apaçýk belli olduktan sonra, sýrf içlerindeki kýskançlýktan dolayý, sizi imanýnýzdan vazgeçirip tek­rar küfre döndürmek isterler. Allah onlar hakkýndaki emrini yerine getirinceye kadar siz þimdilik onlarý affedin; kendi hallerine býrakýn. Þüphesiz Al­lah her þeye kadirdir. [78]

Ey ehl-i kitap! (Gerçeði) görüp bildiðiniz hâlde niçin Allah'ýn yolunu eðri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkýþýyorsu­nuz? Allah, yaptýklarýnýza tamamýyla þahittir. [79]

Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiði zaman, Medine'de ve çevresinde ikamet eden birçok Yahudi topluluðu vardý. Kurayza, Nadir ve Kaynuka isimleriyle aný­lan topluluklara mensup bu insanlar, Ehl-i kitap olduklarý için, bir peygamberin hangi þartlarda gönderileceðini ve dünyanýn içinde bulunduðu þartlarý dikkate al­dýklarý zaman da son peygamberin gelme zamanýnýn yaklaþtýðýný düþünebilen kimselerdi. Ehl-i Kitap olmalarý nedeniyle son peygamberin kendi aralarýndan se­çileceðine tereddütsüz bir þekilde inanýyorlardý. Ýnançlarýna göre, peygamber, hiç­bir kültürel geliþmiþliðe sahip olmayan putperest Araplar veya benzeri toplumlar­dan birisi olmayacaktý; olamazdý. Peygamber çýkaracak geliþmiþliðe, bilgiye sahip en uygun topluluk kendileriydi. Beklenen peygamber gelince Araplar karþýsýnda­ki ezikliklerinin, güçsüzlüklerinin sona ereceði ve Araplara hükmedecekleri umu­du içinde hayatlarýný sürdürüyorlardý. Fakat umduklarý gerçekleþmedi. Beklenen peygamber Araplar arasýndan seçildi. Resulüllah'ýn bir Arap olmasý, Yahudilerin geleneksel umutlarýný söndürdü, son derece derin bir hayal kýrýklýðýna uðradýlar. Üstelik ezeli rakipleri olan Arap kabilelerinin kendilerinden önce peygambere manýp baðlanmalarý bütün planlarýný alt-üst etti. Yüzyýllardýr övünegeldikleri þe­yi rakiplerine kaptýrmanýn ezikliðini yaþamaya baþladýlar. Resulüllah'ýn risâletin 1 yýllarýnda Mekke'de ikamet ediyor olmasý, Medine Yahudileri için küçükte Hiç deðilse artýk tamamýyla politik nedenlerden dolayý kabul etme-en' Uðruluðunu tasdik etmedikleri peygambere coðrafi olarak uzaktýlar ve bu. Araplar karþýsýnda mahcubiyetlerini birazcýk olsun azaltýyordu. Ama Resulüllah'ýn Medine'ye hicreti, yüzyýllardýr umutla bekleyip, siyasî nedenlerle iman etmedikleri peygamberle her gün pazarda sokakta karþýlaþýr duruma gelmeleri, du­rumlarýný hepten içinden çýkýlmaz bir hâle getirdi. Aralarýndan, üstelik ilmiyle meþhur þahsiyetlerinden bazýlarýnýn Müslüman olmasý ise yaþayageldikleri þok dalgalarýna daha yenilerini ve daha güçlülerini ilâve etti. Bu sefer muhalefette aktifleþip, Ýslâm'a ve Peygambere düþmanlýðýn politikalarýný oluþturmaya, Ýslâm'ýn yanlýþ, peygamberin ise yalancý olduðunu ispatlamanýn stratejilerini geliþtirmeye çalýþtýlar. Böylelikle Müslümanlar Medine'de Mekke'deki müþriklerden daha fark­lý nitelikte bir düþman tipiyle karþýlaþmýþ oldular. Bir ayet bu durumu konu edin­di ve þunlarý ifade etti: 'Eh-i Kitap'tan çoðu, hak ve doðru olan kendilerine apaçýk bel­li olduktan sonra, sýrf içlerindeki kýskançlýktan dolayý sizi imanýnýzdan vazgeçirip tekrar küfre döndürmek isterler. Allah onlar hakkýndaki enirim yerine getirinceye ka­dar, siz þimdilik onlarý affedin; kendi hallerine býrakýn. Þüphesiz Allah her þeye ka­dirdir.[80]

Medine'deki Yahudiler islâm karþýsýnda en sarsýcý þoklardan birisini, en saygý­deðer alimlerinden Abdullah b. Selâm'm Müslüman olmasýyla yaþadýlar. Abdullah b. Selâm, Yahudilerin son derece saygý duyduklarý, ilmine güvendikleri bir þahsi­yetti. Hz. Yusuf un soyundan geldiði inancý ise Abdullah b. Selâm'm ilmi karizma­sýný daha da pekiþtirmiþti. Abdullah b. Selâm'm Müslüman olmasý þu þekilde ger­çekleþti: O, Resulüllah'm Mekke'de bulunduðu yýllarda islâm davetinden haber­dar olmasýna raðmen, Resulüllah Medine'ye hicret edinceye kadar Ýslâm'a hiç ilgi göstermemiþti. Fakat Peygamberin Medine'ye gelmesiyle birlikte O'nu yakýndan tanýmak için özel bir çabaya giriþti. Resulüllah'la daha ilk karþýlaþmasýnda, O'na karþý bir yakýnlýk hissetti: Bu yüz bir yalancý yüzü olamaz [81] dedi. Bu söz ayný za­manda, daha önceden Resulüllah'm peygamberlik iddiasýnda bulunan bir yalancý olduðu kanaatine sahip olduðunu göstermesi ve Ýslâm davetine mesafeli duruþu­nu açýklamasý itibarýyla önemlidir. Sadece görünümden hareketle Ýmaný konusun­da bir karar vermeyi düþünmeyen Abdullah b. Selâm, uygun bir zamaný kollaya-rak bir gün Resulüllah'la karþýlaþtý ve cevabýný ancak derin ilim sahibi Yahudi ilim adamlarýnýn bilebileceði risâlete iliþkin bazý sorular sorarak Resulüllah'm peygam­berliðinin gerçek olup olmadýðýný anlamaya çalýþtý. Cevabýný bir Yahudi ilim ada­mýnýn veya bir peygamberin dýþýnda kimsenin bilemeyeceðini düþündüðü sorula­rýna doðru cevaplar alýnca Resulüllah'm yalancý olmadýðý kanaati iyice pekiþti. Ay­rýntýlarýndan haberdar olmadýðýmýz daha baþka durumlar ve geliþmeler Abdullah b. Selâm'm Müslüman olmaya karar vermesine vesile oldu ve bu kararýný Resulül-lah'a bildirdi. Ancak, Resulüllah'a Müslüman olduðunu bildirirken bir isteðini di­le gelirdi: 'Ey Allah'ýn Resulü! Kavmim olan Yahudiler de yalan, iftira, haksýzlýk gibi kötü huylar çok yaygýndýr. Eðer benim Müslüman olduðumu öðrenirlerse hakkýmda demedikleri kötülük, yapmadýklarý iftira kalmaz- Fakat eðer benim hâlâ Yahudi oldu düþünürlerse o zaman da beni faziletlerimle övmekten geri durmayacaklardýr, senden benim Müslüman olduðumu bildirmeden, beni onlara sormaný istiyorum' A di Bu isteðivle. hakkýnda koparýlacak yalan ve iftira fýrtýnalarýnýn sonunda, Re-ulüllah'ýn kendisi hakkýnda olumsuz þeyler düþünmesini önlemeyi arzuluyordu. Resulüllah onun bu teklifini kabul etti. Bazý Yahudileri çaðýrarak onlara Abdullah b Selâm'm nasýl birisi olduðunu sordu. Yahudiler Abdullah b. Selâm'ý övdüler; onun en büyük alimleri, en iyileri ve en hayýrlýlarý olduðunu anlattýlar. Resulüllah 'O eðer Müslüman olursa ne aersiniz?' diye sorunca, böyle bir þeyin olamayacaðýný, onun son derece akýllý olduðunu, ilminin derin olduðunu söylediler. Bu arada sak­landýðý yerden konuþmalarý dinleyen Abdullah b. Selâm açýða çýkarak 'Ey kavmim/ Hakkýmda neler dediklerinizi duydum. Haberiniz olsun ki ben Müslüman oldum. Be­ni bu kadar övdüðünüze, yanlýþ þey yapmayacaðýma inandýðýnýza göre, beni takip edin. Allah'tan korkun ve yanlýþlarda ýsrar etmeyin. Hepimiz biliyoruz ki Muhammed, Allah'ýn peygamberidir'. Hiç ummadýklarý bir durumla karþýlaþan Yahudiler þaþýr­dýlar ve bir anda, biraz önce övdükleri, yüceltip saygý ve sevgilerini ifade ettikleri Abdullah b. Selâm'ý aþaðýlamaya, hakaretler etmeye baþladýlar. Onun Yahudiler arasýnda önemli birisi olmadýðýný, hep yanlýþ iþler yaptýðýný söylediler. Fakat Ab-. dullah b. Selâm'm Müslüman olmasý tamamýyla etkisiz olmadý. Sa'lebe b. Sa'ye Useyd b. Sa'ye, Esed b. Ubeyd gibi bazý Yahudi ilim adamlarý ve seçkinleri onun vesilesiyle Müslüman oldular. Müslüman olmamakta direnen diðer Yahudi din adamlarý ise 'Muhammed'e bizim kötülerimiz tâbi oluyor' diyerek cemaatleri üzerin­deki kontrol güçlerini devam ettirmenin çabasýný yürüttüler.

Risâletin ileri yýllarýnda daha açýk olarak görüleceði üzere, Yahudiler konum­larýný bazý politik oyunlarla korumaya çalýþtýlar. Müslümanlarý iftira ve zihin ka­rýþtýrýcý görüþ ve düþüncelerle yýpratmanýn çabasýný sürdürdüler. Müslüman kitle­nin zihnini bulandýrmaya çalýþmanýn, Islâmî konularda fazla bilgisi olmayan hal­kýn düþüncelerini alt-üst etmenin oyunlarýný yürütmeye çalýþtýlar. Muhacirlerin Medine'ye hicret ettikleri zaman hava deðiþimine alýþamamalarmý ve hastalanma­larýný uðursuzluk olarak niteleyerek veya Medine'ye hicret ettikleri için kýsýrlaþ­týklarým ve artýk çocuklarýnýn olmayacaðýný söyleyerek zihinleri karýþtýrmaya ça­lýþmalarý bunun örneklerinden bazýlarýydý. Bu propaganda ile bazý Müslümanlarý etkilemeyi de baþardýlar. Bu nedenledir ki Abdullah b. Zübeyr doðduðu zaman Müslüman kitle buna çok sevindi ve adeta bayram yaptýlar. Abdullah b. Zübeyr muhacir Müslümanlarýn Medine'de doðan ilk çocuklarýydý. Onun doðumuyla Ya­hudi iddialarýnýn yanlýþ olduðu açýða çýkmýþ oldu.

ahudiler her olaydan ve durumdan kendileri için olumlu, Müslümanlar için pik örneklerinden birisi oldu. Ýkinci Akabe biati sýrasýnda Medineli Müslümanla­rýn temsilcisi ve yöneticisi (nâkib) olarak seçilen kiþilerin baþ sorumlusu tayin edilen Es'ad b. Zurâre, hicretin ilk günlerinde Muhacirin Medine'ye yerleþmesine büyük yardýmlarý olmuþ, Resulüllah'a bütün gücüyle destek vermiþ bir Müslü-mandý. Fakat bir süre sonra hastalandý ve vefat etti. Yahudiler bunu fýrsat bilip 'Eðer Muhammed peygamber olsaydý en yakýn adamýnýn hastalýðýný iyileþtirirdi1 de­dikodusunu yaydýlar. Bunu duyan Resulüllah çok kýzdý. 'Ben ne baþkasý ve ne de kendim için Allah'ýn dilediðinden baþkasýný yapamam [82] diyerek durumunu açýkladý. Ama Yahudi propagandasý bütün gücüyle devam etti. Elbette ki bu propaganda bir süre sonra etkisini kaybetti, ama birilerinin zihinlerinde küçük de olsa bir iz bý­raktýðý kesindi.

Yahudiler bir yandan Medine'de ikamet eden Araplarýn müþriklerini veya siya­sal, ekonomik, toplumsal þartlar nedeniyle Müslüman görünme ihtiyacý hisseden ancak gerçekte Müslüman olmayanlardan (münafýklardan) tanýdýklarým kendi saflarýna çekerek bir muhalefet cephesi oluþturmaya çalýþýrlarken; bir yandan da Resulüllah'ý uðraþtýrmak, zor duruma düþürmek veya Müslümanlarýn zihinlerini bulandýrmak için garip, karýþýk sorular sormaya, kendilerinin belirlediði bu soru­larla gündemi kontrollerinde tutmaya çalýþýyorlardý. Onlarýn bu sorularýndan bir kýsmý bizzat ayetler tarafýndan cevaplandý. Müslümanlarýn aleyhine düþündükleri kötü niyetlerinin zararlarý kendilerine çevirilip, kendileri zor durumda kalmalarý ve mahcup olmalarý saðlandý. Bazý sorularýnýn ise, Yahudilerin asýl amaçlarýný or­taya çýkaracak, iç dünyalarýný deþifre edecek þekilde Resulüllah tarafýndan uygun karþýlýðý verildi. Konu dahilinde çokça bulunabilecek örneklerden bazýlarý þöyle­dir:

Yahudiler, Bakara sûresini okurken Resulüllah'ý dinlemiþlerdi. Ýslâm'la alay et­mek ve niçin Müslüman olmadýklarýný ispatlamak için, Resulüllah'a, okuduklarý­nýn baþýnda yer alan harflerin neler olduðunu sordular. Bununla Bakara'nm giri­þindeki harfi mukattaalarý kastediyorlardý. Resulüllah, okuduðu harflerin Elif, Lam, Mim olduðunu söyleyince ebced ile bir hesap yaparak; 'Elif: 1, Lam: 30, Mim; 40'týr. Toplam 71 eder. Demek ki senin dininin ömrü 71 sene sürecek. O hâlde biz bu kadar kýsa ömürlü bir din için dinimizi niçin terk edelim' dediler. Çevredeki cahil in­sanlarýn zihinlerini bulandýrýcý bu hesaplama ve iddia karþýsýnda, Resulüllah, bir baþka sûrenin Elim, Lâm, Mim, Sâd harfleriyle baþladýðýný söyledi. Bu sefer de 'Eli/: J, Lâm: 30, Mim: 40, Sâd 90'dýr, Toplam 161 yýl eder. Demek ki dininin ömrü 161 yýl olacak' dediler. Resulüllah bu sefer bir baþka sûrenin Elif, Lâm, Râ ile baþ­ladýðýný söyledi. Yahudiler artýk bir kez kendi oyunlarýna gelmiþlerdi ve istemeye­rek de olsa hesaplamaya devam ettiler: 'Elif: 1, Lâm: 30, Râ: 200'dür; toplam 231 yû eder', Resulüllah bir baþka sûrenin ise Elif, Lâm, Mim, Râ ile baþladýðýný söyleyin­ce tekrar hesapladýlar: 'Eli: 1, Lâm: 30, Mim: 40, Râ: 200; toplam 271 yýl eder'. Yahudiler baþlattýklarý oyun için piþman bir vaziyette 'Ey Muhammed! Senin bu iþin bize çok karýþýk geldi. Biz bu iþin içinden çýkamadýk; azýný mý dikkate alsak çoðumu bilemedik' dediler. Fakat o sýralarda Ýslâm'a ilgisi olan ve art niyet taþýmayan bir Yahudi olan Ebû Yâsir söze karýþtý. 'Bence siz bunlarýn hepsini toplamalýsýnýz. Hep­sini topladýðýnýz zaman 734 yýl eder ki bu da az bir süre deðildir' dedi. Ebû Yâsir'in amacý dindaþlarýnýn komik durumunu gözler önüne sermekti. Yahudiler oradan uzaklaþmayý, daha fazla piþman ve rezil olmamanýn tek çözümü olarak görüp, Re-sulüllah'm yanýndan kaçarcasma uzaklaþtýlar.

Yahudi eþrafýndan bazý kimseler, bir gün 'Ey Muhammed sana ancak bir pey­gamberin bileceði dört soru soracaðýz. Eðer peygamber sen bil bunlarý. Bunlarý bilir­sen senin peygamber olduðuna inanýna' dediler. Sonra da sorularýný sordular. Resu­lüllah onlarýn sorduðu dört soruyu da cevapladý. Sorular doðan çocuðun cinsiye­tinin neye göre belirlendiði, Peygamber uykusunun dini hükmünün ne olduðu, Tevrat verilmeden önce Yahudilere haram olan yiyeceklerin neler olduðu ve ru­hun ne olduðu ile ilgiliydi. Yahudi bilginleri ikna olacaklarý cevaplan alýnca soru­larý sorduklarýna piþman, fakat 'eðer bilirsen seni tasdik ederiz' dediklerine daha da piþman bir vaziyette kalakaldýlar. Bu sefer durumlarýný kurtarmak için 'Sana bun­larýn cevaplarým kim öðretiyor' diye sordular. Resulüllah 'Cebrai deyince, 'Biz se­ni tasdik etmeyiz. Çünkü biz Cebrail'i sevmeyiz. Sana gelen Cebrail deðil de MÝkail olsaydý tamamdý. O zaman biz de seni tasdik edenlerden olurduk' diyerek problem­lerini kendilerince çözüme kavuþturdular. Onlarýn bu durumu üzerine þu ayetler vahyoldu: 'De ki: 'Cebrail'e kim düþman ise þunu iyi bilsin ki Allah'ýn izniyle Kur'an'ý senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitaplarý doðrulayýcý ve müminler için de müjdeci olarak O indirmiþtir. Zira kim, Allah'ýn meleklerine, peygamberlerine, Ceb­rail'e ve MikaiVe düþman olursa bilsin ki Allah'da inkarcý kâfirlerin düþmanýdýr.[83]

Abdullah b. Mes'ud'un tanýklýðýyla haberdar olduðumuza göre, Resulüllah bir gün pazar yerinde gezerken, bir grup Yahudi alimiyle karþýlaþtý. Bu Yahudiler ken­di aralarýnda Resulüllah'a cevaplayamayacaðma inandýklarý bir þey sormayý karar­laþtýrdýlar. Aralarýndaki görüþme sonunda ruhun mahiyetini sormaya karar verdi­ler. Ancak içlerinden bazýlarýnýn 'Yapmayýn, olur ki sorunuzu cevaplayacak olursa mahcup oluruz- Belki de hoþlanmayacaðýnýz bir þeyler söyler de rezil oluruz' dediler­se de soruyu sorma niyetinde olanlar hemen Resulüllah'm yanma vararak 'Ebü'l asým, Söyle bakalým! Ruh nedir? Eðer peygambersen bunu bilmen gerekir' dediler. Ne olduðunu bilmediði bir soruyla karþýlaþtýðý halinden belli olan Resulüllah'm urumu Yahudileri büyük bir memnuniyete sevk edecekken, vahyolunan bir ayet soruyu cevapladý. Resulüîlah o anda vahyolunan ayeti okumaya baþladý.[84] Yahudi alimleri soru sorduklarýna piþman vaziyette oradan uzaklaþtýlar. Yine kendileri re­zil ve mahcup olmuþtu.

Bir gün Yahudilerden birisi arkadaþýyla konuþup, Resulüllah'ý, bilemeyeceðini düþündükleri bir soruyla sýkýþtýrýp mahcup etmeye karar verdiler. Resulüllah'm yanma gelerek 'Duyduðumuza göre sana 'Andolsun ki Musa'ya apaçýk dokuz ayet verdik [85] diye bir ayet vahyolunmuþ. Sen o dokuz ayetin neler olduðunu söyleyebilir misin?' dediler. Onîar, Resulüllah'm ayette bahsedilen 'dokuz ayet' i Ya­hudilerden duyup Kur'an ayetlerine dahil ettiðini, ancak aslýnda o 'dokuz ayet'in neler olduðunu ayrýntýlý olarak bilmediðini düþünüyorlardý. Çünkü bunlar ancak ileri düzeyde ilim sahibi Yahudi alimlerinin bildiði konulardý. Resulüllah 'dokuz ayetin' 'Allah'a hiçbir þeyi ortak koþmayýnýz, hýrsýzlýk yapmayýnýz, Zina etmeyiniz, Allah'ýn haksýz yere öldürülmesini yasakladýðý cana kýymayýnýz, sihir yapmayýnýz, faiz yemeyiniz, masumu öldürtmek için kuvvet ve kudret sahiplerine baþ vurmayýnýz, savaþ alanýnda savaþmaktan kaçmayýnýz, Namuslu kadýna iftira atmayýnýz emirleri olduðunu söyledi. Sonra da 'Ey Yahudiler! Sizler özellikle cumartesi yasaðýný çiðne­diniz deyince soruyu yönelten Yahudiler, Resulüllah'm doðru söylediðini ve pey­gamber olduðuna inandýklarýný, ancak kavimlerinde gelecek tepkiden korktukla­rý için Müslüman olamadýklarýný söyleyerek oradan ayrýldýlar.

Muaz b. Cebel ile Biþr b. Ma'rûr iki ünlü Yahudi alimiydiler. Müslüman olun­ca akraba ve arkadaþlarýnýn da Müslüman olmalarýný isteyerek bir gün toplanmýþ bir hâlde bulduklarý Yahudi alimlerine 'Daha önce bizler de sizlerle birlikteydik ve sizler bize son peygamberin gönderilmesinin yakýn olduðunu söylüyordunuz. Ayrýca o peygamberin özelliklerinden bahsediyordunuz. Bizler sizin söylediklerinizin doðru olduðuna inandýk ve hepsim Muhammed'in þahsýnda doðru bulduk. Bu nedenle de Müslüman olduk. Sizler niçin Müslüman olmuyorsunuz?' diye serzeniþte bulundu­lar. Nadir kabilesinin alimlerinden Sellâm b. Miþkem 'Söylediklerimiz doðruydu, ancak söylediðimiz sýfatlar Muhammed'de bulunmamaktadýr' diye karþýlýk vererek durumlarýný kurtarmaya çalýþtý. Bu olayý takiben vahyolunan ayette Yahudilerin yalanlan yüzlerine vuruldu: 'Daha önce kâfirlere karþý yardým isterlerken kendileri­ne Allah katýndan ellerindeki Tevrat'ý doðrulayan bir kitap gelip de Tevrat'tan bilip öðrendikleri gerçekler karþýlarýna dikilince derhal inkâr ettiler. îþte Allah'ýn laneti böyle inkarcýlaradýr.[86]

Yahudi eþrafýndan Mâlik b. Dayf, Al-i Imran sûresinin 81. ayetini [87] duyunca, 'Vallahi bize Muhammed hakkýnda ne bir söz verildi ve ne de bir söz alýndý' diyerek bahsettiði durumu yalanladý. Ancak vahyolunan bir baþka ayetle [88] yalaný açýða çýkarýldý.

Yahudi eþrafýndan Râfi b. Hureymele 'Ey Muhammed! Eðer Allah'la konuþursam .   doðruluðuna inanýp, senin söylediklerine iman edeceðim' dediði zaman vahyo-an ayetle durumu açýklandý ve kötü niyeti gözler önüne serildi: 'Bilmeyenler Allah bizimle konuþmalý, ya da bize bir ayet (mucibe) gelmesi gerekmez miy'?' Onlardan öncekiler de onlarýn dedikleri gibi demiþlerdi. Kalpleri birbirine benze­di Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apaçýk gösterdik.[89]

Resulüllah, bir gün Yahudi alimlerinden bazýlarým bir arada görünce, onlara islâm'ý anlattý ve islâm'a davet etti. Kendilerine anlatýlanlarý anlamamýþ gibi görü­nen Yahudiler 'Sen kimin dinine davet ediyorsun?' diye sordular. Resulüllah ise 'Ben insanlarý Ýbrahim'in milletinden olmaya, O'nun dinine uymaya davet ediyorum' ceva­býný verdi. Yahudiler 'Fakat ibrahim Yahudi dediler. Bununla 'Sen bir Arapsýn ve Yahudi birisine uymaya davet ediyorsun. Bu bir çeliþki deðil mi?' demek istemektey­diler. Resulüllah, söylediklerinin yanlýþ olduðunu ve bu konuda kendi kitaplarý Tevrat'ýn dahi söylediklerini yalanladýðým; eðer isterlerse Tevrat'a bakabilecekle­rini söyleyince, böylesi bir araþtýrmadan kaçýnýp, konuyu deðiþtirme ihtiyacý his­settiler. Bunu takiben vahyolunan bir grup ayet duruma tanýklýk yaptýðý gibi, Ya­hudilerin yanlýþlarým da yüzlerine vurdu: ' Ýbrahim, ne bir Yahudi, ne de Hýristiyan idi. O, kendisini Allah'a teslim ederek, her türlü batýldan yüz çevirmiþ biriydi. Allah'la birlikte baþka þeylerin Hanlýðýný tanýyanlardan da deðildi. Ýnsanlarýn Ýbrahim'e en ya­kýn olaný, O'na uyanlar, þu peygamber ve O'na iman edenlerdir. Allah da, müminlerin en yakýn dostu ve her türlü iþlerini düzeltip yürütendir. 'Bize de kitap verildi' diyen­lerden bazýlarý, sizi saptýrmak isterler. Ama onlar kendilerinden baþkasýný sapüra-mazlar, üstelik bunun farkýnda da deðiller. Ey 'Bize de kitap verildi' diyenler! Kendi­niz Tevrat ve Ýncil'de görüp bilip dururken Allah'ýn ayetlerini niçin örtbas ediyorsu­nuz? Ey 'Bize de kitap verildi' diyenler! Ned'.ý doðruya yanlýþ giydiriyor, pekala far­kýnda olduðunuz hâlde gerçekleri gidiyorsunuz? [90]

Yahudilerden bir. grup, Resulüllah'm islâm'a daveti ve eðer davete uymaz da durumlarýný sürdürürlerse azaba uðrayacaklarý ihtarý karþýsýnda 'Biz, Allah'ýn sev­gilileriyiz. Bize azap dokunmaz' diyerek karþýlýk verdiler ve daveti reddettiler. Ken­dilerince çözüme kavuþturduklarý ve durumlarýný kurtardýklarýna inandýklarý id­dialarý ayetle reddedildi: 'Yahudiler ve Hýristiyanlar 'Biz Allah'ýn oðullarý ve sevgili­leriyiz' dediler. De ki: 'Öyleyse günahlarýnýzdan dolayý niçin size azap ediliyor?' Doð­rusu, siz de O'nun yarattýðý insanlarsýnýz. O, dilediðini baðýþlar ve dilediðine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasýnda ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüþ de ancak O'nadýr.[91]

Yahudiler, bir ara, Ýslâm düþmanlýðýný öylesine ileri götürdüler ki sonunda hem Müslüman olabilecek kitleleri etkileyip dinlerini terk etmemelerini saðlamak ve hem de müþriklerin sempatisini kazanmak için putperestliðin Ýslâm'dan daha doðru ve güzel olduðunu iddia ettiler. Bunu ise müþrik eþrafýna 'Sizin dininiz Mu~ hammed'in dininden hayýrlýdýr. Sizler Muhammed'den de Muhammed'e tabi olanlar­dan da daha doðru yoldasýnýz' diyerek ifade ettiler. Onlarýn bu aþaðýlýk durumlarý bir ayette þöyle açýklandý: 'Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi; put-lora ve bâtýla iman ediyorlar, sonra da kâfirler için 'Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doðru yoldadýrlar' diyorlar. Bunlar Allah'ýn lanetlediði kimselerdir; Allah'ýn rahmetinden uzaklaþtýrdýðý kimseye gerçek bir yardýmcý bulamazsýn.[92]

Yahudilerin Müslümanlar üzerindeki en tehlikeli oyunlarý, Müslümanlar ara­sýndaki eski kin ve düþmanlýklarý hatýrlatacak söz ve davranýþlarla, o üzeri örtül­müþ olumsuz duygu ve düþünceleri açýða çýkarmak biçiminde gerçekleþti. Bu ko­nuda, Ýslâm öncesi dönemlerde Evs ve Hazreç arasýnda çok kanlý savaþlara uzanan düþmanlýðý hatýrlatmak ise hedeflerine varmalarý açýsýndan sýklýkla baþvurduklarý bir konu oldu. Birçok defa bu noktadan giriþimde bulundular ve artýk kardeþ ol­muþ Evs ve Hazreç topluluklarýna mensup Müslümanlarý tekrar düþman kýlmanýn çabasýný yürüttüler. Bir defasýnda bu konuda büyük oranda baþarýlý da oldular. Öyle ki, karþýlýklý atýþmalarla baþlayan çekiþme, bir süre sonra silahlara sarýlmaya kadar uzandý. Evs ve Hazreç'e mensup gençler silahlarý ellerinde savaþa hazýr va­ziyette birbirlerinin karþýsýna dikildiler. Durumdan haberdar olan Resulüllah son derece hýzlý bir þekilde olay yerine intikal etti. Ýki Müslüman kesimin araþma gir­di: 'Ey Müslüman cemaati! Sizler ne yaptýðýnýzýn farkýnda mýsýnýz? Allah! Allah! Al­lah sizi Ýslâm'la þereflendirip kalplerinizi birbirlerinize karþý ýsýndýrdýktan, sizleri cahiliyenin pisliklerinden, küfrün karanlýklarýndan kurtardýktan ve ben de aranýzda bulunurken hâlâ cahiliye davasý yürütüyorsunuz öyle mi? [93] diyerek kýzgýnlýk ve kýrgýn­lýðýný ifade etti. Yapýlan yanlýþlýða dikkat çekti. Müslümanlar yaptýklarýnýn farkýna varýp, piþman oldular. Hatta bazýlarý yaptýklarý hata nedeniyle aðlayarak birbirle­rine sarýldýlar; Allah'tan tövbe dilediler. Bunun üzerine vahyolunan bir ayette Yahudilerin giriþiminden bahsedilerek, yaptýklarý yanlýþlýk nedeniyle azarlandýlar: 'De ki: 'Ey ehl-i kitap! (Gerçeði) görüp bildiðiniz hâlde niçin Allah'ýn yolunu eðri gös­termeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkýþýyorsunuz? Allah, yaptýklarýnýza tamamýyla þahittir.[94] Diðer bir grup ayetle de Müs­lümanlar uyarýldýlar: "Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanýz, imanýnýzdan sonra sizi çevirip kâfirler haline getirirler. Size Allah'ýn ayet­leri okunurken, üstelik Allah Resulü de aranýzda iken, nasýl inkâra saparsýnýz? Her kim Allah'a güvenirse, kesinlikle doðru yola iletilmiþtir. Ey iman edenler! Allah'tan O'na yaraþýr þekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Hep birlikte Al­lah'ýn ipine (Kur'an'a) sýmsýký yapýþýn; parçalanmayýn. Allah'ýn size olan nimetlerini Hani sizler birbirlerine düþman kiþiler idiniz de O, gönüllerinizi ýsýndýr-n' un nimeti sayesinde kardeþ kimseler olmuþtunuz. Yine siz, bir ateþ çukuru-kenarýnda iken oradan da sizi O kurtarmýþtý. Ýþte Allah size ayetlerini böyle ""kafar ki doðru yolu bulaþýnýz.[95]

lüllah  eðer Yahudi eþrafýndan birileri Müslüman olursa topluluðun kokla Müslüman olacaðýný düþündü. Bu nedenle birçok defa Yahudi eþrafýyla "sup onlara Ýslâm'ý anlattý ve Ýslâm'a davet etti. Örneklerini önceki sayfalarda ilen durumlar da genellikle bu tür zamanlarda yaþandý. Fakat buna raðmen Re-lülÝah onlarý Ýslâm'a davet ýsrarýndan vazgeçmedi, kendisini yýpratýrcasma ýsrar­la davetine devam etti. Ancak vahyolunan bir ayet Resulüllah'i bu konuda uyardL ve bilgilendirdi: 'Ey Resul! Kalpleri iman etmediði hâlde aðýzlarýyla ' inandýk' diyen kimselerden ve Yahudilerden küfür içinde koþuþanlar seni ütmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, sana gelmeyen kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydýrýp deðiþtirirler. 'Eðer size þu verilir ise alýn, o verilmezse-safcmm' derler. Allah bir kimseyi þaþkýnlýða düþürmek isterse Allah'a karþý sen, onun lehine hiçbir þey ya­pamazsýn. Onlar, Allah'ýn kalplerini temizlemek istemediði kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardýr ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardýr.[96]

Yahudilerle yaþanan veya Yahudilerin kötü niyetlerini gösteren örneklerden de anlaþýldýðý üzere, hicretin ilk yýlý özellikle Resulüllah baþta olmak üzere Müslü­manlarýn en önemli sýkýntýlarý daha çok bu kesimle iliþkilerinde açýða çýktý. Artýk Mekke'de olduðu gibi karþýlarýnda baský ve iþkenceleriyle daveti durdurmaya ve­ya yok etmeye çalýþan bir kitle deðil; sorulan, kafa karýþtýrýcý düþünceleri ile Müs­lümanlarýn zihinlerini alt üst etmek isteyen, imanlarýnda þüpheler oluþturmayý hedeflemiþ bir cephe vardý.



[78] Bakara sûresi, 2:109

[79] Al-i tmran sûresi, 3:99

[80] Bakara, 2:109

[81] Ahmed, Müsned, V/451; Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübm, V235.

[82] Ahmed, Müsned, ÝV/138; Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'l-Mülûk, 11/257.

[83] Ba­kara, 2:97-102

[84] sana  ruh hakkýnda sorarlar. De ki; 'Ruh Rabb'imin iþlerindendir. Size onun hakkýnda  az bir bilgi verilmiþtir" (îsra, 17:85)

[85] îsra, 17: 101

[86] Bakara, 2:89

[87] Hani Allah, peygamberlerden 'Size kitap ve hikmet verdikten sonra katýmýzdakiieri tas­dik eden bir peygamber geldiðinde ona mutlaka inanýp yardým edeceksiniz' diye söz almýþ ve 'Kabul ettiniz mi?' dediðinde, 'Kabul ettik' demiþler; bunun üzerine Allah: 'O halde þa­hit olun, ben de sizinle birlikte þahitlik edenlerdenim' buyurmuþtu.' (Al-i Imran, 3:81)

[88] Ne zaman onlar bir anlaþma yaptýlarsa, yine kendilerinden bir grup onu bozmadý mý? Zâten onlarýn çoðu iman etmezler.' (Bakara, 2:100)

[89] Bakara, 2:118

[90] Al-i îmran, 3: 67-71

[91] Maide, 5:18

[92] Nisa, 4:51

[93] Koksal, islam Tanhi-Medine Devri, 1/268.

[94] Al-i Ýmran, 3:99

[95] Al-i imran, 3:100-103

[96] Maide,5:41



radyobeyan