Hz.Muhammedin Ýslam Daveti
Pages: 1
Temiz Bir Hayat By: seymanur K Date: 24 Temmuz 2011, 17:45:40
Temiz Bir Hayat


Ey iman edenler! Þarap, kumar, dikili taþlar (putlar), þans oklarý þeytan iþi birer pisliktir. Bunlardan kaçýnýn ki kurtuluþa eresiniz. Þeytan þarap ve ku­mar ile aranýza düþmanlýk ve kin sokmak, sizi Allah'ý anmaktan ve namaz­dan alýkoymak istiyor. Artýk vazgeçtiniz deðil mi?.[16] Bir grup Müslüman Remle'de oturmuþ .þarap içiyorduk. Yanýmýzda büyük bir cam kavanoz dolusu þarap vardý. O zaman þarap içmek yasaklanmamýþ­tý. Ben bir ara Resulüllah'ýn yanýna gidip oturdum. Resulüllah içkiyi yasak­layan ayeti okudu. Hemen kalkýp arkadaþlarýmýn yanýna döndüm ve 'Artýk vazgeçtiniz deðil mi?' kýsmýna kadar ayeti okudum. Arkadaþlardan bazýlarý þarap dolu bardaðý elinde tutuyordu; þarabýn birazýný içmiþ, bir kýsmý ise bardakta duruyordu. Bazýsý ise bardak dudaklarýnda, içmeye devam ediyor­du. Ben ayeti okuyunca hepsi birden ellerindeki bardaklarý býraktýlar ve 'Vazgeçtik ey Rabbimiz dediler. (Bir Sahabe)

Zihniyetten düþünceye, inançtan tasavvura, kiþilikten davranýþa, savaþtan ticare­te, aile yönetiminden toplum yönetimine, bireysel iliþkilerden toplumsal iliþkile­re kadar uzanan ve insana, insanýn yaþadýðý hayat tarzýna iliþkin her þeyin dosdoð­ru, en güzel, en iyi olma biçiminin ismi olarak anlam kazanan Ýslâm, risâlet süre­cinde tedrici bir süreçte inþa olundu. Çünkü düþünceleri, inançlarý, tasavvurlarý, kiþilikleri, hay.'t tarzlarý yanlýþlarla dolu ve tüm bu yanlýþlara alýþmýþ insanlarýn, bütün bunlarý terk edip her þeyi ile farklý olan yeni bir inancýn ve hayat tarzýnýn bir anda mensubu olmalarý çok zordur. Ýnsanlar ani deðiþimde sarsýlýrlar, bu de­ðiþimi gerçekleþtirmekte zorlanýrlar, yýkýlýrlar. Deðiþimin alýþtýrarak, sarsmadan, yýkmadan gerçekleþmesi gerekir. Risâlet sürecinde olan da budur. Ýlâhî irade bazý þeylerin deðiþimini biraz gerilere ertelemiþtir. Ama hiçbir þeyi ihmal etmemiþ, za­maný gelince deðiþmesi gerekeni deðiþtirip, o konuyu veya uygulamayý olmasý ge­reken niteliðe ve biçime kavuþturmuþtur. Aynen hayat tarzýnýn bir boyutunu oluþ­turmasýna raðmen, düþünceden tasavvura, davranýþtan inanca, kiþilikten ahlâka, aileden topluma, ekonomiden siyasete varýncaya kadar her þeyi etkileyebilecek olan bazý kötü alýþkanlýklarýn tedrici bir süreçle iptal edilmesinde olduðu gibi. Ör­neðin alkollü içeceklerle, kumarla ve falla ilgili düzenleme bu þekilde gerçekleþ­miþtir.

Hicretin dördüncü yýlýydý; Nadirlerin kuþatýldýðý ve Medine'yi terk etmeleri is­tendiði günlerdi (Eylül 625). Vahyolunan bir ayetle alkollü içeceklerin, kumarýn ve falýn zararýna dikkat çekilip, bunlarýn yasaklandýðý bildirildi. Bu yasakla, Resu­lüllah'm yanýndaki her Müslüman'ý insanlýk için örnek þahsiyet olacak þekilde yetiþtiren ve onlarýn teþkil ettiði toplumla insanlýðýn hayalindeki ideal toplumu ta­rihsel bir gerçekliðe dönüþtüren Kur'an, bireysel ve toplumsal hayatý pisliklerin bir kýsmýndan daha temizlemiþ oldu. Tedricî deðiþim yöntemine göre þekillenen sürecin aþamalarý þu þekilde gerçekleþti:

Alkollü içki kullanmak, kumar oynamak ve fal bakmak cahiliye dönemi Arap­larý arasýnda son derece yaygýn davranýþlarý teþkil ediyordu. Hurma koruðundan yaptýklarý 'büsf ile hurma kurusundan yaptýklarý fatih", hemen herkesin her za­man içtiði alkollü içeceklerdi. Eðlence, sevinç, keder, korku, bir kutlama, bir top­lantý veya can sýkýntýsý... hemen her þey içki içmek için bahaneydi, içkiyi her za­man içerlerdi ve çokça içerlerdi. Ýçkinin olmadýðý bir toplantýya veya eðlenceye rastlamak mümkün deðildi. Ýçkinin olduðu yerde de çoðunlukla kumar vardý. Do­layýsýyla sarhoþluðun ve kumarýn neden olduðu kavgalara, çatýþmalara, kötülük­lere hemen her zaman yaygýn olarak rastlanýrdý. Fal ise bir iþe baþlarken veya bir þeye karar verirken hemen her zaman baþvurduklarý bir araçtý. Hatta dinlerinin, þirklerinin bir unsuru haline gelmiþti. Sahte tanrýlarýnýn esasen olmayan iradeleri­ni falla belirlemeye çalýþýrlardý. Akýllanyla ve tecrübeleriyle deðil, fal ile hareket ederler; hayatlarýný büyük oranda falcýlarýn sözlerine göre düzenlerlerdi.

Kur'an, Mekke döneminde, hayatýn düzenlenmesini daha çok genel ilkeler çer­çevesinde ele almýþ, tüm insanlarýn tereddütsüz bir þekilde kabul ettikleri genel ahlâk ilkelerini ve davranýþ kurallarýný hatýrlatmýþ, mevcut doðrularý yanlýþlardan ayýklamýþ veya eksik olanlarý tamamlamýþtý. Bu süreçte içki, kumar ve fala doku­nulmamýþtý. Bu konudaki düzenleme için bireysel ve toplumsal bir temelin oluþ­masý beklenmiþti. Çünkü alkollü içkinin, kumarýn ve falýn yanlýþ ve kötü olduðu­nu, saðlam bir düþünce temeli oluþturmadan, bilinçli bireyler inþa etmeden kabul ettirmek zordu. Bu tür konularda sadece yasaklamak çözüm deðildi. Zira içki, ku­mar ve fal birer alýþkanlýktý. Bunlara boyun eðmeyecek doðru ve saðlam iradeye sahip bireyleri yetiþtirmeden, bu 'pisliklerin1 hayattan uzaklaþtýrýlmalarý beklene­mezdi. Yoksa, deðiþik gerekçelerle tüketilmeye ve uygulanmaya devam edilirler­di. Örneðin miktar ve sýklýk konusu önemli bir meþrulaþtýrma nedeni olabilirdi. Günümüzde de sýklýkla rastlandýðý veya duyulduðu üzere, insanlar içkinin az mik­tardaki tüketimini, kumarýn küçük miktarlarla oynanmasýný veya fala ara-sýra baþ­vurulmasýný yararlý veya eðlenceli bulabilirlerdi. Kabul etmek gerekir ki bu gerek­çeler de tamamýyla yanlýþ deðildir. Ancak hep gizlenen, gösterilmeyen veya açýða çýkmasý istenmeyen þey; az miktarda içki alýmým, küçük miktarda bedellerle ku­mar oynamayý veya ara-sýra fala bakmayý psikolojik veya biyolojik gerekçelerle ya­rarlý bulanlarýn, 'az' ile 'çok' arasýndaki sýnýrý neyin belirleyeceðinin ölçüsünü gös-terememeleridir. Esasen böylesi bir ölçü olmadýðý için de az içenler, az miktarla veya eðlence niyetiyle ara-sýra falla ilgilenenler, kolaylýkta çok içen, hüvük miktarla oynayan veya en önemli kararlarýnda fala baþvuran olabilmekte­dirler Ýþte bu ve bildiðimiz veya bilmediðimiz daha baþka nedenlerle Kur'an, söz konusu problemlerin çözümünü sonraya býraktý. Bu 'pisliklerin1 temizlenmesinde tedrici bir yöntem izleyerek, hayattan uzaklaþtýrýlmalarýný ancak hicretin 4. yýlýn­da gerçekleþtirdi. Bu zamana kadar baþta Resulüllah olmak üzere sayýlarý iki elin parmaklarýný geçmeyecek kadar az sayýda Müslüman dýþýnda hemen herkes içki de içti, kumar da oynadý. Geçen zaman içerisinde sadece falla ilgili bir özel durum gerçekleþmiþti; fal daha çok inançla ilgili olduðu için zaman içinde kendiliðinden yok olmuþtu.

Esasen alkollü içkilere karþý olan ve hiçbir zaman bunlardan içmeyenler cahi­liye döneminde de vardý. Bu da son derece normaldir. Zira hiçbir toplum, aklýnýn yol gösterici ýþýðýný kaybetmiþ kiþilerin toplamýndan oluþmaz. Bir toplumda aklý­nýn yol gösterici ýþýðýný kaybedenler ne kadar çok olursa olsun, muhakkak birile­ri hâlâ doðrunun, iyinin, güzelin ýþýðýný görür ve ona göre davranýr. Bu nedenle cahiliye dönemi Mekke'sinde Resulüllah'm dedesi Abdülmuttalib baþta olmak üzere, Varaka b. Nevfel, Abdullah b. Cüd'an, Dubay'a b. Rabia, Amr b. Abese, Kus b. Saide, Velid b. Muðire gibi Resulüllah'a göre bir önceki kuþaktan olan kimsele­rin yaný sýra, Resulüllah'm neslinden baþta risâlet öncesi hayatýyla Resulüllah'm bizzat kendisi baþta olmak üzere, Ebû Bekir, Ömer b. Hattab, Abdurrahman b. Avf, Kays b. Asým, Osman b. Affan, Osman b. Maz'ûn, Þeybe b. Rabia gibi kimse­ler içki içmiyor ve içilmesini de doðru bulmuyorlardý.

Uzun yýllar boyu içki ve kumar konusunda kýsýtlayýcý veya yasaklayýcý herhan­gi bir hüküm bildirilmemiþ olmasýna raðmen, bazý Müslümanlar özellikle içkinin insanýn kiþiliði üzerinde olumsuz etkilerini dikkate alarak; sarhoþ olan birisinin düþtüðü aþaðýlýk hâl ve hareketleri görerek, alkollü içki kullanýmýnýn Müslüman'a yakýþmadýðýný düþünüyor ve bu düþüncelerim açýkça ifade ediyorlardý. Bu konu­da ýsrarcý olan ve sesini en çok yükselten ise Hz. Ömer'di. Medine'ye hicretten sonra can korkusundan kurtulup biraz rahat bir ortama kavuþan Müslümanlar arasýnda içki ve kumarýn yaygýnlaþmasý veya daha önce hayati problemler nede­niyle dikkat çekmediði için çok fazla gündeme gelmeyen fakat Medine'nin görece rahat ortamýnda dikkat çekmeye baþlayan içki ve kumar Hz. Ömer'in yoðun bir þekilde dikkatini çeken konu oldu. Özellikle içki tüketiminin Müslümana yakýþ­madýðýna iliþkin görüþlerini sesli olarak dile getirmeye ve Resulü Ýlah'tan bu konu­da bir düzenlemeye gitmesini istemeye baþladý. Bu aþamada, hayat tarzýnýn düzen­lenmesinde tedriciliði ön plana çýkaran Kur'an, ilâhî yöntem gereði ilk olarak iç­kinin zararlý olduðunu ama ayný zamanda insanlarýn faydalanacaðý bazý özellikle­re de sahip olduðunu bildirdi: 'Sana þaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: 'O iki­sinde büyük günah vardýr, insanlara bazý faydalarý varsa da zararlarý faydalarýndan fazladýr.[17] Bu, Mekke döneminde vahyolunan 'Hurma aðaçlarýnýn meyvesinden ve üzümlerden içki ve güzel rýzýk edinirsiniz [18] ayetindeki içkiye iliþkin nötr ifadenin kýsmen negatifleþtirilmesini ifade ediyordu. Mekke'de iken vahyolunan ayette içki 'güzel rýzýklann' dýþýnda ifade edilmiþ, ama olumsuz bir sýfatla da anýlmamýþtý. Ancak Medine'de vahyolunan Bakara süresindeki söz konusu ayetle içki de bazý yararlar bulunmasýna karþýlýk, zararý da bulunduðu ifa­de edilerek tedrici yöntem iþletilmeye baþlandý.

Ayette [19] zararýnýn yanýnda dikkat çekilen 'fayda', alkol kullanan­larýn veya kumar oynayanlarýn kendilerini savunurken ifade ettikleri en somut ve kýsmen geçerliliði bulunan psikolojik olarak rahatlatýcý olmalarý, dinlendirmeleri, eðlendirmeleri veya alkolün besleyiciliði gibi özelliklerdi. Ancak, Allah ayetiyle dikkat çekti ki, her ne kadar içki ve kumarda bazý faydalar varsa da zarar da var­dýr ve üstelik zarar daha fazladýr. Dolayýsýyla ve elbette ki az fayda karþýlýðýnda çok olan zarar tercih edilmemeli; çok zarar etmemek için az faydadan vazgeçilmelidir. Bu ayet vahyolununca bazý Müslümanlar 'Her ne kadar faydasý varsa da zararý da­ha fazla' deyip içki ve kumardan vazgeçtiler. Ancak ortada bir yasaklama olmadý­ðý için 'az faydayý' zihinlerinde büyütüp, 'çok zararý' görmeyenler hâlâ vardý ve bunlar içki içmeye ve kumar oynamaya devam ediyorlardý.

Bir müddet sonra yine bazý Müslümanlar içkiden ve kumardan þikayetlenme-ye baþladýlar. Özellikle içkiyle ilgili þikayetler çok güçlüydü. Ýçki meclislerindeki kavgalar veya sarhoþken namaz kýlanlarýn ayetleri tam karþýt manâya gelecek þe­kilde okuma yanlýþlarý yapmalarý þikayetlerin aðýrlýklý konusunu oluþturuyordu. Bu konuda Ömer'in ismi yine ön plandaydý. O, içkinin yasaklanmasýný arzulayan bir niyetle içki konusunda kesin bir hüküm vermesini istemek için Resulüllah'a baþvurdu ve ayný zamanda da 'Ya Rabbi! Bu konuda sýkýntýmýzý giderecek bir hüküm bildir'' diye dua etmeye baþladý. Bir müddet sonra tedriciliðin gerektirdiði bir baþ­ka ayet vahyoldu. Ayet þöyleydi: 'Ey iman edenler! Sarhoþken namaza yaklaþmayýn ki ne dediðinizi bilesiniz. [20] Bu içkiyi yasaklamayan, fakat kullaným sü­resini azaltan bir ayetti. Bir Müslüman günde beþ ayrý vakitte namaz kýlmak zorunda olduðu ve sarhoþluk ise bir anda geçecek bir þey olmadýðý için, bu ayetle al­kollü içki kullanýmýný günün büyük bir bölümünde Müslümanlara dolaylý þekil­de yasaklamýþ oluyordu. Fakat ortada hâlâ kesin bir yasak yoktu. Bu nedenle her ne kadar bu ayetin vahyolunmasmdan sonra içki içmeye devam eden Müslüman­lardan bir kýsmý bu durumlarým terk ettilerse de, diðer bir kýsmý sarhoþ olmaya­cak kadar az içmeye veya yatsý namazýndan sonra içmeye devam ettiler. O günün þartlarýnda Müslümanlar için içki yasak deðildi, ama iki ayetin oluþturduðu tedri­ci süreçle artýk beðenilmeyen, istenmeyen, içenlerinin hoþ karþýlanmadýðý bir þe­ye de dönüþmüþtü.

Müslümanlar arasýnda hâlâ sarhoþlara rastlanýyor olmasý, içki kokan nefeslle mescitte namaz kýlanlarýn bulunmasý, içki meclislerinde kavga edenlerin du-mlmasý, bazen az da olsa sarhoþ olarak namaz kýlmak için mescide gelenlerin gö­rülmesi baþýndan beri içki tüketimi konusunda hep kesin çözüm beklentisinde olan Müslümanlarý yinî harekete geçirdi. Ayný isteklerle Resulüllah'a baþvurma­ya bu probleme bir çözüm getirilmesi gerektiðini ifade etmeye baþladýlar. Süreç üçüncü aþamada kesin çözüme kavuþturuldu ve bu tedricilik içerisinde Müslü­manlar arasýnda alkollü içki tüketimi ve kumar oynanmasý alýþkanlýðýna son veril­di. Sonuç hükmü bildiren ayet þöyleydi: 'Ey iman edenler! Þarap, kumar, dikili taþ­lar (putlar), þans oklan þeytan iþi birer pisliktir. Bunlardan kaçýnýn ki kurtuluþa ere-siniz. Þeytan þarap ve kumar ile aranýza, düþmanlýk ve kin sokmak, sizi Allah'ý an­maktan ve namazdan alýkoymak istiyor. Artýk vazgeçtiniz deðil mi?.[21] Bu ayetleri ilk duyduðu zaman, çoktandýr içki ve kumarýn yasaklanma­sýný arzulayan Hz. Ömer çok sevindi ve 'Vaz geçtik ey Allahým.[22] dedi. Ömer-çok sevinmiþti, çünkü insanlýðýn model toplumundan içki, kumar ve fal 'pislikleri' te­mizlenmiþ; toplum daha da 'temiz' hale gelmiþti.

Üçüncü aþamada (Mekke dönemindeki içki konusunda vahyolunan nötr ifa­deli ayet düþünüldüðünde dördüncü aþamada) gelen ayet [23] içki ve kumarý yasaklamakla kalmamýþ; en önemli zararlarýna dikkat çekerek, bu yasaðýn nesnel gerekçesini de ifade etmiþti. Ayrýca içki ve kumarý 'pis' olarak niteleyip, bu 'pislikleri' Müslümanlarýn ilk andan itibaren uzak olduklarý, Müslüman olmak için uzak durmak zorunda olduklarý putlarla bir arada saymasý son derece anlamlýydý.

Ýçki ve kumar yasaklanmcaya kadar içki içmeye ve kumar oynamaya devam eden Müslümanlar söz konusu yasaða nasýl tepki verdiler? Bu konuda cevap ola­bilecek birçok bilgi mevcuttur. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi Enes b. Malik'in anlattýklarýdýr. Enes, içkiyi yasaklayan ayeti duyduklarýnda Müslümanla­rýn neler yaptýklarýný þahit olduðu bir olaydan hareketle þöyle anlatmýþtýr: 'Bizler fadih denen içkiden içerdik. Evimde bir grup Müslümanla toplanmýþ fadih içiyorduk. O sýrada birisi geldi ve 'Size haber gelmedi mi?' dedi. 'Ne haberi?' dedik, 'Ýçki haram kýlýndý' dedi. Bunun üzerine orada bulunanlardan birisi bana 'Ey Enes! Haydi dök þu içki testilerini' dedi. O gün orada bulunan Müslümanlar o adamýn verdiði haber üze­rine bir daha içki içmediler ve o haberi duyduklarý zaman doðruluðunu araþtýrma ih­tiyacý da hissetmediler. [24] Bir baþka sahabe ise þunlarý anlatmýþtýr: 'Bir grup Müslü­man Remle'de oturmuþ þarap içiyorduk. Yanýmýzda büyük bir cam kavanoz dolusu þa­rap vardý. O zaman þarap içmek yasaklanmamýþtý. Ben bir ara Resulüllah'ýn yanýna gidip oturdum. Resulüllah içkiyi yasaklayan ayeti okudu. Hemen kalkýp arkadaþlarý­mýn yanýna döndüm ve 'Artýk vazgeçtiniz deðil mi?' kýsmýna kadar ayeti okudum. Ar­kadaþlardan bazýlarý þarap dolu bardaðý elinde tutuyordu; þarabýn birazýný içmiþ kýsmý ise bardakta duruyordu. Bazýsý ise bardak dudaklarýnda, içmeye devam ediyor­du. Ben ayeti okuyunca hepsi birden ellerindeki bardaklarý býraktýlar ve 'Vazgeçtik ey Rabbimiz!' dediler. [25] Ýþte tedricilik budur. Ýnsanlar inanç ve düþünceleriyle, kiþilik ve ahlâklarýyla yetiþtirilince, yasaklanan þeylere itaati böyle içten, isteyerek ve zor­lanmadan gerçekleþtirirler. Yoksa vazgeçmemek için bahaneler arar ve eðer bula­mazlarsa bahaneler uydururlar.

içki yasaklanýnca bütün Müslümanlar ayný davrandýlar. Hiç kimse bu yasaða itiraz etmedi, hiç kimse yasaða uymayý bir süre ertelemeye kalkmadý. O gün Me­dine sokaklarýndan sel gibi içki aktý. [26] Herkes 'biraz daha içeyim de sonra býrakýrým' gibi bildik yaygýn gerekçelere sýðýnmadan bütün içki kaplarýný sokaða boþalttý. Zi­ra deðiþim, dýþarýdan zorlamayla deðil, kalplerde gerçekleþmiþti. Kalplerde ger­çekleþen deðiþimin önünde ise hiçbir þeyin duramayacaðý açýktý.

Ýçkinin yasaklanmasýyla Resulüllah'ýiý çevresinde yaþanan bir tören ise bu 'pis­likten' kurtuluþun resmi baþlangýcý niteliðini kazandý. Abdullah b. Ömer anlatýyor: 'Mescitte Resulüllah'la birlikte oturuyordum. Mescitte bulunanlara 'Kimin evinde ve­ya baþka bir yerde sahip olduðu içki varsa, bana söylesin' dedi. Bazý kimseler kendile­rinin bir miktar içkiye sahip olduklarýný söylediler. Resulüllah bu kimselere içkileri­ni getirmelerini ve bir yerde toplamalarýný söyledi. O Müslümanlar söylenenleri yap­mak için mescitten çýktýlar. Bir süre sonra ResulüUah'a haber göndererek söyleneni yaptýklarým bildirdiler. Resulüllah mescitten çýktý. Ben de yanýnda yürüyordum. Yol­da Ebü Bekir ve Ömer'le karþýlaþtýk. Onlar da bizimle birlikte içkilerin toplandýðý ye­re doðru yürümeye baþladýlar. Biraz sonra içki tulumlarýnýn toplandýðý yere vardýk. Müslümanlar toplanmýþ, Resulüllah  bekliyorlardý. Resulüllah içki kaplarým göstere­rek 'Bunlarýn ne olduðunu biliyor musunuz?' dedi. 'Ýçkidir' dediler. Resulüllah 'Doðru söylüyorsunuz' dedi ve sonra herkesin duyabileceði þekilde 'Muhakkak ki Allah içki­ye, onu yapana, onun yapýldýðý yere, onu içene, onu içirene, taþýyana, satana, satýn alana, onun kazancýný yiyene lanet etti' dedi. Sonra tulumlarý yýrtmak için býçak iste­di ve bir içki tulumunu parçaladý. Sonra býçaðý bana verip devam etmemi istedi. Di­ðer Müslümanlar da bana katýldýlar. Bütün içki tulumlarýný parçalayýp, içlerindeki iç­kileri döktük. Bacýlarýnýn 'Tulumlarý parçalamasaydýk, onlar iþimize yarardý' dedik­leri duyuldu. Resulûlîah 'Doðru! Ýþinize yarardý. Ama ben bunu yüce Allah'ýn içkiye olan lanetinden dolayý yaptým' dedi. [27]

Ýçki, kumar ve falýn yasaklanmasýyla Müslümanlar arasýnda bu üçüne bir daha rastlanmadý; fakat Yahudiler ve münafýklar, bir kez daha dinlerinin ve karakterle­rinin gereðini yapmaktan geri kalmadýlar; Müslümanlarýn zihnini karýþtýrmak için iyi bir fýrsat yakaladýklarý düþüncesiyle hemen harekete geçtiler. Müslümanlara 'Midesinde içki varken ölen Müslümanlarýn durumu ne olacak? Onlar Müslüman de­ðiller miydi? [28] demeye baþladýlar. Anlaþýldýðý kadarýyla bunda kýsmen baþarýlý da ol­dular. Bazý Müslümanlar Resulüllah'a gelerek Bedir'de Uhud'da midelerinde içki ile þehit olan Müslümanlarýn durumlarýnýn ne olacaðýný, içki nedeniyle onlarýn se­vaplarýnýn azalýp azalmadýðýný, imanlarýnýn lekelenip lekelenmediðini sormaya ladýlar Resulüllah bu sorulara:

Zan eden ve iyi iþler yapanlara, hakkýyla sakýnýp iman ettikleri ve iyi iþler yoptýkn sonra yine hakkýyla sakýnýp iman ettikleri, sonra da sakýnýp hakkýyla yaptýkla-rimellerinden geldikçe güzel yapmaya çalýþtýklarýn takdirde (haram kýlýnmadan önce) tattýklarýndan dolayý günah yoktur. Allah iyi ve güzel davrananlarý sever .[29]


[16] Maide, 5: 90,91

[17] Bakara, 2:219

[18] Nahl, 16:67

[19] Bakara, 2:219

[20] Nisa, 4:43

[21] Maide, 5:90,91

[22] Ahmed Müsned 1/53; Hakim, Müstedrek, IV/143.

[23] Maide, 5:90,91

[24] Buhari, Tefsir-Maide 10, Esribe, 2, 3; Müslim, E.ribe 4; Muvatta, Eþrýbe 13

[25] Ahmed, Müsned 11/351.

[26] Müslim, Esribe, 3

[27] Ahmed, Müsned V316; Hakim, Müsteârck, IV/145

[28] Ahmed, Müsned, 11/352.

[29] Ma-ide, 5:93



radyobeyan