Mutedil Bir Din By: seymanur K Date: 24 Temmuz 2011, 17:40:25
Mutedil Bir Din
Biz herkese ancak gücünün yettiði kadarým yükleriz..[52] inanýp da iyi iþler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- iþte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedî kalacaklar. [53]
Biz hiç kimseyi gücünün yettiðinden baþkasý ile sorumlu kýlmayýz. Nezdi-mizde hakký söyleyen bir kitap vardýr ve onlar haksýzlýða uðratýlmazlar. [54]
Resulüllah, risâletin ilk günlerinden itibaren, dünya ve ahiret mutluluðunun, güzelliðinin, esenliðinin, iyiliðinin, zenginliðinin teminatý olarak anlatýp, kabul etmeye ve gereklerine uymaya davet ettiði islâm'ýn en temel özelliklerinden birisinin mutedilliði olduðu bildirilmiþtir. Her fýrsatta, islâm'ýn aþýrýlýklardan uzak bir din olduðu açýklanmýþtýr, islâm'ýn ne ifrata ve ne de tefrite meyilli olmadýðýný ifade etmiþtir. Bunlara göre îslâm, insanlarý ne tamamen kukla haline getiren bir dindir, ne de tamamen baþýboþ býrakan bir din. Ýnsanlarý ne bir cendereye girmiþ gibi sýkar, ne de tamamen serbest býrakýr, baþýboþ dolaþmalarýna izin verir. Çünkü bu dinin uyulmasýný istediði ilke ve ölçüler insanýn yaratýlýþýna, doðasýna uygundur; insan için hiçbir zorluk ve sýkýntýya neden olmaz. Elbette ki tüm bu açýklamalarýn ilâhî referansý vardýr ve her zaman olduðu gibi kaynak yine Kur'andýr.
Biz herkese ancak gücünün yettiði kadarýný yükleriz. [55] inanýp da iyi iþler yapanlara gelince ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- iþte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedî kalacaklar. [56]
Biz hiç kimseyi gücünün yettiðinden baþkasý ile yükümlü kýlmayýz. Nezdimiz-de hakký söyleyen bir kitap vardýr ve onlar haksýzlýða uðratýlmazlar. [57]
Ýslâm vasat, mutedil bir dindir. Aþýrýlýklardan uzaktýr. Ancak insan her zaman böyle olmayabilir. Bazýlarý bireysel özelliði gereði vasat, mutedil olmayabilir; aþýrýlýða kaçma eðilimi içerisinde bulunabilir. Bu kimseler, dinin tavsiyelerini emir gibi algýlayarak dini bir zorluk ve sýkýntý nedenine dönüþtürebilirler. Ancak bu bireysel bir durum olduðu için baþka kimseyi ilgilendirmeyebilir. Zira, kiþi söz konusu zorluk ve sýkýntýyý kendisi için oluþturmakta ve kendisi de buna razý olmaktadýr. Örneðin; Allah, orucu yýlda bir ay için emretmiþ olmasýna raðmen, yýlýn her günü oruç tutma eðilimi taþýmak böyle birþeydir. Allah günde beþ vakit namazý emretmiþ olmasýna raðmen, günde aht, yedi, sekiz... vakit namaz kýlma eðilimi de böyledir. Veya, Allah maldan belirli oranda zekatý emretmiþ ve ayrýca yoksullar için sýnýrý belirlenmemiþ bir miktarda da infakta bulunmayý tavsiye etmiþ olmasýna raðmen, kiþi bütün mal varlýðýný yoksullar için; insanlarýn yararýna harcama eðilimi taþýyabilir ve tüm bu durumlar tamamen bireysel olduðu ve üstelik baþkalarýna zarar vermeyip, hatta bazýlarý insanlara yarar saðladýðý için müdahaleyi ge-rektirmeyebilir. Ancak kendisini mutedil bir din olarak niteleyen Ýslâm, söz konusu durumlarý böyle deðerlendirmemiþtir. Ýsterse sadece bir bireyi ilgilendirecek þekilde bile olsa, yanlýþ bir kapýnýn açýlmasýný uygun bulmamýþ ve yasaklamýþtýr. Çünkü bu tür aþýrýlýklar insanýn doðasýna uygun deðildir; emir ve yasaklar baþkasýndan deðil insaný yaratanýn kendisinden gelmektedir. Üstelik aþýrýlýk eðilimine sahip olanlar zamanla birbirlerinden etkilenerek çoðalýp, kendi durumlarýný, tercih ettikleri yaþama stillerini insanlardan istemeye, hatta güç ve imkânlarý dahilinde insanlarý zorlamaya baþlayabilirler, iþte islâm tüm bu ve daha birçok nedenden dolayý aþýrýlýðýn hiçbir türünü hoþ görmemiþ; yýlýn bütün günlerini oruçlu geçirmeye de, her gün sabahlara kadar namaz kýlmaya da, bütün mal varlýðýný yoksullara veya insanlýða hizmet için harcamaya da sýcak bakmamýþtýr. Bu tür tavýr ve giriþimleri onaylamamýþtýr.
Bir gün bazý kimseler Resulüllah'm evine geldiler. Konuþmalar sýrasýnda, eþinden Resulüllah'm evde yaptýðý ibadetlerin nasýl ve ne kadar olduðunu sordular. Ýþittikleri umduklarý gibi deðildi. Onlar Resulüllah'm evinde sürekli namaz kýldýðýný zannediyor olmalýlar ki, iþittikleri bu düþüncelerini haklý çýkarmayýnca, Re-sulûllah'm az ibadet ettiðine karar verdiler. Sonra da bunun sebebi olarak 'Biz nerede, o nerede! Biz hiç O'nun gibi olabilir miyiz? O'nun yaptýðý ve yapacaðý günahlarýn tamamý baðýþlanmýþtýr. Fakat biz öyle deðiliz' dediler. Bununla, sürekli ibadet edilmesi gerektiði düþüncelerini haklýlaþtýrmýþ oluyorlardý, içlerinden birisi 'Ben bütün gece uyumayacaðým, bütün geceyi namaz kýlmakla geçireceðim' dedi. Diðeri de 'Ben hiç ara vermeden hep oruç tutacaðým' dedi. Bir diðeri 'Ben hiç evlenmeyeceðim; kadýnlardan hep uzak duracaðým' dedi. Bu sýrada Resulüllah geldi ve onlarýn sözleri kendisine bildirildi. Bunun üzerine 'Bu sözleri söyleyen siz misiniz? Ben hepinizden çok Allah'tan çekinirim. Ancak buna raðmen ben (Ramazan dýþýnda) bazen oruç tutarým, bazen de tutmam. Geceleri bazen nafile namaz kýlarým, bazen de uyurum.
Avrýca evliyim de. Kim benim yaptýklarýmdan yüz çevirirse, benden deðildir [58] dedi. Avrýca, 'Ruhban?ýkla görevlendirilmedim [59] veya "Bize ruhbanlýk emredilmedi [60] derken, bir baþka seferinde de aðýr hasta olduðu halde, iki oðlunun desteðinde yürü-verek Mekke'ye giderek haccetmeye karar veren kiþiden bahsedenlere 'Bu kimsenin nefsine iþkence çektirmesine Allah'ýn ihtiyacý yofe [61] dedi. Bunlar mutedil dinin özellikleri olarak önemli açýklamalardý. Bizzat elçisinin þahsýnda hayatýn olmasý gereken ölçüsü bildiriliyordu. Üstelik bu durum bir ayette bir ilke olarak ifade edildi ve takiben bu ilke bizzat bir kulun duasý olarak þöyle dile getirildi: Allah her þahsý, ancak gücünün yettiði ölçüde mükellef kýlar. Herkesin kazandýðý (hayýr) kendine, yapacaðý (þer) de kendinedir. 'Rabbimiz! Unutursak veya hataya düþersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabhimizl Bizden öncekilere yüklediðin gibi bize de aðýr bir yük yükleme. Ey Rabbimiz'- Bize gücümüzün yetmediði iþler de yükleme! Bizi affet! Bizi baðýþla! Bize acý! Sen bizim mevlâmýzsýn. Kâfirler topluluðuna karþý bize yardým et! [62]
Elbette ki, din konusunda kendisi için ilâve sorumluluklar oluþturanlar, bunu öncelikle ve hatta çoðu zaman da bizzat kendileri için oluþtururlar. Dolayýsýyla yaptýðý fazla ibadetlerin, yerine getirdiði sorumluluklarýn çoðu zaman kendisinden baþka bir kimseye yükü olmaz. Ancak buna raðmen Resulüllah böylesi eðilimde olanlarý engellemiþ ve kendisinin örnek alýnmasýný istemiþtir. Yukarýdaki örnekte olduðu gibi, dinin mevcut sorumluluklarýný yeterli bulmayýp, kendiliðinden ek sorumluluk oluþturanlarýn bu tutum ve tavýrlarýný reddetmiþtir. Bir keresinde benzer durumda olanlarla ilgili þeyler duyduðunda þunlarý söylemiþtir: 'Bunlara ne oluyor ki, benim yaptýðým þeylerle yetinmiyorlar. Vallahi! Ben Allah'ý onlardan daha iyi bilirim. Allah'tan onlardan daha çok korkarým, [63] Ibn Amir b. El-Âs'm bizzat kendisiyle ilgili bir hatýrasý konunun önemli örneklerinden birisidir. Ibn Amir þöyle diyor: 'ResûlûIIah, yaþadýðým sürece bütün günleri oruçlu geçireceðimi, bütün gecelen de namaz kýlarak geçireceðimi duymuþ olacak ki, bana þöyle dedi: 'Bunlarý söyleyen sen misin?' 'Evet.' Bunlarý söyleyen benim, Ey Allah'ýn Resulü dedim. Þöyle buyurdu: 'Senin buna gücün yetmez; bazen oruç tut, bazen de tutma. Hem uyu, hem de kalk namaz kýl. Her ayýn üç gününü oruçlu geçir. Çünkü bir sevabýn karþýlýðýnda on sevap vardýr. Tutacaðýn bu üç günlük oruç, senin seneyi oruçlu olarak geçirmen demektir'. Dedim ki; 'Benim bundan fazlasýna gücüm yeter'. 'Öyleyse, bir gün oruç tut, iki gün tutma1. 'Bundan daha fazlasýna gücüm yeter' deyince þöyle dedi: 'Öyleyse günaþýrý tut. Bir gün tut, bir gün tutma. Bu Davud peygamberin orucudur. Oruçlarýn en dengelisi budur. [64]
Resulüllah'm üzerinde oturduðu ve yattýðý bir hasýrý vardý. O Müslümanlarýn en yoksulu gibi yaþamayý kendisi için bir ölçü kýldýðý için, bu yoksul yaþantýsýný özellikle sürdürüyordu. O'nun bu durumu bazý Müslümanlarýn ilgisini çekti ve u nun bu durumunu kendilerine bir hayat tarzý edinmek istediler. Bu durum üzerine Resulüllah þu uyarýyý yaptý: 'Ey insanlar! Amellerden gücünüz yettiði kadarýný alýn. Siz býkýp usanmadýkça Allah býkmaz. Ameller içinde Allah'ýn en çok sevdiði amel az da olsa devamlý olandýr. [65] Resulüllah bir gün mescide girdiðinde, iki direk arasýnda bir ip gerili olduðunu gördü. Bunun niçin baðlandýðýný sorunca, bir Müslü-manm ismini vererek 'Namaz kýlarken yoruluyor; ayakta duramaz hale geliyor. Bu durumda bu ipe tutunarak ayakta duruyor' dediler. Resulüllah 'Çözün onu' dedi ve ilâve etti: "Biriniz dinç iken gücü ve morali yerinde iken (nafile) namaz kýlsýn. Güçsüz kaldýðý zaman otursun. [66] Bir baþka seferinde de 'Þüphesiz bu din kolaydýr, kim güçleþtirmeye kalkýþýrsa ona yenik düþer [67] dedi.
Ýslâm'ýn gerektirdiði sorumluluklarý kendi þahsýnda artýrýp, münzevî bir hayat tarzýný tercih edenlere Mekke döneminde rastlanmamýþtý. Mekke döneminin zorluklarý hiç kimsenin böylesi yoðun ibadet aðýrlýklý bir hayat tarzý edinmesine imkân tanýmamýþtý. Ancak hicreti takip eden günlerde, daha önce görülmeyen bu bazý eðilimler görülmeye baþlandý. Özellikle iki kiþi namaz, oruç gibi ibadet aðýrlýklý bir münzevî hayatýný tercih ettiler. Onlarýn bu durumu, onlarýn þahsýnda Ýslâm'ýn vasatlýðým somut bir þekilde ortaya koyma imkâný saðladý. Söz konusu þahýslardan birisi Ebü Derda b. Uveymir (veya Amir)'di. Ebû Derda, Bedir harekâtý sýrasýnda Müslüman olmuþ birisiydi. Daha önce dinine sýmsýký baðlý bir putperest olan Ebû Derda'nm evde olmadýðý bir gün, Abdullah b. Revâha ve Muhammed b. Mesleme eve girerek putunu kýrdýlar. Eve döndüðü zaman putunun kýrýldýðým gören Ebû Derda için hakikatin aydýnlýðý ýþýldadý ve putuna hitaben Yazýklar olsun sana! Sen ne diye sana saldýranlara engel olmadýn? Onlan ne diye defetmedin. Sen eðer herhangi bir kimseye yarar veya zarar verecek güce sahip olsaydýn, bunu önce kendin için yapardýn' diyerek putperestliði terk etti. Putperestliði terk edince, hakkýnda yoðun olarak bir þeyler duyduðu Ýslâm'ý öðrenmeye karar verip, kýsa süre sonra Müslüman oldu. Ebû Derda ibadet hayatýnda son derece titiz birisi oldu; tavsiyeleri dahi emir gibi algýlama eðilimi içerisinde bulundu. Bu özelliðiyle de hemen tanmýp-bilinen birisi haline geldi.
Resulüllah, Ebû Derda'yý Selman-ý Farisi ile kardeþ yapmýþtý. Selman bir gün ziyaretine gittiðinde elbiseleri son derece eskimiþ bir hâlde olan Ebû Derda'nm ha-nýmýyla karþýlaþtý. Bu periþanlýðýn sebebini sorduðu zaman, kadýnýn "Kardeþin Ebü Derda'nm artýk dünya ile ilgisi kalmadý. Geceleri sabaha kadar namaz kýlmakta, gündüzleri ise oruç tutmakla meþgul' cevabýný aldý. Selman, Ebû Derda ile görüþmesinden kadýnýn söylediklerinin doðru olduðunu anlayýnca; 'Senin üzerinde bedeninin hakký var, Kabinin hakký var, misafirinin hakký var, ailenin hakký var. Oruç tut fakat iftar da et (tutmadýðýn zamanlar da olsun), namaz kýl fakat yatýp uyumayý da ihmal etme. Eþini de ihmal etme. Sen her hak sahibine hakkým ver' dedi. Ebû Derda itiraz etti; yaptýðý þeyin kimseye zararý olmadýðýný, bu yaptýklarýyla Allah'ýn rýzasýný gözettiðini ve O'nun emrine muhalif davranmadýðýný iddia etti. Aralarýnda anlaþmazlýk çýktý. Birlikte gidip durumu Resulüllah'a anlattýlar. Resulüllah: 'Selman doðru söylemiþ' [68] diyerek Selman'm söylediklerim onayladý ve Ebû Derda'nýn yanlýþ yaptýðýný bildirdi.
Konuya iliþkin ikinci örnek ise Osman b. Maz'ûn'dur. Risâletin daha ilk günlerinde Müslüman olan Osman, Müslüman olmadan önce de ahlaken temiz kalmaya çalýþan ve bunu büyük oranda baþarmýþ birisiydi. Yaþantý tarzýnýn güzelliði ve düzenliliði ile Mekke'nin istisna þahsiyetlerindendi. Osman da Ebû Derda gibi dünyayla iliþkisini mümkün olduðunca kesme eðilimi taþýyan ve vaktinin tamamýna yakýnýný ibadetle geçirme gayreti içerisinde olan birisiydi. Onun Islâmî yaþantýsýna iliþkin rivayetler pek çoktur. Bir gün Resulüllah'a gelerek eþinden uzak durmak istediðini, onu çýplak olarak görmek istemediðini söylemesi bunun örneklerinden birisidir. Onun bu kararý karþýsýnda Resulüllah'm cevabý 'Allah sizleti bir birinize örtü kýlmýþtýr. Ben eþimi, eþim de beni açýk olarak görüf [69] oldu. Osman'ýn düþüncesinin yanlýþlýðýný, kendisini örnek vererek açýkladý. Osman'la ilgili bir baþka haber ise þöyledir: Osman'ýn eþi Havle bint-i Hakim bir gün Resulüllah'm eþlerinin yanýna gelerek kocasý hakkýndaki sýkýntýlarýný dile getirip, dertlendi. Kocasýnýn kendisini terk ettiðini ve kendisini tamamen ibadete verdiðini anlattý. Resulüllah, bu durumdan haberdar olunca Osman'ý yanýna çaðýrdý ve aralarýnda þu konuþma geçti:
Ben senin için örnek deðil miyim?
Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ýn Resulü! Bu nasýl soru! Elbette ki sen benim için örneksin.
Sen gündüzleri hep oruç tutuyor, geceleri ise sürekli namaz kýlýyörmüþsün, doðru mu?
Evet doðru.
Böyle yapma. Sende bedeninin de hakký var, ailenin de. Namaz kýl, ama yatýp uyumayý da ihmal etme. Orucunu tut, ama iftarýný da yap. Ben hem uyurum, hem de namaz kýlarým. Hem oruç tutarým, hem de orucumu açarým. Hem de eþimle birlikte olurum. Ey Osman! Allah'tan kork! [70]
Resulüllah, bir baþka seferinde de Osman'ýn evine kapanýp sürekli namaz kýldýðýný, oruç tuttuðunu öðrenince, onu ziyaret ederek : 'Ey Osman! Allah, beni ruhbanlýkla göndermedi' dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladý. Sonra sözünü þöyle tamamladý: 'Allah katýnda hayýrlý olan din, kolay olan hanifliktir. [71] 'Ey Osman! Bize ruhbanlýk yanýlmamýþtýr. [72]
Osman b. Maz'un, hicretin ikinci yýlýnda hastalandý. Osman'ýn hastalandýðým duyan Resulüllah onu ziyarete gitti; yatakta bitkin þekilde yatan Osman'ý görünce duygulandý. Gözleri yaþardý. Eðilip Osman'ý alnýndan öptü. Bu arada gözlerinden akan yaþ Osman'ýn yanaklarýna düþtü. Kýsa süre sonra Osman vefat etti (Haziran Osman'ýn ahlâkî olgunluðunu yakýndan bilen ve Resulüllah'm da sevgisine þahit olan akrabalarýndan birisi, bunlardan kendince yaptýðý bir çýkarýmla 'Ey Osman! Allah seni rahmetine kavuþtursun! Ben Allah'ýn sana ikramda bulunacaðýna þahitlik ederim' dedi. Resulüllah hemen müdahale etti: "Sen Allah'ýn ona ikramda bulunduðunu nereden biliyorsun.'?' O kiþinin Resulüllah'ýn bu ifadesi karþýsýnda cevabý: 'Ey Allah'ýn Resulü/ Elbette ki bilmiyorum! Ama Allah ona ikramda bulunmayacak da kime bulunacak' oldu. Resulüllah'ýn öfkelendiði görüldü ve Ýslâm'ýn temel ölçülerinden birisini ifade etti: 'Ona ölüm geldi ve o þimdi ölmüþ bulunuyor. Ben onun hakkýnda ancak hayýr dilerim. Allah'ýn Resulü olduðum hâlde bana ne yapýlacaðým ben bile bilmiyorum. Onun hakkýnda 'Allah'ý ve Resulünü severdi' demeniz yetiþir. [73]
[52] En'am, 6:152
[53] Araf, 7:42
[54] Mu'minûn, 23:62
[55] En'am, 6:152
[56] Araf, 7:42
[57] Mu'minûn, 23:62
[58] Buharý, Nikah 1; Müslim, Nikah 5, Siyam 74, 79; Nesaî, Nikah 5, 6.
[59] Darimi, Nikah 3.
[60] Ahmed, Müsned, VI/226.
[61] Buharý, Cezaû's Sayd 27; Müslim, Nüzür 31.
[62] Bakara, 2:286
[63] Buharý, Edeb 72, Vtisam 5; Müslim, Fedail 127, 128
[64] Buharý, Savm 54, Edeb 84; Müslim, Savm 181-184, Nesaî, Siyam 45; Ahmed, Müsned 11/187, 188, 198, 200.
[65] Buharý, Ezan 81, Libas 43; Müslim, Salâtu'l MüsajÝrîn 215; Ahmed, Müsned ÝV/40.
[66] Buhari, Teheccüd 18; Müslim, Salâtu'l Müsafýnn 219.
[67] Buharî, îman 29, Rikâk 18, Temenni 6; NesaÝ, iman 28
[68] Buharý, Teheccüd 15, Savm 51, Edfb 86.
[69] Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'lKübra, 111/394
[70] Ebû Dâvud, Salât 317; Ahmed, Müsned VI/268;
[71] Ýbn Sâ'd, et-Tabakatü'UKübra, 111/395
[72] Ahmed, Müsned, Vl/226
[73] Ýbn Sâ'd, et-Tabakatû'lKübra, 111/399,400