Davet By: saniyenur Date: 14 Temmuz 2011, 14:51:11
6.DAVET
Birisi, gündüzün, gönlü aþk ve yanýþla dolu olarak kandille gezerdi. Bir herzevekil ona dedi ki: A adam kendine gel de öyle bir dükkaný arayýp durma. Aydýn günde kandille ne gezip duruyorsun, bu ne saçma þey?
Adam dedi ki: Her yanda adam arýyorum. O nefesle diri olan kimdir? Bir adam, þu Pazar, adamla dolu o hür kiþi dedi.
Adam arayan dedi ki: Bu iki yol aðzý ana caddede öfke ve hýrs zamanýnda dayanan bir adam arýyorum. Öfke ve þehvet vaktinde kendini tutabilen adam nerede? Bucak, bucak sokak, sokak böyle bir adam arýyorum iþte. Nerede alemde bu iki halde dayanabilen bir adam ki bugün ona canýmý feda edeyim.
Bunu duyan, nadir bulunur bir þey arýyorsun, fakat kaza ve kaderden gafilsin dedi iyi bak. Sen, fer-e bakýyorsun; asýldan haberin bile yok. Biz fer-iz asýl olan kader hükümleridir. Kaza ve kader, dönüp duran gökyüzünün bile yolunu kaybeder. Yüzlerce Utarit’i kaza ve kader aptallaþtýrýr. Çare alemini daraltýr, demirle mermeri bile eritir, su haline getirir.
Ey bu yolu adým adým adýmlamaya karar veren kiþi, sen hamýn hamýsýn, hamýn hamýsýn, hamýn hamý. Deðirmen taþýnýn dönüþünü gördün, bari gel de dereyi de gör. Topraðý tozu havalanmýþ görmedesin. Fakat topraðýn arasýnda yeli de gör. Düþünce kaplarýný kaynar görmedesin, aklýný baþýna devþir de ateþe de bak.
Tanrý Eyyüb’e ihsanlarýný söylerken ben, senin her kýlýna bir sabýr verdim dedi. Kendine gel de sabrýna bu kadar bakma. Sabrý gördün sabýr vereni de gör. Dolabýn dönüþünü ne vakte dek göreceksin? Baþýný çevir de hýzlý ve coþkun coþkun akan suyu da gör. Görüyorum deyip duruyorsun ama onu görmenin ayan beyan niþaneleri vardýr.
Þöyle denizin köpüðünü görüverdin mi hayran olman lazým ki denizi de göresin. Köpüðü gören, sýrlar söyler. Fakat denizi gören þaþýrýr kalýr. Köpüðü gören niyetlerde bulunur; denizi gören, gönlünü deniz haline getirir. Köpükleri gören onlarý sayar döker. Denizi görenin irade ve ihtiyarý kalmaz. Köpüðü gören dönüp dolaþmaya düþer. Denizi gören de hiçbir gýllügüþ kalmaz.
Bir adam, Mecusi’nin birine, yahu gel de Müslüman ol Müslümanlar arasýna karýþ dedi.
Mecusi dedi ki: Tanrý dilerse imana gelirim. Ýhsanýný çoðaltýrsa yakin elde ederim dedi.
Müslüman dedi ki: Tanrý senin imana gelmeni ister, canýný cehennemden kurtarmak diler. Ama kötü nefsin, o çirkin Þeytanýn seni küfür tarafýn, kilisenin bulunduðu yere çekmektedir.
Mecusi, ey insaf sahibi dedi, mademki onlar üstün, ben de güçlü kuvvetli olana dost olurum. Üstün olana dost olabilir, beni daha fazla ve kuvvetle çekenin bulunduðu yere gidebilirim. Tanrý, benden adamakýllý öz doðruluðu istiyormuþ. Dileði yerine gelmedikten sonra ne fayda? Nefis ve Þeytan, kendi dileðini yürüttükten sonra tanrý inayeti kahroldu, paramparça oldu demektir.
Sen bir köþk, bir saray yaparsýn. Onu yüzlerce nakýþlarla, resimlerle bezersin. Sen onun bir hayýr yurdu, bir mescit olmasýný istersin ama baþka biri çýkar gelir, orayý kilise, manastýr yapar. Yahur sen bir kumaþ dokur, ondan giyinmek içi kendine bir kaftan yapmak istersin. Sen kaftan istersin ama düþman, inadý yüzünden senin rahmine o kumaþtan þalvar yapar. Caným efendim, onun isteðine uymaktan baþka ne çaresi var kumaþýn? Kumaþ sahibi zebun oldu, kumaþýn ne kabahati var? Üstün olmayana ait olmayan kimdir ki?
Birisi, ev sahibinin isteði olmadan sürüp gelir, onun yurduna diken ekerse, ev sahibi, elbette horluða düþmek zorunda kalýr. Ona böyle bir horluk, çaresiz gelip çatar.
Bende taze ve yeni isem de ne çare? Hor hakir oldum iþte. Sevgili böyle istiyor, ben de hor oluyorum. Nefsin istediði olduktan sonra artýk, bir iþi Tanrý dilerse olur demek, bir alaydan ibarettir. Ben, Mecusilerin kusuru, yahut kafirsem de Tanrý hakkýnda yine böyle bir zanda bulunmam. Bir kimse onun dileði olmadan ülkesinde gezsin dolaþsýn, buyruk yürütsün... buna imkan yoktur.
Birisi, onun ülkesini ele geçirsin de soluðu yaratan Tanrý, bir nefes bile almasýn, bir þey bile söylemesin, böyle þey olmaz. Eðer Tanrý , bir adamdan Þeytaný sürüp koymak dilerde buna raðmen Þeytan, her an o adamýn derdini arttýrýrsa, bu Þeytana kul olmak gerek. Çünkü her mecliste üstün çýkan o. Ben, aman Þeytan benden kapmasýn der durursam peki, böyle bir anda o ihsanlar sahibi Tanrý neden elimden tutmaz. Onun dilediði oluyorsa artýk benim iþim kimden düzelir ki?
Haþa; Tanrý neyi dilerse o olur. O, mekan aleminde de hakimdir, mekansýzlýk aleminde de. Hiçbir kimse, onun ülkesinde onun emri olmadýkça bir kýlý bile kýmýldatamaz. Mülk onundur, ferman onun. Onun kapýsýnda en aþaðýlýk köpek, Þeytandýr.
Türkmen’in kapýsýnda bir köpeði olsa, o köpek, onun kapýsýna yüzünü baþýný koyup yatsa, evin çocuklarý, kuyruðunu bile çekseler aldýrmaz, onlarýn ellerinde oyuncak olur.
Fakat yoldan bir yabancý geçse erkek aslan gibi ona saldýrýr. Çünkü “Kafirlere þiddetlidir” dosta gül gibidir, düþmana diken gibi. Türkmen ona tutmaç suyu bile verse o, buna razý olur, bekçiliðini yapar. Peki köpek Þeytaný da Tanrý yaratmýþtýr. Onda yüzlerce düþünce, yüzlerce hile halk etmiþtir.
Ýyinin kötünün yüz suyunu gidersin diye yüz sularýný ona gýda etmiþtir. Halkýn yüz suyu, ona verilen tutmaç suyudur. Þeytan bunu yer, bununla doyar. Böyle olduðu halde nasýl olur da caný, kudret otaðýnýn önünde kurban olmaz?
Ýyilerden de, kötülerden de sürü sürü nice kiþiler var ki ayaklarýný yere döþemiþ, köpek gibi o kapýya yönelmiþtir. Hepsi de Tanrýlýk maðarasýnýn eþiðinde köpek gibi yatmýþlar, zerre zerre buyruk beklemede, kulak kabartmadalar. Ey köpek Þeytan, halk bu yola ayak bastý mý onlarý sýna. Saldýr onlara, onlarý buraya koma. Bu suretle bak bakalým, doðrulukta hangisi er, hangisi diþi.
“Tanrýya sýðýnýrým” neden denir? Köpek kýzýp saldýrmaya baþlayýnca deðil mi? Ey Hýta Türkü “Tanrýya sýðýnýrým” demek, köpeðe baðýr yolu aç da, otaðýnýn kapýsýna geleyim, senin cömertliðinden bir hacet dileyeyim demektir.
Türk, köpeðin saldýrýþýndan aciz olunca bu “Tanrýya sýðýnýrým” demek, bu feryat etmek, yerinde bir iþ deðildir. Türk de “Tanrýya sýðýnýrým” bu köpekten. Bu köpeðin yüzünden yurdumdan aciz kaldým. Sen, bu kapýya gelmeme yardým etmiyorsun bende bu kapýdan çýkamýyorum derse, artýk Türkün de baþýna toprak konuðunda. Bir köpek ikisinin de boynunu baðlýyor demek.
Haþa... Tanrý hakký için Türk, bir nara attý mý köpek kim oluyor? Erkek aslan bile kan kusar. Ey kendine Tanrý aslaný diyen yýllar oldu köpeklikte kaldýn. Bu köpek senin için nasýl av avlayabilir ki sen apaçýk köpeðe av olmuþsun.
Müslüman dedi ki: Ey Cebri, sözümü dinle. Kendi düþünceni bildirdin, söyleyeceklerini söyledin. Þimdi cevap veriyorum bana kulak ver. A santranç oynayan kendi oyununu gördün. Þimdi de uzun uzadiye hasmýnýn oyununu gör. Kendi özür defterini okudun. Sünni’nin defterini de oku, ne diye öyle kala kaldýn?
Kaza ve kader konusunda cebrice ince sözler söyledin. Þimdi macerayý dinle de onun sýrrýný benden duy. Þüphe yok ki bizim bir ihtiyarýmýz vardýr. Duyguyu inkar edemezsin, bu meydandadýr. Kimse, taþa gel buraya demez. Kimse bir toprak parçasýndan vefa ummaz. Kimse adama hadi uç demediði gibi köre de gel, beni gör diye bir teklifte bulunmaz.
Tanrý “Köre teklif yok” dedi. Hiç güçlükleri açan Tanrý kimseyi güce sokar mý? Kimse taþa geç geldin, yahut sopaya neden bana vurdun demez.
Mecbur olandan böyle þeyler aranmayacaðý gibi özürlüye de kimse bu çeþit sözler söylemez, vurup dövmez. Ey yeni yakasý temiz kiþi, emir, nehiy, öfke, lütuf ve azarlama, ancak ihtiyacý olanadýr. Zulümde de ihtiyarýmýz vardýr, sitemde de. Ben, bu Þeytanla nefisten bunu kastettim.
Ýhtiyar senin içindedir. O, bir Yusuf görmedikçe elini uzatamaz. Ýhtiyar ve dilek nefistedir. Dilediði þeyin yüzünü görür de ondan sonra kol kanat açar.
Köpek uyumuþ ama ihtiyarý kayboldu sanma. Ýþkembeyi gördü mü kuyruðunu sallamaya baþlar. At da arpa gördü mü kiþnemeye koyulur; kedi de etin oynadýðýný görünce miyavlamaya baþlar. Ýhtiyarýn harekete gelmesine sebep görüþtür, ateþten kývýlcým çýkaranýn körük olduðu gibi. Þu halde, ihtiyarýn, Ýblis gibi seni oynatýr. Sana vasýtalýk eder, Vis’in selamýný haberini getirir. Dilediði bir þeyi adama gösterdi mi, uyumuþ olan ihtiyar, derhal gözünü açar. Melekler de Þeytanýn inadýna gönlüne feryatlar salar.
Bu suretle hayra olan ihtiyarýný harekete getirmek ister. Çünkü bu göstermeden önce þu iki huy da uykudadýr. Þu halde ihtiyar damarlarýný harekete geçirmek için melek de sana yapýlacak þeyleri gösterir, Þeytan da. Sendeki hayýr ve þer ihtiyarý, ilham ve vesveselerle birken on olur, on kiþinin ihtiyarýna sahip olursun.
A tatlý adam, namazýn dýþýndaki iþlerin helal olmasý için namazdan çýkarken meleklere selam vermek gerekir. Bu selam, sizin güzel ilhamýnýz ve duanýz yüzünden ihtiyarýmla þu namazý kýldým demektir. Suçtan sonra da tutar Ýblise lanet edersin. Çünkü bu eðriliðe onun yüzünden düþtün. Þeytanla melek, gayp perdesinin ardýndan gizlice bu kötülükle iyiliði sana gösterir.
Fakat gözünün önünden gayp perdesi kalktý mý seni hayra, þerre sevk edenlerin yüzlerini görürsün. Onlarýn sözlerinden, gizlice söz söyleyenlerin bunlar olduðunu tanýrsýn.
Þeytan, ey tabiat ve ten tutsaðý der, ben bunu sana gösterdim, fakat zorlamadým ki. Melek de, ben sana, bu neþe yüzünden gamýn artar demedim mi? Falan günde ben sana þöyle demedim mi? Cinler yolu o tarafa giden yoldur. Biz senin canýna dostuz, ruhuna ruhlar katarýz. Senin babana ihlasla secde etmiþiz. Þimdi de sana hizmet etmekte, hizmet edilme yoluna seni çaðýrmadayýz.
Bu Þeytanlar babana da düþmandý. “Secde edin” emrine uymadýlar. Fakat sen ona uydun da bizi dinlemedin. Hizmet haklarýmýzý tanýmadýn bile. Þimdi biz de meydandayýz, onlar da. Sözümüzden, sesimizden taný, gör der.
Gece yarýsý dosttan bir sýr duydun, onun söz söyleyiþini iþittin mi, sabahleyin söz söyleyenin o dost olduðunu anlarsýn. Geceleyin kiþi, sana haber getirirse sabahleyin ikisini de seslerinden tanýrsýn. Geceleyin aslan ve köpek seslerini duysan karanlýkta yüzlerini görmezsin ama, gündüz olunca yine baðýrdýklarý zaman aklýnla o sesleri ayýrt eder, hangi hayvanlara ait olduðunu anlarsýn.
Hasýlý Þeytanla ruh, sana kötülüðü ve iyiliði gösterirler. Her ikisi de ihtiyarýn olduðuna delildir. Bizde bir gizli ihtiyar vardýr. Ýki þey gördün mü artar harekete gelir. Hocalar, çocuklarý döverler, hiç kara taþ terbiye kabul eder mi? Hiç taþa yarýn gel, gelmezsen seni kötü bir surette cezalandýrýrým der mi? Hiç akýllý adam, bir toprak parçasýný döver, bir taþý azarlar mý?
Akýl bakýmýndan cebir, kadere inanmamaktan da daha rezilce bir iþtir. Çünkü Cebri olan kendi duygusunu inkar ediyor demektir. Kaderi inkar eden hiç olmazsa duyguyu inkar etmiyor. Oðul, Tanrý iþi, duyguya sýðmaz ya. Fakat ulu Tanrýnýn iþini inkar edense adeta delilin delalet ettiði þeyi inkar ediyor demektir.
Kaderi inkar eden, duman vardýr da ateþ yoktur, kandilin ýþýðý, hiçbir ýþýk olmaksýzýn aydýndýr demektir. Cebri ise ateþi görür de inadýna ateþ yok der. Ateþ, eteðini tutuþturur, yakar, yine ateþ yoktur der. Karanlýk, eteðini dolaþtýrýr, yere kapaklanýr, yine karanlýk yok eder.
Hasýlý bu Cebir davasý, Sofistliktir. Onun içinde Tanrýyý inkar ediþten de beterdir. Tanrýyý inkar eden, alem vardýr, Tanrý yoktur. Yarabbi diyene icabette bulunmaz, yoktur ki der. Sofist tereddütler ýstýraplar içindedir. Bütün alem ihtiyarý inkar eder, emrin, nehyin, þunu getir, bunu getirme demenin hak olduðunu söyler de; o, daima emir ve nehiy yoktur. Yapýlan iþler, dileðimizle deðildir deyip durur.
Arkadaþ, duyguyu hayvan bile ikrar eder. Fakat bu husustaki delil, pek incedir. Zira biz, ihtiyarýmýzý duyarýz. Bize bir iþi teklif etmek, yerindedir.
Vicdani anlayýþ duygu yerine kaimdir. Her ikisi de bir arktan akar. Onun için bu anlayýþa yap, yapma diye emir etmek, nehiyde bulunmak, onunla maceralara giriþmek, söyleþmek yerindedir. Yarýn bunu, yahut onu yapayým demek ihtiyara delildir güzelim. Yaptýðýn kötülük yüzünden piþman olman da ihtiyarýna delalet eder, demek ki kendi ihtiyarýnla piþman oldun, doðru yolu buldun.
Bütün Kuran emirdir nehiydir, korkutmadýr. Mermer taþa kim emir verir, bunu kim görmüþtür? Akýllý bilgili adam, toprak parçasýna, taþa hükmeder mi? Akýl, tahta parçasýna taþa hükmeder mi? Akýl sahibi resme, be hey eli baðlý, ayaðý kýrýk yiðit, mýzraðý al da savaþa gel diye el atar, buyruk yürütmeye kalkar mý?
Peki... Yýldýzlarý ve gökyüzünü yaratan Tanrý, cahilcesine nasýl emir ve nehiyde bulunur? Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrýdan güya aciz ihtimalini gidermeye kalkýþtýn ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptýn. Kader yoktur, kul, kendi ihtiyarýyla iþ yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hatta olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
Türk kereminden konuða der ki, kapýma köpeksiz gel de köpeðim, senden aðzýný dudaðýný baðlasýn. Sense bu sözün tam aksini tutar otaðýn tam aksine gidersin. Elbette köpek seni yaralar. Kullar nasýl gitmiþlerse öyle git ki köpeði, sana karþý kin ve merhametli olsun.
Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki görürsen elbette her çadýrýn altýndan bir köpek çýkar, baþýna üþüþürler. Tanrýdan baþkasýnda ihtiyar yoksa suçluya niye kýzýyorsun? Neden düþmana karþý diþ biler durursun? Nasýl onun suçunu kusurunu görürsün? Evin damýndan bir odun kýrýlýp düþse seni adamakýllý yaralasa, hiç o tahta parçasýna kýzar mýsýn? Neden bana vurdu da elimi kýrdý? O benim can düþmaným der misin? Neden küçük çocuklarý döversin de büyüklere dokunmazsýn? Malýný çalan hýrsýzý gösterir, tut þunu, elini ayaðýný kýr, onu esir et dersin.
Karýna göz koyana yüz binlerce defa coþar köpürürsün. Fakat sel gelse de eþyaný götürse akýl, hiç sele kýzar, kinlenir mi? Yahut yel esse de sarýðýný kapýp uçursa gönlünde yele karþý bir hiddet peydahlanýr mý? Öfke, cebrice, özürlere giriþmeyesin diye sana ihtiyarýn olduðunu anlatýp durmadadýr. Deveci bir deveyi dövse o deve, dövene kasteder. Devecinin deðneðine kýzmaz. Görüyorsun ya, deve bile ihtiyardan bir kokuya sahiptir.
Yine böyle bir köpeðe taþ atsan iki büklüm olur da yine sarar. Hatta seni býrakýp o taþý yakalarsa, ýsýrýrsa o da yine sana olan kýzgýnlýðýndandýr. Çünkü sen ondan uzaktasýn sana el atamýyor, onu ýsýrýyor. Hayvani olan akýl bile ihtiyarý biliyor. Artýk sen ey insani akýl, utan da ihtiyar yoktur deme.
Ýhtiyar, apaydýn meydandadýr ama o obur, sahur yemeði tamahý ile gözünü nurdan kapar. Çünkü onun bütün meyli ekmek yemeðedir, bunun için yüzünü karanlýða tutar da daha gündüz olmadý der. Hýrs gündüzü bile gizledikten sonra artýk delile sýrtýný çevirirse þaþýlmaz.
Bir hýrsýz, þahneye dedi ki: Efendim, yaptýðým iþ, Tanrý taktiri. Þahne dedi ki: A iki gözümün nuru, benim yaptýðým da Tanrýnýn hikmeti, Tanrýnýn taktiri!
Birisi bir dükkandan bir turp çalsa da a akýllý kiþi, bu Tanrý taktiri dese; baþýna iki üç yumruk vurur da bu da Tanrý taktiri dersin, koy turpu yerine. A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu kadri kabul etmiyor da, sen buna nasýl güveniyor, ejderhanýn çevresinde dönüp dolaþýyorsun?
Böyle bir özürle ey akýlsýz adam, kanýný da tamamý ile sebil ettin, malýný da, karýný da öyle mi? Þu halde birisi de senin býyýðýný tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin? Tanrý hükmü, sana özür olabiliyorsa ala, öðren de bana fetva ver bakalým. benim de yüzlerce isteðim, þehvetim var da elim, korkudan, Tanrý heybetinden baðlý. Kerem ette bana þu özrü öðret, elimden ayaðýmdan düðümü çöz.
Bir sanatý seçmiþ kendine iþ edinmiþsin. Bu, bir ihtiyarým var, bir düþüncem var demektir. Yoksa ey iþ eri, neden sanatlar arasýnda o sanatý seçtin? Ama nefis ve hava hevesi geldi miydi sana yirmi er kuvveti gelir. Dostun senin bir zerre menfaatine mani olsa hemen savaþ ihtiyarýna sahip olur onunla cenge kalkýþýrsýn. Fakat nimetlere þükür etme nöbeti geldi mi ihtiyarýn yoktur; taþtan da aþaðý bir hal alýrsýn. Nihayet cehennem de seni yakýyor ama hoþ gör, beni mazur tut diye özür getirir.
Kimse, bu delille seni mazur görmedikten sonra artýk bu delil, seni celladýn elinden kurtarmaz. Alem böyle kurulmuþ, böyle gider. Bu alemi gördün ya, o alemin hali de artýk sana malum oldu demektir.
Birisi aðacýn tepesine çýkmýþ, hýrsýzcasýna þiddetle aðacý silkiyor, meyvelerini döküyordu. Bað sahibi gelip de a alçak dedi, Tanrýdan utanmýyor musun? Bu yaptýðýn ne?
Hýrsýz dedi ki: tanrý baðýndan Tanrý kulu, Tanrýnýn ihsan ettiði hurmayý yerse, adice ne kýnýyorsun, gani tanrýnýn ihsanýný neden kýskanýyorsun. Bað sahibi hizmetçisine Aybek dedi, getir o ipi de þu adama cevap vereyim. Ýp gelince hýrsýzý aðaca bir güzel baðladý. Arkasýna, ayaklarýna vurarak onu adamakýllý dövmeye baþladý. Hýrsýz yahu dedi Tanrýdan utan, bu suçsuz günahsýz kulu öldürüyorsun.
Baðcý dedi ki: Tanrýnýn kulu, baþka bir kulunu Tanrý sopasý ile dövüyor. Sopa da Tanrýnýn, arka da, yanda. Ben, ancak onun kulu ve buyruðunun aletiyim. Hýrsýz cebirden tövbe ettim. Ýhtiyar vardýr, vardýr, var dedi. Kullardaki ihtiyarlarý, onun ihtiyarý var etti. Onun ihtiyarý bir atlýdýr, bizim ihtiyarýmýza binmiþtir.
Tanrý ihtiyarý, bizim ihtiyarýmýzý meydana getirmiþtir. Emir, ancak ihtiyara dayanýr. Her mahlukun, ihtiyarsýz gibi görünen muktedir bir hakimi vardýr ki, onu ihtiyarsýz bir surette çekip avlar. Zeydin kulaðýný tutup bir yana çeker. Fakat ihtiyacý olmayan Tanrý, hiçbir aleti olmaksýzýn, o kulun ihtiyarýný kendisine kement yapar. Zeydi, kendi ihtiyarý baðlar. Tanrý da köpeksiz tuzaksýz onu avlar. O dülger tahtaya hakimdir, o ressam güzelliðe hakim. Demirci demire hakimdir, mimar, alete hakim.
Þaþýlacak þey, görülmemiþ nesne þudur ki bunca ihtiyar, kul gibi onun ihtiyarýna secde eder. Cansýz þeylere kudretin var, fakat bu kudretin, onlardaki cansýzlýðý giderir mi? Onun kudreti de týpký bunun gibi kullarýn ihtiyarlarýný gidermez. Ýstersen onun kudret ve ihtiyarýný kemaliyle söyle. Bu, cebir ve sapýklýk olmaz. Benim küfrüm onun dileðidir dedin ama bil ki senin bu küfürde bir dileðin var.
Çünkü sen istemedikçe kafir olmazsýn. Dileksiz küfür, tenakuzdur. Hem kafirsin hem de küfrü istemiyorsun böyle þey olur mu? Acze emir vermek hem kötü bir þeydir, hem çirkin bir þey. Acze kýzmak, gazap etmekse bundan da beterdir, hele merhamet sahibi Tanrý kýzar, gazap ederse.
Öküz boyunduruða gelmezse döverler. Fakat uçmayan öküz hiç dövülür mü, horlanýr mý? Öküz bile hizmetten kaçarsa mazur tutulmuyor peki öküz sahibi neden mazur sayýlsýn? Madem ki hasta deðilsin baþýný baðlama. Ýhtiyarýn vardýr, sakalýna býyýðýna gülme. Çalýþ Tanrý þarabýný iç, bir tazelik bul da o zaman ihtiyarsýz bir hale gelir, kendinden geçersin. O zaman bütün ihtiyar o þarabýn olur. Sen de tam bir sarhoþ gibi tamamý ile mazur sayýlýrsýn.
O zaman ne söylersen, sözün þarabýn sözü olur. O zaman ne siler süpürürsen silip süpürdüðün, þarabýn silip süpürmesi olur.
Tanrý kadehinden þarap içen bir sarhoþ hiç adaletten ve doðrudan baþka bir þey yapar mý? Firavun, imana gelen büyücülerin ellerini, ayaklarýný kestireceði vakit Firavuna yirmi kere dediler ki: Elimizin ayaðýmýzýn kesileceðinden bir pervamýz yok. Bizim elimiz ayaðýmýz o tek Tanrýdýr. Zahiri olsa bir gölgeden ibarettir, eksilebilir.
Kulun “Tanrý ne dilediyse o oldu” demesi, o iþte tembel ol demek için deðildir. Bu söz kalbini saðlam tutup çalýþmaya teþviktir. O hizmette daha fazla gayrette bulun, o iþe daha fazla alýþ ve sarýl demektir. Sana, adamýn ne dilerse dile. Ýþin iþ, dilediðin þey, dilediðin gibi olacak deseler. O zaman tembellik etsen de caizdir. Çünkü ne dilersen olup bitecek.
Fakat “Tanrý neyi dilediyse o oldu” Hüküm mutlak ve ebedi olarak onundur derlerse, neden o iþe yüzlerce adam gibi sarýlmaz, kulcasýna o iþin etrafýnda dönüp dolaþmazsýn? Vezir neyi dilerse o olur. Alýp tutmada hüküm onun hükmü derlerse. Derhal yüz adammýþsýn gibi onun etrafýnda dönüp dolaþýr, baþýna ihsan ve lütuflar dökmesi için elinden geleni yapmaya mý kalkýþýrsýn?
Yoksa vezirden, vezirin köþkünden kaçýp gider misin? Bu son hareket onun yardýmýný lütfunu aramak deðildir ki. Sen, bu sözü ters anladýn da tembelleþtin, anlayýþýna ters bir hal oldu, aklýn karýþtý gitti.
Emir filan efendinindir demek ne demektir? Sakýn ha ondan baþkasýyla az düþ kalk. Onun baþýna dön dolaþ. Emir onun emri, düþmaný o öldürecek, dostun canýný o kurtaracak. O ne dilerse ancak ona nail olabilirsin. Onun için onun yanýna az gitme, onu kaybetme, onu seç demektir.
Mademki hüküm onun hükmü, onun yanýna uðrama, onun etrafýnda dönüp dolaþma da amel defterin kapkara, yüzün sapsarý olmasýn demek deðildir. O sözü tevil etmek gereklidir ki seni kýzýþtýrsýn, ümitlendirsin, çevik bir hele getirsin, ar ve haya sahibi etsin.
Eðer sana gevþeklik verirse bil ki bu, baþka bir hale sokuyor, tevil deðildir. Bu söz seni gayrete getirmek, ümitsizleri iki ellerinden tutmak için gelmiþtir. Kuran’ýn manasý, ancak Kuran’dan, yahut da hava ve hevesini ateþe vurmuþ, Kuran’ýn huzurunda alçalmýþ, kurban olmuþ, ruhu, Kuran kesilmiþ adamdan sor. Bir yað tamamý ile güle feda olur, gül kesilirse ister onu yað diye kokla,ister gül diye.
“Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu” sözü de insaný, en önemli iþe teþvik etmek içindir. Þu halde kalem, herkesin iþine layýk olaný mükafat ve mücazatý yazmýþtýr. Eðri gidersen kalemde sana eðri yazar. Doðru gidersen kalem de kutluluðunu arttýrýr.
Zulmedersen kötüsün gerisin geriye gittin. Kalem bunu yazdý ve mürekkep kurudu. Adalette bulunursan saadete eresin, kalem bunu yazdý, mürekkebi bile kurudu.
Elinle hýrsýzlýk edersen cezaný çekersin. Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu. Þarap içersen sarhoþ olursun. Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu. Reva görür müsün ki Tanrý, iþten kalsýn bir þey yapamasýn. Ýþ, benim elimden çýktý, bir þey yapamam artýk. Benim yanýma bu kadar gelme, bu kadar sýzlanma desin.
“Kalem kurudu” sözünün manasý, benim yanýmda adaletle sitem bir deðildir. ben hayýrla þerrin arasýna bir fark koydum. Kötüyle daha kötüyü de ayýrdým demektir. Bir zerre bile sende edep hayayý arttýrsa, dostunda bir zerre daha edepli olsan bil ki bu, Tanrýnýn lütfudur, ihsanýdýr. O bir zerre senin kadrini arttýrýr. O bir zerre, harice dað gibi ayak basar.
Bir padiþah olsa da onun yanýnda emin kiþiyle zalimin farký olmasa, onun kendisini ret edeceðinden korkup titreyenle onun iþini kýnayaný, fark etmese, yanýnda ikisi de bir olsa bu adam, padiþah deðildir. kara toprak, o adamýn baþýna. Bir zerre bile senin çalýþmaný arttýrsa Tanrý terazisinde tartýlýr.
Halbuki bu padiþahlarýn önünde can çekiþip durursun. Çünkü bunlar, hiyanetle hakikati bilmezler, haberleri bile yoktur. Bir kovucunun sözü ile yýllarca süren hizmetini zayi ediverir. Fakat her þeyi duyan, her þeyi gören bir padiþah, kovucularýn sözlerine aldýrmaz bile.
Bütün kovucular, ondan ümitlerini keser, meyus olurlar. Fakat bize geldiler, kovuculuk ettiler mi onlara baðlýlýðýmýz artar.
Padiþaha bizim önümüzde nice kovucuklukta bulunurlar, cefakarlýklarýmýzý söylerler. Yürü artýk kalem kurudu, az vefakar ol derler.
“Kalem yazdý, mürekkebi kurudu” sözünün manasý, cefa ile vefa birdir demek deðildir. cefaya karþýlýk cefa... Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu. O vefaya karþýlýk da vefa... Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu demektir. Af vardýr, fakat ümit parlaklýðý nerede ki kul, tanrýdan çekinmeyle yüzü ak olsun?
Hýrsýz af edilse bile canýný kurtarýr. Fakat nerede vezir ve hazine emini olacak? Ey din emini, ey Tanrýya mensup er, gel ki her taç, her bayrak eminlikten meydana gelir. Padiþahýn oðlu bile olsa da hainlikten bulunsa padiþah, bil ki onun baþýný bedeninden ayýrýverir. Fakat Hintli bir kara köle vefada bulunsa devlet ve ikbale eriþir, ömrü artar.
Ne kölesi? Hatta bir kapýnýn köpeði bile vefadan bulunsa sahibinin gönlünde ona karþý yüzlerce rýza vardýr. Bu yüzden köpeðin aðzýný bile öper. Artýk var kýyas et, kapýsýndaki aslan, vefakarlýk etse de ona neler yapmaz?
Yalnýz hýrsýz, kulluklar eder, doðruluðu cefayý kökünden çekip sökerse... Hani yol kesen Fuzeyl gibi. O da oyununu iyi oynadý; bir adam gibi deðil, on adam gibi tövbeye sarýldý. Bu çeþit hýrsýz da yücelir devlete erer. Nitekim büyücüler, sabýr ve vefalarý ile Firavunun yüzünü kararttýlar.
Evvelce yaptýklarý suça karþýlýk ellerini, ayaklarýný feda ettiler. Bu iþ, yüzlerce yýl ibadette bulunmaya benzer mi hiç? Sen, elli yýl ibadette bulunur, kulluk edersin ama nereden böyle bir doðruluðu elde edeceksin?
Herat þehrinde bir küstah yoksul, mevkii yüksek bir köleyi gördü. Sýrtýnda atlas bir elbise, belinde altýn bir kemer vardý. Köle giderken yoksul, yüzünü gökyüzüne kaldýrdý da dedi ki: Tanrý, kula bakmayý neden bu ihsan sahibi efendiden öðrenmezsin? Ey Tanrý, kula bakmayý bu uludan, padiþahýmýzýn seçtiði bu yüce kiþiden öðren bari. Yoksul muhtaçtý, çýplaktý, hiçbir þeyi yoktu. Kýþýn soðuktan tirtir titriyordu.
Kendinden haberi olmayan adam, bu yüzden böyle bir cürette bulundu. Tanrýnýn binlerce ihsanýna, onun nedimi olduðuna, onu bilenler arasýna katýldýðýna güveni vardý. Padiþahýn nedimi bir küstahlýkta bulunursa bu hareketi, kendine senet yapma. Tanrý bel verdi. Elbette bel, kemerden iyidir. Fakat taç veren adam, baþ da verebilir mi? Sonunda bir gün padiþah, o efendiyi (Amid’i) bir suç altýna aldý, elini ayaðýný baðlattý.
Efendimizin definesi nerede? Gösterin diye kölelere iþkence etmeye baþladý. A aþaðýlýk adamlar, onun sýrrýný söyleyin bana... Yoksa dilinizi boðazýnýzý keserim diye, tam bir ay onlara gece gündüz iþkence ettirdi. Onlarý paramparça etti. Bir tanesi bile efendilerinin sýrrýný söylemediler.
Bu sýrada yoksul uyurken hafiften ses geldi: Ey ulu er, gel de sen de kul olmayý bunlardan öðren. ey Yusuflarýn derisini paralayan, seni de bir kurt paralarsa bunu kendinden bil. Bütün yýl dokuduðunu giyin, bütün yýl ektiðini biç.
Anbean sana gelip çatan bu dertler, senin yaptýklarýnýn cezasýdýr. Ýþte “Kalem yazdý, mürekkebi bile kurudu” nun manasý budur. Bizim adetimiz deðiþmez, doðru yolu gösteririz. Ýyiliðe karþýlýk iyilik, kötülüðe karþýlýk da kötülük demektir.
Ne yapacaksan düþün de öyle yap, çünkü Süleyman diridir. Sen þeytan oldukça kýlýcý sýyrýlmýþtýr. Fakat bir adam melek oldu mu kýlýçtan emindir, Süleyman’dan hiçbir korkusu yoktur onun. Süleyman’ýn hükmü,meleðe deðildir, Þeytanadýr. Eziyet, zahmet, topraktadýr, gökte deðil. Bu cebir inanýþý býrak, pek hoþtur bu inanýþ. Bu inanýþý býrak da cebrin sýrrýnýn sýrrý nedir anla. Bütün tembellerin malý olan o cebirden bir haber al. Maþukluðu býrak da aþýk ol ey ve üstün olduðunu sanan!
Sen manada geceden de dilsiz, sessizsin. Öyle olduðu halde sözüne niceye bir müþteri arayacaksýn? Onlar, senin önünde sana aþ sallayýp dururlar. Ömrün, onlarýn sevdasý ile geçti gitti. Bana hasetten kývranma diyorsun ama adam, bir hiçi kaybetti diye haset eder mi hiç? Aþaðýlýk kiþilerin bir þey öðretmesi toprak parçasýna nakýþlar yapmaya benzer a aç gözlü. Kendine aþký ve bakýþý öðret. Bu bilgi, taþa kazýlan nakýþ gibidir. Nefsin sana bir vefa þakirdidir. Baþka her þey yok oldu. Sen nerede ne arýyorsun ki? Baþkalarýný bilgi sahibi ediyor, yüceltiyor, fakat kendini kötü huylu ve bomboþ bir hale sokuyorsun.
Gönlün o cennette dolaþtý mý, o kaynakla birleþti mi artýk kendine gel boþalmadan korkma. Tanrý, ey doðru özlü Peygamber, söyle dedi. Çünkü, bu denizdir söyle azalmaz. Yine susun ve dinleyin dendi. Yani kendinize gelin, suyunuzu telef etmeyin, bað susuzdur. Babacýðým bu sözün sonu gelmez. Bu sözü býrak da sonuna bak. Gayretim koymuyor, senin önünde dursunlar, aþýk olmadýklarý halde sana gülsünler!
Aþýklarýn anbean kerem perdesi ardýnda senin için nara atmadalar. Sen de o gayb aþýklarýna aþýk ol, þu beþ günlük aþýklara pek aldýrýþ etme. Bunlar hile ile düzenle seni yerler. Yýllardýr bunlardan bir habbe bile görmedin. Halkýn yoluna niceyedir bir hengame salýp duracaksýn? Ayaðýn mercuh senin, hiçbir muradýna ermedin gittin.
Ýyilik hoþluk zamanýnda hepsi dosttur, eþtir. Fakat dert ve gam zamaný, Tanrýdan baþka kim sana dost? Gözün diþin aðrýdýðý zaman feryada eriþen Tanrýdan baþka elinden tutan var mý? Sen de o hastalýk, o dert zamanýný hatýrla da Eyaz gibi postuna bak, ibret al.
Pösteki, senin o derde düþtüðün zamanki halindir. Eyaz, onun için onu saklamýþtýr.
Cebri kafir, öyle bir cevap vermeye giriþti ki Müslüman’ýn mantýðý, adeta cevaptan aciz kaldý, þaþýrdý. Fakat ben o cevaplarla sualleri hep söylersem söyleyeceðim sözü býrakmalýyým. Halbuki bizim ondan daha mühim söyleyeceðimiz þeyler var ki onlarla anlayýþýn daha ziyadeleþir. Onun için o sual cevabý azýcýk ve kýsaca anlattýk. Bütün, azla meydana çýkar zaten. Esasen kadere inanmayanla cebri arasýndaki bu bahis, mahþere kadar sürer gider. Hasmýný alt edemeseydin onun mezhebine uyar, onun yolunu tutardýn. Onlar da cevap da aciz kalsalardý o bozuk yoldan dönerlerdi. Fakat bu gidiþin böyle olmasý lazým ki onlarýn hepsi, delillerle yollarýnýn doðruluðuna kanmadalar.
Kimsenin, hasmýn müþkül suallerini cevapsýz býrakmamasý, düþmanýn devlet ve ikbalinden mahcup olmasý, o devleti görmemesi lazým ki, bu yetmiþ iki fýrka kýyamete kadar alemde kalsýn. Çünkü bu alem, karanlýlar ve gayb alemidir. Gölge için bir yeryüzü lazým.
Kýyamete dek þu yetmiþ iki fýrka kalmadý ki bidat yolunu tutanýn dedikodusu eksilmesin. Deðerli olan hazinenin bir çok kilitleri olur. Hazinenin deðeri bundan anlaþýlýr. Maksadýn yüceliði de ey sýnanan adam, yolun sýkýntýsýndan, yolda aþýlmaz geçitler ve yol kesiciler bulunmasýndan belli olur.
Kabe’nin þerefi, o sýkýntýlarda, çöl Arap’larýnýn yol kesiciliðinde ve çölün uzunluðundandýr. Ýyi olan her gidiþin, her yolun bir tehlikesi, bir manii bir yol kesicisi vardýr. Bu gidiþ öbürüne haset eder, düþman kesilir. Mukallit de iki yolun arasýnda þaþýrýr kalýr. Her iki yolun doðruluðu, yürüyüþ de birbirine zýt görünür. Her fýrka kendi yolunda hoþtur, o yoldan memnundur.
Bir yolun yolcusu, cevap vermezse kavgaya giriþir. Bu, ezelden kýyamete kadar böyle gelmiþ, böyle gider. Her fýrka, biz bilmeyiz ama ulularýmýz buna cevap verebilir der. Vesvesenin aðzýný baðlayan, ancak aþktýr. Yoksa vesveseyi kim baðlayabilmiþtir ki?
Yüzü güzel dilber ara da aþýk ol. Dere, dere dolan, bir su kuþu tut. Yüzünün suyunu döken sudan ne elde edebilirsin? Anlayýþýný mahveden þeyden ne anlarsýn? Þu akýlla anlaþýlacak þeylerden baþka aþkta, akýlla anlaþýlacak daha nice parlak ve güzel þeyler vardýr.
Tanrýda senin bu aklýndan baþka akýllar var ki gökyüzünün sebepleri onlarla tedbire girer. Rýzklarýný bu akýlla elde edersin. Öbür akla gelince; onunla yedi kat gökleri, kendine bir döþeme yaparsýn.
Tanrý sevgisine düþer, aklýnla oynarsan Tanrý, sana o aklýn onlarca fazlasýný, hatta yedi yüzünü ihsan eder. O kadýndýr, akýllarý ile oynadýlar da Yusuf’un aþk sayvanýna sýçradýlar. Ömür sakisi, bir an onlarýn akýllarýný aldý, ömürlerinin sonuna kadar akla doydular, adýný bile anmadýlar.
Ululuk ýssý Tanrýnýn güzelliðiyse yüzlerce Yusuf güzelliðinin de aslýdýr. Ey kadýndan aþaðý adam, o güzelliðe feda ol. Ey can, bahsi ancak akýl keser. Nerede insaný dedikodudan kurtarýp feryada yetiþen biri? O söze aþk yüzünden bir hayrettir gelir, macerayý nakletmeye takati kalmaz. Çünkü, bir cevap verirse içindeki incinin düþeceðinden korkar.
O hayýrdan da adamakýllý dudaðýný yummuþtur, þerden de. Aðzýndan incinin düþeceðinden ürker. Nitekim Peygamberin dostu da demiþtir ki: Peygamber, bize bir þeyden haber verdi, bir þey söyledi mi? O seçilmiþ Peygamber, bu incileri saçtýðý sýrada bizden yüzlerce huzur, yüzlerce vekar isterdi. Hani baþýnda bir kuþ olur da uçmasýn diye canýn titrer.
Yerinden bile kýmýldamaz, o güzelim kuþ havalanmasýn dersin. Nefes almaz, öksürüðün bile gelse kendini sýkar, o devlet kuþu uçar diye korkundan öksürmezsin bile. O sýrada birisi sana tatlý, yahut acý bir söz söylese aðzýna parmaðýný koyar, sus demek istersin. Ýþte o kuþ hayrettir, seni susturur. Tencerenin aðzýný kapatýr, seni kaynatmaya baþlar.