Ayýn Konusu
Pages: 1
O Kutlu Nesil By: reyyan Date: 13 Temmuz 2011, 07:24:52
O Kutlu Nesil


Eylül 2010 141.SAYI

Semerkand Dergisi kaleme aldý, AYIN KONUSU bölümünde yayýnlandý.

Muhammed Allah’ýn elçisidir.

O’nun beraberinde bulunanlar, inkârcýlara karþý sert, birbirlerine merhametlidirler. Onlarý rükua varýrken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve hoþnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanýnýrlar.

Ýþte bu, onlarýn Tevrat’ta anlatýlan vasýflarýdýr. Ýncil’de de þöyle vasýflandýrýlmýþlardý: Filizini çýkarmýþ, onu kuvvetlendirmiþ, kalýnlaþmýþ, gövdesi üzerine dikilmiþ, ekincilerin hoþuna giden ekin gibidirler.

Allah böylece bunlarý çoðaltýp kuvvetlendirmekle inkârcýlarý öfkelendirir. Allah, inanýp yararlý iþler iþleyenlere, baðýþlama ve büyük ecir vadetmiþtir. (Fetih suresi, 29)

Ashab-ý Kiram, Peygamber Efendimiz s.a.v. zamanýnda yaþamýþ, O’nun tebliðine bizzat þahit olmuþ müminler topluluðudur. Onlar, Allah Rasulü’nü görmüþler, teblið ve davetine muhatap ve destek olmuþlardýr. Onlar, Allah Rasulü s.a.v.’in etrafýnda oluþan ilk Ýslâm cemaatinin mensubu olma þerefine ermiþ altýn nesildir.

Onlar nübüvvet nuru ile aydýnlanmýþlar, Allah Rasulü s.a.v.’in terbiyesinde kemâl bulmuþlardýr. Onlarýn döneminin adý da “Asr-ý Saadet”tir.

Ashab-ý Kiram sonraki müslüman nesiller için üç yönden önemlidir. Bunlarý sýrayla þöyle açýklayabiliriz:

Dinin Hükümlerine Kaynaklýk


Ýslâm, tek seferde indirilmiþ hükümler bütününden oluþmaz, aþama aþama tamamlanmýþ bir dindir. Ýlahi hükümlerin bildiriliþi çeþitli vesileler üzerine olmuþtur. Bu vesileler de çoðu kez sahabilerdir.

Gerek sure ve ayetlerin, gerekse Allah Rasulü s.a.v.’in sünnetinin vârit oluþ sebepleri, ilahi hükümlerin açýklanmasý ve tatbiki, ashabýn nakilleri ve kaynaklýðý sayesinde bilinmektedir.

Bu nedenle dinî hükümlerin belirlenmesinde sahabilerin söz ve uygulamalarý vazgeçilmez bir kaynaktýr.

Ýslâm’ýn Yayýlmasýndaki Rolleri

Sahabiler, Allah Rasulü s.a.v.’in emir ve tavsiyelerini eksiksiz yerine getirmek için çabalamýþlardýr. Ýman ettikleri andan itibaren Cahiliye ile Ýslâm’ý kesin bir çizgi ile ayýrmýþlar, hayatlarýný sadece iman ettikleri dine adamýþlardýr.
Onlar pek çok sýkýntýyla karþý karþýya kalmýþ, gözlerini kýrpmadan canlarýný feda etmiþ, mecbur kalýnca bütün mal ve aile baðlarýný geride býrakýp Ýslâm için hicret etmiþlerdir. Mal ve canlarýný bu uðurda feda etmekten geri durmamýþlardýr.

Ayný þekilde Ýslâm’ýn öðretilmesi için büyük gayret sarf etmiþlerdir. Kur’an’ýn ezberlenip korunmasý ve daha sonra derlenmesi de sahabiler vasýtasýyla gerçekleþmiþtir. Allah Rasulü s.a.v.’in hadislerini de büyük bir titizlikle öðrenmiþler ve sonraki nesillere aktarmýþlardýr.

Örneklik

Sahabiler, Hak Din’in hayata uygulanmasýnda, Ýslâm ahlâkýnýn anlaþýlmasýnda ve yaþanmasýnda örnek bir topluluktur. Onlar, Allah’ýn gönderdiði dinin zahir ve bâtýnýnýn þahitleri, sonraki nesillere aktarýcýlarýdýrlar. Nitekim onlardan sonraki nesil olan Tabiîn’i kýymetli kýlan da ashabý görmüþ olmalarýdýr.

Bütün bu özellikler, Ashab-ý Kiram’ý, Allah onlarýn cümlesinden razý olsun, bizler için deðiþmez, eskimez, bitmez birer hazineye dönüþtürmektedir. Eskiden beri olduðu gibi, bugün bizim de Ashab-ý Kiram’ýn hayatýndan alacaðýmýz pek çok pay var. Asr-ý Saadet ikliminden süzülüp gelen ýþýk huzmelerinden bireysel ve toplumsal hayatýmýza katacaðýmýz büyük hisseler var.

Semerkand’da bu ay, Asr-ý Saadet ikliminden yansýmalar yer alýyor. Ashabýn hayatýndan parçalar, kýssalar, sözler... Onlarýn ahlâký, samimiyeti, sýdký, muhabbeti, merhameti, cesareti ve diðer özellikleri...

Tabii ki bir derginin birkaç sayfasýnda onlardan yeterince söz etmek mümkün deðil. Okuyucularýmýza, bu dosyayý derlerken baþvurduðumuz önemli bir eseri, yayýnevimizden de çýkan “Hayatü’s-Sahabe” veya “Hadislerle Müslümanlýk” adlý kitabý kuvvetle tavsiye ederiz.


Teslimiyetleri Tamdý

Elçilerin üstünü


Ýbn Abbas r.a. þöyle nakletmiþtir:

Sa’d b. Bekr Oðullarý kabilesi, Dýmam b. Salabe’yi elçi olarak Peygamber Efendimiz’e gönderdiler. Dýmam Medine’ye geldi, devesini baðlayýp mescide girdi. Allah Rasulü s.a.v., ashabý arasýnda oturuyordu. Dýmam iri yapýlý, gür saçlý ve saçlarý iki örgülü bir adamdý. Ýlerleyip Allah Rasulü’nün huzurunda durdu ve:

– Abdulmuttalib’in oðlu (torunu) hanginiz, diye sordu. Rasulullah:

– Abdulmuttalib’in oðlu benim, buyurdu.

– Muhammed mi?

– Evet.

– Abdulmuttalib’in oðlu, sana kabaca sorular soracaðým, sakýn alýnma!

– Alýnmayacaðým, aklýna geleni sor.

– Senin, senden öncekilerin ve senden sonra geleceklerin ilahý olan Allah aþký için söyle, seni bize peygamber olarak Allah mý gönderdi?

– Evet, Allah gönderdi.

– Senin, senden öncekilerin ve senden sonra geleceklerin ilahý olan Allah aþký için söyle, yalnýz kendisine ibadet etmemizi, O’na hiçbir nesneyi ortak koþmamamýzý, atalarýmýzýn tapageldikleri þu putlarý boynumuzdan çýkarýp atmamýzý bize emretmeni Allah mý ferman eyledi?

– Evet, Allah ferman eyledi.

– Senin, senden öncekilerin ve senden sonra geleceklerin ilahý olan Allah aþký için söyle, þu beþ vakit namazý kýlmamýzý sana Allah mý emreyledi?

– Evet, Allah emretti.

Ýbn Abbas der ki: Dýmam bu minval üzere Ýslâm’ýn diðer farzlarýný, zekâtý, orucu ve haccý tek tek soruyor, Ýslâm’ýn esaslarýyla alakalý sorular yöneltiyor, hepsinde de Allah adýna yemin ettiriyordu. Sorularý bitince kelime-i þehadeti söyledi ve ekledi:

– Bu farzlarýn hepsini yerine getireceðim, bana yasakladýklarýndan da kaçýnacaðým, ne fazla ne de eksik yapacaðým.
Allah Rasulü:

– Ýki örgülü sözünde durursa cennete girer, buyurdu.

Dýmam devesinin yanýna gitti, baðýný çözüp Medine’den çýktý. Kavminin yanýna varýnca baþýna toplandýlar. Onun ilk sözleri þu oldu:

– Lat ve Uzza putlarý ne kötü!

– Sus ey Dýmam! Cüzzama yakalanýrsýn, delirirsin, dediler.

– Yuh size! O ikisi vallahi ne zarar verir, ne de fayda. Cenab-ý Hak bir peygamber gönderdi ve ona sizi içinde bulunduðunuz durumdan kurtaracak bir kitap indirdi. Ben þehadet ediyorum ki, Allah’tan baþka ilah yoktur, Muhammed O’nun kulu ve rasulü’dür. Ben O’nun size bildirdiði emir ve yasaklarýný getirdim, dedi.

O gün daha akþam olmadan Dýmam’ýn kabilesinde Ýslâm’a girmedik kimse kalmadý.

Ýbn Abbas þöyle söylemiþtir: Kavmini temsilen gelenler arasnda Dýmam b. Salebe’den üstününü duymadýk.

Bedevi sahabinin imaný

Enes r.a. anlatýyor:

Alkame b. Ulâse adýnda çöl halkýndan ihtiyar bir zat Peygamber Efendimize geldi ve:

– Ya Rasulallah, ben çok yaþlýyým, Kur’an öðrenmeye gücüm yok. Fakat ben tam olarak þehadet ediyorum ki Allah’tan baþka ilah yoktur ve yine þehadet ediyorum ki Muhammed O’nun kulu ve rasulüdür.

Ýhtiyar dönüp giderken Peygamber Efendimiz s.a.v.:

– Adamýnýz gerçeði iyi anlamýþ, buyurdu.

Zorluklara Sabýrlýydýlar

Hz. Bilal’in gördüðü iþkence


Hz. Bilal, Cemh oðullarýndan bir kýzýn kölesi idi. Müslüman olmuþtu. Allah’a þirk koþmasý için sýrtýný Mekke’nin kýzgýn kumlarýna yapýþtýrarak ona iþkence ederlerdi. Ama bütün bunlara karþý o “Bir!” diyordu.

Müþriklerin Bilal’e iþkence ettikleri bir gün Hz. Ebu Bekir yanlarýna geldi ve müþrik Ümeyye’ye:

– Allah’tan korkmuyor musun? Ýþkenceleriniz daha ne kadar sürecek, diye çýkýþtý. Ümeyye:

– Onu sen yoldan çýkardýn, sen kurtar, karþýlýðýný verdi. Ebu Bekir:

– Ondan daha iri, daha güçlü bir siyahî kölem var. Üstelik senin dininden. Onunla deðiþelim, dedi. Ümeyye:

– Kabul ettim, dedi.

Ebu Bekir r.a., kölesini vererek Bilal’i  alýp azat etti. Ebu Bekir’in Medine’ye hicret etmeden önce satýn alýp azat ettiði köleler Bilal ile birlikte yedi kiþi idi.

Habbab b. Eret’in sýrtýndaki izler

Bir gün Habbab b. Eret r.a., Hz. Ömer’in huzuruna çýktý. Müslümanlarýn Halifesi Habbab’ý kendi yerine oturttu ve:

– Yeryüzünde bu makamý hak eden tek bir kiþidir, dedi. Habbab;

– Kimdir o, ey emire’l-müminin? diye sordu.

– Bilal.

Habbab:

– O benden daha hayýrlý deðildir. Çünkü Allah müþriklere karþý ona bir koruyucu lütfetmiþti. Ama benim hiçbir destekçim yoktu. Öyle bir günümü hatýrlýyorum ki o gün müþrikler beni yakaladýlar, ateþin üzerine attýlar. Bir adam ayaðýyla göðsüme bastý.

Her yanýmý ateþ sarmýþtý.

Sonra Habbah sýrtýný açtý, sýrtý benek benekti.

‘Gözün kör olsaydý’

Zeyd b. Erkâm r.a. anlatýyor:

Gözlerimden biri aðrýyordu. Allah Rasulü s.a.v. ziyaretime geldi ve:

– Ey Zeyd, gözün kör olsaydý ne yapardýn, diye sordu.

– Sabreder ve sabrýmýn karþýlýðýný Allah’tan beklerdim, dedim.

Rasulüllah s.a.v. þöyle buyurdu:

– Gözün kör olsa sen de ecrini Allah’tan bekleyerek sabretsen, sevabýnýn karþýlýðý cennet olur.

Allah Yolunda Ýnfak Ederlerdi

Deðerli arazi

Ýbn Ömer r.a.’tan rivayet edildiðine göre, babasý Hz. Ömer r.a.’ýn hissesine Hayber’de bir arazi düþünce Peygamberimize gelerek,

– Ya Rasulallah, hisseme bir arazi düþtü. Ömrümde ondan daha deðerli bir mala sahip olmadým, onu vakfetmek istiyorum. Bana ne emredersiniz, diye sorar.

Rasulullah s.a.v.:

– Ýstersen sen onun aslýný tut ve (alýnýp satýlmamasý þartýyla) vakfet, buyurur.

Abdullah ibn Ömer r.a. diyor ki:

– Bunun üzerine babam, aslýnýn alýnýp satýlmamasý, hibe edilmemesi, vârislere miras olarak bölüþtürülmemesi þartýyla o araziyi fakirlere, yakýn akrabalarýna, esaretten kurtulmak isteyen kölelere, Allah yolunda gaza edenlere ve yolculara vakfetti. Ayrýca arazinin vakfýn þartlarýna uygun olarak kullanýlmasýný üstlenen kiþilerin -onu kendine mal edinmemek þartýyla- örfe göre gelirinden yemesinde yahut dostlarýna yedirmesinde bir günah yoktur, diye vakfiyesine kayýt koydu.

Evdeki son ekmek

Ýmam Malik rh.a. anlatýyor:

Peygamber Efendimiz s.a.v.’in eþi Hz. Aiþe r.anha bir gün oruçlu iken, bir yoksul gelip kendisinden bir þeyler ister. Aiþe’nin evinde bir somundan baþka bir þey yoktu. Cariyesine:

– Ekmeði ona ver, dedi.

– Akþam iftar edeceðiniz baþka bir þey yok.

– Sen ekmeði ona ver.

Hadiseyi nakleden cariye diyor ki:

– Aiþe’nin emri üzerine ekmeði o fakire verdim. Akþam olunca birisi bize piþmiþ bir koyun, bir miktar da ekmek gönderdi. Hz. Aiþe beni çaðýrdý ve:

– Ye! Bu senin ekmeðinden daha iyi, dedi.

‘Keþke daha ucuzunu alsaydýn’

Abdullah b. Ubeyd r.a. anlatýyor:

“Ömer b. Hattâb r.a., Ahnef r.a.’ýn üzerinde bir gömlek gördü ve sordu:

– Ahnef, bu gömleði kaça aldýn?

– On iki dirheme aldým.

Bu cevap üzerine Hz. Ömer r.a. þöyle dedi:

– Altý dirhemlik bir gömlek alsaydýn da artanýný Allah yolunda harcasaydýn.

Daima Mütevazi idiler

Halife ama...


Hz. Hasan r.a. anlatýyor:

Ebu Bekir r.a., Medine’den çýkarak ordunun yanýna geldi. Orduya cesaret verip uðurladý. Komutan Üsame’yi uðurlarken yaya yürüyordu. Abdurrahman b. Avf r.a. da Ebu Bekir’in hayvanýný çekiyordu. Üsame ise atýnýn sýrtýnda idi.

Üsame:

– Ey Allah Rasulü’nün Halifesi, ya siz binin yahut ben ineyim, dedi.

– Vallahi ne sen in ne de ben bineyim. Ayaklarým Allah yolunda bir süre tozlanýrsa ne olur? Bir gaziye, attýðý her adýmýna mukabil yedi yüz sevap yazýlýr. O yedi yüz derece yükselir, onun yedi yüz günahý silinir. Savaþ bitinceye kadar bu böyledir, dedi.

Daha sonra Ebu Bekir r.a. Üsame’ye:

– Ömer ibn Hattab’ý bana yardýmcý olarak býrakmayý uygun görürsen bunu yap, dedi.

O da Hz. Ömer’e izin verdi.

Hz. Ebu Bekir’e göre yönetici

Asým r.a. anlatýyor:

“Ebu Bekir r.a. hastalandýðý zaman halkýn toplanmasýný, kendisinin de minbere çýkarýlmasýný istedi. Bu, Ebu Bekir r.a.’ýn son hutbesi idi. Allah’a hamd ve sena ettikten sonra þu hitabede bulundu:

– Ey insanlar! Dünyadan çekinin, o aldatýcýya güvenmeyin. Ahireti öteki dünyaya tercih edin, ahireti sevin. Bu ikisinden birinin sevgisi diðerine buðz ettirir. Bizi hükmü altýna alan þu hilafet meselesinin sonunun iyi olmasý, baþlangýcýnýn doðruluðuna baðlýdýr. Dolayýsýyla hilafeti en güçlünüz, nefsine en ziyade hakim olanýnýz, þiddet göstermek gerektiðinde en çetininiz, yumuþak davranýlmasý gerektiðinde en mülayiminiz, görüþ sahiplerinin görüþlerinden istifade etmeyi en iyi bileniniz; kendisini ilgilendirmeyen meselelerle uðraþmayan, bilmediklerini öðrenmekten utanmayan, ani olaylar karþýsýnda þaþkýna dönmeyen, devletin mallarýný koruyan, kýzýp da devlet malýna hainlik yapmayan, geleceði gözleyen, þiarý ihtiyatlý davranmak ve Allah’a itaat etmek olan biri yüklenmelidir. Bu kiþi Ömer’dir.

Yiðittiler

Hz. Ömer r.a.’ýn cesareti

Hz. Ali r.a. anlatýyor:

Mekke’den Medine’ye hicret edenler arasýnda Hattab oðlu Ömer’den baþka bildiðim herkes gizli olarak göçmüþtü. Ama Ömer r.a. hicrete karar verdiðinde kýlýcýný kuþandý, yayýný omuzuna astý, eline birkaç ok aldý, Kâbe’ye geldi. Kureyþ ileri gelenleri de halkalar halinde Kâbe’nin avlusunda idiler. Ömer Kâbe’yi yedi kere tavaf edip Makam-ý Ýbrahim’in yanýnda iki rekât namaz kýldýktan sonra Kureyþ müþriklerinin oluþturduðu halkalara birer birer uðradý ve:

– Suratsýzlar! Anasýný aðlatmak, evladýný yetim býrakmak, karýsýný dul býrakmak isteyen varsa, þu vadinin arkasýnda bana yetiþsin, dedi.

Kimse peþinden gidemedi.”

Ayaðý aksak olsa da...

Benî Seleme büyükleri þöyle anlatmýþlardýr:

“Amr b. Cemûh r.a. aðýr topaldý. Kendisinin arslanlar gibi dört oðlu vardý. Hepsi de Allah Rasulü s.a.v.’in maiyetinde bütün savaþlara katýlýyorlardý. ‘Sen mazursun’ diyerek babalarýný Uhud savaþýna iþtirak etmekten alýkoymak istediler. Amr, Peygamber Efendimiz s.a.v.’e geldi ve:

– Ya Rasulallah, oðullarým seninle birlikte çýkmamý engellemek istiyorlar. Vallahi þu topal ayaðýmla cennete basmak istiyorum, dedi. Efendimiz:

– Allah seni mazur kýlmýþtýr, sana cihat farz deðil, buyurdu.

Diðer taraftan Amr’ýn oðullarýna dönerek:

– Babanýza mani olmaya hakkýnýz yok. Belki de Cenab-ý Hak onu þehadetle rýzýklandýrýr, dedi.

Bunun üzerine Amr r.a., Peygamber Efendimiz s.a.v.’in maiyetinde Uhud savaþýna katýldý ve þehit oldu.

Rahata Düþkün Deðildiler

Açlýktan oturarak namaz


Ebu Hüreyre r.a. anlatýyor:

Bir gün Allah Rasulü s.a.v.’in yanýna girdim. Oturarak namaz kýlýyordu:

– Ya Rasulallah, oturduðun yerde namaz kýlýyorsun, bir þeyin mi var, dedim.

– Açlýk, ey Ebu Hüreyre, karþýlýðýný verdi.

Aðladým. Bunun üzerine:

– Aðlama, Ebu Hüreyre! Þüphe yok, mükâfatýný Allah’tan bekleyen dünya evindeki aç kimseye kýyamet günü aðýr hesap sorulmaz, buyurdu.”

Soðuktan titrerken

Antere r.a. anlatýyor:

Hz. Ali, Kûfe’de Havernâk denilen yerde iken yanýna gittim, üzerinde eski bir elbise vardý. Soðuktan tirtir titriyordu.

– Ey Müminlerin Emiri, dedim, Allah sana ve aile fertlerine devlet hazinesinden bir pay takdir buyurmuþken sen soðuktan titriyorsun!

Þu karþýlýðý verdi:

– Vallahi ben sizin malýnýzdan bir þey almam. Sýrtýmdaki þu elbise de Medine’den gelen öz malýmdýr.

Akýbetten Korkarlardý


Servet endiþesi


Abdurrahman b. Avf r.a.’ýn oðlu Ýbrahim anlatýyor:

Oruçlu olan Abdurrahman b. Avf’ýn önüne yemek getirilmiþti. Þöyle dedi:

– Benden hayýrlý olan Mus’ab bin Umeyr, Uhud harbinde þehit düþmüþtü. Bir hýrkadan baþka kefenleneceði bir þey bulunamamýþtý. o hýrka ile de baþ tarafý örtüldüðünde ayaklarý, ayaklarý örtüldüðünde baþý açýk kalýyordu. Sonra dünyalýktan önümüze yayýlabildiði kadar yayýldý. Öyle ki, bize sevaplarýmýz dünyada veriliyor, ahirete hiçbir þey kalmýyor diye hakikaten endiþe duyduk, deyip aðlamaya baþladý.

O kadar ki, getirilen yemeði de býraktý, yemedi.

Hz. Ebu Bekir r.a.’ýn aðlamasý

Zeyd b. Erkam r.a. anlatýyor:

Bir gün Ebu Bekir r.a. ile oturuyorduk. Bir ara içecek bir þey istedi. Bal þerbeti getirildi. Kâseyi eline alýnca aðlamaya baþladý. Aðlamasý gitgide arttý, uzun bir süre yüksek sesle aðladý. Kendisine bir þey olduðunu sandýk. Ama bir þey soramadýk. Aðlamasý dinince:

– Ey Allah Rasul’nün Halifesi! Niçin aðladýnýz, dedik.

Þöyle anlattý:

– Allah Rasulü’nün yanýnda bulunduðum bir gün baktým, eliyle kendisinden bir þey kovuyor. Ama ben hiç bir þey göremiyordum.

– Ya Rasulallah, kendinizden bir þeyi uzaklaþtýrdýðýnýzý görüyorum ama ortada bir þey yok, dedim.

Allah Rasulü þu cevabý verdi:

– Dünya bana doðru uzanmak istedi, ben de ‘Benden uzak dur’ dedim. O da; ‘ Peki, senin benimle ilgin yok.’ dedi.

Hz. Ebu Bekir r.a. devamla der ki:

– Allah Rasulü’nün bu davranýþýný hatýrlayýnca, onun emrine nuhalefet etmemden, dünyanýn beni yakalamýþ olmasýndan korktum.”

Ýbadete Düþkündüler

Ashabýn namaza düþkünlüðü

Tabiîn’in büyüklerinden Mesruk rh.a. anlatýyor:

Ebu Musa el-Eþ’arî r.a. ile bir yolculuða çýkmýþtýk. Geceleyin ekili bir tarlaya girip konakladýk. Ebu Musa gecenin ilerlemiþ bir zamanýnda kalktý, namaza durdu. Sesi ve kýraati çok güzeldi. Ayetleri okurken gerektiði yerde, ‘sübhanallah’, ‘esteîzü billâh’ diyor, dua ediyor, azaplardan Allah’a sýðýnmayý gerektiren yerde de onu aynen söylüyordu. Namazý bitirdikten sonra þu duayý okudu:

– Allahým! Sensin selamet bahþeden, sendendir selamet. Sensin güven ve emniyet veren. Sen mümini seversin, her þeye gözcü sensin, baþkalarýný koruyaný seversin. Doðru sensin! Doðru olaný seversin.”

Üçe bölünen gece

Ebu Osman Nehdî anlatýyor:

Bir keresinde Ebu Hüreyre r.a.’a yedi gece misafir kaldým. Kendisi, hizmetçisi ve hanýmý geceyi üçe bölerek nöbetleþe namaza kalkýyorlardý.”

Birinci safýn fazileti

Abdülaziz b. Rufey anlatýyor:

Abdullah b. Zübeyr r.a. döneminde Mekke’de, Ýbrahim Aleyhisselam makamýnda birinci safta namaza durmuþtum. Derken Âmir b. Mes’ud el-Kureyþî yanýma gelip beni sýkýþtýrdý. Ona:

– Birinci safta durmanýn faziletinden bahsediliyor muydu, diye sordum.

– Evet, dedi; vallahi Rasulullah þöyle buyurmuþtu: “Ýnsanlar birinci safta durmanýn faziletini bilseler, orada ya kura ile ya da sýra ile yer alýrlardý.”

Mescitte daðýtýlan miras

Bir gün Ebu Hüreyre r.a. Medine çarþýsýna uðrar, çarþýya hakim bir yerde durur ve:

– Ey çarþý esnafý! Sizler ne kadar beceriksizsiniz, der.

– Nedenmiþ o, diye sorarlar.

– Rasulüllah’ýn mirasý bölüþtürülüyor, siz burada duruyorsunuz. Gidip payýnýzý almayacak mýsýnýz?

– Nerede daðýtýlýyor?

– Mescitte.

Çarþý ahalisi koþarak mescide giderler. Ebu Hüreyre r.a. orada bekler. Adamlar gittikleri gibi geri dönerler. Ebu Hüreyre:

– Niçin döndünüz, diye sorar.

– Mescide vardýk, içeri girdik, taksim edilen bir þey göremedik, derler.

– Mescitte hiç kimseyi göremediniz mi?

– Yoo, gördük. Bazýlarý namaz kýlýyor, bazýlarý Kur’an okuyor, bazýlarý da helal ve haram mevzularý üzerinde müzakere yapýyorlardý, derler.

Ebu Hüreyre r.a.:

– Yazýk size! Muhammed s.a.v.’in mirasý iþte budur, der.

Allah Korkusu ile Aðlarlardý

Hz. Osman r.a.’ýn aðlamasý

Hz. Osman b. Affan r.a.’ýn azatlýsý Haniî anlatýyor:

Osman r.a. bir mezarýn baþýnda durduðunda aðlar, hatta gözyaþlarýndan sakalý ýslanýrdý. Kendisine:

– Cennet ve cehennemi hatýrladýðýnda aðlamýyorsun da kabri hatýrlayýnca niçin aðlýyorsun, diye soruldu. Þu cevabý verdi:

– Ben Rasulullah’tan duymuþtum, þöyle buyurmuþtu: “Kabir ahiret geçitlerinin ilkidir. Bu ilk geçitten geçip kurtulan için sonrasý çok kolaydýr. Kurtulamayan içinse ondan sonraki geçitler pek çetindir.”

Hz. Ömer r.a.’ýn aðlamasý

Ýmam Þafiî rh.a., Hz. Ali r.a.’ýn torunu olan Hasan b. Muhammed’den rivayet ediyor:

Hz. Ömer b. Hattâb r.a. cuma günü hutbede -kýyamet ayetlerini içeren- Tekvîr suresini okuyordu. ‘Her ne hazýrlamýþsa bilmiþtir’ mealindeki ayete gelince kendini tutamayarak aðladý ve sureyi yarýda kesti.

Hasan r.a. anlatýyor:

Bir defasýnda Ömer r.a.; ‘Ki Rabbinin azabý hiç þüphesiz inecektir. Onu defedecek hiçbir þey de yoktur’ (Tûr, 7-8) mealindeki ayetleri okuyup korkusundan öyle bir iç çekti ki, bu iç çekiþi yüzünden yirmi gün hasta yattý.

Merhametli ve Üstün Ahlâklý idiler

Hz. Ömer’in rahibin haline aðlamasý

Ebu Ýmran el-Cüvenî þöyle anlatýr:

Hz. Ömer r.a. bir gün kendini ibadete vermiþ bir rahibin yanýna uðradý. Rahibe:

– Bak, bu Müminlerin Emiri, denildi.

Bu arada Hz. Ömer r.a. adama bakýyordu. Rahip zayýf, yorgun ve dünyadan el etek çekmiþ biriydi. Hz. Ömer, rahibi görünce aðlamaya baþladý.

– Neden aðlýyorsun? O bir hýristiyan, denildi. Þu karþýlýðý verdi:

– Biliyorum ama ona acýdým. Allah Tealâ’nýn þu sözünü hatýrladým: ‘Yorucu iþler yapandýr, kýzgýn bir ateþe girecek’ (Gâþiye, 3-4) Cehennemlik olduðu halde çalýþýp yorulmasýna acýdým.

‘Kardeþiniz kuyuya düþse’


Ebu Kýlâbe anlatýyor:

Ebu Derda r.a. bir gün büyük bir günah iþlemiþ bir adamýn yanýna uðradý. Oradakiler adama sövüp sayýyorlardý. Ebu Derda r.a. bu gruba sordu:

– Bu adam bir kuyuya düþseydi kendisini çýkarmaya çalýþmaz mýydýnýz?

– Çalýþýrdýk.

– Öyleyse kardeþinize sövmeyin de sizleri onun durumuna düþmekten koruyan Allah’a hamd edin!

– Sen ona buðzetmiyor musun?

– Ben ona deðil, onun yaptýðý iþe buðzediyorum. O iþi býraktýðýnda benim kardeþimdir.

Seleme b. Evfa r.a. da þöyle demiþtir:

“Allah Rasulü’nün sahabesi olan bizler, bir adamýn din kardeþine lanet okuduðunu görünce ‘Ýþte büyük günahlardan birini iþledi!’ derdik.

Yoldaki engeller

Muaviye b. Kurre anlatýyor:

Ma’kýl el-Müzenî r.a. ile yürüyordum. Gördüðü zarar verici bir þeyi kaldýrýp yoldan attý. Sonra ben de gelip geçeni rahatsýz eden bir þeyi görüp ondan önce yoldan uzaklaþtýrdým.

– Yeðenim, böyle davranmanýn sebebi ne, diye sordu.

– Sen yapýnca, ben de yaptým, dedim.

– Aferin yeðenim! Ben Peygamberimizden duymuþtum, þöyle buyurdu:

“Müslümanlarýn yolu üzerinden gelip geçenleri rahatsýz edecek þeyleri uzaklaþtýran için bir sevap yazýlýr. Kendisine bir iyilik yazýlan da cennete girer.”

Çocuklara eþit þefkat

Adamýn biri Peygamberimizin yanýnda iken oðlu geldi. Adam oðlunu öpüp kucaðýna oturttu. Derken adamýn kýzý geldi. Adam kýzýný öpmediði gibi önüne oturttu. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v. adama: “Ýkisine de eþit davransaydýn ya!” buyurdu.

Annesi isteyince...

Muhammed b. Sîrîn anlatýyor:

Osman b. Affân r.a.’ýn halifeliði döneminde bir tek hurma aðacýnýn fiyatý bin gümüþ paraya yükselmiþti. Bir defasýnda Üsâme r.a. bir hurma aðacýný yardý, özünü çýkarýp annesine yedirdi. Çevresindekiler:

– Böyle yapmanýn sebebi ne? Biliyorsun ki bir tek hurma aðacýnýn fiyatý bin gümüþ para, dediler.

Üsâme:

– Annem hurma aðacýnýn özünü istemiþti. Annem benden elimden gelen bir þey istediðinde mutlaka arzusunu yerine getiririm, dedi.

Ashab’ýn birbirlerini ziyareti

Enes r.a. naklediyor:

Peygamberimiz, sahabileri ikiþer ikiþer birbirlerine kardeþ yapýyordu. Ashap geceleri sabahý iple çekerdi. Sabah olunca sevgiyle birbirlerini karþýlar ve hatýr sorarlardý. Genel olarak sahabiler üç gün geçmeden birbirlerinin hallerini sorarlardý.

Avn anlatýyor:

Kûfeli dostlarý Medine’de ikamet eden Abdullah b. Mes’ud r.a.’ý ziyarete gelmiþlerdi.

Ýbn Mes’ud:

– Birbirinizle oturup kalkýyor musunuz, diye sordu?

– Bunu hiç býrakmýyoruz, dediler.

– Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?

– Evet, ey Ebu Abdurrahman! Hatta içimizden biri kardeþini göremediðinde yürüyerek Kûfe’nin ta öbür ucuna gidiyor, onunla buluþuyor.

Ýbn Mes’ud:

– Bu münasebetinizi sürdüðünüz sürece hayýr içinde olursunuz, dedi.

Ebu Huzeyfe’den bir nasihat

Bir gün Ebu Huzeyfe r.a., “Fitne yerlerinden uzak durun!” dedi. “Fitne yerleri nerelerdir?” diye sorulunca da:

“Ýdarecilerin kapýlarýdýr. Öyle ya, biriniz bir idarecinin huzuruna girer, onun yalanlarýný doðrular, onda olmayan hasletlerle onu överse (kendini fitnenin kucaðýna atmýþ olur).”

Hayýrsýz idareci

Hz. Ömer bir gün þöyle dedi:

– Huzurunda gerçeðin söylenmediði idarecide hayýr yoktur!

‘Bu adam beni þad etti’

Hz. Muaviye r.a. bir cuma hutbesinde:

– Mal bizim malýmýz, barýþ yoluyla alýnan ganimetler bizim genimetimiz. Dilediðimize veririz, dilemediðimize vermeyiz, dedi.

Kimseden ses çýkmadý. Bir sonraki cuma da bu sözleri söyledi, yine ses çýkmadý. Üçüncü cuma ayný sözleri söyleyince, cemaatten biri çýkýp:

– Hayýr, mal bizim malýmýz, ganimet bizim ganimetimiz. Her kim bizimle hakkýmýz arasýna girerse onu kýlýçlarýmýzla Allah’ýn adaletine havale ederiz, dedi.

Hz. Muaviye, hutbeden inip odasýna girdi ve o adamý yanýna çaðýrttý. Ýnsanlar “Adamýn iþi bitti!” dediler. Fakat sonra gördüler ki Muaviye r.a. ve adam sedirde birlikte oturuyorlar. Hz. Muaviye, oradakilere:

– Bu zat beni þad etti, Allah da onu þad etsin. Ben Rasulullah’tan þöyle duydum: “Benden sonra bir takým idareciler çýkýp (hakikat dýþý sözler) söyleyecekler. Sözlerine karþý çýkýlmayacak. Maymunlarýn itiþip zýpladýklarý gibi onlar da cehennem ateþinde itiþip zýplarlar.”

O sözleri ilk söylediðimde kimse karþý çýkmadý, o idarecilerden olmaktan endiþelendim. Ýkinci cuma da kimse itiraz etmeyince, þüphe yok, ben o idarecilerdenim, dedim. Ama sonra bu adam bana itiraz edince sevindim, þad oldum. Allah da onu þad etsin, dedi.

Ýki nimet

Bir gün Hz. Ali r.a. þöyle dedi:

“Ýki nimet var ki beni hangisinin daha çok sevindirdiðini kestiremiyorum.

Birincisi, bir adamýn ihtiyacýný karþýlayacaðýmý düþünerek bana gelmesi ve bütün samimiyetiyle yardým istemesidir. Diðeri de, o kimsenin arzusunu Allah’ýn benim vasýtamla yerine getirmesidir. Bir müslümanýn iþini görmeyi yer dolusu altýn ve gümüþe sahip olmaya tercih ederim.”

Bir müslümanýn iþini görmek

Ýbn Abbas r.a. Peygamber mescidinde itikâfta iken adamýn biri gelerek selam verip oturur. Ýbn Abbas:

– Birader, seni býkkýn ve kederli görüyorum, der. Adam:

– Evet üzüntülüyüm, ey Allah Rasulü’nün amcaoðlu. Birinin benden alacaðý var ama þu kabrin sahibi (Peygamber Efendimiz’i kastediyor) hakký için söylüyorum, hakkýný ödeyemiyorum, der. Ýbn Abbas:

– Senin hakkýnda onunla konuþayým mý, diye sorar. Adam “Sen bilirsin” deyince Ýbn Abbas ayakkabýlarýný alýp mescitten çýkar. Kendisine itikâfýný bozduðu hatýrlatýlýnca da þöyle der:

– Ben þu kabirde yatandan duydum ki: “Her kim din kardeþinin bir iþini takip eder ve o iþi görürse bu, kendisi için on yýl itikâfta kalmýþ olmaktan daha hayýrlý olur. Öyle ki, bir gün itikâfa girmiþ olanla cehennem arasýnda Cenab-ý Hak üç hendek yaratýr ki her hendeðin arasý doðu ile batý arasý kadar uzaktýr.”

Ana babaya saygý

Ebu Gassan ed-Dabbî anlatýyor:

Babamla birlikte yürürken Ebu Hüreyre’ye rastladýk. Bana:

– Yanýndaki kim, diye sordu.

– Babam, diye cevap verdim. Ebu Hüreyre:

– Babanýn önünde yürüme. Ya arkasýnda ya yanýnda yürü. Babanla kendi arana kimseyi sokma, babaný uçurumun kenarýnda yürütüp de korkutma. Babanýn gözlerini diktiði etsiz kemiði bile yalama, belki caný çekmiþ olabilir, dedi.


radyobeyan