Mevzu By: sidretül münteha Date: 27 Haziran 2011, 15:59:51
Mevzu:
Sözlükte koymak, bir kimseyi mertebesinden aþaðý düþürmek, borcundan bir miktar eksiltmek, hakaret etmek, uydurmak manalarýna gelen vada'a kök fiilinden alýnma bir kelimedir. 678Birçok hadis ýstýlahý gibi ismi mef’ul kalýbýnda gelmiþtir.
Hadis ýstýlahýnda uydurma manâsýyla alakalý olarak çeþitli maksatlarla uydurulup Hz. Peygamber (s.a.v.)'e iftira ve nisbet edilerek rivayet edilen sözlere denir.
Az ilerde söz konusu edileceði üzere Ýslâm düþmanlýðý, fýrka ve mezhep taassubu, kabile, dil, belde veya peþinden gidilen kiþileri öðme düþüncesi, mevki ve dünyalýk hýrsý, cahillik gibi sebeplerle Hz. Peygamber (s.a.s)'in aðzýndan hadis uydurulmuþtur. Ýsnadsýz hadis kabul görmeyeceði için de tamamen Hz. Peygamberin aðzýndan uydurulan bu sözlere raðbet saðlamak üzere düzme isnadlar ekleyerek halk arasýnda yayýlmýþtýr. Ýþte bu þekilde Hz. Peygambere iftira edilerek onun aðzýndan uydurulan sonra da uydurma isnadlarla müslümanlar arasýnda yayýlan rivayetlere mevzu hadis adý verilmiþtir. Mevzu hadislere az olmakla birlikte ayný manada muhtalak denildiði de olur. Mevzu hadislerin Hz. Peygamberle hiçbir ilgisi yoktur. Bu yüzden bunlara hadis denmesini doðru bulmayan âlimler vardýr. Mevzu hadislerin Hz. Peygamber'e ait olanlara benzeyen tek yönü, onlarýn da isnad ve metinden ibaret oluþudur. Ancak hadis diye uydurulmuþ sözlerin isnadý da düzmedir ve Peygamberimizin aðzýndan uydurulan sözlerin derecesine yükseltmek için uydurulmuþtur.
Mevzu hadislerin ne zaman ortaya çýktýðýný kestirmek güçtür. Ancak, Hz. Peygamber'in terbiyesi altýnda yetiþmiþ; varýný yoðunu Ýslâm Dini uðruna feda etmiþ bullunan Sahabenin bu kötü iþi ilk defa baþlatanlar olduðu düþünülemez; çünkü onlarýn imaný Hz. Peygamber'in aðzýndan hadis uydurup uydurduklarýný müslümanlar arasýnda yaymalarýna engel teþkil eder. Ayrýca hepsi de Hz. Peygamber'in þu sözlerini bilen insanlardýr.
“Þüphe yok ki benim aðzýmdan yalan söylemek baþka bir kimsenin aðzýndan yalan söylemek gibi deðildir. Kim benim aðzýmdan kasýtlý olarak yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazýrlansýn”679 Ayrýca Sahabîlerin büyük çoðunluðu Ýslâm Dini'nin esaslarý olan Kur'ân-ý Kerim ve Sünneti yaymak konusunda olaðanüstü gayret göstermiþlerdir. Hepsi de bu iki aslýn gereðince hareket etmiþlerdir. Dolayýsýyla onlara aykýrý hareket ederek Hz. Peygamber'in aðzýndan asýlsýz þeyler uydurmuþ olmalarý akla yatkýn deðildir.
Sahabenin hadis uydurmuþ olmasý ihtimali söz konusu olmayýnca geriye Ýslâm düþmanlarý kalýr. Bunlar, Hz. Peygamber zamanýnda Cenâb-ý Hak vahiy gönderip yalanlarýný açýða çýkardýðý için seslerini kýsmak zorunda kalmýþlardý. Hz. Peygamberin ölümüyle vahiy kaynaðý kesilince kýsa zamanda müslümanlar arasýnda ikilik çýkarmaya muvaffak oldular. Üçüncü Halife Hz. Osman'ýn þehid edilmesiyle baþlayan olaylar Ýslâm birliðini parçaladý. Hz. Ali devrinde yapýlan Sýffîn Savaþýndan sonra müslümanlar hariciler (havaric), Þi'a ve cumhur olmak üzere baþlýca üç gruba ayrýldýlar:
1. Hariciler (Havaric): Hz. Osman'ýn þehid edilmesini; Sýffîn Savaþýndaki hakem olayýný bahane ederek Hz. Ali'ye karþý çýkanlardýr. Bunlar Hz. Ali'yi tekfir edecek kadar ileri giderek sonunda onu þehid etmiþlerdir.
2. Þi'a (Hz. Ali taraftarlarý): Hz. Ali Peygamber'in damadý, amcasýnýn oðlu dindar, yiðit, âlim bir kimseydi. Bu meziyetleriyle sahabe arasýnda önemli bir yeri vardýr. Bazý kimseler onun Kureyþ'in haþim oðullarý koluna mensup olmasýný da hesaba katarak halife olmasýný istediler. Sýffîn savaþýndan sonra Ýslâm Dinî'ni içinden yýkmak için çalýþan münafýklarla Yahudilerin tesiriyle, bu isteði ileri götürenler oldu. Bunlar önce Hz. Ali'nin Hz. Peygamber tarafýndan vasi tayin edildiðini ileri sürdüler. Sonra daha ileri giderek onunla ilgili itikad esaslarý uydurdular. Hz. Ali adýna uydurulan itikad esaslarý içinde onu uluhiyet derecesine yükselten sapýk fikirler bile vardýr. Zamanla Hz. Ali fikri etrafýnda toplananlara Þi'a denilmiþtir.
Þi'aya mensup olanlar, aralarýna sýzmýþ bulunan Ýslâm düþmanlarýnýn tesiriyle kendilerini destekleyecek yollara baþvurarak hadis uydurma yoluna gittiler. Buna göre Ýslâm tarihinde ilk hadis uydurma iþini Þi'a baþlatmýþ oldu. Hz. Ali'yi olaðanüstü vasýflarla öðen, Hz. Mu'aviye ve Emevîleri yeren hadislerin hemen hepsi Þi'a'nýn uydurmasýdýr. Bu çeþit hadislerden bir kaç örnek:
“Ben ve Ali ayný nurdan yaratýldýk. Cenâb-ý Hak Adem'i yaratmadan iki bin yýl önce biz arþýn saðýnda idik. Allah sonra Adem'i yarattý bizi de erlerin sulbüne koydu..” 680
“Ali insanlarýn en üstünüdür demiyen (insanlarýn en üstünü olduðuna inanmayan) kâfir olur..” 681
“Kalbinde Ali'ye karþý kin besleyerek ölen bir kimse Yahudi ve Hristiyan olarak ölmüþ olur.” 682
“Mu'âviye'yi mimberimde gördüðünüz zaman hemen öldürünüz.” 683
Hz. Ali taraftarlarý onun lehine, Emevîler ve Hz. Mu'aviye aleyhine hadis uydurunca karþý taraf da ayný yola baþvurmakta gecikmedi. Her iki tarafýn uydurduðu hadislerin sayýsý bir hayli fazladýr.
Emevîlerden sonra Ýslâm âlemine hakim olan Abbasiler devrinde de hadis uydurma iþi devam etti. Bu kýsa bilgi bizi hadis uydurma iþinin Þi'a tarafýndan baþlatýldýðý, diðerlerinin onlarýn açtýðý Çýðýrdan yürüdükleri sonucuna götürmektedir. Nitekim Þi'a taraftan bir alim bu gerçeði þöyle anlatýr: “Bil ki fedâ'il (bir kimsenin faziletleri) konusundaki yalan hadislerin aslý Þi'a tarafýndan gelmiþtir. Onlar baþlangýçta imamlarý hakkýnda çeþitli hadisler uydurmuþlardýr. Onlarý hadis uydurmaða iten sebep hasýmlarýnýn düþmanlýðý idi. Diðerleri bu faaliyeti gördükleri zaman, Þi'anýn uydurma hadislerine karþýlýk onlar da kendi imamlarý hakkýnda baþka hadisler uydurdular.” 684
3. Cumhur (Tarafsýz Müslümanlar): Çoðunlukla Hz. Ali veya Haricîler tarafýný tutmayanlardýr. Tarafsýz olan bu grubun içinde baþka sebeplerle hadis uyduranlar -az da olsa- çýkmýþtýr.
Þi'a tarafýndan baþlatýlan hadis uydurma iþi yukarýda deðindiðimiz gibi daha sonralarý alabildiðine devam etti. Bu arada hadis uydurma sebepleri arttý. Baþlangýçta yalnýz siyasý maksatla hadis uydurulduðu halde sonralarý kabile, milliyet, dil, ülke, mezhep, mezhep imamlarý konularýnda da hadis uydurulduðu görüldü. Bütün bu sebeplere müslümanlarý ibadete teþvik etmek heyecanlý va'zlarla halký coþturup dünyalýk elde etmek; halife ve valilerin gözüne girmek gibi sebepler eklenince hadis uydurma faaliyeti daha yaygýn bir þekil aldý.
Kim olursa olsun hadis uyduranlarý bu kötü iþi yapmaya sevkeden bazý sebepler vardýr. Bunlara esbâbu'1-vaz' denir. Hadis uydurma sebeplerinin belli baþlýlarý þunlardýr:
1. Ýslâm Düþmanlýðý:
Hz. Peygamberin Medine'ye hicretinden sonra kurulan Ýslâm Devleti kýsa bir zamanda çok güçlenmiþti. Bu devlet onun vefatý üzerinden çok geçmeden bütün Arabistaný kapladýðý gibi Ýran ve Horasan içlerine kadar yayýldý. Yýkýlan imparatorluklar, devrilen saltanatlar, bozulan menfaatlar kýsa bir süre sonra Ýslâm düþmanlýðýna döndü. Öte yandan Ýslamiyeti yýkamayanlar, kuvvetlenmesine engel olamadýklarý gibi onu içinden yýkmak için inanç esaslarýna fesad sokmak; böylece, Ýslâm birliðini parçalamak yoluna gittiler. Çoðu müslüman olmuþ görünerek birçok yabancý fikir ve hurafeleri hadis kýlýðýnda Ýslâm Dini'ne soktular.
2. Fýrka, Mezhep, Kabile, Dil Ya da Beldeyi Yahut Mezhep Ýmamlarýný Savunma Ýsteði:
Hz. Osman'ýn þehid edilmesinden sonra ortaya çýkan çeþitli fýrkalar, fikirlerin yayabilmek için iki kaynaða baþvurdular: Kur'ân-ý Kerim ve hadisler... Yaptýklarý iþ þöyleydi: Kur'ân-ý Kerim'i kendi fikirleri doðrultusunda te'vll etmek; görüþlerini destekleyen hadisleri yaymak; görüþlerine uymayan hadisleri zoraki te'vil etmek; Nihayet fikirlerine uygun hadis yoksa uydurmak... Tevbe etmiþ bir ihtiyar haricinin þu sözü bunu gösterir: “Dininizi kimlerden aldýðýnýza dikkat edin, çünkü biz bir þey istedik mi onu hadis þekline koyuverirdik.” 685
3. Ýslâm Dini'ne Hizmet Etmek Arzusu:
Müslümanlarý iyiye, doðruya, güzele yöneltmek; kötülüklerden uzaklaþtýrmak, böylece güya Ýslâm'a hizmet etmiþ olmak için binlerce hadis uydurulmuþtur. Amellerin faziletlerine, Kur'ân okumaya, nafile ibadete teþvik maksadýyla uydurulan sözler bu konuda tipik örnekler verir. Bir tanesini görmek yeterli bilgi verecektir.
“Her kim pazartesi günü dört rekat namaz kýlar ve her rekatta Fatiha, Ayetu'l kursî, Kul huvallahu ahad, Kul e'ûzu bi'rabbi'l felak, kul e'ûzu bi'rabbi'n-nâs'ý birer defa okur; selam verdiðinde on defa istiðfar eder; on defa da salavât getirirse, bütün günahlarý affolunur. Allah Te'âlâ ona Cennette beyaz inciden yapýlmýþ on odalý bir köþk verir. Her odanýn uzunluðu ve geniþliði üçer bin arþýndýr. Birinci oda beyaz gümüþten, ikincisi altýndan, üçüncüsü inciden, dördüncüsü zümrütten, beþincisi zebercetten, altýncýsý iri incilerden, yedincisi parlayan bir nurdandýr. Odalarýn kapýlan anberden yapýlmýþ olup her kapýnýn önünde za'ferandan bin tane örtü vardýr. Her odada kâfurdan yapýlmýþ bir karyola; her karyolanýn üzerinde bin yatak vardýr...”
Bu maksatla hadis uyduranlar, gariptir ki, müslümanlara hizmet ettikleri inancý içindeydiler. Böyleleri yaptýklarý iþi mazur göstermek için de, Hz. Peygamber aleyhine, ona isnad ederek yalan uydurduklarýný deðil; lehine yalan söylediklerini iddia ediyorlardý.
4. Þahsî Menfaat Kaygýsý:
Va'izlerin cami ve mescidlerde yaptýklarý va'zlarý daha tesirli bir hale getirmek için baþ vurduklarý yollardan birisi halký heyecanlandýracak hadisler uydurmaktýr. Böyleleri halka hitaplarýnda onlarýn dini duygularýný ve heyecanlarýný kabartarak dine karþý ilgilerini artýrmak gayesi güderler. Ýçlerinde bu yolla meþhur olup þöhret ve servet elde etmek peþinde olanlar da vardýr. Bunlara kýssacý anlamýnda kassâs denilir. Çoðulu kussas gelir. (Bk. Kussas). Kýssacý vaizlerden birinin meþhur iki muhaddis, Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Ma'in ile olan macerasý bu konuda önemli bir misal teþkil eder. Özellikle halkýn dinî duygularýný istismar ederek dünyalýk elde etmek uðruna hadis uyduranlarýn halini çok güzel belirten meþhur olay Kussas baþlýðý altýnda nakledilmiþtir.
5. Halîfe ve Emirlere Yaklaþmak Arzusu:
Kendisine bir çýkar saðlamak ümidiyle meþhur veya zengin adamlara yaklaþan, onlarýn arzularýna göre hareket edenler her devirde bulunur. Hadis uydurmaya baþlanmasýndan itibaren müslümanlar arasýnda da böyleleri çýkmýþtýr. Halife veya emirlerin heveslerine göre fetva verenler, gerektiðinde hadis uydurmaktan çekinmemiþlerdir. Bu konuda Gýyâs b. Ýbrahim'in sahtekârlýðý çok meþhurdur. Gýyâs bir gün Halife Mehdî'nin yanýna girer. Onun güvercin yarýþtýrdýðýný görünce, hemen Hz. Peygambere kadar ulaþan bir sened söyler ve arkasýndan Peygamberimizin “Ok, deve, at ve kuþ yarýþlarýndan baþkasý için ödül almak helâl olmaz.” dediðini rivayet eder. Mehdi, Gýyâs'a hemen on bin dirhem verir; fakat hadisin aslýnda olmayan “kuþ” kýsmýný uydurduðunu anlayýnca
“Senin þu kafan yok mu? o bir yalancý kafasýdýr!” diyerek huzurundan kovar. Hadis uydurmaya sebep olduklarý için de güvercinleri kestirir.
Ýslâm Tarihinin ilk devirlerinde baþlayan hadis uydurma hareketi muhaddisleri hadis uyduranlarla mücadele etmek zorunda býrakmýþtýr. Kasden yahut bilmeden yahut da iyiik yapýyorum düþüncesiyle uydurma sözleri hadis diye yayanlara karþý ciddî bir mücadele verilmiþtir. Bu mücadele ayný zamanda Hz. Peygamber'e gerçekten ait olan hadislerin korunmasý için ne derece titiz dav-ranýldýðýný da gösterir. Hadis Vaz’ýna karþý alimlerin aldýklarý tedbirleri dört grupta incelemek mümkündür.
1. Ýsnad ve Sende Tenkidi:
Muhammed b. Sîrîn'in þöyle bir sözü vardýr. “Ýlk zamanlar kimse isnad sormuyordu; fakat müslümanlar arasýna fitne girince o zaman isnad sorulmaða baþlandý. Ehl- Sünnetten olanlarýn hadisleri alýnma; bid'atçýlarýn hadisleri terkedilme yoluna gidildi. 686Bu söz bize uydurma hadislerin ortaya çýkmasý üzerine hadisçilerin sahih hadisleri toplayabilmek için onlan rivayet eden kimselere isnad sorduklarýný gösterir.
Gerçekten Hz. Osman'ýn þehit edilmesi. Bunu takip eden Cemel ve Sýffîn harpleri, Ýbnu'z-Zubeyr'in halifeliðini ilan etmesi, Velid b. Yezîd'in öldürülmesi gibi olaylar üzerine ortaya bazý siyasi karýþýklýklar çýktý. Bu karýþýklýklar, hadis uydurma hareketini alabildiðine körükledi. Böyle bir ortamda meydana gelen fikir ayrýlýklarý zamanla siyasî ve itikadý mezhepleri oluþturdu. Bunlara daha sonralarý amelî mezhepler de eklendi. Bu fýrka ve Mezhepler herbiri kendi görüþlerine uygun hadisleri yaymaya baþlayýnca hadislerin sayýsý bir hayli arttý. Bir yandan mevzu hadislerin sayýca çoðalmasý öte yandan her önüne gelenin her duyduðunu rivayet etmesi karþýsýnda ise isnad mecburiyeti konuldu. Böylece hadis uydurmanýn önüne az da olsa geçmek imkaný doðdu.
Bir hadisi deðerlendirmek isteyen ilkin onun senedine bakar. Hadisin sahih veya zayýf oluþu konusunda ilk bilgiyi sened verir. Eðer hadisin senedinde hadis uydurmakla tenkid edilen biri varsa senedlerin eleþtirilip saðlam olanlarýn açýða çýkarýlmasý ayný zamanda uydurma hadislerin tanýnmasýna yardým eder. Ýsnaddaki kusurlar da böyledir. “Eðer isnad olmasaydý isteyen istediði sözü hadis diye rivayet ediverirdi. Böyle birine “Sana bunu kim rivayet etti?” diye sorulacak olsa þaþýrýp kalýr” sözü bunu gösterir.
Ýlerde göreceðimiz gibi isnad ve sened tenkidi, Ýslâm âlimlerinin eseri olan Cerh ve Ta'dil, Târîhu'r-Ruvât gibi hadisle ilgili ilimlerin oluþmasýný saðlamýþtýr.
2. Metin Tenkidi:
Tamamen müslüman alimlerin icadý olan hadisle ilgili ilimlerin bir tek hedefi ve gayesi vardýr. Hz. Peygamber'e gerçekten ait olan hadisleri tesbit etmek. Bu hedefe varmak için konulan isnad ve ravileri eleþtirmek gibi tedbirlerle yetinmeyen muhaddisler, elde edilen hadis metinlerini de eleþtirmek yoluna gitmiþlerdir; çünkü hadis uyduranlar uydurduklarý hadislere en saðlam isnadlari eklemekten çekinmemiþlerdir. Bu durumda bir hadisin sahih ve makbul sayýlabilmesi için yalnýzca isnad yeterli olmamýþtýr. Bir baþka deyiþle muhaddisler bir hadisi sahih kabul etmek için sadece isnadýn ve senedin sahih oluþuyla yetinmiþler; hadisin metnini bir de akýl süzgecinden geçirme yoluna gitmiþlerdir. Ýbnu'l-Cevzî'nin “Allah atý yarattý, sonra koþturdu...” uydurmasýný tenkid ederken söyledikleri bunu gösterir. Diyor ki:
“Böyle bir hadisin ravilerini araþtýrmaya hiç gerek yoktur; çünkü sika raviler imkânsýz bir þey rivayet edip devenin iðne deliðinden geçtiðini haber verseler, sikalýklarýnýn bir faydasý olmaz. Eðer sen bir hadisi akla ve dini prensiplere aykýrý bulursan, bil ki o hadis uydurmadýr.”687
3. Muhaddislerin Mücadelesi:
Yukarýda sözünü ettiðimiz gibi hadîs uyduranlara karþý giriþilen mücadele sahih hadisleri toplamak için yapýlmýþtýr. Böyle bir maksatla yapýlan mücadele sahih hadisleri toplayýp yaymak onlan sahih olmayanlardan ayýrmayý saðlayacak kaideler koymak ve hadis rivayet esaslarýný tesbit etmek þeklinde yapýlmýþtýr, ayrýca muhaddisler hadis uyduranlara karþý durmuþlardýr. Meþhur muhaddis Buhârî uydurma hadis rivayet edenlerin iyice döðülüp uzun süre hapsedilmesi (darbý þedîd, habs-i medîd) gerektiðine fetva vermiþtir. Muhaddislere ve mezhep imamlarýna göre uydurma hadis rivayet eden kimse, baþkalarýnýn ibret alacaðý bir þekilde cezalandýrýlýr. Rezil edilir ve azarlanýr. Yüzüne bakýlmaz, selam verilmez. Kendisiyle bütün iliþkiler kesilir. Sufyân b. Uyeyne, böylesinin boynunun vurulmasý gerektiðini, Yahya b. Ma'în, kanýnýn helal olduðunu söylemiþlerdir. Demek oluyor ki hadisçiler, sünnetin koruyucusu olarak yalancýlarýn karþýsýna çýkmýþlar, onlarý yollarýndan çevirmek ve zararsýz hale getirmek için maddî mukavemet usullerine baþvurmuþlar; bazan da bir takým tehdit vasýtalarý denemiþlerdir. Þurasý muhakkak ki, Sünnetin müdafaasý uðruna yapýlan mücadelede büyük bir baþarý elde edilmiþtir.
4. Mevzu Hadislerin Teþhiri:
Muhaddislerce, bir hadisin uydurma olduðuna çeþitli þekillerde hükmedilir, ancak onu uyduran raviye nisbetle verilecek hüküm, insanda hasýl olan galib zan yolu iledir. Kesinlikle deðildir; çünkü çok yalancý olan bir kimsenin bazan doðru söylemiþ olmasý mümkündür. Böyle bir kimse tarafýndan rivayet edilen hadis hakkýnda mevzu hükmünü vermek, o kimsenin rivayetinde doðru olabileceði ihtimali dolayýsýyla zanna dayanýr; ancak bu zan, ravinin yalancý olarak bilinmesi dolayýsýyla da gerçeðe yakýndýr ve hadis hakkýnda sahih hükmünden ziyade mevzu hükmünün verilmesinin saðlar. Diðer taraftan, bu hükmü verecek olan hadis imamlarý sahip olduklarý kuvvetli meleke, parlak zihin, geniþ anlayýþ ve hükme mesned teþkil eden karinelere derin vukuf sayesinde, hadislerin mevzu olanlarýný diðerlerinden ayýrt etmekte güçlük çekmezler. 688
Bazen de bir mevzu hadisin uydurma olduðu, onu uyduranýn itiraf etmesiyle anlaþýlýr. Hadis uyduranlarýn bir kýsmý sonradan yaptýklarýný itiraf etmiþler; bir kýsmý zor karþýsýnda bir kýsmý da piþmanlýk duyarak yaptýklarýný kendi aðýzlarýyla söylemiþlerdir. Buna dair pek çok misal vardýr. Meselâ Meysere, Kur'ân'ýn faziletleri konusundaki hadisi uydurduðunu bizzat kendisi itiraf etmiþtir. Ömer b. Subh'un Hz. Peygamberin bir hutbesini uydurduðunu itiraf etmesi de bu konuda misal verilebilir.689
Bununla birlikte hadisin mevzu olduðuna delâlet eden bazý karineler vardýr. Bu karineler bazen ravide olur, bazen de hadisin kendisinde bulunur. Ravide bulunan karinelerin önemlileri, ravisinin hadis uydurmakla tanýnan bir kimse olmasý, hali, aþýn mezhep taraftan oluþu gibi hususlardýr. Bunlar hakkýnda kýsa bilgiler verelim.
Mevzu hadisin ravilerinden biri en aðýr cerh sebebi olan hadis uydurmakla tanýnan birisi ise isnadýnda onun yer aldýðý hadisin mevzu olduðuna kolayca hükmedilebilir. Meselâ: “Allah için ilmi talep eden biri ilmin herhangi bir babýna (konusuna) göz atar atmaz alçak gönüllülüðü artar. Ýnsanlara karþý tevazuu, Allah korkusu, dünya iþlerine gayreti fazlalaþýr. Ýlminden faydalanan ilim öðrenmek için müracaat edilecek kkimse odur. Ýlmi dünya menfaati ve insanlar nazarýnda yüksek mevkii sahibi olmak sultanlara yakýnlýk kurmak için öðrenen kimse ise onun herhangi bir konusuna gelince nefsinde büyüklük duygusu, Allah'a karþý gururu; dininde cefasý artar. Ýþte böylesi ilimden hiç bir fayda görmez. Ýlmi kendine hüccet olmaktan çýkar. Kýyamet günü ise piþmanlýk ve aþaðýlýk verir.” 690hadisinin ravisi Ömer b. Subh aþýrý yalancý ve hadis uydurmakla bilinen biridir. 691Bu hadisin isnadýnda onun ismine rastlanmasý onun uydurma olduðunun açýða çýkmasýna yardým eder.
Bazen hadisin mevzu olduðu ravisinin halinden anlaþýlýr. Buna misal olarak Me’mun b. Ahmed'in el-Hasenu'1-Basrî ile ilgili bir sözü verilebilir: Bir gün bu þahsýn yanýnda el-Hasen'in Ebu Hureyre'den hadis iþitip iþitmediði konusunda ihtilaf söz konusu edilince Me’mun, hemen Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaþan bir isnad söyleyerek þöyle demiþtir: “El-Hasenu'l-Basrî Ebu Hureyre'den hadis iþitti.” 692
Seyf b. Umer et-Temîmî anlatmýþtýr. Sa'd b. Tarifin yanýnda bulunuyordum. O sýrada oðlu mektepden aðlayarak gledi. Ona neden aðladýðýný sorunca çocuk “hoca döðdü” cevabýný verdi. Sa'd hemen “bu gün onu rezil edeceðim” dedi ve Haddesenî Ýkrime, an Ýbn Abbas isnadiyle Hz. Peygamberin “Çocuklarýnýzýn hocalarý en þerlilerinizdir. Yetimlere karþý en az merhametli, yoksula karþý en katý kalpli olanlar da onlardýr” dediðini rivayet
etti. 693
Bir gün Me’mun b. Ahmed el-Hereviye,
“Görüyormusun Horasan'da Ýmam-Þâfiî'ye tâbi olanlar ne kadar çoðaldý” denilince hemen Hz. Peygambere kadar ulaþan bir isnad söyleyerek onun
“Gün gelir, ümmetimden Muhammed b. Ýdris isminde biri çýkar. O ümmetim için Ýblis'den daha tehlikelidir. Gün de gelecek, ümmetimden Ebu Hanîfe adlý biri çýkacak, o ümmetimin ýþýðý olacaktýr” buyurduðunu rivayet eder. Þu rivayet de aynýdýr: Muhammed b. Ukkaþe el-Kirmânî'ye “halk namazda rükua varýrken ve rûkudan kalkarken ellerini kaldýrýyorlar” denildi. O hemen bir isnad sevkettikten sonra Hz. Peygamber (s.a.s)'den “rukuya varýrken ellerini kaldýranýn namazý olmaz” hadisini rivayet etti.” 694
Ravinin aþýrý mezhep taraftarý oluþu da mevzu hadisin tanýnmasýnda önemli bir karinedir. Böyle bir ravi mezhep veya mezhep imamý, yahutta mezhebin görüþü ile ilgili bir hadis rivayet ederse bu, hadisin mevzu olduðunu delâlet eden karine sayýlýr. Yukanda geçen Me’ýnun b. Ahmed'in Þafiî'lerin Horasan'da yayýldýklarýnýn söylenmesi üzerine hemen Îmam-Þafiî'yi yeren buna karþýlýk Ýmam-ý A'zam'ý öðen hadis rivayet ediþi buna da misaldir. Me’munun mutaassýp bir hanefî oluþu rivayetinin mevzu oluþuna ayn bir karine olmuþtur.
Bir hadisin mevzu olduðuna delâlet eden karinelerden hadisin metninde bulunanlara gelince, bunlar sýrasýyla hadislerin lafzýnda ve manasýnda bozukluk olmasý; akla ve tecrübe ile kazanýlmýþ bilgilere aykm olmasý; Kur'ân-i Kerim'e ve sahih hadislere aykýnlýk; tarihî olaylara aykýnlýk; elde mevcut güvenilir hadis kaynaklarýnda bulunmamak; birçok kimsenin görmesi gereken bir olayý bir kiþinin rivayet etmesi gibi hususlardýr.
Hz. Peygamber Araplarýn en güzel konuþanýydý. Bundan dolayý Onun sözlerinde ölçülü bir ifade güzelliði, açýklýk, akýcýlýk, belagat gibi Arap dilinin kaidelerine uygun bir güzellik vardýr. Ýþte bu noktadan hareket eden muhaddisler, sözünde veya manasýnda ölçüsüzlük, dil kaidelerine aykýnlýk bulunan hadislerin mevzu olduðunu söylemiþlerdir. Gerçek de öyledir. Meselâ halký hayýrlý iþlere teþvik etmek için uydurulan hadislerde aþýrýlýk, özellikle sevap ve cezada ölçüsüzlük vardýr. Dinsizlerin ve islâm düþmanlarýnýn uydurduklarý hadisler ise Müslümanlýðýn temel ölçülerine sýðmayan bayaðý ifadeler taþýr. Bu belirtiler onlarýn uydurma olduðunu hemen belli eder. Meselâ “Kim (he) harfini tek gözlü yapmadan besmele yazarsa Allah ona bir milyon iyilik yazar; derecesini bir milyon kere yükseltir.” 695
(Kim helâlinden kazandýðý bir hurma ile iftar ederse kýldýðý namaza 400 namaz ilave edilir.” 696
“Nisan ayýnýn çýktýðýný bana müjdeleyenin Cennet'e girmesine kefil olurum.” 697
Hz. Peygamber'e gerçekten ait olan sözler akla, saðduyuya, tecrübe ile elde edilmiþ bilgilere tamemen uygundur. Dolayýsýyla bunlara aykýrý olan sözler ona ait deðildir. Meselâ, “Nuh'un gemisi Kabe'yi yedi kere tavaf etti; Ýbrahim makamýnýn arkasýnda iki rekât namaz kýldý. Ana babasýna iyilik etmek isteyenler þairlere para versin... Ýnsanoðlunun kalbi kýþýn yumuþar. Bunun sebebi, Allah'ýn Âdem'i çamurdan yaratmýþ olmasýdýr; çünkü çamur kýþýn yumuþak olur.” Uydurmalarý gibi. 698
Allah Resulü Kur'ân-ý Kerim'i müslümanlara teblið etmekle kaimamýþ; ayný zamanda onu açýklamýþ ve uygulamýþtýr. Onun her sözü ve davranýþý Kur'ân-ý Kerim'e uygundur. Buna göre, eðer bir rivayet Kur'ân-ý Kerim'e ve onun doðrultusundaki sahih hadislere aykýrý ise onun uydurma olduðuna hükmedilir. Meselâ, “Kötü ahlaklý olmak affedilmeyecek bir günahtýr.” uydurmasý “Allah kendisine þirk koþulmasýný asla affetmez. Bunun dýþýnda dilediðini affeder,..” mealindeki âyete 699aykýrýdýr. Allah'ýn adý Ahmed veya Muhammed olanlarý Cehennem'e koymayacaðýna; güzel yüzlü ve siyah gözlülere azap etmeyeceðine dair olan uydurma da öyledir;
“Allah sizin vücutlarýnýza ve yüzlerinize deðil, kalplerinize bakar” sahih hadisine aykýrýdýr. 700
Mevzu hadislerin uydurma olduklarýný gösteren karinelerden birisi de hadiste anlatýlanlarýn tarihî olaylara aykýrý olmasýdýr. Buna göre, bir hadiste anlatýlan olaylar tarihî gerçeklere uymuyorsa, o hadis uydurmadýr.
“Soðuktan sakýnýn; çünkü kardeþiniz Ebu'd-Derdâ'yý soðuk öldürdü.” 701Sözü gibi. Hz. Peygamberin böyle bir söz söylemesi mümkün deðildir; çünkü Ebu'd-Derdâ Hz. Peygamberin vefatýndan 22 yýl sonra Hicretin 32. yýlýnda ölmüþtür. Þu uydurma da ayný þekildedir; “Hz. Aiþe söylüyor:
“Peygamber (s.a.s)'in Fatýma'nýn boynunu birçok defalar öptüðünü gördüm. Bunun sebebini öðrenmek istedim. Buyurdular ki,
“Yâ Humeyrâ! Bilmezmisin ki, Mi'raca çýktýðýmda Allah'ýn emriyle Cebrail beni Cennet'e götürdü. Bir benzerini görmediðim kokusu hoþ; mevyesi nefis bir aðacýn yanýnda durduk. Cebrail'in soyarak bana ikram ettiði meyveleri yedim. Allah onlardan bende bir su yarattý. Dünyaya dönünce Hatice ile beraber oldum; sonunda Fatýma'ya hamile kaldý. Ýþte ben Cennet'teki o aðacýn kokusunu özledikçe Fatýma'nýn boynunu öper; o kokuyu alýrým.” Bu hadisin uydurma olduðu da tarihî olaylara aykýrý oluþundan bellidir; çünkü Hz. Fatýma Hz. Peygambere peygamberlik verilmeden 5 yýl önce doðmuþtur. Ayrýca Mi'rac, Peygamberliðin 12. yýlýnda ve hicretten bir; Hz. Hatice'nin ölümünden iki yýl sonra olmuþtur. Halbuki hadise göre, Peygamberlikten önce doðan Hz. Fatýma'nýn, Hz. Hatice'nin ölümünden iki yýl sonra dünyaya gelmiþ olmasý gerekir. Böyle bir þey olmayacaðýna göre hadisin uydurma olduðu kendiliðinden açýða çýkar. Nitekim Ýbnu'l-Cevzî bu hadisi tenkit ederken þunlarý söylemiþtir: “Bu sözlerin uydurma olduðunda hadis mütehassýslarý bir yana, acemi hadisciler bile þüpheye düþmez. Bu sözleri uyduran kimsenin zerre kadar tarih bilgisine sahip olmadýðý meydandadýr; çünkü Hz. Fatýma, Hz. Peygamber'e Peygamberlik verilmezden önce dünyaya gelmiþtir. Burada Mi'racdan bahsedilmesi ise ayrý bir rezalettir: çünkü Mi'rac, Hz. Hatice'nin ölümünden sonra ve Hicretten bir yýl önce olmuþtur.” 702
Hz. Peygamberden rivayet edilen hadisler genellikle birinci hicri asnn sonlarýndan baþlamak üzere derlenmiþ, çeþitli metodlarla muteber eserlere geçirilmiþtir. Öyle ki, bu eserlere girmeyen hiç bir sahih hadis kalmamýþtýr. Bu yüzden elde mevcut güvenilir hadis kitaplarýnda bulunmayan hadislerin uydurma olduðuna kanaat getirilir. es-Suyûtî bu konuda der ki: “Hadis kitaplarýnda yer almayan, muttasýl bir isnadý da olmayan hadislere yalnýz bazý va'z, tefsir, siyer ve tarih kitaplarýnda rastlamaktayýz. Ýlk devirlerdeki hadis imamlarý zamanýnda mevcut olmayan bu sözlerin çoðu sonradan uydurulmuþtur.” 703
Mevzu hadisler arasýnda öyleleri var ki, birçok sahabî huzurunda söylendiði iddia edildiði halde ravisi tekdir. Bu husus o hadisin mevzu olduðuna mühim bir karine teþkil eder; zira birçok sahabî tarafýndan iþitildiði ileri sürülen bir hadisin hiç deðilse birkaç sahabî tarafýndan rivayet edilmesi beklenir. Veda Haccý dönüþünde Hz. Peygamberin Gadîru Hum denilen yerde mola vererek kendinden sonra Hz. Ali'yi halife tayin ettiðini ve fakat orada bulunan ashabýn bu haberi gizlediklerini söyleyen ralizîlerin iddiasý bu konuda güzel bir örnektir. Bu uydurmanýn önce sahih bir isnadý yoktur. Öte yandan Hz. Peygamber þayet Hz. Ali 'yi halife tayin ettiðine dair böyle bir açýklama yapsaydý, hilafet konusunda o kadar anlaþmazlýklarýn çýktýðý günlerde sahabîlerin bunu belirtmeleri gerekirdi. Oysa binlerce Sahabî huzurunda söylendiði iddia edilen sözleri rivayet eden sahabî çýkmamýþtýr. Buradan anlaþýlýr ki bu, rafizîlerin uydurmalarýndan biridir.
Hz. Peygamberin ikindi namazýný kýlmadýðý bir gün, batmýþ olan güneþin onun namazýný yetiþtirmesi için geri döndüðünü, herkesin buna þahit olduðu bildirilen uydurma da böyledir. Herkesin þahit olduðu söylenen bir olay yalnýzca Ebu Seleme'den rivayet edilmiþ gösterilmektedir.
Ne maksatla uydurulmuþ olurlarsa olsunlar, mevzu hadislerin Ýslâm Dini'ne ve müslümanlara çok büyük zararlarý olmuþtur. Özetleyecek olursak;
a) Hz. Peygamberin Kur'an-ý Kerim'i teblið edip hükümlerini uyguladýðýný biliyoruz. Yine biliyoruz ki o, yaþayýþ ve davranýþlarýyla müslümanlara örnek olmuþtur. Nitekim Allah, Kur'ân-ý Kerimde onun “en güzel örnek” olduðunu belirtmiþtir. 704Ayrýca “Allah Resulünün size verdiklerini alýn; men ettiklerinden sakýnýn” buyurmuþtur. 705Bu durumda Hz. Peygamberin sözleri ve davranýþlarý Ýslâm Dini'nin özünü teþkil eder. Bir baþka deyiþle, gerçekten ona ait hadisler, Ýslâmiyet'in esasýný oluþturur. O halde uydurma hadisler dinin özünü ortaya koymadýklarý gibi yanlýþ anlaþýlmasýna sebep olurlar.
b) Hz. Peygamberin söylemediði bir sözü ona nisbet etmek veya onun aðzýndan yalan uydurmak dinin esaslarýnýn deðiþtirilmesi demektir. Helâli haram; haramý helâl göstermeye kadar varabilir. Bu ise Ýslâm Dini'nde olmayan þeyleri var; olanlarý da yok göstermekle birdir. Bu açýdan bakýldýðýnda uydurma hadisler her þeyden önce Ýslâmiyet'in yanlýþ anlaþýlmasýna sebep olmuþtur. Söz geliþi bir uydurma hadiste Hz. Peygamberin þunlarý söylediði iddia edilir: “Dünya ahiret ehline haramdýr. Ahiret dünya ehline haramdýr. Hem dünya hem ahiret Allah ehline haramdýr.” 706Bu ve benzeri yüzlerce uydurma hadisin müslümanlann dünyadan el etek çekip tek taraflý bir zühd hayatý yaþamalarýnýn baþlýca sebepleri olduðu þüphesizdir. Oysa Yüce Allah Kur'ân-ý Kerim'de þöyle buyurur:
“Allah'ýn sana verdiði (nimetler) de ahiret yurdunu gözet; dünyadan da nasibini unutma.” 707
“Yer yüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur.” 708
“De ki Allah'ýn kullarý için yarattýðý zineti ve temiz rýzýklarý haram kýlan kimdir? Bunlar dünya hayatýnda Mü’minlerindir; kýyamet gününde de yalnýz onlar içindir, de”709
Demek oluyor ki uydurma hadisler müslümanlara yanlýþ bir dünya görüþü aþýlamýþtýr. Ýslâm âleminin ekonomik bakýmdan geri kalmasýnýn en önemli sebeplerinden birisi de bu eksik dünya görüþüdür, denilebilir.
c) Mevzu hadisler müslümanlar arasýna tefrika ve düþmanlýk girmesine yol açmýþtýr. Daha önce söz konusu ettiðimiz gibi Hz. Osman'ýn þehit edilmesi üzerine müslümanlar arasýna ayrýlýk girmiþ ve bu ayrýlýk zamanla çeþitli fýrka ve mezheplerin doðmasýna sebep olmuþtur. Bahis konusu fýrka ve mezheplerin her biri, davasýný kuvvetlendirmek ve müslümanlarý kendi tarafýna çekmek için hadis uydurmaya baþlamýþtýr. Sonunda bu hadislerin tesiriyle ayný dine baðlý, kitabý bir olan, ayný peygambere inanan müslümanlar birbirine düþman hale gelmiþtir. Ýþi daha ileri götürenler karþýsmdakileri küfürle itham etmiþtir. Özellikle çeþitli Kelam ve Fýkýh mezheplerinin bir kýsým cahil taraftarlarý uydurduklarý hadislerle müslümanlar arasýndaki ayrýlýðýn artmasýna sebep olmuþlardýr.
d) Kur'ân-ý Kerim ve Hz. Peygamberin koyduðu ölçülere göre bütün Mü’minler eþittir. Birinin diðerine takvadan baþka üstünlüðü yoktur. Hal böyle iken, aksine uydurulan hadislerle müslümanlar arasýnda ýrk, milliyet ve dil üstünlüðü fikri yayýlmýþtýr, araplarýn, Arapçanm, Ýranlýlarýn, Farsçanýn, Türklerin faziletlerine dair uydurulan hadisler bu konunun örneklerini teþkil ederler.
e) Uydurma hadisler Ýslâm Akaidine de tesir etmiþtir. Bir takým din düþmanlarýnýn uydurduklarý yüzlerce hadis Ýslâm Dini ile baðdaþmayan birçok batýl itikat ve hurafenin Ýslâmiyet'e sokulmasýna sebep olmuþtur. Bu çeþit hadisler samimi müslümanlarýn inancýný sarstýðý gibi dini gönlüne tam anlamýyla yerleþtirememiþ olanlarý ondan soðutmuþtur. Bunun sonucu olarak zýndýklýk denilen dinden uzaklaþma artmýþtýr, Ayrýca özellikle Allah, kader, Ahiret Günü gibi itikat esaslarý etrafýnda meydana gelen çeþitli münakaþa ve sapmalarda mevzu hadislerin önemli tesirleri olmuþtur.
f) Özellikle kýssacýlarýn va'z ederken kullandýklarý mevzu hadisler halkýn cahil kalmasýna ve tembelliðine yol açmýþtýr. Kýssacýlarý Ýslâm âlimi sanarak peþine düþenler Ýslâm Dini'nin gerçek yönünü hiç bir zaman öðrenemezler; çünkü kýssacý için asýl olan daha çok halka Ýslâm Dini'ni öðretmek deðil kendini onlara kabul ettirmektir. Bunun için de çok kere asýl dini vazife ve sorumluluklarý öðretecek sahih hadisler yerine duygulara hitap eden asýlsýz hikayeler anlatmayý tercih ederler. Aslýnda hadis uydurmanýn en önemli sebeplerinden birisi, yukarýda gördüðümüz gibi budur. Ýþte bu yüzden halk cahil kaldýðý gibi tembelliðe de itilmiþtir. Ömür boyu ibadetle elde edebileceði sevabý iki rekatlýk nafile namazla kazanacaðýna inananlar ikincisini tercih edebilirler. Dolayýsýyle kýssacýlar uydurma hadislerle halka bol keseden sevap daðýtýrken asýl dinî vazifelerin ihmaline teþvik etmiþ olurlar. 710
Mevzu hadisler hüküm yönünden iki kýsýmdýrlar. Bunlardan birincisi Hz. Peygamberin aðzýndan uydurulanlar; ikincisi, baþkalarýnýn sözleri olduðu halde Hz. Peygamber'in sözü imiþ gibi gösterilenlerdir. Ýkincisine Mevdû'u'l-Metn tabir edilmiþtir.
Hangi kýsým olursa olsunlar yalan, uydurma ve düzme olduklarýndan mevzu hadislere hiç bir þekilde itibar edilemez.
Mevzu hadis rivayet etmenin hükmüne gelince,
a) Bir mevzu hadisi Hz. Peygambere aitmiþ gibi rivayet etmek haramdýr. Hadis ahkama, kýssaya, tergib veya teþvike neye ait olursa olsun, farketmez.
b) Uydurma olduðunu bilerek, müslümanlann dikkatini çekmek için rivayet edilirse haram deðildir; fakat bu durumda uydurma olduðunun söylenmesi þarttýr.
c) Mevzu olduðunu bilmeden rivayet edenler bir günah iþlemiþ olmazlar; ancak dinî bir konuda titiz davranmadýklarý için hata etmiþ sayýlýrlar.
d) Mevzu hadisi uydurma olduðunu ispatlamak için rivayet eden bir âlim ise sevaba girmiþ olur.