Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü
Pages: 1
Nesh By: sidretül münteha Date: 24 Haziran 2011, 17:31:50
Nesh:



Sözlükte deðiþtirmek, silip yok etmek, bir þeyin ardýndan bir baþka þey getirmek, nakletmek ve kaydetmek gibi manalara gelir. Terim olarak Hadis Usulünde nâsihu'l-hadîs ve mensûhuhû þeklinde kullanýlýr. Bunun dýþýndaki ilimlerde kýsaca nesh denir. Umumiyetle þer'î bir hükmün yürürlükten kaldýrýlarak yerine bir baþka hükmün getirilmesine denir. Hükmü kaldýran da, kaldýrdýðý hükmün yerine bir baþkasýný getiren de Allah Te'âlâ'dýr. Onun emir veya müsaadesiyle peygamberi de bir þer'î hükmü neshedebilir.
Bir hükmü yürürlükten kaldýran hükme nasih; bir diðer hükümle yürürlükten kaldýrýlana ise mensûh denir.
Ýslâmî edebiyat içinde en çok münakaþa konusu olmuþ meselelerden birisi neshtir. Öyle ki islâm âlimleri en azýndan vakýa olarak görülmüþ nesh olayý üzerinde hayli münakaþalar yapmýþlardýr. Bu münakaþalarýn sonunda neshin imkâný, vukuu, þartlan, aklî ve naklî delilleri üzerinde durulmuþtur. Sonunda konu ile ilgili zengin bir bilgi birikimi meydana gelmiþtir.
Bilinen bir gerçektir ki, kainatýn yaratýcýsý olan yüce Allah kullarý üzerinde mutlak hüküm sahibidir. Dilediðini emreder; dilediðini yasaklar. Dilediðini de bir süre yürürlükte bulunduktan sonra nesheder; yerine bir baþka hüküm getirir. Kaldý ki kainat üzerinde bunca deðiþim mevcuttur. Yaradan, bu gün yarattýðýný yarýn yok etmekte veya bir baþka þekle getirmektedir. Þu hale göre nesh O'nun takdiri ve kullan üzerindeki mutlak tasarrufu ve hükmü sayýlmalý; yoksa Allah'ýn -hâþâ- koyduðu hükümden vaz geçtiði anlamýna alýnmamalýdýr.
Neshin Kur'ân-ý Kerim'deki delili þu ayettir:
“Biz bir ayeti (hükmünü diðer bir ayetle deðiþtirir) neshedersek veya unutturursak ondan daha hayýrlýsýný, yahut onun benzerini getiririz. Allah'ýn her þeye hakkiyle kadir olduðunu bilmiyor musun?” 968
Nesh, yalnýzca dinî hükümlerde olur. Beþeri hükümlerin deðiþtirilmesi nesh anlamýna gelmez. Bazý toplumlarda Ýslâm Hukukunun tatbik edilmeyerek yerine beþeri hukuk sistemlerinin getirilmesi de nesh demek deðildir. Þu da var ki, ebediyet kaydiyle bilinen hükümlerde mesela namazýn, orucun, farziyyetinde nesh söz konusu olmaz. Ayrýca haberlerde, olaylarýn hikâye edilmesinde de nesh olmaz.
Bir hükümde neshe hükmedebilmek, bir diðer deyiþle þu hüküm nasihtir; þu ise mensûhtur diyebilmek için bazý þartlar vardýr. Önce nesh hakkýnda bir hitap olmalýdýr. Meselâ, Ýslâm'ýn ilk devirlerinde yatsý namazýný kýldýktan, uyuduktan sonra yemek, içmek, kansýna yaklaþmak caiz deðildi.


“Oruç (tutacaðýnýz günün) gecesi kadýnlarýnýza yaklaþmak size helâl kýlýndý” ayetindeki hitap 969önceki hükmü neshetti.
Ýkincisi gerek nâsih, gerekse mensûh her ikisi de birer þer'î hüküm olmalýdýr. Bilhassa, cahiliye devrindeki bir âdeti kaldýran þer'î hüküm gibi nasih, mutlaka þer'î hüküm mahiyeti taþýmalýdýr. Bundan baþka mensûhun hükmü devamlý olmalý, belli bir süre için konulmuþ bulunmamalýdýr. Muayyen bir vakit için konulmuþ hüküm zaten o vakit çýktýðýnda yürürlükten kalkar. Bu itibarla böyle belirli bir zaman için konulmuþ hükümlerde nesh vaki olmaz.
Nâsih hükmün mensûhtan sonra gelmesi, ikisinin birbirine zýt olup aralarýný belirleþtirmenin veya ikisiyle birlikte amel etmenin imkânsýz oluþu da neshin þartlarýndandýr.
Nesh denilince akla ilk defa bir Kur'ân-ý Kerim hükmünün, baþka bir Kur'ân-ý Kerim hükmünü neshetmesi gelir. Bundan baþka, Kur'ân-ý Kerim'in Sünneti neshi ile Sünnetin Sünneti neshi vardýr. Kur'ân-ý Kerim'in sünneti neshine Hz. Peygamber (s.a.s)'in önceleri Kudüs'deki Mescidi Aksâ'ya yönelerek namaz kýlmasýný Kur'ân-ý Kerim'in,
“(Namaz kýlarken) artýk yüzünü Mescid-i Haram tarafýna çevir. (Ey Mü’minler!) Siz de nerede bulunursanýz bulunun (namaz kýlarken) yönünüzü o tarafa dönün” 970ayetinin neshetmesi misal gösterilebilir. Sünnetin sünneti neshine gelince, nesh veya nâsihu'l-hadîs ve mensûhuh denilince kasdedilen budur. Hz. Peygamber'in Sünneti olarak varid olmuþ bir hükmün, yine Hz. Peygamber tarafýndan neshedilmesinden ibarettir. Meselâ,
“Sizi kabirleri ziyaret etmekten men etmiþtim. Artýk ziyaret edebilirsiniz.” 971Hadiste görüldüðü gibi Hz. Peygamber Mü’minleri mezar ziyaretinden önce men etmiþ; sonra bu yasaðý kendisi kaldýrmýþtýr. Dolayýsiyle Sünnetle konulmuþ bir hüküm yine Sünnetle kaldýrýlmýþtýr.
Hadiste neshin bulunduðuna, bir baþka deyiþle neshin þartlarýna göre, birbirine zýt manada varid olup aralarýnýn birleþtirilmesi veya her ikisiyle amel edilmesinin mümkün olmayýp birinin nâsih, ötekininse mensûh olduðuna hükmedilmesi çeþitli yollarla olur. Bunlara neshin alâmetleri denir. Hadislerde nesh vaki olduðunun belli baþlý alâmetleri þunlardýr:
a) Hz. Peygamber'in kendi açýklamasý. Yukarýda verilen kabir ziyareti hadisinde olduðu gibi Hz. Peygamber (s.a.s) önceleri bir þeyi men ettiðini, sonradan o önce men edilen þeyin yapýlmasýna izin verdiðini bizzat kendisi açýklar. Bu, önceden koyduðu hükmü sonradan neshetiðine delalet eder. O hadisin Müslimdeki devamý da ayný konuda iki misal oluþturur:
“... Kurban etlerini üç günden fazla tutmaktan sizleri men etmiþtim. Artýk onu da lüzum görülen müddet tutabilirsiniz. Deri kaplarda saklananlar hariç sizleri hurma þýrasý içmekten, de men etmiþtim. Bundan böyle bütün kaplardan içebilirsiniz. Þu var ki, (hangi kapta olursa olsun) sarhoþluk verecek þekilde þarap haline gelmiþse yine de içmeyin” 972
Rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s) zamanýnda çevre kabilelerde yaþayan fakir müslümanlar bir Kur'ban Bayramý yaklaþtýðýnda akýn akýn Medine'ye gelmeye baþladýlar. Bu durumu gören Hz. Peygamber sahabîlere “Kurban etlerinizi üç gün tutun. Sonra geri kalaný sadaka verin” buyurdu. Ertesi yýl sahabîler
“Yâ Resûlallah, dediler; bazýlarý kurbanlarýndan kaplar dolusu erzak elde ediyorlar. Yað eritip saklýyorlar.” Allah Resulü,
“Bunu bana niçin soruyorsunuz?” buyurdu. Sahabiler
“Geçen sene kurban etlerinin üç günden fazla tutulmasýný men etmiþtiniz de ondan” cevabýný verdiler. Bunun üzerine
“Ben o zaman gruplar halinde akýn edip yavaþ yavaþ gelen fakir çöl ahalisi(ni düþündüðüm) için sizi (kurban etlerinizi üç günden sonra yemekten) men etmiþtim. Artýk kurban etlerinizi yeuiniz. Biriktiriniz, sadaka veriniz” buyurdu.” 973
Bu hadiste de açýkça görüldüðü gibi Hz. Peygamber (s.a.s) kurban etlerinin çölden Medine'ye gelen fakirlere daðýtýlmasý maksadiyle üç günden fazla tutulmasýna önce müsaade etmemiþtir. Ancak aradan bir yýl geçince bu yasaðý kaldýrmýþ, müslümanlarý diledikleri þekilde hareket etmekte serbest býrakmýþtýr. Þu hale göre ilk koyduðu hükmü sonradan kaldýrmýþtýr. Bu da Sünnetin Sünnetle neshidir.
Önceleri deri tulumlarda muhafaza edilenin dýþýnda hurma þýrasý içmenin yasaklanmasý, sonradan þaraplaþmadýðý sürece hangi kapta muhafaza edilirse edilsin, içilmesine izin veriliþi de öyledir. Her iki nesh olayý Hz. Peygamber'in bizzat kendisinin söylediði sözlerinden anlaþýlmaktadýr.
b) Sahabîlerin ifadesi de hadislerde neshe delâlet eder. Bu durumda Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir hadisindeki hükmün bir baþka hadisinin hükmüyle neshedilmiþ olduðu sahabî sözünden anlaþýlýr. Þu misal bunu gösterir. Hz. Peygamber önceleri, “Ateþ dokunmuþ (deve eti yemek) sebebiyle abdest alýn” buyurarak 974 ateþte piþen deve eti yemenin abdest almayý gerektirdiðini hükme baðlamýþtýr. Bu hükmün sonradan neshedilmiþ olduðu sahabeden Câbir b. Abdillah'ýn þu sözlerinden anlaþýlmaktadýr:
Hz. Peygamber (s.a.s)'in son olarak yaptýðý iki iþten biri ateþte piþmiþ (deve eti) yemek yüzünden abdest almayý
býrakmak idi.” 975
Mensûh ile nâsih hükümleri bildiren sahabî ifadesi bazen bir arada bulunabilir. Meselâ,
“Hz. A'iþe'den nakledildiðine göre Hz. Peygamber hamama gitmekten men etti. Sonra erkeklerin peþtemallý olarak gitmelerine müsaade etti.” 976
c) Ýcmâ'da neshe delâlet eder. Bir diðer ifadeyle, hadiste neshin bulunduðu icmâ' ile sabit olur. Burada iþaret etmek gerekir ki, icmâ' daha çok nâsihi gösterir; mensuha delâlet etmez. Meselâ Hz. Peygamber (s.a.s) üç defa içki içtiði için had cezasýna çarptýrýlan bir kimsenin dördüncüde öldürülmesini emretmiþtir. Hz. Peygamber'in bu emrinin tatbik edildiðini gösteren herhangi bir haber yoktur. Kaldý ki, bu hükmün tatbik edilmediðinde icmâ' vardýr. Böyle bir hüküm tatbik edilseydi sahabe bunu rivayet ederlerdi. Ýþte içki içene dördüncü içiþinde verilen ölüm cezasý hükmünün tatbik edilmediði konusunda icmâ bulunmasý o hükmün Hz. Peygamber tarafýndan neshedildiðini gösterir.
Ýcmâ'ýn neshe delâlet ettiðini gösteren ikinci misal þu hadistir:
“Câbir'den rivayet edilmiþtir. “Biz, demiþtir; Hz. Peygamber (s.a.s)'in maiyetinde haccettiðimiz zaman kadýnlarýn yerine telbiye etmiþ; çocuklarýn yerine cemreleri taþlamýþtýk” Haccederken -bedel haccý hariç- kadýnlarýn seslerini yükseltmemek kaydiyle kendilerinin telbiye etmelerinde icmâ' vardýr. Nitekim Tirmizî, bu hadisi naklettikten sonra þunlarý söylemiþtir: “Kadýnýn haccederken kendi yerine baþkasýnýn telbiye edemiyeceði, aksine telbiyeyi kendisinin yapmasý konusunda âlimlerin icma'ý vardýr. Yalnýz kadýnýn telbiye ederken sesini yükseltmesi mekruh görülmüþtür. 977
Anlaþýldýðýna göre Hz. Peygamberle birlikte hacceden kadýn sahabîlerin yerine erkeklerin telbiye etmesine önce izin verilmiþ, bu izin Hz. Peygamber tarafýndan kaldýrýlmýþtýr. Bütün âlimlerin icma'ý, kadýnýn haccederken -yüksek sesle olmamak kaydiyle- kedisinin telbiye etmesi yönündedir. Þayet Cabir'in bahsettiði hüküm mensûh olmasaydý hac menasiki arasýnda tatbik edilir ve haberi bize kadar ulaþýrdý. Aksine sahih bir rivayet olduðu sürece de icmâ' hasýl olmazdý.
d) Tarih itibariyle nâsihin sonra, mensûhun önce oluþu da neshe delâlet eder. Buna göre birbirine zýt iki hüküm taþýyan Sünnetten biri önce diðeri sonra vaki olmuþsa önceki mensûh; sonraki nâsihtir. Meselâ, “Þeddad b. Evs'ten nakledilmiþtir. Demiþtir ki, “Biz Fetih senesi Hz. Peygamber (s.a.s)'le birlikteydik. Ramazanýn on sekiziydi. Allah Resulü kan aldýran birini gördü. Þöyle dedi:
“Kan alan da aldýran da iftar etmiþ (orucunu bozmuþ) oldu” 978Ayný konuda bunun aksine bir rivayet daha vardýr ve þöyledir:
“Ýbn Abbas'tan Hz. Peygamber (s.a.s)'in oruçlu iken kan aldýrdýðý rivayet edilmiþtir.” 979Bu iki hadisin ilkinde, dikkat edilirse Þeddâd Hz. Peygamber'in oruçlu iken kan aldýran birini gördüðünde alanýn da aldýranýn da orucunu bozmuþ olacaðýný Mekke'nin fethedildiði yýl söylediðini belirtmiþtir. Mekke, hicretin 8. yýlýnda fethedilmiþtir. Ýbn Abbas ise Hz. Peygamber (s.a.s)'i onuncu hicret yýlýnda Veda Haccý sýrasýnda görmüþtür. Þu hale göre Hz. Peygamber (s.a.s)'in oruçlu iken kan aldýrmasý olayý Mekke Fethinden sonra olmuþtur. Dolayýsýyle oruçlu iken kan aldýrmanýn orucu bozacaðý hükmü, Hz. Peygamber'in oruçlu olduðu halde kan aldýrmasý fiilî sünnetiyle nesh edilmiþtir. Önceki mensûh, sonraki nâsihtir. Nesh olayý ise böylece iki olayýn tarihlerinden anlaþýlmaktadýr.
Öte yandan ayný konudaki bir baþka rivayette Hz. Peygamber (s.a.s)'in oruçlu olduðu halde kan aldýran Ca'fer b. Ebî Talibin yanýna vararak “iþte bu, þimdi iftar etmiþ oldu” dediði nakledilmiþtir, bilindiði gibi Ca'fer, 8. hicri yýlda yapýlan Muta savaþýnda þehit düþmüþtür. Buna göre Hz. Peygamber'in onu kan aldýrýrken görüp orucunun bozulduðunu söylemesi bu yýl dolaylarýnda olmalýdýr. Oysa Ýbn Abbas’ýn Hz. Peygamber'i oruçlu olduðu halde kan aldýrýrken germesi olayý tarih bakýmýndan daha sonradýr. Ýlk rivayetin mensûh olduðu da olay tarihinin önce olmasýndan anlaþýlmaktadýr. Haliyle daha sonraki nâsihtir.
Nesh konusu hadis ilminin en çetin konularýndan biri sayýlýr; zira rivayet þartlarýný yerine getirerek birbirleriyle tezat teþkil eden hükümler taþýyan iki hadis rivayet ettiklerinden bunlardan birinin mensûh olduðunu bilmeyenler, ondan yanlýþ hüküm çýkarýrlar. Böyle bir durumda hükümde nâsih deðil, mensûh esas alýnmýþ olur. Bununla birlikte nesh, hadislerdeki nasih mensûh konularýyla meþgul olan bu ilimde þöhret yapmýþ âlimler vardýr. Ýmam Þâfi'î nesh konusunda önde gelen isimdir.
Hadislerin nâsih ve mensûh olanlarýna dair günümüze iki kýymetli eser kalmýþtýr. Bunlardan birincisi Ahmed b. Hanbel'in Kitâbu'n-Nâsih ve'l-Mensûhu, diðeri el-Hâzimî'nin Kitâbu'l-Ý'tibar fi'n-Nâsihi ve'l-Mensûhi mine'l-Asâr isimli eseridir


radyobeyan