Rivayet Bil Lafz By: sidretül münteha Date: 24 Haziran 2011, 17:17:49
Rivayet Bi'l-Lafz:
Bk. Lafzen Rivayet.
Rivayet Bi'l-Ma'na:
Ma'nen rivayet de denir. Her ikisi de mana ile rivayet demektir. Kýsaca, hadislerin manasýyla rivayet edilmesine denir.
Hadisler, yerine göre Hz. Peygamber'den yýllarca sonra rivayet edilmiþtir. Bu itibarla bir kýsmýnýn aradan zaman geçmesi dolayýsiyle onun aðzýndan çýkan sözler yerine onlarla ayný manaya gelen baþka lafýzlarla nakledildiði olmuþtur. Hadisin manasýný bozmayacak þekilde bazý kelimelerinin yerine onunla ayný manaya gelen baþkalarýný getirerek rivayete bu isimler verilmiþtir.
Hadislerin manasiyle rivayetine þu hadisin rivayeti misal verilebilir:
“Koðucu olanlar Cennete giremezler”. 989Bu hadis, bazý raviler tarafýndan metindeki “kattât” kelimesi yerine ayný manaya gelen “nemmâm” lafzý ile rivayet edilmiþtir. 990Her iki kelime de koðucu manasýna gelir. Þu hale göre, hadisin bir kelimesi yerine ayný manaya gelen bir baþka söz getirilmekle mana bozulmamýþtýr. Dolayýsiyle hadis, metnindeki bir kelime manasý bozulmayacak þekilde baþka bir kelimeyle deðiþtirilerek rivayet edilmiþtir. Ýþte ravinin, þeyhinden iþittiði hadisleri kelimesi kelimesine rivayet etmesine lafzan rivayet, bazý kelimeleri yerine manasýný deðiþtirmeyecek baþka sözler getirerek rivayette bulunmasýna ise ma'nen rivayet adý verilir.
Hadislerin manasýyla rivayeti baþlýca üç þekilde olur:
1. Bir sözü, onunla ayný manaya gelen bir baþkasýyla deðiþtirerek. Söz gelimi “ka'ade” yerine “celese”, “alime” yerine “arefe” veya “edreke”, “istitâat” yerine “kudret”, “nebi” yerine “resul” kelimelerini getirmek suretiyle rivayet gibi.
2. Hadisteki bir lafýz yerine ayný manayý vediði zannolunan, ancak kesinlikle ayný manaya gelmeyen bir kelime getirerek. Bu þekildeki ma'nen rivayetin caiz olmadýðýnda hadis âlimlerinin görüþ birliði vardýr. Sebebi, böyle bir durumda mananýn bozulacaðýdýr.
3. Ravi, hadisin manasýný kavradýðýna kesinlikle inanýr. Rivayet ederken bazý sözleri yerine onlarla eþ-manalý baþka sözler kullanacaðý yerde, manayý kendi anladýðý þekilde ifade ettiðine kesin olarak inandýðý baþka sözler getirerek rivayet eder. Getirilen ibarenin deðiþtirilen sözlerle kasdedilen manaya gelmesi þartýyla alimlerin çoðunlukla kabul ettikleri mana ile rivayet þekli budur.
Hadisleri Hz. Peygamber'den ilk olarak rivayet etmiþ bulunan sahabe, ondan görüp iþittiklerini naklederken büyük sorumluluk taþýdýklarýnýn bilinci içindeydiler. Bu yüzden hadisleri, lafýzlarýný deðiþtirmeden rivayet etmeye büyük özen gösteriyorlardý. Büyük bir kýsmý hadislerin, Hz. Peygamber'den nasýl iþitilmiþse o þekilde rivayet edilmelerinin þart olduðu görüþündeydi. Nitekim Abdullah b. Ömer, “Münafýðýn meseli, iki koyun sürüsü arasýnda kalan þaþkýn koyunun meseli gibidir” hadisini991, manasýný bozmayacak þekilde bir kelime deðiþikliði yaparak “kemeseli'þ-þâti'r-râbidati” þeklinde rivayet eden birini azarlamýþ ve “Yazýklar olsun sana! Allah Resulüne karþý yalan söyleme” demiþtir. 992Ayný sahabî Ýslam'ýn beþ þartýný sýralayarak sayan birine Ramazan orucunu beþinci þart olarak sona almasýný söylemiþ ve Hz. Peygamber'den nasýl iþitilmiþse öyle rivayet edilmesi lazým geldiðine iþaret etmiþtir.
Sahabeden sonra gelen Tabiîn ve Tebe'u't-Tâbi'in devirlerinde de hadislerin genellikle deðiþtirilmeden lafzýyla rivayet edilmeye çalýþýldýðý görülür. Bununla birlikte zamanla bu konu hadislerin manasýyla rivayet edilmelerinin caiz olup olmadýðý konusuna dönüþmüþ ve Ýslam alimleri, özellikle muhaddisler arasýnda görüþ ayrýlýðýna yol açmýþtýr. Kasým b. Muhammed, Muhanýmed b. Þîrîn, Sufyan b. Uyeyne, Ýmam Malik, Ebu Ýshâk Ýsferâ'inî, Ebu Bekr er-Râzî, Ýbn Hazm gibi âlimler Arap dilinin üslup özelliklerine hakkýyla vakýf olmasý gereken muhaddislerin hadisleri, iþitilen lafýzlarýný aynen muhafaza ederek rivayet etmeleri gerektiði, bunlarý hiçbir þekilde deðiþtirmelerinin caiz olmadýðý görüþündedirler. Bu görüþte olanlarýn dayandýklarý deliller þunlardýr:
a) Hz. Peygamber Veda Haccýnda binlerce sahabînin huzurunda,
“Benim sözlerimi iþitip belleyenin, sonra iþittiði þekilde baþkalarýna ulaþtýranýn Allah yüzünü ak etsin; zira nice kimseler vardýr ki, belledikleri ilmi kendilerinden daha bilgili birine ulaþtýrmýþ olurlar” buyurmuþtur. 993Dikkat edilirse hadiste Hz. Peygamber'in sözlerini iþittiði þekilde ve deðiþtirmeksizin baþkalarýna ulaþtýranlar öðülmüþtür. Onun sözlerini deðiþtirmeden baþkalarýna ulaþtýrmak ancak kelimesi kelimesine tekrarlamak suretiyle rivayet etmekle olur.
b) Hz. Peygamber Araplarýn en güzel konuþanýydý. Sözleri ölçülü, dinleyenlerin anlayabilecekleri þekilde açýk, herbir kelimesinde ayn bir mana, yerine göre bir edebî güzellik veya özellikle hüküm bulunacak þekildeydi. Eðer ona ait sözler rivayet sýrasýnda deðiþtirilirse, bir an için mananýn deðiþmeyeceði kabul edilse bile, bu özelliði kaybolur. Öyleyse hadislerin iþitildiði þekilde muhafazasý ve deðiþikliðe uðramadan rivayet edilmeleri gerekir. Nitekim ayný sebepten dolayý Kur'ân-ý Kerim'in manasýyla rivayeti caiz görülmemiþtir.
c) Hz. Peygamberin sahabeden el-Berâ b. Âzib'e bir dua öðretirken onun duada geçen “nebiyyike” kelimesi yerine ayný manada “resûlike” demesi üzerine “hayýr öyle deme, nebiyyike de” buyurduðu rivayet edilmiþtir. 994Allah Resulünün bu ikazýný, sözünün kelimesi kelimesine nakledilmesini istemesine baðlamak en isabetli yorum olur.
d) Sonraki devirlerde yaþamýþ olan müslümanlar, Hz. Peygamber (s.a.s)'in her sözünü deðiþik yorumlamak sonucu, birçok faydalý bilgiler elde etmiþlerdir. Halbuki hadisler, lafýzlarýyla deðil de manalarýyla rivayet edildikleri takdirde bir lafzýn yerine getirilmiþ baþka sözün, ne kadar ayný manaya gelirse gelsin, ayný bilgilere yorumlanmasý imkansýzdýr. Bunun gibi deðiþtirilen sözler arasýndaki küçük farklardan dolayý hadisin, olduðundan daha deðiþik manalarda anlaþýlmasý ihtimali de her zaman için vardýr.
e) Bir ravinin Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir sözünü deðiþtirmesi caiz olunca ondan rivayet edenin de deðiþtirmesi caiz olur. Ýkinci raviden rivayette bulunan bir üçüncü raviye ayný iþ daha kolay gelebilir. Bu takdirde Hz. Peygamber'in sözü ile son ravinin rivayeti arasýnda geniþ ölçüde farklýlýk meydana gelebilir. Böyle olduðu için hadislerin, sözleri deðiþtirilmeden rivayet edilmeleri kaçýnýlmaz bir zaruret halini alýr.
Diðer taraftan Ýmam Malik, Hz. Peygamber (s.a.s)'in hadislerini lafzen rivayet edildiði þekilde hýfzederek nakletmekle birlikte Hz. Peygamber'in dýþýndakilerden gelen mevkuf ve maktu rivayetlerin manen rivayet edilmelerinin caiz olabileceði görüþündedir.
Görüldüðü gibi, kimi alimler yukarýda nakledilen aklî ve nakli delillere dayanarak hadislerin manasiyle deðil lafzen rivayet edilmesi gerektiðini ileri sürmüþlerdir. Buna karþýlýk kimi alimler de hadislerin manasiyle rivayet edilmesini caiz görmüþlerdir. Bunlar, görüþlerine delil olarak bazý haberler nakletmiþlerdir. Bunlardan birine göre Hz. Peygamber (s.a.s)'e sahabeden bazýlarý
“Ya Resulallah! Senden hadis iþitiyoruz, fakat iþittiðimiz gibi eda edemiyoruz” deyince, O,
“Helali haram; haramý helal yapmadýðýnýz ve manasýnda isabet ettiðiniz sürece iþittiðiniz gibi eda etmenizde beis yoktur” buyurmuþtur. 995Bir baþka rivayete göre ise Mekhûl þöyle demiþtir: “Sahabî Vasile b. el-Eskâ’ýn yanma girdik. Bize Hz. Peygamber (s.a.s)'den iþitmiþ olduðun içinde vehim ve nisyan olmayan bir hadis rivayet et” dedik. Bize
“Bu gece içinizden Kur'ân okuyan oldu mu?” diye sordu
“Evet” dedik,
“Okuduðunuz Kur'ân'a elif, vav veya baþka bir harf eklediniz mi?” dedi. Ben
“Kur'ân-ý Kerim'in lafýzlarýný iyice hýfzetmediðimiz için bazen fazla, bazen de noksan okuyoruz” cevabýný verdim. O zaman þöyle dedi:
“Elinizdeki Kur'ân-ý Kerimi gece gündüz okuduðunuz halde (lafýzlarýný iyice ezberliyemediðinizi söylüyorsunuz da) bizler Hz. Peygamberden bir veya iki kere iþittiðimiz bir sözü vehim veya hataya düþmeden, noksan veya fazla olmadan nasýl rivayet edebiliriz? Hadisi size manasiyle rivayet edersem bu size yeter.” 996
Hadislerin manasiyle rivayet edilmelerini caiz görenler Ayrýca þu aklî delilleri de ileri sürmüþlerdir.
1. Ýbn Mes'ud ve diðer bazý sahabîler rivayetlerinde;
“Hz. Peygamber (s.a.s) þunlarý buyurdular yahut bunun gibi, veyahutta buna benzer bir söz söylediler” demiþlerdir. Demek oluyor ki, böyle diyen sahabî, Hz. Peygamber'in ne söylediðini hatýrlayamamýþ, sözlerinin yerine manasýný rivayet etmiþtir, ayný þekilde birçok sahabînin,
“Hz. Peygamber (s.a.s) bize þunu emretti, bizleri þundan men etti” dedikleri bilinmektedir. Bu, Hz. Peygamber'in bir þey emredip ötekini yasaklarken söylediklerinin tekrarý deðil, manasýnýn rivayetinden baþka bir þey deðildir.
2. Ýmam Þâfi'î'nin belirttiðine göre tâbi'ilerden biri “yetiþtiðim kimi sahabîler bir hadisin manasýnda birleþtikleri halde sözlerinde ihtilaf etmiþlerdi. Ýçlerinden birine bu hali söyledim, “manasý bozulmadýktan sonra bunun bir mahzuru yoktur” diye cevap verdi” demiþtir. Sahabilerin yukardaki sözleriyle tabiîlerin bu görüþleri, hadislerin manasýyla rivayet edilmelerinin caiz olduðu konusunda icma mesabesindedir.
3. Yine sahabîlerden ayný mecliste oturup bir kýssayý deðiþik sözlerle rivayet ettikleri halde birbirlerini uyarmadýklarýný gösteren rivayetler vardýr. Bu da onlarýn hadisleri manasýyla rivayette bir sakýnca görmediklerini gösterir.
4. Sahabîler Hz. Peygamberle birlikte bulunduklarýnda ondan iþittiklerini hemence yazmadýklarý gibi ezberlemek için huzurunda tekrar da etmiyorlardý. Böyle iken, belledikleri hadisleri aradan uzun yýllar geçtikten sonra rivayet etmeleri gösterir ki onlarýn ezberledikleri çok kere Hz. Peygamber'in lafýzlarý deðil, aðzýndan çýkan sözlerin taþýdýðý manadýr.
5. Bir sözde asýl olan o sözün kendisi deðil, manasýdýr. Söz, manayý bildiren vasýtadan baþka bir þey deðildir. Öyleyse asýl olan, manayý verecek bir söz yerine ayný manayý veren baþkasýný getirmenin bir mahzuru olmamak gerekir.
6. Tâbi'îler ile Tebe'u't-Tabi'în arasýnda çoðu azadlý köle olan hayli hadis alimi yetiþmiþtir. Bunlarýn büyük çoðunluðu Arap asýllý deðildir. Böyle olduðu için Arap dilinin kaidelerini ve ifade özelliklerini tam manasýyla bilmeleri imkansýzdýr. Halbuki bunlarýn rivayetlerinde pek çok i'rab hatasý ve þive farklýlýðýndan doðan yanlýþlar vardýr. Bu hatalý ve farklý rivayetler, aralarýnda-hadislerin mana ile rivayet edilmelerini caiz görenlerin de bulunduðu birçok muhaddis tarafýndan olduklarý gibi rivayet edilmiþlerdir. Bu da sahabe ve tabi'în devirlerinde mana ile rivayetin yaygýn hale gelmiþ olduðunu gösterir. Kaydetmek yerinde olur ki sahabenin doðru olmayan bir þeyi yapmalarýna ne imkan vardýr ne de böyle bir þey onlar için düþünülebilir.
7. Hadislerin mana ile rivayet edilmelerini caiz görenler, aksi görüþte olanlarýn ileri sürdükleri “Benim sözümü iþitip belleyenin sonra da iþittiði gibi baþkalarýna ulaþtýranýn Allah yüzünü ak etsin; zira nice kimseler vardýr ki, belledikleri ilmi kendilerinden daha bilgili birine ulaþtýrmýþ olurlar” manasýna gelen hadisin aslýnda kendilerini desteklediði kanaatindedirler. Oysa bu hadis önce birbirinden farklý lafýzlarla rivayet edilmiþtir. Bu o hadisi rivayet edenlerin aslýnda Hz. Peygamber'in sözlerini deðil, o sözlerden kasdedilen manayý rivayet etmelerinden baþka bir anlama gelmez. Öte yandan hadiste “kema semi'ahâ” buyurulmuþtur.
Hadisin bu kýsmýndaki “kef” harfi teþbih içindir. Bu itibarla bu kýsým “iþittiði gibi” manasýna gelmez. Aksine “iþittiði lafýzlarýn benzerleriyle” demek olur. Öyleyse Hz. Peygamber'in ilim yolcularýna müjdeler veren bu sözleri, ayný zamanda hadislerin manasýyla rivayet edilmelerinde bir sakýnca olmadýðýný gösterir. 997
Burada çok önemli bir noktaya iþaret etmek gerekir. Hadislerin manasýyla rivayet edilmeleri konusundaki görüþ ayrýlýklarýnýn hiçbiri yazýlý hadis kaynaklan için geçerli deðildir. Bu kaynaklardaki hadislerin herhangi bir lafýzýnýn bir baþkasýyla deðiþtirilmesi caiz görülmemiþtir. Bunun sebebi þudur: Hadislerin manasýyla rivayet edilmelerini caiz görenler bunu iþitilen sözlerin kelimesi kelimesine zaptedilerek ezberlenmesindeki güçlüðü göz önünde tutarak yapmýþlardýr. Hadisler tesbit edilip yazýlý metinlere ve kitaplara geçirildikten sonra bu güçlük ortadan kalkmýþtýr. Kaide olarak, mahzuru mubah yapan sebep ortadan kalkýnca mahzur devam eder. Buna alimler arasýnda birlik vardýr.
Görüldüðü gibi, sahabe ve tabiîlerden çoðuna göre hadislerin mana ile rivayet edilmeleri caizdir. Yeter ki hadisin manasý bozulmasýn. Bununla birlikte bazý alimler, mana ile rivayeti bir sözde caiz görmüþler, cümlelerde görmemiþlerdir. Bazý alimlere göre de hadisin lafýzlarýný hatýrlayan kimseler için mana ile rivayet caiz deðildir. Nihayet bazýlarý da hadislerin manasýyla rivayet edilmesini yalnýz hadisi ezberlediði halde sonradan unutan, sadece manasýný aklýnda tutabilen kimseler için caiz görürler. Böylelerinin hüküm çýkarmak için gerektiðinde hadisi, manasýyla rivayet etmeleri gerekir. Fakat ezberlediði hadislerin sözlerini, hatýrlayanlar için onlarý manasýyla rivayet caiz gorülmemiþitir.
Ýbn Hacer'e göre muhaddislerin çoðu, hadislerin mana ile rivayet edilmelerinin caiz oduðu görüþündedirler. Onlarýn en kuvvetli delilleri, Ýslâm Þeriatýnýn yabancýlar için Arapçadan baþka dillerle izah edilmesinin caiz olduðu konusundaki icmadýr. Ýslam þeriatýnýn yabancýlar için Arapçadan baþka dillerle izah edilmesi caiz olunca, ayný þeyin deðiþik lafýzlarla Arapça anlatýlmasý öncelikle caiz olur. 998
Son olarak þunlarý söylemek gerekir. Hadislerin manasýyla rivayet edilmelerinin caiz olduðu görüþünde olanlar böyle rivayet için bazý þartlar ileri sürmüþlerdir. Bu konuda el-Hatibu'l-Baðdadî, özetle þunlarý söylemiþtir: “Selef hadiscilerin çoðu hadisin manasý üzere rivayet edilmesinin caiz olmadýðý, her lafzýn takdim tehir olmadan ve ne fazla ne de eksik olmaksýzýn rivayet edilmeleri gerektiði görüþündedirler. Bu görüþte olanlar hadislerin sözlerini ve mevzuunu iyi bilen âlimlerle bilmeyenleri ayýrmamýþlardýr. Þu var ki, selef alimlerinden bazýlarýnýn hadisi, manasýný ve bir lafzýn yerine geçecek öteki lafzý iyi bilerek manasýyla rivayet ettikleri zikredilir. Fakihlerin hemen hepsine göre hadisi manasýyla rivayet, hitap yerlerini ve lafýzlarýn manalarýný bilen alime caizdir. Bundan haberi olmayan cahil birine caiz olmadýðýnda ihtilaf yoktur.
Kimi âlimlere göre, muhaddise manasý kapalý ve birkaç manaya muhtemel hadisi lafzýyla rivayet etmesi vacip olur. Hadis öyle olmayýp da manasý açýk olduðu takdirde ravinin Hz. Peygamber (s.a.s)'in kullanmýþ olduðu lafzýn yerine geçecek bir baþka lafýz kullanmasýnda sakýnca yoktur. Ancak bu takdirde Hz. Peygamber'in hadisteki sözünün yerine getirilen kelimenin, “kame” sözünü “neheda”; “kale” yi “tekelleme”; “celese”yi “ka'ade”; “arefe”yi “alime”; “erade”yi “kasade”; evcebe”yi “ferada”; “hazara”yý “harame” þeklinde deðiþtirmesi gibi, ne fazla ne noksan, ne de Hz. Peygamber (s.a.s)'in kullandýðý lafýzdan fazla manaya muhtemel olmamasý gerekir. Ravinin hadisleri manasýyla rivayeti bu þartlarla caiz olur. Bizim benimsediðimiz görüþ de budur. Ancak bir þart daha vardýr ki o da þudur: Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir sözünü iþitenin o sözün dildeki manasýný ve ne maksatla söylendiðini iyi bilmesi icab eder. Eðer Hz. Peygamber'in sözündeki mecazi, istiareyi bilirse onun bu sözlerindeki maksadýný zikretmeksizin mücerred lafzý zikretmesi doðru olmaz. Böyle yaptýðý takdirde hata etmiþ olur. O zaman da hadisi lafzýyla rivayet etmesi uygun düþer.” 999
Demek oluyor ki, hadislerin manasýyla rivayet edilmeleri kýsaca, manasýný bozmamak, Hz. Peygamber'in anlatmak istediðini deðiþik gösterecek þekilde lafýzlarý deðiþtirmemek þartýyla caiz görülmüþtür. Burada esas olarak hadislerin doðru anlaþýlmalarýnýn öngörüldüðü dikkati çekmektedir.