Hadis te Metin Tenkidi Metodlarý
Pages: 1
Hadis uydurma sebepleri By: sidretül münteha Date: 16 Haziran 2011, 16:42:40
B. Hadis Uydurma Sebepleri
 

a. Siyasî Fýrkalar



Ali ile Muaviye arasýnda ihtilaf vaki olup da Ali ordusunda bölün­me meydana gelince, kendi dýþýndakileri tekfir eden Haricîler ortaya çýk­mýþtý. Bundan sonra fýrkalar doðmaya ve farklý görüþler artarak yayýlmaya baþladý. Böylece hadis uydurma faaliyetinin en önemli sebebi siyasi ihti­laf olmuþtur. Nitekim Þia ve Þiacýlýk Hz. Ali'nin öldürülmesinden sonra baþlamýþtýr. Bu gruba mensup olanlar içinde Ýslâm'a düþman, ondan uzak olduðu halde müslüman kýlýðýna bürünmüþ olanlar bulunmaktaydý. Þiadan birçok kimse, hilafetin Hz. Ali'nin hakký olduðunu ifade eden, onu öven, Hz. Muaviye'ye, (aralarýnda hüküm veren) hakemlere ve sahabeden daha baþkalarýna karþý hücum eden hadisler uydurdular. Ancak muhaddisler, Þiadan bazýlarýnda bulunan bu özelliðin farkýna vararak onlar­dan hadis almaktan kaçýndýlar. Nitekim Ýmam Mâlik, "Iraklýlarýn (Þia'nýn) rivayet ettiði hadisleri ehl-i kitabýn naklettiði dinî ifadeler gibi deðerlendirin, onlarýn doðru veya yalan olduðuna hükmetmeyin" [73]; Ýmam Þafiî, "Rafizîlerden daha çok yalan söyleyen görmedim" [74] demiþlerdir. Abdurrahman b. Mehdi ise, Ýmam Mâlik'e hitaben ey Ebu Abdullah, sizin beldenizde -Medine'de- kýrk günde dört yüz hadis iþittik. Basra'da ise bir günde bu kadar iþitiyoruz, dedi. Ýmam Mâlik ona, sizdeki darphane (hadis uydurma yeri) bizde nerede? Siz gece uyduru­yor, gündüz yayýyorsunuz" diye cevap verdi [75]. Böylece Ýmam Mâlik, hadisin kabul ve rivayetinde Medinelilerin titiz davrandýðýný, Iraklýlarýn çok hadis rivayet etmelerinin sebebinin ise, hadis uydurma faaliyeti sonucunda olduðunu açýklamýþtýr. Medinelilerin hadis rivayetindeki bu titizliði, diðer Ýslâm beldeleri arasýnda âlimlerin Medine'de rivayet olunan hadislere daha çok güvenmelerini temin etmiþtir [76] .

Sadece Rafizîler hadis uydurmuyor, Haricîler ile Ehl-i sünnetten de hadis uyduranlar oluyordu. Abdurrahman b. Mehdi'nin Ýbn Lehia'dan, onun da Haricflikten ayrýlarak tevbe eden bir þeyhten iþittiðine göre, tevbe ettikten sonra o þöyle demiþtir:

"Bu hadisler dindir; onlarý kimden aldýðýnýza dikkat ediniz. Zira biz bir þey arzu ettiðimizde hemen onunla ilgili bir hadis uydururduk" [77]. Haricîlerin büyük günah iþleyeni tekfir ettikleri meþhur olmasýna ve Hz. Peygamber'e yalan yere söz isnad etmenin de en büyük günahlardan bulunmasýna raðmen, bu haber Haricîlerden bazýlarýnýn hadis uydurduðunu göstermektedir.

Ayrýca, Ehl-i sünnetten, hatta zühd ve takva sahiplerinden hadis uy­duranlar da bulunmaktaydý. Nitekim Yahya b. Saîd el-Kattan:

"Hayýr ve zühde nisbet edilen kimselerden daha çok yalan söyleyen görmedim" [78]. Meselâ, Gulamu Halil diye bilinen Ahmed b. Muhammed el-Bâhili (ö. 275/888) dünya zevklerine sýrt çevirmiþ bir zahitti, sadece bakla yiyerek hayatýný sürdürürdü. Öldüðü gün Baðdat sokaklarý dolup taþmýþtý. Rivayet ettiði hadisleri nereden aldýðý kendisine sorulduðu zaman, "halkýn kalbini yumuþatmak için bunlarý biz uydurduk. Birgün düþündüm de Basra'da kendisinden hadis rivayet ettiðim Bekir b. Ýsa adlý kimselerin altmýþ kiþi olduðunu tespit ettim" [79] demiþtir.

Ýbn Hibban da þöyle demektedir:

"Fakih Ebu Biþr Ahmed b. Mu­hammed el-Mervezî (ö. 323/934), zamanýnda sünneti muhaliflerine karþý en çok müdafaa eden bir zat olarak bilinmektedir; bununla beraber hadis uydurmaktan çekinmemiþtir. Kazvin þehrinin faziletiyle ilgili kýrk civarýn­da hadis uydurmuþ ve bunu sevap kazanmak amacýyla yaptýðýný söylemiþ­tir." [80]

Zamanýnda sünneti muhaliflerine karþý en çok müdafaa edenin du­rumu bu olunca, böyle olmayanlarýn halini düþünün! Gerçek þu ki itikadî ve amelî fýrkalardan dinî konularda katý veya gevþek davranan hiçbiri, ha­dis uydurmaktan ve Resûlullah'a (s.a.) yalan yere söz isnad etmekten kurtulamamýþtýr. Þia'dan olanlar, Ali'yi övmek, onu insanlar nezdinde yüceltmek, Muaviye, Amr b. el-As ve diðerlerini yermek amacýyla hadis uydurmuþtur. Ehl-i sünnetin bazý cahilleri üstünlüðü yalanda arayarak Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye'yi övüp batýlla mücadele etmek için Resûlullah adýna yalan söylemiþlerdir. Bunlarýn hepsi Ýslâm'a büyük bir hýyanette bulunmuþlar ve her iki tarafa da kötülük yapmýþlardýr.

Þia'nýn uydurduðu hadislerden biri vasiyyet hadisidir. Büreyde'den nakledildiðine göre Resûlullah (s.a.) þöyle demiþtir:

 "Her peygam­berin bir vasisi vardýr; Ali de benim vasim ve varisimdir" [81], "Ben ve Ali nurdan yaratýldýk. Allah Âdem'i yaratmadan iki bin yýl önce biz arþýn sa­ðýnda idik" [82].

Þia'nýn akýl dýþý ve asýlsýz iddialarýndan biri de Kunfuz'un Fatýma'nýn evine gönderildiði ve Ömer'in Fatýma'ya bir kamçýyla vurduðu, kam­çýnýn Fatýma'nýn pazusunda pazubend gibi dolandýðý ve onu kapýyla duvar arasýna sýkýþtýrdýðý, Fatýma'nýn "Ey babacýðým!" diye feryat ettiði, Ali'nin boynuna da çekilmesi için bir ip taktýðý, Fatýma'nýn onun arkasýndan baðýrdýðý ve oðullarý Hasan ve Hüseyin'in de aðladýklarý... [83] tarzýndaki riva­yettir.

"Resulullah (s.a.) Ali'nin elinden kalemi alýp Muaviye'ye verdi" [84] ve "Allah katýnda emin kabul edilenler ben, Cibril ve Muaviye olmak üzere üçtür dedi" [85] þeklindeki haberler de Ehl-i sünnete mensup bazý cahillerin uydurduklarý rivayetlerden biridir. [86]


[73] Ýbn Teymiyye, el-Münteka, s. 88.

[74] Hatîb, el-Kifaye, s. 202; Sibaî, es-Sünnetil ve mekânetüha, s. 79.

[75] Ýbn Teymiyye, el-Münteka, s. 88.

[76] Ekrem Ziya Ömerî, Buhûs fi târihi's-süttneti'l-müþerrefe, s. 26.

[77] Hatîb, el-Kifaye, s. 158; Ýbnü'l-Cevzî, el-Mevzuât, I, 38-39; Ýbn Hacer. Lisânü'l-Mizan, I, 10-11.

[78] Müslim, Mukaddime, I, 17-18; Ýbnü'l-Cevzî, a.e., I, 41.

[79] Ýbnü'l-Cevzi, a.e., I, 40.

[80] Ýbn Hibban, el-Mecruhîn, I, 161; Ýbnü'l-Cevzî, a.e., I, 41.

[81] Ýbnü'l-Cevzî, el-Mevzuat, I, 376.

[82] Ýbnü'l-Cevzî, a.e., I, 340.

[83] Ýbn Ebu'l-Hadid, Þerhu Nehci'l-belâga. I, 158-159.

[84] Þevkâni, el-Fevâidü'l-mecmua, s. 403.

[85] Ýbnü'l-Cevzi, a.e., II, 17.

[86] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodlarý, Kitabevi Yayýnlarý, Ýstanbul 1997: 31-34.



radyobeyan