Zadul Mead
Pages: 1
Cariyenin iddeti By: hafiza aise Date: 22 Mayýs 2011, 11:55:50
5 — Cariyenin Ýddeti:                                             

 

Hür kadýnla cariyenin iddeti aynýdýr diyenler üç îddet âyetini delil göstermiþlerdir. Ebu Muhammed b. Hazm diyor ki: "Evli cariyenin vefat ve boþanmadan ötürü beklemesi gereken iddet tamý tamýna hür kadýnýn iddeti gibidir, aralarýnda fark yoktur. Çünkü Allah Teâlâ, kitabýnda bize iddetleri öðretmiþtir. Buyuruyor ki:

1- "Boþanan kadýnlar kendi kendilerine üç kar' süresi beklerler."[324]

2-"Sizden vefat edenlerin geride býraktýklarý hanýmlar kendi kendilerine dört ay on gün beklerler.[325]

3- "Kadýnlarýnýz içinde hayýzdan kesilenler ile daha henüz hayýz görmemiþ olanlarýn iddeti hususunda þüphe içindeyseniz, onlarýn iddeti üç aydýr. Gebe olanlarýn iddeti doðum yapmalarýyla tamamlanýr."[326] Allah Teâlâ, bize cariyelerle evlenmeyi mubah kýldýðýna göre, onlarýn iddetlerinin zikredilen iddetler olduðunu bildirmiþ ve bu konuda hür kadýnla cariye arasýnda bir ayýnm yapmamýþtýr. Rabbin unutkan deðildir. Bizim görüþümüzün benzeri seleften de nakledilmiþtir. Muhammed b. Þîrîn (r.h.): "Benim görüþüme göre cariyenin iddeti ancak hür kadýnýn iddeti gibidir. Yalnýz bu konuda bir sünnetin bulunmasý müstesnadýr. Sünnet, uyulmaya daha müstahaktýr." demiþtir. Ahmed b. Hanbel de Mekhûl'ün, cariyenin iddetinin her hususta hür kadýnýn iddeti gibi olduðu görüþünü benimsediðini kaydetmektedir. Bu görüþ Ebu Süleyman'ýn ve bütün arkadaþlarýnýn görüþüdür" îbn Hazm'm sözü burada bitiyor.

Bu konuda ümmetin çoðunluðu onlara muhalefet etmiþ ve cariyenin iddeti, hür kadýnýn iddetinin yansý kadardýr demiþlerdir. Bu görüþ Saîd b. Müseyyeb, Kasým, Salim, Zeyd b. Eþlem, Abdullah b. Utbe, Zührî ve Mâlik gibi Medine fukahasmm; Atâ b. Ebu Rebah, Müslim b. Halid vs. gibi Mekkeli fakihlerin; Katâde gibi Basra fukahasmm; Sevrî, Ebu Hanife ve arkadaþlarý —Allah onlara rahmet eylesin— gibi Küfe fukahasýnýn ve Ahmed, îshak, Þafiî, Ebu Sevr —Allah onlara rahmet eylesin— ve daha baþkalarý gibi hadis ehli fakihlerin görüþüdür. Bu konuda onlarýn selefi, iki râþid halife Hz. Ömer ve Hz. Ali'dir. Allah kendilerinden razý olsun. Onlarýn bu görüþte olduklarý kendilerinden sahih senedle aktarýlmýþtýr. Abdullah b. Ömer (r.a.) de bu görüþtedir. Nitekim Mâlik, Nâfi' yoluyla onun: "Cariyenin iddeti, iki hayýzdýr. Hür kadýnýn iddeti ise üç hayýzdýr." dediðini rivayet eder. Zeyd b. Sabit de yine bu görüþtedir, Zührî, Kabîsa b. Züeyb yoluyla Zeyd b. Sâbit'in: "Cariyenin iddeti iki hayýzdýr. Hür kadýnýn iddeti ise üç hayýzdýr." dediðini aktarýr. Hammad b. Zeyd'in, Amr b. Evs es-Sakafî yoluyla rivayetine göre Hz. Ömer (r.a.): "Cariyenin iddetini bir buçuk hayýz süresi yapabilseydim, elbette yapardým." demiþ ve bunun üzerine bir adam ona: "Ey Müzminlerin Emîri! Onun iddetini bir buçuk ay yap!" diye öneride bulunmuþtur.

Abdürrezzak'm, Ýbn Cüreyc —Ebu'z-Zübeyr — Câbir b. Abdullah senediyle rivayetine göre Hz. Ömer (r.a.) boþanmýþ cariyenin iddetini iki hayýz müddeti saymýþtýr[327]

Yine Abdürrezzak'm, îbn Uyeyne — Muhammed b. Abdurrahman — Süleyman b. Yesâr — Abdullah b. Utbe b. Mes'ûd senediyle rivayetine göre Hz. Ömer (r.a.) diyor ki: "Köle iki kadýnla evlenebilir, iki talakla boþar. Cariye iki hayýz süresi iddet bekler; hayýz olmazsa iki ay —yahut bir buçuk ay dedi— iddet bekler."[328]

Yine Abdürrezzak'm, Ma'mer — Muðîre — Ýbrahim en-Nehaî senediyle nakline göre Ýbn Mes'ûd: "Cariyeye cezanýn yarýsý uygulanýr, ama ona ruhsatýn yansý verilmez." demiþtir [329]

îbn Vehb diyor ki: Ýlim adamlarýndan bazý kimselerin bana haber verdiklerine göre Nâfi', îbn Kusayt, Yahya b. Saîd, Rabîa ve Allah Rasûlü'nün (s.a.) ashabý ile tabiînden birçok âlim: "Cariyenin iddeti iki hayýz süresidir." demiþlerdir. Onlar diyorlar ki: Müslümanlarýn tatbikatý da bu þekilde olagelmiþtir.

Ýbn Vehb diyor ki: Hiþam b. Sa'd'm bana söylediðine göre Hz. Ebu Bekir Sýddîk'm oðlu Muhammed'in oðlu Kasým —AlÝ£Lh onlardan razý olsun—: "Cariyenin iddeti, iki hayýz süresidir." demiþtir.

Kasým diyor ki: "Her ne kadar bu konu Allah Teâlâ'nýn kitabýnda bulunmuyor ve bu konuda Allah Rasûlü'nden (s.a.) aktarýlma bir sünnet bilmiyorsak da, insanlarýn uygulamalarý bu þekilde olmuþtur." Bu söz aynen yukarýda geçti. Yine orada bu konu hakkýnda Kasým ve Sâlim'in emîrin elçisine döndüðünde ona: "Bu konu, ne Allah'ýn kitabýnda ve ne de Allah Rasûlü'nün (s.a.) sünnetinde bulunmaktadýr. Ama müslümanlar bu þekilde tatbik etmiþlerdir." demesini söyledikleri kaydedilmiþti, (Bu görüþ sahipleri) diyorlar ki: Bu konu hakkýnda Hz. Ömer, Ýbn Mes'ûd, Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Ömer'in sözlerinden baþka bir þey bulunmasaydý bile, onlarýn bu sözleri yeterli olurdu.            :

îbn Mes'ûd'un (r.a.): "Cariyeye cezanýn yansým uygularsýnýz, ama ona ruhsatýn yarýsmý veremezsiniz." sözü sahabenin kýyas ve mânalarý muteber saydýklarýna, benzere benzerin hükmünü verdiklerine bir delildir.

Bu þahabý sözü Zahirîlerin, usûl ve furû açýsýndan görüþlerine aykýn olduðundan Ýbn Hazm bu rivayeti kusurlu bulmuþ ve: "Ýbn Mes'ûd'dan sahih olarak rivayet edilmemiþtir... Sýradan bir kimsenin bunu söylemesi uzak ihtimaldir. Ya îbn Mes'ûd gibi birinden böyle bir sözün çýkmasý nasýl mümkün olur?" demiþtir. Onu bu rivayeti kusurlu bulmaya cüret ettiren sebep îbn Mes'ûd'dan Ýbrahim en-Nehaî'nin rivayet etmiþ olmasýdýr. Bunu Abdürrezzak, Ma'mer — Muðîre — Ýbrahim senediyle rivayet etmiþtir. Ancak aralarýdaki vasýta Alkame vb. gibi Abdullah'ýn Öðrencileridir. Oysa Ýbrahim demiþtir ki: "Abdullah dedi ki..." dediðim zaman bunu, ondan bana birçok kimse aktarmýþ demektir. "Falan onun þöyle söylediðini haber verdi..." dediðim zaman, o rivayet adýný verdiðim kimseden gelmekte demektir. Ýbrahim bu veya buna yakýn þeyler söylemiþtir. Malumdur ki, Ýbrahim'le Abdullah arasýndaki kimseler, güvenilir imamlardýr. Kendisi asla töhmetü yahut cerhedilmiþ (muhaddislerce kusurlu bulunmuþ) yahut da meçhul bir kimsenin adýný vermiþ deðildir. Onun, kendileri aracýlýðýyla Abdullah'tan ilim tahsil ettiði üstadlan üstün kiþilikli büyük imamlardýr. Onlar — denildiði gibi— Kûfe'nin kandilleri idiler. Hadiste zevk sahibi bir kimse Ýbrahim: "Abdullah dedi ki..." diyerek bir þey naklettiði zaman bu sözün Abdullah'tan sabit olduðunda tereddüt etmez. Ama Ýbrahim'in nesli içinden bir baþka kimse: "Abdullah dedi ki. diyerek bir þey aktarsa onun bu sözüne kesin güvence oluþmaz. Ýbrahim'in Abdullah'tan rivayeti, Îbnu'l-Müseyyeb'in Hz. Ömer'den ve Mâlik'in Ýbn Ömer'den rivayetleri gibidir. Zira bu þahýslarla sahabe — Allah onlardan razý olsun— arasýndaki aracý kimselerin isimlerini verdiklerinde o aracýlarýn en büyük, en güvenilir ve en doðru insanlar olduðu görülmektedir. Asla onlardan baþkalarýnýn isimlerini de vermemektedirler. Bu meselede býrak îbn Mes'ûd'u, Allah'ýn kitabýný ve Rasûlü'nün sünnetini en iyi bilen Hz. Ömer'e, Zeyd'e ve Ýbn Ömer'e ve aynca müslümanlarm tatbikatýna muhalefet etmesinden öte herhangi bir sahabînin görüþüne, bir sahih veya hasen hadise, hatta hali bütün ümmetçe açýk bir þekilde bilinen ve diðer insanlarýn ulaþamayýp bir iki insanýn ulaþabileceði tarzda delâlet ve konumu kapalý olmayan bir umûmî ifadeye nasýl muhalefet edebilir? Bunun imkânsýzlýðý, son derece açýktýr.                                                                                 '.

Eðer cariyenin iddetinin hür kadýnýn iddetinin yarýsý, kadar olduðunu ifade eden tabiîn söz ve tatbikatýný anlatmaya kalksak söz gerçekten uzar. Hem sonra iddetlerin anlatýldýðý âyetlerin akýþýný ;:yi düþünsen, bu âyetlerin cariyeleri içermediðini, yalnýzca hür kadýnlarý içerdiðini görürsün. Zira Allah teâlâ buyuruyor ki:

"Boþanan kadýnlar kendi kendilerine üç kar* süresi beklerler. Eðer Allah'a ve âhiret gününe inanmýþlarsa onlarýn rahimlerinde Allah'ýn yarattýðý çocuklarý gizlemeleri helâl olmaz. Burada kocalarý barýþmak isterlerse, kanlarýný geri almakta daha çok hak sahibidirler. Kadýnlara örfe göre kendilerine verilen þeyin misli verilir... Karý-koca Allah'ýn yasalarýný yerine getirememekten korkmadýkça, kadýnlara verdiklerinizden herhangi bir þey almanýz helâl olmaz. Eðer Allah'ýn }rasalarýný yerine getirememekten korkarlarsa, o zaman kadýnýn fidye veýmesinde onlarýn üzerlerine bir günah yoktur."[330]'

Bu âyet cariyeler hakkýnda deðil, hür kadýnlar hakkýndadýr. Zira cariyenin fidye vermesi kendisine deðil, efendisine aittir. Sonra Allah þöyle buyurmuþtur:

"Þayet kadýný boþarsa^ kadýn baþka bir koca ile evlenmedikçe artýk önceki kocasýna helâl olmaz. Ýkinci koca kadýný boþarsa, o zaman birbirlerine dönmelerinde üzerlerine bir günah yoktur. "[331]'

Görüldüðü gibi Allah dönmeyi ikisine ait bir husus saymýþtýr. Cariye hakkýnda adý geçen dönme — ki bu akitttr—- kendisine ait deðil, yalnýzca efendisine ait bir haktýr. Ama hür kadýn için durum beyle deðildir. Zira velisinin izniyle onun buna hakký vardýr. Vefat iddeti konusundaki þu âyet de böyledir:

"Sizden vefat edenlerin geride býraktýklarý hanýmlar kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Bu süreyi tamamladýklarýnda artýk kendileri hakkýnda örfe uygun davranýþlarýnda size bir günah yoktur."[332]

Bu, ancak hür kadýnýn hakkýdýr. Cariyenin ise kendisi konusunda asla bir müdahalesi yoktur. Bu durum, asü iddet konusundadýr. Aylar esas alýnarak beklenen iddet, bir þube ve bir bedeldir. Doðum yapma esasýna göre beklenen iddette ise, hür kadýnla cariye eþittir. Nitekim Allah Rasûlü'nün (s.a.) ashabý ile tabiîn bu görüþü benimsemiþ, müslümanlar da buna göre tatbikatta bulunmuþlardýr. Bu fýkhýn ta kendisidir ve Allah'ýn kitabýnda yer alan cariyeye, hür kadýnýn cezasýnýn yansý tatbik edilir, þeklindeki hükme de uygundur. Sahabe arasýnda buna aykýrý görüþü olan bir zat bilinmemektedir. Allah Rasûlü'nün ashabýnýn Allah'ý anlayýþý, onlarýn yolundan ayrýlan sonrakilerin anlayýþýndan daha yerli yerindedir. Basan Allah'tandýr.

Muhammed b. Þîrîn ve Mekhûl dýþýnda seleften herhangi bir kimsenin iddet konusunda hür kadýnla cariyeyi eþit tuttuðu bilinmemektedir. Ýbn Þîrîn bu görüþünü kesin ifade etmemiþ, kendi þahsî kanaati olarak haber vermiþ ve böyle söylemeyi de uyulacak bir sünnetin bulunmamasýna baðlamýþtýr. Mekhûl'ün görüþünü (Ýbn Hazm) herhangi bir senedle zikretmemiþtir. Yalnýz bu görüþü, Mekhûl'den Ýmam Ahmed rivayet etmiþtir. Bu ise Zahirîlere göre makbul ve sahih deðildir. Þu halde yalnýzca, uyulacak bir sünnetin bulunmamasýna baðlanmýþ olan tbn Sîrîn'in görüþü dýþýnda, seleften sizin görüþünüzü paylaþan bir kimse kalmamýþtýr. Kuþkusuz Hz. Ömer'in sünneti bu konuda uyulacak sünnettir. Bu konuda sahabeden —Allah onlardan razý olsun— hiç kimse ona muhalefet etmemiþtir. En iyi bilen Allah'týr.

Soru: Hz. Ömer'in (r.a.) ergenlik yaþýna girmemiþ cariyenin iddeti üç aydýr dediði sahih olarak rivayet edilmiþken, sahabenin ve ümmetin çoðunluðunun icmâ ettiðini nasýl iddia edebiliyorsunuz? Oysa ayný görüþ þu zatlardan da sahih yolla nakledilmiþtir: Ömer b. Abdülaziz, Mücâhid, Hasan el-Basrî, Rabîa, Leys b. Sa'd, Zührî, Bekir b. Eþec, Mâlik ve arkadaþlan, rivayetlerden birine göre Ahmed b. Haribri. Malûmdur ki, hayýzdan kesilmiþ ve henüz hayýz görmeyecek kadar küçük olan hanýmlar hakkýnda aylar, üç kar'dan bedeldir. Bu da gösterir ki onlar hakkýnda bunun bedeli üçtür.

Cevap: Bunu söyleyenler, "Cariyenin iddeti iki hayýz müddetidir." diyenlerin bizzat kendileridir. Hem o þekilde hem de bu þekilde fetva vermiþlerdir. Onlarýn ay hesabýna göre iddet bekleme konusunda üç görüþleri vardýr; bu üç görüþ Þafiî'ye aittir ve Ahmed'den gelen üç ayn rivayettir.

Ahmed'den gelen rivayetlerin çoðunluðuna göre, cariyenin iddeti iki aydýr. Bunu ondan bir grup arkadaþý rivayet etmiþ olup, ayný zamanda Hz. Ömer'den (r.a.) gelen iki rivayetten de biridir. Bu rivayeti ondan el-Esrem ve daha baþkalan nakletmiþtir. Bu görüþün delili þudur: Cariyenin kuru' hesabýna göre beklediði iddet, iki hayýz süresidir. O halde her bir hayýz yerine bir ay geçirilmiþtir.

Ýkinci görüþ: Cariyenin iddeti bir buçuk aydýr. Bunu ondan el-Esrem ve el-Meymûnî rivayet etmiþtir. Bu görüþ Hz. Ali, Ýbn Ömer, îbnu'l-Müseyyeb, Ebû Hanife ve görüþlerinden birine göre Þafiî'nin görüþüdür.

Bunun delili: Aylan iki parçaya ayýrmak mümkündür. Kurû'nun aksine aylar ikiye ayrýldýðýnda yarýmþar olurlar. Meselâ, ihramlý bir kimseye avlanma cezasý olarak yanm müd ceza ödemek vacib olur da, bunun yerine oruç tutmak isterse, ancak tam bir gün oruç tutmasý icabeder.

Üçüncü görüþ: Cariyenin iddeti tamý tamýna üç aydýr. Bu Hz. Ömer'den (r.a.) gelen iki rivayetten biridir ve Þafii'nin üçüncü görüþüdür. O, zikrettiðimiz kiþiler arasýndadýr.

Bunlara göre kuru' hesabý iddet beklemesiyle ay hesabý iddet beklemesi arasýnda þu fark vardýr: Ay hesabýnda gözönüne alman, cariyenin rahminde çocuk bulunup bulunmadýðýný anlamaktýr. Bu ise — kadýn gerek hür, gerek cariye olsun— üç aydan daha aþaðý bir sürede anlaþýlmaz. Çünkü rahme düþen çocuk kýrk gün nutfe olur, sonra kýrk gün alaka olur ve sonra kýrk gün de mudða olur. Ýþte bu hamileliðin anlaþýlmasý mümkün hale gelen üçüncü geliþme devridir. Bu da gerek hür, gerek cariye için aynýdýr. Ama kuru' hususunda durum farklýdýr. Çünkü bir tek hayýz, rahimde çocuk bulunmadýðýna açýk bir alâmettir. Bundan dolayý mülk olan cariye hakkýnda bu süreyle yetinildi. Evlendiði zaman hür kadýnlara benzer bir durum alýr ve mülk cariyeden daha þerefli olur. Ýþte bu sebepten iddeti, iki iddet arasýna yerleþtirilmiþtir.

Üstad (Ýbn Kudâme), el-MuðnVde diyor ki: Bu görüþü reddeden, sahabenin icmâ'ma muhalefet etmiþ olur. Zira onlar ihtlýâf etmiþler ve ilk iki görüþü ileri sürmüþlerdir. Her ne zaman onlar iki görüþ üzere ihtilâf etseler, bir üçüncü görüþ icat etmek caiz olmaz. Çünkü bu, onlarýn hata etmiþ olduklarýný ve doðru olan görüþün onlarýn hepsinin görüþleri dýþýnda bulunduðunu söylemeye götürür. Ben derim ki: Bunda bir üçüncü görüþ icadý yoktur. Aksine bu, îbn Vehb ve daha baþkalarýnýn nakillerine göre, Hz. Ömer'den gelen iki rivayetten b:ridir. Tabiînden yukarýda adýný verdiðimiz kimseler ve daha baþka âlimler bu görüþte olduklarýný söylemiþlerdir. [333]


[324] Bakara, 2/228.

[325] Bakara, 2/234.

[326] Talâk, 65/4.

[327] Abdürrezzak, 12875. (Ýsnadý sahihtir).                                             :

[328] Abdürrezzak, 12872 ; Beyhakî, 7/425. (Ýsnadý sahihtir).

[329] Abdürrezzak,   12879 (Râvileri   sikadýr, ancak munkatý'dýr. Ýbrahim, îbn Mes'ûd'dan iþitmemiþtir).

[330] Bakara, 2/228-229.                                                                           ,

[331] Bakara, 2/230.

[332] Bakara, 2/234.

[333] Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, Ýklim Yayýnlarý: 6/235-240.


radyobeyan