Zadul Mead
Pages: 1
Vefat iddetinin yeri By: hafiza aise Date: 21 Mayýs 2011, 18:46:14
10—Vefat Ýddetinin Yeri:

 

Kocasý vefat eden kadýn, kocasýnýn vefat ettiði ve kendisinin de bu esnada orada bulunduðu evde iddet bekler, þeklinde Allah Rasûlü'nün (s.a.) verdiði hüküm ve bu hükmün, O'nun verdiði üç talâkla boþanmýþ (=mebtûte) kadýn dýþarý çýkabilir ve dilediði yerde iddet bekleyebilir hükmüne aykýrý olmadýðý:

Sünen'de Ka'b b. Ucra'nýn kýzý Zeyneb'den rivayet edildiðine göre Ebu Saîd el-Hudrî'nin kýzkardeþi Furay'a bt. Mâlik Hudraogullan oymaðýndaki ailesine dönmek için izin istemek üzere Allah Rasûlü'ne (s.a.) geldi. Kocasý kaçan köleleri, yakalamak üzere çýkmýþ, köleler.Kudüm tarafýna vardýklarýnda peþlerinden yetiþmiþ ve onlar tarafýndan öldürülmüþtür. Bu haným anlatýyor: Allah Rasûlü'nden (s.a.) ailemin yanma dönmek i
çin izin istedim. Çünkü kocam beni sahibi olduðu bir konutta terketmemiþ ve bana nafaka býrakmamýþtý. Allah Rasûlü (s.a.)"Evet, dönebilirsin" dedi. Dýþarý çýktým. Odaya yahut mescide vardýðýmda beni çaðýrdý, yahut emredip beni çaðýrttý. Bana: "Nasýl demiþtin?" diye sordu. Ben de kocam hakkmda ona anlattýðým olayý aynen tekrarladým. Bunun üzerine: "Farz olan müddet doluncaya kadar evinde bekle." buyurdu. Orada dört ay, on gün iddet bekledim. Hz. Osman, halife olunca bana haber gönderip bu meseleyi sordu. Ben de ona anlattým ve  Hz.  Osman buna göre hükmetti,  bu hükme tabî oldu.[367]

Tirmizî: "Bu hadis hasen-sahihtir." diyor. Ebu Ömer Ýbn Abdirber de: "Bu hadis meþhurdur; Hicaz ve Irak âlimlerince bilinen bir hadistir." diyor. Ebu Muhammed Ýbn Hazm ise diyor ki: "Bu hadis, sahih deðildir. Zira hadisin râvisi Zeynep meçhuldür. Onun hadisini Sa'd b. Ýshak b. Ka'b'dan baþkasý rivayet etmemiþtir. O râvi ise adaletle meþhur deðildir. Mâlik (r.h.) ve baþkalarý onun ismini Sa'd b. Ýshak, Süfyan ise Saîd olarak kaydediyor." Ebu Muhammed'in söyledikleri doðru deðildir. Hadis, Hicaz ve Irak'ta meþhur sahih bir hadistir. Mâlik, Muvatta'ma almýþ, onu delil olarak kullanmýþ ve mezhebini onun üzerine kurmuþtur.    '

"Ka'b'm kýzý Zeynep meçhuldür." demesine gelince; evet ona göre meçhuldür. Öyle olduysa ne olmuþ?! Bu Zeynep tabiîn kadýnlarýndandýr. Ebu Saîd'in karýþýdýr. Ondan Sa'd b. Ýshak b. Ka'b rivayette bulunmuþtur, Saîd deðil. Ýbn Hibbân, Zeyneb'i Sikât adlý eserine kaydetmiþtir. Ebu Muhammed'i yanýltan, Ali b. el-Medînî'nin: "Ondan, Sa'd b. Ýshak'tan baþkasý rivayette bulunmamýþtýr." sözü olmuþtur. Oysa Ýmam Ahmed, Müsned'de Yakub — Yakub'un babasý — Ýbn Ýshak — Abdullah b. Abdurrahman b. Ma'mer b. Hazm — Süleyman b. Muhemmed b. Ka'b b. Ücra — halasý Ka'b b. Ucra'nm kýzý ve Ebu Said el-Hudrî'nin nikâhlýsý Zeynep — Ebu Saîd senediyle rivayet eder ki, insanlar Hz.. Ali'yi (r.a.) þikâyet ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) kalkýp insanlara hitap etti. O'nun: "Ey insanlar! Ali'yi þikayet etmeyin. Vallahi, o Allah'ýn zâtý konusunda — yahut Allah yolunda — kalbi en pek olandýr." dediðini iþittim.'[368] Ýþte bu, tabiînden bir kadýn; sahabenin nikâhlýsý, kendisinden sika râviler rivayette bulunmuþ, hiç kimse onun hakkýnda kötüleyici bir tek harf bile söylememiþ ve rivayet ettiði hadisi imamlar delil olarak kullanýp sahih olduðunu belirtmiþlerdir.

"Sa'd b. Ýshak adaletle meþhur deðildir." demesine gelince: Ýshak b. Mansûr'un söylediðine göre Yahya b. Maîn onun hakkýnda "sikadýr" demiþtir. Ayrýca Nesâî ve Dârakutnî de onun sika olduðunu söylemiþlerdir. Ebu Hatim "sahihtir" demiþ, Ýbn Hibbân ise Sikât adlý eserinde zikretmiþtir. Ondan pek çok rnuhaddis rivayette bulunmuþtur. Bunlar arasýnda Hammad b. Zeyd, Süfyan es-Sevrl, Abdülaziz ed-Derâverdî, Ýbn Cüreyc, Mâlik b. Enes, Yahya b. Saîd el- Ensâri, Zührî — kendisi Sa'd b. Ýshak'tan daha büyüktür—, Hatim b. Ýsmail, Davud b. Kays ve bunlardan baþka daha pek çok imam vardýr. Onun hakkýnda hiçbir yerici ve kötüleyici ifade bilinmemektedir. Böyle bir zatm hadisi ittifakla delil olarak kullardýr.

Sahabe — Allah onlardan razý olsun — ve daha sonra ki nesiller bu meselenin hükmü konusunda ihtilâfa düþmüþlerdir. Abdürrezzak'ýn, Ma'mer — Zührî — Urve b. Zübeyr senediyle rivayetine göre Hz. Âiþe (r.a.), kocasý ölen kadýnýn iddet müddeti içinde evinden çýkabileceðine fetva verirdi. Kendisi kýzkardeþi Ümmü Gülsüm'ün kocasý Talha b. Ubeydullah öldürüldüðünde   kýzkardeþiyle  bir  umre  yapmak  üzere   Mekke'ye

gitmiþti.[369]'

Abdürrezzak'rn, Ýbn Cüreyc — Atâ senediyle rivayetine göre Ýbn Abbas demiþtir ki: Allah Teâlâ, kocasý ölen kadýn dört ay on gün iddet bekler demiþ, evinde iddet bekler dememiþtir. Dolayýsýyla kadýn istediði yerde iddet bekler.[370] Bu sözü Atâ, Ýbn Abbas'tan iþitmiþttr. Zira Ali b. el-Medînî, Süfyan b. Uyeyne — îbn Cüreyc senediye Atâ'mn þöyle dedeðini rivayet eder. Ýbn Abbas'm þöyle dediðini de iþittim: Allah Teâlâ: "Sizden vefat edenlerin geride býraktýklarý hanýmlarý dört ay on gün beklerler. "[371] buyurmuþ, evlerinde iddet beklerler dememiþtir. Kocasý ölen kadýn dilediði yerde iddet bekler. Süfyan diyor ki:'Bu rivayeti Ib:ý Cüreyc haber verdiðimiz þekliyle bize aktardý.

Abdürrezzak, Ýbn Cüreyc yoluyla rivayet eder ki, Ebu'z-Zübeyr, Câbir b. Abdullah'ýn: "Kocasý ölen kadýn dilediði yerde iddet bekler." dediðini iþitmiþtir.[372]

Abdürrezzak'ýn, es-Sevrî — Ýsmail b. Ebu Hâlid — Þa'bî senediyle rivayetine göre Ali b. Ebu Tâlib (r.a.) kocalarý ölen kadýnlarý iddetleri içinde yolculuða çýkartýrdý.[373]

Yine Abdürrezzak'ýn, Muhammed b. Müslim — Attýr b. Dînâr yoluyla rivayetine göre Tâvûs ile Atâ: "Üç talâkla boþanan (mebtûtej ve kocalarý ölen kadýnlar hacca çýkarlar, umre yaparlar, yerlerini deðiþtirebilirler, geceyi evleri dýþýnda geçirebilirler." demiþlerdir[374]

Yine Abdürrezzak'ýn, îbn Güreye'ten rivayetine göre Atâ: "Kocasý ölen kadýn nerede iddet beklerse beklesin bir zararý yoktur." demiþtir.'[375]'

Ýbn Uyeyne, Amr b. Dînâr yoluyla Atâ ve Ebu Þa'sa'nýn: "Kocasý ölen kadýn iddeti içinde dilediði yere çýkabilir." dediklerini rivayet eder.'[376]'

Ýbn Ebî Þeybe'nin Abdulvahhab es-Sakafî yoluyla rivayetine göre, Habîb el-Muallim anlatýyor: Atâ'ya: "Üç talâkla boþanan ve kocasý ölen kadýnlar iddetleri içinde hac yapabilirler mi?" diye sordum. "Evet." cevabýný verdi.'[377]' Hasan el-Basrî de böyle söylerdi.

Ýbn Vehb'in, Ýbn Lehia — Huneyn b. Ebu Hakîm senediyle rivayetine göre, Müzâhim'in karýsý, kocasý Hunasýra'da vefat edince Ömer b. Abdulaziz'e: "îddetim sona erinceye kadar bekleyeyim mi?" diye sordu. Ömer b. Abdulaziz ona cevabýný verdi: "Hayýr. Yurduna, baba ocaðýna git. Orada iddet bekler'[378]

Ýbn Vehb'in, Yahya b. Eyyub yoluyla rivayetine göre, Yahya b. Saîd.el-Ensârî, karýsýyla birlikte iken Ýskenderiye'de vefat eden ve gerek orada ve gerekse Fustât'ta birer evi bulunan adaný hakkýnda demiþtir ki: "O adamýn karýsý isterse kocasýýnýn vefat ettiði yerde iddet beklesin, isterse kocasýnýn Fustât'taki evine, yurduna dönsün, orada iddet müddeti bekleyip geri dönsün."'[379]'

Yine îbn Vehb'in Amr b. Haris yoluyla rivayetine göre, Bükeyr b. el-Eþec anlatýyor: Salim b. Abdullah b. Ömer'e kocasý tarafýndan bir þehre götürülen ve kocasý orada vefat eden kadýnýn durumunu sordum. "Kocasýnýn vefat ettiði yerde iddet bekler, yahut da kocasýnýn evine döner, iddeti bitinceye kadar orada kalýr." cevabýný verdi.'[380]' Bütün Zahirilerin görüþü budur.

Bu görüþ sahiplerinin iki delilleri vardýr; ikisini de delil olarak Ýbn Abbas ileri sürmüþtür:

1- Birincisini yukr.nda kaydettik ki, o da þudur: Allah Teâlâ, kocasý ölen kadýnýn dört ay on gün iddet beklemesini emretmiþ, ama belli bir yerde beklemesini emretmemiþtir. 2- Ebu Davud'un, Ahmed b.Muhammed el-Mervezî — Musa b.Mes*ûd — Þibl — Ýbn Ebî Nucayh — Atâ senediyle Ýbn Abbas'ýn þöyle dediðini rivayet eder: Þu âyet — "... evlerinden çýkanlmaksýzýn..."'[381]' âyeti — kadýnýn ailesi yanýnda iddet beklemesini neshetmiþtir. Artýk kadýn dilediði yerde iddet bekleyebilir. Atâ diyor ki: Kadýn isterse âillesi yanýnda iddet bekler, kocasý tarafýndan kendisine vasiyyet edilen yerde ikâmet eder, isterse baþka yere çýkar. Zira Allah Teâlâ: "Eðer çýkarlarsa onlarýn yaptýklarýndan dolayý size bir günah yoktur."'[382]' buyurmuþtur. Atâ diyor ki: Sonra miras âyeti geldi, meskeni neshetti. Artýk kadýn istediði yerde iddet bekler.'[383]!

Sahabe, tabiin ve onlardan sonraki nesillerden ikinci bir grup da, kadýn kocasýnýn vefat ettiði ve kendisinin de orada bulunduðu evde iddet bekler, demiþtir. Veký, es-Sevrî — Mansûr — Mücâhid — Saîd b. Müseyyeb senediyle rivayet eder ki, Hz. Ömer kocalarý ölmüþ olup' da hacca yahut umreye çýkan kadýnlarý Zülhuleyfe'den geri çevirdi.'[384]'

Abdürrezzak'ýn, Ýbn Cüreyc — Humeyd el-A'rac — Mücâhid senediyle rivayetine göre Hz. Ömer ve Hz. Osman kocalarý ölmüþ olup da hac ve umreye çýkan kadýnlarý Cuhfe ve Zülhuleyfe'den geri çevirirlerdi.'[385]'

Abdürrezzak, Ma'mer — Eyyub — Yusuf b. Mâhek — onun annesi Müseyke senediyle rivayet eder ki, kocasý ölen bir kaim iddeti içinde ailesini ziyarete gitti. Orada doðum sancýsý tuttu. Hz. Osman'a geldiler. O da: "Doðum sancýsý çeke çeke onu evine taþýyýn." dedi.'[386]'

Yine Abdürrezzak'ýn, Ma'mer — Eyyub — Nâfi' senediyle rivayetine göre Ýbn Ömer'in, kocasýnýn vefatýndan dolayý iddet bekleyen bir kýzý vardý. Gündüz ailesinin yanýna gelir, onlarla sohbet eder; gece olunca da Ýbn Ömer, ona evine dönmesini emrederdi.[387]'

Ýbn Ebî Þeybe'nin, Vekî — Ali b. Mübarek — Yahys. b. Ebu Kesir — Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban senediyle rivayetine göre Hz. Ömer, kocasý ölen kadýnýn gündüz aydýnlýðýnda ailesinin yanma gitmesine izin vermiþtir. Zeyd b. Sabit ise, ona ancak gündüz yahut gece aydýnlýðýnda ziyaret için izin vermiþtir.'[388]'

sikadýr.   Ýbn   Hazm,    el-Muhallâ*da.Abdürrezzak'm, Süfyan es-Sevri — Mansûr b. Mu'temir — îbrahim en-Nahaî — Alkame senediyle rivayetine göre kendilerine kocalarýnýn ölüm haberi gelen bir grup Hemedanlý kadýn Ýbn Mes'ûd'a fetva sordular ve "Ürküntü ve yalnýzlýk hissediyoruz." dediler. Ýbn Mes'ûd onlara: "Gündüz buraya gelirsiniz, sonra her biriniz geceleyin evine döner." diye cevap verdi.'[389]'

Haccac b. Minhal, Ebu Avâne — Mansûr — îbrahim senediyle kaydeder ki, bir kadýn: "Babam hasta, bense iddet beklemekteyim. Ona bakmak için yanma gidebilir miyim?" diye sormak üzere mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'ye (r.a.) bir haberci gönderdi. O da: "Evet, gidebilirsin. Ancak gecenin iki yansýndan birini evinde geçir." diye haber yolladý.'[390]'

Saîd b. Mansûr'un, Hüþeym — Ýsmail b. Ebu Halid yoluyla rivayetine göre, Þa'bî'ye: "Kocasý ölen kadýn iddeti içinde dýþarý çýkabilir mi?" diye sordular. Þöyle cevap verdi: îbn Mes'ûd'un öðrencilerinin çoðunluðu bu konuda çok sert tutum içindeydiler. Çýkamaz, diyorlardý. Þeyh — Ali b. Ebu Tâlib'i kasdediyor — ise, yolculuða çýkmasýna izin verirdi.[391]'

Hammad b. Seleme'nin Hiþâm b. Urve'den rivayetine göre, Hiþâm'm babasý Urve demiþtir ki: Kocasý ölen kadýn evinde iddet bekler. Ancak ailesi baþka yere taþýnýrsa, onlarla birlikte o da taþýnýr."'[392]

Saîd b. Mansûr'un, Hüþeym — Yahya b. Saîd eK3nsârî senediyle rivayetine göre, Kasým b. Muhammed, Salim b. Abdullah ve Saîd b. Müseyyeb, kocasý ölen kadýn hakkýnda: "Ýddeti bitinceye kadar bir yere ayrýlamaz." demiþlerdir.

Yine Saîd b. Mansûr'un, Ýbn Uyeyne — Artýr b. Dînâr senediyle rivayetine göre de Atâ ile Câbir her ikisi de kocasý ölen kadýn hakkýnda: "Dýþan çýkamaz." demiþlerdir.

Vekî'in, Hasan b. Salih — Muðîre sennediyle rivayetine göre, îbrahim (en-Nehaî) kocasý ölen kadýn hakkýnda: "Gündüz dýþan çýkmasýnda bir sakýnca yoktur. Geceyi evinden baþka yerde geçiremez." demiþtir.

Hammad b. Zeyd'in, Eyyub es-Sahtiyânî yoluyla Muhammed b. Sîrîn'den rivayetine göre bir kadýnýn kocasý öldü, kendisi de hastalandý. Ailesi de onu yanlarýna taþýdý. Sonra âlimlere sordular. Hepsi de onlara kadýný kocasýnýn evine geri götürmelerini emretmiþti. îbn Þîrîn: "Bunun üzerine kadýný bir yaygý içinde evine geri götürdük." diyor

Bu görüþ, Ýmam Ahmed, Mâlik, Þafiî, Ebu Hanife — Allah onlara rahmet eylesin — ve arkadaþlarýyla Evzâî, Ebu Ubeyd ve îshak'ýn görüþüdür.

Ebu Ömer Ýbn Abdilber diyor ki: Hicaz, Þam, Irak ve Mýsýr'daki ileri gelen fakihler cemaatinin görüþü de budur.

Bunlarýn delilleri Fürey'a bt. Mâlik hadisidir. Bu hadisi Osman b. Affan (r.a.) kabulle karþýlamýþ, muhacirlerin ve Ensâr'ýn hazýr bulunduðu bir ortamda gereðince hükmetmiþtir. Medine, Hicaz, Þam, Irak ve Mýsýr âlimleri kabulle karþýlamýþlardýr. Onlardan herhangi birinin gerek hadisi ve gerekse râvilerini ta'nettiði bilinmemektedir. Rivayet konusundaki inceden inceye araþtýrmasýna ve titizliðine raðmen Mâlik bu hadisi Muvatta'ýna almýþ ve görüþünü onun üzerine kurmuþtur. Oysa o Mâlik, kendisine bir adam hakkýnda: "O sika mýdýr?" diye soru soran þahsa: "Sika olsaydý adýný elbette kitaplarýmda görürdün." cevafcýný veren biridir.

Diyorlar ki: Biz selef arasýnda bu konuda tartýþma bulunduðunu inkâr etmiyoruz. Ancak iki taraf arasýnda sünnet hükürr. verir. Ebu Ömer Ýbn Abdilber diyor ki: Sünnet, — Allah'a hamdolsun — sabittir. Sünnet varken, icmâ'a gerek yoktur. Çünkü bir mesele hakkýnda ihtilâf ortaya çýktýðýnda, görüþü sünnete uyan kimseninki delil olur.

Abdürrezzak'ýn Ma'mer'den rivayetine göre Zührî diyor ki: Kocasý ölen kadýnýn istediði yerde iddet beklemesine izin verenler, Hz. Âiþe'nin (r.a.) sözünü esas almýþlar; azim ve takva sahhipleri ise, Ýbn Ömer'in görüþünü asýl kabul etmiþlerdir.[393]

Soru: Kocasý ölen kadýnýn evinden ayrýlmamasý bir vazife midir? Yoksa bir hak mýdýr?

Cevap: Þayet mirasçýlar evi ona býrakýr ve orada oturmasýnýn kendisine bir zararý olmazsa, yahut mesken kendisinin ise evden ayrýlmamak ona bir görevdir. Eðer mirasçýlar, kadýný oradan baþka yere naklederler, yahut ondan ücret talep ederlerse, kadýn orada oturmak zorunda olmaz, baþka yere taþýnabilir.

Sonra bu görüþ sahipleri, kadýn istediði yere taþýnabilir mi? Yoksa kocasýnýn vefat ettiði meskene en yakýn meskene mi taþýnmalýdýr? konusunda iki ayrý görüþ ileri sürmüþlerdir. Eðer kadýn evin yýkýlmasýndan, yahut evde kalmasý halinde boðulmaktan, yahut bir düþmandan vs. korkarsa, ya da ev emânet olup da sahibinin geri almasý, yahut kira olup da müddetinin dolmasý, yahut eve zarar verdiðinden ötürü ev sahibinin oturmaktan onu menetmesi, yahut ev sahibinin evi kiraya vermekten vazgeçmesi, yahut piyasa deðerinder. daha çok ücret istemesi, yahut kadýnýn kira bedelini bulamamasý veya ancak kendi özel malýndan karþýlayabilmesi sebebiyle ev sahibi kadýný evinden çýkarýnsa, kadýn baþka yere taþýnabilir. Çünkü bu durumlar birer mazerettir. Kadýnýn, o meskenin ücretini ödemesi zorunlu deðildir. Onun görevi meskeni elde etmek deðil, oturma filidir. Orada oturma imkânsýz hale gelince bu görev de düþer. Bu, Ahmed ve Þafiî'nin görüþüdür.

Soru: Kadýnýn kocasýnýn evinde oturmasý, alacaklýlara ve mirasa göre önceliði bulunan mirasçýlar üzerindeki ona ait bir hak mýdýr, yoksa kocasýnýn býraktýðý þeylerde kadýnýn mirastan baþka hakla yok mudur?

Cevap: Bu konuda ihtilâf edilmiþtir. Ýmam Ahmec; diyor ki: Kadýn hamile deðilse, kocasýnýn býraktýðý þeylerde onun mesken hakký yoktur. Ancak yukarýda da geçtiði üzere, þayet ev kendisine býrakýlýrsa, oradan ayrýlmamak görevidir. Eðer kadýn hamileyse, bu konuda îmaný Ahmed'den iki rivayet var: 1- Hüküm aynýdýr. 2- Mesken hakký, kadýnýn maldaki sabit hakkýdýr. Kadýn bu hakkýndan mirasçýlara ve alacaklýlara göre bir önceliliðe sahiptir. Bu hak anamaldan olur. Kadmm iddet müddeti doluncaya kadar ev, kadýný orada oturmaktan menedeeek þekilde, ölen kocasýnýn borçlarýný karþýlamak üzere satýþa çýkarýlmaz. Eðer' bu mümkün olmazsa mirasçýlar, kira bedelini evin eþyasýndan karþýlayarak kadýn için bir mesken kiralamak zorundadýrlar. Þayet mirasçýlar bunu yapmazsa, hâkim zorla yaptýrýr. Zaruret olmaksýzýn kadýn o evden baþkasýna taþýnamaz. Hem kadm ve hem de mirasçýlar, kadýnýn oradan baþka yere taþýnmasýnda hemfikir olsalar bile, bu caiz deðildir. Çünkü kadmm orada oturmasýnda Allah Teâlâ'nm hakký vardýr ve nikâh meskeninin aksine, onlarýn bu hakký iptal etmede hemfikir olmalarý caiz deðildir. Zira Allah Teâlâ'nm bir hakkýdýr. Çünkü idde tin hukukundan biri olarak vacip olmuþtur. Ýddette karý-kocanm hakký vardýr. (Ýmam Ahmed'den gelen) sahih ifadeye göre, ric'î talâkla boþanan kadmm mesken hakký da böyledir. Mirasçýlarla kadmm bu hakký iptalde ittifak etmeleri caiz deðildir. Bu, âyet metninin gereðidir. Ahrried'in açýk olarak belirttiði bir husustur. Ondan gelen bir ikinci rivayete göre, ister hamile olsun, ister olmasýn her halükârda kocasý ölen kadýnýn mesken hakký vardýr. Böylece Ýmam Ahmed'in mezhebinde üç rivayet sabit olmuþtur: 1-Hem hamile olan, hem de olmayan için mesken hakký vaciptir. 2- Her ikisi için de mesken hakký yoktur. 3- Hamile olan için mesken hakký vacip, hamile olmayan için bu hak yoktur. Kocasý ölen kadýnýn mesken hakký konusunda Ýmam Ahmed'in mezhebinin özeti budur.

Ýmam Mâlik'in mezhebine gelince: Kadm hamile olsun veya olmasýn, Ýmam Mâlik iddet müddetince mesken hakkýný vacip görmektedir. Ebu Ömer diyor ki: Mesken, kiralýk ise Ýmam Mâlik'e göre kadm orada oturmaya hem mirasçýlardan ve hem de alacaklýlardan daha müstehaktýr. Kira, vefat eden þahsýn anamalýndan karþýlanýr. Ancak ev konusunda kocasýnýn bir anlaþma yapmýþ olmasý ve ev sahiplerinin kadýný oradan çýkarmak istemeleri durumu müstesnadýr. Eðer mesken kocasýnýn ise kadýnýn iddeti bitinceye kadar ev, kocanýn borçlarýný karþýlamak üzere satýþa çýkarýlmaz...

Ebu Ömer'den baþka Mâlikîler diyorlar ki: Þayet evin mülkiyeti ölen adama aitse, yahut ölen adam kirasýný ödemiþse, bu durumda kadýn mesken hakkýna mirasçýlardan ve alacaklýlardan daha müstahaktýr. Eðer ev kira olup da ölen þahýs kirayý ödememiþse, Tehzib'Ðe kaydedildiðine göre, adam zengin biri olsa bile, ölenin malýndan kadýna mesken hakký yoktur. Muhammed, Ýmam Mâlik'in þöyle dediðini rivayet eder: Kira ölenin malýndan ödenmelidir. Ölenin karýsý eve daha müstehak deðildir. Mesken hakkýndan mirasçýlarla birlikte hissesine düþeni alýr. Mirasçýlar, kadýný oradan çýkarma hakkýna sahiptirler. Ancak kadm kendi payýna, orada oturmak ve mirasçýlarýn hisselerinin kirasýný ödemek isteyebilir.

Ýmam Þafiî'nin mezhebine gelince: Kocasý ölen kadýnýn mesken hakký konusunda Ýmam Þafiî'nin iki görüþü var: 1- Hamile olsun veya olmasýn kadmm mesken hakký vardýr. 2- Hamile olsun veya olmasýn mesken hakký yoktur. Ona göre kadýnýn ister bâin talâkla boþanmýþ olsun, isterse kocasý ölmüþ olsun, iddet süresince meskenden ayrýlmamasý vaciptir. Bâin talâkla boþanmýþ olan kadýnýn eve baðlý kalmasý, ona göre kocasý ölmüþ olan kadýnýn eve baðlý kalmasýndan daha güçlüdür. Çünkü kocasý ölen kadmm gündüz, ihtiyaçlarým görmek üzere dýþarý çýkmasý caiz olduðu halde — Ýmam Þafiî'nin iki görüþünden birine, kadîm (=eski) olanýna göre — bu durum bâin talâkla boþanmýþ kadýn için caiz deðildir, tmarn Þafiî, ric'î talâkla boþanmýþ olan, kadýna bunu vacip görmüyor,

müstahap görüyor.

îmam Ahmed'e gelince: Ona göre kocasý ölen kadýnýn eve baðlý kalmasý ric'î talâkla boþanmýþ olandan daha güçlüdür. Ýmam Ahmed, bâin talâkla boþanan kadýna bunu vacip görmüyor.

Ýmam Þafiî'nin (r.a.) mezhebindeki âlimler, iki görüþünden birinde, kocasý ölen kadýna mesken hakký yoktur ifadesinin bulunmasý yanýnda, kadmm eve baðlý kalmasýnýn vacipliðini ifade eden görüþüne bir soru yönelterek: "Bu iki ifade nasýl uzlaþabilir?" diye sormuþlar ve buna þu iki cevabý vermiþlerdir: 1- Ýmam Þafiî'nin o görüþüne göre kadýnýn eve baðlý kalmasý vacip deðildir. Ancak mirasçýlar, evin ücretini üstlenseler, o zaman kadýnýn eve baðlý kalmasý vacip olur. Ýmam Þafiî'nin arkadaþlarýnýn   çoðunluðu   bu   þekilde   cevaplandýrmýþlardýr.   2-Kendisinden ücret talep edilmesi yahut mirasçýlarý veya ev sahibinin kendisini oradan çýkarmasý suretiyle kadýna o evden dolayý bir zarar gelmedikçe, kadýnýn o eve baðlý kalmasý kendisine vaciptir. Eðer kendisine bir zarar gelecek olursa, o zaman bu vaciplik ortadan kalkar.

Ýmam Ebu Hanife'nin müntesipleri ise diyorlar ki: Gerek ricl talâkla ve gerekse bâin talâkla boþanmýþ olan kadýnýn ne gece, ne gündüz evinden çýkmasý caizdir. Kocasý ölen kadýn ise, gündüz ve gecenin bir bölümünde dýþan çýkabilir; ama geceyi gittiði yerde geçiremez. Fark þundan kaynaklanmaktadýr: Boþanan kadýnýn nafakasý kocasýnýn malýndan karþýlanýr; týpký karýsý gibi dýþarý çýkmasý caiz olmaz. Ama kocasý ölen kadýn için böyle bir durum sözkonusu deðildir; zira ona nafaka verilmez. Bu yüzden durumunu düzeltmek için gündüz dýþan çýkmak zorundadýr. Diyorlar ki: Ayrýlýðýn meydana gelmesi halinde oturma hakký kendisinde bulunan evde iddet beklemelidir. Yine Hanefîler diyorlar ki: Þayet ölünün evinden kadýna düþen pay kendisine yetmiyorsa, yahut mirasçýlar onu kendi paylarýna düþen kýsýmdan çýkarmýþlarsa, kadýn baþka yere taþýnabilir. Çünkü bu bir mazerettir. Evinde olmak ibadettir. Ýbadet ise mazeretle düþer. Yine Hanefîler derler ki: Eðer kadýn oturduðu evin kirasýný yüksek olduðundan ötürü ödeyemezse, kirasý daha az olan bir eve taþýnabilir.

Ýþte Hanefîlerin bu sözleri göstermektedir ki, oturma ücreti kadýna aittir. Evin ücretini ödemekten âciz olursa, ancak o zaman o evde oturmak görevi kendisinden düþer. Bundan dolayý açýkça ifade etmiþlerdir ki, þayet kendisine yeterli olursa kadýn, ölen kocasýnýn mirasýndan kendi payýna düþen kýsýmda oturur. Zira onlara göre ister hamile olsun, ister olmasýn kocasý ölen kadýnýn mesken hakký yoktur. Yalnýzca ona düþen kocasýnýn vefat ettiði ve kendisinin de bulunduðu evde gece kalmasý lâzýmdýr, gündüz kalmasý gerekli deðildir. Mirasçýlar evi kendisine karþýlýksýz vermezlerse, ücret ödemek de kendisine düþer.

Ýþte âlimlerin bu meseledeki görüþleri ve orada çýkan ihtilâfýn kaynaðý böylece özetlenip anlatýlmýþ oldu. Basan yalnýz Allah'tandýr.

Bu hadis konusunda Furay'a bt. Mâlik'in baþýna, týpký rivayet ettiði hadis hususunda Fâtýma bt. Kays'm baþýna gelen durum gelmiþtir. Bu meseleyi tartýþanlardan bazýlarý demiþlerdir ki: Bir kadýnýn sözüne, Rabbimizin kitabýný terkedemeyiz. Allah Teâlâ, kocasý Men kadýnýn dört ay on gün iddet beklemesini emretmiþ, (kocasýnýn) evinde beklemesini emretmemiþtir. Mü'minlerin annesi Hz. Âiþe (r.a.), kadýnýn kocasýnýn öldüðü evde iddet beklemesinin vacip olduðunu inkâr etmiþ ve kocasý ölen kadýnýn istediði yerde iddet bekleyebileceðine fetva vermiþtir. Nitekim ayný Hz. Âiþe (r.a.) Fâtýma bt. Kays hadisini inkâr etmiþ ve boþanan kadýna mesken verilmesinin vacip olduðunu belirtmiþtir.

Furay'a hadisine karþý gelenlerden bir kýsmý da diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.) devrinde Uhud, Bi'r-i Mâûne, Mûte ve daha baþka savaþlarda pek çok sahabe — Allah onlardan razý olsun — hayatýný kaybetti. Onlardan sonra hanýmlan iddet bekledi. Þayet o kadýnlardan her biri iddet müddetince evine baðlý kalsaydý, bu durum elbette eri aþikâr, en açýk þeylerden olurdu. Öyle ki, tbn Abbas ve Hz. Âiþe'den [ilimde) daha alt mertebede olanlara bile gizli kalmazdý. Uygulama sürekli ve yaygýn olduðu halde, bu iki sahâbîye ve görüþleri aktanlan daha baþka sahâbîlere bu durum nasýl gizli kalmýþ olabilir? Bu çok uzak bir ihtimaldir.

Hem sonra, sünnet o þekilde yürürlükte olsaydý Furay'a, Hz. Peygamber'e (s.a.) gelip ailesine gitmek için izin istemezdi ve Hz. Peygamber (s.a.) de bu konuda ona izin verip gittikten sonra onu geri çaðýrmalarýný emredip, kadýna evinde beklemesini emretmezdi. Þayet bu iþ sürekli ve sabit olsaydý, Furay'a'ya ailesinin yanma gitmesine izin vermekle bunu neshetmiþ, sonra ona evinde beklemesini emretmekle bu izni neshetmiþ olurdu ki, bu durum hükmün iki kere deðiþtirilmesine götürür. Þeriatta, kesin bir noktada böyle bir þey bilmlyo:*uz.

Diðerleri de diyorlar ki: Bunda Emîru'l-mü'minîn Hz. Osman b. Affân'm ve sahabenin ileri gelenlerinin kabulle karþ:.ladýklan ve Hz. Osman'ýn yürürlüðe koyup gereðince hükmettiði bu sahih ve mânasý açýk sünnetin reddini gerektirecek bir durum yoktur. Þayet biz kadýnlarýn Hz. Peygamber'den (s.a.) yaptýklarý rivayetleri kabul etmezsek, o zaman kadýnlardan baþka râvisi bilinmeyen, Ýslâm'ýn pek çok sünneti yok olur gider. Ýþte Allah'ýn kitabý! Onda, evde iddet beklemeyi vacip kýlan bir þey yok ki, sünnet ona aykýn olsun. Aksine olsa olsa sünnet Kur'an'ýn sükût geçtiði bir hükmü açýklamýþ olur. Böylesi bir þeyle sünnetler reddedilmez. Ýþte Allah Rasûlü'nün (s.a.) sakýndýrdýðý, hükmünün benzeri Kur'an'da bulunmazsa sünnet terkedilir görüþünün ta kendisidir bu!

Mü'minlerin annesi Hz. Âiþe'nin (r.a.) Furay'a hadisini terkediþine gelince: Herhalde bu hadis kendisine ulaþmamýþtýr. Eðer ulaþsaydý, herhalde te'vîl ederdi. Te'vîl etmeseydi, herhalde Furay'a'nýn rivayet ettiði hadise muarýz kendisinin bildiði bir hadis var olmuþ olacaktý. Ne olursa olsun, Hz. Âiþe'nin bu hadisi terketmesinden dolayý kendilerinin terketmeleri hakkýnda bunu söyleyenler, mü'minlerin annesi terkettiði için terkedenlerden daha mazurdurlar. Ýki terk arasýnda büyük bir fark vardýr.

Hz, Peygamber'in fs.a.) yanýnda þehit düþenlere ve O hayatta iken vefat edenlere gelince;  onlarýn hammlannm diledikleri yerde iddet beklemelerine dair hiçbir haber gelmemiþtir. O sahabe kadýnlarýnýn Füray'a hadisinin hükmüne aykýrý davrandýklarýna dair de asla bir rivayet gelmiþ deðildir. Nasýl olduðu bilinmeyen bir durumdan dolayý sahih sünneti terketmek caiz deðildir. Onlarýn diledikleri yerde iddet bekledikleri bilinse, ama onlardan Furay'a hadisinin hükmüne aykýrý düþen bir þey rivayet olunmasa, ihtimal ki bu durum, bu hükmün yerleþmesinden ve sabit olmasýndan öncedir. Zira asýl olan berâet-i zimmettir (kiþinin borç, sorumluluk ve suçtan uzak olmasýdýr) ve vücup hükmünün olmamasýdýr. Abdürrezzak'm, Ýbn Cüreyc — Abdullah b. Kesir senediyle rivayetine göre Mücâhid anlatýyor: Uhud savaþýnda pek çok kimse þehit düþtü. Þehitlerin hanýmlarý Allah Rasûlü'ne geldiler ve: "Ey Allah'ýn Rasûlü! Biz geceleri ürküyor, yalnýzlýk duyuyoruz. Bu yüzden geceyi birimizin evinde geçiriyoruz. Sabah olunca evlerimize daðýlýyoruz." dediler. Allah Rasûlü (s.a.) onlara: "Arzu ettiðiniz kadar birinizin evinde sohbet edin. Uyumak istediðinizde her biriniz kendi evine dönsün." buyurdu.[394]' Bu hadis her ne kadar mürsel ise de görünen o ki, Mücâhid bunu ya sika bir tabiîden ya da bir sahâbîden iþitmiþtir. Tabiîn arasýnda yalan söylemek bilinen bir husus deðildi. Onlar üstün kýlman nesillerin ikincisidir. Allah Rasûlü'nün (s.a.) ashabýný görmüþler, onlardan ilim tahsil etmiþlerdir ve onlardan sonra ümmetin en hayýrlý neslidir. Bu neslin Allah Rasûlü'ne yalan atfedecekleri ve yalancýlardan rivayette bulunacaklarý düþünülemez. Bilhassa onlar arasýndan âlim bir kimse kesin ifade kullanarak Allah Rasûlü'nden (s.a.) rivayette bulunduðunda, O'nun bir hadisine tanýk olup "Allah Rasûlü (s.a.) þöyle buyurdu, Allah Rasûlü (s.a.) þöyle yaptý, þunu emretti, þunu yasakladý..." demesi ve Allah Rasûlü (s.a.) ile kendisi arasýndaki aracý þahýs yalancý yahut meçhul biri iken böyle bir þeye kalkýþmasý son derece uzak bir ihtimaldir. Ama onlardan sonraki nesillerin mürsellerinde durum farklýdýr. Nesiller kaynaktan uzaklaþtýkça mürsellere kötü gözle bakýlmaya baþlandý ve onlar Allah Rasûlü (s.a.) hakkýnda þahit kabul edilmez oldu. Özetle, dayanak yalnýz bu mürsel deðildir. Basan Allah'tandýr. [395]


[367] Mâlik, 2/591 ; Ebu Davud, 2300 ; Tirmizî, 1204 ; Ýbn Mâce, 2031 ; Dârimî, 2/168 ; Ahmed, 6/370, 420 ; Nesâi, 6/199 ; Þafiî, er-Risöle,  1214 ; Ebu Davud ct-Tayâlisî, Müsned, No:  1664. Senedi güçlüdür. Ýbn Hibbân {1332) ve Hâkim (2/208) hadisi sahih    saymýþlar, Zehebî de buna muvafakat etmiþtir. Hâkim, hadisin sahih olduðu sözünü     Muhammed b. Yahya ez-Zühelî'den nakietmiþtir.

[368] Ahmed, 3/86. Hafýz Ýbn Hacerin et-Tehzîb'de dediði üzere senedi ceyyiddir.

[369] Abdürrezzak, 12054. Senedi sahihtir.

[370] Abdürrezzak, 12051. Senedi sahihtir.

[371] Bakara, 2/234.

[372] Abdürrezzak, 12059. Senedi sahihtir.

[373] Abdürrezzak, 12056 ; Beyhakî, 7/436. Senedi sahihtir.

[374] Abdürrezzak, 12060. Râvileri sikadýr.

[375]  Abdürrezzak, 12050; Bcyhakî, 7/435.

[376] Râvileri sikadýr. Ýbn Hazra, el-Muhallada (10/285) Kadý Ýsmail b. Ýshak — Ali b. el-Mcdinî — Ýbn Uyeyne senediyle kaydetmiþtir.

[377] Râvileri sikadýr.

[378] Râvileri sikadýr. Hunâsýra, Kmnesrin hizasýnda   çöl tarafýnda Halep kasabalarýndan küçük bir beldedir.

[379] Râvileri sikadýr.

[380] Râvileri sikkadýr.

[381] Bakara, 2/240.

[382] Bakara, 2/240.

[383] Ebu Davud, 2301 ; Nesâî, 6/200 ; Buhâri, 68/50.

[384] Râvileri sikadýr.

[385] Abdürrezzak, 14071. Râvileri sikadýr.

[386] Abdürrezzak, 12067.   Müseykc'nin hali bilinmemektedir. Oðlundan baþka bilinmiyor.  Hadisin diðer   râvileri kaydetmiþtir.

[387] Abdürrezzak, 12064; Saîd b. Mansûr, Sünen, No:1367. Senedi sahihtir.

[388]  Kavileri sýkadýr.

[389] Abdürrezzak, 12068 ; Said b. Mansûr, 1337 ; Beyhaki, Sünen, 7/436 . Senedi sahihtir.

[390] Abdürrezzak, 12070. Senedinde meçhul bir râvi vardýr.

[391] Kavileri sikadýr.

[392] Abdürrezzak, 12079.

[393] Abdürrezzak, 12080.

[394] Abdürrezzak, 12077. Kavileri sikadýr; ancak müellifin de dediði gibt hadis mürseldir.

[395] Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, Ýklim Yayýnlarý: 6/261-272.


radyobeyan