Hz. Ebu Derda By: sidretül münteha Date: 07 Mayýs 2011, 15:49:24
Hz. Ebu Derda (R.Anh)
Hayatýyla dünyevîleþme tehlikesine karþý kalkan görevini yapan bir sahabedir. Yani dünyevîleþme tehlikesinin sinyalini veren sahabedir. Rasûlüllah (sav)'in, Kur'ân, fýkýh ve hadis ilimlerinde önde gelen ashabýndan biridir. Asýl adý Uveymir'dir. Hazrec kabilesine mensuptur. Hicrî ikinci yýlda müslüman oldu. Vâkýdî'nin naklettiðine göre, Ebû'd-Derdâ ailesi içinde en son müslüman olandýr. Onun örtüyle örttüðü bir putu vardý. Kendisini Ýslâm'a davet eden dostu Ýbn Revâha bir gün putunu o evde yokken parçaladý ve gitti. Ebû'd-Derdâ eve gelince önce çok kýzmýþ, sonra þöyle demiþtir:
"Eðer putta bir hüner olsaydý, kendini koruyabilecekti." Ve sonra Peygamber efendimize giderek müslüman oldu. [10]
Ebû'd-Derdâ önceleri ticaretle uðraþýrken müslüman olduktan sonra kendini tamamen zühd ve ibâdete vermiþtir. Þam fakihi diye meþhurdur. Kendisi bunu anlatýrken þöyle der:
"Peygamber efendimiz risalede geldikten sonra hem ticaret, hem ibadet yapmak istedim. Fakat ikisinin bir arada olamayacaðýný anlayýnca, ticareti býrakýp ibadete yöneldim."
Ýslâm'a giriþinden önce meydana gelen Bedir gazasýnda bulunmayan Ebû'd-Derdâ, Uhud'da büyük fedakâr'ýk ve þecaat gösterdi. Bu gazadan sonra Rasûlüllah (sav)'in bütün gazalarýnda bulundu. Ebû'd-Derdâ'nýn kardeþliði Selmân-ý Fârisî'dir. Ebû'd-Derdâ (R.a.), vefatýndan sonra Hz. Ömer'in ona ýsrarla bir görev vermek istemesine raðmen o
"Bana müsaade et, gidip halka Rasûlüllah'ýn sünnetini öðreteyim, onlara namaz kýldýrayým" demiþ, Hz. Ömer de ona müsaade etmiþti. Hz. Ömer daha sonralarý Þam'ý ziyaretinde Þam valisi Yezid b. Ebî Süfyân, Amr b. el-As, Ebû Musa el-Eþ'ari'yi teftiþ ettiðinde bu zatlarýn kapýlarýnýn kilitli olduðunu, odalarýnýn ipekle kaplý bulunduðunu, huzurlarýna girenlerin kim olduklarýný sorduklarýný, müreffeh yaþadýklarýný görmüþ; Ebû'd-Derdâ'ya gittiðinde ise onun kapýsýnda kilit bulunmadýðý, odasýnda ýþýk olmadýðý, elbisesi hafif, soðuktan muzdarip, gelenin selâmýný alan, kim olduðunu sormadan içeri kabul eden, altýnda bir keçe parçasý bulunan bir durumda görmüþtü. Hz. Ömer, Ebû'd-Derdâ'ya,
"Ben seni Medine'de hoþ tutmadým mý?" deyince o, Rasûlüllah'tan duyduðu þu hadisi hatýrlatmýþtýr:
"Sizin dünyadan metanýz bir yolcunun azýðý kadar olsun.”[11]
Kendisine misafirliðe gelen arkadaþlarý, yatak yerine yerde yatýp da þikâyet ettiklerinde þöyle demiþtir:
"Bizim bir baþka evimiz var ki, hepimiz orada toplanacaðýz.”[12]
Hz. Ömer, Bedir'de bulunmamasýna raðmen çünkü o sýrada müslüman olmamýþtý. Ebû'd-Derdâ'ya da Bedir gazasý tahsisatý baðlamýþtýr. Hz. Osman veya Ömer zamanýnda Ebû'd-Derdâ Þam kadýlýðýna getirilmiþ ve hicretin 32. yýlýnda vefat etmiþtir.
Bütün ömrünü takva içinde geçiren Ebû'd-Derdâ'nýn güzel yüzlü, esmer, sakalýný kýna ile boyayan, baþýna takke geçirip üzerine sarýk saran bir zat olduðu zikredilmiþtir.
Ebû'd-Derdâ (R.a.) fýkýh ve hadis ilimlerinde ileri gelenlerden idi. Rasûlüllah (sav)'den bütün öðrendiklerini, bütün duyduklarýný, anladýklarýný müslümanlara öðretmeye çalýþmýþtýr. Kur'ân-ý Kerîm'i ezberlemiþ ve mescidde her gün Kýýr'ân dersi vermiþtir. Þam'da yüzlerce hafýz yetiþtirmiþtir. Zevcesi Ümmü'd-Derdâ es-Suðrâ, Kur'ân kýraatinde sözü geçen kimselerdendir.
Ebû'd-Derda'nýn, tefsir ilminin geliþmesinde de emeði vardýr. Rasûlüllah'a bir gün,
"Onlar ki, iman ettiler ve takva üzere bulundular; onlara bu dünya hayatýnda müjde vardýr” [13] âyet-i kerimesindeki yani "müjde"den maksat nedir? diye sormuþ, Rasûlüllah da,
"Bundan murad sâlih rüyadýr" buyurmuþtur. [14]
Ebû'd-Derdâ (R.a.), Rasûlüllah (sav)'den birçok hadis rivayet etmiþtir. Ondan hadis öðrenenler arasýnda Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbâs, Ümmü'd-Derdâ... gibi râviler bulunmaktadýr.
Tâbiin'in meþhur zatlarýndan Saîd b. el-Müseyyeb, Alkame, Kays, Cübeyr b. Nadir, Zeyd b. Vehb, Muhammed b. Sýrýn vb. onun talebeleridir. Ebû'd-Derdâ yetmiþ dokuz kadar hadis rivayet etmiþtir. Bunlardan en önemlileri þöyledir:
Bir insan ilim kazanmak için bir yola girerse, Cenâb-ý Hak ona cennete doðru bir yol açar. Melekler ilim peþinde koþanlardan hoþnut olduklarý için kanatlarýný onun altýna gererler. Ýlim sahipleri için yerdekiler ve göktekiler maðfiret niyaz ederler... Peygamberlerin vârisleri âlimlerdir.[15]
Bir gün Rasûlüllah (sav) Cuma hutbesinde âyet okurken, Ebû'd-Derdâ yanýnda bulunan Ubey b. Kâ'b'a,
"Bu ayet ne zaman nazil oldu?" diye sormuþ. Übey cevap vermemiþ; hutbe bittikten sonra,
"Cuma'ný þu boþ sözünle iptal ettin" demiþtir. Ebû'd-Derdâ (R.a.), Hz. Peygamber (sav)'e giderek onun bu sözünü aktardýðýnda Rasûlüllah (sav) þöyle demiþtir:
“Übey doðru söyledi. Ýmam hutbede konuþurken sözünü bitirinceye kadar sus ve onu dinle.”[16]
Rasûl-i Ekrem her hadis söyledikçe tebessüm ederdi."
“Kýyamet günü insanýn mizanýnda en aðýr basan þey iyi ahlâktýr, yani güzel huydur."
“Size namazdan, oruçtan, sadakadan, faziletçe bir derece yüksek birþey söyleyeyim mi? Ýnsanlarýn arasýný barýþtýrmak."
Ebû'd-Derdâ (R.a.) fýkýhta reyine baþvurulan bir fakihti. Þam'da bulunduðu sýrada Küfe'den ve baþka yerlerden gelenler onun görüþlerine baþvururlardý. Zikir konusunda da hadisler rivayet etmiþtir:
“Her namazdan sonra otuz üç defa teþbih, otuz üç defa tahmid, otuz üç defa tekbir getir.[17]
"Ezânsýz-namazsýz köylerde oturma; böyle bir köyde oturmaktansa þehirde kal.”[18]
Cami ve ezan, Medenî yerleþimlerin alâmetidir. Ezânsýz ve Mescidsiz yerlerde ikamet edenler, zamanla bedevîleþirler. Ezan ve Mescid, yakýnlýðý, vahþeti giderip medeniyeti, münasebeti getirir. Ebû'd Derdâ (R.a.), dünyada iken dünyasýz yaþamýþ bir medeniyet ve münasebet insanýdýr..
Rasûlüllah (sav)'in ashabý arasýndaki karþýlýklý saygý ve yardýmlaþmayý Ýslâm ümmeti için bir örnek olarak ifade eden bir hadisi Ebû'd-Derdâ zikretmiþtir. Bu hadiste Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer arasýndaki bir münâkaþada Ömer'e haksýzlýk eden Ebû Bekir'in sonradan piþman olarak Ömer'e gittiði; ancak Ömer'in onu affetmediði ve Ebû Bekir'in Rasûlüllah sav)'in huzuruna çýktýðý; arkasýndan da Ömer'in huzura girdiði; bu esnada Rasûlüllah (sav)'ýn Ebû Bekir'i dinledikten sonra Ömer'e dönüp hitab etmesinden korkan Ebû Bekir'in, münâkaþada kendisinin ileri gittiðini öne sürmesi üzerine Rasûlüllah (sav) þöyle buyurmuþtur:
"ALLAH beni size peygamber göndermiþti. Bunu size teblið ettiðimde hepiniz beni yalanlamýþtýnýz da Ebû Bekir inanmýþ, uðrumda canýný, malýný, feda etmiþti. Þimdi ashabým, siz dostumu bu nisbetiyle ve bu husûsiyetiyle bana býrakýrsýnýz deðil mi?" Ebû'd-Derdâ o günden sonra hiç kimsenin Ebû Bekir'i incitmediðini nakletmektedir. [19] Genelde Ashâb-i Kirâm'ýn hepsi özelde ise Hz. Ebû Bekir (R.a.), Ýslâm ümmetinin gözbebeðidir.
Ebû'd-Derdâ (R.a.) hastalandýðý bir sýrada arkadaþlarý yanýna gelerek
"Ey Ebû'd-Derdâ, nerenden þikayetçisin?" demiþler; Ebû'd-Derdâ,
"Günahlarýmdan" diye cevap vermiþ;
"Canýn birþey istemiyor mu?" sorusuna,
"Caným Cennet istiyor" demiþ;
"Sana bakmak için bir hekim çaðýrmayalým mý?" diyen arkadaþlarýna þöyle demiþtir:
“Esasýnda beni yataða düþüren hekimdir.” [20] Hizam b. Hakim, Ebû'd-Derdâ'nýn þöyle dediðini nakleder:
“Eðer öldükten sonra neler göreceðinizi bilseydiniz, iþtahla ne bir yemek yiyebilir, ne bir þey içebilir ve ne de gölgelenmek için bir eve girebilirdiniz. Hep avlularda oturup göðsünüze vurur ve hâliniz için aðlardýnýz. Vallahi isterdim ki ben kesilen ve meyvesi yenen bir aðaç olaydým.” [21]
Bir saatlik düþünce ve tefekkür bir gece sabaha kadar ibâdet etmekten iyidir” [22] diyen Ebû'd-Derdâ (R.a.) sevinç ve bollukta ALLAH'ý unutmaz; insanlara, konuþmayý nasýl öðreniyorlarsa, konuþmamayý da öyle öðrenmelerini, gereken yerlerde susmanýn büyük bir ilim olduðunu, insanlarýn cennete veya cehenneme dillerinin söylediklerinden götürüldüklerini öðütlerdi. Cennetlik olan bir nesildendi ve cennetlik insanlarýn yetiþmesi için çalýþýyordu.
Ebû Nuaym'dan Heysemî'nin Sabit el-Bünâný'den naklettiðine göre, Ebû'd-Derdâ (R.a.) Selmân el-Farisi'ye Leysoðullarý kabilesinden bir kýz istemek üzere gitmiþ, Selmân'ýn üstünlüðünü anlatmýþtý. Kýzýn babasý, kýzým Selmân'a veremeyeceðini, fakat Ebu'd-Derdâ (R.a.) isterse ona vereceðini söyleyince, Ebû'd-Derdâ (R.a.) o kýzla evlenmiþtir. Daha sonra bunu Selmân'a utanarak naklettiðinde Selmân ona,
"Senden çok ben utanmalýyým. Zira ALLAH bu kýzý sana nasib etmiþken ben ona talib oldum" demiþtir. Ýþte ashabýn birbirlerine karþý olan olgun davranýþlarý böyleydi.
Sahabeler, Rasûlüllah (sav)'den medeniyet dersi almýþ dünyanýn en medeni model insanlarýdýr. Sahabe medeniyette modeldir. Sahabe nesli model alýnmadan Ýslâm medeniyetinin ihya edilmesi mümkün deðildir.
Sahabeler, müslüman þahsiyetin bekçiliðini yapan inkýlapçýlardýr. Onlar, birbirlerinin onurunu korumuþlardýr. Çünkü onur kýrmak, bir cinayettir. Sahabeler velev ki, bir kelimeyle, bir bakýþla olsun birbirlerinin onurlarýný kýrmamaya özen göstermiþlerdir. Þunu bilelim ki; ALLAH yolunda birbirlerinin onurlarýný korumayanlar, birlikte yol yürüyemezler. ALLAH yolunda ilerlerken yarý yolda dönüp birbirleriyle kavgaya tutuþanlar, onur kýrmayý ibadet zannedenlerdir.
Bedevice davranýþlarla medeniyet iþçiliði ve bekçiliði yapýlamaz. Yeri geldiðinde din kardeþlerinden özür dilemeyi gururlarýna yediremeyenler, sahabelerin izinde yürüyemezler. Çünkü sahabeler birbirlerinden özür dilemiþlerdir. Onlar, medeniliðin öncüleridir. Dolayýsýyla biz müslümanlar ALLAH yolunda medeni olduðumuz miktarýnca birlikte yol yürürüz. Ýþte Ebû'd-Derdâ (r.a.), bir medeniyet muallimi olarak bize bunu Öðretiyor. Din kardeþinin hatýrýný sayarak nefsini hayâlý olmaya davet ediyor. Müslüman olarak birbirimize karþý hayâlý olmamýz, mede-niliðimizdendir.
Sahabeler, doðruya, güzele, gerçeðe ulaþmak için çaba ve gayret sarf etmiþlerdir. Bedavacýlýðýn sahabenin hayat lügatmda yeri yoktur. Bakýnýz ilim hakkýnda Ebû'd-Derdâ (r.a.) þöyle demiþtir: "Ýlim ancak arayýp öðrenmekle olur. Ýlim için sabah çýkýp akþam dönmenin cihad olmadýðýný sanan kimsenin aklý eksiktir.”[23]
Ýnsanlar annelerinden alim olarak doðmazlar. Ýlim sahibi olmak için cehdü gayret göstermek gerekir. îlim elde etmek için gösterilen her gayret, cihad cümlesindendir. Ebû Derdâ (r.a.) dünyaya deðil, ilme deðer verdi. Bir itim adamýnýn nasýl olmasý gerektiðini hayatýyla Ýslâm ümmetine öðretti. ALLAHû Teâla, onun siretinden hayatýmýza izler taþýmamýzý nasib eylesin. Amin. [10] Hâkim, el-Müstedrek, III, 336.
[11] Kenzü'l-Ummâl, I. 78.
[12] Sýfatü's-Safve, I, 263.
[13] Yunus: 10/64
[14] Ebu Davûd ed-Tayâlîsî, Müsned, 131
[15] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 128
[16] eîl-Müsned/Ahmed b. Hanbel, V. 190
[17] el-Müsned/Ahmed b. Hanbel, V, 1 96
[18] el-Müsned/Ahmed b. Hanbel, VI, 145
[19] Sahih-i Buhâri Muhtasarý, Tecrid-i Sarih Tercümesi, IX, 333-334
[20] El-Hilye, 1,218; et-Tabakat, VII, 18
[21] El-Hilye, I, 216.
[22] et-Tabakat VII, 392
[23] Câmi'ül-Beyani'l-Ýlim, I, 31, 32, 100.
Ynt: Hz. Ebu Derda By: ceren Date: 01 Ocak 2019, 15:52:04
Esselamu aleyküm. Dünyasýný ahiretini kazanmak için harcayan Ýslamý hakkýyla yasayýp ibadetini hakkýyla yapan sahabelerin yolunda giden kullardan olalým insallah...
Ynt: Hz. Ebu Derda By: Bilal2009 Date: 01 Ocak 2019, 20:55:04
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun