Hz. Ebu Eyyub el Ensari By: sidretül münteha Date: 06 Mayýs 2011, 16:48:34
Hz. Ebu Eyyub El-Ensari (r.anh)
Rasûlüllah (sav)'in mihmandarlýðým yapmýþ bir sahabedir. Medineli müslümanlardan ve hicret sýrasýnda Hz. Peygamber'i evinde misafir eden sahabedir.
Ebû Eyyûb Hâlid b. Zeyd el-Ensarî en-Neceârî (r.a.); Ensâr'ýn Hazrec kabilesinin Neccâroðullarý koluna mensup olup, annesi Zehra binti Sa'd'dýr. Abdülmuttalib'in validesi tarafýndan Rasûlüllah'la akraba olan Ebû Eyyûb, ikinci Akabe bey'atmda hazýr bulunmuþ, Rasûlüllah'a iman etmiþtir.[34]
Medine, müslümanlar için emin bir yer olduktan sonra Mekke'de Rasûlüllah (sav) ile birkaç müslüman kalmýþtý. Rasûlüllah da hicret yolculuðuna çýkýnca bunu haber alan Ebû Eyyûb her gün Medine'ye yakm Hire adý verilen yerde onun yolunu gözlerdi. Nihayet Rasûlüllah görününce bütün Neccar'lýlarý toplayarak Rasûlüllah (sav)'ý karþýladý. Bütün müslümanlar Rasûlüllah'ý kendi evlerinde misafir etmek istiyordu. Bunun üzerine Rasûlüllah devesini serbest býraktý. Kusva adlý bu deve Ebû Eyyûb'un evinin önünde çöktü. Ebû Eyyûb bu olayý þöyle nakletmistir:
"Rasül-i Ekrem (sav) evimizin alt katýna yerleþmiþti. Ben de üst kattaki odada idim. Bir gün yukarýdan yere bir miktar su dökülmüþtü. Suyun tavandan sýzarak Rasûlüllah'ýn üzerine gelmemesi için suyu bir bez parçasý ile kurutmaya çalýþtýk. Bunun üzerine Rasûlüllah'ýn yanýna inip dedim ki:
“Ya Rasûlallah, senin bulunduðun bir yerin üstünde bulunmak bize yakýþmaz, yukarýdaki odaya teþrif etmez misiniz?” Rasûlüllah o günden sonra üst kata çýktý.[35] Ebû Eyyûb ile zevcesi Ümmü Eyyûb Rasûlüllah'ýn yemeðini hazýrlardý. Bir gün soðanlý bir yemeði Rasûlüllah (sav) yemeyip,
"Onu yiyemedim, çünkü bu yemekte soðan olduðunu gördüm, ben ise soðandan hoþlanmam; fakat siz isterseniz yiyin onu yemekte bir sakýnca yoktur" demiþ, Ebû Eyyûb da,
"Ya Rasûlallah, sizin hoþlanmadýðýnýz þeyden biz de hoþlanmayýz" demiþtir. [36]
Rasûlüllah, Ensâr ile Muhacirler arasýnda gerçekleþtirdiði "kardeþlik" olayýnda Ebû Eyyûb'e kardeþ olarak Hz. Mus'ab b. Umeyr't seçmiþtir. Ebû Eyyûb'un evinde yedi ay kalan Rasülüllah'a Medine'de mihmandarlýk yapan Ebû Eyyûb, Bedir, Uhud, Hendek ve diðer bütün gazvelerde Rasûlüllah'ýn yanýnda Ýslâm cihad hareketlerine katýlmýþtýr.[37] O, tam bir ehl-i cihaddýr. Hayatý cihad ile geçmiþtir. Sahabeler için cihad asýl, diðer iþler ise yedektir.
Rasûlüllah'ýn vefatýndan sonra da bütün gazalarda yer almýþtýr. Hz. Ali'nin hilâfeti döneminde onunla birlikte Hâricilere karþý savaþmýþtýr. Hz. Ali'nin Medine'deki kaymakamý olan Ebû Eyyûb'un Halid ve Muhammed adlý iki oðlu, Umre adýnda bir kýzý vardý. Hz. Ali (r.a.) devrinden sonra Hz. Muaviye (r.a.) zamanýnda Mýsýr'a gitti. Mýsýr valisi bir akþam namazýna geç kalmýþtý. Namaz konusunda çok titiz davranan her sahabe gibi Ebû Eyyûb da þöyle demiþtir: "Rasûlüllah'ýn,
'Ümmetim akþam namazýný yýldýzlarýn gökyüzünü kaplamasýna kadar tehir etmedikçe hayýr üzeredir, fýtrat üzeredir’ dediðini duymadýn mý? "
"Duydum" diyen Ukbe'ye,
"O halde neden akþam namazýný geciktirdin?" diye sormuþ; çok meþgul olduðunu söyleyen Ukbe'ye þöyle demiþtir:
"Senin bu yaptýðýný görerek, halkýn Rasûlüllah da böyle yapardý zehabýna düþmesinden endiþe ederim.”[38] Alimlerin tavýrlarý, avam halkýn fetvalarýdýr. Tavýrlarýna dikkat etmeyen alimler, halkýn yanlýþ yapmasýna sebeb olabilirler. Tabiî ki, tavýrlarýyla müslüman halký saptýranlar, sözleriyle saptýranlardan daha tehlikelidirler. Ebû Eyyüb El-Ensârî (r.a.)'ýn ikazý bize bunu öðretir.
Rasûlüllah (sav) Ýstanbul'un fethini ashabýna anlatýp, "Ýstanbul elbette fetholunacaktýr; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir [39] diye müjdelemiþtir. Hicrî 52. yýlda Muaviye oðlu Yezid kumandasýndaki müslümanlar Ýstanbul'u kuþattýlar. Ýslâm akidesinin dünyanýn dört bir yanma yayýlmasý hususunda çok canlý ve diri bir gayrete sahip olan müslümanlar Ýstanbul'un fethi ve Ýslâm devletinin sýnýrlarýna dahil olmasýný þiddetle arzuluyorlardý. Hz. Ebû Eyyûb el-Ensâri bu seferin hazýrlanmasý için çok çalýþmýþ ve sefere karþý çýkanlara öðütlerde bulunmuþtu. Uzun bir yolculuk yapan Ebû Eyyûb yaþýnýn çok ilerlemesinden dolayý Ýstanbul'a, yaklaþtýklarý bir sýrada hastalanmýþtýr. Yezid'e, öldüðü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacaðý en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyyet etmiþti. Burada defnedilen Ebû Eyyûb, müslümanlarýn Ýstanbul'da bir sembolüdür. Ýstanbul, ashâb devrinden baþlamak üzere defalarca muhasara edilmiþ, nihayet bu þehri fethetmek 1453 yýlýnda Fatih'e nasip olmuþtur. Ebû Eyyûb'un ölüm döþeðinde þu hadisi rivayet ettiði zikredilir;
"Bir insan Allah'a hiçbir þeyi ortak koþmaksizýn ruhunu teslim ederse, Allah onu cennete koyar."
Ebü Eyyûb'un fazîlet ve kemâl itibariyle yüksek bir makamý vardý. Rasûlüllah (sav)'m eðitiminden geçmiþ bir sahabe olarak O'nun sünnetine çok önem verir, bir yanlýþlýk gördüðünde doðrusunu anlatýr, hemen sünnetin uygulamasýna çalýþýrdý. Ýslâm ordusu Ýstanbul'u kuþattýðýnda hastalanan Ebû Eyyûb, o haliyle bile Allah Rasûlü'nden þu hadisi nakletmiþtir:
"Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kiþi gömülecektir." Umarým ki o kiþi ben olayým. [40] Ordu komutaný Yezid Ebû Eyyûb'un tabutunu askerlerin ortasýna almýþ, askerler de çarpýþmalardan bu tabutu koruyarak ilerlemiþlerdir. Ýstanbul surlarýný korumakta olan Bizans kumandaný bu garib durumu görünce,
"Bu nedir?" diye sormuþ, Yezid de,
"Bu bizim peygamberimizin sahâbesidir. Bize senin ülkende içerilere doðru götürülüp gömülmesini vasiyyet etti. Biz de onun bu isteðini yerine getireceðiz." Bizans kumandaný:
"Sen ne akýlsýz adamsýn. Sen dönüp gidince biz onu köpeklere yem ederiz." Yezid:
"Eðer onun kabrini açtýðýnýzý veya cesedine birþey yaptýðýnýzý duyacak olursam ben de bütün Suriye'de Öldürmedik hristiyan, yýkmadýk kilise býrakýrsam bu ölüye ikramýma sebep olan zat-ý Peygamber'i (sav) inkâr etmiþ olayým." Bunun üzerine kumandan þöyle demiþtir:
"Ben onun kabrini elimden geldiðince koruyacaðýma Mesih hakký için söz veriyorum." Surlarýn dýþýnda defnedilen Ebû Eyyûb'un kabrinin üzerinde sonradan bir kubbe yapýlmýþ ve bu mübarek adamýn kabri müslümanîarýn ve hýristiyanlarýn saygý gösterdikleri bir yer olarak korunmuþtur. Ebû Eyyûb el-Ensari hazretleri, Hayber savaþýndan dönülürken Rasûlüllah'ýn çadýrýnýn çevresinde kendiliðinden bütün gece nöbet tutmuþ, Rasûlüllah onun için,
"Allah'ým, beni koruyarak gecelediði gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru" diye dua etmiþtir.[41]
Habib b. Ebî Sâbit'in naklettiðine göre, Ebû Eyyûb el-Ensâri Muaviye'ye gidip borçlu olduðundan yakýnarak yardým istedi. Muaviye ona yardým etmedi. Ebû Eyyûb, Muaviye'ye, "Rasûlüllah'ýn
'Benden sonra iþ baþýndakilerden bencillik göreceksiniz' diye buyurduðunu iþittim" dedi. Hz.Muaviye (r.a.),
"Peygamber efendimiz bunu söylerken size de bir tavsiyede bulunmadý mý?" dedi. Ebû Eyyûb,
"Sabretmeyi tavsiye etti" dedi. Hz. Muaviye (r.a.),
"O halde siz de sabrediniz" deyince Ebû Eyyûb ona,
"Vallahi bundan sonra senden hiçbir istekte bulunmayacaðým" diyerek Hz. Ali'nin Basra valisi Ýbn Abbâs'a gitmiþ ve Ýbn Abbâs evini ona tahsis ettiði gibi yirmi bin dirhem para vermiþti. [42] Ýmam Ahmed'den yapýlan bir nakle göre Ebû Eyyûb þöyle demiþtir:
"Kim Allah'a ortak koþmadan ölürse, cennete gider.”[43]
Ebû Eyyûb, savaþ meydanýnda Ýslâm askerlerini aþýp Rumlara tek baþýna saldýrýr, Rumlarýn içine kadar ilerler ve geri dönerdi. Herkes onun kendini tehlikeye attýðýný söylediðinde de,
"Kendimizi tehlikeye atmak düþmana hücum etmek deðil, asýl tehlike mallarýmýzýn bakýmý ile uðraþýp cihadý terketmektir" demiþtir. [44]
Salim b. Abdullah'ýn rivayetine göre, Abdullah b. Ömer, onun düðününe Ebû Eyyûb'u da çaðýrmýþ; Ebû Eyyûb, Sâlim'in evinin duvarlarýnýn yeþil perdelerle süslenmiþ olduðunu görünce,
"Siz de mi duvarlarýnýza perde asýyorsunuz" demiþ, Abdullah b. Ömer de,
"Ya Eba Eyyûb, kadýnlarla baþa çýkamadýk" diye cevap vermiþ; bunun üzerine Ebû Eyyûb
"Pek çok kimse kadýnlarla baþa çýkamasa da senin baþa çýkamayacaðýný ummazdým. Ben ne sizin evinize girer, ne de yemeðinizi yerim" demiþtir. [45]
Ebû Eyyûb el-Ensâri (R.a.) Peygamber efendimizden þunu rivayet etmiþtir:
"Müslüman kiþinin kardeþi üzerinde yerine getirmesi gereken altý hakký vardýr. Bunlardan birini yapmadýðý zaman, altý hakkýndan birini yerine getirmemiþ olur:
1- Ona rastladýðýnda selâm vermesi,
2- Onu yemeðe çaðýrdýðý zaman dâvetine icabet etmesi,
3- Aksýrdýðý zaman ona dua etmesi,
4- Hastalandýðý zaman ona uðramasý,
5- Öldüðü zaman cenazesinde bulunmasý,
6- Kendisinden nasihat ve yol göstermesini istediði zaman ona yol göstermesi.” [46]
Ýstanbul muhasarasý sýrasýnda þehid olan Ebû Eyyûb el-Ensâri bugün Ýstanbul'un Eyüp ilçesindeki Eyüb Sultan Camii avlusunda bulunan türbesinde yatmaktadýr. Kabri ile ilgili olarak, [47] adlý kitaplarda sözedi Ým ektedir. Türbesi yýllarca müslümanlarýn ziyaret yeri olmuþtur; bugün de halk Ebû Eyyûb'un türbesini büyük kalabalýklar halinde ziyaret eder. II. Mahmud, Topkapý Sarayý hazinesindeki Hz. Peygamber'e âit kutsal eþyadan Kadem-i Þerifi bu camiye koydurtmuþtur.
Hz. Ebû Eyyub El- Ensârî (r.a.), Ýslâm ümmetine þirkten sonra en büyük tehlikenin cihadý terk etmek olduðunu öðretmiþtir. Þunu bilelim ki, her sahabe ayný zamanda bir cihad muallimidir. Sahabeler, Allah yolunda cihad etmeyi terkedenleri, kendilerini kendi elleriyle tehlikeye atanlar olarak görüyorlardý. Cihadý terkeden, kendisini kendi eliyle tehlikenin içine atmýþ demektir. Ýþte bu sahabe fýkhýdýr. Sahabenin fýkhýný idrak edip izinde gidenler, cihadý cennet yolu bilip bu yolda yürüyenlerdir.
Sahabeler, canlarýný cihadlanna katýk yapýp cennete giden yolda yürüyenlerdir. Onlarýn lügatýnda cihad, cennete giden yoldur. Onlar bu yolda yürürken din kardeþlerinin hukukuna da riayet etmiþlerdir. Sahabeler, hem uhuvvet hukukunu korumuþlar ve hem de birbirlerine öðretmiþlerdir. Ýþte Hz. Ebû Eyyub El-Ensârî (r.a.), uhuvvet hukukunu unutanlara onu bizzat hatýrlatmýþtýr. Þunu bilelim ki, kendi aralarýnda uhuvvet hukukunu ihlal eden mü'minler, birlikte Allah yolunda cihad edemezler. Sahabeler, birbirleriyle uðraþmak yerine düþman ile uðraþmýþlardýr. Onlar birbirlerini baðýþlamýþ, Allah ve Peygamber düþmanlarýyla da savaþmýþlardýr.
Hz. Ebû Eyyub El-Ensârî (r.a.), bir cihad önderidir. O þöyle vasiyet ediyordu: "Þayet þehadete erersem, beni düþman topraðýnda ez uzak yere gömünüz!” Bu vasiyetiyle müslümanlara daha çok cihad etmelerini öðretiyordu. Ýslâm ümmeti onun bu fýkhýndan istifade ederek müstevli harbi ve mürtedlerini istilâlarýný kýrdý. Ýmam Ebu Hanife (rh.a.)'in, "beni gasbedilmemiþ bir Ýslâm topraðýna gömün" tavsiyesi, sahabe fýkhýna olan sadakatinden olsa gerek. Ýmam Ebu Hanife (rh.a.) bu sözüyle, Hz. Ebû Eyyub El-Ensârî (r.a.)'in fýkhýný ihya etmiþtir.
Sahabe fýkhý; Allah yolunda sývýþanlarm deðil, savaþanlarýn fýkhýdýr. Sahabe, Allah için bir hizmete çaðrýldýðýnda saðma ve soluna bakmadan ben varým diyordu. Yani Allah için hizmetten kaçýþýn bahanelerini aramýyorlardý. Sahabe fýkhý, mazeretperestliðe paydos diyen bir fýkýhtýr.[34] Ýbn Ýshâk, Ýbn Hiþâm, es-Sîre, II, 100; Ýbn Sa'd, et-Tabakat, III, 484; Ýbn Abdülberr, el-Istiâb, IV, 1606; Ýbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe, VI, 25; ez-Zehebî, Siyer A'lâmü'n-Nübelâ, II, 288.
[35] Müslim, Sahih II, 192.
[36] Müslim, Sahih, II, 198.
[37] Ýbn Sa'd, et-Tabakat, 485; Hâkim, el-Müstedrek, III, 458; ez-Zehebî, A'lâmü'n-Nübelâ, 290.
[38] Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 147.
[39] Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335.
[40] Ýbn Abd Rabbîh, el-Ikdü'l Fend, IE, 213.
[41] Ýbn Ýshâk, Ýbn Hiþâm, es-Sire, III 354-355.
[42] Kenzü'l-Ummâl, Vil, 95.
[43] el-Bidâye, VIII, 59.
[44] Beyhâki, IX, 99; Ýbn Kesir, I, 228.
[45] Kenzü'l-Ummâl, VIII, 63.
[46] Buhâri, el-Edeb, 134.
[47] bk. Taberî, Târih, III 2324 Ýbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, V, 143; Hafýz Huseyn b. Hacet, Hudîkatü'l Cevâmî, 1,243
Ynt: Hz. Ebu Eyyub el Ensari By: Bilal2009 Date: 02 Ocak 2019, 17:38:47
Esselamu aleyküm Rabbim sahabe efendilerimizin makamýný artýrsýn Rabbim paylaþým için razý olsun