Fýkhus Sahabe
Pages: 1
Hz. Ebu Lubabe By: sidretül münteha Date: 06 Mayýs 2011, 16:38:40
Hz. Ebu Lubabe (r.anh)


Ýslâm'ýn nurunu söndürmek isteyen Mekkeli müþriklere karþý hazýr­lanan mücâhid ordusunda az sayýda deve vardý. Bu sebeple bir deveye üç sahabe nöbetleþe biniyordu.

Rasûlüllah efendimiz de Ebû Lübâbe ve Hz. Ali ile bir deveye sýrayla bineceklerdi. Deveye ilk olarak Rasûlüllah (sav) efendimiz binmiþ idi. Her ikisi de Rasûlüllah (sav)'ýn deveden inmemesini ve haklarým seve seve vermeyi arzu ediyorlardý. Kendilerinin binip, Rasûlüllah (sav)ýn yürümesini içlerine sindiremiyorlardý.

Nitekim yaya yürüme sýrasý Rasûlüllah efendimize geldiðinde ikisi bir­den þu teklifi yaptýlar:

“Yâ Rasûlallah! Siz inmeyin, biz yaya yürüyebiliriz.”

Onlarýn bu samimî ve içten tekliflerine Rasûlüllah efendimiz þu cevâbý verdiler:

“Siz yürümekte benden daha güçlü deðilsiniz. Ayrýca benim de sizin kadar sevaba ihtiyâcým var.”

Ebû Lübâbe, cihâd aþkýyla yanýyor, müþriklerle bir an önce karþýlaþ­maya can atýyordu. Henüz düþmanla karþýlaþmadan Rasûlüllah efendimiz Ebû Lübâbe'yi kendi yerine vekil olmasý için Medine'ye gönderdi. Ora­daki vazifesi kadýn ve çocuklarý korumaktý.

Ancak Rasûlüllah efendimiz, Bedir'de kazanýlan ganimetlerden ona da pay verdi.

Peygamber efendimizle, Benî Kurayza Yahudileri arasýnda bir anlaþma vardý. Buna göre, Mekke müþrikleri ile yapýlan Hendek Muharebesinde

Müslümanlarla beraber, Medine'yi müdafaa etmeleri gerekiyordu. Fakat bunlar, böyle bir þeye yanaþmadýklarý gibi, harbin en nazik bir zamanýnda müþriklerle iþbirliði yaptýlar. Peygamber efendimizin, durumu araþtýrmak ve sulh için gönderdiði heyete de hakarette bulundular. Bununla da yetin­meyip, Medine üzerine baskýnlar düzenlediler. Müslümanlarý öldürmeye teþebbüs ettiler.

Hendek muharebesinde, on bin kiþilik müþrik ordusunun büyük zayiat vererek geri çekilmesi Kurayza Yahûdîlerini hayâl kýrýklýðýna uðrattý. Endiþeyle Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan kalelerine çekildiler. Peygamber efendimizin üzerlerine yürümesinden çok korkuyorlardý.

Peygamber efendimiz, Hendek'ten dönüp, evine geldi. Üzerindeki silâhlarý çýkardý. O sýrada Cebrail aleyhisselâm geldi. Sarýðýnýn.ucu iki omuzunun arasýnda ve üzerinde zýrhtan gömlek vardý.

“Ey Allahýn Rasûlü! Silahlarýnýzý çýkardýnýz mý? Vallahi biz daha silahlarýmýzý çýkarmadýk. Düþman sana geldiðinden beri melekler silâh­larýný çýkarmadýlar. Kalk, silâhýný kuþan ve onlarýn üzerine yürü,” dedi. Peygamberimiz sordular:

“Kimin üzerine yürüyeyim?” Cebrail aleyhisselâm da;

“Ýþte oraya,” diyerek eliyle Benî Kurayza tarafýný gösterdi. Rasûlüllah efendimiz buyurdu ki:

“Ashabým çok yoruldular. Birkaç gün dinlenseler nasýl olur?”

“Yâ Rasûlallah! Allahû Teâlâ, hemen Benî Kurayza kabilesi üzerine yürümeni emrediyor. Ben þimdi yanýmdaki meleklerle beraber, Kurayza Yahudilerinin kalelerine gidiyorum. Allahû Teâlâ onlarý helak edecektir.

Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselâm Allahû Teâlâ'nýn emrini bildirip gidince, Bilâl-i Habeþî'ye;

“Ýþitip, itaat eden kiþi, ikindi namazýný Benî Kurayza yurdundan baþka yerde kýlmasýn,” diye seslenmesini emretti.

Peygamber efendimiz ve Ashâb-ý kiram silahlandýlar. Cebrail aley-hisselâmm izini takip ederek yola çýktýlar. Benî Kurayza Yahûdîlerinin olduðu yere geldiler. Kalelerin çok yakýnma kadar yaklaþtýlar. Benî Kurayza Yahudileri iyice muhasara altýna alýndý. Muhasara son derece þiddetlenmiþti. Yahudiler, Peygamber efendimizden, görüþmek ve danýþ­mak üzere Ebû Lübâbe'yi kendilerine göndermesini istediler.

Ebû Lübâbe'nin çoluk çocuðu ve mallarý Benî Kurayza yurdunda idi. Rasûlüllah efendimiz Ebû Lübâbe'yi çaðýrdý ve buyurdu ki:

“Yahudilerin yanýna git! Onlar Evsliler arasýndan seni istediler.”

Rasûlüllah efendimiz ayrýca Ebû Lübâbe'ye, onlarýn yanýna vardýðýnda nasýl davranacaðýný da gösterdi. Ebû Lübâbe yanlarýna varýnca, onu karþýladýlar. Kadýnlar ve çocuklar aðlaþarak, kendilerine acýndýrmaya çalýþarak yardým bekliyorlardý. Yahudiler, Ebû Lübâbe'ye dediler ki:

“Ey Ebû Lübâbe! Muhasara bizi mahvetti. Muhammed müsaade etse de buradan çýkýp, Þam'a veya Hayber'e gitsek, bizim çarpýþmaya gücümüz yok. Ey Ebû Lübâbe, biz teslim olursak bize ne yapýlacak? Bize teslim olmayý tavsiye eder misin?” Ebû Lübâbe de þöyle cevap verdi:

“Evet, teslim olmanýzý tavsiye ederim. Böyle söylerken elini boðazý­na götürerek, teslim olurlarsa boðazlarýnýn kesileceðini ifâde eden bir iþaret yapmýþtý.” Ebû Lübâbe diyor ki:

“Vallahi onlarýn yanýndan henüz ayrýlmamýþtým ki, bu hareketimle, Allah'a ve Rasûlüne karþý iyi bir iþ yapmadýðýmý anlamýþdým.”

Ebû Lübâbe, salahiyetli olmadýðý veya gizli kalmasý gereken bir þeyi söylemiþti. Ancak bir kere aðzýndan çýkmýþtý.

Ebû Lübâbe bu duruma çok üzüldü, çok piþman oldu. Gözlerinden akan yaþlar sakalýný ýslattý. Kalenin arkasýndan bulduðu bir yolla, doðru Medine'ye gidip Mescid-i Nebeviye girdi. Kendisini direðe baðlattý.

“Allahû Teâlâ kalbimi biliyor. Bana hakîkî bir tevbe ihsan edinceye kadar vallahî ben Rasûlüllah (sav)'ýn yüzüne de bakarnam. Allahû Teâlâ iþlediðim günâhtan tevbemi kabul etmedikçe bu yerimden ayrýlmýyacaðým,” diye yemin etti.

Ebû Lübâbe'nin düþtüðü bu hatâ ile ilgili olarak þu mealdeki âyeti ker­ime nazil oldu:

“Ey îmân edenler, Allaha ve Rasûlüne hainlik etmeyin. Bile bile aranýzdaki emânetlere de hainlik etmeyin.”[80]

Ebû Lübâbe, Rasûlüllah (sav)'ýn muhterem hanýmlarýndan Ümmü Seleme'nin Mescid-i Nebeviye açýlan kapýsý önündeki direðe kendisini baðlatmýþtý. Hava bir hayli sýcaktý. Bir hafta hiçbir þey yemeyip, kulaklarý iþitemeyecek hâle gelmiþti.

Ebû Lübâbe, yaptýðýna piþman olup kendini direðe baðlattýðý sýrada, Müslümanlar onun bu hâlinden habersiz, Yahudilerin kalesinden dön­mesini bekliyorlardý. Aradan uzun bir zaman geçmesine raðmen Ebû Lübâbe dönmedi. Nihayet durumdan haberdar olunup, Rasûlüllah (sav)'e arz edildi. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

“Eðer doðruca yanýma gelseydi, baðýþlanmasýný Allahû Teâlâ'dan di­lerdim. Madem ki, o kendisini baðlatmýþ, artýk Allahû Teâlâ tevbesini ka­bul edinceye kadar onu bulunduðu yerde býrakýrým.”

Ebû Lübâbe bu þekilde direðe baðlý kalarak altý gece kaldý. Her namaz vaktinde hanýmý tarafýndan baðlan çözülür, namazýný kýldýktan sonra, tekrar direðe baðlanýrdý.

Peygamber efendimiz Ümm-ü Seleme'nin odasýnda idi. O sýrada, Ebû Lübâbe'nin tevbesinin kabul olduðuna dâir âyet-i kerîme nazil oldu. Âyet-i kerîmede Allahû Teâla buyuruyor :

“Onlardan diðer bir kýsmý da günâhlarýný itiraf ettiler ve önce yap­mýþ olduklarý iyi bir ameli sonradan yaptýklarý baþka bir kötü amel ile karýþtýrdýlar. Olur ki, Allah, onlarýn tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah, Gafurdur, Rahimdir.”[81]

Ümm-ü Seleme validemiz, seher vakti Peygamber efendimizin güldüðünü iþitince sordu:

“Niçin gülüyorsunuz yâ Rasûlallah!”

“Ebû Lübâbe'nin tevbesi kabul olundu.”

“Müjdeleyeyim mi yâ Rasûlallah?”

“Olur! Müjdelemek istiyorsan, müjdele!”

Bu haberi duyan herkes, iplerini çözüp salývermek için Ebû Lübâbe'ye doðru koþtular. Ebû Lübâbe bunu kabul etmedi. Dedi ki:

“Vallahi Rasûlüllah efendimiz bizzat eliyle beni býrakmadýkça buradan ayrýlmam.” Peygamber efendimiz de namaza giderken, uðrayýp salýver­diler. Ebû Lübâbe direðe ince, saðlam bir iple baðlanmýþtý. Onun için ip, onun iki kolunu kesmiþti. Uzun zaman bu kesikler geçmedi, izi kollarýn­da kaldý. Ebû Lübâbe hazretleri bu hâdise ile ilgili olarak þöyle anlatýr:

Benî Kurayza Yahudilerini kuþatmýþtýk. O zaman bir rü'yâ gördüm. Þöyle idi: Kurayza Yahudileri, çok pis kokan bir kara balçýk hâline gelmiþler! Onlardan uzaklaþma imkâným da yoktu. Az kalsýn, onlarýn o kötü kokularýndan ölecektim. Sonra, akan bir nehir gördüm, onda yýkandým. Tertemiz oldum. Güzel bir koku da süründüm.

Rü'yâmý Hz. Ebû Bekir'e anlattým. O rü'yâmý þöyle tabîr etti:

“Dilin tutulacak, çok sýkýntýlý bir iþe gireceksin. Fakat kurtulacaksýn.” Direkte baðlý olduðum zaman Ebû Bekir'in sözü aklýma geldi.

Tevbemin kabul olacaðýna dâir âyet ineceðini ümit etmiþtim.

Ebû Lübâbe bu günâhýn iþlendiði, Benî Kurayza yurduna dönmek istiyordu. Hâlbuki Allah ve Rasûlüne karþý günâh iþlediði bu memlekete bir daha hiç girmeyeceðine dâir yemin de etmiþti. Durumu Rasûlüllaha arz etti. Allah ve Rasûlü uðrunda, bütün malýný bile verebileceðini söyle­di. Rasûlüllah efendimiz buyurdu ki:

“Malýnýn üçte birini vermek senin keffâretine yeter.”

Hz. Ebû Lübâbe, malýnýn üçte birini ayýrýp, verilmesi gerekli kimselere daðýttý. Ondan sonra, vefat edinceye kadar kendisinden hayýrdan baþka bir þey görülmediði bildirilmiþtir. [82]

Müslüman nefsinin savcýsý, din kardeþlerinin de savunucusudur. Ebû Lübâbe (r.a.)'in bizlere öðrettiði þey, hesaba çekilmezden önce kendimizi hesaba çekmemizdir.

Allah yolunda kendi nefislerini hesaba çekmeyenler, baþkalarýný hesaba çekemezler. Nefis muhasebesinde bulunmayanlar, Allah yolunda yarýþýp birbirlerini geçemezler. Hayatlarýný Allah'ýn þeriatinin denem-timine açmayanlar, þeytana kaçanlardýr. Sahabelerin fýkhý, nefisten, þey­tandan, taðuttan Allah'a kaçmanýn, O'na sýðýnýp iltica etmenin bilgisidir. Dolayýsýyla sahabe fýkhýný ihya edenler, taðuti ilkelerden, rejimlerden ayrýlanlardýr.



[80] Enfâl: 8/27.

[81] Tevbe: 9/102.

[82] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El-Ýsabe Fi temyizi Sahâbe/Ýbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahabe/Abdurrahman Ref’at el-Baþa, Beyrut/ty.


Ynt: Hz. Ebu Lubabe By: Bilal2009 Date: 25 Aralýk 2018, 15:00:21
Esselamu aleyküm Ýþte Ýslam yolu böyle bir yol Peygamberimiz in ahlaki ile ahlaklanan sahabe efendilerimizin ahlaki... Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Hz. Ebu Lubabe By: ceren Date: 25 Aralýk 2018, 15:32:04
Esselamu aleyküm. Rabbým razý olsun paylaþým dan kardeþim...

radyobeyan