Medine den davet var By: hafiza aise Date: 04 Mayýs 2011, 15:57:18
Medine'den Davet Var
Yine hac mevsimi gelmiþ ve Mekke'ye doðru bir hareket baþlamýþtý. Hac ibadeti için Kabe'ye yönelenIerin arasýnda Medineli Müslümanlar da vardý; bunlar, ikisi kadýn toplam yetmiþ beþ kiþiydi. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Mekke'ye geldiler. Günler bayrama kaymýþ teþrik günlerini yaþýyorlardý. Ancak, bu kadar insanýn Kabe'ye gelerek Efendimiz'le buluþmasýný, o günün Mekke'sinin kaldýrmasýna imkan yoktu. Onun için baþka bir formül bulunmalý ve problemsiz bir görüþme saðlanmalýydý. Bunun için önce, aralanndan Ka'b Ýbn Môlik ve Berti Ýbn Ma'rilr'u seçip Kabe'ye gönderiler. Zaten Hz. Bera, gördüðü bir rüyanýn etkisinde kalarak, yol boyunca namazlanný Kabe'ye doðru kýlar olmuþtu ve arkadaþlan da, onun bu hareketini þiddetle kýnamýþlardý; çünkü bu, Efendimiz'in uygulamalanna muhalefet anlamýna geliyordu. O da, iþin gerçek yönünü Allah Resülü'ne sormak için sabýrsýzlanýyordu.
Ýþin garip olaný, her ikisi de daha önce Efendimiz'i görmemiþti; dolayýsýyla beden itibariyle tanýmýyorlardý. Yolda gider
ken aralannda konuþmaya baþladýlar; O'nu nasýl tanýyacaklanný soruyorlardý. Karþýlanna çýkan bir Mekkeliye sordular:
- Sizler, O'nun amcasý Abbas Ýbn Abdulmuttalib'i454 tanýyor musunuz?
Evet, ticaret maksadýyla zaman zaman Medine'ye de gelen Hz. Abbas'ý tanýyorlardý. Bunun için:
- Evet, dediler. Adam:
- Öyleyse iþ kolay! Çünkü O, Kabe'de Abbas'ýn yanýnda
oturan þahýs! Oraya girdiðinizde göreceksiniz, diyordu.
Artýk tereddütsüz yürüyorlardý. Derken Kabe'ye geldiler.
Hz. Abbas, diz çökmüþ oturuyordu; yanýnda da Ýnsanlýðýn Emini vardý. Yanlanna gelip selam verdiler. Çok sýcak ve candan duruþlanný görünce Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Abbas'a dönerek:
- Bu adamlan tanýyor musun ey Eba Fadl, diye sordu.
- Evet, diyordu Hz. Abbas. "Bu, Bera Ýbn Ma'rür; kavmi-
nin efendisi! Þu da Ka'b Ýbn Malik!"
Efendiler Efendisi'nin yüzünde, sürür hüzmeleri dolaþýyordu; zira bunlar, sadece kendilerini temsil etmiyordu. Arkalannda kendileri gibi yetmiþ küsur insan vardý ve onlan temsilen gelmiþlerdi. Nasýl buluþacaklanný sordular. Yeni adres
454 Hz. Abbas'ýn ne zaman Müslüman olduðu konusunda ihtilafbulunmaktadýr.
Bazýlan onun, Bedir sonrasýnda Müslüman olduðunu söylerken bir kýsým tarihçiler, onun Mekke'de iken Müslüman olduðunu ve bunu gizleyerek yeðeni Muhammedü'l-Emin'e içeriden lojistik destek saðladýðýný ifade etmektedirler. Belli baþlý hadiselerdeki çýkýþlanna bakýlacak olursa bu göriiþ, diðerine nispetle aðýrlýk kazanmaktadýr. Çünkü, hicret sýrasýnda Hz. Abbas da izin istemiþ, "Senin Mekke'de kalman daha hayýrlý" diyerek Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona hicret izni vermemiþtir. Hatta, onun hicretiyle birlikte bu meselenin artýk son bulacaðýnýn da müjdesini vermiþ ve Hz. Abbas, müjdesi verildiði gibi Mekke'nin fethi öncesinde Medine'ye gelerek bu iþe son noktayý koyýnuþtur. Müþriklerin zorlama ve baskýlanyla Bedir Savaþý'na katýldýðýný duyunca da, kimsenin AbMs'a iliþmemesi gerektiðini ilan eden Efendiler Efendisi'nin, böylelikle onu stratejik bir konumda Mekke'de tuttuðu anlaþýlmaktadýr. Bkz. Ýbnii'l-Esir, Üsüdü'l-Ðabe, 3/ý63, ý64
de, yine Mina ve önceki yýllarda olduðu þekilde Akabe denilen mevki idi ve arkadaþlannýn yanýna gelip durumdan herkesi haberdar ettiler.
Ancak bunu, Medine'den birlikte geldikleri diðer insanlar bilmiyorlardý. Onun için ilk gece birlikte konaklayacak ve diðer insanlardan habersiz olarak gecenin ilerleyen saatlerinde buluþacaklardý.
Nihayet, gece ilerleyip de vuslat zamaný gelince, kimseye hissettirmeden kalkacak ve doðruca buluþma yerine geleceklerdi. Efendimiz'in yanýnda yine amcasý Hz. Abbds vardý. Bir anda karþýsýnda yetmiþ beþ kiþiyi gören Allah Resülü'nün sevincine diyecek yoktu. On üç senedir Mekke, bu denli kapýlarýný açýp imana 'buyur' etmemiþti. Belki de Mekke'deki sýkýntýlar, Medine'de rahmet olup yaðmaya baþlamýþtý.
Bir yýlýn semeresi ortaya konulmuþ ve bu noktaya gelinirken yaþanýlanlar konuþulmaya baþlanmýþtý. O'nu daha da sevindirecek bir baþka müjdesi vardý Hz. Mus'ab'ýn!.. Her bir mü'minden beklenen bir müjdeydi bu ayný zamanda!.. Nimeti tahdis anlamýnda bunu söylerken, ayný zamanda çok duygu-
. luydu:
- Medine' de, içinde Ýslam'ýn konuþulmadýðý hiçbir ev kalmadý ya Resülallah, dedi büyük bir mahcubiyetle. Zira, bir beldede inanan bir gönlün olmasý, dava adýna oranýn fethi anlamýna geliyordu. Hedef göstermiþti Allah Resülü (sallallabu aleyhi ve sellem) ve almýþtý mesajýný Mus'ab!.. Dolayýsýyla, attýðý adýmlara koþarak mukabele edilmiþti ve ektiði samimiyetin semeresini devþirip getirmiþti buraya.
Müþterek bir talepleri vardý; Gönüllerinin Gülü Hz. Muhammed'i Medine'ye davet ediyorlardý. Zaten, tablo ortadaydý; Ýslam'ý yaþamak için Medine daha müsait görünüyordu. Ayný zamanda insanlan daha cana yakýn ve dini hayat adýna daha müstaitti.
Evet, bir davet vardý; ama bu davete icabet etmenin be
raberinde getireceði çok bedel vardý; sadece Efendimiz'in hicreti meseleyi çözmezdi ve iman eden herkesin Medine'ye gitmesi gerekirdi. Zira, burada kalanlar için Kureyþ, akla hayale gelmedik oyunlar ortaya koyar, onlara nefes aldýrmaz ve hayatý zehir ederdi. Bu ise, baþlý baþýna bir problem demekti; ev-bark burada býrakýlacak, yakýn ve akrabalar geride kalacak, hatta bazýlan itibariyle ana-babadan geçilip evlad ii iyal terk edilecek, bað ve bahçelere Kureyþ el koyacak ve kýsaca, mezara gidercesine bir terkle dünyaya ait her þey bir kenara býrakýlarak gidilecekti. Ýþin diðer tarafýnda ise, elde avuçta imkan olmadan Medine'de yeni yuvalar kurulacak, iþ tutulacak, maiþet temin edilecek ve dini hayat adýna huzur yaþarken ayný zamanda da çoluk-çocuk açlýk ve sefalet içinde býrakýlmayacaktý. Sadece birkaç aile deðildi; yaklaþýk ý80 aile vardý ortada ... Bütün bunlar, zamanýnda çözüme kavuþturulmazsa çok ciddi sosyal problemler oluþturur ve gelecekte çok insanýn baþý aðnyabilirdi.
Belli ki artýk Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellern), Mekke'yi terk etme kesin kararlýydý. On üç yýldýr sadece imanlan için didinmiþ; ama buna karþýlýk onlardan hep þiddet görmüþtü. Þimdi ise karþýsýnda daha aktif ve bu iþe gönülden destek veren insanlar vardý. Gidiþatý görüp seyreden amca Hz. Abbas, yeðeni Allah Resülü'nü kendi memleketlerine davet edenlere bir þeyler söyleme lüzumu hissediyordu. Devreye girdi ve:
- Ey Hazreç cemaati!455 Bildiðiniz gibi Muhammed, her þeye raðmen bizim aramýzda bulunuyor; bütün engellemelere raðmen biz de O'nu koruyoruz. Ancak þu anda O, sizin aranýza katýlmak ve sizinle birlikte sizin beldenize gitmek durumunda. Þayet, O'nu davet ettiðiniz hususta vefa gösterebilecek-
455 Hazreç kabilesi, diðerlerinden daha güçlü olduðu için o gün, Medine denilince onlar akla geliyordu ve Hz. Abbas da, taðlib tarikiyle Hazreç derken bütün Medinelileri kastediyordu.
seniz bu iþe evet deyin; yann O'nun karþýsýna çýkýp da muhalefet edenlere karþý O'nu can ve malýnýzý koruduðunuz gibi koruyacaksanýz bir þey demem. Ancak, eðer buradan aynI dýktan sonra O'nu yalnýz býrakacak, düþmanlannýn eline teslim edecek ve O'nu incitecekseniz, þimdiden bu iþten vazgeçin ve yine O'nu bize býrakýn. Çünkü O, her þeye raðmen kendi kavmi arasýnda izzet ve onuruyla yaþayýp teblið görevini yerine getiriyor, dedi.
Bu çýkýþýyla Hz. Abbas, böyle bir daveti n ne anlama geldiðini hatýrlatacaktý. Maksadý, iþin gerçek yönünü kavramalanný saðlamak ve her þeye raðmen iradelerini ortaya koyarak yeðenine sahip çýkmalarýný temin etmekti. Zira belli ki artýk, yeðeni Muhammedü'l-Emin ile aynlýk gözüküyordu ve elbette ki O'nu, koruyup kollama konusunda kesin bir kararlýlýk görmeden baþkalanna teslim etmek olmazdý.
Ancak, Medine' den gelenlerin gözü pekti ve önce Hz.
Abbas'a döndüler:
- Söylediklerini dinleyip maksadýný anladýk, diyorlardý.
Ardýndan da Efendiler Efendisi'ne yöneldiler:
- Ya Resülallahl Konuyla ilgili olarak hem Rabbin için hem de kendi adýna bizden ne istiyorsun?
Derken sözü, Ýnsanlýðýn Emini aldý; önce Allah'a hamdedip Kur'an'dan ayetler okudu. Ardýndan da, Ýslam'la ilgili genel konulara girdi ve dünle bugünün kýyasýný ortaya koydu. Sonrada:
- Huzurlu olduðunuz zamanlarda da sýkýntýya düçar bulunduðunuz anlarda da mutlak itaat istiyorum; sýkýntýlý anlarda da bolluk durumunda da infakta bulunacaksýnýz!
O'na hiçbir þeyi eþ ve ortak koþmadan ibadet edecek; namazýnýzý kýlýp zekatýnýzý da vereceksiniz!.
Emr-i ma'rufyapacak ve kötülüklere karþý da sürekli nehyedici olacaksýnýz!
Sürekli Allah için adým atacak ve birilerinin sizi kýnamasýndan endiþe duyýnayacaksýnýz!
Sizin aranýza geldiðimde, çoluk-çocuðunuzu ve hanýmlarýnýzý koruyup kolladýðýnýz gibi Beni de koruyacak ve yardým edeceksiniz, buyurdu.
Berti Ýbn Ma'riir, Efendimiz'in elinden tuttu ve:
- Evet, Seni Hak ile gönderene yemin olsun ki, kadýnlarýmýzý koruduðumuz gibi Seni de koruyacaðýz. Sana söz veriyor ve beyat ediyoruz ya Resülallahl Allah'a yemin olsun ki bizler, harp nedir bilen, eli silah tutan bir topluIuðuz ve bu, yüzyýllardýr hep harp meydanlannda yaþayan atalanmýzdan bize miras kaldý.
Bu arada Ebu'l-Heysem ileri atýldý. Belli ki onun da diyecekleri vardý:
- Ya Resülallahl Bizimle orada bir kavim arasýnda problem var ve onlarla savaþýp duruyoruz. Biz bu konuda onlarla savaþýp dururken þayet, Allah Size zafer ihsan etse ve bu iþ artýk herkes tarafýndan kabullenilmeye baþlansa, o zaman Sen, bizi býrakýp da yeniden Mekke'ye döner misin?
Efendiler Efendisi tebessüm etmeye baþlamýþtý. Arkasýndan da þunlan söyledi:
- Hayýr, bilakis kana kan, zimmete zimmetle mukabele vardýr! Artýk Ben, sizden bir parça, sizler de Benden bir parçasýmz; sizin savaþtýklanmzla Ben de savaþýr, barýþ ilan ettiklerinizle Ben de banþ içinde yaþanm!
Þimdi mesele, daha da netleþmiþti. Es'ad Ýbn Zürare de ileri atýlýp Efendimiz'in elinden tutmuþ' ve benzeri þeyler söylemiþti. Artýk, mesele tamamdý. Hatta, Efendimiz'in elini tutmaya devam eden Hz. Es'ad'ý kendi kavmi uyanyor ve býrak da beyat edelim temennisinde buliýnuyorlardý. Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), aralanndan on iki kiþilik bir temsilci heyeti seçmelerini istedi. Bunu talep ederken de, Hz. Musa ve Hz. Ýsa'ya göndermelerde bulunuyor ve her iki
nebinin de, kavimleri arasýndan bazý insanlan seçerek onlarla meselesini yürüttüðünü anlatýyordu. Her biri bir kabileyi temsil edecek olan bu temsilciler, burada arkadaþlanný organize edecekleri gibi, ayný zamanda Medine'ye döndüklerinde kendi kavimleri arasýnda birer maya olacak ve böylelikle Medine' de Ýslam'ýn daha hýzlý yayýlmasýný temin edeceklerdi. Onlar da, Es'ad Ýbn Ziirôre, Sa'd Ýbn Rebi', Abdullah Ýbn Reýiôha, Raft' Ýbn Malik, Berti Ýbn Mo'rür, Abdullah Ýbn Amr, Ubôde Ýbn Sômit, Sa'd Ýbn Ubôde ve Miaýzir Ýbn Amr olmak üzere dokuzu Hazreçli; Üseyd Ýbn Hudayr, Sa'd Ýbn Hayseme ve Rifôa Ýbn Abdiilmiinzir olmak üzere de üçü Evsli; kendilerini temsil etmek için on iki kiþiyi seçtiler. Mekkeli Müslümanlan bizzat Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) temsil ediyordu.
Artýk meseleye son nokta konulacaktý. Ýþte tam bu sýrada Abbas Ýbn Ubôde adýndaki birisi öne çýktý ve kendi arkadaþlarýna þöyle seslendi:
- Ey Hazreç cemaati! Sizler, bu adama beyat ederken ne yaptýðýnýzýn farkýnda mýsýnýz?
- Evet, diyorlardý. Maksadý, insanlarýn daha çok sahip çýkmalarýný temin etmekti ve devam etti:
- Sizler, kýrmýzý ve siyah herkesi karþýnýza alýyor ve böylelikle onlara harp ilan etmiþ oluyorsunuz! Þayet sizler, mallarýnýz heder olup eþrafýnýz da musibetlere düçar kaldýðýnda sözünüzün arkasýnda durabilecekseniz mesele yok; o zaman, dünya ve ahiret saadeti sizin olacak demektir. Ancak, yarýn ciddi bir sýkýntý içine düþtüðünüzde ahdinize vefa gösteremezseniz iþte o zaman dünya ve ahirette hüsrana düçar oldunuz demektir!
- Biz, mallarýmýzdan mahrumiyet ve eþrafýmýzýn baþýna musibetlerin yaðmasý pahasýna bu iþe giriyor ve ona göre davet ediyoruz.
Daha sonra da Efendimiz' e döndüler ve:
- Þayet bizler, ahdimize vefa gösterirsek, bunun karþýlý
ðýnda ne elde etmiþ olacaðýz ya Resülallah, diye sordular. Tereddütsüz:
- Cennet, diyordu. Sýra, son hamleyi yapmaya gelmiþti.
Onun için büyük bir ihtiramla:
- U zat ya Resülallah ellerini, Sana beyat edeceðiz, diyorlardý.456
Bundan sonra da teker teker gelip Efendimiz'in elini sýkarak musafaha yaptýlar ve böylelikle beyatlanný tamamlamýþ oluyorlardý. Sadece, Medineden buraya kadar gelen iki kadýn Ümmü Umôra olarak bilinen Nesibe Binti Ka 'b ve Esmd Binti Amr uzaktan iþarette bulunmuþ ve böylelikle Efendimiz'le musafaha yapmadan beyatlanný tamamlamýþlardý.