Efendimiz
Pages: 1
Hicretin tedbir boyutu By: hafiza aise Date: 04 Mayýs 2011, 11:57:55
Hicretin Tedbir Boyutu
Artýk her þey tebeyyün ettiðine göre, yol için adým atmak gerekliydi; Ebu Bekir, Sýddik olduðunu gösterecek ve hicret yolunu daha güvenli kýlma adýna kendine yakýþýr hamleler ya­pacaktý. Zira, tedbiri elden býrakmamak gerekiyordu. Çünkü, develerle birlikte bunca yolu katetmek öyle kolay olmayacak­tý. Bunun için öncelikle, yolu iyi bilen ve delillik konusunda mahir Abdullah Ýbn Ureykzt adýnda bir müþrikle anlaþtýlar. Abdullah, Kureyþle ayný anlayýþa sahipti; ancak Allah Resülü ve Hz. Ebu Bekir, yol konusunda bu adama güveniyorlardý. Halbuki, Abdullah Ýbn Ureykzt baþlanna konulan ödüle ta-

479 Taberi, Tarih, 1/569; Ýbn Hiþam, Sire, 3/11

mah edip de gidecekleri istikameti söyleyebilir ve koordinat­larý vererek dünyalýk adýna büyük bir servet sahibi olabilirdi!

Demek ki Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), muhataplarý­nýn karakterini çok iyi biliyordu; Abdullah, müþrik olmasýna raðmen, dünyaya tamah etmeyen sözünün eri bir adamdý. Ayný zamanda bu adam, gitmek istedikleri yolu da iyi bilen bir rehberdi. Anlaþýlan, böyle riskli bir ortamda bile maharet prim yapýyordu. Üç gün sonra Sevr'de buluþacaklar; buraya gelirken Abdullah, hicret için Hz. Ebu Bekir'in satýn aldýðý iki deveyi de getirecek ve böylelikle fiilen hicret yolu baþlamýþ olacaktý.

Kýzý Esma.'ya da tembih etmiþti Hz. Ebu Bekir; Sevr'de kalacaklarý günlerde arkadan azýk hazýrlayýp gönderecekti. Esma, hassasiyetle yiyecek ve içecek hazýrlýyor, hazýrladýkla­rýný da küçük bir torbanýn içine koyarak aðzýný baðlayýp öyle gönderiyordu. Hatta, torbanýn aðzýný baðlayacak ip bulama­mýþ ve annesinin de talimatýyla belindeki kuþaðý çözerek ikiye ayýrmýþ ve her iki torbayý da bu iple baðlamýþtý. Ve, bundan dolayý da kendisine, iki kuþak sahibi manasýnda 'zünnitakayn' derýilecekti.s''?

Bir baþka tedbiri daha vardý Hz. Ebu Bekir'in; koyunlarýný otlatan çobanA.mir'i yanýna çaðýracak ve yol alýrlarken arkala­rýndan koyunlarýný sürüp, böylelikle geride býraktýklarý izleri yok etmesini söyleyecekti.r" Zira biliyordu ki Mekkeliler, iz sürmekte mahir idiler ve böyle bir tedbire müracaat edilmedi­ði yerde, sebepler açýsýndan kendilerini fark ederler ve baþla­rýný zora sokarlardý.

Hz. Ebu Bekir'in oðlu Abdullah da, çoban Amir'le müna­vebeli olarak yanlarýna gelecek ve Esma'mn hazýrladýðý azýkla

480 Bkz. Sahihu Buhari, 3/1087 (2817) . Bu tavnný sonradan duyduðunda Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine iltifat edecek ve "Senin o iki kuþaðýna bedel Allah, cennette iki kuþak verecektir." buyuracaktý.

481 Buhari, Sahih 3/1419 (3692)

birlikte, burada kaldýklarý süre içinde kendilerine Mekkelile­rin haberini getirecekti. Akþamlarý maðaraya gelen Abdullah, sabahýn erken saatlerinde yine buradan ayrýlacak ve bu süre içinde de Amir, koyunlarýyla birlikte gelip onlarý Sevr' de otlat­maya baþlayacaktý. Ve bu, orada kaldýklarý her gün için yaþa­nacak bir hadiseydi. Ayný zamanda bu vesileyle, bu mübarek ve kutlu yoldaki en deðerli yolcularýnýn süt ihtiyaçlarý da kar­þýlanmýþ olacaktý.s'"

Alýnmasý gereken bir tedbir de Efendimiz'e aitti; yeðeni genç Hz. Ali'yi, kendi yerine vekil býrakmýþ ve hane- i saadetle­rinde kalarak, o güne kadar kendisine emanet edilen emtiayý sahiplerine verme vazifesi vermiþti. Bu ne büyüklüktü ki, ca­nýna kastedenlerin mallarýný bile zayi etmiyor; caný gibi sevdi­ði yeðeninin hayatýný tehlikeye atma pahasýna da olsa, emane­te riayet etmeyi bir borç biliyor; can düþmanlarýnýn mallarýný kendilerine ulaþtýrmasým istiyordu.

Elbette ki bu kadar tedbir, fazla deðildi. Onun için Efen­diler Efendisi de, bütün bu olanlarý tasdik ediyor ve hiçbirini gereksiz bulmuyordu. Zira O (sallallahu aleyhi ve sellern), ümmetine rahmet olsun diye gönderilmiþti. Aksi halde O (sallallahu aleyhi ve sellern), bunlarý yerine getirmeden de, Allah'ýn kendisini koru­yacaðýný biliyordu. Zira Allah (celle celaluhü), insanlardan gelebi­lecek tehlikelere karþý kendisini koruyacaðýný bildirmiþ ve O da, bunu namazlarýnda Kur'an ayeti olarak okuyup duruyor­du.483 Demek ki mesele daha farklýydý; iþin özü Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), diðer insanlarýn kendisine bakarak hi­zaya girdikleri imam konumunda bir rehber, bir modeldi. Hz. Ömer gibi çýkýp da hicrete baþlamýþ olsaydý, ümmetinin tama­mý ayný yolda yürümek zorunda kalýrdý. Böyle bir hamle ise, insanlarý, altýndan kalkamayacaklarý imtihanlarýn kucaðýna atmak anlamýna gelirdi. Öyleyse O, ümmetinin en aðýr-aks ak

482 Bkz. Ýbn Hiþam, Sire, 3/12

483 Bkz. Ýbn Kesir, Tefsir, 4/683; Kadý Ýyaz, þim, 1/258

yürüyenini de hesap edecek ve iþlerini, kýþýn þartlanna göre planlayacaktý. Onun için, tedbirde kusur etmiyor ve sebeplere riayet konusunda ümmetine en tesirli dersi veriyordu.

Beri tarafta Kureyþ, kendilerince kesin sonuca ulaþmak üzereydi; aralanndan seçtikleri Ebu Cehil, Hakem Ýbn Ebi'l­As, Ukbe Ýbn Ebi Muayt, Nadr Ýbn Hôris.Ümeýjue Ýbn Ha­lef, Zem'a Ýbn Esed, Tuayme Ýbn Adiy, Ebu Leheb, Übeyy Ýbn Halefile Nübeyh ve Miinebbilý Ýbn Haccôc kardeþler bir araya gelmiþ ve Resul-i Kibriya Hazretlerinin evini sarmýþ­lardý. Böylelikle her bir kabileden birer temsilci devreye gir­miþ ve diðerleri de, bir kenara çekilmiþ, zafer naralan atmak için sabýrsýzlýkla bekliyorlardý. Gözü dönmüþ bu talihsizler, Efendimiz'in evini kuþatmýþ, son vuruþu yapmak için artýk dakikalan sayýyorlardý. Hatta Ebu Cehil, Allah davasýna ça­ðýnrken Efendimiz'in kullandýðý kelimeleri diline dolayarak kendince bunlan alay konusu yapýyor ve istihzai bir tavýrla etrafýndakilere þunlan söylüyordu:

- Hani Muhammed, kendisine tabi olduðunuzda Arap ve Acem meliklerine hakim olacaðýnýzý söylüyordu? Hani, O'na uymazsanýz, hayatýnýz tehlikeye girecek ve kelleleriniz gide­cekti? Öldükten sonra da, yeniden ayaða kalkacak ve cehen­nemin alevleri içinde cayýr cayýr yanacaktýnýzlws

Artýk, meseleyi gürültüsüz çözecekleri (!) aný bekliyor­lardý. Ancak Allah (celle celaluhü), her þeye hakimdi ve bütün bu olup bitenleri de biliyordu. Semavat ve arzýn mülkü O'nun yed-i kudretindeydi ve O, istediðini dilediði zaman yapar, kimse de buna bir þey diyemezdi. Böyle olunca, Kureyþ'in kur­duðu tuzak ve hazýrladýðý ölüm komandosunun hiçbir önemi yoktu ve olamazdý! Sonuç da, öyle olacaktý.

Normal þartlarda Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), yat­sý namazýný kýldýktan sonra bir miktar yatar, Kabe'den el-ayak

484 Ýbn Hiþam, Sire, 3/8; Taberi, Tarih, 1/567

çekilince de kalkýp buraya gelir ve huzur içinde Rabbine iba­det ederdi. Ancak bu gece durum farklýydý; durumdan haber­dar olur olmaz, Hz. Ali'yi yanýna çaðýrmýþ ve:

- Þu yeþil örtüye bürün ve gel de yataðýmda sen yat! Hiç endiþe etme; yat ve uyu; çünkü sana, zerre kadar zarar vere­meyecekler, diye sesleniyordu.

Derken, Efendiler Efendisi, Ya-Sin suresinin ilk dokuz ayetini okuyarak evinden dýþan adým attý. Kapýnýn önünde, fýrsat kollayan Kureyþ nöbet tutuyordu. Bu esnada:

- Onlann hem önlerinden hem de arkalanndan birer en­gel koyduk ve gözlerinin önüne de bir perde çektik; artýk on­lar, hiçbir þey göremezler, manasýndaki ayeti okuyordu.

Bu arada, eline aldýðý kum, toprak benzeri malzemeyi, kendisini öldürmek üzere evini kuþatanIann üzerine saçýver­di. Bu hareketine paralelolarak da þöyle diyordu:

- Þu yüzler karanp gözler görmez olsun!

Attýðý toprak, orada bulunanlarýn her birine isabet etmiþti ve adeta kör olmuþlardý. Olacak ya, aralanndan yürüyordu; ama hiçbirisi de Allah Resülü'nü görmüyordu. Evet, onlar, kendilerini imana davet etmekten baþka hiçbir suçu olmayan Allah'ýn en sevgili kulunu yakalayýp öldürmek, yurt ve yuva­sýndan mahrum ederek hayatýna son vermek üzere tuzak kur­muþlardý; ama O'nu peygamber olarak gönderen ve alemlere rahmet vesilesi kýlan Allah (celle celaluhül'Itý da bir planý vardý. Ve yine görülüyordu ki, küfür ne kadar köpürürse köpürsün, Allah'ýn iradesinin önüne asla geçilemeyecek ve her zaman ol­duðu gibi yine, O'nun dediði 0lacaktý.485

Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), çoktan uzaklaþmýþtý.

Bir müddet sonra, kapýsýnýn önünde kendisine tuzak kurup da sessizce bekleyenlerin yanýna bir baþkasý geldi ve onlan bu halde görünce:
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)

- Sizler burada niye bekliyorsunuz, diye sordu. Tereddüt­süz cevap verdiler:

- Muhammed'i.

Adam, hiddetlenmiþti. O'nu öldürmek için seçtikleri en seçkin insanlar, kapýsýnýn önünde munis birer kediye dön­müþ; üzerlerine saçýlan topraðýn bile farkýna varamamýþlardý. Muhammedii'l-Emin, arkadaþýyla birlikte yol alýrken bunlar, miskin miskin kapýsýnda oturuyor ve kendilerince O'nu öl­dürmenin planýný yapýyorlardý! Resmen bu, açýk bir aptallýktý! Onlarý azarlarken:

- Vallahi de yazýklar olsun size! Sizi gidi beceriksizler!

ValIahi de O, baþýnýza toprak saçmýþ ve aranýzdan da sýynlýp çoktan uzaklaþmýþ durumda, diyordu.

- Vallahi de biz O'nu görmedik, diyorlardý. Büyük bir çö­küntü içindeydiler! Sanki görme özellikleri alýnmýþ ve etrafla­rýna baktýklarý halde Allah Resülü'nü görememiþlerdi. Ellerini baþlarýna götürüp birbirlerine bakýþtýlar; gerçekten de adamýn söyledikleri doðruydu. Hemen, üstlerindeki toz-topraðý silke­leyip temizlerneye baþladýlar.

Çok geçmeden mesele, Kureyþ arasýnda da duyulmuþ, ölüm müjdesini bekleyen diðer ileri gelenler, Efendimiz'in hic­ret ettiðininin haberiyle yýkýlmýþlardý; bütün aða takýmý birden hane-i saadete hücum etmiþti. Kapýyý aralayýp da içeri girdik­lerinde, bir anlýk nefes aldýlar; zira, yatak boþ deðildi! Dýþarýda kendilerini ayýplayýp kýzan adamlarýna inat, fýsýltýyla:

- Ýþte Muhammed, þu örtünün altýnda, diyerek bunca en­diþenin yersiz olduðunu söylemeye baþlamýþlardý. Ancak bu da uzun sürmedi; çünkü, bu kadar insanýn içeri girmesiyle ayaða fýrlayan Hz. Ali, meydan okurcasýna karþýlarýnda duruyordu. Ýkinci büyük þoktu bu onlar için: .. Hiddet ve hýþýmla:

- Muhammed nerede, diye sormaya baþladýlar.

- O konuda herhangi bir bilgim yok, cevabýný verdi Hz.

Ali. Yine kaybeden onlar olmuþtu; aldýklan cevapla daha da sinirlenmiþ, etrafa tehditler yaðdýrýyorlardý. Hz. Ali'yi de bý­rakmak istemiyorlardý; önce bir miktar itip kakýþtýrdýlar ve ardýndan da tutup Kabe'ye kadar getirdiler. Belki, yolcularýn yerlerini söyler ve kendilerine bir ip ucu verir, diye bir müd­det onu hapsettiler.s'" Ancak, ne kadar zorlasalar da istedik­leri cevabý alamayacaklarýný anlamýþlardý. Hem, Hz. Ali'yi ser­best býrakmamak kendi aleyhlerindeydi; çünkü o, kendilerine ait emanet mallan daðýtmak için geride kalmýþ ve þimdi de bu emanetleri sahiplerine geri verecekti.

Ümmetin firavunu Ebu Cehil, bu lakabý ne kadar hak etti­ðini gösterircesine þöyle ilan ediyordu:

- Muhammed'i, ölü ya da diri getirene yüz deve ben­den!487

Tam, yakaladýk, derken ellerinden kaçýrdýklarý Efendimiz ve Hz. Ebu Bekir'i tamamen kaybetmek üzerelerdi. Belli ki, sadece kendileri bu iþin üstesinden gelemeyeceklerdi; onun için Ebu Cehil'in bu yaklaþýmýna herkes sahip çýkacak ve baþ­lanna konulan bedel, her ikisi için de, ölü ya da diri getirene yüzer deve olarak resmiyet kazanacaktý.s'"

Ayný zamanda Ebu Cehil, aklýný kullanmasýný bilmese de zeki bir insandý. Hiç vakit geçirmeden Hz. Ebu Bekir'in evi­ne geldi. Kapýyý açan, Hz. Ebu Bekir'in kýzý Esmii idi. Babasý­nýn nerede olduðunu sordu önce. Bilmediðini söylüyordu Hz. Esma, Ebu Cehil' e göre, onun bilmemesine imkan yoktu ve aldýðý cevapla küplere binen Ebu Cehil, Hz. Esma'nýn yüzüne öyle bir tokat indirdi ki, þiddetinden Hz. Esma'nýn kul aðýn­daki küpe kopup yere düþecekti. Halbuki, o günkü toplumun genel teamüllerine göre, onun gibi küçük bir kýza böyle bir ha-

486 Bkz. Taberi, Tarih, 1/568

487 Bkz. Hindi, Kenzu'l-Ummal, 12/779 (35744) 488 Bkz. Taberi, Tarih, 1/570

reket, normal þartlarda da ayýp karþýlanýrdý. Ama bu, Ebu Ce­hil' di. Hz. Esma bu olayýn etkisinden yýllarca kurtulamayacak ve kendisine hatýrlatýldýðýnda ise Ebu Cehil için:

- Pis ve haddi aþmýþ bir adam, diyecekti.

Ynt: Hicretin tedbir boyutu By: karanlýk Date: 04 Mayýs 2011, 13:32:26
S.a mahzunlaþmýþtý Kainat efendisi.Mahzunlaþmýþtý zira doðduðu,büyüdüðü en önemlisi KABE'sinden bir müddet için de olsa ayrýlmak zor geliyordu Nebiler nebisine.Hicret ki Hz.Esma'ya zatü'n-nitakayn(iki kemerli) ünvanýnýn verilmesine vesile olacaktý.HÝcret ki Anam babam sana feda olsun Ey ALLAh'ýn Rasulü diyen mekkeli müslümanlara medineli müslüman kardeþlerinin gönüllerini açacaktý.Hicret ki her türlü sýkýntýya sadece imanlarý için göðüs geren müslümanlarýn yüreklerine su serpecek, takvimler 630'u gösterdiðinde gizlice mahzun ayrýldýklarý Mekke kapýlarýný ardýna kadar açacaktý.Yýllar sonra Hz.Peygamberle sohbet eden ashabtan birisine Allah Rasulü þöyle diyecekti:''Benden sonra beni görmedikleri halde bana inanan ve seven kardeþlerim olacak...''Dostlar bu bahsedilen kardeþler biziz biz.Düþünün bir kere Kainat Efendisinin kardeþi olmak...Kainat Efendisi bizleri kardeþleri olarak görmüþtü.Peki bizler kardeþler olarak ne yapýyoruz.Zor anýmýz olmamalý bizim yoksa vay halimize hemen iþi kýlýfýna sokar uydururuz.Görmedik,duymadýk,bilmiyoruz durumuna geçeriz.Kimimiz din uðruna sadece''Rabbim Allah'týr'' demek için her türlü sýkýntýya katlanabiliriz.Cevabýmýz muammalý....622'de olaný unutmayalým.Çünkü 622 zafer olarak 630'un müjdeleyicisiydi...Allah'a emanet olun...(Ýçimden geldi yazdým)

  EÐER BÝR GÜN DÜNYA YA AÝT ÇOK BÜYÜK BÝR DERDÝN OLURSA,

 

RABB'ÝNE DÖNÜP '' BENÝM BÜYÜK BÝR DERDÝM VAR '' DEME !

DERDÝNE DÖNÜP

 

''BENÝM ÇOK BÜYÜK BÝR RABB'IM VAR !''

DE!!!




radyobeyan