Medine den hareket By: hafiza aise Date: 02 Mayýs 2011, 11:59:03
Medine'den Hareket
Hedefte kervan olduðu için, henüz yola çýkmaya hazýr olmayýp da mazeret beyan edenler, bu yolculuktan istisna tutulmaktaydý. Bundan dolayý da kimse kýnanmayacaktý. Ýlk günlerden bu yana Efendimiz'den hiç ayrýlmayan damat Hz. Osman da, mazeret beyan edip bu harekette yer alamayanlar arasýndaydý; zira hanýmý, Efendimiz'in de kýzý Rukiyye Validemizi þiddetli bir hastalýk tutmuþtu. Bakýmý için Hz. Osman'ýn yanýnda kalmasý gerekiyordu.
Ýbadetler ve Rabbe kulluk konusunda son derece duyarlý olan Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem), bu süre içinde Medine'de bulunamayacaðý için namazýarý Abdullah Ýbn Ümmü MektUm'un kýldýrmasýný talep etmiþti.
Önceki seriyye ve gazvelerde Erisar yer almazken bu çýkýþta Muhacir ve Ensar ayrýmý yapýlmamasý dikkat çekiyordu.F' Zira, bu sefer
22 Buhari, Sahih, 4/ý456 (3739); Ýbnü'l-Esir, Usiidii'l-Ðabe, 4/287. o gün Umeyr, on altý yaþýndaydý.
23 Bu hadise, Efendimiz'in insanlara muamelede muhataplarýn hislerine dikkat
durum çok nazik görünüyordu. Mesele, sadece M uhacirleri deðil, Ensar baþta olmak üzere bütün Medine'yi ilgilendiriyordu. Çünkü, Ebu Süfyan'ýn kervaný, Medine'ye saIdýracak Mekke ordusunun alt yapýsýný oluþturuyordu.
Bu arada, henüz Müslüman olmadýðý halde Efendimiz'le birlikte olmak isteyenler de vardý. Hubeyb Ýbn Ýsôf, bunlardan birisiydi; güçlü ve savaþ tekniðini iyi bilen bir adamdý. Ancak bu, öncelikle Kureyþ ile Efendimiz arasýndaki bir meseleydi. Gerçi, Medineli müþriklerle de bir güvenlik anlaþmasý yapýlmýþ ve þehri birlikte savunma sözü verilmiþti. Ancak, müþriklerin de katýlmasýný gerektirecek böyle bir tehlike henüz yoktu. Bir de, muharebede muhaberenin çok ayrý bir önemi vardý; elde edilecek önemli bir haber, savaþlarýn seyrini deðiþtirecek bir güç demekti. Öyleyse, geliþmelerden baþkalarýný da haberdar edebilme ihtimali olanlarýn, böylesine kritik bir kervaný takip için çýkýlan yolda Ýslam ordusu içinde yer almasý uygun deðildi. Onun için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bu tür insanlarý geri çevirecek ve kendisiyle birlikte yola, sadece Muhacir ve Erisar çýkacaktý.s-
Bu arada Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yayalarýn baþýna Kays Ýbn Ebi Sa'sa'a'yý görevlendirip ona Sükya denilen mevkiden ayrýlýr ayrýlmaz askerleri saymasýný emredecekti. O da, emri yerine getirecek ve EbU Inebe kuyusunun baþýnda saydýðý ashabýn sayýsýný üç yüz on üç olarak Efendimiz'e rapor edecekti. Bu haber, Efendimiz'i çok sevindirmiþ ve beþaþet ifade eden bir ses tonuyla þunlarý söyleyecekti:
ettiðinin bir göstergesidir. Þöyle ki; Ensar, Akabe'de söz verirken, O'nu koruyacaðýný ifade etmiþti etmesine ama bu korumanýn, Medine dýþýnda da geçerli olup olmadýðýna dair sarih bir beyan olmamýþtý. Onun için, Bedir'e kadar gerçekleþen yirmi civanndaki yýldýnm hareketlerinde Ensar'dan herhangi bir talepte bulunulmamýþtý. Ancak, þimdiki durum çok farklýydý; zira Kureyþ, sadece Efendimiz ve Muhacirleri deðil bütün Medine'yi tehdit etmeye baþlamýþ ve bu tehditlerini fiilen icra için de, düðmeye basmýþtý. Öyleyse mesele, hicret sonrasýnda gerçekleþen anlaþma çerçevesinde ele alýnmasý gereken bir durum arz ediyordu.
24 Hubeyb Ýbn Ýsaf, geri gelecek ve Müslüman olduðunu ikrar edip yine de bu savaþta Efendimiz'den ayrýlmayacaktý. Bkz. Ýbn Abdilberr, Ýstiab. 2/443; Salihi, Sübülü'l-Hüda ve'r-Reþad, 4/23; Süheyli, Ravdü'l-Ünf, 2/300
- Talfit'un ashabý kadarl'"
Derken, bir pazar akþamý Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), Sükya denilen yerden yola çýktý. Yanlannda sadece iki tane at, yetmiþ tane de deve vardý. Nöbetleþe binerek yol alýyorlardý. Efendiler Efendisi de ashabýndan farklý deðildi; ayný deveye Hz. Ali ve Ebu Lübôbe ile nöbetleþe biniyordu. Hz. Ali ve Ebu Lübabe:
- Sen bin ya Resülullahl Biz, Seninle birlikte yürürüz, diyerek kendi sýralarýný vermek için ýsrar etmiþlerdi ama O (sallallahu aleyhi ve sellern):
- Ne sizler yürüme konusunda benden daha güçlüsünüz, ne de Ben, vadedilen miikafata sizlerden daha az ihtiyaç duyuyorum, diyerek bu teklifi geri çevirmiþti.
Reonô. denilen yere geldiklerinede Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), EbU Liibôbe Ýbn Abdülmünzir'i Medine'ye geri gönderecek ve herhangi bir boþluða meydan vermemek için onu Medine'de, yerine vekil tayin edecekti. Ebu Lübabe, Medine'ye geri dönerken boynu bükük aynlacaktý; ayrýlmadan önce de, üzerindeki zýrhý Efendiler Efendisi'ne býrakacak ve hüzün dolu adýmlarla geri dönecekti.
Yola çýkmadaki ana hedef Kureyþ'in kervanýný takip olsa da, atýlan her adýmda ashab, yeni ve orijinal stratejilerle karþýlaþýyordu. Zira kervanýn geçeceði güzergaha doðru yürürken Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), Besbes Ýbn Amr ve Adiyy Ýbn Ebi'z-Zaðbô.'yý öncü kuvvet olarak gönderecek ve onlar da, tarif edelen mekana ulaþýp geliþmelerden Efendimiz ve ashabým haberdar edeceklerdi.
Ayný zamanda, kendisiyle beraber bu sefere çýkanlara þöyle dua ediyordu:
25 Taberi. Tarih, 2/26; Salihi, Siibiilii'l-Hüda ve'r-Reþad, 4/2S Bedir'de bulunup bulunmadýklarý ihtilaflý olanlarla birlikte bu sayý deðiþkenlik göstermekte ve on dört, on beþ ve on yedi olarak da telaffuz edilmektedir. Orduyu sayma iþinin iki defa yapýldýðý da gelen bilgiler arasýndadýr. Bkz. Ýbn Hiþam, Sire, 2/333; Ýbn Kesir, elBidaye ve'n-Nihaye, 3/383. Bedir'de bulunan ashabýn, takriben 3/S'i Ensar, 2/S'i ise Muhacirlerden oluþmaktaydý. Ayný zamanda bu sayý, Efendimiz'in (s.a.s.) de buyurduðu gibi Hz. Davüd'un Talüt ordusuna karþý savaþan ordusuna denk bir sayýdýr. O gün de, emr-i ilahiye boyun eðip de nehirden sadece bir avuç su almakla yetinen insanlar, sayý ve teçhizat bakýmýndan düþmanlarýndan az olmalarýna raðmen küfrün ordularýna karþý galip geldikleri gibi bugünün mü'minleri de, EbU Cehil'in tetiklediði ayný küfür ordusuna galip geleceklerdi.
- Allah'ým! Bu insanlar, yalýn ayak; Sen onlara dayanma ve yol meþakkatlerine karþý tahammül gücü ver! Bunlarýn üzerinde elbise yok; Sen onlarý giydir! Bunlarýn elinde yiyecek imkanlan da yok; Sen onlarý doyur! Ve bu insanlar yoksul; Sen onlarý fazl u kereminle zengin kýJ!26
Tiirbôn denilen yere geldiklerinde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Sa'd Ýbn Ebi Vakkas'a yönelecek ve:
- Ey Sa'd, diye seslenecekti. Bu arada, mübarek parmaklarýyla ilerideki bir ceylaný iþaret ediyor ve Sa'd'a, ok ve yayýný hazýrlamasýný söylüyordu. Hz. Sa'd denilenleri yapmýþ ve yayýný germeye baþlamýþtý. Tuttu, onun omuzlarýna mübarek çenesini koyarak:
- Þimdi at, diye emretti. Bu arada ona:
- Allah'ým! Onun atýþýna isabet lütfet, diye dua ediyordu. Ger-
çekten de ok gitmiþ ve ceylanýn boynuna saplanmýþtý. Efendimiz'in yüzünde hemen bir tebessüm belirdi. Zira bu, yokluk çekilen bir ortamda, ashab-ý kirama sunulmuþ ilahi bir ikram demekti.
Peygamberi duaya mazhar olan Hz. Sa'd hemen gidecek ve ceylaný yakalayýp kestikten sonra huzura getirecek, Efendimiz de, etinin piþirilip ashab arasýnda daðrtýlmasýný emir buyuracaktý.
Irku'z-Zabue denilen yere geldiklerinde karþýlarýna bir bedevi çýkmýþtý. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), karþýlaþtýðý her olayý deðerlendirip bilgi toplamaya çalýþýyordu ve bu adama da kervanla ilgili bilgisinin olup olmadýðýný sordu. Çok geçmeden de, bu konuda adamýn herhangi bir bilgisinin olmadýðý anlaþýlmýþtý.
Bu arada ashabdan bazýlarý, adamý zorlayýp Resý1lullah'a selam vermesini istiyorlardý. O da:
- Aranýzda gerçekten Resý1lullah var mý, diye taaccüp etmiþ ve sonra da gelip Efendimiz'e selam vermiþti. Bedevi idi; peygamber rahle-i tedrisine oturup terbiye görmemiþti. Selamýn arkasýndan:
- Þayet Sen gerçekten bir peygambersen, benim þu devemin karnýnda olaný bana haber verebilir misin, diye soruverdi. Ashab-ý
26 Bkz. Ýbn Sa'd, Tabakat. 2/20 Savaþ olup da ortalýk durulunca, Efendimiz'in duasýna mazhar olan ashab-ý kirarn hazretlerinin hepsi de, açlýk endiþesinden uzak, aç kalma korkusunu üzerlerinden atmýþ ve tahammülleri de zirvede olarak geri dönüyorlardý.
kirarný eelallendiren bir soruydu bu. Onun için Seleme Ýbn Selame ileri atýldý ve adama:
- Bunu Resülullah'a sorup da O'nu incitme! Soracaksan bana sor; onu ben sana haber vereyim, diye çýkýþtý. Arkasýndan da, adamý mahcup edecek bazý þeyler söyledi. Bunu duyan Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), çok üzülmüþtü ve yeniden olaya müdahale etme lüzumu hissetti ve:
- Býrak onu ve yavaþ ol. Adama kaba davranýp üzerine çok gittin, dedi.
Bu arada, Hz. Seleme'den de yüzünü çevirmiþti. Belli ki, her haliyle ashabýna ders veriyor ve kýyamete kadar gelecek olan insanlýða muallim olacak bir toplum yetiþtiriyordu. Onun için, yeri geliyor diliyle ashabýný uyarýyor, yeri gelince de haliyle onlarý yönlendirip duruþlarýnda isabet kaydetmelerini temin etmek istiyordu.