Ýz Býrakanlar
Pages: 1
Cabir Bin Abdullah (r.a.) By: Halis_52 Date: 28 Nisan 2011, 16:02:46
Cabir bin Abdullah (r.a.)

Müslümanlar, baþlarýna musýbet geldzðzn¬de, bana gelen musibetleri düþünüp teselli bulsunlar.
Hadis-i Þerif

Uhud Harbi hazýrlýklarý günden güne ilerliyordu. Müslümanlar bir taraftan Hz. Peygamberin (a.s.m.) nezaretinde erzak hazýrlýklarýný tamamlarken, kýlýç ve okla ilimlerini de ihmal etmiyorlardý. Bu arada eli kýlýç tutan genç ve yiðit Müslümanlar da Peygamberimize (a.s.m.) müracaat ediyor, harbe katýlmak için müsa¬de istiyorlardý.

Bedir Savaþýna katýlamamanýn ýztýrabý ve hüznüyle yanýp tutuþan bir genç de savaþa katýlabilmek için Resulullah’a (a.s.m.) müracaat etmiþti. Resulullah (a.s.m.) gidip babasýndan izin aldýðý takdirde savaþa katýlabileceðini kendisine bildirdi. Biraz üzgün ve heyecanlý þekilde babasýna giden bu genç, çocuk dene¬
cek kadar küçük bir yaþta babasýyla birlikte Ýkinci Akabe Biatýnda Resulýýllah’a (a.s.m.) tabi olmuþ olan Cabir bin Abdullah’tan baþkasý deðildi:

Hz. Cabir’in babasý Abdullah bin Amr (r.a.) oðlunun arzusuna þöyle cevap verdi: “Sevgili evladým, yedi ta
ne kýz kardeþine bakýp himaye edecek baþka bir kimse olsa idi, senin Uhud’da gözlerimin önünde þehid olmamý ne kadar ister¬im! “~
Cabir’in babasý, oðlunu Uhud’da þehid olarak göremedi, ama kendisi ayný harpte kahramanca çarpýþarak þehid oldu.

Babasýnýn þehid olmasýndan sonra aile reisliðini de üzerine almýþ olan Cabir
(r.a.) genç yaþta Müslüman olmuþ ve mümtaz vasýflarýyla  Peygamberimizin (a.s.m.) defalarca takdirlerine mazhar olmuþtu. Resulullah sýk sýk evlerine misafir gider, yemeðe kalýrdý.
Cabir’e babasýndan epey bir miktar borç miras kalmýþtý. Alacak sahipleri de ahudi idi ve devamlý olarak Cabir’i sýkýþtýrýyorlardý. Abdullah bin Amr’ýn geride býraktýðý miktar çok az olduðu gibi, ancak küçücük bir hurma bahçesine sahip olan Cabir’in bahçesindeki hurmalarýn geliri birkaç senede bile babasýnýn borcunu ödeyecek durumda deðildi.

Çok zor durum da kalan Cabir (r.a.) bir çare bulma ümidiyle bir seferinde Peygamberimize geldi:
“Ey Allah’ýn Resulü, babam Uhud’da þehit düþtü. Büyük miktarda da borç bý¬raktý. Alacaklýlar sýkýþtýrýyorlar. Yardým ediniz de borcun bir kýsmý gelecek se¬neye kalsýn.”

Peygamberimiz, Hz. Cabir’in teklifini kabul etti. Ertesi gün, hazýrlýða baþladý. Kainatýn Efendisi hanesine teþrif edecekti. Hanýmýna da tenbih ederek, “Bize Resulullah gelecek, sakýn onu rahatsýz etmeyelim” dedi.
Ertesi sabah Peygamberimiz Hz. Cabir’in evine gitti. Ev sahibi bir koyun kes¬ti, Peygamberimiz (a.s.m) Ebü Bekir ve bazý Sahabilerle Hz. Cabir’in davetinde bu¬lundular. Daha sonra Peygamberimiz, alacaklýlarý çaðýrmasýný söyledi. Hz. Cabir onlarý çaðýrmaya gitti. Hanýmý Peygamberimizi görünce perde gerisin¬den, “ya Resulallah, bana ve kocama dua et” diye niyazda bulundu. Peygambe¬rimiz de, “Allah seni ve kocaný Maðfiret etsin” diyerek en hayýrlý duayý yap.

Bu arada olup bitenler Mektubat”ta þöyle anlatýlýr:

“Cabir, pederinin asýl malýný guremaya [alacaklýlara] verdi. Kabul etmediler. Halbuki baðýndaki meyveleri kaç senede deynine [borcuna] kafi gelmeyecek. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ferman etti: ‘Baðýn meyvelerini koparý¬nýz, harman ediniz.’ Öyle yaptýlar. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam har¬man içinde gezdi, dua etti. Sonra Cabir harmandan pederinin bütün guremasý¬nýn borçlarýný verdikten sonra yine bir senede baðdan gelen mahsulat kadar har¬manda kaldý. Bir rivayette bütün guremaya verdiði kadar kaldý. 0 hadiseden borç sahipleri Yahudiler çok taaccüp edip hayrette kaldýlar.”

Hz. Cabir daha sonra hanýmýnýn Peygambenmizin duasýný istediðini duyunca ona, “Ben sana Peygamberimizi rahatsýz etmemeni söylememiþ miydim?” diye çýkýþtý. Hanýmý da, “Resul-i Ekrem benim evime gelir de, ben ondan bana ve ko¬cama dua etmesini nasýl istemem? Biz zaten Resul-i Ekremin himmet ve yardý¬mý ile borcumuzdan kurtulduk” diye cevap verdi.

Bedir ve Uhud’da bulunamamanýn üzüntüsünü her zaman hisseden Cabir, ba¬basýnýn vefatýndan sonra hiçbir sefer ve gazadan geri kalmadý ve Resulullah’la (a.s.m.) birlikte 19 gazaya iþtirak etti.

Babasýnýn Uhud’da þehit olmasýndan sonra Hz. Cabir dul bir kadýnla evlen¬rniþti. Resulullah (a.s.m.) bu evlenmeden haberdar olduðu zaman, biraz da taac¬cüble kendisine, “Ba.kire mi, dul mu aldýn?” diye sormuþtu. Cabir (r.a.) þöyle ce¬vap verdi:

“Ey Allah’ýn Resulü, biliyorsunuz, benim yedi tane kýz kardeþim vardýr. On-[ara bakýp saçlarýný tarayacak, besleyip büyütecek tecrübeli birisini almak iste¬dim. Onun için dul bir kadýný tercih ettim.”

Fevkalade yakýþýklýlýðý ve kahramanlýðýyla istediði kýzla evlenebilecek dur¬umda olan Cabir’in bu davranýþý Resulullahýn (a.s.m.) çok hoþuna gitti ve “Isa¬bet ettin, ey cabir” diyerek kendisini teyid buyurdu. Cabir’in (r.a.) evlendiði üheyme binti Mes’ud isimli kadýn, daha sonralarý Islama büyük hizmetlerde ulunmuþtur.
Ensrýn ileri gelenlerinden olan. Cabir Medine’ye iki kilometre kadar uzak bir mesafede oturmasýna raðmen, Peygamber Mescidinde, Peygamberi¬mizin (a.s.m.) imamlýðýnda kýlýnan bütün vakit namazlarýna iþtirak ederdi. Hz. Cabir’in kabilesi olan Seleme Oðullarý bir ara Mescid-i Nebevi civarýnda boþ ilan yere yerleþmek istedi. Bunu haber alan Resulullah, “Ey Seleme Oðullarý! yurtlarýnýzdan ayrýlmayýnýz ki, izleriniz [sevaplarýnýzj çok olsun” buyurdu. Hendek Harbi sýrasýnda Müslümanlar en sýkýntýlý günlerini yaþýyorlardý. Müslümanlar bir taraftan hendek kazarak muhasara için hazýrlýk yapýyorlar, di¬ðer taraftan da açlýk tehlikesi ile karþý karþýya bulunuyorlardý.

Hz. cabir’in (r.a.) Rivayet ettiði bir hadise, Müslümanlarýn bu harpte çektikleri sýkýntý ve ýztýrapla¬rýna açýk bir misalidir. Hendek kazmakla meþgul olan Sahabiler, bir kaya parçasýna tesadüf ederler ve onu bir türlü yerinden oynatamazlar. Resulullah (a.s.m.) kayanýn üzerine bi¬az su serpmelerini söyler ve eline aldýðý balyozu üç defa taþa vurur, taþ param parça olup daðýlýr. Hz. cabir der ki: “Dikkat ettim, Resulullah (a.s.m.) bu iþi yaptýðý sýrada karnýna açlýðýný bastýrmak için taþ baðlamýþtý.”

Ýþte bu sýkýntýlý ve ýztýraplý günlerden birinde, Hz. Cabir’in evinde bir miktar arpa ile bir oðlak vardý. Hanýmýyla konuþarak, onlarý Resulullah (a.s.m.) ve be¬raberinde bulunan birkaç Sahabeye ikram etmeye karar verdi. Zaten daha fazla¬sýna da güçleri yetmezdi. Cabir Resulullah’a (a.s.m.) gelip, “Biraz yemeðim var. siz ve birkaç kiþi buyurun” dedi. Resulullah, “Peki, hanýmýna söyle, ben gelinc¬eye kadar yemeði ocaktan indirmesin, arpa ekmeðini de tandýrdan çýkarmasýn” buyurdu.

Biraz sonra Hz. Cabir Hendek mahallinden ayrýlarak evine döndü. Bu arada Peygamberimiz (a.s.m.) iki elini aðzýna götürerek bütün Ensar ve Muhacirine iþittirecek bir sesle, “Ey Hendek ahalisi! cabir bir yemek hazýrlamýþ, bizi davet ediyor. Haydi gidelim” diye baðýrdý.

Açlýklarýný, karýnlarýna baðladýklarý taþlarla gidermeye çalýþan yüzlerce Sa¬habe bu davete icabet ederek, Cabir’in (r.a.) evinin yolunu tuttu. Sahaheler gruplar halinde evin içini ve çevresini doldurmuþtu. Bu arada, Hz. Cabir bir piþen yemeðe, bir de gelenlere bakarak, þaþkýnlýktan ne yapacaðýný bilemez bir vaziyette “Ýnna lillahi ve inna ileyhi raciun” demekten kendisini alamadý.

Sonra Resulullah (a.s.m.) geldi ve yemeði ortaya koymalarýný emretti. Yeme¬ðin baþýna geçerek daðýtmaya baþladý. Biraz ekmek alýp, üzerine bir miktar piþ¬miþ et koyarak sýraya dizilmiþ olan Sahabelere daðýtýyordu. Yüzlerce Sahabe karnýný doyurduðu halde, birkaç kiþilik olan yemek bir türlü bitmek tükenmek bilmiyordu. Herkes yemeðini aldýktan sonra, Resulullah Efendimiz de bir mik¬tar alýp yediler. Ve geride hala ekmek ve et duruyordu.  Cabir þöyle der:

“Bütün bin adam o sa’dan arpadan, o oðlaktan yediler, gittiler. Daha tence¬remiz dolu kaynýyor, daha hamurunuz ekmek yapýlýyor. Zira Resulullah o ha¬mura, o tencereye mübarek aðzýmý koyup, bereketle dua etmiþti.

Resul-i Ekremin (a.s.m.) bu nevi iltifatlarýna birçok defalar mazhar olan cabir (r.a.) ilmi önce Resulullah’tan tahsil etmiþ, daha sonra Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebü Ubeyde ve Talha’dan (r.a) tahsile devam etmiþti. Bildikleri¬ni baþkalarýna aktarmakta ve öðretmkte de çok cömert davrandý ve naklettiði beþ yüzden fazla hadis-i þerif yanýnda Ýmam-ý Bakýr, Muhammed bin Münke¬dir, Said bin Mina, Asým bin Ömer bin Katade gibi çok kýymetli ilim adamlarýný talebe olarak miras býraktý.

Uzunca bir ömre mazhar oldu. Müslümanlardan herkese karþý þefkatli ve merhametli davranmakta çok hassas idi. Hz. Ali ile Muaviye arasýndaki ihtilafta Hz. Ali’nin yanýnda yer almakla birlikte, daha sonraki ihtilaflarýn dýþýnda kaldý. Müslümanlar arasýndaki ihtilaflardan söz edildiði zamanlarda þu hadis-i þerifi naklederdi:

“Ýnsanlar Allah’ýn dinine cemaatler halinde girdiler. Yine zaman gelecek, ce¬maatler halinde ondan çýkacaklar.”

Ömrünün sonlarýna doðru Haccac’ýn valilerinin zulmü ve sýkýntýlarý yüzün¬den fazlaca müteessir olmuþ ve çökmüþtü. Hicretin 74. senesinde 94 yaþýnda iken vefat etti. Haccac da dahil, binlerce Müslüman Cabir’in (r.a.) cenaze namazýna iþtirak etti. Saðlýðýnda Olduðu gibi, cenazesiyle de Müslümanlarýn bir raya gelerek kaynaþmasýna vesile olan Hz. Cabir’in þefaatinden Cenab-ý Hak izleri mahrum etmesin.

Allah (c.c.) Cümlesinden Razý olsun.






























radyobeyan