Abdurrahman Bin Avf (r.a.) By: Halis_52 Date: 28 Nisan 2011, 15:34:57
Abdurrahman bin Avf (r.a.)
Abdurrahman bin Avf Cennetliktir.
Hadis-i þerif
Cennetle müjdelenen on Sahabeden birisi olan Abdurrahman (r.a.) Resulullaha (a.s.m) tabi olan ilk sekiz Müslümandan biri olup, Hz. Ebü Bekir (r.a.) vasýta¬ýyla Ýslama girenlerin de beþincisi idi. Fil Vak’asý yýlýnda dünyaya gelmiþ olan Abdurrahman (r.a.) Hz. Peygamberle (a.s.m.) ayný yaþta idi.
Ýslamiyetten önce ismi Abdülkabe iken, Resulullah (a.s.m.), Abdurrahman olarak deðiþtirdi. Hem Habeþistan’a, hem de Medine’ye hicret etmekle iki þerefi birden kazanan Müslümanlardan birisi oldu.
Hicretten sonra çok müstesna ve tatlý bir manzara sergilenmiþti. Þöyle ki:
Mekkeli muhacirlerle, Medineli Ensar Ýki Cihan Peygamberinin (a.s.m.) iþa¬retleriyle kardeþ ilan edilmiþti. Ensar Mekkeli kardeþleri için, öz kardeþlerine yaptýklarýndan da öte fedakarlýklardan çekinmiyor; evine, barkýna, malýna, mülküne onlarý ortak ediyordu. Herkes kardeþ olmuþ, sýcak ve taze duygularla birbirinin boynuna sarýlýyordu.
Hz. Peygamberin (a.s.m.) kardeþ ilan ettiklerinden ikisi de Mekkeli Abdur¬ýhman bin Avf ile Medineli Sa’d bin Rebi’ (r.a.) idi. Sa’d, Abdurrahman’a þöyle diyordu:
“Kardeþim, ben Medine’nin en zenginiyim. Ýþte malýmýn yarýsý, al. iki tanede hanýmým var. Bak, hangisi hoþuna gidiyorsa boþayayým; onunla evlen.”
Abdurrahman’ýn cevabý ise þöyle oldu:
“Kardeþim Sa’d! Allah malýný da, aileni de sana baðýþlasýn. Siz bana çarþýnýn olunu gösterin.”
Abdurrahman’a çarþýnýn yolunu gösterdiler. Doðruca çarþýya gitti, epey bir miktar kazanç elde ederek döndü. Daha sonra Hz. Peygamberin (a.s.m.) mal tokluðu için duasýna da mazhar olan Abdurrahman, çok geçmeden öylesine zengin oldu ki, bir defada yedi yüz deveyi yükleriyle birlikte Allah yolunda ba¬ðýþlayacak dereceye geldi. Kendisi der ki: “Elime taþ alsam, altýn ve gümüþ ol¬uðunu gördüm.”
Bedir Savaþýna katýlan Hz. Abdurrahman, çok büyük kahramanlýklar göster¬di.
Bedir Savaþýnda, Peygamberimiz, bir ara göremeyince onu sordu. Bir Sa¬habi,
“Ya Resulallah, onu daðýn eteðinde gördüm. Baþýna birçok müþrik toplan¬mýþtý. Ona yardým etmek istedim, fakat sizi burada görünce yardýmýnýza koþ¬tum” dedi.
Peygamberimiz, “Onun için korkma, çünkü melekler ona yardým etmekte¬dir” buyurdu.
Daha sonra o Sahabi Hz. Abdurahman’ý aramaya çýktý. Yedi kiþiyi öldürdü¬ðünü gördü.
“Hepsini sen mi öldürdün?” diye sordu.
Hz. Abdurrahman, “Þu ikisini ben öldürdüm. Fakat diðerlerini daha önce hiç görmediðim birisi öldürdü” dedi.
Bunun üzerine o Sahabi, “Allah ve Resulü doðru söyledi” diyerek Resululla¬hý tasdik etti.
Uhud Savaþýnda Peygamberimizi vücuduyla koruyan Sahabilerden birisi de Hz. Abdurrahman’dý. Bu savaþta yirmi bir yerinden yara aldý. Ayaðýndan aldýðý yara biraz sakat kalmasýna ve aksayarak yürümesine sebebiyet verdi.
Hz. Abdurrahman, Peygamberimize her hangi bir þekilde, en küçük bir zarar bile gelmesini istemezdi. Bunun için de gözünü ondan ayýrmazdý. Birgün, Pey¬gamberimizin yalnýz olarak bir yere gittiðini gördü. Baþýna birþey gelmesinden endiþe etti. Peþine düþtü. Bir ara, Resulullah secdeye kapandý. Uzun müddet öy¬lece kaldý. Hz. Abdurrahman, onun ruhunu teslim etmiþ olmasýndan korktu Yanýna gitti. Tam o sýrada Resulullah (a.s.m.) baþýný secdeden kaldýrdý.
Hz. Abdurrahman’ý görünce, “Ne var, bir þey mi oldu?” buyurdu.
Hz. Abdurrahman, “Ya Resulallah, secdeniz o kadar uzadý ki, mübarek ruhunuzu teslim etmiþ olmanýzdan endiþe duydum” deyince, Peygamberimiz þöyle buyurdu:
“Bana Cebrail geldi. ‘Kim sana salat ve selam getirirse, Cenab-ý Hakkýn maðfiret ve selamýna nail olur’ dedi. Ben de bunun için þükür secdesi yaptým.”
Hz. Abdurrahman, günlerinin çoðunu oruçlu geçirir, her sene Hacca giderdi Peygamberimizin (a.s.m.) duasýnýn bereketiyle sahip olduðu servetini Allah yolunda harcama hususunda en küçük bir tereddüt göstermedi. Bir defasýnda 40 bin dinar, 500 at ve 500 yük devesini cihad için vermiþti. Gayet sade yaþar, evin¬de fakirler için devamlý olarak sofralar kurulurdu.
Enes’in (r.a.) rivayetine göre, birgün Medine’de birtakým sesler duyuldu. Hz Aiþe (r.a.) “Nedir bu?” diye sordu. “Abdurrahman bin Avfýn kervanýdýr” diye cevap verdiler.
Bunun üzerine Hz. Aiþe þöyle dedi: “Resulullahýn (a.s.m.) þöyle buyurduðu¬nu duydum: ‘Abdurrahman bin Avfý emekleyerek Cennete girerken gör¬düm.”
Bu söz Abdurrahman’a ulaþýnca, “Eðer yapabilseydim, Cennete yürüyerek girerdim” dedi ve o kervaný bütün aðýrlýklanyla Allah yolunda harcamak üzere sadaka olarak verdi.
Abdurrahman (r.a.) zaman zaman Resulullahýn duasýna da mazhar olurdu. Bir defasýnda Peygamberimiz, “Allah’ým, Abdurrahman’a Cennet sebillerinden içir” diye dua etmiþti. Diðer taraftan bu bahtiyar sahabi Peygamberimizin, “Ab¬durrahman bin Avf yer yüzünde ve gök yüzünde emindir” þeklindeki iltifatýna da mazhar oldu.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) malýný mülkünü Allah yolunda sarf etmekte böy¬lesine cömert, ibadet ve taatine öylesine takva ve hassasiyet sahibi, cihadda fevkalade yiðit ve fedakar olmasýna raðmen, zaman zaman kendisinden daha fedakar olan Sahabiieri hatýrlar ve ahiret yurdu için hazýrlýk yapamama endiþe¬sinden dolayý aðlardý.
Birgün sofrada þöyle demekten kendisini alamamýþtý:
“Benden daha hayýrlý olan Mus’ab bin Umeyr þehit olduðunda kefen olarak bir hýrkaya sarýldý. Baþý örtülünce ayaklarý, ayaklarý örtülünce baþý açýkta kalý¬yordu. Benden hayýrlý olan Hamza da þehit olduðunda böyle olmuþtu. Daha sonra servetimiz alabildiðine çoðaldý. Ýyiliklerimizin karþýlýðýný bu dünyada al¬maktan ve ahirete birþey kalmamasýndan korkarým”
Hz. Abdurrahman bu sözlerinden sonra, aðlamaktan dolayý yemek yiyeme¬ Hicretin 6. senesinde Peygamberimiz (a.s.m.), Abdurrahman’ý Duvmetü’l Cendel’de bulunan Kelb kabilesine Ýslamý teblið etmek için vazifelendirdi. Yo¬la çýkmadan önce kendi elleriyle sarýðýný sarýp sancaðýný eline teslim ettikten sonra þöyle buyurdu:
“Allah’ýn ismiyle Allah yolunda git. Allah’ýn emri dairesinde hareket et. KeIb kabilesini Ýslama davet et. Kabul ederlerse reislerinin kýzýyla evlen.”
Abdurrahman bin Avf orada bulunduðu müddetçe Ýslami öylesine güzel bir þekilde teblið etti ki, Hýristiyan olan kabilenin büyük ekseriyeti Müslüman oldu ve geri kalanlarý da Hýristiyan kalarak cizye vermeyi kabul etti.
Hz. Abdurrahman, cemaate imam olduðu bir sýrada Resulullahýn gelip ken¬disine uymasý onun faziletine bir yenisini daha ilave ediyordu. Hadise Tebuk Seferi esnasýnda oldu. Peygamberimiz bir ara kafileden ayrýlmýþtý. Sabah na¬mazýnýn vakti geçmek üzereydi. Sahabiler Hz. Abdurrahman’ý imamlýða geçir¬diler ve arkasýnda namaza baþladýlar. Birinci rekat için rükuya gidildiðinde Peygamberimiz geldi. Cemaate katýldý. Ýkinci rekatý Hz. Abdurrahman’ýn imamlýðýnda kýldý. Cemaat selam verdikten sonra kalktý, namazý tamamladý. Namazýný bitirince, “Güzel kýldýrdýnýz, iyi yaptýnýz” buyurarak iltifatta bulun¬du.7
Hz. Abdurrahman, varlýktan da tehlike gelebileceðini idrak eden insanlar¬dandý. Bu hususta endiþe duymuyor deðildi. Birgün mü’minlerin annesi Ummü Seleme’ye gelerek, bu endiþesini þöyle dile getirdi: “Malýn çokluðu helake se¬bep olur. Bundan endiþe ediyorum” dedi.
Ummü Seleme (r.a.), “Fakat Allah yolunda sarfedilen mal böyle deðildir” de¬yince rahatladý. Çünkü kendisi zaten malýný Allah yolunda sarfediyordu.
Hz. Abdurrahman (r.a.) evine her giriþinde Ayete’i-Kürsi’yi okur, sýk sýk da “Allah’ým beni nefsimin tamahkarlýðýndan koru” diye dua ederdi. “Bundan baþ¬ka Allah’tan isteyeceðin bir þey yok mudur?” diyenlere þu cevabý verirdi: “Þayet nefsimin tamahkarlýðýndan korunursam ne hýrsýzlýk eder, ne zina yapar, ne de herhangi bir günah iþlerim.”
Hz. Abdurrahman gerek Hz. Ebü Bekir’in, gerekse Hz. Omer’in en büyük yardýmcýlarýndandý. Her iki halife de onun fikirlerine ehemmiyet verir, mühim meselelerde onunla istiþare ederdi.
Hz. Ömer’in (r.a.) þehid edilmesinden sonra, halife seçimi hadisesinde yine Abdurrahman bin Avf’ýn üstün fedakarlýðýný ve feragatýný görüyoruz. Hz. Ömer’in suikastten aldýðý yaradan kurtulma ihtimali kalmayýnca, Sahabenin ileri gelenleri halife olarak yerine birisini tercih etmesini teklif ettiler. Hz. Ömer de; Sa’d bin Ebi Vakkas, Hz. Talha, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Zübeyr ve Abdur¬rahman bin Avf gibi zatlardan birisi üzerinde karar verilmesi düþüncesinde ol¬duðunu bildirdi.
Hz. Omer’in vefatýndan sonra toplanan ilk þürada, Hz. Abdurrahman þöyle teklifte bulundu: “Ýçinizden üçümüz diðer üçümüz lehine feragat ede¬lim.”
Bunun üzerine Hz. Zübeyr, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Osman ve Hz. Sa’d bin i Vakkas da Abdurrahman bin Avf lehine feragat etti. Daha sonra Abdurrahman da kendi adaylýðýndan feragat edince hilafet meselesi Hz. Ali ile Hz. Osman arasýnda kaldý.
Hz. Abdurrahman kendilerine þöyle dedi: “Ýçinizden hanginiz feragat ederse iþi ona verelim.”
Ancak her ikisinin de süküt etmesi üzerine Abdurrahman, “Ýçinizden birini seçmeyi bana býrakýr mýsýnýz? Ben sizin efdal olanýnýzý araþtýrýr, bu iþi ona bira¬kýrým” dedi.
Hz. Ali de, Hz. Osman da “Peki” diyerek kabul ettiler. Abdurrahman bin Avf üç gün üç gece sahabiler ile istiþare ettikten sonra Hz.Osman’a biat edilmesi gerektiðine kanaat getirdi ve halký toparlayýp kanaatini bildirdi. Ýlk olarak da kendisi gelip Hz. Osman’a (r.a.) biat etti. Onun üzerine herkes Hz. Osman’a biat ederek tabi oldu.
Abdurrahman (r.a.) Peygamberimizin ilminden en fazla istifade eden Saha¬bilerdendi. Birçok hadis rivayet etti. Bu hadislerden ikisi þu mealdedir. “Bir yerde veba hastalýðýnýn bulunduðunu iþittiðiniz zaman oraya gitmeyin eðer hastalýk, bulunduðunuz yerde çýkarsa kaçmak için sakýn oradan ayrýl¬mayýnýz.”
“Kadýn beþ vakit namazýný kýlar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur, kocasýna da itaat ederse ona, ‘Dilediðin kapýdan Cennete gir’ denilir.”Abdurrahman bin Avf (r.a.) vefatýndan önce, servetinden Bedir þehidlerinin yakýnlarýna 400’er dinar verilmesini vasiyet etti. Bedir þehidleri ise 100 kiþi idi.
Abdurrahman (r.a.) Hicretin 21. senesinde 72 yaþýnda iken vefat etti. Cenaze namazýný bir rivayete göre Hz. Osman, diðer bir rivayete göre ise Zübeyr bin Avvam kýldýrdý. Allah hepimizi onlarýn yolundan yürümeye muvaffak etsin.
radyobeyan