Tarihül-Ýslam
Pages: 1
Efendimizin Medine ye hicreti By: sumeyye Date: 24 Nisan 2011, 15:20:03
Efendimizin Medine'ye Hicreti


Ukayl, Ýbni Þihab -Urve isnadýyla Efendimizin (s.a.v) eþi Âiþe' nin (r.a) þöyle anlattýðýný rivayet eder:

O zaman anne ve babamýn bir dinleri olup onu tatbik ettiklerini hatýrlýyorum. Üzerimizden hiç bir gün geçmezdiki sabah akþam Ra-sûlullah (s.a.v) bize uðramamýþ olsun. Müslümanlar müþrik belasýna uðradýðý zaman, babam Ebû Bekir de Habeþistan topraklarýna doðru hicret için yola çýktý. Berki Gýmâd denen yere vardýðýnda El Kârra kabilesinin reisi Ýbni'd Daðine ona rastladý, ve "Yâ Ebâ Bekir! Ne­reye gitmek istiyorsun?" dedi. Babamda, "Kavmim beni yurdumdan kovdu. Artýk bende yeryüzünde seyyah olup dolaþarak Rabbime hu­zur içinde ibadet etmek istiyorum." dedi. Ýbni'd Dâðýne de; "senin gi­bi bir zatýn ne yurdundan çýkmasý nede kovulmasý doðru olur. Zira sen yoksullarý giydiren, akrabalýk baðlarýný hiç koparmayan, milletin yükünü omuzlayan, misafiri aðýrlýyan, hak yolunda gelen meþakkat-larda (halka) yardým eden birisisin. Ben seni Icorumam altýna alýyo­rum. Haydi yurduna dön ve Rabbine orada ibadet et." dedi.

Ýbni Daðine de Ebû Bekirle birlikte yola çýkýp Mekke'ye geldi ve Kureyþ eþrafýný dolaþýp onlara: "Ebû Bekir gibi bir adam yurdundan çýkmazda, çýkarýlmazda. Siz yoksullarý giydiren, akrabalýk baðlarýný geliþtiren, milletin yükünü omuzlayan, misafiri aðýrlayan hak yolda baþa gelen, sýkýntýlarda halka yardým eden bir zatý mý yurdundan çý­karýyorsunuz.?" dedi. Artýk Kureyþ Ýbni Dâðýne'nin Ebû Bekri himaye etmesini yalanlayamayip   kabul ettiler. Ancak Ýbnî Daðýne'ye de:

"Ebû Bekre söylede Rabbine evinde kulluk etsin orada dilediði kadar namaz kýlsýn, istediði kadar Kur'an okusun ama bunlarý Ka'be' de yapýp da bize eziyet etmesin, hem ibadetini milletin gözü önünde açýkça yapmasýn. Zîra biz çocuklarýmýzýn ve karýlarýmýzýn dinimizden sapacaðýndan korkuyoruz" dediler. Ýbni Dâgýne'de kendisine söylenen­leri Ebû Bekre anlattý.

Ebû Bekir de evinin içinde, Rabbine ibadet ederek, namazýný açýkta görünen yerlerde kýlmayarak ve kendi evi dýþýnda kimsenin evinde Kuran okumaksýzýn hayatýna bir süre böyle devam etti. Sonra Ebû Bekrin aklýna bir fikir geldi ve hemen evinin havlusunda bir mescidcik yaptýrdý. Artýk namazýný orada kýlýyor, Kuranýný okuyordu. Müþriklerin kadýnlarý ve çocuklarý da Ebû Bekrin baþýna birbirini ezercesine toplanýp gelirler ve Ebû Bekre hayran kalarak bakarlardý. Ebû Bekir (r.a) çok gözü yaþlý bir adam idi. Kur'an okuduðu zaman göz yaþlarýný tutamazdý. Kadýn ve çocuklarýn bu meyilleri Kureyþ eþrafýnýn müþriklerini müthiþ bir korkuya itti. Hemen Ýbni Daðýne'ye haber saldýlar. Ýbni Daðýne yanlarýna geldiðinde Kureyþ ileri gelenleri ona,

"Biz senin kendisine himaye vermen sebebiyle bizde Ebû Bekrin Rabbine evinde kulluk etmesi þartýyla himayesini kabul etmiþtik. Ar­týk Ebû Bekir sýnýrýný aþtý, evinin avlusunda bir mescid yaptýrýp ora­da namazýmda Kur'an okumayýda alenen yapmaya baþladý. Biz ço­cuklarýmýzla karýlarýmýzýn dinlerinden döneceðinden korkuyoruz ona bunu (Hamisi olman hasebiyle) yasakla. Eðer Rabbine evinin içinde ibadet etmekle yetinecekse bunu yapabilir. Eðer illâda bunlarý alenen yapmakta direnecek olursa sende ondan himaye hakkýný geri al. Biz senin taahhüdünü bozmak istemiyoruz. Ebû Bekrin ibadetini alenen yapmasýna da göz yumamayýz." dediler.

Hz. Âiþe (r.a) devamla derki: Bunun üzerine Ýbni'd Dâðýne Ebû Bekre gelerek: "sen kesinlikle senin için ne üzerine akid yapmýþ ol­duðumu biliyorsun. Þimdi ya bu eski þartlarla yetinirsin, yada bana, Sana verdiðim-koruma- zimmetini geri verirsin çünkü ben himaye için akid yaptýðým bir adam hakkýnda araplarýn "ahdi bozulmuþ diye duymalarýndan hoþlanmam" dedi. Ebû Bekir (r.a) da: "Ben senin korumaný sana geri veriyor ve AHahm korumasýna razý oluyorum" dedi. O gün Rasûlullah (s.a.v) Mekke'de imiþ, Nebî (s.a.v) müslümanlara

"Bana (iki kara taþlýk arasýndaki)[654] Hurmalýklý bir yer sizin hicret yurdunuz olarak gösterildi." buyurmuþtu. Bunun üzerine Medine'ye doðru göçebilenler hicret etti. Sonrada Habeþ topraklarýna daha önce göç etmiþ olan müslUmanfarm hepsi de geri dönüp Medine'ye hicret ettiler.[655]

Ebû Bekir (r.a) da Medine'ye gitmek üzere hazýrlýða giriþti. O za­man Rasûlullah (s.a.v) ona: "Sen yavaþ ol! Zira ben, banada hicret izni verileceðini Umid ediyorum" buyurdu. Ebû Bekir bunu duyunca sevinçle "Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlullah! Sen böyle bir þeyi ümid ediyormusun?" diye sorunca Nebî (s.a.v): "Evet" buyurdu. Ebû Bekirde Efendimizle yol arkadaþlýðý yapmak için kendini yoldan alakoydu. Yanýnda bulunan iki devesini Talh (yada Muðâylan) aðacý­nýn yapraklarýyla 4 ay besiye çekti. (Zührî bunu bastonla aðaçtan yere dökülen yapraklar diye izah eder. )

Ýbni Sihab, Urve aracýlýðýyla Hz. Aiþe'den kýssanýn devamýný þöyle anlatýr:

-Bir gün öðle sýcaðýnýn en þiddetli olduðu bir sýrada Ebû Bekirin evinde oturduðumuz bir anda adamýn birisi: "Þu baþý kapalý (miðfer gibi örtülü) zat Rasûlullah (s.a.v)dir. dedi. Bu onun bize gelme âdeti olduðu bir saat deðildi. Bunun üzerine Ebû Bekirde: "Anam babam ona feda olsun. Vallahi bu saatte onu buraya getiren önemli bir se­li     

beb olsa gerek" dedi. Rasûlullah (s.a.v) geüp girmek için izin istedi. Ebû Bekir onu "buyur" edince içeri girdi ve Ebû Bekir'e hitaben: "Bu­rada bulunan herkesi yanýndan çýkart" buyurdu. Ebû Bekirde: "Anam babam feda olsun onlar senin ailendir" deyince Nebî (s.a.v): "Bana yola çýkmak için izin verildi." buyurdu. Ebû Bekir de "bende seninle gelebilirmiyim. Anam babam sana feda olsun ey Allanýn RasûlU!" deyince, Efendimiz (s.a.v): "Evet" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir aðladý. Ben o zamana kadar sevinçten aðlandýðýný bilmiyordum.[656]

Ebû Bekir, "Babam sana feda olsun! Benim þu develerimden biri­ni al, yâ Rasûlullah! deyince Efendimiz (s.a.v): "Parayla almak þar-týyla olur" buyurdu.[657]     Hz. Aiþe devamla derki:

-Çabucak onlarý yola hazýrladýk. Onlara deri bir kab içinde yol azýðý koyduk. Onu Esma b. Ebî Bekr kendi kuþaðýnýn bir yarýsýn kes­miþ ve onunla azýk kabýnýn aðzýný baðlamýþtý. (Diðer yansýda kendine kaldý.) Ýþte Esmâ'ya bu yüzden, "Zatý'n-Nitâkayn" adý takýlmýþtý. Sonra RasülulÝah (s.a.v) Ebû Bekirle beraber Sevr'deki maðaraya var­dýlar. Orada üç gece uyudular. Beraberinde Ebû Bekrin oðlu Abdullah da yatýyordu. O zaman genç bir delikanlý olup çok zeki ve kültürlü biriydi. Þafakla beraber onlarýn yanýndan ayrýlýr ve sabahleyin Ku-reyþlilerle sanki Mekke'de gecelemiþ gibi yapardý. Orada Kureyþlilerin kurmak istedikeri tuzaklarýndan iþittiði þeyi ezberleyip akþam karan­lýðý çökünce Efendimizle babasýna getirip söylerdi. Ebû Bekrin azad ettiði kölesi Amr b. Füheyre onlara sütünden istifade etmeleri için geçici bir süre baðýþlanan koyunlarý güder, koyunlarý gece yatsýyý biraz geçince onlarýn bulunduðu tarafa doðru sürer onlarda koyunlarý­nýn taze sütünü ve içine kýzgýn taþ konularak ýsýtýlmýþ sütü içerek gecelerler sonra Amr b. Füheyr koyunlara þafakla birlikte ünlerdi (Sabahla birlikte diðer insanlarýn otlattýðý yerde olur, ne kimse duru­mun farkýna varmazdý) Burada kaldýklarý Uç gecenin Uçündede böyle yaptý.

Rasûlullah (s.a.v) ile Ebû Bekir Abd. b. Adiy Oðullarýndan (Ab­dullah b. Üveykýt adýnda) birini yol kýlavuzluðu ve geçit yerlerini iyi bilen biri olarak kiralamýþlardý. Bu adam Âs b. Vâil oðullarý hakkýnda (Cahiliye âdeti üzere) anlaþma yaptýðýna dair elini (kan çanaðýna) daldýrmýþtý. O hâlâ Kureyþ kafirlerinin dini üzere yaþamaktaydý. Ra­sûlullah (s.a.v) ve Ebû Bekir Onu güvenli bir kiþi görüp develerini ona verdiler ve üç gece sonra binekleriyle beraber Sevr maðarasýnda sabahleyin onunla buluþmak üzere sözleþtiler. (Üçüncü gün sabahla beraber bu adam gelince) Efendimiz ve Ebû Bekirle birlikte Amr b. Füheyre ile kýlavuz (Abdullah )ta yola çýktýlar. Kýlavuz onlarý (Us-fân'dan aþaðýdaki) Es Sahil yolu ile götürdü.[658] Hadisi Buharý rivayet etmiþtir.

Ömer (r.a) þöyle diyor:

-Vallahi Ebû Bekrin hayatýnda geçirdiði bir geceyle bir gündüz varki o (bile) Ömer'den daha hayýrlýdýr. Rasûlullah (s.a.v) bir gece Mekke halkýndan kaçarak yola çýkmýþ, Ebû Bekir de arkasýna düþ müþtü. Efendimizi korumak için kâh önünde kâh ardýnda yürüyerek gidiyordu. Rasûlullah (s.a.v) O gece sabaha kadar yürümüþ ve ayak­kabýlarý parçalandýðýndan ayakyalýn kalmýþtý. Ebû Bekir Efendimizin ayaklarýný görünce onu omuzuna aldý. Böylece onu maðaranýn aðzýna kadar taþýdý. Maðarada içinde yýlanlar bulunan delikler vardý. Ebû Bekir burlardan birþeyler çýkýpta Rasûlullah (s.a.v)a eziyet verebile­ceðinden korktu. Ve ayaðýyla onu týkadý. Yýlanlar gelip çýkmak için onun ayaðýný ýsýrarak sokmaya baþladýlar. Ebû Bekrin gözlerinden yaþlar boþalýyordu. Rasûlullah (s.a.v): "Üztilme! Allah bizimledir." (Tevbe 40) ayetini okuyordu, (iþte Ebû Bekir'i üstün yapan gece bu idi.) (Onu üstün yapan) Gündüzüne gelince: Araplar dinden döndük­lerinde ben Ebû Bekre "Ey Rasûlullah'm halifesi! Ýnsanlara davranýr­ken kalplerini ýsýndýracak þekilde davran, Onlara merhametli ol!" de­dim. Ebû Bekir de bana: "Sen cahiliye döneminde Cebbardýn, Ýslam döneminde gevþekmi oldun. Onlarla ne hususunda ülfetleþip anlaþ acaðiz. Uydurma bir þiir ile mi? Yoksa uydurma bir sözîemi?" dedi.[659]

Ömer'in (r.a.) aðzýndan anlatýlan bu kýssa uydurma münker bir haberdir. Beyhaki bu hadisi sevkedip hiç tâ'Iilde bulunmamýþtýr. Bu haberi Yahya b. Ebû Tâlib- Abdürrahman b. Ýbrahim er-Rabîsî-Furat b. es Saib- Meymûn-Dâbbe b. Muhassan isnadýyla Ömer (r.a)tan nak­lediyor. Bu haberin belasý þu Rabîsî denen heriftir zira o sika deðil­dir. Üstelik hiç tanýnmayan kimliði meçhul biridir. Hatib onu Târîh-i Baðdad'mda bahsedip iðnelemistir.[660]

El Esved b. Amr anlatýyor: Bize Ýsrail, el Esved aracýlýðýyla Cün-düp'ten þöyle rivayet etti: Ebû Bekir maðarada Rasûlul'ab (s.a.v.) ile beraberdi, eline bir taþ isabet etmiþ (ve kanatmýþtý) bunun üzerine þunu söyledi:

"Sen kanayan parmaktan baþka bir þey deðilsin, Allah yolunda karþýlaþtýðýn pek fazla bir þey deðil.[661]

Hadisteki Câbir'den nakleden Esved, Kaysýn oðlu olup Cündüp el-Becelî'den rivayet vardýr. Sahihayn'da onun rivayeti hüccet olarak alýnmýþtýr.

Hemmam anlatýyor; Bize Sabit, Enes'den (r.a) Ebû Bekrin kendi­sine þöyle dediðini anlattý: Rasûlullah (s.a.v)ile maðarada beraber idim. "Yâ Rasûlâllah! Müþriklerden birisi ayaklarýnýn altýna bakýverse bizi görecekler" dedim. Efendimiz (s.a.v) de:

"Ya Ebû Bekir! Üçüncüleri Al­lah olan iki kiþiyi sen ne sanýyorsun?" buyurdu.[662] Bu müttefekun a-leyh bir hadistir.

Ýbnî Lehîa, Ebu'l Esved aracýlýðýyla Urve'den naklederki Kureyþliler her tarafta Nebî (s.a.v)'i aramaya koyuldular. Su baþlarýnda otu­ranlara onu yakalamalarý için emirler çýkarýp bu iþe gidenlerede büyük Ücretler koydular.[663] Ýçinde Nebî (s.a.v)'in gizlendiði magarýmn bulunduðu Sevr daðýna gelip zirvesine týrmandýlar. Nebî (s.a.v) ile Ebû Bekir onlarýn konuþmalarýný duydular. Ebû Bekir korkalayýp ken­dini bir üzüntü ve tasa kapladý. Ýþte o zaman Rasûlullah (s,a.v) "üzülme Allah (c.c) bizimledir" diyerek Rabbine dua etti. Bunun üze­rine Allah katýndan:

"Allah, Rasûlüne ve mU'minlere Sekînet indirdi. Küfredenlerin sözlerini en aþaðýda Allanýn keümesini de en yukarda kýldý. Allah azîz ve hakîmdir,[664] þeklinde ifade edilen "Sekînet" Ýndirildi.

Ebû Bekrin Mekke'de ailesi ve kendisi için ayýrdýðý sütlük koyun­larý vardý. Ebû Bekir, Âmir b. Füheyrâ'yý gönderdide o bu davarlarý maðaradaki Rasûlullah'a yakýn yere sürüp geldi. Bu Âmir Ebû Bekrin kölesiyken azat ettiði gayet güvenli, çok dindar biriydi. Ebû Bekir (r.a) Abd b. Adiy oðullarýndan Üreykýt denen bir adamý kiralamýþtý. Bu adam önce Kureyþlilerle sonra Sehm oðullarýyla ardýndan Âs b. Vâil oðullarýyla anlaþma yapmýþtý. Ýþte bu Ureykýt el-Adevî o zaman henüz müþrik idi ve yol kýlavuzluðu yapardý. Efendimizle Ebû Bekir maðarada kaldýklarý gecelerde bineklerini aþaðý indirirlerdi. Ebû Bek­rin oðlu Abdullah da gece olunca Mekke'de olup biten bütün haberleri onlara getirirdi. Âmir b. FUheyr de koyunlarý geceleyin onlarýn bu­lunduðu yere doðru sürüp getirir onlarda koyunlarý saðýp geceleyin geri maðaraya çýkarlardý. Sonra Âmir erkenden koyunlarý otlamaya götürür ve sabahýn erken saatinde otlakta bulunduðu için hiç kimse durumun farkýna varmýyordu. Nihayet herkes uyuyup el ayak çekilin­ce bu adamlar onlara develerini alýp gelirdi. Böylece maðarada iki gece ve iki gündüz geçirdiler."

-Kýlavuz onlarý Mekke'nin tâ aþaðý tarafýna götürdü. Sonra on­larla birlikte Üsfan'ýn aþaðý tarafýndaki es-Sâhil denen yerden geçti. Daha sonra Kudeyd denen yeri geçtikten sonra yol kesilen yere ka­dar geldiler. Oradan el-Harrâr üzerine saparak el-Mera tepesini geç­tiler, oradan Medlecetü'l Lakfa oradan Medlecet'ü Micâc vadisine girdiler. Sonra Mercah-ý zil Saveyen vadisinden el Kâha'ya geçtiler. Sonrada el-Arac'a indiler. Ardýndan el-Gâir denen yeri (Rakübenin saðýnda kalýr) geçip Rîm vadisine indiler. Oradanda el Âliye üzerin­den Küba'ya geldiler.[665]

Müslim b. Ýbrahim anlatýyor: Bize Avn b. Amr el Kaysî anlattýki, Ebû Mus'ab el Mekkî'yi þöyle derken iþittim. Ben Mugîre b. Þu'be, Enes b. Mâlik ve Zeyd b. Erkam (r.a)lara yetiþtim. Onlarý Nebî'den (s.a.v) þunlarý naklederken iþittim '"Maðarada kaldýklarý gece Allah (c.c) bir aðaca emretmiþte aðaç Nebî (s.a.v)in yüzünde biterek onu gizlemiþ. Örümceðe de emredip maðaranýn aðzýný aðla örüp Efendimi­zi gizlemiþ. Ýki yaban güvercinine emir buyurmuþ onlarda gelip ma-ðannm aðzýna konmuþlar. Kureyþliler sopalarýný ve kýlýçlarýný alýp daða gelmiþler. Onlardan birisi maðaranýn aðzýna kadar gelip sonra geri döndü ve diðerlerine; "Ben maðaranýn aðzýnda iki güvercin gör­düm. Anladýmki maðarada hiç kimse yoktu." dedi.[666]

Ýsrail de Ebû Ýshak aracýlýðýyla Berâe'den (r.a) þöyle nakleder:

Ebû Bekir (r.a) Âzib'den onüc dirheme bir deve palaný satýn al­mýþtý. Ebû Bekir Âzib'e "(oðlun) Berâe'ye söylede onu benim bineði­min sýrtýna vuruversin" deyince Âzib de "hayýr, sen bana RasûÝullah (s.a.v)ile birlikte hicrete cýkýpta kafirlerin sizi yakalamak için arka­nýza düþtüklerinde ne yaptýðýnýzý anlatmazsan olmaz" dedi. Bunun üzerine Ebû Bekirde þöyle anlattý:

-Mekke'den  geceleyin  yola çýktýk. Gece gündüz demeden  hýzla yol alýp öðle vakti çatana kadar gittik. Güneþ tepemize dikilmiþti. Ben sýðýnacak bir gölge bulmak ümidiyle gözlerimi saða sola çevi­riyordum. Nihayetinde bir kaya görüp yanýna gittim. Baktým ki, az bir gölgesi daha kalmýþ ben oranýn çakýllarýný temizleyip düzelttim. Sonra postu RasûÝullah için serdim ve "Yaslan Yâ Rasûlallah!" de­dim. Efendimiz de  yaslandý.  Sonra isteyecek birþey görebilirmiyim diye çevreye bakmaya gittim. Baktým ki çobanýn birisi bizim gölge aradýðýmýz gibi kayaya doðru gölge aramaya geliyor. Ben ona, "sen kimin çobanýsýn?" diye sordum. O da "Kureyþli bir adamýn" diyerek adýný verdi. Ben  adamý tanýdým. Ben ona "koyunlarýyin içinde sütü olan varmý?" dedim "Evet var"   dedi. "Sen bize süt saðabilirmisin?" dedim. "Evet" deyince bende ona "hadi durma öyleyse" dedim. O sü­rüden bir koyun ayýrdý. Ben ona koyunun memesini toprakla bulama­sýný sonra ellerini toza bulayýp silkelemesini söyledim. O da "Söyle­mi" diyerek elinin birini diðerinin üzerine vurdu. Bize az bir miktar süt saðdý.  Ben RasûlulÝah için  beraberimde taþýdýðým  aðzý  çabutla kapatýlmýþ bir su kabýný acele etmeden aldým. Suyu süt kabýnýn altý­na boþaltýp altýndaki soðuyuncaya kadar bekledim. Rasûluliaha ver­mek üzere kabý alýp gittim. Tam yanma vardýðým zaman Rasûlullah (s.a.v) uyandý, "iç Yâ Rasûlallah!" dedim O da beni razý edene kadar içti. Sonra ben "Þimdi yolculuk sýrasý geldi!" dedim. Böylece tekrar yola çýktýk. Kureyþ bizi aramakla meþguldü.[667]

Bize atýnýn üzerinde gelen Sürâka b. Mâlik b. Cu'þüm dýþýnda yetiþebilen hiç kimse olmadý. Ben "iþte bizi arayanlar bize yetiþtiler Yâ Rasûlullah?" dedim. Efendimiz de: "Üzülme Allah bizimledir1' buyurdu. Bize iyice yaklaþýpta aramýzda iki Üç mýzrak boyu bir me­safe kalýnca "Ya Rasûlullah þu bizi arayan birisi kesinlikle bize yetiþti deyip aðladým. Efendimiz "Seni aðlatan ne?" buyurdu. "Valla­hi kendi caným için aðladýðým yok. Ben sana aðlýyorum" dedim. Ra-sülü Ekrem gelen atiýya beddua ederek "Allahým! ona karþý bizi dilediðin þeyle sen bize yet" buyurdu. O anda atý onunla beraber karnýna kadar kumlara çakýldý. Atýn Üzerinden doðru­lup "Ya Muhammed! kesinlikle anladtmki bana bunu sen yaptýn. Al­lah'a duâ et de beni þu vaziyetimden kurtarsýn, vallahi seni arkan sýra aramaya gelenleri þaþýrtacaðým. Ýþte þu benim ok kuburum. Ýçin­den bir tane ok al. Zira sen falan falanca yerlerde benim koyun ve deve sürülerime rastlayacaksýn. Bunu göstererek onlardan ihtiyacýn kadarýný al" diye yalvardý. Rasûlullah (s.a.v) de "Benim senin davar­larýna da devene de ihtiyacým yok" buyurup Onu kurtarmasý için dua etti. Sürâkâ da kalkýp diðer arkadaþlarýnýn yanýna geri döndü. Ra-sûl-ü Ekrem (s.a.v) de benimle birlikte yola devam ederek geceleyin Medine-i Münevvere'ye geldik. Buharý bu hadisi Ýsrail -Abdullah b. Raca isnadýyla Ebû Ýshak'tan nakleder.[668]

Ukayl derki: Bana Zühri Abdürrahman b. Malik el-Müdlici babasý Mâlik'in, Sürâka b. Malik b. Cu'þümü þöyle derken duyduðunu anlattý:

-Bize Kureyþ elçileri, "Rasûlullah (s.a.v) ile Ebû Bekri yakalayan yada öldürenlere bunlarýn her birinin diyeti olarak yüz deve verileceði" haberini getirdiler. Ben kavmim Müdlic oðullarý meclisinde otu-ruyorken onlardan bir adam gelip, biz otururken, baþucumuza dikildi ve "Yâ Sürâka! Ben az önce Es-Sâhil de bir takým insan karaltýlarý gördüm. Sanýyorum Muhammedle arkadaþlarý olsa gerek" dedi. Ben onlarýn kesinlikle bunlar olduðunu anladým. Ama O adama "O gör­düklerin onlar deðil, onlar falan ile falancaydý sen onlarý gördün, haydi bizim gözcülerle gidip bakýn" dedim. Orada az daha oturup kalktým ve evime girdim. Cariyeme atýmý çýkarýp tepenin arkasýndaki düzlüðe indirerek baðlamasýný söyledim. Bende mýzraðýmý alýp evin arka tarafýndan çýktým. Mýzraðýn arkasýyla topraðý çizdirerek (izini yok ederek) mýzraðýn ucundan tutup yürüyerek atýmýn yanýna geldim Atýma binip rahvan yürüyüþle atým sürerek Onlara doðru gittim. On­lara yaklaþtýðýmda atým tökezleyip beni yere düþürdü. Kalkýp elimi ok kuburuna uzatýp oklarý çýkardým onlara zarar verip veremeyeceði­mi anlamak için bu oklarla fal çekmeye baþladým. Þansýma istemedi­ðim (þey olan, onlara zarar veremeyeceðim,) oka isabet etti. Ben ok falýna isyan edip atýma atladým ve yine atýmý rahvan olarak onlara doðru sürdüm. Onlara öyle yaklaþtýmki Rasûlullahýn okuyuþunu iþite­biliyordum. O ise dönüp bakmýyordu bile. Ebû Bekir ise dönüp dönüp bakýyordu. O esnada atýn ön ayaklan ta dizine kadar kuma saplandý, bende yere sürçüldüm. Attan çekilip doðruldum. At nerdeyse ön a-yaklanný çýkaramayacaktý. Kalkýpta doðrulduðu zaman ön ayaklarýn­dan  gök  yüzüne  doðru  týpký  duman  gibi  bir toz bulutu  çýkýyordu. Bende hemen oklarla fal çekmeye baþladým. Þansýma "onlara zarar veremeyeceðimi  bildiren" ok düþtü. Bunun üzerine bende onlardan "aman" diledim. Onlarda bunu kabul ettiler. Atýma binip yanlarýna geldim. Onlarla karþýlaþtýðýmda "Onlarýn beni hapsedeceði zîra Rasû­lullahýn dininin gâlib geldiði" gibi bir fikir içime doðdu. Onlara: "kav­miniz ikiniz içinde yakalayana "kan bedeli sayýlan 100 deve" diyeti ödül koymuþ" deyip insanlarýn kendileri hakkýnda kurduðu tuzaðý ha­ber verdim. Onlara azýk ve bazý ihtiyaç eþyalarý vermeyi teklif ettim. Ne istediler ne de bendeki mevcutlardan  bir þey azalttýlar. Ancak "kimseye bizi bahsetme" dediler. Bende Rasûlullah'tan "emniyetimi saðlayacak bir anlaþma metni yazmasýný istedim". O da Âmir b. Fü-heyre emrettide Âmir bir deri parçasý üzerine istediðini yazdý. Sonra Rasûlullah (s.a.v) yoluna devam etti.[669]

Mûsâ b. Ukbe de bu kýssayý Zührî, Abdürrahman b. Malik b. Cu 'þum el-Müdlici aracýlýðýyla babasý Mâlik b. Cuþ um'un kendisine kar­deþi Sürâka b. Cu'þum'Un haber verdiðini, söyleyerek hadisi sevkeder. Burada:

Silahýmý alýp zýrhýmý giydim. Bana bu anlaþmayý Ebû Bekir yazdý ve önüme attý. Bende geri dönUp onlara dair hiç bir þeyi kimseye an­latmadan Mekke fethedilene kadar gizledim. Rasûlullah (s.a.v) Hu-neyn harbi bitirdiðinde beraberime anlaþma kaðýdýný alarak Efendimi­zi karþýlamaya gittim. Ensar'dan bir bölük sllvari arasýna katýldým. Onlar, al sana! al sana! diyerek mýzraklarýyla bana dürtmeye baþla­dýlar. Nihayet devesi üzerinde gelen Rasûlullah'a yaklaþtým. Sanki bembeyaz hurma aðacý yaðý gibi üzengideki ayaðýna bakýyordum. Eli­mi yazýlý anlaþma kaðýdýyla kaldýrdým ve "Yâ Rasûlullah! Ýþte þu se­nin mektubun" dedim. O da: "Öyleyse bugün vefa ve iyilik günüdür" buyurdu. Bende hemen müslüman oldum. Rasûlullah'a sormak isteðim þeyi söyledim. (Ýbni Þihâb-ý Zührî de; Peyðamerimiz'e yitik malýn  hükmüyle  baþka  bir þey daha  sormuþtu)  der.[670]   Böylece kendi diyarýmýza dönüp zekatýmý ona gönderdim.[671]

Bekkâî, Ýbni Ýshak'tan naklediyor: Bana Esma b. Ebî Bekrin þöyle dediði anlatýldý:

Ebû Bekir ile Rasûlullah (s.a.v) yola çýktýklarýnda Kureyþten bir gurup aralarýnda Ebû Cehil de olduðu halde geldiler. Ebû Bekir kapý­sýnda durdular.  Ben  ne  istediklerini  sormak için  yanlarýna çýkýnca "baban nerede?" dediler. Ben, "Vallahi, onun nerede olduðunu bil­miyorum" deyince Ebû Cehil elini kaldýrýp yanaðýma öyle bir tokat attýki kulaðýmdan küpem fýrlayýp gitti. Habis herif çok sert ve ka­baydý.[672]

Bana Yahya b. Abbâd b. Abdullah b. Zübeyr babasýnýn ninesi Es­ma bn. Ebî Bekr'in (r.a) þöyle dediðini anlattý. Rasûlullah (s.a.v) yola çýktýðýnda Ebû Bekir de beraberinde çýkmýþtý. Ebû Bekir malýnýn hep-sinide beraberinde hayvanlara yükledi. Bu beþ veya altý bin dirhem idi. Bunlarýn hepsini beraberinde götürdü. Dedem (Ebû Bekrin baba­sý) Ebû Kuhâfe yanýmýza girdi. O zaman artýk gözleri görmüyordu. "Vallahi sanýyorumki Ebû Bekir kendi gitmekle acýttýðý gibi birde malýný götürmekle sizi çok acýttý" dedi. Bende "Hayýr büyük babacý­ðým! O bize çok para býraktý" dedim. Ve Ebû Bekrin evde parasýný sakladýðý küvetin içine çakýllar doldurup üzerine elbise Örttüm. Sonra dedemin elinden tutarak "elini üzerine koy iþte mal1' dedim. O da elini elbisenin üzerine koyunca "Fena deðil! Bu kadar para býraktýysa gerçekten iyi etmiþ, bu size yeter" dedi. Halbuki Vallahi Ebû Bekir bize hiç bir þey býrakmamýþtý. Ama ben ihtiyarý teskin etmek iste­dim.[673]

Zührî, Abdürrahman b. Mâlik b. Cu'þum, Babasý aracýlýðýyla am­casý Sürâka b. Mâlik b. Cu'þüm'ün þöyle dediðini anlatýr: "Rasûlullah Mekke'den hicret için çýktýðýnda Kureyþ onu geri getirebilecek olan kimseye yüz deve ödül verilmesini kararlaþtýrdý. Bir gün oturup du-ruyorken bizden bir adam gelip: Vallahi ben az önce yanýma uðrayýp geçen üç kiþilik bir gurup gördüm. Sanýyorum Muhammed ile arka­daþlarý olsa gerek" dedi. Ben ona "Sus diye iþaret ettim" Sonrada "onlar Falanca oðullarýndan yitik develerini arayan adamlardýr" de­dim. O da "belki öyleydiler" dedi. Ben biraz daha durdum, sonra ora­dan kalkýp evime girdim.

RâvÝ gerisini önceki Hadisteki gibi nakletmiþtir.[674]

Ýbni Ýshak devamla derki: Bana Hz. Ebû Bekirin kýzý Esma'mn (r.a) þöyle dediði anlatýldý:

-Biz böylece Rasûlullah (s.a.v)in nereye gittiðini hiç anlayama­dan üç gece geçirdik. Nihayet Mekke'nin aþaðý tarafýndan arab þiir­lerini arab makamýyla okuyarak terennüm eden bir cin yönelip geldi. Ýnsanlar sesini duyup peþine düþmüþlerdi. Oradan tâ Mekke'nin yuka­rý tarafýna geçti gitti. Cin þöyle diyordu:

Ýnsanlarýn Rabbi Allah (c.c) Ümmü Ma'bed'in çadýrlarýna konak­layan iki arkadaþýný hayýrla mükafatlandýrsýn.

Onlar iyilikle konuk olup sonra yollarýna devam ettiler. Muham-medin arkadaþý olarak geceleyen kurtuldu.

Gençlerinin mekanlarý ve yerleri Mü'minler için gözetleme kulesi sayýlan Ka'b oðullarýna tebrikler olsun.

Esma derki: Cinnin bu sözünü duyunca Nebi (s.a.v)'in yönünün Medine'ye doðru olduðunu anladýk.[675]

Derimki: Biz Nebî (s.a.v)'in sýfatýný anlattýðýmýz yerde bu Ümmü Ma'bed hadisini baþtan sona anlattýk. Nitekim inþallah ilerde bahsi gelecektir.

Yahya b. Zekeriyyâ b. Ebî Zaide anlatyor: Bize Muhammed b. Abdirrahman b, Ebi Leylâ -Abdürrahman b. el Isbehânî -Abdürrah-man b. Ebî Leylâ isnadýyla Ebû Bekr (r.a)ýn þöyle dediðini haber ver­di.:

-Nebî (s.a.v) ile beraber Mekke'den yola çýktým. Gide gide arap kabilelerinden bir topluma geldik. Peygamber (s.a.v) diðer evlerden biraz uzakça bir ev görüp oraya doðru yöneldi. O evin yanýna varýp bineklerimizden indiðimiz zaman orada bir kadýncaðýzdan baþka kimsecikler görünmüyordu. Kadýn "ey Allanýn kullan! Ben yanýnda hiç kimsesi olmayan bir kadýným. Eðer misafir olarak kalmak istiyor­sanýz kabilenin ileri gelen ailelerine gidin!" dedi. Rasûlullah kadýna cevap vermedi.

Vakit geceydi. Nihayet (geç vakitte) oðlu keçilerini sürerek geldi. Kadýn ona: «Evladým! þu keçiyi ve býçaðý onlara götür ve "Þu keçiyi kesip yiyinde karnýnýzý doyurun!"» diye tenbihledi. Nebî (s.a.v) de "Býçaðý sen annene götürde bize bir kap getir" dedi. Çocukta ama bu keçi kýsýr kaldý onun sütü yokki" dedi. Rasûlullah(s.a.v)ta "Haydi sen gitte getir" buyurdu. Çocuk gidip kabý getirdi. Nebî (s.a.v) keçinin göksünü eliyle meshetti ve ardýndan kab dolana kadar süt saðdý. Sonrada çocuða; "bunu annene götür" buyurdu. Kadýn doyuncaya ka­dar sütten içti. Sonra çocuk kalaný getirdi. Efendimiz çocuða "haydi bu kabý götürde bana bir kab daha getir" buyurdu. O kabýda birinci­deki gibi saðýp doldurdu ve içindekiyle Ebû Bekrin susuzluðunu aldý. Sonra bir kase daha gelip önada saðdý. Onuda kendileri içtiler.

O gece orada yattýk. Sonra oradan hareket ettik. Bu kadýn Nebî (s.a.v)'i "Mübarek" diye adlandýrmýþtý. Kadýnýn koyunlarý öyle çoðaldý ki Medine'ye kadar gelebilen sürülerini getirmiþti. Ebû Bekir oradan geçerken kadýnýn oðlu onu tanýmýþ ve "Anne! Ýþte þu adam "müba­rekle" beraber olan adamdý" demiþti. Bunun Üzerine kadýn yerinden fýrlamýþ ve "Ey Allanýn kulu! seninle beraber olan adam kimdi?" diye sormuþtu. "Onun kim olduðundan haberin yokmu?" deyince, kadýn "hayýr" dedi. Ebû Bekir de: "O Peygamber (s.a.v) idi" deyince kadýn: "Beni onun yanma götür" dedi. Ebû Bekirde onu Nebî (s.a.v)'in oldu­ðu yere getirdi. Nebî (s.a.v) bu kadýna çok ikramda ve ihsanda bulu­nup yemek yedirdi.[676]

Ayný hadiseyi Muhammed b. Ýmrân b. Ebî Leylâ da, Esad b. Mû-sâ Yahya isnadýyla rivayet eder: Ebû Bekir (r.a) ile Abdürrahman Ýbni Ebî Leylâ'nýn arasýnda ravî kesikliði olmamýþ olsaydý bu hadisin isnadi gayet nazif idi.[677]

Evs b. Abdullah b. Büreyde Hüseyn b. Vâkid -Ýbni Bürey de ara-cýlðiyia babasý Büreyde'den (r.a) naklederki: Rasûl-ü Ekrem (s.a.v) Efendimiz Tefaül (hayra yorma) yapardý. Kureyþliler kendisini yaka­layýp getirene yüz deve vermeyi vaat etmiþlerdi. Büreyde de Sehm oðullarýndan yetmiþ kiþilik bir gurubla atýna atlamýþ yola çýkmýþtý. Bir gece Rasûlullah (s.a.v) ile karþýlaþmýþlardý. Efendimiz (s.a.v) ona: "sen kimsin?" diye sorunca "Büreyde" dedi. Efendimiz bunun üzerine (Büreyde kelimesi soðuma anlamýna gelen "Be-re-de" köküyle çaðrýþ im yaptýrýp (tefeül ederek) Ebû Bekre baktý ve: "Ýþi­mizin kýzgýnlýðý soðudu ve sakinleþti" buyurdu. Sonra Büreyde'ye: "Kimlerdensin?" buyurdu. "Eþlem" kabilesinden dedi. Efendimiz yine (tefeül edip) Ebû Bekre: u*i-- "kurtulduk" buyurdu. Yine adama "Es-lem'in hangi boyundansýn?" buyurdu. "Sehm oðullarýndan" deyince Nebî (s.a.v) "Senin Sehmin (hissen, payýn) çýkmýþtýr." buyurdu. Bunun üzerine Büreyde ve yanýndakiler Müslüman oldular. Sabah olunca Büreyde Efendimize: "Medineye beraberinde sancak al­madan girme" ricasýnda bulunup sarýðýný çözdü. Sonra onu bir mýzra­ða baðlayarak Peygamberin (s.a.v) önünde yürüdü ve; "Yâ Rasûîul-lah! bizim evde konaklasanýz" dedi. Efendimiz de "Bu konuda deveme Allah tarafýndan emir verilmiþtir" buyurup tâ Eyyüb el-Ensârî (r.a)'ýn evine kadar yola devam etti. Oraya gelince deve onun kapýsýný önünde yere çöktü. (Zehebî) Derimki: Bu rivayeti yapan Evs "Metruk" bir adam olup hadisi delil olarak alýnamaz.[678]

Hafýz Ebû Velîd et Tayâlîsi anlatýyor: Bize Ubeydullah b. lyâd b. Lakîyd- babasý lyad aracýlýðýyla Kays b. Nu'manýn þöyle dediðini an­lattý: Nebî (s.a.v) ile Ebû Bekir gizlice hareket ettiklerinde davar güden bir çobana rastladýlar ve kendilerine süt vermesini istediler. Ço­banda "Bende sütlü koyun yok. Ancak þurada bir (Yaþý geçmiþ oðlak)[679] yazmýþ var. O da ilk oðlaða gebe kalmýþ ve yavrusunu günü dolma­dan  düþük  yapýp  sütü  kurumuþtu." dedi. Nebî (s.a.v)  "onu  buraya istet" buyurdu. Çobanda onu getirdi. Efendimiz (s.a.v) onu baðlayýp göðüslerini meshedip dûa edince süt geldi. Ebû Bekirde miðfer gibi bir kab bulup geldi. Ona saðdý. Efendimiz sütü önce Ebû Bekre içirdi. Sonra tekrar saðýp çobana içirdi. Tekrar bir daha saðýp kendileri içti­ler. Çoban hayretle "Allah için ant veriyorum! sen kimsin? Vallahi þimdiye kadar senin gibi bir kimseyi hiç görmemiþtim?" dedi.

Peygamberimiz (s.a.v) de "peki, sana kim olduðumu söylersem gizleyebilecekmisin?" diye sordu. Çoban da "Evet" deyince Nebî (s.a.v): "Ben Allanýn Rasülü Muhammed'im" buyurdu. Çoban:

-Þu Kureyþin Sabii (dininden çýkan) oldu, dedikleri sensin de­mek, dedi. Efendimizde: "Bunu Kureyþliler böyle söyler" buyurdu. Çoban: "Ben senin Nebî (s.a.v) olduðuna Þahadet ediyorum. Senin getirdiðin dinin hak olduðunada þahadet ediyorum. Zira senin yaptý­ðýn þeyi peygamber olmayan birisi asla yapamaz. Ben sana uyuyo­rum." dedi. Efendimiz de ona:

«Sen bu gününde bana uyup gelmeye güç yetiremezsin. Ama sa­na benim düþmanlara galip geldiðim haberi ulaþacak olursa iþte o za­man bana gel.!» buyurdu.[680]

Yûnus b. Bükeyr, Ýbni Ýshâk'tan naklediyor: Bana Muhammed b. Ca'fer b. Zübeyr -Urve b. Zübeyr- Abdurrahman b. Uveym, b. Saide isnadýyla kavminden bir takým kimseleri þöyle dediklerini haber ver­di,

-Rasûlullah (s.a.v.) Mekke'den yola çýktý haberi bize ulaþtýðýnda her sabah erkenden Hârra (denen kara taþlýk yer)'in dýþýna çýkýp oturur, güneþ iyice kýzdýrýnca duvarlarýn gölgesine sýðýnýr beklerdik, gü­neþe dayanýlmayacak hale gelince evimize öyle dönerdik. Rasûlul-lah'ýn   (s.a.v)   Medine'ye  geldiði  gün  yine  yaptýðýmýz  þekilde  çýkýp yolda oturduk. Biz bekleyip evimize geri döndüðümüz zaman Rasû-lullah (s.a.v) çýkýp gelmiþ onu ilk gören bir yahûdî olmuþtu. Yahudî onu görünce olanca avazýyla "Ey Kayle oðullarý! Ýþte dedeniz geldi." diye baðýrmaya baþladý. Biz hemen dýþarý fýrladýk. Rasûlullah (s.a.v) Ebû Bekirle beraber develerini bir gölgeye çöktürmüþlerdi. Vallahi biz hangisini daha yaþça büyük olduðunu anlayamadýk. Ýkiside ayný yaþta idi. Nihayet Ebû Bekrin gölgeden baþýný geri çekip gölgeyi ona verdi­ðini görerek, böylece Rasûlullah (s.a.v)'in hangisi olduðunu anladýk. Yine bu haberi nakleden o kavimden biri "Ebû Bekir kalkýp rîdasý ile Nebî (s.a.yje gölge yapýyordu. Biz böylece efendimizi tanýdýk." diye anlatýyor.[681]

Muhammed b. Hýmyer b. Ýbrahim b. Ebî Able- Ukbe b. Vessâc isnadýyla Enes b. Malik (r.a)tan naklederler ki: Nebî (s.a.v) Medine' ye geldiðinde Ashabý içinde Ebû Bekir (r.a) dýþýnda hiç kýrsaçfý olaný yoktu. O da saçlarýný  ketm ve kýna ile boyardý. Bu haberi Buharî Muhammed b. Hýmyer hadisi olarak nakleder.[682]

Þu'be anlatýyor; Bize Ebû Ýshak. Berâe'den (r.a) þöyle derken iþit­tiðini anlatýyor. Medineye yanýmýza gelen Ýlk Sahabe Mus'ab b. Um-eyr (r.a) ile ÝbnÝ Ümmü Mektûm idi. Onlar Kuraný en iyi okuyanlar­dý. Sonrada Ammâr, Bilâl ve Sa'd bunlarýn peþinden yirmi kiþilik bir gurubla baþlarýnda Ömer b. El Hattab (r.a) geldi. Sonradan Rasülü Ekrem (s.a.v) geldi. Medine halkýnýn Rasûlullah (s.a.v)ýn geliþine se­vindiði gibi baþka bir þeye sevindiðini görmedim. Hattâ çocuklarým ve daha ufak Sabi çocuklarým bile yollarda koþarak "Rasûlullah gel­di, Rasûlullah geldi" diye sevinç çýðlýklarý attýklarýný görüyorduk. Medine'ye gelince "Sebbihisme Rabbike'Ia'lâ" ve bunun uzunluðunda (Kur'anin) "Mufassal" bölümünden birkaç sure ezberledim. Buharî Rivayet ediyor.[683]

Ýsrail, Ebû Ýshak aracýlýðýyla Berâe b. Âzib'den (r.a) naklettiði Ebû Bekrin binek satýn aldýðýný anlatan hadiste Ebû Bekir (r.a) þöyle diyor. «Rasûlullah (s.a.v.) yola devam etti. Bende beraberindeydim. Geceleyin Medine'ye geldik. Medineliler onun kimin evine misafir olacaðý hususunda bir birleriyle münakaþaya baþladýlar. Bunun üzeri­ne Hz. Rasûlullah (s.a.v):

«Ben bu gece Abdü'l Muttalib oðullarýnýn dayýsý olan Neccâr oðullarýna misafir olup böylece onlara ikramda bulunmuþ olayým" buyurdu. Biz Medine'ye geldiðimizde gerek yolda gerek evlerde yaný­mýza pek çok insan geliyordu. Hizmetçilerle çocuklar: "Rasûlullah geldi, Rasûlullah geldi, Allahü Ekber Muhammed geldi, Allatýl) ekber Muhammed geldi" diye baðýnþýyorlardý. Sabahleyin emrolunduðu yere konakladý. Bu haber hadisçilerin ittifakla naklettiði bir hadistir.[684]

Hâþim b. Kasým da Süleyman b. el-Mugîre- Sabit el-Bünânî is­nadýyla naklettiði hadiste Enes'in (r.a) þöyle dediðini anlatýr:

-O zaman ben de çocuklarýn arasýnda "Muhammed geldi" diyen­lerle beraber saða sola koþturur durur, ama birþey göremezdim. Ço­cuklar yine "Muhammed geldi!" diye baðýrýrlar, bende yine koþardým. Nihayet bu koþturmamýz Nebî (s.a.v) ile arkadaþýnýn geliþine kadar sürdü. Efendimizde Ebû Bekir bir duvarýn gölgesine geçip giderek gizlenmiþlerdi. Sonrada çöl halkýndan bir adamýn geldiklerini bildir­mesi için Ensar'a yollamýþlar. Takriben beþyüz kadar ensarh kendisini karþýlamaya çýkýp yanlarýna varmýþlar. Onlara "güven içerisinde size itaat olunarak buyurunuz gidelim" demiþler. Rasûlullah ve arkadaþý onlarýn arasýnda Medineye doðru sürümüþler. Medine halký da evle­rinden çýktýlar. Hatta Medine'nin genç kýzlarý evlerinin damýna çýkýp Efendimizi gözleriyle arayarak "Hangisi?" diye soruyorlardý. O günkü gördüðümüz manzara gibisini daha önceleri hiç görmemiþtik.[685] Bu sa­hih bir haberdir.

Velîd b. Muhammed el Muvekkir-î ve diðerleri Zührî'den nakle­derler: Bana Urve'nin haber verdiðine göre (babasý) Zübeyr (r.a.) Þam'a giden ticaret kervaný içerisinde imiþ. (Babasý Urve'ye þöyle an­latmýþ) Mekke'ye doðru geri gelirken RasûlulÝah (s.a.v) ile Ebû Be­kir'i beyaz elbiseleri içinde gördül. Müslümanlar da Rasûlullahýn yola çýktýðýný haber almýþ bulunuyorlardý. Her sabah Harrâ'ya kadar çýkar ve güneþ sýcaðýnýn onlarý evlerine geri döndürmesine kadar onu göz­lerlerdi.

Bir gün uzunca bir bekleyiþten sonra evlere geri döndüler. Evle­rinin  içine girdiklerinde Yahudîler'den bir adam kale gibi Medine'yi dýþardan birbirine baðlý ve yüksek olarak çevreleyen damlardan biri­ne týrmanarak gözetlemekteydi. RasûlulÝah (s.a.v) ile arkadaþlarý be­yaz elbiseler içerisinde sanki kendilerini serab götürüyormuþcasma uzaktan göründüler. Yahudi olanca sesiyle: "Ey arab topluluðu! Ýþte sizin nice zamandýr beklediðiniz Ceddiniz geldi" diye baðýrmaktan kendini alamadý. Bunun üzerine bütün müslümanlar Onu selamlamak için fýrladýlar. Rasül-ü Ekrem'i Hârra'nýn dýþýnda karþýladýlar. Rasû­lulÝah (s.a.v) onlarý sað tarafa yöneltti ve Ensardan Arar b. Avf oðul­larýna konakladý. Bu gün Rebî'ül Evvel ayýnýn pazartesi günü idi. Ebû Bekir insanlarý ikaz için ayaða kalkmýþ RasûlulÝah (s.a.v) ise susarak oturuyordu. Daha önce Ensar'dan RasûlulÝah (s.a.v)'i görmemiþ olan­lar Ebû Bekri (ayakta gördüklerinde) Efendimiz sanýyorlardý. Bu ara­da Efendimizin yüzüne güneþ gelince Ebû Bekir, Efendimizin üzerine eðilip ridâsý ile ona gölge yapmýþtý. Ensar ancak o zaman Rasûlul-lah'ýn kim olduðunu yenice anlayabildiler. Efendimiz bu Amr b. Avf oðullan yurdunda on küsur gece kaldý.

Ýþte takva üzere ilk inþa edilen mescit (Küba mescidini orada) tesis etti. Ýçinde namaz kýldý. Sonra devesine binip yola koyuldu. Halk da  onunla  beraber yürüyorlardý. Deve Medine'de (bu günkü) Efendimizin mescidinin olduðu yere gelince çöktü. O gün orada bir kýsým müslümanlar namaz kýlýyordu. Orasý Sehl ve Süheyl adýnda iki  kardeþin  hurma kurutma sergisi[686] idiler. Bu iki genç kardeþ Neccar oðullarýndan Es'ad b, Zürâra (r.a)ýn himayesinde büyüyen iki öksüz idi. Devesi oraya çökünce Efendimiz (s.a.v) de "Ýnþaallah evim burasýdýr" buyurdu. Sonra bu gençleri çaðýrtýp sergiyi mescit yapmak için satmalarýný istedi. Onlarda "biz burayý sana ba­ðýþlamak istiyoruz1' dedilerse de bunu kabul etmeyip orayý onlardan satýn alýp mescidini Öyle yaptý.[687]

Abdü'l Vâris ve diðerlerinin Ebû't Tiyyâh aracýlýðýyla Enes (r.a) tan nakillerine göre þöyle demiþ:

Rasûluilah (s.a.v) Medine'ye geldiðinde Amr b. Avf oðullan yurdunda bulunan Medine'nin Avali [688]semtinde konakladý. Onlarýn ara­sýnda tam ondört gece kaldý. Sonra Neccar oðullan topluluðuna ha­ber saldý. Onlarda kýlýçlarýný kuþanmýþ olarak geldiler. Ben halâ Ra-sûlullah'ýn (s.a.v) Ebû Bekir'i terekesine almýþ olduðu o günkü halini görür gibiyim.  Neccar oðullarýnýn  topluluðuda Efendimizin etrafmdaydýlar. Nihayet Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin evine indiler. Bu hadisçilerin rivayetinde ittifak ettikleri bir hadistir.[689]

Osman  b. Atâ el Horasânî babasý Atâ, Ýkrime vasýtasýyla Ýbni Abbas'tan (r.a) þöyle dediðini anlatýr:

-Peygamber (s.a.v) Medine'ye girdiðinde yolun kenarýnda otur­makta olan Abdullah b. Übeyy'e rastladý. Rasûlullah (s.a.v) kendis­inin evine da'vet etmesi ümidiyle Abdullahýn yanýnda durdu. O za­man Ýbni Übey Medine halkýnýn kendi aralarýndaki lideri idi. Abdul­lah b. Übey Peyðamber'e (s.a.v) "Sen, seni da'vet edenlere bak onlara git" dedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v)de Sa'd b. Hayseme'ye misafir olmak kasdýyla Amr b. Avf oðullarýna varýp onun yanýnda indi ve üç gün orada kaldý. Kaldýðý yeri mescide çevirip orada namaz kýlýyordu. Sonra Amr b. Avf oðullarý oraya Mescit (Küba) yaptýlar. Ýþte takva ve Allah'tan bir hoþnutluk niþanesi olarak yapýlan mescit bu idi.[690]

Ýlk Cuma: Rasûlullah sonra bir Cuma günü devesine binip ha­reket etti. Yolda Salim oðullarý yurduna uðradý. Onlara Cum'a nama­zýný kýldýrdý. Ýþte Efendimizin (s.a.v) Medine'ye geldikten sonra kýldý­ðý ilk cum'a namazý bu idi. Bu namazda Kudüs mescidine doðru dön­müþtü. Bunu gören Yahudiler peygamberin kendi kýblelerine doðru namaz kýldýðýný görünce kendilerinde yazýlý bulunan þeye tamah et­meye baþladýlar. Sonra Rasûlullah (s.a.v) yola koyulup gitti. Ensar bu hareketleriyle Allanýn dinine ta'zim olsun diye Peyðamber'in (s.a.v) etrafýný sarýp onun devesi etrafýnda yürüyorlardý. Halâda devenin yularýný birbirlerinin elinden kapmak için birbirleriyle çekiþ halinde­ydiler. Peygamber (s.a.v) onlara:

"Deveyi serbest býraký­nýz! Ben ancak Allanýn beni indirdiði yerde konaklayacaðým" buyuruyordu. Nihayet vara vara Ganm oðullan arsalarýnda bulunan Ebû Eyyüb el-Ensârî'nin evine kadar' varan deve kapýnýn önüne gelince çöktü. Efendimiz (s.a.v)de üzerinden indi. Sonrada Ebû Eyyüb'un evine girdi. Beni Ganm yurdunda mescidini ve evini yapana kadar Ebû Eyyüb un misafiri oldu. Mescid'in yeri Es'ad b. Zürâra'mn (r.a) kar­deþinin çocuklarýna ait bir hurma sergisi idi. Es'ad b. Zurâra bu ser­giyi Nebî (s.a.v)'e baðýþlayýp bunun yerinede kardeþinin bu iki oðluna Beyaza oðullarý yurdunda bulunan bir hurma bahçesini verdi. Çocuk­lar da: "Biz burayý Nebî (s.a.v)e hediye edip karþýlýðýný da almak istemiyoruz" dediler.

Nebî (s.a.v) orada (kendinin yanýbaþýna) o zaman daha Habeþis­tan'da bulunan Hamza, Ali ve Ca'fere de birer ev yaptý. Onlarýn ka­pýlarýný da kendi kapisýyla birlikte Mescidin iç tarafýndan açtýrdý. Sonra daha uygun gördüðü için Hamza ve Ca'ferin kapýlarýný dýþarý çevirtti, ve "zaten onlar Habeþistandalar" dedi. Ancak Ali, o zaman Mekke'deydi. Bu haberi îbni Âiz de Muhammed b. Þuayb aracýlýðýyla Enes'den (r.a) nakleder.[691]

Mûsâ b. Ukbe anlatýyor: Peygamber (s.a.v) ve Ebû Bekir (r.a) Medine'ye yaklaþtýðýnda Talha b. Ubeydullah da Þam'dan Mekke'ye doðru geliyordu. Talha Peygamberimizle Ebû Bekrin durumu kendine ulaþtýrýlýnca, ya onlara rastlamak, ya da onlar Mekke'deyken onlara yetiþmek arzusundaydý. Beraberinde-sonra Ebû Bekre hediye edeceði Þam iþi elbiseler vardý. Ona rastlayýnca bu elbiseleri ona hediye etmiþ Efendimiz ve Ebu Bekir bu elbiselerden giyinmiþlerdi.[692]





[655] Zehebî'nin metninde "Habeþe göç edenlerin bir kýsmý" deniyorsada Buha-rî'nin metninde "hepsi" diyorki, biz Buharý metnini esas aldýk. Ancak bu ifade, Habeþ'teküerin hepsinin peyder pey Medine'ye gittiðini kabul et­memizi gerektirir. Yoksa Efendimizden Önce oraya vardýlar anlamýna gel­mez. Yada hadisteki "Umumu" kelimesini "çoðu" olarak anlarýzki o za­man Zehebî'nin metnindeki ile ayný þeyi Ýfade eder. Cafer ve ashabý Me­dine'ye geldiklerinde Peygamber (s.a.v) çoktan gelmiþ devletini kurmuþ, Hayber'i fethetmekle meþgul bulunuyordu.

[656] Parantez arasý Ýbni Ýshâk'm rivayetinden alýnmýþtýr.

[657] Taberanî ve diðeri erin deki rivayette "Parayla olursa olur" Duyurunca, Ebû Bekrinde "dilersen parayla olsun" dediði geçer. îbni Ýshâk rivayetinde ayný yerde "Benim olmayan deveye binmem" buyuranca Ebu Bekir, "O sana mallýðýna verildi." demesine karþýlýk "Olmaz. Ancak onu senin satýn aldý­ðýn fiyatla alýrým" dediði geçer. Vakîdî bu fiatýnv800 olduðunu söyler. Yine Vakîdî bu devenin "Kusva" namlý deve olduðunu Efendimizin vefatýndan sonra baþý boþ olarak Bakîde otladýðmý ve Ebu Bekrin Hilafetinde öldü­ðünü anlatýr. îbni Hibban ve îbnî Ýshâk ise onun Cez'â namlý deve oldu­ðunu söylerler.

[658] Buharî Menâkýb 63/45 h no.3905; îbni Huzeyme 265; Beyhakî Delâi! 2/472; Ýbni Sa'd 2/152; Hâkim 3/400; Taberanî Kebir 8/37; Ebû Nuaym 2/230; Müsned 6/198; Abdürrezzak 9743; Ýbni Sa'd 1/227 -229.

[659] Beyhakî Delâil 2/476.

[660] Hatib Tarihi Baðdad 10/255.

Ne yazýkki, bu uydurma kýssa asýrlardýr kulaktan kulaða, dilden dile geçerek, daha da þekil deðiþtirerek her yü hacca giden kardeþlerim iz'e anlatýlmakta ve saf gönülleri reklam aracý olarak bulandtrmaktadýr. Mah­mut Toptaþ hoca bununla Ýlgili bir hatýrasýný nakletti:

-Bir Umre mevsimi dostlarýyla Sevr maðarasýna gittiklerine hacýlara rehberlik eden bir baþka grubun Rehber Hocasý cemaatýna orada bu yalan kýssayý anlatýp aðlatmýþ Hikayeyi dinleyen Mahmut Hoca daha sonra fýr­sat düþünce bu kardeþe: «Yahu kardeþim, gel þu yýlaný bir Öldürelim. Yeter yahu. 14 asýrdýr Ebû Bekir'i (r.a,) sokup durur. Öldürelim de, Ebû Bekir de kurtulsun, hacýlar da yalandan kurtulsun», teklifini yapar. Esasen kýssanýn asýl olmadýðýný bilen o zat da, "Haklýsýn Hocam, ama biz öldürsekte þu hikaye kitaplarý durdukça o yine ölmez" der.

[661] Sahih-i Müslim 1796; Beyhakî Delâil 2/480.

[662] Buharý Fedâilüs Sahabe 62/2 hadis no 3653. 4664-3953-3919-63/45; Tirmi-zî 3096; Müsned 1/4 Müslim 2381 -Ýbni Ebi Þeybe 12/7-14/333; Ebû Nu-aym Delâil 112. îbni Ebî Âsim Sünne 2/566. Beyhakî Delâil 2/481; Hatib Tarih 5/435. îî/434 .12/134; Taberî 10/96; Ebû Ya'la Müsned 1/66, 67

[663] Zehebî buradan bir bölümü atlayarak "kýlavuz onlarý Mekke'nin aþaðýsýn­dan geçirip" diyerek devam eder. Bu arada kalan bölüm asü itibarýyla metne ait olduðu için biz týrnak arasýnda orayý naklediyoruz.

[664] Bu aslýnda iki ayrý ayet bir araya getirilmiþ bir nevi Kur'ana dayalý izah tarzýdýr. Bir kýsmý Tevbe suresi 40. ayetinden bir kýsmýda Fetih suresi ay­et 26'dan almadýr. Teberrüken biz buraya ayetleri alýyoruz:

"Eðer siz Muhammed'e (sav) yardým etmezseniz {bile ) Allah ona ke­sinlikle kafirler onu Mekke'den iki kiþiden biri olarak çýkardýklarýnda (hatýrlarsanýz) yardým etmiþti. Hani o zaman onlar maðaradaydýlar. O vakit arkadaþý (Ebû Bekr r.a)'na sekinetini (Sükûnet veren morali) indirdi. Onu görmediðiniz bir orduyla destekledi, kâfir olanlarýn sözlerini alçalttL Alla­nýn sözleri ise yüce sözlerdir. Allah izzet ve hikmet sahibidir" (Tevbe ayet 40)

Fetih ayet 26'da da þöyle buyuruyor.

"Küfredenler hani kalblerine taassubu Cahiîiye taassubunu doldurmuþtu-da, Allah'ta Rasûlüne ve Müminlere sekineti indirmiþti. Ve onlara takva sözüne baðlý kalmayý gerekli yapmýþtý. Zaten onlar buna layýk kimselerdi Allah her bir þeyi bilendir"

[665] Beyhakî Delâil 2/478; Urve Meðazî 130; Ýbni Sa'd Tabâkat 1/232.

[666] Ebû  Nuaym  Delâil  Hadis  no  229; Beyhakî Delâil  2/482;  Ýbni  Sa'd  1/229; Ýbni  Kesîr Siyre   1/240;  Süyûtî Hasâisi'I  Kübrâ 460.  Bu  hadis  hakkýnda Zehebînin burada susmasýný anlamadým. Halbuki bu batýl bir hadistir. Bu­nun bâtýl oluþu bir kaç yönden anlaþýlýr. I- Ýlk ravi Müslim b. Ýbrahim si­ka birisidir. Razi onu el-Cerh ve Ta'dilinden "güvenli saðlam biri" diye anar. Ancak onun þeyhi Avn h Amr Basralý olup hakkýnda Yahya b. Main "O hiç bir þey deðildir." derken Buharî de "Hadisleri münker olup Mu'te-merin arkadaþýdýr. Üstelikte meçhul biridir." der. Zehebî Mizân'ýnda bu zatý (no 6536) böyle tenkid ederken bu hadiside bunun uydurmasý olarak þahit getirir. Her nedense burada sukut eder. Bu Avnýn hadis aldýðý ve Zeyd b. Erkam, Enes ve Muðire'ye yetiþtiðini iddia eden Ebû Mus'ab kimdir? Bu zat meçhul biridir. Bu Zehebî'nin Mizan no 8581'de anlattýðý zayýf ravi Ebû Mus'ab Mutarrif b. Abdullah deðildir. Bu büyük bir fakih olup hicri 220'de vefat etmiþ biridir. Bunun deðil Tabiin, TebeÝ Tabinin küçükleri arasýna bile girmesi zor.

Ýbni Ebî Hatem'de El-Cerh Vet Ta'dil'inde (2220) bu zatý Enes yoluyla bu maðara hadisini Nebi (S.A.V)den nakleden zat diye verip hiç bir bilgi veremez. 2152 nolu tercemede Avn b. Amrý anlatýrkende bu hadisi buhse-der ve "Hiç bir þey olmadýðýný" söyler Buna göre iki çürük ravi ile bu haber nasýl sahih olur. Hem bu haber Enes, Muðîre ve Zeyd b. Erkam'dan nakil yapanlarýn Müsnetlerinde de mevcut olmadýðý gibi sahabenin hadis mektebi olarak bilinen yerlerinde de bu bilgi asla mevcut deðildir. "Ce-nab-ý Hak isterse ne yapamaz ki sevgili habibi için her þeyi yapar" diye­rek faraziye kurmakla Kainatýn fahri Efendimiz anlatýlmýþ olmaz. Onu nakleden aðýzlar ona layýksa dinlenir yoksa..............

Burada sunuda belirteyim: Ýmam Ahmed Müsnedinin 1/348 inde birazý bu bölümden önce geçen Ýbni Abbas hadisinde örümcek kýssasýný vererek bu konuda bilinen en iyi rivayeti verir. Bu hadis Kureyþin Efendimizi baðlamak, öldürmek yada sürgün için toplantý yaptýklarý gece Allah'ýn (c.c) bunu peygamberine bildirdiðini O da Ali'yi yataðýna koyup Ebu Bekirle beraber çýkýp maðaraya geldiðini ertesi gün müþriklerin gözetledik­leri yataktan Ali'nin kalktýðýný görünce Efendimizi aramaya çýkýp maða­raya kadar gelerek maðaranýn aðzýnda ömrümcek aðý görünce "buraya bir giren olsa örümcek kapýsýna aðýný örmezdi" diyerek dönüp gittiklerini bil­dirir. Bu konunun en iyi haberi budur. Zira bu haber Ýmam Ahmed Abdür-rezzaktan alýr. Bak Musannef 5/389 (9743 nolu hadisin devamý) Bu hadise Ýbni Kesîr el-Bidaye ven Nihayesinde "Ýsnadý" hasendir derken Hafýz Ýbni Hacer de Fethü'l Bari 7/168'de Ýsnadý Hasendir diyor. Bunun sebebi Mik sem'in Saduk kabul ediliþi olabilir. Zehebî Mizan 8745 nolu tercemede "Ýbni Hazm bunu zayýf sayarsada niceleri onu sika buldu." deyip ardýn-danda "hayrettirki Buharî Sahihinde ondan hadis naklederken onu "zay­ýflar, Zuâfa" adlý eserinde alýr ve Hakem Miksem Ýbni Abbas isnadýyia: "Nebi (s.av)'in oruçluyken hacamat olduðunu" anlatan hadisi sevkedip "Hakem bunu Miksem'den duymadý" der. Onun Buharî'de Bedr ve Nisa suresi tefsirinde sadece iki rivayeti vardýr. Zehebî'nin naklettiði kýsmý Tarîh-i Saðir sayfa 292 de nakleder. Ancak Zehebînin dediði gibi "Zuafâda" deðildir.

 

 

 

[667] Buharî'nin rivayeti burada sona erer.

[668] Ebû Nuaym Delâi! 2/113; Beyhakî Deiâil 2/483; Es Sîretü'þ Þamiye 3/345; Nihayetü'l Ireb 16334- Buharî hadisi daha kýsa olarak verir. Fazailüssaha-bede 62/2 de 3652 no ile verir, Meâkýp 63/45'te de ayný haberi 3917 no üe Ýbrahim b. Yusuf babasý isnadýyla Ebû Ýshâktan nakleder. Müslim de Kitabüz Züh'dün 19. babýnda 2310 no ile nakleden Ebû Ya'la î/116.

[669] Buharý 63/45; Müsned 4/175; Beyhakî Delâil 2/486; Ebû Nuaym Delâil 2/114.

[670] Ýbni Hiþâm 2/226'da bu Zührî'nin hatýrlamadýðý ikinciyi Sürakâ'nýn aðzýn­dan þöyle nakleder. "Yâ Rasûlallah! Daðda yiten hayvanlar benim kendi hayvanlarým için hazýrladýðým sularý içiyor, bundan dolayý bana bir sevap varmý?" dedi. Rasûlullah da (s.a.v) "Evet, ciðeri olan her zararsýz hayvaný sulamanda sana sevap verilir" buyurdu.

[671] Ýbni Hiþâm 2/226; Ebû Nuaym DelâU 2/115; Beyhakî Delâil 2/447/448; Ed Dürer 82.

[672] Ýbni Hiþâm 2/225.   

[673] Ýbni Hiþâm 2/225   

[674] Ýbni Hiþâm 2/225-226.

[675] Ýbni Hiþâm 2/225; Taberî 2/380; Ýbni Sa'd 1/229; Ebû Nuaym 2/118; Bey-hakî Delâil 2/493 kýsaca bu kýssayý Hâkim, Taberânî ve diðerleri de na­kleder.

 

[676] Beyhakî Delâil 2/491 -492; Ravdü'l Unf 2/8; Þerhü's Sire 1/126.

[677] Ýbni Ebî Leylâ; Ýmam Ebû Hanife ve Ýmam Mâlik'in akraný olup hadis ve fýkýh âlimidir Ýleride hayatý gelecektir.

[678] Bu zatý Ýbni Hibbân'dan baþka saðlam sayan olmamýþtýr. Ýbni Hibbân'm da tek muhalefeti bir þeye yaramaz. Zaten bu zatý hem "Es-Sikât" adlý ese­rine alýr. "Yanýlýrdý" diye söyleyip bunun münkerleri hep kardeþi cihedin-den geliyor, der. Bak Buharý Târihi Kebîr 2/17; Ýbni Adiy el Kamil 1/401; Zehebî El Mûðnî fiz Zuafâ 1/94; Mîzânü'l Ýtida'l no 1046.

[679] Yazmýþ, bir yaþýný doldurup  ikinci yaþýna giren keçi yavrusudur. Toroslann ortak dilidir.

[680] Beyhakî Delâil 2/497; Kadý Ebû Ya'la Müsned.

[681] Ýbni  Hiþâm  2/236.  Beyhakî Delâil   2/503.  Bu haberi  Ýmam Ahmed  Miisne-dinde Buharî ve Müslim ve diðerleride nakleder. Bu ileride geliyor.

[682] Buharî Menâkýb 63/45 Hadis no 3919, Ebû Nuaym Delâil 2/ÎÝ3; Beyhakî DelâÜ 2/503. 30 vayet ediyor.

[683] Buharî Menakýb 63/45 h. no 3925; Ebû Nuaym 2/113; Beyhakî DelâU 2/463 505; Tuhfetü'l Eþraf (Nesâî'nin Sünen-i Kübrasýndan naklen) 2/55.

[684] Buharî Menakýb 63/45; Müslim 2009; Ýmam Ahmed Müsned 1/2; Beyhakî Delâil 2/506.

[685] Beyhakî Delâil  2/507; Ebû Nuaym  2/114; Buharî Tarîh-i Saðîrinde bunu Mûsâ b. Ýsmail -Süleyman b. el-Muðîre-Sabit isnadýyla Enesten nakleder.

 

[686] Bu  sergi  kelimesini   ekstra  kullandým.  Zira bugün  Sergicilik yapan  herkes bu kelimeyi kullana kullana  mecazî anlamý hakiki anlama galip geldi ve esasý hemen hemen unutuldu. Sergi Toros köylerinde Üzüm kurutmak Ýçin hususi olarak harman yeri gibi hazýrlanan yere denir. Geçici olarak hazýr­lanan   kurutma   yerlerinede   sergilik   denirdi.   Çocukluðumuzda   yaz   aylan Kurucabel köyüne sergiye gitmek, sergi zamaný bag kilimbelerinden çatýsý Örtülen   "Gezev"lerin   damýnda   yatýp   yýldýzlarý   yakalarcasýna   seyrederek ebem  rahmetlinin, anam  rahmetlinin  anlattýðý yýldýz hikayelerinden  saman yoluyla  beraber bilemediðimiz hayal  âlemine kayýp gitmek bir daha  geri dönülemeyen  bir  hayal   hatýrlamasý  bile  burun  kemiðimizi   sýzlatan  ebedi bir hasret.....

[687] Buharî Menâkýb hadis no 3906; ayrýca Buharî bu hadisi Mesâcit; Buyu, Ýcâra'da da çeþitli yol ve tariklerden nakleden Ýbni Sa'd Tabakat 1/239; Tarîh-i Halîfe b. Hayyât s. 55; Taberî Tarih 2/381.

[688] Eskiden Medine'yi Ýkiye ayýrarak adlandýrýrlardý. 1-Âliye (çoðulu Avali) 2-Sâfile: Necid tarfma bakan kýsmý Avali, Tihame'ye. bakan kýsýmda Safi-ie'dir. Bak Ýbni Hacer Fethü'l Bari 7/266; Efendimizin bu konakladýðý yer bu günkü Ku"ba mahallesi oluyor.

[689] Buharý Menâkýbü'l Ensar 63/46 Hadis no 3923; Ýbni Sa'd Tabâkat 1/23S   

[690] Taberî Tarih 2/382.

[691] Beyhakî Delâil 2/500, 501; Ýbni Hiþâm 2/238-239.

[692] Beyhakî Delâü 2/498.

      Ýmam Zehebi, Tarihu’l-Ýslam, Cantaþ Yayýnlarý: 1/445-469





Ynt: Efendimizin Medine ye hicreti By: Sevgi. Date: 30 Ocak 2022, 04:21:23
Esselamü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razý olsun kardeþim
Ynt: Efendimizin Medine ye hicreti By: Bilal2009 Date: 01 Þubat 2022, 15:38:43
Ve aleykümselam Rabbým Peygamber efendimizin yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan