Selem By: sumeyye Date: 05 Nisan 2011, 14:24:43
SELEM
Selem; lügatte öne almak ve teslim etmek mânasýndadýr. Selef de bu mânayý taþýr. Þer’î ýstýlahda ise selem; bedele peþin, mala ise veresiye mâlik olmayý gerektiren bir akdin adýdýr. Bedelin peþin olarak ödenmesi gereðini içerdiðinden dolayý bu akde bu ad verilmiþtir.
Kudurî dedi ki, Arap Dilinde selem; iki bedelden birinin peþin, diðerinin ise belli bir vâde sonunda ödenmesi gereðini içeren bir akiddir ve bu bir alýþ veriþ türüdür. Yalnýz bedeli peþin ödeme gibi hususî bir hüküm taþýdýðýndan dolayý; sarf akdinde olduðu gibi, kendine has bir isim (selem) adýný almýþtýr.
Selem; akid esnasýnda mevcud olmayan bir þeyi satmak olduðundan dolayý, kýyasa muhalif olarak meþru kýlýnmýþ bir akiddir. Ancak biz Kitab, sünnet ve icmâ sebebiyle, kýyasý bu konuda bir kenara býraktýk. Bu akdin meþruiyeti þu âyet-i kerîmeye göredir:
“Ey iman edenler! (yaptýðýnýz alýþ veriþ sonunda) muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandýðýnýz zaman onu yazýn.” [57] Ýbn Abbas (ra) dedi ki; þehâdet ederim ki, Allah (cc) selem akdine izin verdi ve onun hakkýnda Kur'an-ý kerîmdeki en uzun âyet-i kerîmesini indirdi.
Selemin sünnetteki meþruiyetinin delili þu hadîs-i þerîfdir; Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Sizden selem akdi yapan kimse belli ölçekdeki, belli tartýdaki mal ile belli bir vâdeye kadar selem yapsýn.”[58] Rivayet edildiðine göre Hz. Peygamber (sas) kiþinin yanýnda mevcud olmayan þeyi satmasýný yasaklamýþ, ancak selem akdine ruhsat vermiþtir. Selemin meþruiyeti üzerinde icmâ edilmiþtir.
Seleme; bey'-i mefalis (müflislerin satýþý) denilir. Bu onlarýn sermayeye muhtaç olmalarýndan dolayý meþru kýlýnmýþtýr. Çünkü bu akdi yapanlarýn ekserisi mülkiyetlerinde mevcud olmayan þeyleri satmaktadýrlar. Eðer mülkiyetinde mevcud olsa, o malý iki bedelden en fazlasý karþýlýðýnda satar ve selem akdine ihtiyaç duymaz.
Selem akdi, selem lafzýyla yapýlýr. Meselâ; 'bir ton buðday karþýlýðýnda sana on dirhemi selem olarak verdim.' demek gibi. Çünkü bu alýþ veriþin hakikati selem lâfzýndadýr. Bu akid selef lâfzý ile de yapýlýr; çünkü selef kelimesi de bu mânaya gelir. Hasan'ýn rivayetine göre, bey' kelimesiyle bu akid yapýlabilir. Çünkü selem de bir bey' (satýþ) türüdür. Mücerred'in rivayetine göre selem akdi bey’ kelimesiyle yapýlamaz. Esahh olan birinci rivayettir.
Sýfatý belirlenebilen ve miktarý bilinebilen her þeyde selem akdi yapmak caizdir: Böyle olmasý taraflar arasýnda meydana gelebilecek anlaþmazlýklara mâni olur.
Eðer malýn sýfatý belirlenemiyor ve miktar bilinemiyorsa, onun üzerine selem akdi yapmak caiz deðildir: Çünkü bu durumda belirsizlik vardýr ve bu da taraflar arasýnda anlaþmazlýða yol açar. Bu; selem mes'elesinin çoðuna esas teþkil eden bir kaidedir. Anlatýlanlar üzerinde derin düþünülerek geride kalan diðerleri de bilinsin diye; üzerlerinde selem akdi yapýlabilecek bazý maddeleri belirleyeceðiz. Bu hengâmda deriz ki; selem akdi ölçeklik, tartýlýk, ölçülebilir mallarda yapýlabilir. Ceviz ve yumurta gibi taneler birbirine yakýn irilikdeki sayýlýk maddelerde de yapýlabilir. Çünkü bu gibi þeylerin evsafým ve miktarýný bilmek mümkündür. Nar, karpuz ve benzeri kendi taneleri farklý irilikde olan sayýlýk maddelerde selem caiz deðildir. Mücevher ve boncuklarda da selem caiz deðildir. Çünkü bu gibi maddelerin evsaf ve miktarlarýnýn bilinmesi mümkün deðildir. Tas, ibrik, mest vb. þeylerde de anlattýðýmýz sebeplerden dolayý selem akdi caizdir. Kalýnlýk, incelik, piþkinlik sebebiyle taneleri arasýnda aþýrý bir farklýlýk bulunduðundan dolayý, ekmek üzerinde selem akdi caiz deðildir. Ýmameyn'e göre ise, caizdir. Ýnsanlarýn ihtiyacý sebebiyle tercih edilen görüþ de budur. Taneleri arasýndaki farklýlýkdan dolayý, ekmeðin sayý ile ödünç alýnmasý Ebû Hanîfe'ye göre caiz deðildir. Ýþçilik bakýmýndan ekmekler birbirlerinden farklý olacaklarý sebebiyle, tartý ile de ödünç alýnamazlar. Ebû Yûsuf’a göre ekmeklerin sayý ile deðil ama, tartý ile ödünç alýnmalarý caizdir. Çünkü tartý ile alýnmasý daha âdilâne olur.
Ýmam Muhammed'e göre ekmeðin hem sayý ile hem de tartý ile ödünç alýnmasý caizdir. Ýnsanlarýn bu yolda muamelede bulunmalarýndan ve buna ihtiyaçtan olduðundan dolayý, tercih edilen görüþ de budur.
Selem akdinin þartlarý þunlardýr: Malýn cinsini, vasfýný, nevini, teslim zamanýný, miktarýný, eðer nakledilmesi gereken yük ve meþakkat ver ise teslim yerini (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed); sayý, ölçü ve tartý ile satýlan mallarýn karþýlýðýnda verilen para miktarýný belirtmek (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed), selem akdi yapýlan yerden ayrýlmadan parayý peþin almak: Bu gibi þeylerin akid esnasýnda söylenmeleriyle belirsizlik ortadan kalkar, anlaþmazlýðýn önüne geçilir. Bunlar söylenmezlerse, üzerinde selem akdi yapýlan þey belirsiz olur ve bu da taraflar arasýnda anlaþmazlýða sebep olur.
Cins belirlenmelidir; meselâ buðday ve hurma gibi. Nevi belirlenmelidir; meselâ bürnî hurmasý, mektum hurma, ova buðdayý, dað buðdayý gibi. Vasýf belirlenmelidir; meselâ iyi buðday, kalitesiz buðday gibi. Vâde belirlenmelidir; meselâ bir aya kadar demek veya benzeri bir vâde belirlemek gibi. Bu þarttýr; çünkü Hz. Peygamber (sas) “Belli bir vâdeye kadar” buyurmuþtur.
Selemin; müflislerin ihtiyacýný gidermek için meþru kýlýndýðýný açýkladýðýmýza göre; müþteriye vereceði malý satýcýnýn bulup elde edebilmesi için mutlaka ortaya bir vâde konmasý gerekmektedir. Kerhî'nin ifadesine göre bu vâdeyi belirlemek akdin iki tarafýnýn takdirine býrakýlmýþtýr. Tahavî'den gelen bir rivayete göre, bu vâdenin en azý üç gündür. O, alýþ veriþde muhayyerlik müddetini esas alarak bunu arkadaþlarýmýzdan rivayet etmiþtir. Arkadaþlarýmýzdan rivayet edildiðine göre; selem akdi yapýlýrken yarým günlük bir vâde þart koþulsa, bu caizdir. Çünkü muhayyerliðin en az müddetinin bir ölçüsü yoktur. Selem vâdesi de böyledir. Ýmam Muhammed'den nakledildiðine göre, selem alýþ veriþinin en az vâdesi bir aydýr. Esahh olan görüþ de budur. Çünkü bir aylýk müddet; peþinin en uzaðý, vâdenin de en yakýnýdýr.
Üzerine selem akdi yapýlan maddenin miktarý belirlenmelidir. Meselâ elli ölçek veya yirmi kile gibi. Bunu belirlemek þarttýr. Zira Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Belli ölçekde, belli tartýda selem yapsýn.”
Malýn teslim edileceði yerin belirlenmesi eðer nakledilmesi gereken yük ve meþakkat varsa þarttýr. Ýmameyn'e göre bu þart deðildir. Mal, selem akdinin yapýldýðý yerde müþteriye teslim edilir. Çünkü akdin yapýldýðý yer bellidir. Ve malýn müþteriye burada teslim edilmesi, diðer alýþ veriþlerde ve taþýma gerektirmeyen iþlerde de olduðu gibi, zahmetsizdir.
Ebû Hanîfe'nin görüþünün gerekçesi þöyledir; selem akdinde malýn hemen teslimi vâcib deðildir. Ancak vâdesi dolunca teslimi vâcib olur. Vâde dolduðunda nerede olacaðý belli olmadýðý için, akid yapýlýrken teslim yerinin belirtilmesi gerekir ki, taraflar arasýnda anlaþmazlýk meydana gelmesin. Kaldý ki, malýn kýymeti yerine göre deðiþmektedir. Ama diðer alýþ veriþlerde durum bundan farklýdýr. Çünkü diðer alýþ veriþlerde malýn hemen teslimi gerekmektedir. Taþýma gerektirmeyen alýþ veriþlerde satýcý ile müþteri arasýnda anlaþmazlýk olmaz. Bu ihtilâf; eðer taþýnmalarý gerekiyorsa, ücret ve bedel için de câri olur.
Paylaþmanýn da belirlenmesi gerekir. Bu iki paydan birine taþýma ve masraflarýnýn eklenmesidir. Akid yapýlýrken malýn belli bir mekânda teslimi þart koþulmuþsa, bu þarta uyularak malýn o yerde teslim edilmesi kesinlik kazanýr. Misk ve kâfur gibi taþýma ve zahmeti ile masrafý olmayan mallar için bunun þart olmadýðý hususunda ittifak vardýr.
Malýn nerede teslim edileceði belirtilmemiþse; teslim yeri olarak acaba akdin yapýldýðý mekân mý kendiliðinden belirlenmiþ olacaktýr? Bu hususda Ebû Hanîfe'den iki rivayet nakledilmiþtir. Esahh görüþe göre, akdin yapýlmýþ olduðu mekân kendiliðinden belirlenmiþ olur. Ama akid yapýlýrken malýn teslim edileceði mekân olarak belli bir yer þart koþulmuþsa, bu durumda akid yeri taayyün etmez. Çünkü bunun bir faydasý yoktur. Zayýf bir görüþe göre ise, faydalý olduðundan dolayý taayyün eder. Çünkü Mýsýr'da anberin kýymeti, Sevad'dakine göre daha fazladýr. Ayrýca bunda yol tehlikesine karþý güvenlik avantajý da vardýr.
Satýn alýnan mal için ödenecek bedelin (sermayenin) miktarýnýn açýklanmasýna gelince; bu Ebû Hanîfe'nin görüþüdür. Ýmameyn ise, sermayenin iþaretle beyanýnýn yeterli olacaðýný söylemiþlerdir. Çünkü sermaye iþaretle bilinir hale gelir. Sermaye bir elbise ise, bunu iþaretle de beyan etmek mümkün olur. Ebû Hanîfe'nin, sermaye miktarýnýn mutlaka beyan edilmesi gerektiðine dâir görüþünün gerekçesi þudur; sermaye miktarý açklanmazsa, bu taraflar arasýnda anlaþmazlýða yol açar. Çünkü satýcý aldýðý bedelin (sermayenin) müþteriden alýp bir kýsmýný harcadýkdan sonra, paranýn bir kýsmýnýn sahte olduðunu görürse, parayý ayný meclisde geri verir, baþka para ile deðiþtirmez. Üzerinde selem yapýlan mal mislî mallardansa, bu mal sermayeye taksim edilir ve selem, iade edilen mal nisbetinde bozulur, geride ne kadarýnýn kaldýðý bilinemez. Bu taraflar arasýnda anlaþmazlýða yol açar.
Selem akdi kýyasa muhalif olarak meþru kýlýndýðýndan dolayý; selemde vehmî olan þey, gerçek þey gibidir. Ama sermaye bir kumaþ ise, hüküm bunun hilafýna olur. Çünkü selem akdi onun miktarýna baðlanmamýþtýr.
Bir kimse iki cins mal üzerinde selem akdi yapar, ama bu mallardan her birine tekabül edecek olan sermaye miktarýný açýklamazsa, veya ikisinden birinin miktarýný açýklamaksýzýn, dirhem ve dinarlarý selem olarak verirse, yine yukarýdaki hükümler cereyan eder. Bu mes'elenin sureti þöyledir: Bir kimse bir baþkasýna; 'þu dirhemleri bir ton buðday karþýlýðýnda sana selem olarak verdim’ veya 'þu on dirhemi, þu on dinarý falan þey karþýlýðýnda sana selem olarak verdim' veya 'on dirhemi bir ölçek buðday ve bir ölçek arpa karþýlýðýnda selem olarak sana verdim' veya 'þu on dirhemi iki deðiþik elbise karþýlýðýnda selem olarak sana verdim’ der ve bunlardan her birinin sermayedeki payýný açýklamazsa; sermaye, kumaþ ve hayvan gibi gayr-ý mislîde de olsa, kýymeti ve ölçüsü bilinmese bile, yapýlan selem akdi caizdir. Çünkü üzerinde selem akdi yapýlan þey kalitede farklý ve muhtelif olduðundan, metrelerin sayýsýna bölünmez, kýymete de bölünmez. Çünkü bunlar akde dahil deðildirler. Bilinmelerinin bir faydasý olmadýðý için de nazar-ý itibara alýnmazlar.
Sermayenin akid yapýlan meclisden ayrýlmadan satýcý tarafýndan teslim alýnmasý þarttýr. Çünkü evvelki kýsýmlarda da ifade edildiði gibi, selem; veresiye verilecek bir mal karþýlýðýnda peþin bedel almaktýr. Þu halde selem adý gerçekleþsin diye, iki bedelden birinin teslim alýnmasý gerekir. Üzerinde selem akdi yapýlan malýn hemen teslim alýnmasý gerekmediðine göre, sermayenin hemen teslim alýnmasý gerekir. Sonra, sermaye eðer bir borç ise, o zaman yapýlan akid; borcun borç karþýlýðýnda satýlmasý olur ki, bu yasaklanmýþtýr. Sermaye eðer bir ayn ise' teslim alýnmasý kýyasa göre þart deðildir. Çünkü artýk sermaye olarak o nesnenin teslim alýnacaðý kesinlik kazanmýþ ve borcun borç karþýlýðýnda satýlmasý mes'elesinden ayrýlmýþtýr. Ýstihsana göre selem lâfzýnýn ve bu hususda vârid olan haberin gereðince bu þarttýr. Yani bir ayn olan sermayenin akid meclisinde teslim alýnmasý gerekir. Bu sebeple bunda muhayyerliðin þart koþulmasý caiz deðildir. Çünkü muhayyerlik, bu malýn tesliminin sýhhatine mani olur ve dolayýsýyla teslim þartý ihlal edilmiþ olur. Sermayenin baþka cins bir maldan bedelini almak caiz deðildir. Çünkü bu þart koþulan sermayenin teslim alýnmasý þartýný ihlal eder. Açýkladýðýmýz mes'eleden dolayý sermayeden ibra etmek de caiz olmaz. Eðer satýcý ibrayý kabul ederse, sermayenin teslim alýnmasý þartý sakýt olur ve buna baðlý olarak selem akdi de bâtýl olur. Aldýkdan sonra geri verirse, bâtýl olmaz. Çünkü akid iki tarafýn rýzasýyla sahih olduðuna göre, ancak onlarýn rýzalarýyla bâtýl olur. Sermayeyi belirlenen þeyin cinsinden ama, kalitesizinden verirse, kendisiyle selem yaptýðý kimse de buna razý olursa, caiz olur. Çünkü bu verilen her ne kadar deðiþik vasýfda ise de, ayný cinsdendir. Baþka cinsdeki bir karþýlýðý deðildir. Akid, þart koþulan sermayeden daha iyisini ve kalitelisini verirse ve satýcýyý bunu kabul etmeye zorlarsa, yine caizdir. Ancak Ýmam Züfer buna muhaliftir; ona göre satýcý daha iyi ve daha kaliteli bir malý vermekle, kendisiyle selem yaptýðý kimseye bir teberruda bulunmuþtur. Kendisiyle selem yapýlan kimse bu teberrûu kabul etmeyebilir. Bizim görüþümüze göre; üstün kalite ve iyi vasýf o sermayeyi kendi cinsinin kapsamý dýþýna çýkarmaz. Malýn iyiliði ve kalitesi, malýn kendisinden ayrý bir þey deðildir. Tartýdaki fazlalýk gibi, müþterinin maldaki iyilik ve üstün kaliteyi kabulde rýzasý muteber deðildir.
Üzerinde selem akdi yapýlan maddeye (müslemün fîhe) gelince; selem yapaný ondan ibra etmek sahihdir. Çünkü o bir borçtur ve akid meclisinde onu teslim almak gerekli deðildir. Diðer borçlarda olduðu gibi, selem yapaný (yani borçlu makamýnda olan satýcýyý) ondan ibra etmek sahihdir. Baþka cins bir maldan onun karþýlýðýný almak caiz deðildir. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Bir þey üzerinde selem akdi yapan kimse o þeyin üzerine baþka bir þeyi (karþý tarafa) vermesin.” [59]
Ashabdan merfu ve mevkuf olarak rivayet edilen bir hadîs-i þerîfde þöyle Duyurulmuþtur:
“Sen ancak üzerinde selem yaptýðýn malý veya sermayesini alabilirsin.” Kendisiyle selem yapýlan kiþi üzerinde anlaþma yapýlan malýn daha iyisini veya daha kötüsünü verirse, evvelce de anlatýldýðý gibi caiz olur.
Selem akdi ile ilgili bir baþka þart da, iki bedelde ribâ illetinin iki vasfýndan birinin bulunmamasýdýr. Meselâ Herat kumaþý karþýlýðýnda Herat kumaþý üzerinde selem yapmak caiz deðildir. Ölçeklik mal karþýlýðýnda ölçeklik mal üzerinde; meselâ buðday karþýlýðýnda arpa üzerinde selem yapmak caiz deðildir. Tartýlýk mal karþýlýðýnda tartýlýk mal üzerinde; meselâ demir karþýlýðýnda tunç veya safran üzerinde selem yapmak caiz deðildir. Zira bu hususda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Ýki cins deðiþik olduðunda her ikisi de peþin olduðu takdirde dilediðiniz gibi satýn. Veresiye olmasýnda hayýr yoktur.” Bu umumî bir kaidedir. Ancak paralar bundan müstesnadýr. Çünkü insanlarýn ihtiyaçlarýndan dolayý tartýlýk mallar karþýlýðýnda paralarý selem olarak vermek caizdir. Zira paralar tartý vasfý bakýmýndan diðer tartýlýk mallardan ayrýdýrlar. Çünkü paralar; dirhem ve dinarlarý tartan aðýrlýk demirleriyle tartýlýrlar. Diðer aðýrlýk nesneleri ise; rýtýl ve men'ler ile tartýlýrlar. Paralar tayinle belirlenemezler. Diðerleri ise, tayinle belirlenirler. Görüldüðü gibi paralarla, üzerinde selem yapýlan nesnelerde ribâ vasfýnýn iki illetinden biri hiç bir bakýmdan bulunmamaktadýr. Þu halde bunlarýn birbirleri karþýlýðýnda selem olarak verilmeleri caizdir.
Bir kimse ölçeklik bir malý ölçeklik ve tartýlýk iki mal karþýlýðýnda selem olarak verir de, o mallardan her birinin hissesini beyan etmezse, meselâ yüz ölçek buðdayý yüz ölçek arpa ve on rýtýl zeytin yaðý
karþýlýðýnda selem olarak verirse, o mallarýn tamamý üzerinde yapýlmýþ olan selem akdi bâtýl olur. Çünkü Ebû Hanîfe'ye göre akid malýn bir kýsmýnda fasid olunca, tamamýnda da fasid olur. Ýmameyn'e göre bu akid tartýlýk mal üzerinde caiz olur. Çünkü onlara göre bu akid fasid kýlýcý unsur miktarýnca fasid olur. Bu mes'elede fasid kýlýcý unsur malýn bir kýsmýnda bulunmuþ olduðundan dolayý, fasidlik sadece o kýsým için söz konusu olur; biri müdebber olan iki köleyi satmak gibi.
Ebû Hanîfe'nin, akdin tamamýnýn fâsid olacaðý yönündeki görüþünün gerekçesi þudur; bu fesad unsuru çok kuvvetli olup, akdin kendisine yerleþmiþ ve akdin tamamýna yayýlmýþtýr. Satýlan iki köleden birinin hür olduðunun veya satýlan iki küpden birinde þarap bulunduðunun ortaya çýkmasý gibi. Bu durumda akdin tamamý fasid olur. Ama satýlan iki köleden birinin müdebber oluþu böyle deðildir. Çünkü onun satýlmasýnýn haram olduðu hususunda icmâ yoktur.
Dirhem ve dinar gibi tayinle belirlenemeyen þeyler üzerine selem akdi yapmak caiz deðildir. Çünkü bunlarla vadeli olarak da alýþ veriþ yapýlabilir. Öyle ise, bunlar üzerine selem yapmaya ihtiyaç yoktur.
Külçe üzerine selem yapmak caiz midir? Bu hususda iki rivayet vardýr. Ama ziynet eþyalarý üzerine selem yapmak caizdir. Çünkü bunlar vasýflarý ve miktarlarý söylenmekle belirlenebilirler. Fülüsler üzerine selem yapmak, Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf’a göre caizdir. Ama Ýmam Muhammed bu görüþe muhaliftir. Bunu daha evvel anlatmýþtýk. [60]
[57] Bakara: 2/282.
[58] Bu hadîsi Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ýbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[59] Bu hadîsi Ebû Dâvud ve Ýbn. Mâce rivayet etmiþtir.
[60] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsýlî, El-Ýhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayýnlarý: 1/419-426.