Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Cihad By: meryem Date: 26 Mart 2011, 00:01:52
CÝHAD

 Çaba göstermek, güçlüklere göðüs germek anlamýnda­ki c-h-d kökünden türeyen cihad sözcüðü, olanca gücüyle mücadele etmek, çaba içinde olmak ve karþý koymak an­lamýndadýr.

Cihâd, kavramý, Kur'an'da genellikle "fi sebîlillah" (Al­lah yolunda/uðrunda) sözcüklerinden sonra veya onlarla ilgili olarak kullanýlmýþtýr. Bu kullanýmlarda, askeri ol­maktan çok, ahlâki ve ruhî anlamda mücadele yollarýný ve amaçlarýný anlatýr.[1099]

 10.4.1 Cihad Emri:

 Cihad emrini, cihad yükümlüleri ve cihad emrinden kaçanlar çerçevesinde ele alabiliriz.[1100]

 A) Cihad Yükümlüleri:

 Gerçek (sâdýk) mü'minlerin özelliklerinden birisi de, Al­lah uðrunda mallarýyla ve canlarýyla cihad etmeleridir.[1101]

Bu niteleme, imanýn þekli þartýna uyarak "inandýk" diyen bedevilere, "inanmadýnýz, ama islâm olduk deyin, inanç henüz gönüllerinize yerleþmedi, eðer Allah'a ve peygambe­rine itaat ederseniz, iþlediklerinizden bir þey eksilmez" açýklamasýndan hemen sonra yer alýr. Buna göre gerçek iman, Allah'a ve peygamberine inanmak, sonra þüpheye düþmemek ve Allah uðrunda malýyla ve canýyla cihad et­mekle ortaya çýkar. Ayný durum, þöylece de belirtilir: "Ey mü'minler! Sizi can yakýcý bir azaptan kurtaracak, ka­zançlý bir yolu göstereyim mi? Allah'a ve peygamberine inanýrsýnýz, Allah yolunda mallarýnýzla ve canlarýnýzla ci­had edersiniz. Bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur."[1102]

Mü'minlerin, Ýslâm düþmaný olan gayri müslimlere gü­venmeleri, onlarý dostlarý ve manevi önderleri kabul etme­leri sonucunda, dinden dönmesi (imanýný kaybetmesi) ve Allah yolunda cihadý býrakmasý, Allah'ýn öfkesini çeker:

"Ey mü'minler! Aranýzda dininden kim dönerse, bilsin ki Allah, sevdiði ve onlarýn da onu sevdiði, inananlara karþý alçakgönüllü, inkarcýlara karþý güçlü, Allah yolunda ci­had eden, kýnayanlarýn yermesinden korkmayan bir ka­vim getirir. Bu, Allah'ýn dilediðine verdiði bol nimetidir. Allah, her þeyi kaplar ve bilir. Sizin dostunuz, ancak Al­lah, onun peygamberi ve namaz kýlan, zekat veren ve rükû eden mü'minlerdir. Kim Allah'ý, peygamberini ve iman edenleri dost seçerse, Allah'ýn taraftarlarý üstün ge­lecektir."[1103]

 B) Cihad Kaçaklarý

 Cihada katýlmayanlar, Kur'an'da iki sözcükle anlatýlýr: 1) Oturanlar (Kâidûn), 2) Geri kalanlar (Muhallefûn). Otu­ranlar mü'min sýfatýný kaybetmezken, geri kalanlarýn bir bölümü münafýk, bir bölümü ise yere çakýlanlar olarak adlandýrýlýr.[1104]

 1) Oturanlar (Kâidûn):

 Allah yolunda maddi veya manevî üstün çaba ve mücadele göstermek anlamýna gelen cihadýn düþmana karþý yapýlanýna katýlmayýp evlerinde oturanlar, mü'min sýfatýný kaybetmezler, ama derece bakýmýndan cihada katýlanlarýn altýndadýrlar:

"Ýnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mallarýyla ve canlarýyla cihad edenler birbiri­ne eþit deðildir. Allah, mallarýyla ve canlarýyla cihad eden­leri, mertebece, oturanlardan üstün kýlmýþtýr. Allah, hep­sine de güzellik (cenneti) vadetmiþtir. Ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, baðýþlanma ve rahmetle üstün kýlmýþtýr. Allah, baðýþlar ve merhamet eder."[1105]

Ýnananlar toptan savaþa çýkamazlar. Her topluluktan dini iyi öðrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyar­mak suretiyle, yanlýþ hareketler önlenebilir.[1106]

 2- Geri Kalanlar (Muhallefûn)/Yere Çakýlanlar:

 Tevbe Sûresi'nin büyük bölümü savaþa katýlmaktan kaçýnanlarýn tutum ve davranýþlarýný ele alýr.

Özellikle düþmana karþý yapýlacak silahlý cihaddan ka­çýnanlar, iki grupta anlatýlýr: 1) Yere Çakýlanlar, 2) Müna­fýklar.[1107]

 A) Yere Çakýlanlar:

 Özellikle münafýklar, dünya hayatýný tercih edip silahlý cihaddan kaçýnmaya çalýþmalarý dolayýsýyla, yere çakýlan­lar olarak adlandýrýlýr.

Mü'minlerin bir bölümü, "Allah yolunda savaþa çýkýn" denilince, âhireti býrakýp, dünya hayatýna razý olarak, sa­vaþtan kaçýnýrlar. Ama bunlar, can yakýcý azapla karþýla­þýr ve yerine baþka bir millet getirilir. Allah, hicret sýrasýn­da peygamberine yardým etmiþ ve onu desteklemiþtir. Al­lah yolunda, mal ve canla cihad daha iyidir. Böyle bir ci­hadýn zorluklarýna göðüs geremedikleri için, güçsüzlükle­rini öne sürüp, yalancý olduklarýn! bilen Allah'a yemin ederler. Allah'a ve âhiret gününe inananlar, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmek istediklerinden, izin istemezler, Al­lah zaten muttekîleri bilir. Ýzin isteyenler, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, kalpleri þüpheye düþüp, bu þüphele­ri içinde bocalayanlardýr. Savaþa çýkmak niyetinde olma­dýklarý için gerekli hazýrlýðý yapmazlar, âcizlerle kalýrlar. Mü'minlerle savaþa çýksalar bile, fitne çýkarýp orduyu boz­maya çalýþýrlar. Onlarý dinlememek gerekir. Zaten onlar, barýþ zamanýnda da fitne koparýrlar, bir takým dolaplar çevirirler. Mü'minlere iki iyiden, gazilik ve þehitlikten baþ­kasý gelmez. Ama geri kalanlar, Allah'tan veya mü'minlerden gelen bir azapla karþýlaþýrlar.[1108]

Medineliler ve çevresindeki bedeviler, savaþta geri kal­mak konusunda uyarýlmýþtýr:

"Ey mü'minler! Allah'tan sa­kýnýn ve doðrularla birlikte olun, Medinelilere ve çevrele­rinde bulunan bedevilere, savaþta Allah'ýn peygamberin­den geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraþmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluða, yorgunluða ve açlýða uð­ramak, kâfirleri kýzdýracak bir konumda bulunmak ve düþman önünde basan kazanmak karþýlýðýnda, onlarýn yararlý bir iþ yaptýklarý mutlaka yazýlýr. Doðrusu Allah iyililik yapanlarýn ecrini zayi etmez. Allah, yaptýklarýnýn kar­þýlýðýný en güzel þekilde kendilerine vermek üzere, az vaya çok sarfettikleri her þey, yürüdükleri her yol, onlar için yazýlýr."[1109]

Bu âyetlerdeki mesajýn, evrensel olduðu, tarihi ve coðrafi sýnýrlarý aþkýn bulunduðu açýktýr.[1110]

 B) Münafýklar:

 Münafýklar, müslüman olduktan sonra inkâr edip kü­für sözünü söylemelerine raðmen, bunun aksine Allah'a yemin ederler. Tevbe ederlerse, iyiliklerine olur. Etmezler­se, dünya ve âhirette can yakýcý azaba uðrarlar. Allah'ýn peygamberinin hilafýna geri kalanlar, oturup kalmalarýna sevinirler. Allah yolunda mallarýyla ve canlarýyla cihad hoþlarýna gitmez. Allah'a inanýn ve peygamberle birlikte cihad edin diye bir buyruk taþýyan sûre inmiþ olsa bile, gücü yetenleri geri kalmak için izin isterler. Geri kalan kadýnlarla beraber bulunmaya razý olurlar. Kalpleri ka­pandýðý için anlayýþlarý da gider. Peygamber ve onunla be­raber bulunan mü'minler ise, mallarýyla ve canlarýyla ci­had ederler, iyilikler de onlarýndýr. Bedevilerden bile, özür beyan ederek geri kalanlar olur. Ama Allah'a ve peygam­berine yalan söyleyenler, özür bile beyan etmeden geri ka­lýrlar.  Onlarýn kâfirleri can yakýcý azaba uðrayacaktýr. Güçsüzler, hastalar ve sarfedecek bir þeyi bulunmayanla­ra, Allah'a ve peygamberine baðlý kaldýklarý sürece bir so­rumluluk yoktur, iyi davrananlarýn sorumluluðu olmaz. Sorumluluk ancak, zengin olduðu halde izin isteyenlere, geride kalan kadýnlarla bulunmaya razý olanlara ve Allah kalplerini mühürlediði için bilmeyenleredir. Savaþtan dö­nülünce, kendilerine çýkýþýlmamasý için, Allah'a yemin ederler. Bunlar iðrenç tiplerdir, onlardan uzak durulur. Yeminlerine inanýp onlardan hoþnut olanlar bulunsa bile, Allah yoldan çýkmýþ (fâsik) kimselerden hoþnut olmaz. Bedevilerin inkarcýlýðý ve münafýklýðý ise, çok daha ileri öl­çüdedir. Savaþtan geri kalanlarýn bir kýsmý da suçlarýný itiraf eder. Allah'ýn, onlarýn tevbesini kabul etmesi umu­lur. Savaþtan geri kalanlarýn bir kýsmýnýn ise iþi Allah'a kalmýþtýr. Bilen ve bilge olan Allah onlara, ya azap eder, ya da tevbelerini kabul eder.[1111]

 10.4.2 Cihadýn Türleri:

 Cihad edilecekler, üç çeþittir: 1) Düþman, 2) Þeytan. 3) Nefis. Son ikisi birleþtirilerek ele alýnabilir.[1112] "Allah uð­runda cihad edin" buyruklarý, genelde her üçünü de kap­sayacak özelliktedir.[1113]

 A) Düþmanla Cihad (Cihad-ý Asgar: Küçük Cihad):

 Bu, daha çok silahlý ve eylemli cihadýn sözkonusu ol­duðu savaþtýr. Böyle cihada, harb veya kýtal adý verilir.

"Ey peygamber! Kâfirler ve münafýklarla cihad et, onla­ra karþý sert davran. Varacaklarý yer cehennemdir, o ne kötü dönüþ yeridir."[1114]

"Kâfirlere itaat etme, onlara karþý olanca gücünle ci­had et."[1115]

Kur'an'a göre düþmanla savaþ anlamýndaki silahlý ci­had, kesin bazý taleplere karþýlýk vermelidir: iyi tanýmlan­mýþ bir sebep ve düþman, kesin sýnýrlar ve bir savaþ etiði.

Savaþa giriþ amaçlarý ve düþman, þöylece belirtilebilir:[1116]

 1) Düþman Saldýrýsýna Karþý Koymak:

 Haksýzlýða uðratýlarak ve "rabbimiz Allah'týr" dedikleri için yurtlarýndan çýkarýlan mü'minlere savaþ izni verilmiþ­tir. Bu anlamda savaþ, mabed dokunulmazlýðýný da saðla­yýcý özelliktedir.[1117]

Savaþ hazýrlýðý yapmak da, düþmanlarý korkutup müslümanlara saldýrmalarý düþüncesinden caydýrýlmalarý an­lamýna gelir. Ama banþa yanaþýrlarsa, bu talebe karþýlýk verilir.[1118]

Düþmanca tutum içine girmeyenlere karþý cihad yü­kümlülüðü yoktur, böylelerine iyilikle ve adaletli davranýlýr.[1119]

 2) Hýyaneti Önlemek:

 Medineli Beni Kurayza Yahudileri, Medine'yi kuþattýklarý sýrada Mekkelilerle iþbirliði içine girmiþti. Ýþte bu dav ranýþlarý üzerine, cizye vermelerini saðlayýncaya kadar savaþma izni verildi.[1120]

 3) Zulüm Ve Fesadý Önlemek:

 Mekke'nin fethinden sonra, müþriklerin zulüm ve fe­satlarýnýn önlenmesi için, fitnenin ortadan kaldýrýlmasýnýn ve yalnýz Allah'ýn dininin geçerli olmasýnýn saðlanmasý istenmiþtir.[1121] Bu savaþýn amacý, gönüllü veya gönülsüz ola­rak ihtidalarýný saðlamaktý.[1122]

 4) Yardým Amaçlý Savaþ:

 Yüce Allah, þöyle buyurur:

"Size ne oluyor da, 'Rabbimiz! Bizi halký zalim olan bu þehirden çýkar, katýndan bi­ze bir sahip çýkan (veli} önder, katýndan bize bir yardýmcý lütfet' diyen zavallý çocuklar, erkekler ve kadýnlar uðrun­da ve Allah yolunda savaþmýyorsunuz? Ýnananlar Allah yolunda savaþýrlar, inkarcýlar ise þeytan yolunda. Þeyta­nýn dostlrýnyla savaþýn. Esasen þeytanýn hilesi zayýftýr."[1123]

Savaþ etiðine (ahlâkýna) gelince, özellikle þu hususlar belirtilebilir: Düþmanca tutum içine girmeyenlere karþý savaþýlmaz, iyilikle ve adaletli davranýlýr.[1124] Zulmedenler­den baþkasýna düþmanlýk yoktur. Savaþtan vazgeçip barýþa yanaþanlarýn taleplerine uyulur.[1125] Amacýna ulaþmýþ savaþa son verilir.[1126] Savaþta saldýranlara karþý ayný ölçü­de karþýlýk verilir, aþýrý gitmek yasaktýr.[1127] Cihadda temel þart, amacýnýn çaðrý, savunma ve uygulama açýsýndan, din ve onun yüksek deðerleri olmasýdýr. Silahlý savaþ bile, din ve onun yüksek deðerlerinin özgür bir vatanda yaþan­masý için yapýlýr.[1128]

 B) Þeytan Ve Nefisle Cihad (Cihad-ý Ekber: Büyük Cihad):

 Þeytanýn tuzaklarýna ve dürtüklemelerine karþý koy­mak, nefsin arzu ve isteklerini denetim altýna almak, Kur'an'ýn pekçok âyetinde ele alýnmýþtýr. Ancak bu konuy­la ilgili âyetlerde, cihad sözcüðü kullanýlmaz. Bu konuda­ki kavramlaþma, bu âyetlerden esinlenmiþ olarak, Hz. Peygamber'in hadislerinde yer alýr:

"Mücahid, kendi nefsiyle savaþandýr."[1129]

"Hevalarýnýzla (nefsinizin istek ve tutkularýyla), týpký düþmanlarýnýz gibi savaþýn."[1130]

En zor cihad, yani ahlâki ve manevi cihad, açgözlülüðü ve zevk düþkünlüðünü, korkuyu ve alçaklýðý, zorbalýðý ve bilgisizliði, istek ve tutkulara boyun eðmeyi altetme yo­lundaki bitmez tükenmez çabadýr. Ruhun olumsuz un­surlarýna karþý sürdürülen bu cihad, büyük cihaddýr. Muhammed Ýkbal, bu cihadý þöyle anlatýr: "Benim içim, atsýz ve ordusuz bir savaþýn alanýdýr." (Cavidname, beyit: 786).[1131]

 10.4.3 Cihadýn Biçimleri:

 Kur'an'da yer alan cihadý, yalnýzca savaþmak (kýtal) bi­çiminde arýlamak yanlýþtýr. Çünkü cihad, hem maddi, hem de ahlâki-manevi anlamdaki çabalarý, gerektiðinde kiþinin servetini ve hatta canýný feda etmesini de kapsaya­cak geniþlikte bir kavramdýr. Bu bakýmdan cihad, duru­ma göre uygulanacak esneklikte olmak üzere, sözlü, ey­lemli, silahlý, mali gibi biçimlere bürünebilir.[1132]

 A) Sözlü Cihad:

 Söz gücü ve çaðrýyla yapýlan cihaddýr. Allah'ýn yoluna, hikmetle ve güzel öðütle çaðýrmalý, en güzel biçimde mü­cadele edilmelidir.[1133] Yüce Allah, kâfirlere ve münafýklara karþý cihad etmeyi, onlara karþý sert davranmayý emre­der.[1134] Buradaki cihadýn sözlü olacaðý da benimsenir.
"Ýnkarcýlara karþý olanca gücünle cihad et"

(Furkan, 25/52) âyetindeki cihad ise, Kur'an'la cihad olarak yo­rumlanýr.[1135] Hz. Peygamber de,

"Kâfirlere karþý, ellerinizle ve dillerinizle cihad edin." buyurur.[1136]

 B) Eylemli Cihad:

 Cihad, Allah'ýn uðrundaki eylemler biçiminde de ger­çekleþebilir:

"Allah uðrunda gereði gibi cihad edin."[1137]

"Cihad eden, kendisi için cihad etmiþ olur."

(Ankebut, 29/6) âyetindeki cihad, "iyilik yapma" olarak da yorumla­nýr.

"Bizim uðrumuzda cihad edenleri, elbette yollarýmýza eriþtireceðiz"

(Ankebut, 29/69) âyetindeki cihad da, "bizim uðrumuzda çalýþanlarý" biçiminde karþýlanýr.[1138]

 C) Malla Cihad:

 Cihad emrini veren âyetlerin pekçoðu, "mallarýnýzla ve canlarýnýzla" kaydýný özellikle vurgular.[1139]

 D) Silahlý/Askeri Cihad:

 Düþmanýn saldýrýsýna karþý yapýlacak cihadý gündeme getiren âyetler, kuvvet ve silah kullanarak yapýlacak cihadý açýkça belirtir.[1140]

Cihadýn biçimi karþýlaþýlan duruma ve mü'minlerin güç ve imkânlarýna göre belirir. Cihadýn türlerine göre uy­gun biçim ve gereçlerle cihad yapýlýr. Yeryüzünden zulüm kalkýncaya kadar, adalet yaygýnlaþýp insanlar kula veya nefislerine kul olmaktan kurtuluncaya kadar, herkesin elinden gelen çabayý göstermesi cihad ve ibadettir.[1141]

 10.4.4 Cihad Ve Baðýntýlý Olduðu Kavramlar

 Cihadla ilgili âyetlerde, cihad sözcüðünün yanýsýra, ön­cesinde veya sonrasýnda olmak üzere, iman, hicret, takva gibi kavramlar da yer alýr.[1142]

 A) Ýman Ve Cihad.

 Gerçek (sâdýk) mü'minler, Allah'a ve peygamberine inanmýþ, sonra þüpheye düþmemiþ, Allah uðrunda malla­rýyla ve canlarýyla cihad etmiþ olanlardýr.[1143] Allah'a ve âhiret gününe inananlar, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmek istediklerinden ötürü, geri kalmak için izin iste­mezler, Allah da.sakýnanlarý bilir.[1144] Allah'a ve peygambe­rine inanmak malýyla ve canýyla Allah yolunda cihad et­mek, can yakýcý azaptan kurtaracak kazançlý yoldur.[1145] Bir âyette ise, ilginç bir karþýlaþtýrma yapýlýr:

"Hacca gelenlere su veren ve Mescid-i Haram'ý onaran ile Allah ve ahret gününe inanan ve Allah yolunda cihad edeni bir mi tuttu­nuz? Allah katýnda bir olamazlar. Allah, zulmeden milleti doðru yola eriþtirmez."[1146]

Görüldüðü gibi, iman ile cihad arasýnda çok sýký bir baðýntý vardýr. Cihad, hayatýn bir zorunluluðudur. Cihad'ýn Allah'a iman ve Allah'ýn yoluyla baðlantýsý, canlýlý­ðýnýn ve baþarýsýnýn da yoludur.[1147]

 B) Takva Ve Cihad:

 Allah'a ve âhiret gününe inananlarýn, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmek istemeleri ve geri kalma iznine baþvurmayýþlarý, takva sahiplerinin özelliði olarak belirti­lir.[1148] Ayrýca Yüce Allah, þu emri verir:

"Ey mü'minler! Al­lah'tan sakýnýn, ona ulaþmaya yol arayýn, yolunda cihad edin ki kurtulasýnýz."[1149]

Allah'a karþý yüksek sorumluluk bilinci olan takva, ci­had kavramýyla da yakýndan baðýntýlýdýr.[1150]

 C) Hicret Ve Cihad:

 Ýnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad eden­ler, Allah'ýn rahmetini umarlar.[1151] Onlara, Allah katýnda en büyük dereceler vardýr, onlar kurtulanlardýr.[1152] Allah, türlü eziyete uðratýldýktan sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerden yanadýr.[1153] Ýnanýp hicret edenler, Allah yoyunda cihad edenler ve muhacirleri ba­rýndýrýp onlara yardým edenler, gerçekten inanmýþ olan­lardýr, onlar birbirinin dostlarýdýr. Onlara maðfiret ve cö­mertçe nzýk vardýr.[1154] Ýnanýp hicret edenler ve mü'minlerle birlikte cihad edenler, mü'minlerle bir ve beraberdir.[1155]

Hicret-Cihad baðýntýsýný, þöylece formüllendirebiliriz:

1) Ýmarý + hicret + Allah yolunda cihad -+ Allah'tan rahmet ümidi.

2) eziyet + hicret + cihad + sabýr -+ Allah'ýn dostluðu.

3) Ýman + hicret + Allah yolunda cihad + muhacirlere yardým gerçek iman + dostluk.

4) Ýman + hicret + mü'minlerin yanýnda cihad - mü'minlere yandaþlýk.[1156]
 
10.4.6 Dünya Sevgisi Ve Cihad:

 Dünya sevgisi ve nimetleri, Allah yolunda cihaddan üstün tutulamaz, böyle bir eðilim fâsiklýða yol açar:

"De ki: Babalarýnýz, oðullarýnýz, kardeþlerniz, eþleriniz, akrabalarýnýz, elde ettiðiniz mallar, durgun gitmesinden korktuðunuz ticaret, hoþunuza giden evler, sizce Allah'tan peygamberinden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise, Allah'ýn buyruðu gelene kadar bekleyin. Allah, fâsýklan doðru yola eriþtirmez." [1157]

 10.4.7 Cihadýn Sonucu Ve Karþýlýðý:

 Cihad, bir sýnavdýr:

"Allah, Ýçinizden cihad edenleri, Al­lah'tan, peygamberinden ve mü'minlerden baþka sýrdaþ edinmeyenleri ortaya çýkarmadan, sizi kendi halinize býra­kacak mý zannediyorsunuz? Allah, iþlediklerinizden ha­berdardýr."[1158]

Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiþ. olur. Allah, âlemlerden müstaðnidir.[1159] Allah, kendisi uðrunda cihad edenleri, elbette yollarýna eriþtirir. Allah, iyi davrananlarla beraberdir.[1160] Ýnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler, Allah'ýn rahmetini umarlar. Allah baðýþlar ve merhamet eder.[1161] Ýnanýp hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlere, maðfiret ve cömertçe verilmiþ rýzýklar var­dýr.[1162] Allah, türlü eziyete uðratýldýktan sonra hicret eden, sonra Allah uðrunda cihad eden ve sabreden kimselerden yanadýr. Allah, bundan sonra da baðýþlar ve merhamet eder.[1163]

Ýnanýp hicret eden ve Allah yolunda mallarýyla ve can­larýyla cihad edenlere, Allah katýnda en büyük dereceler vardýr. Kurtuluþa erenler de onlardýr.[1164]

Cihad ve sabýr, cennete girmenin önkoþuludur:

"Yoksa Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çý­karmadan cennete gireceðinizi mi sanýyorsunuz?"[1165]

Allah yolunda cihadýn karþýlýðý, cennettir:

"Þüphesiz Allah, Al­lah yolunda cihad edip öldüren ve öldürülen mü'minlerin canlarýný ve mallarýný -Tevrat, Ýncil ve Kur'an'da söz veril­miþ bir hak olarak- cennete karþýlýk satýn almýþtýr. Verdi­ði sözü, Allah'tan daha çok tutan kim vardýr? Öyleyse, yaptýðýnýz alýþveriþe sevinin. Bu, gerçekten büyük bir ba­þarýdýr."[1166]

Zaten Allah'a ve peygamberine inanma, Allah yolunda malla ve canla cihad etme, hem en iyi yoldur, hem de can yakýcý azaptan kurtaracak, kazançlý bir yol­dur.[1167]


[1099] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 485.

[1100] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 485.

[1101] Hucurât, 49/15.

[1102] Saf, 61/10-11.

[1103] Maide, 5/54. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 485-486.

[1104] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 486.

[1105] Nisa, 4/95-96.

[1106] Tevbe, 9/122. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 486-487.

[1107] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 487.

[1108] Tevbe. 9/38-52; Nisa, 4/77-78. Fitne faaliyetlerinden olan Mescid-i Dirâr yapýmý için bkz. Tevbe, 9/107-110.

[1109] Tevbe, 9/119-121.

[1110] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 487-488.

[1111] Tevbe. 9/73-98,  101-106. Savaþtan, ölüm korkusuyla ba­yýlmýþ gibi bakarak, kaçmaya çalýþan münafýklarýn bu ko­nudaki tutum ve davranýþlarý için ayrýca bkz. Muhammed, 47/20-38. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 488-489.

[1112] Râgýb el-Islahânî, age. 142.

[1113] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 489.

[1114] Tevbe, 9/73; Tahrîm, 66/9.

[1115] Furkan, 25/52.

[1116] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 490.

[1117] Hac, 22/39-41. Aynca bkz. Bakara, 2/190-193.

[1118] Enfal, 8/60-61.

[1119] Mümtehine, /8. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 490.

[1120] Tevbe, 9/29. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 490-491.

[1121] Bakara, 2/191-193; Tevbe, 9/36.

[1122] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 491.

[1123] Nisa, 4/75-76.

[1124] Mümtehýne,  /8.

[1125] Bakara, 2/192-193; Enfal, 8/60-61.

[1126] Tevbe, 6/29.

[1127] Bakara,  2/190,194.  Aynca bkz.  Nahl. 16/126;  Þûra, 42/40-41.

[1128] Muhammmed el-Behi, Min Mefâhimi’-Kur’an, 212-213. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 491-492.

[1129] Ebu  Davud,  Cihad,   no:   2500;  Tirmizi,  Fedâilu'l-cihad no:l621; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 6/20-22.

[1130] Râgýb el-Isfahâni, ez-Zeria, 34.

[1131] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 492.

[1132] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 492.

[1133] Nahl, 16/125.

[1134] Tevbe, 9/73; Tahrim, 66/9

[1135] Mukatil bin Süleyman, Vucûh, 152; Ýbnu'l-Cevzi, Nüzhet 231.

[1136] Ebu Davud, Cihad no: 2504; Nesaî, Sünen, 6/7. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 492-493.

[1137] Hac, 22/78.

[1138] Mukatil bin Süleyman, age, 152; Îbnu'l-Cevzi, age, 232. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 493.

[1139] Örnek olarak bkz. Tevbe, 9/41,88; Saf, 61/10-11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 493.

[1140] Örnek olarak bkz. Nisa, 4/95; Tevbe, 9/38-52.

[1141] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 493-494.

[1142] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 494.

[1143] Hucurât, 49/15.

[1144] Tevbe, 9/44.

[1145] Saf, 61/11.87.

[1146] Tevbe, 9/19.

[1147] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 494.

[1148] Tevbe, 9/44.

[1149] Maide. 5/35.

[1150] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 495.

[1151] Bakara, 2/218.

[1152] Tevbe, 9/20.

[1153] Nahl, 16/110.

[1154] Enfal, 8/72, 74.

[1155] Enfal, 8/75.

[1156] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 495-496.

[1157] Tevbe, 9/24. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 496.

[1158] Tevbe, 9/16.

[1159] Ankebut, 29/6.

[1160] Ankebut, 29/69.

[1161] Bakara, 2/218.

[1162] Enfal, 8/74.

[1163] Nahl, 16/110.

[1164] Tevbe. 9/20.

[1165] Âli Ýmran. 3/142.

[1166] Tevbe, 9/111.

[1167] Saf, 61/11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 496-497.



radyobeyan