Para ile cihad etmek By: sumeyye Date: 19 Þubat 2011, 15:53:04
Para Ýle Cýhad Etmek
133- Ebû Hanife (r.a.) der ki: Müslümanlar güçlü olduklarý müddetçe cihad için ücret almalarý ve vermeleri mekruhtur. Ama güçlü deðillerse, birbirlerini mal ile takviye etmeleri caizdir. Yüce Allah :"AHah yolunda hakkýyla cihad edin...’’[20] buyurmaktadýr.
Hakkýyla cihad etmek, mal ve canla cihad etmektir. Cihada çýkan kiþi zengin ise, hem mal ve hem de canýyla cihad etmeli ve cihadýndan dolayý kimseden ücret almamalýdýr. Ama fakir ise baþkalarýndan gönül rýzalarýyla, cihada güç getirecek þekilde mal almasýnda bir sakýnca yoktur. Böylece biri canýyla, diðeri de malýyla cihad etmiþ olur.
134- Nitekim Hz. Ömer (r.a.), bekar kimseyi, evli kimsenin parasýyla silahlandýrýp onu savaþa gönderirdi. Savaþa gitmeyenin de, atýný alýr ve savaþa gidene verirdi.
135- Rivayete göre, Ýbn Abbas'a ücret alma konusu sorulduðunda þu cevabý vermiþtir: Kiþinin aldýðý malý cihadda kullanacaðý hayvan ve silaha vermesinde bir sakýnca yoktur.
Çünkü mal sahibi, cihad güçlü yapýlsýn diye mücahide malým vermekte, kendisi de malý ile cihad etmiþ olmaktadýr. Bu nedenle mücahid kiþinin o malý cihad yolunda deðil de, kendi þahsý için harcamasý mekruhtur.
136- Nitekim rivayete göre, Abdullah b. Yezid el-Ensârî (r.a.) dan cihad için kendisine mal verilen bir kimsenin durumu soruldu. Bu adam kendisine verilenden daha azýný cihad yolunda harcýyordu. Abdullah dedi ki: Þayet artýrdýðý miktarý kendi þahsýna harcamayacaksa, bunda bir sakýnca yoktur.
Yani maksadý, ayýrdýðý miktarý daha sonra kendi ihtiyaçlarýna harcamak deðilse, bunda bir sakýnca yoktur. Savaþtan döndüðü vakit bu artýrdýðýný götürüp kendisine veren kiþiye iade eder. Bu týpký baþkasý yerine hacca giden kimse gibidir. Baþkasý yerine hacca giden kimse, döndüðü vakit arta kalan paralarý sahibine iade eder. Çünkü arta kalaný iade etmediði takdirde, amelinden dolayý ücret almýþ gibi olur. Cihad için ücret almak ise batýldýr.
137- Buna göre, devlet baþkaný bir ordu hazýrlamak istediði zaman þayet beytülmal (devlet hazinesi) müsait ise, orduyu buradan donatmasý ve kimseden birþey almamasý gerekir. Ama devlet hazinesinin durumu yeterli deðilse, halktan kendilerine düþeni zorla alma imkanýna sahiptir.
Çünkü devlet baþkaný, halký gözetme konumundadýr. Bu ise halký tam manasýyla gözetmenin gereklerindendir. Rivayet olunur ki, Muaviye (r.a.) Küfe halkýna bir miktar askeri teçhiz etmelerini emretti. Bu arada Cerîr b. Abdillah ve oðluna acýyarak onlardan birþey alýnmamasýný istedi. Ama onlar buna itiraz ederek biz de gazilerin teçhizi iþine malýmýzla katýlmak istiyoruz, dediler.
138- Cübeyr b. Nüfeyr'den rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur.
"Ümmetimden düþmanla savaþan ve güçlenmek amacýyla bunun için ücret alanlar Hz. Musa'nýn annesine benzerler. Hz. Musa'nýn annesi çocuðunu emziriyor ve bundan dolayý ücret alýyordu." Yani gazilerin savaþa katýlmalarý, kendi þahýslarý içindir. Yüce Allah þöyle buyuruyor :
"Ýyilik ederseniz kendinize iyilik etmiþ olursunuz. Kötülük ederseniz, o da kendinizedir..."[21]
Düþmana karþý güçlenmek için gazilerin mü'min kardeþlerinden para almalarý helaldir. Nitekim Hz. Musa'nýn annesi kendi çocuðuna süt emzirirken kendi kendisine iþ yapmýþ oluyordu ve süt emzirmeye güç yetirmek için Firavun'un verdiði ücreti alýyordu. Bu ona helaldi.
139- Ýmam Muhammed dedi ki: Bir müslüman, Ýslamý kabul etmesi kaydýyla bir müþrike bir miktar para verse ve o da bu mal karþýsýnda Ýslamý kabul etse, o kiþi müslüman olur. Çünkü Ýslamýn gerçekleþmesi için gerekli olan tasdik ve ikrar tahakkuk etmiþ olur.
Ona para verilmesi þartý, ikrar ve tasdiki bozmaz. Bu nedenle müslüman-lýðma hükmolunur. Ýster o para ona verilmiþ olsun, isterse verilmesin farketmez. Çünkü kendisine bu para verilmediði takdirde nihayet buna rýzasý olmayacaktýr ki bu da müslüman sayýlmasýna engel deðildir. Nitekim Ýslanu kabullenmek için zorlanan kimsenin zorlanmýþ olmasý, Ýslama girmesine engel deðildir. Para vermeyi þart koþan kiþi ise, bu parayý vereceði gibi, vermeye de bilir. Ancak vermesi daha iyidir. Çünkü bunu vermeyi va'detmiþti. Ahde vefa mü'minlerin ahlakýndan, vefasýzlýk ise, münafýklarýn ahlakýndandýr.
Ancak Ýslama giren þahýs açýsýndan düþündüðümüzde, bu durum kendisine yarar saðlamýþtýr. Bundan dolayý baþkasýndan bir ücret alma hakký yoktur. O parayý haketmesÝ için, o kimseye bir Ýþ yapmýþ olmasý gerekir. Para Ýslamýn karþýlýðý olamaz. O kimseye bir iþ yapmamýþtýr ki bunun karþýlýðýnda bir ücret hak etsin. Ona vadedilen para ya rüþvettir ya da Ýslama.raðbetini arttýrsýn diye bir vasýtadýr. Bunlarýn her ikisi de para teslim edilmeden önce, kiþiyi o paraya sahip kýlamaz. Bu sebeple kendisine o para verilmediði takdirde Ýslamdan vazgeçerse mürted olur. Tekrar Ýslama dönmediði takdirde boynu vurulur. Rasulullah (s.a.v.) :
"Dinini deðiþtireni (Ýslamdan döneni) öldürün!" buyurmaktadýr.[22] Ama Ýslamý kabul etmesi için zorlanan kimse daha sonra îslamdan dönecek olursa, öldürülmez. Çünkü tehdit karþýsýnda Ýslamý kabul ettim demesi, o-nun bu sözü Ýnanmadan söylediðni gösterir. En azýndan bu bir þüphedir ve ölü-mü üzerinden defetmeye yeterlidir. Ama þart koþulan belli bir para karþýlýðýnda Ýslamý kabullenen için þart koþulan bu para, onun inanmadan Ýslamý kabul ettiðine bir delil deðildir. îslamý kabulü tamamlanmýþtýr ve bunda bir þüphe yoktur. Bu sebeple de, Ýslamdan döndüðü takdirde öldürülür.
140- Ðalib b. HutâFtan yapýlan rivayette þöyle demektedir: Hz. Hasan R-A.'m evinin Önünde oturuyorduk. Yaþlý bir adam gelip bize selam verdi, sonra da þöyle dedi: Babam dedemden naklederek Rasulullah (s.a.v.) in þöyle buyurduðunu bana haber verdi:
"Bir topluluða selam veren kiþi, onun selamýný alsalar bile, mutlaka onlardan on iyilik fazla kazanýr.
Bu hadiste, selama baþlamanýn daha faziletli olduðuna delil vardýr. Selama baþlayanýn sevabý daha çoktur. Çünkü cevaba sebeb olan, selamý baþlatan kimsedir. Dolayýsýyla iyiliði baþlatan ve ona sebeb olan, kendisidir. Tabii ki, cevap veren de sevap kazanýr.
Yaþlý adam, daha sonra þöyle dedi; Babam dedemden bahsederek, bana þunu haber verdi: Babam, kabilesine þart koþmuþtu. Ýslamý kabul ettikleri takdirde onlara yüz deve verecekti. Onlar da Ýslamý kabul ettiler. Bunun üzerine babam, Rasulullah (s.a.v.)e bu durumu haber vermek ve onu kabilesinin reisi olarak kabul buyurmasýný istemek üzere beni Rasulullah (s.a.v.)e gönderdi. Ben de Rasulullah (s.a.v.) e giderek: Babamýn sana selamlarý var, dedim." "Selam, ona ve sana." buyurdu.
Biri, orada hazýr bulunmayan bir kimsenin selamýný getirip teblið ettiði zaman, hem selamý getirene ve hem de selamý gönderene selam vermek gerekir. Çünkü orada hazýr bulunmayan ve selam gönderen kiþi selamý göndermekle, elçi de onu iletmekle ona iyilikte bulunmuþtur. O halde kendisinin de, selamlarýna cevap vermekle her ikisini de mükafatlandýrmasý gerekir.
Babamýn yaptýðýný Rasulullah (s.a.v.)'e þöyle anlattým: Babam, aþiretine þart koþtu. Ýslama girdikleri takdirde kendilerine yüz deve vereceðini söyledi. Onlar da Ýslamý kabul ettiler. Þu anda Ýslama baðlýlýklarý da samimi. Onlara söz verdiði yüz deveyi vermekten vazgeçebilir mi? Rasulullah (s.a.v.): "Dilerse vazgeçebilir. Þayet Ýslam üzere sebat gösterirlerse ne güzel. Ama vazgeçerlerse üzerlerine asker göndeririz," buyurdu.
Bu da gösteriyor ki, þart koþulan para, iþin baþýnda verilen bir baðýþtýr. Baðýþlayan kimse ise, karþýlýðýný vermeden baðýþtan vazgeçebilir. Bu yolla kiþinin baþkasýný Ýslama teþvik etmesinde bir sakýnca yoktur. Görmüyor musun, müellefe-i kulûb'un zekâttan alacaklarý pay ayetle sabittir. Bazý müfessirler, Ýslam üzere sebat göstermeleri için kendilerine bu pay verilir demektedir. Ama bazýlarý da Ýslama gireceklerine söz verdikten sonra, Ýslama girmeleri için bir teþvik olarak bu payýn onlara verildiðini söylemektedir.
Ayrýca yukarýdaki hadiste, bir þart üzerine Ýslama girenlerin Ýslamdan vazgeçtikleri takdirde öldürüleceklerine dair de delil vardýr. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)' in "Üzerlerine asker göndeririz," buyurmasýndan maksat budur.
Babam, ayrýca senden, kavminin baþkaný olarak kendisinin atanmasýný rica ediyor, dedim. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Dilerse olsun.
Lakin reisler ateþtedir."
Yani isteðine mani olmam. Lakin ona haber ver ki, istediði þeyde hayýr
yoktur.
Ýrafet: baþkanlýk manasýndadýr, Arîfü'1-kavm dendiði zaman o topluluðun idarecisi ve iþlerini düzenliyen kiþi manasýnadýr. Rasulullah (s.a.v.):
"Ýnsanlar için bir idareci gereklidir, (lakin) Ýdareci ateþtedir." demiþtir.
Yani çoðu zaman halkýn baþýna geçen kiþi onlara zulmeder. Onlara karþý tekebbüre kapýlýr. Zalim ve mütekebbirlerin varacaðý yer ise cehennemdir, demek istemektedir.
Bu hadiste, idarecilik istemekten kaçýnmanýn daha iyi ve emniyetli
olduðuna delil vardýr.
141- Ýmam Muhammed derki: Þayet müslüman bir þahýs düþman bir kafiri öldürmek þartýyla baþka bir müslümana bir ücret va'detse ve o müslüman kiþi gidip o düþman kafiri öldürse, her ikisi için bunda þer'i bir sakýnca yoktur. Bana göre kendisine va'dettiði ücreti vermesi daha iyi olmakla birlikte, ödemesi için zorlanamaz.
Çünkü düþman kafiri öldürmek cihaddýr. KÝrn bu iþi yaparsa, ya kendi nefsi için yahut dini yüceltmekle Allah rýzasý için yahut da düþman olan kimsenin fitnesini bertaraf etmekle Ýslam toplumu için bir harekette bulunmuþtur.Bundan dolayý kendisine va'dedilen ücreti hak etmez. Çünkü bu hareket, kendisine vaadde bulunan kimsenin özel bir iþi deðildir. Lakin kendisine verdiði sözü yerine getirmesi efdaldir.[23]
Ama vadeden kiþi o ücreti vermek istemediði takdirde zorlanamaz,
142- Rivayete göre Yâmîn bin Vehb Ýslamý kabul ettikten sonra Rasulullah (s.a.v.) kendisine þöyle dedi:
"Ey yâmîn! Amcaoðlunun beni öldürmeðe kalkýþtýðýný görmedin mi?" O zaman Yâmîn: "Ben onun hakkýndan gelirim ya Rasulullah" dedi. Sonra Araplardan birine, amcasýnýn oðlunu öldürmek üzere on dinar vererek onu bu iþle görevlendirdi.
Bir rivayette ise: Onu öldürmesi için beþ vaþak vermiþtir.
Kiralanan o þahýs da gidip yâmîn'in amca oðlunu öldürmüþtür. Öldürülen kiþi Amr b. Cahhâþ idi.
Burada, böyle bir harekette bir sakýnca olmadýðýna delil vardýr. Çünkü mutlaka Rasulullah (s.a.v.) bu olaydan haberdar olmuþtu.
143- Ancak devlet baþkaný, böyle bir iþ için birine, beytü'l-malden bir ücret vermeye söz verirse, sözünü yerine getirmek mecburiyetindedir. Çünkü beytü'1-mal müslümanlarýn ihtiyaçlarý içindir. Gidip kafir düþmaný öldüren kiþi ise, bir bakýma bütün müslümanlarýn iþçisi durumundadýr. Bu nedenle devlet baþkaný kendisine va'dettiðini vermek mecburiyetindedir.[24]
[21] Isrâ: 17/7
[22] Kültürümüzde isiamdan dönen kiþinin öldürülmesi gerektiði inancý egemendir. Halbuki b_u inanç doðru deðildir. Çünkü bu konuda rivayet edilen olaylarýn hepsinde öldürülen kiþilerin dinden döndükleri için deðil, ya düþman safýna geçip müslümanlara karþý savaþtýðý için, ya da meþru islam devletine siyasi olarak baþkaldýrýp fesada ve ölümlere sebep olduklarý için öldürülmüþlerdir. Sadece din deðiþtirdiði için kiþilerin öldürülmesini meþru göstermek için yapýlan bütün yorumlarýn tutarlý ve haklý olmadýðý görülmektedir. Dinde zorlama olmadýðý gibi, hak da Allah tarafýndan ortaya konulmuþtur, dileyen inanýr, dileyen inkâr eder. Ýnanma veya inkâr etmenin hesabým insanlar Allaha vereceklerdir.Ýslamý artýk istemeyen kiþilerin zorla müslüman olarak gösterilmesi, toplumun münafýk ve hainlerle dolmasýna yol açar ki bu, kiþilerin toplumda kafir olarak bulunmalarýndan daha tehlikelidir. Çeviren
[23] Bu hilkün, fiilen savaþýn cereyan ettiði ve dolayýsýyla karþý taraftaki düþmanýn "savaþçý = harbî" sayýldýðý bir durumla ilgili olduðu unutulmamalýdýr. (Editör.)
[24] Ýmam Serahsî, Ýslam Devletler Hukuku, Þerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eðitaþ Yayýnlarý: 1/155-160